• Sonuç bulunamadı

Nazım Hikmet tartışması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nazım Hikmet tartışması"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

P azar 4 Şubat 2001

İLBER ORTAYLI

Fax: (0312) 427 20 64

Nazım Hikmet tartışması

Niçin meseleleri

bilgilice ve bilgece

tartışamayız? Bu

yöntemle yeni

kuşaklara hangi

tarihimizi

öğretebilir, hangi

sorunlarımızı

anlatabilir, eğrisi

doğrusuyla hangi

kültür mirasımızı

devredebiliriz?

G

eçtiğimiz pazar gecesi Kanal 6’da Dr. Stress'in (Nedim Saban) programı Nazım Hikmet’in “vatandaşlığının iadesi” konuluydu. İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Gül, onun karşısında sayın Yıldız Sertel ve üstad Refik Erduran oturuyorlardı. Ayrıca sunucu herhalde kampanya için imza toplayanları ve karşıt görüşlü olarak gördüğü bazı gençleri tartışmaya dahil etmiş. Nazım taraftarları çoğunlukla şairin hayatı ve eserleri üzerinde, öbürlerinden daha az tetkikte bulunmuş ve notları olmadan gelmiş; belagata sığınmayı tercih ettiler, ö b ü r taraf da açık konuşmaktan çok “kardeşlik, uzlaşma” gibi deyimleri ağızdan düşürmediler, fakat şairin dedesi ve sonra da oğlundan söz ederek ıskalama tekniğine dayalı bir program sürdürdüler. Programa dışardan katılmalar da oldu. Uluslar edebi

şahsiyetleri üzerinde, edebiyat ölçüleri içinde tartışma ve

değerlendirme safhasına gelememişse; o toplum edebi zevki itibariyle henüz bir “kavim” derecesindedir. Ovidius ve Puşkin sürgüne gittikleri an; kendilerinin kalıcı olacaklarını, mısralarmm ebediyyen terennüm edileceğini söylemişlerdi. Sağ-sol kimse üzerine alınmasın ama bizim toplumda kimsenin böyle bir şansı yoktur.

Türkiye'de

vatandaşlıktan çıkarma gibi garabet bir

müessesenin sonuçlarım

devşiriyoruz. Türk vatandaşlığı zor meslektir. Tanrının ve tarihin kararıyla bu kimliği ediniyoruz. Bize sormuyorlar. Çünkü vatandaşhğm temelinde soy esası var. Oysa bugünün yöneticileri

vatandaşlıktan atıyor, iskat ediyor, bir daha alıyorlar. Bir de ne işe yaradığım hâlâ anlatamadılar; “lobby”miz olacak diye çifte vatandaşlık denen bir şey buldular; Bakanlar Kurulu bir sürü adamı vatandaşlıktan çıkarıyor, birkaç zaman sonra haydi bir daha alıyor. Bu arkadaşlar arada bir başka ülkenin daha vatandaşı oluyorlarmış. Vatandaşlık kurumunu böyle maskara etmeye hiç kimsenin hakkı olmaması gerekir. Nazım Hikmet için söz konusu olan herhalde “iade-i itibar”dır.

Uzatmayalım; oturumda söz Nazım Hikmet’in dedesinden açıldı. “Konstantin Borzecki” sözü telaffuz edildi (ana tarafından büyükdedesi). Avusturya ve

Rusya'ya karşı 1848'de ayaklanan yiğit Macar ve Polonyalıların albaylarından Kont Borzecki ve öbürleri yenilince, kaçıp imparatorluğumuzun müşfik kollarına sığındılar. Kendilerini Rusya ve

Avusturya’ya teslim etmeyen Devlet-i Aliye’ye ve bu

topluma hayran oldular, dinlerini değiştirenler

oldu. Borzecki de

onlardan biriydi. Mustafa Celaleddin (Paşa) adıyla,

yeni yurdu ve

toplumuna hizmet etti. Haritacılık

öğretti. Türk ulusçuluğu

üzerine ilk önemli risaleyi yazdı (Les Turcs Anciens et Modernes). Ve Karadağ Savaşı’nda mirliva (tuğgeneral) rütbesiyle şehit oldu.

Nazım Hikmet’in oğlu MemetTe de tanıştım. Polonya’da Crakovv Üniversitesi beni bir yıllığına davet etmişti (yıl 1980). Bu hocalık nasıl bir şey olabilir diye Münevver Andaç Hanım’la Paris’te görüşüp sordum. Dostum Filiz Yenişehirlioğlu tanıştırmıştı. Memet kibar, bizim dışarda sadece birkaç yıl geçiren memur ailelerimizin çocuklarının aksine son derece düzgün şiveli ve zengin Türkçe konuşuyordu. İyi ressam olduğu cümleye malum ama mütevazı bir gençti. Polonya ve Polonyalılar’dan olumlu ve hayırhah bir dille söz etti, ancak kendini PolonyalI hissettiğini söylemek söz konusu olamaz. Polonyalılar’ı çok Türk beğenir. Hoş bir halktır. Münevver

Hanım’ın gurbette binbir sıkıntı içinde her şeyden evvel beyefendi bir Türk yetiştirdiği açıktı. Bunları niye söylüyorum; sadede gelelim, şairin kendini konuşalım diyorum. Nazım Hikmet’in ne olduğunu Bakü’de anladım. Tanıdığım bir grup aydın İstanbul Türkçesi konuşuyordu; “İstanbul Türkçesi’ni Nazım öğretti, biz böyle konuşalım isterdi, biz de öyle konuşur, böyle ders veririz” dediler. Açık oturumda dendiği gibi Doğu

cumhuriyetlerimizde kimse Nazım’ı

“Moskova’daki komünist rejimin apparatçik aydım” olarak

benimsemiyor. Türk şairi olduğu, Türk dilini sevdirdiği için seviyor. Nazım’ın taraftarları idarece izleniyordu; hatta Ekber Babayev davet edildiği halde Türkiye’ye gelemedi (vize verilmediği çok açık). Şair şairdir, edebi açıdan tetkik edelim.

Dr. Stress’i birçok programda beğenirim. Fakat bu sefer doğrusu konuya hakim değildi, o yüzden programı da yönlendiremedi. Nazım Hikmet her milletin tarihinde rastlanan yaralı paragraflardandır, hassas konudur; hakkında çalakalem ne yazılır, ne tartışılır, ne de tartışma yönetUebilir. Bir asırdan fazla oluyor, ama siz Fransa’da Dr. Stress’in benzeri bir dağafcıkVe yöntemle Emile Zola üzerine bir program yapabilir misiniz? Konunun hassasiyeti dolayısıyla gürültü kopar. Bu programda; tarafsızlığı, zengin hayat tecrübesi ve bilgece değerlendirmelerine hayran olduğum dostum Refik Erduran’ın çok şeyler anlatacağını ümit ettim, bütün gece bekledim; ama o pek konuşamadı. O dönemi yaşayan birileri daha

çağrılabilirdi ve Refik Bey gibi çağdaşlan daha çok dinleyebilirdik. Dr. Stress’in oturumu bütün gece sağın solun kördövüşüyle geçti. Niçin meseleleri bilgilice ve bilgece tartışamayız...

Korkarım yarın bu tavırla Mehmet Akif’i de tartışmaya başlarız. Oysa bu yöntemle yeni kuşaklara hangi tarihimizi

öğretebilir, hangi sonullarımızı

anlatabilir, eğrisi doğrusuyla hangi kültür mirasımızı devredebiliriz...

k

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

77 yıllık ömrü boyunca 73 eser bırakmış Jules Veme’in ne derecede aktüel ve ciddî bir yazar olduğunu — eğer hâlâ şüp­ he eden varsa —

Nine apansızın ölüp varı yo ğu ka­ panım elinde kalınca baskısız kalan Sadi, K avuklu H am dinin orta oyun­ larında, Şevkinin tiyatrosunda aktör lüğe

A number of independent practice tasks can be suggested for the client following the first consultation, for example, collection of stuttering severity scores during everyday talking

BEN DE FOTOĞRAFINI ÇEKİYORUM — Sami Güner’e göre Yunus Emre’den Tlırgut Uyar’a şairler, insanın ve doğanın şiirini yazıyor, kendisi de fotoğrafını

Tablo 8: "Türk iĢletmeleri yabancı sözcük içeren marka adını dıĢ pazara açılırken tercih etmemelidir." Fikrine Katılma Düzeyi Türk işletmeleri yabancı sözcük içeren

Kassing ve Avtgis [11], içsel kontrol odağına sahip çalışanların orta derece ya da dışsal kontrol odağına sahip çalışanlardan daha fazla açık muhalefet

İnsanlığın başlangıcından bugüne değişime uğrayan doğada görülen farklılıklar, değişen toplumsal değerler ve doğa insan ilişkisi ve sanat- sal

Geg olgunluk d0nemlerindeki pazarlara giriq engelleri genelde agrl- maz derecede bUyiiktit. Fiziksel gerekliliklere ek olarak fabrika tiiketiciye ulaqrm gibi yeni girenler