« 3
uncu
Midhat Cemal KUNTAY
Taç giyen vehim
1891
de İstunbula bir AvrupalI canbaz geldi: Enrico Gorc- üçftHy&iı bw silâh salez adında•canhazı.
Seyredenler, anlata anlata bitire- jniyoriardı. Canbaz, karısının başına bir balon koyuyor, ve, bu yeni Guill- avane Teli, seyircilerin gözü önünde doldurduğu tabancayla karısının te pesindeki hedefe nişan alıyor, ve ka dının saçlarının bir telini yaralama dan balonu öldürüyordu!
Bu marifet, Bey oğlunda Coneordia kahvehanesinde ekiyordu, ve, seyre denler şaşıp kalıyorlardı.
Silâh kullanmaktaki bu meharetin hayreti ve lâfı Beyoğluna o derecede dolduruyordu ki, nihayet, Beyoğlu po üsi bu silâh canbazım mimliyordu; Hedefine böyle yüzdeyüz varan kur şun, şimdilik Bey oğlunun bir kahve hanesinde kalsa büe, günün birinde,
Yıldız Sarayındaki taçlının hayat |>a2U¡lni kıyafetini değiştirerek Av-
ıs-mer&ezlerinin birinde meha retim bat edebilirdi.
D
erken, îapanyol cantoazı bir a- ralık İkine! Abdülhamklin Cu ma seMasılığı töresini görmek sevda sına d ü ş «. Beyoğlu polisi, canbazm, Cuma selâmlığına gittiğini derhal dııyar; ve izine dört sivil polis koyar. Cuma selâmlığını seyretmek müsaa ciesine nail olan ecnebilerin bulundu ğu köşkün hizaerna, vaktaki, Abdül- hamkiûı arabası gelir; bu ecnebilerin arasına sokulan Ispanyol oanbazmın etrafındaki sivil polisin iarassud da iresi bir kat daha darlaşır. Ve, dört Sivil polisten biri, Ispanyol canbazı- nın bulunduğu pencereye yaklaşır, ve canbasda pencere arasında durur: Çünkü, bu adam, Abdülhamidin bey nine bir nişan ahrsa, kurşunun fesi delip geçmekle kalması ihtimali yok tur.
A
bdülhamid Yıldız camiine girer girmez, İspanyol cambazı Enrie Gonsalez sekiz kaim kol tarafından karga telam ha edilir, ve saraya geti rilir. Sarayın kapısından içeriye so kulmadan evvel, üstü başı aranılın. Ve kendisine sorarlar: İstanbulda ne kadar kalacak? İotanbuldan nereye gidecek?Adam, sorgulara cevaplarım verdik ten sonra, Yıldız tiyatrosunda Padi şaha marifetlerini göstermek için izin ister.
Sivil hafiyeler, Padişah aleyhine suikastten kıl kadar farkı oknıyan bu ricanın bu kadar sade, bu derece ba sit ve tabiî bir şekilde söylendiğine şaşarlar. «Suikast» ten. Çünkü, kur şunun sahnede duran karısının
ba-Gyun gün« gelinee, bu korkunç can bazhğm başka bir güne bırakıldığını saray erkânından biri cantoaza tebliğ eder. Fakat, kararlaştırılan para, ma rifetlerini göetermişçeM&e kendisine Verdir.
S
arayı bümiyen Ispanyol can- bazı, kendisine para verildiğine göre, marifetlerini Yıldız Sarayındaki tiyatroda göstereceğini sanar ve çağı rılacağı günü bekler duru.Kendisine hiçbir şey söylenmemek - le beraber, saray tarafından bir da vet geleceğini boş yere beklediğini,
timali olan pipoyu boynundan aldık tan sonra adamı Yıldız Sarayına, baş hafiye Ahmed Celâleddin Paşaya gö türürler.
Paşa kendisine şöyle der-,
— Maksadınız ne? Kendinizi ve ka rınızı geçindirmek işin para değil mi? Burda bulacağınız şeyi başka yerde aramak, seyahatlere katlanmak ne den? Biz, size burda çok iyi bakarız.. Canbaz, cevap vermek ister. Fakat paşanın odasındaki saray adamları, cevaba imkân bırakmazlar. Ve can- bazı, yakalayıp, Beşiktaş sırtında, biraz gec olmakla beraber, nihayet an . ^aci ?abm sarayından uzak olmıyan lar; ve Budapeşteye gitmek üzere ' Serencebe* y*™ *m öa Wr eve trene atlar.
Bu olayın karşısında ürken birçok hafiyelerden biri saraya koşar, ve baş hafiye Ahmed Celâleddin Paşaya:
— Pasa hazretleri der, İspanyol
canbazı Enrioo Gonsalez Avruna tre- Yalnlz buna mukabil bir şart var: Si mle kaçtı. Ist&rrbuldan öfkeli olarak
gittiği halinden belliydi. Bu silâh can
yerleştirirler. terler:
Ve kendisine şunu
söy-— Evin kirası Hazinei Hassad&n ve ritecek. Ve ayni kaynaktan size ayda 50 Türk lirası bağlandı (115C frank.)
rupadan, gizlice Istanbula tekrar gel meyeceği ve sevgili Padişahımıza sui- kastte bulunmıyacağını temin ede mem.
Ahmed Celâleddin Paşa cevap ve rir:
— Oğlum. Çek güzel düşünüyorsun, çok doğru söylüyorsun.
Ve, Paşa hemen. Padişaha gider. Pa dişah, harem dairesinden henüz çıkı yordu. Ahmed Celâleddin Paşa olayı anlatır. Padişah hemen emir verir:
— Yerife hemen telgraf çekin, ve kesdisim derhal Istanbula çağırın.
FT* eîgraf, Bnriıeo Gonealez’i Füi-* bede bulur. Bulgar memurları, meseleden haberdar edilirler; ve der hal faaliyete geçip İspanyol eanbazı- mn, üstünü başuıı yoklayarak, trene bindirirler ve Istanbula gönderirler.
Şimendöferden çıkacak tehlikeyi po lis memurları Sirkeci garında bekli yorlardı. Tehlike, yani Enrico Gonsa lez, trenden çıkar çıkmaz, p olisi« a- danu yakalarlar, ve, boynunda koltu ğunda top tüfek aramıya başlarlar. Tabii ki hiçbir şey bulamazlar. İğri büğrü, ve şüpheli bir şey bulurlar: i Canbazm piposunu! | Bir nevi dinamit kutum elması ih-n
lâh canbazlığım istanbulda kafiyen yapmıyacaksıııız.
Canbaz yorulmadan para kazan mak imkânına şaşar, ve karısı da ba şının üstünde, milyonda bir ihtimal olarak bile, ölümün dolaşm a» tehlike sinden kurtulduğuna büsbütün ş a - , şar.
Beşiktaşta yahud Gala tada, o ta rihten sonra, bir tarafında karı«, bir tarafında danois b > köpekk bir adam dolaşmıya başlar: İspanyol can bazı Enrico Gonsalez!
Uydurma bir tehlikeye Şûrayı Dev let âzası kadar aylık bağlayan bir taç Iıyı vasıflandıracak en doğru tabir şudur: Taç giyen vehim.
Midhat Cemal KUNTAY\
şındaki balondan bir saniyede vazge çerek locada oturan Padişahın ba şındaki hayat merkezine uçmıyacağı ne malûm?
Fakat, bu şüpheyi saray erkânına fısıldamak şartile, canbazm teklifini reddetmekten sivil polisler korkarlar. Ve sahnede göstereceği marifetlerin îiatım ve günü sorarlar. Ve parayı da kararlaştırırlar, gününü de.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi