Eski ve yeni İstanbul
j ı
Tabamyassı Mehmed paşayı
öldürten Silihtar paşa
Afyonkeş hekimin bütün afyonları yutmasına
ve ölünceye kadar satranç oynamasına da
sebebiyet vermişti. Az daha tahta da geçecekti!
Yedikulenin içini evvelce de tasvir etmiştim. Avlunun tam ortasındaki cami harabesile kanlı kuyu kulesi arasında meçhul bir mezar bulun duğunu, bunun Tabamyassı Meh med paşaya aidiyeti tahmin olundu ğunu yazmıştım .
* * *
Genç Osman vakalarım ve onu ta- kib eden iğtişaşları bu sütunlarda anlattık. Aynı karışıklıklar, çocuk ken tahta çıkan dördüncü Muradın ilk günlerinde de devam etti. Kadın lar ve vezirler vaziyete hâkimdiler. Lâkin artık büyüyen Murad bu hali nefsine yediremedi.
Genç padişah zorbalar karşısında birkaç kere vartalar atlatmıştı. Onun da encamı Genç Osmanınkine ben- ziyecekti. Hattâ bir seferinde veziri âzam eniştesi Receb paşa kendisini haremden çıkardığı sırada:
! — Padişahım apdest alınız! - de mişti.
Murad, küstahlık saydığı bu sözü unutamıyordu. Esasen kendi salta nat hakkını uzun zaman kullanan sadrâzamını yok etmeği, kendisi ik tidar mevkiindeyken bir darbei hü kümet meydana getirmeği kuru yordu.
\ Bir divan günü (Meclisi vükelâ
günü) Receb paşa evine gideceği sı rada bir mabeyinci gelerek kendisini saraya davet etti. İkinci avluya gir diği zaman, Hünkârın orada bekle diğini haber verdiler. Ve bir küçük
kapı gösterdiler.
Receb paşa, girdi. Fakat burada birkaç Zenci hadımın gayri tabiî bir şekilde bekleştiğini görerek dehşete düştü. Paşa, nakris illetinden topal lardı. Sendeliyerek yürüye yürüye, padişahın kendisine muntazır oldu ğu salona gitti.
Dördüncü Murad, eniştesini görün ce, ansızın dehşet kesiliverdi :
— Gel beri, topal zorba başı! - de di.
Receb paşa, başına gelecek felâke ti anlamıştı. Bigünah olduğunu ya na yakıla anlatmağa başladıysa da Hünkâr kararım vermişti:
— Bre kâfir! Apdest al... - diye rek eski kinini ortaya vurdu.
Ve maiyetine haykırdı:
■— Tez şu hainin başmı kesin!... Hazırda cellâd bulunmadığı için, padişahın fermanını akağalar tat bik ettiler .
Derhal cesed, saray kapısı önüne atıldı ve sadrâzamla birlikte oraya kadar gelen ve şehri haraca kesmek te olan zorbalara korku saldı .
A rtık o günden itibaren yepyeni
bir rejim başlıyordu. Padişah, öteki nin berikinin hâkimiyetini, gerek İs- tanbulda, gerek taşrada kıracak, her türlü anarşinin önüne geçecek; fakat bunun için ne kanlar dökmiyecek, kurunun yanında ne yaşları da yak- miyacaktı!
İşte Tabamyassı Mehmed paşa böy le bir zamanda sadaret mühürünü aldı. İcraatında, dördüncü Muradın muti âleti oldu. Beş sene müddetle (Hicrî 1041 - 1046) sadrâzam kaldı.
Arnavud asıllıydı. Darüssaade ağası ha cı Mustafanm hizmetinde bulunup onuıı delâletile imrahor olmuştu. Mısır valiliği ne getirilmiş: ve o vazifeden veziri âzam- lığa yükselmişti. Memlekette disiplinin tesisinde yararlığı dokundu. Mükâfatın Rumeli eyaleti de memuriyetine ilâve ol muştu. Fakat 1045 de İranlIlara galebe çalamadığı için gözden düştü. Azlolunup hapsedildi. Derken affa kavuşarak Avru pa hudud boylarında muhafızlıklara gön derildi ve 1049 da kaymakamlıkla Islan- .bula dönüp Yedikulede öldürüldü.
