H A Ş A N CEMİL Ç A M B E L
İ L E
G
Ö
R
Ü
-
Ş
T
Ü
M
YAZAN : IS M A Y I L H A K K I B A L T A C I O Ğ L U
H
A Ş A N Cemil Çambel’i bana -ölümünün acısını hiçbir zaman unutmıyacağım-ya kın ve sevgili dostum Servet Ye- sarioğlu bundan on iki yıl önce tanıtmıştı. Asker, diplomat, tarih çi, fikir adamı Haşan Cemil Çam- bel’in ilk dikkate değer yanı yüzü ve söz söyleyişidir. Çok kısa an latayım : bu adam şimdiye kadar gördüğüm, tanıdığım insanlar ara sında bakmasını ve konuşmasını en iyi bilenlerden biridir. Çam bel konuşurken çok artistik pozlar alır, yalnız konuşmaz, güler de. Onun için kendisiyle görüştüğünüz zaman yalnız onu anlamakla kal maz, duyarsınız ve gaşyolursunuz da... Bizim neslin insanlarıyle yap tığım görüşmelerden kendisine bah settiğim zaman ne evet, ne de ha yır demedi, tatlı tatlı yüzüme bak tı. Zaten Haşan Cemil Çambel bü tün anlamıyle anlamadığı, kavra madığı, bilmediği, bir de hoşlan madığı şeylerden hiç bahsetmez; böyle konular üzerine görüşüldüğü zaman yalnız susar, ne evet, ne de hayır demek olmıyan tatlı bir ba kışla insanın gözlerinin içine ba kar. İşte onun bu bakışından bi raz kuşkulanmıştım.Dün( 13.6.1943) Yenişehir’deki evine telefon ettim ve isteğimi tekrarladım. Üzüntülü bir sesle :— Canım efendim, bana sor- masanız, ben mütevazi bir insanım, diyecek oldu. Hemen :
— Olamaz. Bu görüşmeleri kırk kişi ile yapacağım. Bu kırk ki şinin arasında siz de bulunu yorsunuz. Bu görüşmeler bizim neslin fikir ve ideal çehresini ve recektir. Bu akşam bizde yemekte birleşelim, dedim.
Kalın ve tatlı sesiyle ilâve etti: — Yemek işi kolay... fakat...
Yine bitirmesine meydan bırak madım :
— Ben bugün hep evdeyim. Si zi akşam yemeğine bekliyorum. Kendi pişirdiğim yemeklerden ye direceğim. Kaçta isterseniz geli niz I
Çambel kurtuluş çaresi bulama dığını iyice anladıktan sonra tes lim oldu :
— Peki, peki geleceğim, dedi. Akşam yemek masasının başın dayız. Ben kâğıt kalem çıkardım.
— İşte başlıyabiliriz, dedim. O aralık Maarif Umum Müfettişliğin den Fethi Isfendiyaroğlu geldi. Be nim elimde kâğıt kalemi görünce:
— Aman ben gideyim, siz ça lışıyorsunuz, dedi.
Fethi elime ancak on yılda bir defa geçen çok sevgili arkada şımdır. Hemen elimi koluna attım : — Otur, bir yere gidemezsin sen, yakalandın dedim.
Çambel’e ilk sorumu sordum : — Bize hayatınızı kısaca anla tır mısınız ?
Ne demek istediğimi çok iyi anladığı verdiği cevapta görülüyor:
— Bizim gençliğimizde memle kette iki kutup vardı : biri menfi, öbürü müspet. Menfisi, İstipdat, müspeti NamıkKemal! İstipdat genç ruhları dondurmıya ve öldürmiye çalışıyordu. Namık Kemal de hür riyet aleviyle tutuşturuyordu. Sul tan Abdülhamit kendisini memle kette hâkimi mutlak sanıyordu. Halbuki hakikî hâkim Namık K e mal bulunuyordu. O neslin lideri Namık Kem al’di. Bütün o devri tutuşturan onun aleviydi. Hâlâ bu alev, zannederim, damarlarımızda dolaşmaktadır. Namık Kem al’den sonra üçüncü bir merkez görün- miye başladı : Mehmet Emin Bey! Yunan muharebesiyle beraber or taya çıkar. Mehmet Emin Bey’in
Türkçe şiirleri bütün bir nesli bu Türklük ateşiyle tutuşturdu.
