• Sonuç bulunamadı

Doğum sonu dönemde emzirme öz yeterliliği ve ilişkili faktörlerin belirlenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Doğum sonu dönemde emzirme öz yeterliliği ve ilişkili faktörlerin belirlenmesi"

Copied!
88
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

DOĞUM SONU DÖNEMDE EMZĠRME ÖZ YETERLĠLĠĞĠ VE

ĠLĠġKĠLĠ FAKTÖRLERĠN BELĠRLENMESĠ

Gülay CÖMERT (ARSLAN)

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

HEMġĠRELĠK ANABĠLĠM DALI

DanıĢman

Doç.Dr. Emel EGE

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

DOĞUM SONU DÖNEMDE EMZĠRME ÖZ YETERLĠLĠĞĠ VE

ĠLĠġKĠLĠ FAKTÖRLERĠN BELĠRLENMESĠ

Gülay CÖMERT (ARSLAN)

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

HEMġĠRELĠK ANABĠLĠM DALI

DanıĢman

Doç.Dr. Emel EGE

(3)
(4)

ii ÖNSÖZ

Yüksek lisans eğitimimin tamamlanması süresince değerli bilgileri, görüĢ ve önerileriyle çalıĢmanın planlamasında ve yürütülmesinde yol gösterici ve destekleyici katkılarda bulunan HemĢirelik Bölüm BaĢkanı Doç.Dr. Belgin AKIN‟a, araĢtırma boyunca tez verilerinin analizinde deneyimlerini ve görüĢlerini paylaĢan ArĢ. Gör. Dr. Deniz KOÇOĞLU ve Öğr. Gör. Selda YARALI ARSLAN‟a, 15 nolu Sağlık Ocağında hemĢire olarak çalıĢan Hatice ÇATAKOĞLU‟na, sevgi ve özveriyle bugünlere gelmemi sağlayan sevgili anneme ve babama, her zaman yanımda olan eĢime teĢekkür ederim.

Gülay CÖMERT (ARSLAN) Konya- 2011

(5)

iii ĠÇĠNDEKĠLER ÖNSÖZ……….. ii ĠÇĠNDEKĠLER……… iii SĠMGE VE KISALTMALAR……… v 1.GĠRĠġ ... 1 1.1. Emzirmenin Önemi ... 3

1.2. Emzirmenin Dünyada ve Ülkemizde Tarihsel GeliĢimi………. 4

1.3. Emzirmenin BaĢlatılması ... 9

1.4. Emzirmeyi Etkileyen Faktörler ... 11

1.4.1. Bebeğe Ait Faktörler ... 11

1.4.2. Anneye Ait Faktörler... 12

1.4.3. Çevresel-Toplumsal Faktörler ... 12

1.5. Bebeğe Ait Emzirme Sorunları ... 12

1.6. Albert Bandura‟nın Sosyal BiliĢsel Kuramı ... 13

1.7. Sosyal BiliĢsel Kuram ve Emzirme Öz-Yeterlilik Kuramı ... 14

1.8. Emzirmede Ebe/hemĢirenin Rolü ... 15

2.GEREÇ VE YÖNTEM ... 18

2.1. AraĢtırmanın Tipi ... 18

2.2. AraĢtırmanın Yapıldığı Yer ve Özellikleri ... 18

2.3. AraĢtırmanın Evreni ... 18

2.4. AraĢtırmanın Örnek Büyüklüğünün Belirlenmesi ... 18

2.5. Örnek Seçimi ... 20

2.6. Örnek Seçim Kriterleri ... 20

2.7. Veri Toplama Tekniği ve Araçları ... 20

2.7.1. Anket Formu (Ek-A) ... 20

2.7.2. Emzirme Öz-Yeterlilik Ölçeği (Ek-B) ... 21

2.8. Verilerin Toplanması ... 22 2.9. DeğiĢkenler ... 22 2.9.1. Bağımlı DeğiĢkenler ... 22 2.9.2. Bağımsız DeğiĢkenler ... 22 2.10. Terminoloji Tanımlaması ... 22 2.11. Verilerin Değerlendirilmesi ... 23 2.12. AraĢtırmanın Sınırlılıkları ... 23 2.13. AraĢtırma Soruları………..23

(6)

iv

2.14. AraĢtırmanın Varsayımları ... 23

2.15. AraĢtırmanın Etiği ... 23

2.15.1. BilgilendirilmiĢ Onam Formu ... 24

3.BULGULAR ... 25

3.1.AraĢtırma Grubundaki Annelerin Tanıtıcı Özelliklerine ĠliĢkin Bilgiler ... 26

3.2. AraĢtırma Grubundaki Annelerin EÖYÖP Ortalamalarının Sosyo-Demografik Özellik, Gebelik ve Doğum Öyküsüne ĠliĢkin Özellikler ve Emzirme Durumuna Göre Dağılımına ĠliĢkin Bulgular... 30

4. TARTIġMA ... 37

4.1. AraĢtırma Grubundaki Annelerin Tanıtıcı Özelliklerinin TartıĢılması ... 37

4.2.AraĢtırma Grubundaki Annelerin EÖYÖP Ortalamalarının Sosyo-Demografik Özellik, Gebelik ve Doğum Öyküsüne ĠliĢkin Özellikler ve Emzirme Durumuna Göre Dağılımına ĠliĢkin Bulgularının TartıĢılması ... 48

5.SONUÇ VE ÖNERĠLER ... 59 5.1. Sonuçlar ... 59 5.2. Öneriler ... 61 6.ÖZET ... 62 7.SUMMARY ... 63 8.KAYNAKLAR ... 64 9.EKLER ... 74

EK-A Anket Formu ... 74

EK-B Postpartum Emzirme Öz-Yeterliliği Ölçeği ... 77

EK-C Konya Valiliği Ġl Sağlık Müdürlüğü‟nden (Eğitim ġube Müdürlüğü) Alınan Ġzin Belgesi... 78

EK-D Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesi GiriĢimsel Olmayan Klinik AraĢtırmalar Etik Kurulu‟dan Alınan Ġzin Belgesi ... 79

EK-E Postpartum Emzirme Öz-Yeterliliği Ölçeği‟nin Kullanım Ġzni ... 80

(7)

v SĠMGELER ve KISALTMALAR

CEDAW: Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination Against Women

DSÖ: Dünya Sağlık Örgütü

EÖYÖ : Emzirme Öz-Yeterlilik Ölçeği

gr: Gram

IgA: Ġmmunglobulin A

SPSS: Statistical Package for Social Sciences

SS: Standart Sapma

TNSA: Türkiye Nüfus ve Sağlık AraĢtırması

(8)

1 1.GĠRĠġ

Anne sütü yenidoğanın sağlıklı geliĢimini sağlayan en önemli besin kaynağıdır (Hala ve Hauckb 2007, Tokat ve OkumuĢ 2008). Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ); anne sütünün bebeklerin yaĢam süresini ve yaĢam kalitesini arttırmada önemli bir rolü olduğunu belirtmekte ve annelerin bebeklerini en az altı ay sadece anne sütü ile emzirmesini, iki yaĢına kadar da ek gıdalarla birlikte anne sütü vermesini önermektedir (O‟Campo 1991, TNSA-2008, Tokat ve ark 2008). Emzirme yalnız çocuk ve aile sağlığı yönünden değil, toplumun geleceği yönünden de önem kazanmakta, sağlıklı çocuk, sağlıklı aile, sağlıklı toplum iliĢkisini ortaya koymaktadır (Atmaca 2008). Anne sütü, gelir düzeyi düĢük, çevre sağlığı koĢulları iyi olmayan toplumlarda baĢta ishal olmak üzere bulaĢıcı hastalıklardan koruyucu etkiye sahiptir. Bu yüzden yeterli hayvansal kaynaklı protein sağlanamadığı durumlarda bebeklerin bir yıldan daha uzun süre emzirilmeleri önerilmektedir (Tunçel ve ark 2006, Dallar ve ark 2007).

Literatürde bebeklerin sadece anne sütü ile beslenme durumu “tam emzirme” olarak ifade edilmektedir (Littleton ve Engeberston 2005). Tam emzirme bebeğin vitamin, ilaç tedavisi gibi ürünlerin dıĢında herhangi ek bir ürün (su, meyve suyu, çay, anne sütü dıĢında farklı sütler v.s) almama durumu olarak tanımlanmaktadır (Mannel ve ark 2008). Tunçel ve ark (2006) yaptıkları çalıĢmada 4 aydan küçük bebeklerde sadece anne sütü ile beslenmenin %33, 4-6. aylık bebeklerde %3,7 oranında olduğunu saptamıĢlardır. AlikaĢifoğlu ve ark (2001) sadece anne sütüyle beslenmeyi etkileyen faktörleri belirlemek için yaptıkları çalıĢmada annelerin %33‟ünün bebeğin gece uyuması için ek mama verilmesi gerektiğini düĢündüğü, %43‟ünün sütünün yetersiz olduğunu, %59‟unun bebeğin her ağlamasını açlık olarak algıladığını ve ek besin verdiklerini belirtmiĢlerdir.

Dünyada ve ülkemizde tam emzirmeyi destekleyen tüm programlara rağmen anne sütünün yanında ilk 6 ay içerisinde ek bir besin verilmektedir. Bu durum bebek sağlığını ve emzirme sonuçlarını etkileyebilecek önemli bir sorundur. Ġlk 6 ay içerisinde anne sütü dıĢında bebeklere farklı ek besinler verilmesinin değiĢik nedenleri olabilmektedir. Bunların arasında: annenin sütünün yetmediğini ve bebeğin doymadığını düĢünmesi, yanlıĢ emzirme tekniği nedeniyle bebeğin etkin emmemesi, meme ve meme ucuna iliĢkin değiĢik sorunlar yaĢanması, annelerin iĢe baĢlaması,

(9)

2 emzirme konusunda annenin istekli olmaması, annenin emzirmeye iliĢkin yeterli bilgiye sahip olmaması gibi durumlar bulunmaktadır (Duffy ve ark 1997, Dennis 2002, Tunçel ve ark 2006), O‟Campo ve ark (1992) yaptıkları çalıĢmada emzirmeyi etkileyen sosyodemografik, psikolojik değiĢkenleri değerlendirmiĢler ve özellikle emzirme sonuçları için en güçlü etkenin annenin öz-yeterlilik algısının olduğunu belirtmiĢlerdir. Chezem ve ark (2003) yaptıkları çalıĢmada emzirme bilgisinin, emzirmeye iliĢkin annenin kendine güveni ve emzirme planlarının emzirme sonuçlarına etkisini incelemiĢler ve bu faktörlerin emzirme sonuçlarını anlamlı düzeyde etkilediğini belirtmiĢlerdir. Arora ve ark (2000) yaptıkları çalıĢmada, annelerin anne sütünü bırakıp mamaya geçmesinin en sık belirtilen nedeni olarak bebeğin ne kadar süt aldığını belirleyememek olduğunu vurgulamıĢlar. Blyth ve ark (2002) yaptıkları çalıĢmada annenin öz-yeterlilik algısının emzirme süresine etkisini değerlendirmiĢler ve özyeterlilik algısı yüksek olan annelerin emzirme süresinin daha uzun olduğu, emzirmeyi sonlandıran annelerde ise bunun en sık nedeninin sütünün yetersiz olarak algılanması olarak belirtmiĢlerdir (Blyth ve ark 2002, EkĢioğlu 2007, Tokat ve OkumuĢ 2008).

Doğum öncesi dönem, ebe/hemĢirenin anne adayını emzirmeye hazırlaması için ideal bir dönemdir. Antenatal hazırlık için en uygun zaman gebeliğin son trimestırıdır. Çünkü bu dönemde anne adayı kendisini emzirmeye daha yakın hissetmekte ve bu konuya ilgi duymaya baĢlamaktadır (Dyson ve ark 2005, Walker 2007). Doğum sonrası anne-bebek etkileĢimini baĢlatarak bebeğin aktif olduğu dönemde emmesi sağlanmalıdır. Emzirme konusunda annenin tüm soru ve endiĢeleri cevaplanarak annenin rahatlığı sağlanmalıdır. Çünkü stres ve endiĢe süt salınımını azaltmaktadır. Sütün yeterliliğini somut olarak nasıl anlayabilecekleri konusunda anneleri bilgilendirmek gerekmektedir (Olds ve ark 2000, Muray ve ark 2002, Dyson ve ark 2005, Walker 2007). Türkiye‟de doğum sonu dönemde emzirme öz-yeterliliği ve iliĢkili faktörleri saptayan çok az araĢtırma bulgusuna rastlanmıĢtır. Bu araĢtırma sonunda, doğum sonu dönemde emzirme öz-yeterliliği ve iliĢkili faktörlerin saptanmasıyla diğer araĢtırmalarda kullanılabilir önemli sonuçlar elde edileceği düĢünülmektedir. Bu çalıĢma ile doğum sonu ilk altı aylık dönemde emzirme öz-yeterliliğinin ve iliĢkili faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıĢtır.

(10)

3 1.1. Emzirmenin Önemi

Dünyanın birçok ülkesinde bebekler ve çocuklar sosyal, ekonomik ve kültürel nedenlerle beslenme yetersizliklerine maruz kalmaktadır. Yetersiz ve dengesiz beslenme çocuklarda büyüme geliĢme gerilikleri ile ölümlere neden olmaktadır (Eker ve Yurdakul 2006). Anne sütü ile beslenmenin, çocuklara yaĢam için en iyi baĢlangıcı sağlayarak, hastalıkların önlenmesinde koruyucu bir etki oluĢturduğu, bebek mortalite ve morbidite oranlarını azalttığı, bebeklerin uygun beslenme, büyüme ve geliĢmelerini sağlamada diğer tüm beslenme Ģekillerinden üstün olduğu bilinmektedir (Haider ve ark 2000, Ingram ve ark 2002, Wojnar 2004).

Günümüzde pek çok ulusal ve uluslar arası kuruluĢ emzirmeyi desteklemektedir. Özellikle Amerikan Pediatri Birliği ilk 6 ay sadece anne sütü önermektedir. DSÖ ve UNICEF (The United Nations Children‟s Fund), her bebeğin doğumdan sonraki ilk yarım saat ile bir saat içinde emzirmeye baĢlanmasını, ilk 6 aya kadar yalnızca anne sütü ile beslenmesini tavsiye etmektedir (Dennis 2002, Dai ve Dennis 2003 ). AraĢtırmalar bundan sonraki dönemde de ek besinlerle birlikte olmak koĢulu ile en az 2 yaĢına kadar anne sütü ile beslemenin devam ettirilmesinin önemine dikkat çekmektedir (Aidam ve ark 2006, Wutke ve Dennis 2006, Gür 2007). Anne sütünün yararları diğer gıdalarla karĢılaĢtırılamayacak kadar fazladır. Bebekler için emzirme; akut ve kronik hastalıkların geliĢmesine karĢı koruyucu olmasının yanısıra büyüme ve geliĢmeyi de olumlu yönde etkilemektedir (Karaçam ve KiriĢ 2005).

Ġlk anne sütü (kolostrum) yoğun antikor içerdiğinden yenidoğanı enfeksiyonlara karĢı korur. Erken neonatal ölüm nedenlerinden olan, özellikle düĢük doğum ağırlıklı ve prematür bebeklerde rastlanan hipoglisemi ve hipotermi riskini azaltır. Anne sütü alan bebeklerde anne sütü almayanlara göre geç neonatal periyotta ölüm nedeni olan sepsis, akut solunum yolu enfeksiyonu, menenjit, omfalit, otitis media ve üriner sistem enfeksiyonları gibi hastalıkların görülme sıklığının daha düĢük olduğu gösterilmiĢtir (Sikorski ve ark 2003, Çetin ve ark 2005, Labbok 2006).

Anne sütünün salgılanmaya baĢlaması ve devamı açısından doğum sonrası ilk bir saatte emzirmeye baĢlamak önemlidir. Erken emzirme ile annede; doğum sonu kanamalar daha çabuk kesilir (uterus kasılmasını sağlayan oksitosin hormonunun yapımını uyararak) ve mastit olma riski azalır (Çetin ve ark 2005 , Labbok 2006).

(11)

4 Chua (1994)‟nın doğum sonrası uterin aktivite üzerinde meme ucu masajının ve emzirmenin etkileri adlı çalıĢmasında; emzirmenin oksitosin hormonunun salınımını artırdığı ve uterusun kasılmasını sağlayarak postpartum hemorajiyi önlediği, uterusun gebelik öncesi haline daha çabuk ulaĢtığı belirtilmektedir. Menapoz öncesi meme kanserinin emziren annelerde, emzirmeyenlere göre daha az görüldüğü belirlenmiĢtir (Labbok 2006). Zheng ve ark (2001) yaptığı çalıĢmada 608 meme kanseri olgusu ile laktasyon ve meme kanseri arasındaki iliĢkiyi inceledikleri vaka kontrol araĢtırmasında uzun süre emziren kadınlarda meme kanseri riskinin azaldığını saptamıĢlardır. Anne sütünün bebek beslenmesi ve sağlığındaki birincil yeri üzerinde ulusal ve uluslar arası düzeyde önemle durulmaktadır. Ġyi beslenmenin tüm çocuklar için bir hak olduğu ülkelerce kabul edilmiĢ ve çeĢitli bildirgelerle ilan edilmiĢtir. 1924 Çocuk Hakları Bildirgesi (Cenevre Bildirgesi), 1948 Ġnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 1959 Çocuk Hakları Bildirgesi, 1966 Uluslar arası Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel Haklar SözleĢmesi, 1979 Kadınlara KarĢı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi SözleĢmesi (CEDAW), 1986 Kalkınma Hakları Bildirgesi, 1989 Çocuk Haklarına Dair SözleĢme, 1990 Çocukların YaĢatılmaları, Korunmaları ve GeliĢtirilmelerine Yönelik Dünya Bildirgesi ve Eylem Planı “Ġyi Beslenmenin Bir Hak” olduğunu vurgulayan sözleĢme ve bildirgelerdir (Tezergil 2007).

1.2. Emzirmenin Dünyada ve Ülkemizde Tarihsel GeliĢimi

Bebeğini emzirmek anneliğin, insanlık tarihi kadar eski ve en önemli bir davranıĢıdır. Bu davranıĢ tüm dünyada kültürden kültüre bazı farklılıklar gösterse de, günümüze kadar süregelmiĢ bir uygulamadır (Yurdakök 1991, Demirhan 1997, Doğan 1998, Çakmak 2002). Eski Mısır‟da M.Ö. 1550 yılına ait olduğu sanılan Ebers Papirusu‟nda, bebekleri beslemenin tek yolunun anne sütü olduğu, anne sütünü arttırma yolları ve bebeklerin üç yaĢına kadar anne sütü ile beslemeleri gerektiği anlatılmaktadır (Yurdakök 1996, Doğan 1998). Arkeolojik kalıntılar MÖ. 2000 yıllarında bebek beslenmesiyle ilgili bazı bilgiler vermektedir. Orta Doğu‟daki bazı ilkel el yapımı çanaklarda Babil‟in Ishtar‟ı ve Mısır‟ın Ġsis‟i gibi tanrıçalar emzirirken resmedilmiĢtir. Bu bulgular o dönemlerde emzirmeye verilen önemin bir göstergesi olarak kabul edilebilir (Coates ve Riordan 2005). Hinduizm‟in kutsal kitabı Ayurveda‟da anne sütü ile beslenmenin önemi belirtilmiĢtir. Anne sütünün besleyici ve ruhsal bakımdan doyurucu olduğuna inanılırdı (Çakmak 2002). Budizm‟de bebeklerin mümkün olduğunca anne sütü almaları gerektiği, anne

(12)

5 sütünün yalnız bebeği en iyi Ģekilde beslemekle kalmayıp annenin duygularını da bebeğe ulaĢtırdığına inanılırdı. Anne sütünün annenin kanından yapılması nedeniyle, bebek doğduktan sonra annesinin kanını, sütü ile aldığına inanılmıĢtır (Yurdakök 1991, Erbıyık 1996, Demirhan 1997). Eski Roma‟da ilk doğum ve çocuk hekimlerinden olan Efesli Soranus (M.S. 90-180 yılları) doğumdan sonra ilk iki gün, anne sütünün sindiriminin güç olacağını düĢünerek bu sürede bebeğe ılık ballı su verilmesini önermiĢtir (Erbıyık 1996, Turan 1998). Yahudiler‟in kitabı Tevrat‟ta hayvanlardan örnekler verilerek annelerden bebeklerini emzirmeleri istenmektedir. Anne sütünün besleyici özelliği yanı sıra bebekte ruhsal rahatlık sağladığı anlatılmakta ve anne sütü ile beslenme süresinin iki yıl olduğu belirtilmektedir (Yurdakök 1991, Erbıyık 1996, Doğan 1998).

Ġslam‟a göre bebeğin anne karnında beslenmesi ile doğumdan sonra anne sütü ile beslenmesi arasında kesintisiz bir süreklilik vardır. Bebek için en iyi besin anne sütüdür. Anne sütü ile beslenme bebeğin hakkı olduğu kadar, bunu sağlamak da anne ve babanın görevidir. Anne sütü verilmediğinde en uygun besin kaynağı sütannedir (Yurdakök 1991, Demirhan 1997, Doğan 1998, Turan 1998). Kuran-ı Kerim‟de çocuğun doğumdan hemen sonra ilk olarak emzirilmesi gerektigi, annelerin istemesi durumunda 2 tam yıl emzirecekleri, çocuklarını baĢkalarına emzirtmeyi istemeleri durumunda bunu yapabilecekleri belirtilmektedir. Buradan müslümanlar için tam emzirme süresinin 2 yıl olduğu ve çocukların sütannesi tarafından emzirilmesine izin verildiği anlaĢılmaktadır (Ünal 2007). Sütannelik erken zamanlardan günümüze kadar neredeyse kesintisiz olarak devam eden bir uygulama olup, Avrupa‟da daha çok seçkin kesim tarafından kullanılmıĢtır. Sütanneliği 1900‟lü yıllara kadar anne sütünün tek alternatifi olarak bebeklerin yaĢamasına imkan sağlamaktaydı. Soranus‟tan 17. yy.a kadar yazılmıĢ tıp kaynaklarında kolostrumun beslenme için kullanılması konusunda olumsuz görüĢler ileri sürülmüĢtür. Kolostrumla besleme korkusu nedeniyle Avrupa‟da anne sütü kullanımı azalmıĢ ve sütannelik yaygınlaĢmıĢtır. Bu yazarlar bir gün (Ġbn-i Sina, MS. 1000) gibi kısa süre ile üç haftaya kadar (Soranus, MS. 100) uzun süreler arasında emzirmeden uzak durulmasını tavsiye etmiĢlerdir. Mekonyumun sindirim sistemi pasajından geçiĢini hızlandırmak için yenidoğana ilk olarak sıklıkla bal, badem yağı, Ģekerli su veya Ģarap verilmiĢtir. Benzer değiĢiklikler batı hastanelerinde hemĢire bakımlarında biberonla süt verme Ģeklinde baĢlamıĢtır. Biberonla erken beslemeye baĢlama

(13)

6 emzirmenin yavaĢ yavaĢ azalmasına ve annelerin yapay süt (anne sütü olmayan) kullanmasında artıĢa neden olmuĢtur (Coates ve Riordan 2005).

Ġlk Türkçe Çocuk Hekimliği kitabı olan Tedbir‟ül Mevlüd (Çocukların Korunması, 1700)‟ün yazarı olan AyaĢlı ġaban ġifai (1645-1701); anne sütünün önemini belirtmiĢ, anne sütünün sindiriminin uzun sürmesi nedeni ile bebeklerin günde iki-üç kez emzirilmesinin yeterli olacağını ileri sürmüĢtür (Yurdakök 1991, Erbıyık 1996, Turan 1998). Avrupa‟da Rönesans ve sonrası dönemde; Ġngilizce ilk çocuk hekimliği kitabı olan “The Book of Children” ın yazarı Thomas Phaler (1510-1560) bebeklerin beslenmesinde anne sütünün önemini belirterek, doğaya en uygun ve bebek için en gerekli olan besinin kendi annesinin sütü olduğunu belirtmiĢtir (Yurdakök 1991, Doğan 1998). Avrupa‟da Endüstri Devrimi ile kadınların da çalıĢmaya baĢlaması, emzirmeye ilgiyi azaltmıĢtır. Bebeklere anne sütü yerine, hayvan sütlerinin verilebileceği ilk olarak Ġtalyan bilim adamı Ognibene Ferrarius‟un “De Arte Medica Ġnfantum” adlı kitabında belirtilmektedir. 1689 yılında Paris‟te açılan çocuk bakımevinde bebekler hayvan sütleri ile beslenmiĢ, ancak bebek ölümlerinin arttığı dikkatleri çekmiĢtir (Yurdakök 1991, Doğan 1998).

18. yüzyılda anne sütünün önemi yeniden anlaĢılmıĢ; ancak bebek mama sanayisinin geliĢmesi ile anne sütü önemini kaybetmiĢtir. Bu yıllarda yazılan tıp kitaplarında bebek mamalarının tarifleri yer almaktadır. Amerikalı ilk Pediatri Profesörü Jacobi (1830-1919) bile bebeklerin beslenmesinde kaynatılmıĢ inek sütünün savunucusu olmuĢtur. Bununla beraber bu yıllarda Harvard‟dan Rotch (1849-1914) bebeklerin anne sütü ile en az üç ay, ideal olarak dokuz ay beslemeleri gerektiğini ifade ederek, bugünkü görüĢlerin temelini atmıĢtır (Yurdakök 1991, Demirhan 1997, Çakmak 2002). Birinci Dünya SavaĢı‟ndan sonra baĢlayan Kadın Hakları Hareketi‟nin yanlıĢ değerlendirilmesi sonucu emzirmenin önemi iyice unutulmaya baĢlanmıĢ, biberonlar kadın özgürlüğü ve modern anneliğin simgesi haline gelmiĢtir. Anne sütü kötülenmiĢ, mamalar sağlık görevlileri ve üreticiler tarafından özendirilmiĢtir. Bütün bunlar geliĢmiĢ ülkelerde bebek maması Ģirketlerinin iĢine yaramıĢ bebek beslenmesi konusu, uluslar arası mama Ģirketlerinin eline geçmiĢtir (Erbıyık 1996, Demirhan 1997, Doğan 1998).

Son yıllarda geliĢmiĢ ülkelerde anne sütünün öneminin giderek daha çok anlaĢılması ile mama Ģirketleri, anne sütü ile ilgili bilimsel çalıĢmalar düzenleyerek,

(14)

7 sonuçlarını kendi amaçları doğrultusunda yorumlamaya baĢlamıĢlardır. Ürün propagandalarında, anne sütünün kimyasal özelliklerinden biri veya birkaçının yetersiz olduğu ve üretilen yeni mamaya bu eksik maddelerin katıldığı açıklanmıĢtır (Turan 1998). Batıdaki endüstriyel hareketler Türkiye‟de etkisini 1976‟lı yıllardan sonra göstermiĢtir. Endüstriyel kuruluĢların propagandaları, çalıĢan kadın sayısının artması ve kadının bağımsız olma isteği gibi nedenlerden dolayı anne sütünün yerini endüstriyel süt formüllerinin aldığı görülmüĢtür. Sadece anne sütü ile besleme oranı 1976‟dan 1984‟e kadar sürekli ve anlamlı bir düĢüĢ göstermiĢtir. Emzirilmek için kullanılmayan memelerin bedelini bebekler ve anneler çok ağır ödemiĢtir (Yurdakök 1991, Dinç 1995, Demirhan 1997, Turan 1998, Çakmak 2002 , Yiğit 2005).

DSÖ 1974 yılında yaptığı bir toplantıda, süt çocuğu beslenmesi ve anne sütünü ele almıĢ, anne sütünün çocuğun büyüme ve geliĢmesinde en uygun besin olduğunu vurgulamıĢtır. Sonuçta; anne sütünün teĢviki, çalıĢan annelerin emzirebilecekleri ortam ve koĢulları sağlamak, bebek gıdaları yapan fabrikaların kontrolü, hekimlerin, hemĢirelerin, ebelerin, annelerin ve halkın eğitimi ile sütten kesme, mamaların geliĢtirilmesi ile ilgili kararlar alınıp öneriler geliĢtirilmiĢtir (Doğan 1998). Anne sütü konusunda yapılan hatalar 1978 yılında Amerikan Pediatri Akademisi tarafından kabul edilmiĢ, anne sütü konusundaki araĢtırmalara ağırlık verilmiĢ, yanlıĢ bilgiler düzeltilmeye, bebekler için en değerli besin olan anne sütü ile beslenmelerinin önemi vurgulanmaya baĢlanmıĢtır (Yurdakök 1991, Demirhan 1997, Doğan 1998). Emzirmenin desteklenmesi ve özendirilmesi amacıyla 1981 yılında DSÖ; anne sütü muadillerinin pazarlamasıyla ilgili uluslar arası bir yasayı yürürlüğe koymuĢtur. Türkiye, UNICEF ve DSÖ‟nün önerileri ile geliĢtirilen bu yasayı 1981 yılında imzalamıĢtır. Bu bağlamda, Sağlık Bakanlığı ile UNICEF‟in emzirmeyi yaygınlaĢtırma ve büyümenin izlenmesi konusundaki projesi 1987 yılında baĢlatılmıĢtır. Ancak yasanın uygulanması yetersiz kalmıĢtır (Budak ve ark 1996, Demirhan 1997, Doğan 1998, Gökçay ark 2002, Turan 1998).

30 Temmuz- 1 Ağustos 1990‟da Ġtalya‟nın Floransa Ģehrinde Spedale Delgi Innocenti‟de DSÖ ve UNICEF‟in üst düzey yöneticileri toplanarak INNOCENTI bildirgesini hazırlamıĢ ve kabul etmiĢlerdir. Bu bildirgeye Türkiye‟de destek vermiĢtir. Bildirgede emzirmenin korunması, özendirilmesi ve desteklenmesi ile ilgili hedeflerin belirlendiği “BaĢarılı Emzirme Ġle Ġlgili On Öneri” yer almaktadır (Budak ve ark 1996, Erbıyık 1996, Doğan 1998, Turan 1998, Cadwell 1999).

(15)

8 BaĢarılı Emzirme Ġle Ġlgili On Öneri;

1. Emzirmeye iliĢkin yazılı bir politika hazırlanmalı ve düzenli aralıklarla tüm sağlık personelinin bilgisine sunulmalıdır.

2. Bu politikanın hayata geçirilmesi için beceriler konusunda tüm sağlık personeli eğitilmelidir.

3. Hamile kadınlara, emzirmenin yararları ve nasıl emzirileceği konusunda eğitim verilmelidir.

4. Doğumu izleyen yarım saat içinde annelere emzirmeye baĢlamaları için yardımcı olunmalıdır.

5. Anneler, emzirmenin nasıl olacağı ve bebeklerinden ayrı kaldıkları durumlarda sütün salgılanmasını nasıl sürdürebilecekleri gösterilmelidir. 6. Tıbbi açıdan gerekli görülmedikçe, yenidoğanlara anne sütünden baĢka bir

yiyecek ya da içecek verilmemelidir.

7. Anneyle bebeğin 24 saat bir arada kalmaları sağlanmalıdır. 8. Bebeğin her istediğinde emzirilmesi teĢvik edilmelidir.

9. Emzirilen bebeklere yalancı meme veya emzik türünden herhangi bir Ģey verilmemelidir.

10. Emzirmeyi destekleyen grupların oluĢumu sağlanmalı ve taburcu olan anneler bu gruplara katılmaya teĢvik edilmelidir.

1991 yılında tüm dünyada “BaĢarılı Emzirme Ġçin On Öneri” yi uygulayan hastaneler Bebek Dostu Hastaneler olarak kabul edilmiĢtir. Bebek Dostu Hastanelerin amacı, anneleri doğum öncesi dönemde hazırlayarak doğumdan hemen sonra emzirmeye baĢlanmasının ve hastaneden taburcu olduktan sonraki dönemde de sağlık personeli izlemleri ile annelerin emzirmeyi sürdürmeleri konusunda desteklenmelerinin sağlanmasıdır (Budak ve ark 1996, Colson ve Griffiths 1996, Gökçay ve ark 2002, Cadwell 1999). Amerika‟da emzirme oranı 1971 yılında %57,6, 1984‟te %59,7, 1990‟da %51,1 olarak belirlenmiĢtir. Ayrıca 1990 yılında, altıncı ayda emzirme oranı %18 olduğu saptanmıĢtır. 1998 yılında emzirmeye baĢlama oranı %64 ve altıncı ayda %29 olarak bildirilmiĢtir. Ancak 2000‟li yıllarda hedeflenen erken dönemde %75 ve altıncı ayda %50 oranlarına ulaĢılamamıĢtır (Cadwell 1999, Davis ve ark 2000, Raisler 2000). Avustralya‟da 1984-1985 yıllarında emzirmeye baĢlama oranının %80, üçüncü ayda emzirmeyi sürdürenlerin oranının ise %50 olduğu; destekleme ve eğitim programları sonucu 1991‟de emzirmeye baĢlama

(16)

9 oranının %92, altıncı ayda emzirmeyi sürdürme oranının %50‟ye ulaĢtığı görülmüĢtür (Duffy ve ark 1997).

Ülkemizde yapılan araĢtırmalar, emzirmenin yaygın olduğunu ve doğumdan sonra ilk aylarda hemen hemen her bebeğin anne sütü ile beslendiğini göstermektedir. Çocukların %97‟si belirli bir süre emzirilmiĢlerdir. Buna karĢın, araĢtırma, anne sütü ile beslenmeye baĢlamanın oldukça geç olduğunu göstermektedir; emzirilen çocukların sadece yarısı doğumdan sonraki bir saat içinde emzirilmeye baĢlanılmıĢtır. Türkiye‟de çocuklar oldukça uzun bir süre emzirilmelerine karĢın, ek gıdaya çok erken dönemde baĢlanmaktadır (TNSA 2003). TNSA 2008 verilerine göre Türkiye‟de bebeklerin neredeyse tamamının doğumdan sonraki ilk aylarda anne sütü ile beslendiğini göstermektedir. Bu oran 6. ayda %90‟a; 12. ayda ise %70‟e düĢmektedir. Ġki aydan küçük bebeklerin %70‟i sadece anne sütü ile beslenmektedir. Daha sonraki yaĢlarda hızla azalan sadece anne sütü ile beslenme oranı, 2-3 aylık bebeklerde %42‟ye; 4-5 aylık bebeklerde ise %22‟ye gerilemektedir. Altı aylıktan küçük bebeklerin %40‟ı sadece anne sütü ile beslenmektedir. Bu sonuçlar, Türkiye‟de son yıllarda sadece anne sütü ile beslenen bebeklerin oranının yükseldiğini ve sadece anne sütü ile beslenme süresinin uzadığını göstermektedir. Ancak, Türkiye‟de ek gıdaya baĢlama yaĢı halen çok küçüktür. Ġki aylıktan küçük bebeklerin beĢte birinden fazlası anne sütü yanında mama/hazır mama; %9‟u ise anne sütü yanında su veya diğer sıvılar ile beslenmektedir. Anne sütü ve katı gıdalar ile beslenen çocukların oranı yaĢ ile artmakta ve 6-8 aylık bebeklerde yüzde 70‟e ulaĢmaktadır. Türkiye‟de bebek ve çocukların biberonla beslenmesi yaygın bir uygulamadır. Üç yaĢından küçük çocukların yaklaĢık yarısı biberonla beslenmektedir. Ġki aydan küçük her 5 bebekten birinin biberonla beslendiği görülmektedir. Bu sonuç, anne sütü yanında mama ile beslenen bebeklerin oranının yüksek olması ile de tutarlıdır (TNSA 2008).

1.3. Emzirmenin BaĢlatılması

Doğumdan hemen sonra bebeğin çıplak olarak anne göğsüne yatırılması; tensel temasın ve emzirmenin baĢlatılmasını, anne ve bebek arasındaki bağın kurulmasını sağlar (Erdem 1991, Yurdakök 1991, Neyzi ve ark 1992, Neyzi ve Ertuğrul 1993,Yurdakök 1996, Demirhan 1997, Doğan 1998, Turan 1998). Bebeğin emmeye en istekli olduğu, doğumdan sonraki ilk yarım saatlik dönem geciktirilirse

(17)

10 bebek, uyku döneminin baĢlamasıyla uzunca bir süre isteksizlik gösterecek ve ilk emzirme gecikecektir (Yurdakök 1991, Doğan 1998, Turan 1998). Erken dönemde emzirmenin baĢlatılmasında amaç bebeği beslemek değil, anne sütünün salgılanmasını sağlamaktır. Göğüsler dolu olmasa da doğumdan hemen sonra emzirmeye baĢlamak süt yapımının uyarılması ve devamı için çok önemlidir. Bugüne kadar yapılan çalıĢmalarda; bebeklerini doğumdan sonra ilk yarım saat içinde emziren annelerin laktasyon sürecinin daha baĢarılı olduğu ve bebeklerini daha uzun süre kendi sütleri ile besledikleri belirlenmiĢtir (Demirhan 1997, Turan 1998, ÇavuĢoğlu 2000, Çakmak 2002).

Bebeğe tıbbi zorunluluk olmadıkça emzirme öncesi baĢka besinler verilmemelidir. Emzirme öncesi Ģekerli su veya mama gibi yapay besinler verilmesi sonucu açlığı baskılanmıĢ olan bebekler emmede isteksiz davranarak memeyi daha az uyarır ya da emmezler. Emzik ve biberon kullanıldıktan sonra ise bebek annenin memesini emmede güçlük çekebilir. Sütün gelmesi gecikir ve emzirmenin düzene girmesi zorlaĢır (Yurdakök 1991).

Emzirme iĢlemi rahat ve sakin bir ortamda yapılmalıdır. Bebeğin ısısının iyi korunması gerekir. Aynı zamanda annenin çevresinde bulunanların emzirmeyi desteklemesi ve yardımcı olması gerekir. Bebek ilk olarak kolostrumu emmelidir. Kolostrum doğumdan sonra 2-4 gün boyunca salgılanan, koyu, rengi sarımtrak veya berrak olan ilk süttür. IgA‟dan ve yağdan zengin yoğun bir süttür. Laksatif etkisiyle mekonyum pasajını hızlandırır ve fizyolojik sarılık riskini azaltır (Doğan 1998). Kolostrum bazen hamilelik sırasında da göğüslerden salgılanabilir (Doğan 1998, Çakmak 2002). BaĢlangıçta kolostrumun miktarı yenidoğan bebeğin mide kapasitesi ile orantılı olarak azdır. Bebek emdikçe kolostrumun miktarında artıĢ görülür (Çakmak 2002).

Yedi-on gün ile iki hafta arasındaki dönemde salgılanan süt geçiĢ sütüdür. IgA ve total protein konsantrasyonu azalırken laktoz, yağ ve total kalori konsantrasyonları artmaktadır. Suda eriyen vitaminler artarken yağda eriyen vitaminler azalmaktadır (Doğan 1998). GeçiĢ sütünden iki hafta sonra üretilen süt olgun süttür. Sütün miktarı artar; göğüsler dolu, sert ve ağır hissedilir. Bu süreç “sütün gelmesi” olarak bilinir. Olgun süt daha beyaz görünür (Neyzi ve ark 1992, Demirhan 1997, Shulte ve ark 1997, Doğan 1998).

(18)

11 Her öğünde önce salgılanan süt ön süttür. Son süte göre daha mavidir. Çok miktarda üretilir ve yüksek protein, laktoz ve diğer besinleri içerir. Bebek ön sütten fazla miktarda içtiğinden gerek duyduğu bütün suyu buradan karĢılar. Bebeklerin dört-altı aylığa kadar sıcak havalarda bile suya gereksinimleri olmaz (Neyzi ve ark 1992). Öğün sonunda salgılanan süt son süttür, ön sütten daha fazla yağ içerdiğinden beyaz görünür. Bu yağ anne sütü ile alınan enerjinin büyük bölümünü karĢılar. Öğün sonundaki bu bileĢim değiĢikliği bebekte doygunluk hissi yaratarak memeyi bırakmasına neden olur. Bu nedenle memeden kısa sürede ayırmamak gerekir. Bebek, kendi bırakana kadar memede tutulmalıdır (Shulte ve ark 1997, Doğan 1998).

Doğumdan sonra anne ile bebeğin yakın teması ve sık emzirme süt salınımını hızlandıran en iyi yöntemdir. Anne, bebeği ağladıkça ya da kendi istedikçe kucağına almalı ve emzirmelidir. Sağlıklı bebeklerin annenin yanında tutulması (rooming-in) ile bebeğin anneyi sık aralıklarla emebilmesine olanak tanınır. Rooming-in uygulamasıyla anne ve bebek daha mutlu olmaktadır. Ağlama ve aç kalma gibi endiĢeler olmadığından bebek daha iyi dinlenmektedir. Bebeği ile aynı odada olan annenin emzirmede daha baĢarılı olduğu görülmektedir (Erdem 1991, Yurdakök 1991, Neyzi ve Ertuğrul 1993, Demirhan 1997, Philips 1998, Winterburn ve ark 2003).

1.4. Emzirmeyi Etkileyen Faktörler

Bebeklerin etkili ve yeterli emmesinin sağlanması için emzirmeyi etkileyen faktörlerin bilinmesi gerekmektedir. Emzirmeyi etkileyen faktörler; bebeğe ait faktörler, anneye ait faktörler ve çevresel / toplumsal faktörler olarak gruplandırılabilir (Demirhan 1997, Doğan 1998, ġimĢek 2001).

1.4.1. Bebeğe Ait Faktörler

Doğum Ģekli (sezaryen, normal spontan doğum), cinsiyeti, huzursuz olması, uykulu olması, bebeğin hastalık durumu (prematüre veya düĢük doğum tartılı olması, sindirim sistemi ile konjenital anomalili olması gibi), doğum sırasında uygulanan anestezi, bebeğin yorgun olmasıdır (Dinç 1995, Demirhan 1997, Gartner ve ark 1997, Doğan 1998, Turan 1998, Wagner ve Wagner 1999, Aurbach 2000, ġimĢek 2001).

(19)

12 1.4.2. Anneye Ait Faktörler

Annenin demografik özellikleri (yaĢı, eğitimi, sosyo-ekonomik kültürel düzeyi, kentsel veya kırsal alanda yaĢam, çalıĢma durumu), parite, annelik rolüne hazır olma durumu, bebek beslenmesi konusundaki bilgi düzeyi, madde kullanımı (sigara, alkol vb.), ilaç kullanımı, hastalık durumu, tekrar hamile kalması, emzirme konusunda desteklenme durumu, laktasyon patolojileri (agalaksi, hipogalaksi, let- down refleksinin yetersizliği), meme baĢı enfeksiyonları, çatlakları, memede dolgunluk ve anomalilerdir (Neyzi ve ark 1992, Gartner ve ark 1997, Gökçay ve ark 1997, Turan 1998, Wagner ve Wagner 1999, ÇavuĢoğlu 2000, ġimĢek 2001).

1.4.3. Çevresel - Toplumsal Faktörler

Toplumun emzirmeye karĢı tutumu, emzirme ile ilgili normlar, kültürel değiĢim, feminizm akımları, kadının özgürlük anlayıĢı, emzirme ile ilgili hastane politikaları ve ulusal sağlık politikaları, sağlık ekibi elemanlarının bu konudaki bilgi ve ilgi düzeyi, süt muadilleri ile ilgili yasanın yürürlüğe girmesi ve kitle iletiĢim araçlarıdır (Yurdakök 1991, Gökçay ve ark 1997, Wagner ve Wagner 1999, Deacon 2001).

1.5. Bebeğe Ait Emzirme Sorunları

Yenidoğan her bebek farklı bir bireydir ve kendine özgü kiĢilik yapısı ile doğar. Bazı bebekler yavaĢ emer, bazıları sinirlenir, bazıları çok uyur, bazıları ise düzensiz bir uyku yapısına sahiptir. Her bebeğin yapısı farklı olmasına karĢın, bebeğin etkin bir Ģekilde emdiğinden ve anne sütünün yeterli geldiğinden emin olunmalıdır. Ġyi emmeyen bebekler, annelerinin memelerine süt gelmesi için yeterli uyarı veremezler (Doğan 1998, Çakmak 2002).

Yetersiz süt yapımı çok nadir bir durumdur. Yetersiz süt alımı, bebeğin bazı öğünlerini atlaması (çok uyuması veya hastalanması), biberonla baĢka sütler verilmesi, annenin emzirme konusunda endiĢeli ve korkulu olması, ve doğumdan sonra sık görülen melankoli hali süt salgılanmasında azalma nedenlerindendir (Neyzi ve Ertuğrul 1993, Çakmak 2002). Prematüre veya düĢük doğum tartılı bebekler memeyi kavramada zorluk çekebilirler. Meme ucu gergin ve meme ucu uzaması iyi değilse, memede tıkanıklık varsa bebek memeyi zor alır. Beslenmeye geç baĢlama da

(20)

13 bebekte zor emme yaratabilir (Neyzi ve ark 1992, Neyzi ve Ertuğrul 1993, ÇavuĢoğlu 2000, Çakmak 2002).

1.6. Albert Bandura’nın Sosyal BiliĢsel Kuramı

Bandura‟ya göre kendine yeterlilik teorisi; sosyal destek sağlayarak yeteneklerini ve karakterini geliĢtirmeyi, kendine güveni artırmayı ifade etmektedir. Öz-yeterlilik, Bandura'nın Sosyal Öğrenme Kuramı'nda öne çıkan önemli bir kavramdır. Ġlk olarak “Sosyal Öğrenme Kuramını” 1977 yılında Albert Bandura oluĢturmuĢtur (Bandura 1977). Sosyal Öğrenme Kuramının temel ilkesine göre insanlar çevresindekilerin davranıĢlarını gözleyerek ve bunlardan bir sonuç çıkararak öğrenebilirler. Sosyal Öğrenme Kuramı davranıĢsal ve biliĢsel öğrenme teorileri arasında bir köprü oluĢturmaktadır. Bandura 1986 yılında öğrenmede biliĢsel sürecin önemini fark ederek “Sosyal BiliĢsel Kuramı”nı oluĢturmuĢtur. Bandura‟ya göre bireyin bir davranıĢı gerçekleĢtirmesi için hem biliĢsel hem de çevresel faktörlerden etkilenmesi gerekmektedir. BiliĢsel faktörlerden biri, bireyin davranıĢına iliĢkin algıladığı öz-yeterlilik algısıdır (Bandura 1998).

Bandura'ya göre öz-yeterlilik, bireyin kendisine verilen iĢi organize edebilme ve baĢarabilme yeteneği ile ilgili yargılardır. Bireylerin olası durumlar ile baĢa çıkabilmek için gerekli olan eylemleri ne kadar iyi yapabildiklerine iliĢkin yargılarına öz-yeterlilik algısı denilmektedir. Öz-yeterlilik bireyin becerilerinde ne kadar yetkin olduğu ile değil, kendi becerilerine olan inancı ile ilgilidir (Bandura 1998, Akkoyunlu ve ark 2005). Öz-yeterlilik algısı, insanların hayatlarını etkileyen olayları kontrol edebilme yetenekleri konusunda gösterdikleri inançlarıdır. Bireyin bir aktivite için hissedeceği motivasyonun temel belirleyicisidir (Bandura 1998). Yüksek öz-yeterlilik algısı, baĢarıyı ve kiĢisel doyumu artırır. Öz-yeterlilik algısı yüksek olan kiĢiler, hedeflerine ulaĢmada çok kararlı olurlar. Hata ya da yenilgilerden sonra öz-yeterlilik duygularını çok hızlı onarabilirler. Algısı güçlü olmayan bireyler, kendilerine tehdit olarak gördükleri zor iĢleri yapmaktan kaçınmakta, çaba göstermeyerek hemen vazgeçme eğiliminde olmaktadırlar (Bandura 1998, Bandura 2004, Akkoyunlu ve ark 2005).

Bireyin, davranıĢı yerine getirebilmek için sadece davranıĢ konusunda yeterli bilgiye sahip olması değil, davranıĢa iliĢkin öz-yeterlilik algısının yeterli olması

(21)

14 gerekmektedir. Örneğin: Anne bebeğin meme ucunu doğru bir Ģekilde tutmasının meme ucu çatlakların geliĢimini önlediği konusunda bilgi sahibi olabilir, fakat kendisinin bu iĢi yeterli ve iyi bir Ģekilde yapamadığını hissetmektedir. Bu his, annenin bebeği memeye doğru bir Ģekilde tutma davranıĢını baĢarı ile gerçekleĢtirmesini engelleyecek ve anne kendisini yetersiz hissedecektir. Emzirme davranıĢı baĢarısızlıkla sonuçlanacaktır. Sonuç olarak davranıĢın baĢarı ile sonuçlanması için annenin emzirme konusunda kendini yeterli hissetmesi gerekmektedir (Tokat 2009).

1.7. Sosyal BiliĢsel Kuram ve Emzirme Öz-Yeterlilik Kuramı

Bandura‟nın öz-yeterlilik kavramını tanımlamasından etkilenerek Cindy-Lee Dennis 1999 yılında Emzirme Öz-Yeterlilik Algısı‟nın kaynaklarını ve etkileyen faktörleri tanımlayarak “Emzirme Öz-Yeterlilik Kuramını” geliĢtirmiĢtir. Dennis‟e göre annenin emzirme öz-yeterlilik algısı;

1. Annenin emzirip emzirmeyeceğini, 2. Bunun için ne kadar çaba göstereceği, 3. Emzirmeye iliĢkin düĢüncelerini,

4. Duygusal olarak emzirme sürecinde karĢılaĢacağı zorluklar ile baĢ edebilmesini göstermektedir.

Annenin kendi kendine edindiği emzirmede yeterlilik durumu; annenin emzirmeyi seçip seçmemesine, emzirme yöntemlerini bilip bilmemesine, bunun için ne kadar süre harcayacağına ve emzirmedeki zorluklara duygusal olarak nasıl cevap vereceğine bağlıdır. Annelerin emzirme konusunda edindikleri bilgileri davranıĢa dönüĢtürmede kendilerine inanmaları ve özgüven taĢımaları önemlidir (Blyth ve ark 2002). Öz-yeterliliği yüksek olan anneler karĢılaĢtıkları zorluklar karĢısında kendilerini cesaretlendirmekte ve olumlu düĢünerek olayları çözmeye çalıĢmaktadır. Bu anneler emzirmeyi daha çok tercih etmekte, daha cesur olmakta ve zorluklarla karĢılaĢtıklarında pozitif davranmaktadırlar (Dennis 1999).

Yapılan bazı çalıĢmalar; birçok ülkede annelerin büyük çoğunluğunun erken dönemde anne sütü ile beslemeyi kestiklerini göstermiĢtir. Bu durumun en sık rastlanan nedenleri; annelerin emzirme konusunda yeterli olmadıklarına inanmaları, emzirmede güçlükler ile karĢılaĢmaları ve özellikle postpartum dönemde ortaya çıkan ruhsal sorunlarla baĢa çıkmakta zorlanmaları olduğu belirtilmiĢtir (Thome ve

(22)

15 ark 2004, Wojnar 2004). Emzirme sürecini ve etkinliğini olumsuz etkileyen önemli bir neden annelerin kendilerini emzirme konusunda yeterli görmemeleri ve özgüven duymamalarıdır (Dennis ve Faux 1999, Blyth ve ark 2002). Creedy ve ark (2003) yaptıkları çalıĢmada, annelerin emzirmeyi erken dönemde bırakmalarının en önemli nedeni kendilerini yetersiz görmeleridir. Bazı çalıĢmalar anne sütünün verilmesi ve sürekliliğinin sağlanmasını kiĢisel özellikler, annenin yaĢı, sosyo-ekonomik durumu, etnik yapı, sigara içme durumu, annenin çalıĢma durumu, annenin kendine olan güveni, doğum öncesi bilgisi, annenin emzirmeye karĢı tutumu, anne ve bebeğin hastanede ve evde aynı odada kalması, doğum sonu birkaç gün içinde ek gıdaya baĢlaması, doğum sonu hastanede kalma süresi, aile desteğin yetersiz olması, annenin tecrübesiz olması, annenin çevresi ile iliĢkisi gibi faktörlerin etkilediği saptanmıĢtır (Dennis 2002, Kaya ve ark 2004). Sağlık personeli öz-yeterliliği geliĢtirmek için bu faktörler üzerine etki etmelidir (Dennis 1999, Blyth ve ark 2002) .

1.8. Emzirmede Ebe/HemĢirenin Rolü

Ebe/hemĢirenin emzirmeyi güçlendirmeye yönelik giriĢimleri doğum öncesi döneminde baĢlayarak, doğum sonrası dönemde hastanede ve taburcu olduktan sonra evde sürdürülmelidir. Doğum öncesi dönem ebe/hemĢirenin anne adayını emzirmeye hazırlamak için ideal bir dönemdir. Antenatal hazırlık için en uygun zaman gebeliğin son trimestırıdır. Çünkü bu dönemde anne adayı kendisini emzirmeye daha yakın hissetmekte ve bu konuya ilgi duymaya baĢlamaktadır (Dyson ve ark 2005, Littleton ve Engeberston 2005).

Postpartum dönemde, annelerin gereksinimleri ve sağlık personelinin belirlediği bakım gereksinimleri farklı olabilmektedir. Bu durum, annelerin gereksinimlerinin yeterince karĢılanmamasına neden olabilmekte ve postpartum bakımın etkinliğini azaltabilmektedir. Ebe/hemĢire anne ile birlikte annenin emzirme durumunu etkileyebilecek fizyolojik, psikolojik ve sosyo-kültürel özelliklerini değerlendirmelidir. Fizyolojik olarak meme ucu çöküklüğü olan bir anne adayı emzirmeye yönelik daha çok sorun yaĢayabilir, bu nedenle daha çok desteğe gereksinimi olabilmektedir. Psikolojik olarak annenin emzirmeye iliĢkin korku ve endiĢeleri var mı, istekli mi, kendini ne kadar hazır, ne kadar yeterli hissediyor gibi faktörler değerlendirilmelidir. Sosyo-kültürel olarak annenin eğitimi, çevresinin emzirmeye iliĢkin tutumu, sosyal destek gibi faktörler emzirme baĢarısını

(23)

16 etkilediğinden bu faktörler göz önünde bulundurmalıdır. Örn: Ebe/hemĢire her eğitimde anne adayına bebeğe ilk 6 ay sadece anne sütü verilmesi gerektiğini belirtmekte, anne adayı da bu konuyu anlayabilmekte fakat sosyal çevre sürekli anne sütünün yanında bebeğe su vermesi gerektiğini anneye hatırlatmaktadır. Bu gibi durumları hemĢire-ebe fark ederek uygun müdahalelerde bulunmalıdır (Mannel ve ark 2008).

Ebe/hemĢirenin etkili bir emzirme hazırlığı yapabilmesi için, anne adaylarının bu eğitimden yararlanabilme olasılığını etkileyebilecek tüm faktörler bilinmeli, böylece uygun müdahalelerde bulunulmalıdır. Antenatal dönemde anneleri emzirmeye hazırlamak için Dünya‟da Antenatal Emzirme Sınıfları bulunmaktadır. Bu sınıflarda sunum, rol-play, bebek ile demostrasyon gibi çeĢitli yöntemler kullanılarak anne adayları hazırlanmaktadır (Olds ve ark 2000, Mannel ve ark 2008). Antenatal dönemde annenin emzirmeye hazırlanması daha rahat olmakta çünkü anne sakin bir dönem geçirmekte ve bu bilgileri alırken herhangi bir endiĢe yaĢamamakta, emzirmeye yavaĢ ve emin adımlar ile yaklaĢmaktadır. Eğer anne adayı antenatal dönemde emzirmeye iliĢkin herhangi bir eğitim almaz ise, doğum sonrası dönemde bebek ile beraber hem temel bilgilerin verilmesi hem de sorunları çözümlemesi çok daha sıkıntılı olabilmektedir (Olds ve ark 2000, Muray ve ark 2002, Dyson ve ark, 2005, Littleton ve Engeberston 2005).

Doğumdan sonraki ilk yarım saat içinde, anne ile bebek iletiĢimi sağlanmalı ve emzirme sırasında annenin rahat pozisyon almasını, bebeğin memeye doğru yerleĢmesini sağlamalıdır. Emzirme konusunda annenin tüm soru ve endiĢeleri cevaplanarak annenin rahatlığı sağlanmalıdır. Çünkü stres ve endiĢe süt salımını azaltmaktadır. Annelerin en çok endiĢe yaĢadıkları konu süt yeterliliğidir. Sütün yeterliliğini somut olarak nasıl anlayabilecekleri konusunda anneleri bilgilendirmek gerekmektedir (Olds ve ark 2000, Muray ve ark 2002, Dyson ve ark, 2005, Littleton ve Engeberston 2005, Eryılmaz 2008). Bazı bebekler emmeye karĢı isteksiz olabilmektedir. Böyle bir durumda annelerde emzirme yetenekleri konusunda güvensizlik geliĢebilmekte, bebeğin beslenmesini mama ile desteklemeye karar verebilmektedirler. Annenin emzirme yeteneği konusunda kendisine güvenmesini sağlamada ebe/hemĢirenin önemli rolü vardır. Aynı zamanda ebe/hemĢire memeleri muayene ederek, emzirme etkinliğini ve memelere iliĢkin herhangi bir sorunun geliĢip geliĢmeyeceğini erken dönemde saptayabilmektedir. Ebe/hemĢire doğum

(24)

17 Ģeklinin emzirmeye etkisini bilmeli böylece genel veya epidural anestezi alan annelere daha yoğun bir destek sağlamalıdır. (Ruchala 2000, Oreger ve Smith 2004).

Anne ve bebek hastaneden taburcu olmadan hemĢire/ebe bebeğin etkin emdiğini, annenin tam emzirmeyi baĢarılı bir Ģekilde gerçekleĢtirdiğini, memelere iliĢkin herhangi bir sorun olmadığını kontrol etmeli, annenin emzirmeye iliĢkin verilen bilgileri anladığından emin olmalıdır. Anneler taburcu olduktan sonra ki dönemde emzirme konusunda destek alabileceği kaynaklar konusunda bilgilendirilmelidir (Dyson ve ark 2005, Littleton ve Engeberston 2005). Dünya‟da birkaç ülkede emzirme danıĢmanları bulunmaktadır. Bireyler yaĢadıkları bölgeye en yakın olan emzirme danıĢmanına baĢvurarak yardım almaktadır. Ayrıca telefon, akran danıĢmalığı da çok yoğun olarak kullanılmaktadır. Gise ve ark (2003) yaptıkları meta analizde emzirme eğitiminde sadece yazılı materyalin verilmesinin yeterli olmadığı, eğitimin eğitim sonrasında da telefon desteği ile karĢılanması gerektiği ve sürekli ulaĢılabilir akran uygulamasının etkili olduğu belirtilmiĢtir. Bazı ülkelerde telefonla emzirme desteği rutin olarak her anneye hastaneden taburcu olduktan sonra verilmektedir. Bu alanda özellikle bu konuda acil emzirme durumlarında müdahale konusunda eğitilmiĢ hemĢireler görev almaktadır (Dyson ve ark 2005).

(25)

18 2. GEREÇ VE YÖNTEM

2. 1. AraĢtırmanın Tipi

Bu araĢtırma, doğum sonu dönemde emzirme özyeterliliği ve etkileyen faktörleri saptamak amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıĢtır.

2.2. AraĢtırmanın Yapıldığı Yer ve Özellikleri

Konya ili üç merkez ilçeden (Meram, Selçuklu, Karatay) oluĢmaktadır. Konya Ġl Sağlık Müdürlüğü ile yapılan görüĢmelerde sosyo-ekonomik açıdan heterojen bir grup oluĢturulabilmesi ve verilerin Konya‟yı temsil edebilmesi için üç merkez ilçeden birer aile sağlığı merkezi seçilmiĢtir. AraĢtırma Konya ili merkez Meram ilçesine bağlı 10 nolu Öğretmen Fazilet UluıĢık Aile Sağlığı Merkezi, Karatay ilçesine bağlı 15 nolu Selim Sultan Aile Sağlığı Merkezi ve Selçuklu ilçesine bağlı 28 nolu Muazzez ve Mehmet Hilmi Uyar Aile Sağlığı Merkezi bölgelerinde yapılmıĢtır. AraĢtırma için bu bölgelerdeki aile sağlığı merkezlerinin seçilmesinin nedeni ulaĢım kolaylağı ve çalıĢan personelin iĢbirliğinin olumlu yönde olmasıdır.

2.3. AraĢtırmanın Evreni

AraĢtırmanın evreni seçilen 3 Aile Sağlığı Merkezi‟ndeki 0-11 aylık bebek izlem kartlarından tesbit edilmiĢtir. AraĢtırmanın evrenini Konya merkez Meram ilçesine bağlı 10 nolu Öğretmen Fazilet UluıĢık Aile Sağlığı Merkezi bölgesinde yaĢayan 0-11 ay arası 469, Konya merkez Karatay ilçesine bağlı 15 nolu Selim Sultan Aile Sağlığı Merkezi bölgesinde yaĢayan 0-11 ay arası 274, Konya merkez Selçuklu ilçesine bağlı 28 nolu Muazzez ve Mehmet Hilmi Uyar Aile Sağlığı Merkezi bölgesinde yaĢayan 0-11 ay arası 590, toplam 1333 bebek oluĢturmuĢtur (www.konyasm.gov.tr).

2.4. AraĢtırmanın Örnek Büyüklüğünün Belirlenmesi

AraĢtırmanın örnek büyüklüğünün belirlenmesinde evreni belli olan örneklem seçme yöntemi kullanılmıĢtır (Sümbüloğlu ve Sümbüloğlu 1997). Aile Sağlığı Merkezlerinde 0-6 aylık bebek izlem kartları olmadığından 0-11 aylık bebek izlem kartları dikkate alınmıĢtır. Örneklem büyüklüğünün saptanmasında doğum sonu dönemde 0-6 ay bebeklerin emzirilme yaygınlığına (%28) iliĢkin bir araĢtırma verisi kullanılmıĢtır (Kaya ve Pirinçci 2009). Buna göre, örnek büyüklüğünün 252 olduğu

(26)

19 bulunmuĢtur. Ayrıca orantılı seçim yöntemiyle aile sağlığı merkezlerinden örnekleme alınacak bebek sayısı; Konya merkez Meram ilçesine bağlı 10 nolu Öğretmen Fazilet UluıĢık Aile Sağlığı Merkezi bölgesinde 89, Karatay ilçesine bağlı 15 nolu Selim Sultan Aile Sağlığı Merkezi bölgesinde 52, Selçuklu ilçesine bağlı 28 nolu Muazzez ve Mehmet Hilmi Uyar Aile Sağlığı Merkezi bölgesinde 111 olarak belirlenmiĢtir.

Örnek büyüklüğünü hesaplamak için aĢağıdaki formül kullanılmıĢtır (Sümbüloğlu ve Sümbüloğlu 1997).

n= N .t .t .p.q / d.d .(N-1) + t.t.p.q

n=1333.1,96.1,96.0,28.0,72/0,05.0,05.(1333-1)+1,96.1,96.0,28.0,72=252

N: Evrendeki birey sayısı

t: 1.96 (alfa = 0.05 „de sonsuz serbestlik derecesinde t tablosundan bulunan teorik değer.

p: 0,28 (Ġncelenen olayın görülüĢ sıklığı)

q: 0,72 (Ġncelenen olayın görülmeyiĢ sıklığı)

d: 10 (Olayın görülüĢ sıklığına göre yapılmak istenen ± sapma)

Orantılı örneklem seçimi yönteminde aĢağıdaki formül kullanılmıĢtır.

Konya merkez Meram ilçesine bağlı 10 nolu Öğretmen Fazilet UluıĢık Aile Sağlığı Merkezi bölgesinden orantılı seçim yöntemi:

Ni/N=ai ve ai×n=n1

469/1333=0,35… 0,35…×252=89

Konya merkez Karatay ilçesine bağlı 15 nolu Selim Sultan Aile Sağlığı Merkezi bölgesinden orantılı seçim yöntemi:

Ni/N=ai ve ai×n=n1

274/1333=0,20… 0,20…×252=52

Konya merkez Selçuklu ilçesine bağlı 28 nolu Muazzez ve Mehmet Hilmi Uyar Aile Sağlığı Merkezi bölgesinden orantılı seçim yöntemi:

(27)

20 Ni/N=ai ve ai×n=n1

590/1333=0,44… 0,44…×252=111

2.5. Örnek Seçimi

Her Aile Sağlığı Merkezinde hekimler eĢit sayıda halka hizmet ettiğinden örneği çıkan bebek sayısı çalıĢan hekim sayısına bölünerek her aile hekimi nüfusundan ulaĢılması gereken anne sayısına ulaĢılarak görüĢülmüĢtür.

2.6. Örnek Seçim Kriterleri

Bebeğin 0-6 aylık dönemde olması Tek ve sağlıklı bebek olması

37 hafta ve üzerinde doğumun gerçekleĢmiĢ olması Annenin emziriyor olması

2.7. Veri Toplama Tekniği ve Araçları

Verilerin toplanmasında; araĢtırmacı tarafından literatürden yararlanılarak geliĢtirilen bir anket formu (Ek–A) ve Emzirme Öz-yeterlilik Ölçeği (Ek-B) kullanılmıĢtır.

2.7.1. Anket Formu (Ek-A)

AraĢtırmacı tarafından literatürden yararlanılarak (Dennis 2003, Dai ve ark 2003, Creedy ve ark 2003, Ünsal ve ark 2005, EkĢioğlu 2007, Wutke ve Dennis 2007, Tokat 2009, Kaya ve Pirinçci 2009, Nichols ve ark 2009) bir anket formu oluĢturulmuĢtur. Anket formu; sosyo-demografik özelliklerle ilgili 10, gebelik ve doğum öyküsüne iliĢkin özelliklerle ilgili 10, emzirme durumuna iliĢkin özellikler ile ilgili 8 soru olmak üzere toplam 28 sorudan oluĢmaktadır. Sosyo-demografik özelliklerle ilgili sorular; yaĢ, öğrenim durumu, eĢ öğrenim durumu, nikah durumu, aile tipi, sosyal güvence durumu, çalıĢma durumu, eĢ mesleği, aylık gelir ve algılanan gelir durumu‟dur. Obstetrik özelliklerle ilgili sorular; gebelik sayısı, doğum sayısı ve yaĢayan çocuk sayısı, gebeliğin istenme durumu, gebelikte sağlık sorunu yaĢama, gebelikte kontrole gitme, doğum ve doğum sonu çevrenin desteği, doğum Ģekli, doğumda sağlık sorunu yaĢama, bebeğin doğum ağırlığı ve bebeğin Ģu an kaç aylık olduğudur. Emzirme durumuna iliĢkin özellikler ile ilgili sorular; bebeğin ilk

(28)

21 emzirilme zamanı, emzirme ile ilgili daha önce bilgi alma durumu, bilginin kimden alındığı, alınan bilginin yeterli olup olmadığı, emzirmeye karĢı babanın tutumu, ağızdan ilk olarak verilen gıda, bebeğin hangi düzeyde emzirildiği, ek gıda verme nedeni, emzirmeyi etkileyen sorunlar; tecrübesizlik, meme baĢının içeri çökük-düz olması, memede yara-çatlak olması, memede enfeksiyon olması, bebeğin küçük zayıf olması, emzirmeye geç baĢlama ve ev dıĢında uygun emzirme ortamı bulamama durumudur. Etkili emzirememe nedenleri ile ilgili sorunlar; emzirmeyle ilgili yeterli bilgiye sahip olamama, bebeğin memeyi almaması, sütün yeterli gelmemesi, çalıĢmaya baĢlama, estetik nedenler, sigara, alkol kullanma, bebeğin yeterli kilo

alamaması, anneye ait sağlık sorunun varlığı ve bebeğe ait sağlık sorunun varlığıdır.

2.7.2. Emzirme Öz-Yeterlilik Ölçeği (Ek-B)

Emzirme Öz-Yeterlilik Ölçeği 1999 yılında Dennis tarafından geliĢtirilen 33 maddelik bir ölçektir. Ġlk olarak Ġngilizce konuĢan 130 Kanadalı kadın üzerinde uygulanmıĢ Cronbach alfa değeri 0,96 bulunmuĢtur ve maddelerin %73‟nün madde-toplam korelasyonu 0,30 – 0,70 arasında bulunmuĢtur. Daha sonra 2003 yılında ölçeği 14 maddelik bir ölçeğe indirerek Emzirme Öz-Yeterlilik Ölçeğin Kısa Formunu geliĢtirmiĢtir. Kısa form ölçeğin madde-toplam korelasyonu 0,60‟ın altındadır. Kısa form ölçeğinin değerlendirilmesi 491 emziren anne üzerinde uygulanarak 1, 6 ve 8. postpartum haftasında uygulanmıĢtır. Cronbach alfa değeri 0,94 bulunmuĢtur (Tokat 2009). Doğum sonu dönemde 252 emziren anne ile yapılan bu çalıĢmada Cronbach alfa değeri 0,86 bulunmuĢtur. Bu sonuç ölçeğin iç tutarlılığının kabul edilebilir düzeyde olduğunu göstermektedir.

Emzirme Öz-Yeterliliği Kısa Form Ölçeği 5 puanlı Likert Tipi ölçeğidir 1= “Hiç emin değilim” ve 5 = “Her zaman eminim”. Bandura (1998)‟nın önerdiği gibi tüm maddeler pozitif yöndedir. Ölçekten alınabilir minimum puan 14 maximum 70‟dir. Puan yükseldikçe yüksek emzirme öz-yeterliliği göstergesidir. Ölçeğin kısa formu uygulama kolaylığı sağlamakta ve öz-yeterliliği doğru değerlendirmektedir. (Dennis 2003).

Ölçeğin Türkçe geçerliliği Tokat ve ark (2008) tarafından yapılmıĢtır. Tokat ve ark, Ölçeğin hem antenatal hem postnatal Ģeklinin geçerliğini değerlendirmek için dil, yapı ve tahmini geçerlilik analizlerini yapmıĢtır. Dil geçerliliği için çeviri,

(29)

22 Türkçe ve Ġngilizceyi iyi bilen uzmanlar tarafından yapılmıĢ, geri çeviri için “kör geri çeviri” yöntemi kullanılmıĢtır. Antenatal ve Postnatal Emzirme Öz-yeterlilik Ölçeklerin içerik geçerliği 9 uzman tarafından değerlendirilmiĢtir. Ölçeğin hem antenatal hem postnatal Ģekline iliĢkin uzman puanları 7-10 arasında değiĢmektedir. Uzman görüĢ puanlarına iliĢkin yapılan Kendall W testi sonucunda antenatal ölçek için p=0.097, postnatal ölçek için p=0.078 bulunmuĢtur. Bu sonuçlar, uzmanların ölçeklerin içerik geçerliliği konusunda benzer görüĢlere sahip yani görüĢleri arasında anlamlı bir fark olmadığı ve ölçekleri Türk kültürüne uygun bulduklarını göstermektedir (Tokat ve ark 2008).

2.8. Verilerin Toplanması

Veriler Mayıs-Haziran 2010 tarihleri arasında araĢtırmacı tarafından aile sağlığı merkezlerinde aĢı bölümünde yüz yüze görüĢme yöntemiyle toplanmıĢtır. Veri toplama formlarının doldurulması yaklaĢık 10 dakika sürmüĢtür.

2.9. DeğiĢkenler

2.9.1. Bağımlı DeğiĢkenler

Emzirme Öz-Yeterlilik Ölçeği Puan Ortalaması

2.9.2. Bağımsız DeğiĢkenler

Sosyo demografik özellikler

Gebelik-doğum öyküsüne iliĢkin özellikler Emzirme durumuna iliĢkin özellikler

2.10. Terminoloji Tanımlaması

Öz-Yeterlilik Algısı: Ġnsanların hayatlarını etkileyen olayları kontrol edebilme yetenekleri konusunda gösterdikleri inançlar ve bu inançlar doğrultusunda kendilerini motive ederek, yapacağı iĢi yerine getirebilmesini ifade eder (Bandura 1998).

Emzirme Yeterliliği: Annenin emzirmeye baĢlayıp baĢlamadığını, ne kadar süre emzirdiğini, bu süreçte karĢılaĢtığı güçlük ve sorunlarla baĢ edip edemediğini ve emzirme güçlüklerine karĢı duygusal olarak nasıl cevap verdiğini belirleyen durumdur (Blyth ve ark 2002, Dennis 2003, Dai ve Dennis 2003).

(30)

23 Tam Emzirme: Bebeği; ilaç, vitamin ekleri ya da minerallerden oluĢan Ģurup ve damlalar haricinde katı ya da sıvı hiçbir Ģey vermeksizin sadece anne sütü ile beslemektir (Mannel ve ark 2008).

2.11. Verilerin Değerlendirilmesi

AraĢtırmada elde edilen veriler bilgisayar ortamına aktarılarak veri kontrolü yapılmıĢ ve hatalı girilen veriler anket formuna göre düzeltilmiĢtir. AraĢtırma verilerinin istatistiksel analizi SPSS 11.0 paket programında yapılmıĢtır. AraĢtırma verilerinin normal dağılımının değerlendirilmesinde Lilliefors‟lu Kolmogorov-Smirnov testi, Histogram grafiği ve normal dağılım eğrisi, Skewness ve Kurtosis ile saptanmıĢtır ve veriler bu doğrultuda analiz edilmiĢtir. Tanımlayıcı istatistikler; sayı, yüzde, ortalama ve standart sapma ile değerlendirilmiĢtir. Verilerin analizinde bağımlı ve bağımsız değiĢkenler arasındaki iliĢkiyi saptamak amacıyla; Mann Whitney U, Kruskal Wallis Varyans Analizi, ve Spearman Korelasyon Analizi kullanılmıĢtır.

2.12. AraĢtırmanın Sınırlılıkları

AraĢtırmadan elde edilen bilgiler araĢtırmanın yapıldığı aile sağlığı merkezleri bölgesinde 0-6 aylık bebeği olan emziren anneler için geçerlidir.

2.13. AraĢtırma Soruları

1. Annelerin sosyo-demografik özellikleri doğum sonu dönemde emzirme öz-yeterlilik ile iliĢkili midir?

2. Annelerin obstetrik özellikleri doğum sonu dönemde emzirme öz-yeterlilik ile iliĢkili midir?

3. Annelerin emzirmeye iliĢkin özelliklerinin doğum sonu dönemde emzirme öz-yeterlilik ile iliĢkisi var mıdır?

2.14. AraĢtırmanın Varsayımları

Örnek grubunun evreni temsil ettiği varsayılmıĢtır.

2.15. AraĢtırmanın Etiği

AraĢtırmaya baĢlamadan önce, Konya Valiliği Ġl Sağlık Müdürlüğü‟nden (Eğitim ġube Müdürlüğü) (Ek-C) ve Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesi GiriĢimsel Olmayan Klinik AraĢtırmalar Etik Kurulu‟ndan (Ek-D) gerekli izinler

(31)

24 alınmıĢtır. Postpartum Emzirme Öz-Yeterliliği Ölçeği‟nin araĢtırmada kullanılabilmesi için Tokat‟dan yazılı izin alınmıĢtır (Ek-E). Anket formu ve EÖYÖ doldurulmadan önce bireylere bilgilendirilmiĢ onam formu okunarak bireylerin sözlü onamları alınmıĢtır. ÇalıĢmaya baĢlamadan önce annelere, araĢtırmanın amacı, süresi ve araĢtırma süresince yapılacak iĢlemler kısaca açıklanarak “AydınlatılmıĢ Onam” ilkesi, annelerin istedikleri zaman araĢtırmadan çekilebilecekleri belirtilerek “Özerklik” ilkesi, bireysel bilgilerin araĢtırmacı ile paylaĢıldıktan sonra korunacağı söylenerek “Gizlilik ve Gizliliğin Korunması” ilkesi yerine getirilmiĢtir (Bayık 2004).

2.15.1. BilgilendirilmiĢ Onam Formu

AraĢtırmanın Adı: Doğum Sonu Dönemde Emzirme Öz-yeterliliği ve ĠliĢkili Faktörlerin Belirlenmesi

Bu araĢtırma, yüksek lisans tezi için planlanmıĢtır. AraĢtırmada sizlere araĢtırmacı tarafından hazırlanan bir anket formu ve “Emzirme Öz-Yeterlilik Ölçeği” uygulanacaktır. Bu araĢtırmanın bir yıl içinde bitirilmesi planlanmaktadır. Bu çalıĢma, doğum sonu dönemde emzirme öz-yeterliliğini etkileyen faktörlerin belirlenmesi amacıyla yapılacaktır. AraĢtırma; Konya merkez Meram ilçesine bağlı 10 nolu Sağlık Ocağı hizmet bölgesi, Konya merkez Karatay ilçesine bağlı 15 nolu Sağlık Ocağı hizmet bölgesi ve Konya merkez Selçuklu ilçesine bağlı 28 nolu Sağlık Ocağı hizmet bölgesinde yapılacaktır. AraĢtırmaya katılmama ya da daha sonra ayrılma hakkınız vardır. Bu araĢtırma süresince kimliğinizle ilgili kayıtlar kesinlikle gizli tutulacaktır ve hiçbir rapor / yayında sizin adınız geçmeyecektir. Vereceğiniz yanıtlar bu çalıĢma dıĢında hiçbir yerde kullanılmayacak ve gizli tutulacaktır. AraĢtırmanın sonunda, toplanan tüm veriler analiz edilerek, özetlenecektir. Bu bilgiler, Yükseköğretim Kurumu‟na iletilecektir.

Yukarıdaki metni okudum. AraĢtırmayla ilgili bana yazılı ve sözlü açıklamalar yapıldı. AraĢtırmaya kendi rızamla ve hiçbir zorlama olmaksızın katılmayı kabul ediyorum.

(32)

25 3. BULGULAR

Doğum sonu dönemde emzirme öz-yeterliliği ve iliĢkili faktörlerin belirlenmesinin incelendiği çalıĢmada araĢtırma grubuna ait tanıtıcı bilgiler ve araĢtırma amaçlarına iliĢkin bulgular iki baĢlık altında incelenmiĢtir.

3.1. AraĢtırma grubundaki annelerin tanıtıcı özelliklerine iliĢkin bulgular,

3.2. AraĢtırma grubundaki annelerin EÖYÖ puan ortalamalarının sosyo-demografik özellik, gebelik ve doğum öyküsüne iliĢkin özellikler ve emzirme durumuna göre dağılımına iliĢkin bulgular.

(33)

26 3.1. AraĢtırma Grubundaki Annelerin Tanıtıcı Özelliklerine ĠliĢkin Bulgular

Bu bölümde araĢtırma grubundaki annelerin sosyo-demografik özelliklerine ait tanıtıcı bulgular, gebelik ve doğum öyküsüne iliĢkin bulgular, emzirme durumuna iliĢkin bulgular ve EÖYÖ puanları ile ilgili bulgular yer almaktadır.

Çizelge 3.1. Annelerin sosyo-demografik özelliklere göre dağılımları

Sosyo-Demografik Özellikler (n=252) Ortalama SS

YaĢ 27,04 5,78

Aylık Gelir 1495,37 1010,55

Öğrenim Düzeyi Sayı %

Ortaokul ve Altı 133 52,8

Lise ve Üstü 119 47,2

EĢ Öğrenim Düzeyi

Ortaokul ve Altı 88 34,9

Lise ve Üzeri 164 65,1

Resmi Nikah Durumu Var Yok 236 16 93,7 6,3 Aile Tipi Çekirdek aile GeniĢ aile 170 82 67,5 32,5 Sağlık Güvencesi Var Yok 213 39 84,5 15,5 ÇalıĢma Durumu ÇalıĢmıyor ÇalıĢıyor 181 71 71,8 28,2 EĢ Meslek Memur Serbest ĠĢçi 74 115 63 29,4 45,6 25,0 Algılanan Gelir Durumu

Ġyi Orta Kötü 117 98 37 46,4 38,9 14,7 Toplam 252 100

ÇalıĢma kapsamına alınan 252 annenin sosyo-demografik özelliklerinin dağılımı çizelge 3.1‟de gösterilmiĢtir. Annelerin yaĢ ortalaması 27,04±5,78 olarak saptanmıĢtır. Annelerin aylık gelir ortalamasının 1495,35±1010,55 TL olduğu ve %46,4‟ünün aylık gelirlerini iyi olarak algıladıkları görülmüĢtür. Ayrıca %52,8‟inin ortaokul ve altı mezunu, %93,7‟sinin resmi nikâhlı, %84,5‟inin sağlık güvencesinin

(34)

27 olduğu ve %71,8‟inin ise çalıĢmadığı saptanmıĢtır. Annelerin eĢlerinin %65,1‟nin lise ve üzeri eğitim olduğu ve %45,6‟sının serbest meslek sahibi olduğu görülmüĢtür.

Çizelge 3.2. Annelerin gebelik ve doğum öyküsüne iliĢkin dağılımları (n=252)

Obstetrik Özellikler Ortalama SS

Gebelik Sayısı 2,02 1,02

Doğum sayısı 1,70 0,83

YaĢayan çocuk sayısı 1,65 0,83

Bebeğin yaĢı (Ay) 2,76 1,68

Bebeğin doğum ağırlığı 3263,39 447,48

Gebeliği Ġsteme Durumu Sayı %

Evet Hayır 206 46 81,7 18,3 Doğum ġekli Normal Sezeryan 148 104 58,7 41,3 Gebelikte Sağlık Sorunu YaĢama

Evet Hayır 82 170 32,5 67,5 Doğum Öncesi Bakım Alma

Evet Hayır 227 25 90,1 9,9

AraĢtırma kapsamına alınan annelerin gebelik ve doğum öyküsüne iliĢkin özelliklerinin dağılımı, Çizelge 3.2‟de verilmiĢtir. Annelerin gebelik sayısı ortalaması 2,02±1,02, doğum sayısı ortalaması 1,70±0,83 ve yaĢayan çocuk sayısı ortalaması 1,65±0,83 olduğu saptanmıĢtır. Bebeklerin ay ortalaması 2,76±1,68 ve bebeklerin doğum ağırlığı ortalaması 3263,39±447,48 olarak saptanmıĢtır.

Annelerin gebeliği isteme durumları incelendiğinde %81,7‟si isteyerek gebe kalmıĢ ve %90,1‟inin ise doğum öncesi bakım aldığı belirlenmiĢtir. Annelerin %32,5‟inin gebelik süresince herhangi bir sağlık sorunu olmuĢtur. Gebelik süresince sağlık sorunu olan 82 annenin %8,3‟ünde gebeliğinde düĢük tehditi yaĢadığı saptanmıĢtır. Annelerin %58,7‟si doğumlarını normal, %41,3‟ü sezeryan ile sonlandırmıĢtır.

(35)

28 Çizelge 3.3. Annelerin emzirme durumuna iliĢkin dağılımları (n=252)

Ġlk Emzirme Zamanı (n=252) Sayı %

Ġlk 1 saat içinde emziren 1 saatten sonra emziren

156 96

61,9 38,1 Emzirme ile ilgili Bilgi Alma Durumu

Evet 201 79,8 Hayır 51 20,2 Emzirme ile ilgili Bilgi Kaynakları (n=201)

Ebe/hemĢire 133 66,2

Sağlık Personeli DıĢı Kaynaklar 41 20,4

Doktor 27 13,4

Ağızdan Verilen Ġlk Gıda (n=252) Kolostrum Zemzem, Hurma Mama ġekerli Su 167 34 33 18 66,3 13,5 13,1 7,1 Emzirme Düzeyi Sadece Anne Sütü 135 53,6

Anne Sütü ile Su ve Mama 117 46,4

Ek Gıda Verme Nedeni (n=117) ÇalıĢma Durumu

Susadığı ve Ek Gıda Zamanı Geldiği Ġçin Emmek Ġstemiyor Sütüm Yetmiyor 60 27 17 13 51,3 23,1 14,5 11,1 Babanın Emzirmeye KarĢı Tutumu (n=252)

Destek Olan Destek Olmayan 215 37 85,3 14,7

Annelerin emzirme durumuna iliĢkin dağılımları çizelge 3.3.‟de verilmiĢtir. Annelerin %61,9‟u doğumdan sonraki ilk 1 saat içinde bebeğini emzirdiği ve %79,8‟inin emzirme ile ilgili bilgi aldığı, %66,2‟sinin bilgiyi ebe/hemĢireden aldığı saptanmıĢtır. Annelerin %66,3‟ü bebeklerine ilk olarak kolostrum verdiği belirlenmiĢtir. Annelerin emzirme düzeyleri incelendiğinde %53,6‟sının sadece anne sütü verdiği, %46,4‟ünün anne sütü ile birlikte su ve mama verdiği saptanmıĢtır. Bebeğine ek gıda veren 117 annenin %51,3‟ü çalıĢma durumu nedeniyle anne sütü ile birlikte ek gıda verdiğini belirtmiĢtir. Annelerin %85,3‟ü emzirme konusunda eĢi tarafından desteklendiğini belirtmiĢtir.

(36)

29 Çizelge 3.4. Annenin etkili emzirememe nedenlerinin dağılımı

Etkili Emzirememe Nedenleri (n: 252) Evet

Sayı (%) Sayı (%) Hayır

Sütün yeterli gelmediğini düĢünme 102(40,5) 150(59,5)

Memede yara çatlak olması 88(34,9) 164(65,1)

Bebeğin memeyi almaması 82(32,5) 170(67,5)

Eğitim-yardım eksikliği 78(31,0) 174(69,0)

Emzirmeyle ilgili bilgi yetersizliği 75(29,8) 177(70,2)

Bebeğin yeterli kilo almadığını düĢünme 54(21,4) 198(78,6)

Annenin çalıĢmaya baĢlaması 52(20,6) 200(79,4)

Annenin sigara kullanması 34(13,5) 218(86,5)

Annenin etkili emzirememe nedenleri çizelge 3.4‟de verilmiĢtir. Annelerin %34,9‟unun memesinde yara ve çatlak olduğundan, %32,1‟inin tecrübesizlik yaĢadığından, %31‟i eğitim ve yardım eksikliğinden, %22,2‟sinin meme baĢının içeri çökük ve düz olmasından, %40,5‟inin sütünün yeterli gelmemesinden, %32,5‟i bebeğinin memeyi almamasından, %29,8‟i emzirme ile ilgili bilgi yetersizliğinden, %21,4‟ü bebeğin yeterli kilo alamamasından, %20,6‟sı annenin çalıĢmaya baĢlamasından ve %13,5‟inin sigara kullanmasından dolayı etkili emziremediği saptanmıĢtır.

Şekil

Çizelge  3.1. Annelerin sosyo-demografik özelliklere göre dağılımları
Çizelge 3.2. Annelerin gebelik ve doğum öyküsüne iliĢkin dağılımları (n=252)
Çizelge  3.5.  Doğum  sonu  dönemde  EÖYÖ  puan  ortalamalarının  sosyo-demografik  özelliklerine göre dağılımı
Çizelge  3.9.  Annelerin  EÖYÖ  puanına  göre  bazı  sosyo-demografik  özellik  ve  obstetrik özellikleri ortalamalarının korelasyon analizi ile değerlendirilmesi (n=252)

Referanslar

Benzer Belgeler

 Annelerin anne sütü dıĢında ek gıda verilme nedeni ile tamamlayıcı ve alternatif tıbba karĢı tutum ölçeği ve emzirme öz-yeterlilik ölçeğinden

Ek gıda başlama zamanını etkileyebilecek faktörler araştırıldığında geniş aile yapısı, babanın eğitim düzeyi, emzirme kararının erken dönemde verilmesinin ve

Barchans.. a) Katı madde hareketli düz taban (Plane bed with sediment motion) Kumul taban şekli geçiş (tansition) durumuna yönelerek taban düzleşmeye başlayana kadar katı

SÜT İNME REFLEKSİ 44 DOĞUMDAN SONRA SÜT ÜRETİMİNİN BAŞLAMASI Süt yapımı ve süt inme refleksinin meydana gelmesi bebeğin emmesi ile olmaktadır.. SÜT

Sherds of local and imported Mycenaean vessels recovered together with examples of local ceramics in these architectural layers are of particular importance for

- Sağ ayak bileği izokinetik ölçümünün sonuçları incelendiğinde; hücum ve savunma oyuncularının sağ ayak bilek plantar fleksiyon (60 deg/sec) Peak Torque (N-M),

PKP1’deki fonksiyon kaybı mutasyonu; yaygın deri frajilitesi, minör travmayla bül, erozyon oluşumu, ağrılı fissürlerin eşlik ettiği fokal keratoderma, alopesi ve

經曰:女子二七而天癸至,任脤通太衝脈盛,月事以時下,故能有子