1
1
B ü y ti k D e s t a n ı n V e c d l i l e
11
1Kore’deki B ayra k
Yaza n
L
İsmail Habib Sevük
«Cumhuriyet» in bu pazarki «Kore ilâvesi» nde «Koredeki Türk Silâhlı Kuvvetleri Komutanlığında» kaydile ve A li Sabah imzasile çıkan «Koredeki bayrağım» başlıklı üç kıtalık şiir rikkatime dokundu. Şe kil, vezin, nazım tekniği, ifade hü neri gibi bütün unsurlardan sıyrı larak kalbdeki duyguyu vasıtaya hiç lüzum görmeden kalblere akıt mayı. bilen bu masum iptidailiğin tesirli bir büyüsü var. Koredeki o Mehmedcik al bayrağın tâ oralara kadar neye götürülüp orada neye dalgalandığını ne iyi biliyor:
Bayrağımız kızılı her yerde yener Vatan ki taş toprak değil, sadece geçindiğimiz yer, barındığımız diyar değil; vatan ki millet denen aziz varlığın yarattığı mefharetler mec muasıdır; A li Sabah Koredeki al bayrağın gölgesinde kendini kendi vatanında sanıyor:
Bayrağımız burda, burda vatanımız «Koreye gelişimiz tam beş oin asker» dediğine göre dört bin beş yüzlük esas tugayın beş yüz de ye deği olduğu anlaşılıyor gibi. O bu manzumeyi gazetemize gönderdik ten sonra Korede kızılca kıyamet koptu. Dört beş gündür o beş bin asker, dört beş misli kalabalık kı zıllar tarafından arka arkaya def lerle çevrilmelerine rağmen süngü lerde çemberleri parçalaya parçala- ya o en uzak topraklar üstünde en şehametli bir destan yazdılar.« K o rede dalgalanan al bayrağı» uğru na Ali Sabah:
Senin altında akarsa kınım
evlerin kalorifer biçimini andıran ısıtma tertibatı bile vaktile orayı fethedip yerleşen Türklerden kîiİ- maymış.Evet ırak yerdesin amma, A li Sabah, gam çekme tarihinin va- tamndasm.
Bunu şimdi neye hatırlar ve neye hatırlatırım? Rahmetli Kemaleddin ' Kamu, vaktile mekteb sıralarından Millî Mücadelede hizmet için An- karaya koşan o pek gene şair «İs tiklâl ordusu şehidlerine» yazdığı içli bir şiirde o şehidleri:
«Yâdınıza yabancı bâdiyelerde değil, Anavatanınızda, anavatanınızda»
Diye Anadolu topraklarma gömül dükleri için teselli etmeğe çalışmış tı. Bu his, eskiden beyhude yere; Yemen illeri gibi, uzak diyarlarda şehid düşenlere acımaktan doğmuş olacak. Fakat Allah bir daha hiç ıır askerimize bu vatanda şehid düş meyi göstermesin. Vatanda şehid düşmek için vatana düşmanın gir miş olması lâzım. Şehadet vatan toprağında değil vatan uğruna ol malı
Ölüm yaş ve mekân gözetmeksi zin her vakit her yerde gelebıiir. Şehid ölünün aziz olanı ise vatanı şereflendiren şehid azizlerin azid -
dir. İşte günlerdenberi dünya gök lerinin esir tabakaları radyo
daiga-larile sallanıp dünya gazetelerinin sahifeleri en gösterişli başlıklarla dolup taşarak hep Koredeki Meh- medciklerin yiğitliklerini övüp du ruyorlar. Dört beş tümenıik Ame rikan ordusunun kuşatılmaktan kur tularak çekilebilmesini dört beş binlik Türk tugayı sağlamış. Bunu Birleşmiş Milletlerin Başkumandanı MacArthur de yayınladığı bir me sajla dünyaya ilân etti. Yalnız hür dünya değil Barisin kızıl gazeteleri bile «Amerikalılar T üık süngüsü sayesinde kurtuldular» diye öfkeyle hayranlıklarını bir arada yaz;p du ruyorlar.
Türk süngüsü... ¡Nedir bu süngü deki keramet ki işte dört beş gün içinde dört beş defa üstün düşman kuvvetlerinin bütün muhasaralarını o süngüler, karanlığa tutulmuş ışıklar gibi, parçalayıp dağıtıver- mektedir? Evet nedir Mehmedciğiıı elindeki o süngünün kerameti? Bü yük şair Yahya Kemal, dokuz asır önce, kendinden üç dört misli düş man kuvvetini son neferine koılar mahvederek bu millete Türkiyayi hediye eden o yiğitler yiğiti Aıpas- lanı anlatırken onun alindeki kılıcın heybetini «arşü ferşi titreten bir savlet» diye vasfetmişti. Gene bü yük şair Abdülhak Hâmid, iki ~e-Diyen bir yaralı mı? yoksa:
İmanımız onların hepsine yeter
ferinde iki defa vatan büyüten serdarlar serdarı Yavuz Sultan L'e limi anlatırken «Kılıcının cilve; karşısında şimşekler kaçışırlardı der. İşte Mehmedciğin süngüsünü o kılıçlardaki cevherin ezelî büyü sü var.
Doğuda, Batıda, hür dünyana bütün milletleri «Türkün ne oldu ğunu şimdi tanıdık» diyorlar. Gem Abdülhak Hâmid İstanbulu alıp det leti imparatorluğa yükselten tacı- darlar tacidarı Fatih Sultan Men med için: «Düşmanı hayretlere dü şüren cümbüşlü kılıcın aynı za manda en belâgatli bir kalemdir? demişti. Kendimizi büyük, zengin ileri milletlere tanıtmak için bu ka dar yazılar yazıp her vasıtaya baş vurarak bu kadar neşriyatta bulun duk. Binbir kalemin ne kadar yıldı: anlatamadığı Türkü Mehmedciğir süngüsü bir iki günde bütün dün yaya anlatıverdi Sahi, Fatihin k ı lıcı gibi, ne belâgatliymiş o süngü
O süngülerin üç dört defa beş al tı misli düşmanın çemberlerini par çalaması. Demek ki biz bu toprak ta son sayımla sevindiğimiz gibi yirmi bir milyon değil onun beş altı misli daha kalabalıkmışız. K o redeki al bayrak, fecirli dalganış- larile, sonsuz ufuklara bu vatanda ki milletin yüz milyonluk heybeti ni haykırıp duruyor ve haykırıp duracak. O bayrağın gölgesinde can verenler gufranda, kan dökenler ifakatte, ayakta duranlar afiyette olsunlar. ___________ __
Dediğinin doğru olduğunu gören bir gazi mi? yoksa, ah yoksa:
Sana feda olsun bu c,mm Diye sözünü tutan bir şehid mi? Ne bilelim, oradaki beş bin er artık bu üç sınıfa ayrıldılar: Yaralısı, şe hidi, sağ kalanı Onları oraya «Türk Birliği» dıve gönderdik. Simdi üç manzaralı bu Birliğimize bakarken hepimiz güneş ışıklarının yağmurlu nemliklerle birleşmesinden doğan eleğimsağma dediğimiz o ikiz mana lı tabiat harikasını seyreder gibiyiz. Şimdi hepimizin için de de hem yedi renkli bir ke mer ihtişamile bütün semayı kap- lıyarak bir şehrayin halinde geril miş bir şehametin gururu, hem o şehameti gamlılaştırıp hüznü tâ iliklere işleyen bir sızı var. Evet bir yandan iliklerimize işleyen hüz nü ezelden akıp gelen ihtişamlı bir tarihin göğüslerimizi şişiren vs edile avutmağa çalıştığımız anda, öte yandan akan yakut kanların sızısı o sonsuz övüncümüzün en harimine kadar sızıyor; Evet, A li Sabah, siz- >
leri gözlerimiz îıermi ve kalelerimiz güneşli bir eles^msağma şehrâyini gibi selâmlıyoruz. Ey:
Geldiğimiz yer çok ıraksa da Diyen şair Mehmedcik, o yer sa hiden çok ırak, o yer coğrafyada vatanın değil amma, o yer tarihte vatanındı. Cedlerin orada ya yara lanıp kanlarını döktüler, ya şehid olup gövdelerini o topraklara göm düler, ya gazi olup erkek, erkek o topraklarda gezindiler. Bak bu Ko re badiresi vesilesile frenklerin ya zılarından öğreniyoruz. Oralardaki