İşte, bugün hâlâ görmekte oldu ğumuz mezar, bu zatın olduğu tah min ediliyor.
Devrindeki mühim vakalardan ba cılarım sıralıyalım :
* * *
Murad, asileri tepelerken, - ken disine «kan dökmekten hoşlanıyor! *
Yedikule avlusunun tam ortasındaki bu cami harabesinin yanında Tabam- yassı Mehmed paşanın medfun olması çok muhtemeldir
dedirtecek derecede - zulümler ya pıyordu.
Kahve, tütün, içki içenleri öldür- tüyor; hattâ o zamanlar tönbeki de nen âdi tütünün kokusunu almak için geceleri bacalara tırmanıyor, şüphelendiği evleri basıyordu. Yanlış lıkla yolunu kesen bir köylüyü ara basından okla devirmiş, başının ke silmesini emretmişti. Muharebelerde kızılbaş esirleri biner biner cemetti- rıp kafalarını kestirir, ekseriya cel- lâdlık vazifesini de kendi görürdü. İdamlar o derece mübalâtsız olurdu ki, bir kere has hademeden biri cirid oyununda padişahın bir darbesini savuşturmuş; ondan sonra gazabın dan kurtulmak üzere de gizlenmiş olduğu için İstanbul kapıları firari bulunup da idam edilinciye kadar kapalı tutulmuştu.
Bir kere de, hatası olan bir me murun kafası kesilsin diye ferman gitti ve hüküm icra edildikten sonra anlaşıldı ki meğer kabahatli azlolu nup yerine yeni biri tayin olunmuş. Mücazat vermek üzere cürümler yaratılırdı: I'
Yeniden Yeniçeri yazılmaması için emir verildiği için, padişah buna riayet edilip edilmediğini anlamak istiyordu. Kâtibe adamlarından biri ni yolladı. Yüz kuruş rüşveti kâtib reddetti. Dördüncü Murad bu sefer aynı adamla yüz altın gönderdi. Al tınlar, ahlâkı bozdu. Padişah da der hal Yeniçeri ağasını saraya çağıra rak defteri istedi ve yeni yazılanın kim olduğunu sordu. Ağa, bu husus ta malûmatı olmadığına dair yemin edince bir cellâd marifetile «Kâtibin namı sahifei hestiden silindi.»
Bununla beraber, dördüncü Mu rad, sertliğini, tamamile demokratik sahalarda da gösteriyordu :
Îstanbulun misafiri olan Kante- mir gibi bir yarı hükümdarın küçük oğlu sarhoşluk edip bir adam öldür müştü. Sultan, kısas olsun diye idam emretti. Naaşı babasının evine atıl dı. Fakat mabaadi var: Kantemir nevinden bir cengâver evlâdının ida mını intikamsız bırakmıyacağı düşü nüldüğü için o da öldürüldü.
Zulümlerin hayli iblisane olanları da vardı:
Eski cürümlerinin cezasını bulacak zorbalardan Feridun, Diyarbekir va lisi Murtaza paşaya şal hediyesi götürmeğe memur edildi. Şallardan biri Feridunun idamını âmir bir fer manı taşıyordu. Emir insafsızca ye rine getirildi.
Tabiî, bütün bunlara şair Nefinin öldürülmesini de ilâve etmeli:
Meşhur heccav şair, Rodos menfa sından dönen Bayram paşa hakkın da şiddetli bir hicviye yazmıştı. Taarruz gören zat tarziye isteyince.
mücrimin başı kendisine ihda olun du. Evvelce şairin hicvine uğnyan ülema sevine sevine fetvayı verdiler.
Bedbaht şair, öldürülmek üzere sarayın odunluğuna götürülürken
çavuşbaşı, kendisine:
— Nefi! Beni takib et! Hiciv ok larını kesebileceğin bir ormana gidi yorsun! - dedi.
