- * ■
'£ ¿ c
CUMHUKIYET
iiii|imiiiiimmiiiiiiiimiiiiimiiiiiiiiiimiiiiiiimimiiiiimiiMiiiiiiimiiiiiiiiiniiiinimiiiiiiiiiin=iiii
¡
K Ö Ş E M D E N
İ
bostum Çallı
Geçen yıl onu son «Jeta Taksim civ arın d a görm üş tü m . Açık ve kuiı beli a ln ının e t r a fında bir b e y a i
Yazan :
L
Hasan - Âli Yücel
1
ay la (iıâle) olm uş saçlariyle o baş; yetm iş in den so nra bile k or gibi ya n a n iki siyah göz; ölü m ü haberini d u y d u ğ u m bu a n la r d a b ü tü n canlılığiyle gözlerimin ö- nünde. Esmer, hafif çiçek bozuğu n u n pürü ziedjğ i bu sol uk y ü z ; bu kanı çekilmiş dudakla r... O şak a cı, niikteci, canlı Çallı, be nim le uzun bir sehayate çık acak gibi v e d a ed er bir ü slûpta, içli içli ko n u ş m u ş tu . Ayak üstü, Behçet bey den, Namık İsm ail’den, Cev det K erim den söz etti Sanki bu sev gililere kavuşacağı dem lerin y a k laştığını b an a a n la t m a k iste r gi bi hasretli, hasretli onla rı anmış- tı. Sesi, eski günle rin , u f u k l a r a r kasına kaçıp gitmiş Kah kahala r dan kaim », a r t ık kendiliden uzak
la şmış yankısın da, kederli bir İnilti k a d a r ih t iy a r ve bitkin, t i t riyordu,
Bıı hali yle onu, otuz yıl önceki Ç allı’dan bir h â tı ra o la r a k s e y r e t tim ve dinledim. A y rılırk en öpüş tük. Başka ba şk a ve birbirinin a k si yönlere y ü rü d ü k , C a r in bir iç duvguşiyle a r k a m a d ü n d ü m ; ne göreyim, o da benim gibi yapmış, b an a bak ıy o rd u Ellerimizi, aynı an d a k a ld ırd ık , bir «ere d ah a b ir b i rimizi selâm ladık . Bu em ri ikim i ze bir den veren kimdi?
Çallı'dan önce, onun çiçeklerini tanıdım . G aliba OsmanlI Ressam ları Cemiyetinin sergisinde. Beyaz l a r giyinmiş gelinlik kızl ar gibi m an o ly alar, koyu yeşillerin k i n den ta t lı gülü cüklerle, sanki içi m e bakm ıştı. Bu gülen, konuşan, şak alaşan , h a y r e t ve h a y ra n l ık te lkin eden r e n k l e rd e meğ er , Ç al lı tb r a h im adlı s a n a t k â r b ir fâni nin neşeli r p h u p arlıy p rm u ş. tik defa, ra h m e tli hocam, dostum IJeh cet beyin sof rasında ' G a l a t a s a r a y m ü d ü r ü ) o nunla lıembezm o ld u m ; s e n eler ve se neler evvel... Kendi ni ta n ıd ık ta n so nra o çiee kler bi'e b an a yaratıcısı k a d a r ş ataretli gö rü n m e d il e r. M uhatabın da, söyle d ik lerinin an la şılıp a n la şılm adığı nı a r a r gibi d u r u p ve cümleyi ke sip gözlerin içine b a k a rk e n h â li ni pek sevmiştim- İ l d e efeleştjği z a m a n la rd a te k r a rl a d ığ ı «Kubbe malı» diyişi!...
Acaba, bu sözü, canlı ve h a re ketli varlığ ını yere serm ek için başında dolaşan il ü m e b ir b e re cik olsun söyjjyebildj mi? O Röv- lemediysp, vaki* v a rk e n i’en diy e
yim.-
-— C aiiı’yı aiau. bjzirri de hjr gün ala c ak olan ö lü m ; gidi kabile
malff1’.'. '
A ‘ ''
.....
Divebilsek ne olacak, diy em esek ne olacak? D oğumla başlıy an ölü me ne k a d a r dayanırsak d a y a n a lım, o bizi vere serecek o id u k ta n so n ra .. Çallı, 78 vı' dayandı. V ü cut yapısı inceydi. O rta y a ş l a rın da bile gövdeşi öpe iğiimiş. srıtı tüm sekleşm işli. K ırk ın d a onu gö
ren, o cılız b a c a k l a rla seksenin kapıs ın a k a d a r yürüvebile* eğint i
tahmin etmezdi. Çailı, viicudünün ! ile1- zerresin e alkol İçirerek yaşa-1 dı. Uzun zam an, «abalılara k a d a r j
içti. Onun gibi d a v r a n a n l a r ı aff et- 1
miyen ölüm, bu hesaba göre. Ç a l - ! li va hay li m üs am ahalı davranm;ş- tır. Biraz daha onu bize hıraksay-
dı yal...
İçkide o n u n la y a r ı ş a b il d i en ya kın dostu tarih çi \ n m e t Refiki i. Bu şair, âşık, çalışkan, laslıbaşına bir k ıy m e t olan Ahmet Refik. k a deh arkadaşı Çallı’vı ta m yirmi ijı sene çilin gir sofra sında yalnız b ır a k tı. Ancak elli sekiz v:I 'a ş ı - yabilmişti. İçki âle m in de ikisinin m ace raları, dostları ara s ın d a u n u tulm az, d « r >uadan t e k r a r l a n ı r bi r e r h â tı r a idi. B u n lard an biri şu d u r : Bir gün iki kadebdo«. I'*"*), ye b a ş l a r l a r ; A hm et Refik, Ada v a p u r u n u k a ç ır ır ; sabaha karşı Ç allı’nın F ın d ı k lı’da. Akademi bi nasının, yani eski sarayın h a lı y d ıl a r veya u ş a k l a r kısmındak i iki odalık dairesin e düşe r le r, Çal lı, sarhoş misafirini kendi y a ta ğından başk a y atıracak yer b u la maz, fak at onu yerm iy e de razı olamaz. O s ı ra la r d a sattığı tablo parg şjy je alınmış b ir Şiraz halısı üzerine A hm et Refik’i y a tı r ı r ve fıalıyı, sızmış olan tarih çimizin ü- zerine y u v a rl ıy a r a k Mısır m u m y a la r ın a be n z e tir; kendi de ya ta ğ ı na yatıp rah a tç a u y u r. Ahmet Re fik, sızma hâli geçip hafiften ken
dine gelmiye başlayın ca r a h a t ne fes a la m ıy a r a k u y a n ır , m eza rd a old u ğ u n u s a n a r a k k o rk u ile ba- ğırm ıva b a ş l a r ve b ir m a k a r a gi bi odanın ortasın da y u v a rla n ıp d u r u r , Bu g ü r ü l tü ile u y a n a n Çai- li .m utat ağır h a re k e t le r iy le te* m arı açar- Ahnjet Refik kan te r İçinde ye tabi kızgın b i r halde Çallıy a çıkışır.
— Valıu, ölm eden beni m ezara sokm anın sebebi ne? Boğulacak tım, Böyle saka o l u r mu?
Çallı, ken disin e yapılm ış b ir iti n a y a bu anlayışsızlığı göstermes i ni ha y re tle k arsilıyan k ir ed a ile; — Aman, canım, der, ben seni bu evin en kıy m etli esvası olan Şiraz halısına sardım . Bu da mı m a k b u l e geçmedi?
Ahmet Refik ’in ycfatıp dan son ra mezarı başında, yaptığı şark ı l a r şöylepere k, içkile r içilerek r u h u n a uygun bir Vvin yapılmıştı. O pun ııîr-i muganı, Çallı ’di- ÇaJlı’ya b unun benzerini kim ya
pacak? Hep gittiler, hep gidiyo ruz.
Çallı, m em lek etin d en î s ta n b u l a geld ikte n so nra nir eyyam arzu halci lik etmişti- O ra d a n bu ra y a gelişi, zekâsındaki keskinliğin, bas kasını a ra t m a z le lil id ir. Onun re simde en b üyük t ü n e r i , r e n ? bu lu ş u n d a ve y a ra tışın d a d ır . Çallı
için çizgi yoktu. Çallı için, h a tt â hacim yoktu. P o rt releri, hele ka-
S din portre le ri, r e n k l e r şiirinden başka b ir şey değ ildir. Şüphesiz ki Çallı, s a n a t k a r o la r a k kendine re n k te n , sade ışıktan bir âlem yap mistir. Bir ipekböceği gil>i onun içinde d u rm a d a n çalıştı ve eser verdi. Çallın ın tabloları, bir s e r giyi değil, bir ö m r ü d o ldurur ve taş ar. Şiir yazar gibi resim yaptı. Tiirk ressam ları sergisini gezdirme dolayısiyle aziz dostum, ra hm etli Salâ h Cimcoz’la bera b e r gittiği R u s y a ’da bir ak şa m z vafetinde nefis votk aları b ir biri ark a s ın a y u v a r l a r k e n yan ıp d ak i m ib m a n d a rıriı
— Aman üstat, votk a adamı çar p a r ; biraz ağır içseniz! ..
İh t a rın a Çallı şöyle cevap ve rir:
— Mer ak e tm e y in ; ben ona alı şığım. i l e r za m an içerim, an cak a r a d a sıra da resim yap arım!,..
Bu cevap doğru idi. Ç ü n k ü Çal lı, içer ve her zaman du y a r, d ü ş ü n ü r d ü ; resim, o daimi duygu ve düşüncelerin ara d a sıra da ese rini veren bir neticesi gö rü n ü r .
H ak ik atte, o, k o n uşurken bile re- şjm y apm ıştır. Hayatı, resim den ba şk a b ir şey değildi.
Çallı, çok vatansever bir Türk - tfi. Bir akşam , Osman Horasanlı ile beni Boğaza, A r n a v u tk ö y ü ’ne g ö türdü. Yorgo’da sabahladık. E v le re dönmiyc razı olmadı. Oto m obile bin dik, yu k a rı doğru gi diy o rd u k . T aksin in şoförüne. Ru- m elih isarın a gelince;
— Dur!... diye bağırdı. Hadi, ine lim, dedi, tn d ik . Rum elih isarı me zarlığ ına daldı, bjz de (laldık. Bir to p r a k yığınının ü stü n d e bir iske le t başı gördü. Onu eline aldı, bi ze dündü, gerçekten ve içten ko n u ş a r a k bizi feğ'b günle rin e gö t ü r d ü ve o başın, his ardan ÇlkJP İs ta n b u l İçin döğpşm üs bir şe hit old u ğ u n u öyle d u y g u lu b i r ««si® a n la t tı ki, da y a n a m a d ık , o ağladı, bjz ağladık- Hayli uzun sü ren bu mazi ziyaretinden so nra M irg ü n ’a v ard ık . G üneş doğmpştu , S u la r a düşe n aksi. Boğazın iki kıyısını, ateşte kırmızılaşm ış b ir de m ir put rel gibi birbirine bağla m ış görü nüyo rd u . Müthiş bir m an za ra.
— ÇaII|, y apsana büPU, dedim: — Y apam am , yan arım , dedi. Dem ek a rtık , h e r güzelliğin, bü tü n güzellik lerimizin âşıkı bu göz ler, b ir d ah a y a n m a m a k üzere söndü. Demek, b iz im kile r de sö- ııpnciye kadar, bu gözlerden y a d i gâr kalm ış ışıkları hasretle sey re t m e k t e n başka y apacak bir şe yim iz k a lm a d ı. Ne diyelim, G u fra nın n u r u , onun güzelliğe,, tap an ru h u n u aydınlatsın !.,. Hoşça kal, sevgili Çallı!...