Çambel’ i hangi noktalar üze rinde söyleteceğimi biliyorum. Sor dum :
— Siz Türk Tarih Kurumu’n- da uzun müddet başkanlık ettiniz. Tarihî olayları incelerken gayrı şahsî ve objektif kajmak kuralını AvrupalIlardan öğrendik. Buna rağ men Avrupalı müverrih Türk ta rihini her zaman objektif olarak görmez. Çoğunun gözünde hristi- yan gözlüğü takılıdır. Atatürk Türk tarihini Türk gözüyle, tarafsızlık la, objektif olarak görmek hare ketini meydana getirdi. Bu konu üzerinde ne düşünüyorsunuz ?
Bu, onun istiyerek cevabını ve receği bir soru idi. Sesi gürliye gürliye ve titriye titriye anlattı :
— Türk Tarih inkılâbı, Türk dil inkilâbı, ikisi beraber yürür ve biribirini tamamlar, bütün Atatürk inkilâbının temel taşıdır. Atatürk her teşebbüsünü bir teşkilâta bağ lıyarak onun sağlamlık ve inkişaf kabiliyetini temin etmek itiyadın da idi. Tarih ve dil inkılâplarını da iki kurum meydana getirmek suretiyle teşkilâtlandırdı ve sağ lamlaştırdı. Bu inkilâbm mahiyeti Türk tarihini preistuardan bugü ne kadar bir bütün olarak mütalâa etmektir. Bizde büyük Türk mü verrihleri gelmiştir ve bunlar baş lıca Osmanlı devrini yazdılar. A v rupa bizi kendi zaviyesinden gör dü ve tarihimize çok büyük hak sızlık etti. Türklerin kendi tarih lerini kendilerinin,araştırmaları ve kendilerine ait hakikatleri kendi lerinin bulması lâzımdır. Bunu ya parken yalnız mahdut ve muayyen devirlerle uğraşarak millî tarihi parçalıyamazdık. Preistuar din tarihi yerine geçti. Çünkü Türk milleti köklerinin çok eski
zaman-..V Y* - ' - .
W *B fcgge^
_ _
j b b# Î ! İ # -V
s- >
■-ara kadar derinleştiğini gorüyo- Ş ruz- Türk tarihi böyle büyük öl çüde bir plânla mütalâa edilmek
m istenilince büyük ve mütehassıs bir
teşkilâtın bunu üzerine alması lâ- / zımdı. Y er altında ve- yer üstün deki tarih vesikalarının aranıp bu lunması, arkeoloji kazıları,
filolo-m m --m
jı, antropoloji incelemeleri her türlü vesikaların ve kitabelerin ve bütün tarih malzemesinin toplan ması fertlerin yapacağı işler de ğildir. Ne kadar âlim olursa olsun >V\‘ hiçbir ferdin bu sonsuz mevzuu işliyebilmek için ne zamanı ne nak dî kudreti kifayet ederdi. Türk Ta rih Kurumu bu muazzam işi kol- lektif çalışmalarıyle y e devlet yar dımıyla başarmak için kuruldu.
Tarih bilmek, cemiyet oluşla rını kavramak için yeter mi ? T a rihi yalnız bilmek değil, onu an lamayı da bilmek gerektir. Çam bel tarihi yalnız bilmekle kalma yıp onu anlamıya da çalışmış in sanlarım ızdandır. Bunu en çok ne vakit anladım bakın : Ben Türke
Doğru’da “ Efsaneye kıyma !„ diye
bir yazı bastıktan sonra o da geçen gün Cumhuriyet gazetesinde çıkan bir yazısında “ efsanesiz millet mil let değildir.„ diyiverdi. Bu ne gü zel cesarettir ! Çünkü “ efsane„den .söz açanlara hemen “ hurafe» den dem vuruyor diyen izan sahipleri de vardır. Kendisine o güzel ya zısını hatırlattım. Yazısının altına attığı imzanın onurunu taşıyan bir insan inanıyla şu sözleri söyledi : — Efsaneler şekillerini zamanla değiştirirler ve gençleşirler. Türk efsaneleri de bu şekil değiştirme ve gençleşme inkişafını göstermiş lerdir. Fakat öz mahiyetleri iç ha yatının derinliği ve ruh kuvvetinin ifadesidir. İnsanlar dıştan içe değil, içten dışa taşan bir yaratma kud retine sahip olabilmek için millî efsanelerini daima kalbinde yaşat
mak ve onlardan kuvvet almalıdır. Efsane ölürse iç kaynak sönmiye
Hasan Cemil Çambel.
çe zaman ve mekân ayrımlarıyla ayrı topluluklar vardır : Yakutlar, Çuvaşlar, Karaimler... Bunlara ay nı milletin adını verdiren öz ne dir ?
Soruyu hiç yadırgamadı. G öz lerime dikilen gözlerinde anlaşıl maz, derin bir ıztırap sezer gibi oldum. Dedi ki :
— Medeniyet denilen şey iğre ti bir şeydir, bir makyajdır !
Bu sözü işitince yerimden fır lamak ve haykırmak istedim :
^ — Ne diyorsunuz ?
Çambel’in düşüncesine karşı ol duğum için değil, tam onun gibi düşündüğüm için ; onun düşünce sini yermek şöyle dursun, bu pek doğru düşüncesindeki şövalyece yiğitliğini alkışlamak için. Kendi mi güç tuttum. Yalnız gözlerinin içine bakmakla kaldım. Bu içler bana “ merak etme, ben ne söyle diğimi biliyorum,, diyor ve bilerek söylüyordordu :
— Bu saydığınız milletler ara sında dil birliği vardır, kültür
bir-mahkûmdur.
Karşımdaki insan millî efsane için bu sözleri söyliyen Haşan Ce mil Çambel olunca, ona milliyet ne olduğunu sormak artık farzol- du. Sordum :
— Coğrafya, tarih, devlet,
leh-liği vardır ve atalar mirası, yazıl mamış ananeler birliği vardır. Bu na kan birliği de ilâve edilince hepsini biribirine kardeş duymak tan daha tabiî ne olabilir ? Türk milletlerinin dilleriyle olan bağlı lığı hayrete şayan bir derecededir. Selçuklar ve Osmanlılar zamanın da dilimiz Arap ve Acem istilâsı na uğramıştır. Fakat bu istilâlar dilimizi yokedememiştiı. Selçuklar iki asırda üç defa din değiştirdik leri halde dillerini değiştirmediler. Finler İskandinav tesiri altında kal dıkları, hattâ bedenen İskandinav- laştıkları halde dillerinden hiç ay rılmadılar. O sizin Karaim Türk- leri, Musa’nın beş kitabını İbranî karakterleriyle fakat Türkçe yaz dılar.
Burada sustu. Sanki “ daha ne söyüyeyim yetmez mi artık ?„ de mek istiyordu. Dağarcığım dolmı- ya başlamıştı. .
. — Türk gençliğinin en büyük vazifeleri ne olabilir ?
Bakın bu soruya ne cevap verdi: — Türk gençliğinin vazifeleri Türk tarihinde yazılıdır.
— Demek ki en eski çağlardan beri bize intikal edegelen ahlâk geleneklerimiz vardır ?
— Tabiî. Bu gelenek kahrama- nî hayattır. Türk gençliği bir sis temle tarihinin kahramanî hayatı na terbiye edilmek lâzımdır.
Çambel ne bir medeniyet düş manı ne de bir medeniyet hayra nıdır. Medeniyeti medeniyet, kül türü de millî öz olarak alan bir Türktür. Gençliğin yolunu göster mek için onun kafasına kuru bir öğüt değil, eline bir meşale veri yordu ve bunun adına Türk tarihi diyordu.
— Hayatınızın en önemli bir olayını söyler misiniz ? dediğim zaman :
Devamı IVinci sayfada.
H.
c.
Ç A M B E L
İ L E
G Ö R Ü Ş T Ü M
7’inci sayfadan :
— İç hayatının olaylarından bi ri demek istiyorsunuz. Bu Türk lüğü öğrenmemdir, dedi.
— Kaçta ve nerede doğdunuz?, — I295’ de Çanakkale’ de. — Babanızın adı ?
— Şükrü.
— Ananızın adı ?
— Behiye.
— Eserleriniz ?
— Eser denecek hiçbir şeyim
yoktur. Ben /ömrümü öğrenmiye verdim.
Bazı gar ip sorularımız vardır ki oıılayı sormıya karar vermedi ğimiz halde onlar sanki kendi ken dilerini sorarlar. İşte bir tanesi :
__ İçtimaî müesseseler arasında
en önemli bildiğiniz biri var mıdır? Karşımdaki bu sorumun garip liğini görür görm ez ona lâyık olan garip cevabı hemen verdi :
— İçtimaî müesseseler...Eğer ka rakter yapan İçtimaî müessese var sa hegemonyayı ona verirdim.
Ben İçtimaî müessese kavramı üzerinde durdum mu, ilkin hatırı ma gelen, sanat müessesesi olur. Haşan Cemil Çam bel’ e de sanat ve millî sanat anlayışını sormakta hiç gecikmedim.
— Sanatin millisi olur mu ? — Sanatin millisi olur ve ya l nız millîsi olur. Çünkü sanat mil let denilen maşerî ruhun ifa d e sidir. Shakespeare’ in Rom alı
pi-— Ya öğretmenler için ne söy lemek istersiniz ?
— Öğretmenin vazifesi inkılâpçı Türk insanı ve kahramanî hayat yaşıyan Türk gencini yetiştirmek tir.
Bu güzel sözlerden dağarcığa biraz daha atmak aç gözlülüğünü gösterdim :
Ey, sırrı nedir bunun ? — Kendi insanlığını doğru ola rak anlaması ve idealini heyecanla ve ateşle gerçekleştirmesi. Çünkü ideallerde büyük olan, heyecan ve ateştir.
Bu canlı görüşme burada bitti.
Üç halkevinden hatıralar
8’nci sayfadan :
gi yerden yetişmiş veya yetişmek te olan bir gencin büyük şehirde ki görgü ve edindiği bilgilerden hemşerilerini faydalandırması o çevre halkı için ne sonsuz bir haz- dır. Kendi köy, kasaba veya vi lâyetinden yetişen veya yetişmek te olan gençlerin birleşip de bir müsamere verdiklerini^ bir kütüp hane tasnif ettiklerini, daha bir çok verimli işler başardıklarını gören köylüde,kasabalıda, nekadar cahil de olsa bir kültür sevgisi uyanmaz mı, çocuğu veya hemşe- risinin evlâdı ile haklı bir övünç duymaz mı ?
Gençlerin, kendilerine değer
ve-yeslerinde sahneye kadar çıkardı rildiğini gördükçe aşka gelip da
ğı
Romalılar iliklerine kadar İn-çoj,.
çalısacaklarma eminim.Tü-gilizdir.
Sanatin millî ve yalnız millî olabileceğine inanmış olan bir in san daha ne kadar açık konuşa- bildirdi !
Yine ahlâk konusu üzerine dön düm.
— Öğrendiğiniz en büyük ah lâkî hakikat nedir ?
— Samimîlik.
Gençlere vermek istediğiniz ö- ğütler var mıdır ?
— Her şeyden önce samimî o l mak.
çok çalışacaklarına eminim. Tü redi, bobsitil, sılasını yadırgıyan, küstah gençlerin sayısının ozaman, onları parazitlikten, kurtardığımız gün, çok azalmış olacağını sanıyo rum.
Bu topraklara alnının terini,' bu milletin hayatına kafasının ışı ğını, gözlerinin nurunu vermiş in sanlardan kötülük gelmez ve on lar bizden ayrılmazlar. Yeter ki gençleri âciz tanımıyalım ve iardan faydalanmasını bilelim.
Enver Naci G Ö K Ş E N .
K İ T A P L A R I M I Z
BALTACIOĞLU’NUN ESERLERİ :
Türke Doğru 100 kuruş Sosyoloji Felsefe Toplu tedris İçtimaî Mektep Mürebbilere Terbiye Tarih ve terbiye Sanat Resim ve terbiye Demokrasi ve sanat Jean-Jaques Rousseau Umumî pedagoji Kalbin gözü Tiyatro
Andaval palas (piyes) A k ıl taciri „ Kafa tamircisi • 77 inanmak n Ölüler „ Karagöz Ankara’da
GENÇLİK KİTAPLARIMIZ:
Gençler için en bü yük tehlikeler Hayatta muvaffakiye tin şartları inanacaksın başara caksın Kendine dön, kendi ne güvenVazifeni yap, yapıcı ol Vatanım sev, orduya
inan Genç kız 150 50 100 125 150 150 75 100 100 100 150 100 50 25 50 50 50 10 25 35 25 10 10 10 10 10 20
on-YENİ ADAM
HAFTALIK FİKİR GAZETESİ
S A H İ B İ : I. H BA L T A C I O Ğ L U NÜSHASI Y I L L I Ğ I 6 AYLIĞI 3 AYLIĞI 15 K U R U Ş 750 KU RU Ş 375 K U R U Ş 190 K U R U S Eski nüshalar ve ciltler ve yabancı memleketler için, bu fiatlar iki kat alınır Muhabereadresi:
İstanbul, Çamlı ca, Altunizade, No. 9— ll.Telefonı 6 0 3 5 0 .idareevi: İstanbul, Ankar* Caddesi. Adalet Han. kat 3, No16 -17 Telefon : 20673.