Şair:
— Melun! Sen de mi hicve ka rışıyorsun'. - cevabını verdi .
* * *
İşte devir bu devirdi .
Tabamyassı Mehmed paşa, böyle bir padişaha beş sene vezirlik ettik ten sonra, İran şahma mağlûb oldu ğu için gözden düştü. Fakat dördün cü Murad, hissiyatını birdenbire belli etmedi. Hattâ Mehmed paşa ile, mağ lûbiyetini mazur görür şekilde bir de mektub yazdı. Fakat İstanbula av detinde onu Sırça köşke hapsetti. Bütün malını mülkünü müsadere et tikten sonra, iki buçuk ay mahpusi- yeti müteakib yukarıda bahsettiği miz memuriyetleri kendisine verdi. Ve bir müddet geçince kendisini kay makam olarak İstanbula getirdi. Lâ kin Silihtar paşanın teşvikile öldürt tü. (Hicrî 1049)
* * *
-Silihtar paşa hakkında şu vakayı anlatırsak, padişah üzerinde ne mües sir bir hale geldiğini tarif etmiş olu ruz:
Paşa, hekimŞaşılığı kendi adamla rından birine |tevcih etmeli istiyor du. Muvaffak olamadığı için, hekim başı Emir Çelebiye can düşmanı ke sildi. Bu adamı, padişahın huzurun da, afyon tiryakisi olarak itham etti.
Hakikaten de, tabib, Hünkârla sat ranç oynadığı sırada apdest almak bahanesile huzurdan her çıktıkça afyon yermiş. Paşa bunu bir hizmet kârından haber almıştı.
Sultan Murad evvelâ Silihtar pa şaya inanmak istemedi. Lâkin he kim gene apdeste kalkınca paşa af yon yemeğe gittiğini söyledi. Emir Çelebinin avdetinde padişah:
— Üstünü arayın! - Emrini verdi. Aradılar.
Afyon hokkası meydana çıktı. — Bu nedir?
— Zararsız bir afyon tertibidir pa dişahım!
— Madem ki zararsızmış. Öyleyse ye!
— Hekimbaşı birkaç tane yuttuk tan sonra:
— Bu kadarı kâfidir. Fazlası za rar olur. - dedi.
— Hani zararsızmış?
— Panzehir de olsa fazla ilâç za rardır.
— Ye diyorum! Hepsini yutacak sın!
Tabibe zorla bu iradeyi tatbik et tirdiler. Padişah, cellâdlara mahsus bir mahzuriyetle marifetini temaşa ya koyuldu. Sonra, alayla:
— Haydi, otur... Oyunumuza de vam edeceğiz!
Üç oyundan sonra hekim can çe kişme hallerine uğradı ve evine nak ledildi.
Şakirdleri kendisine ilâçlar hazır lamışlardı; fakat reddetti:
— Bana ilâç lâzım değil! İnsanın Silihtar gibi bir düşmanı olursa ölüm sağlıktan ehvendir! dedi.
Ve afyon zehirlenmelerine şiddet le müessir olan bir kâse buzlu şerbeti içerek sükûn içinde ruhunu teslim etti.
Silihtar paşanın himaye ettiği Zey- nelâbidin de bu suretle tabibi şehıi- yarî oldu! I
İşte, Tabamyassı Mehmed paşanın Yedikulede idamına sebebiyet veren hasım böyle yaman bir adamdı. Pa dişaha o kadar nafiz olmuştu ki, sultan Murad, OsmanlI hanedanının son ferdini de öldürüp tahta müddei bırakmamak ve bu Silihtar paşayı kendisinden sonra padişah yapmak arzusunu duymuş, fakat emeline muvaffak olamadan ölmüştür .
Böylelikle Tabamyassı Mehmed pa şanın zalim efendisine kul köle ol duğu, iyice hizmet ettiği fakat yara- namıyarak gene canını Yedikulede cellâda teslim ettiği görülüyor...
Yürük Çelebi Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği