• Sonuç bulunamadı

G. S. Akademisinin 6 O c i Yıl Sergisinde Türk Süsleyici Sanatları O

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "G. S. Akademisinin 6 O c i Yıl Sergisinde Türk Süsleyici Sanatları O"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

G. S. A k a d e m i s i n i n

6 O c i Y ı l

S e r g i s i n d e

T ü r k S ü s l e y i c i S a n a t l a r ı O

Y a z a n : Zarif O r ğ u n Foto Yedi Gün G ü z e l S a n a t l a r A k a d e m i s i n d e , k u r u l u ş u n u n 6 0 ncı yılı dolayısile tertip edilen ve Maarif Vekili-nin bir hitabesile açılan sergi b u g ü n k a p a n ı y o r . Bu güzel teşebbüsü, heyeti u m u m i y e s i itibariyle m i m a r î , resim, heykel ve tezyinî sanatlar şubeleri sergisi ola-rak d ö r d e a y ı r m a k ve o suretle m ü t a l e a e t m e k icap e d e r .

Biz, b u yazımızla k e n d i millî sanatımız, öz malı-mız olan T ü r k tezyinî s a n a t l a r ı n d a n , bu şubenin bu-g ü n k ü v a z i y e t i n d e n kısaca b a h s e d e r e k , bu sanatın y a ş a m a s ı v e inkişafı için hangi esaslara g ö r e çalışıl-) ması v e ne gibi t e d b i r l e r alınması h a k k ı n d a k a n a a t düşüncelerimizi i z a h a çalışacağız.

Bir s a n a t ı n y a ş a m a s ı için halkın ona r a ğ b e t et-mesi lâzımdır. Bu husus sergide h a t t â m e s ' u l kimse-lerin v e a l â k a d a r l a r ı n t a h m i n i n d e n çok fazlasile. te-b a r ü z etmiştir. Bu d a te-bu şute-benin ilerisi için çok ce-saret vericidir.

Şimdi b u kısmın ş u b e l e r i n d e n ve eserlerinden kısaca b a h s e d e l i m :

I — Y A Z I : Eski h a r f l e r l e bediî ve tezyinî nok-tai n a z a r d a n yazı gösterilmesine Maarif Vekilliğinin 9 3 6 tarihli m ü s a a d e s i l e başlanmıştır. Bu d e r s e h o c a

(») Bu yazı ayni zamanda, Tasfiri Efkâr gazetesinde neşredilmiştir.

olarak K â m i l A k d i k tayin edilmiş ve üstad v e f a t ı n a k a d a r bu dersi göstermiştir. K â m i l A k d i k bu ş u b e d e sülüs gösteriyordu, kendisi h a y a t t a iken nesih gös-t e r m e k üzere Beşikgös-taşlı Bay Nuri d e m e k gös-t e b e alın-mıştır. Şimdi, hat s a n a t ı n d a h a k i k a t e n m a h i r v e üstad o l a n bu zat K â m i l A k d i k t e n b o ş a l a n yeri d o l -d u r m a k t a ve sülüs -dersini -d e üzerine a l m a k t a -d ı r . Kâmil A k d i k şüphesiz n a d i r ve yetiştirilmesi güç b i r s a n a t k â r d ı r . F a k a t ölümile yerinin b o ş kalacağı ve

bir d a h a d o l d u r u l a m ı y a c a ğ ı h a k k ı n d a k i sözler d o ğ r u değildir. Şubenin yazı y a z a n ve y a z ı d a n anlıyan diğer hocaları Bay Nurinin h o c a l ı ğ ı n d a n ve v u k u f u n -d a n sitayişle b a h s e t m e k t e -d i r l e r . Esasen üsta-d Nuri-nin sergide teşhir edilen eserleri saydıklarımızın canlı birer şahididirler. Kendisine d e v a m e d e n üç t a l e b e -sinin yazıları d a sergide teşhir edilmiştir. H e n ü z ye-tişmemiş sayılan v e yetişmesi de senelere m u h t a ç olan b u güç sanatın g e n ç müntesiplerinin g ö s t e r d i k leri liyakat h a k i k a t e n t a k d i r e lâyıktır. Bu a r a d a r a h -metli Kâmil A k d i k ' i n yazıları d a hocayı y â d e vesile oluyor. Bilhassa en son y a z ı l a r ı n d a n ö l ü m ü d o l a y ı -sile n â t a m a m k a l a n levhanın teşhiri h o c a y a karşı iz-h a r edilen iyi bir kadirşinaslık nümunesidir.

(2)

-tınbezer'in yazmış olduğu Hattı Müsenna fevkalâ-dedir.

U s t a d a yazı istifi sahasında yetişecek kimse ta-savvur edilemez. Müşkül bir istif işi olan tuğra çek-m e d e bilfiil tuğrakeş olarak otuz seneden fazla eçek-mek vermiş olan İsmail Hakkı bu s a h a d a hakikaten eşsizdir. Tezhip olarak da yazmış olduğu levhaların b a -zılarının etrafını tezyin etmiştir. T a l e b e eserlerine ge-lince : Bu işlerde nazarı dikkate çarpan en b ü y ü k vasıf işçiliklerinin çok temiz olmasıdır. H a k i k a t e n talebelere işçilik sahasında yetişmiş nazarile baka-biliriz. Yalnız desen ve renklerin ayni el ve zevkin mahsu)ii olduğu görülmektedir. Öyle zannediyoruz ki üstad talebeye deseni kendisi çizip veriyor, renk-leri kendisi tayin ediyor. Bu belki mübtedi talebe için doğru olabilir, fakat bugün sergide eseri bulu-nan mezun veya asgarî dört, beş senelik talebenin d e aynı noksanla malûl olduğu görülüyor. Bize ka-lırsa muayyen bir dereceye gelen talebe yapacağı işin desenini kendisi çizmeli ve rengini kendisi tayin etmelidir. H o c a b u r a d a bir nâzım vazifesi görecek talebeyi yabancı zevklerden, yabancı renklerden ve u y d u r m a desenlerden çekip kompozisyonun umumî ahengini bulmasına dikkat edecektir.

İşte üstad bunları da birbirine karıştırarak kul-lanmaktadır. Meselâ Rumîli ve Hataîli bir tezhib içinde rokoko bir y a p r a k görülmektedir. Yine b ö y l e işlenmiş biı Hilyenin iç b o r d ü r ü r o k o k o d u r . Bu gibi işler sakattır. Bizim tezyinî sanatımıza A v r u p a ko-kusunun geldiği devirler mahsulü olan ve klâsik tezhibimize ve zevkimize aykırı düşen bu motifleri kullanmamalıyız. San'at devirlerimizin en m ü t e k â -mil zamanlarının işlerini bugünün ihtiyaçlarına uy-durarak ve sadeleştirerek kendimize rehber edinme-liyiz. Halledilmesi icap eden diğer bir nokta d a tez-hipli tabaklardır. Sergide bunlardan çokça teşhir edilmiştir. S o r d u ğ u m u z suallerle öğrendik ki bu ta-bakların üzerlerine yapılan işler pişmemiş olduğun-dan herhangi bir tesirle çıkacak vaziyettedir. Gerçi tezyinî mahiyette olan bu tabakların içine bir şey konmıyacak ve d u v a r a asılacaksa da bunların mahiyetile intibak etmiyen bu k a d a r ince bir tezyin t a r -zını kullanmak yâni t a b a ğ a tezhip y a p m a k doğru de-ğildir. T a b a ğ a tezhip y a p m a k usulü evvelâ Yıldız Çinî fabrikasında başlamıştır. Bu usulü ilk ortaya atanın o devirde mücellitbaşı olan Ragıp Bey oldu-ğunu Yıldız fabrikası mamulâtını tetkik ettiğimizden bilmekteyiz. Bir farkla ki bu tabaklar fırında pişi-rilmiş o l d u ğ u n d a n kullanılabilir bir m a t â halindedir. O z a m a n l a r bu izden yürüyen birkaç kişi d a h a ol-muş, fabrikanın kapanmasile bu iş de kalmıştı. Eğer üstad İsmail H a k k ı m u h a k k a k bu tarzda ısrar etmek arzusunda ise bu işi tabiî desen tarafını ıslahla "tah-taya tatbik edebilir. O zaman b o y a ve yaldızların dökülmesi gibi m a h z u r l a r da o r t a d a n kalkmış olur ve t a h t a d a n d a h a kullanabileceğimiz işler m e y d a n a gelebilir.

III — C İ L T : Fahrî hoca Sacit Okyay'ın eseri takdire değer, bu arkadaşın temiz ve zevkli iş yap-} maktaki titizliğini kendisi aynı z a m a n d a T o p k a p ı sa-rayının mücellidi o l d u ğ u n d a n yakından bilmekteyiz. Talebelernin liyakatini d e b u r a d a belirtmek lâzım-dır. Yaptıkları işler cidden klâsik devirlerin işlerine yakındır. Bu a r a d a albüm kapaklarını, şemse kutu-ları, şemse levhaları sayabiliriz. Yalnız, renkli şem-selerin boyaları biraz çiy düşmüştür. Şemse kalıpla-rında da biraz d a h a teneevvü olmasına lüzum bulun-duğu kanaatindeyiz. Bilhassa Fatih devrinden hiçbir şey yoktuı. H e p on altıncı asır üzerinde durulmuştur. IV — E B R U : Necmettin Okyay bu sanatın en son üstadıdır. Şükredelim ki bugün birçok talebe yetiştirmiş ve ölmek üzere bulunan öz sanatımızın bu kısmını yeniden canlandırmıştır. T ü r k Tezyinî Sa-natları Şubesine d e v a m eden her talebe bugün ebru y a p m a y ı öğrenmiştir. Bilhassa lâle, karanfil, sünbül, motifli ebrularla yazılı ebrular üstadın elinde kemalini bulmuştur. Bu işin eski devirlerden d a h a m ü -kemmelleştirildiğini kabul etmek icap eder. Yalnız pencere aralarına konan levhalarda teşhir edilen talebe ebrularında biraz renk zayıflığı vardır. Z a m a n -la bu noksanın düzeleceğini umarız.

(3)

güzel olmakla b e r a b e r bu kısma ne için k o n d u ğ u n u a n l a y a m a d ı k .

VI — L A K E : Bu şubenin mezunlarından olan ve bu sene p r o g r a m a alınan bu derse hoca tayin edilen Muhsin D ç m i r o n a t ' ı n eserleri çok şayanı takdirdir, işçiliği h a r i k u l a d e ince olan bu hoca renklerde d e m u v a f f a k olmaktadır. Yalnız bazı desen aykırılığı olmasa. F e v k a l â d e tezhip ettiği Hilyeye yaptığı şü-kûfe b o r d o r u Muhsinin işlerinde g ö r m e m e k lâzım. Kendisine kütüphanelerdeki eserleri biraz d a h a sık-ça tetkiki tavsiye ederiz. M a a m a f i h az z a m a n d a çok eser veren bu değerli arkadaşın oyma kabı, diğer lâ-ke k a p l a n , hilyeleri bilhassa Millî Şefin Kur'anılâ-keri- Kur'anıkeri-minin kabının üç yüze yakın dökülmüş, yırtılmış, k o p m u ş sakat yerlerini kusursuz tamiri, küçük ku-surlarını Örten büyük başarılardır. T a l e b e işleri ka-bacadır. Renkleri de pek olgun değildir. Muhsinin de desen hususunda talebeyi kendi kabiliyet ve zev-kine bırakması lâzımdır.

VII — ÇINI: Bu kısımda teşhir edilen çiniler bunların y a n ı n d a teşhir edilen asıldan kopya desen-lere nazaran hayli geridedir. Burada bulunan dört t a b a k l a bir p a n o n u n K ü t a h y a d a piştiğini öğrendik. P a n o d a n başkasının renkleri ve pişmesi iyi değildir. Seneİerce evvel y u r d u m u z d a dünyanın en güzel çi-nileri y a p ı l m a k t a idi. Biraz alâka, biraz masrafla bu sanat tekrar ihya olunabilir. Buna da devletin el uztması lâzımdır. Yoksa şahsî teşebbüs ve küçük sermaye ile böyle m u a z z a m teknik işler başarılamaz.

Bu kısımda gördüğümüz diğer eserler arasında eski çinilerimizden k o p y a edilmiş bir p a n o ve dört k a p l a m a çinisinin yanında b u l u n a n ve bugünün mahsulü olan çizgiler güzeldir. T a b a k desenlerinde-ki yenilik ve kompozisyon m u v a f f a k olmuştur. Bu şube talebesinden Rikkat K u n t ' u n tezhip o d a s ı n d a teşhir olunan kutuları, tepsi, ıaf ve saksılığı edesen ve renk itibarile serginin en m u v a f f a k eserlerindendir. Bunlar ayni z a m a n d a eski motiflerin sadeleştirile-rek bugünkü ihtiyaca uydurulması bakımından da mühimdir. Bu a r a d a hoca eseri olan Z ü m r ü t A n k a kuşlu p a n o d a n d a bahsetmek icap eder. Şirr/diye ka-dar m i n y a t ü r l e r d e gördüğümüz bu tezyinî şekli çinide aynı m u v a f f a k i y e t l e ve bu sanat şubesinin y a -dırgamıyacağı bir şekilde tatbik eden Feyzullah^ Da-yıgil'i tebrik ederiz. Şimdiye k a d a r çiniden çeşme aynası yapılmamıştır. Çini ile ilk d e f a böyle bir iş y a p a n değerli ve bilgili hoca eserile övünebilir .

VIII — M İ N Y A T Ü R : Çinî işlerinin teşhir edil-diği duvarın karşısına isabet eden yerde bulfunan minyatürlere, işçilik b a k ı m ı n d a n çok temiz ve

ince-dir, asıllarını bilen birisi sıfatile bunların bazılarının asıllarından güç farkedilebileceğini söyliyebiliriz. Minyatür tekniğini öğrenmek için talebenin eski min-yatürler üzerinde çalışması, kopyalar yapması lâzımdır, fakat minyatürlerin esas hatlarını ve k o m p o -zisyon için muayyen vaziyetleri öğrendikten sonra kendisinin de bazı kompozisyonlar yapması icap eder. Bu kısımda biz bu çeşit mesaî göremedik. Türk Tezyinî sanatları şubesinin bugünün ihtiyacına uya-cak işler vermesi istenilirken en güç bir vaziyette bu-lunan bu kısımdır. Minyatür hocası sayın d o k t o r Sü-heyl Unver'in bu müşkülü nasıl halledeceğini me-rakla beklemekteyiz. On dokuzuncu asırda fildişfı üzerine yapılan portreler tarzında minyatür tekniğile portre yapılamaz mı? D o k t o r Süheylin, tezhib oda-sında bulunan eserlerinden hekim muayene odası, m i n y a t ü r d e yenilik düşünüldüğünü göstermektedir. Minyatür kısmı, bugünkü vaziyetile bile bir varlıktır. Barbarosun, Selim II. nin resirril'eri, Levninin serisi ve diğerleri, eski eserden anlıyan her zevk sahibinin evinde hususî bir köşe bulabilir .

IX — S E D E F Ç İ L İ K : Vasıf S e d e f i n ölümile bu iş hocasız kalmıştır. M a a m a f i h sergide Vasıf Sedefi rahmetle anacak bir iki çerçevesi b u l u n m a k t a idi. Sedefçilik her şeyden evvel ince bir marangozluk işi-dir. İyi bir marangoz ile bu işi Vâsıf Sedeften iyi öğ-renen Rikkat Kuntun bu sahada eser verebilecek bir d u r u m d a olduğu söylenmektedir.

T ü r k Tezyinî Sanatları şubelerinin hoca ve tale-be işlerini kısaca izah ettik. Bu kısmın bugünkü dur u m u n d a dur m e m n u n o l m a k icap ededur. Yalnız y u k a -rıda da işaret ettiğimiz veçhile talebenin klâsik de-vir iflerini öğrenofbiSmesi için kütüphanelerimizde,! müzelerimizde, cami ve türbelerimizde çalışmaları icap eder. İşçiliği öğrenmiş olan talebelere desen öğ-retmek için, göz ve ruh terbiyesi içiçn bu y o \ ı n tu-tulması zaruridir zannındayız. Bir de şayanı kayıt olan diğer bir nokta, T ü r k Tezyinî Sanatlarının, bu-günkü hocaların hayatile kaim olduğu hakkındaki sözün artık kıymeti kalmadığıdır. Bu sergide g ö r d ü k ve öğrendik ki değeri'i ve yaşlı üstadlar yanındev Feyzi, Sacid, Muhsin gibi genç ateşli hocalar, Rik-akt, Mihriban, Mustafa, Neriman, Nazmiye gibi hocalarının da ö v ü n d ü ğ ü genç istidatlar yetişmiştir. G ü -zel sanatlarımızın bu şubesinin önümüzdeki seneler-de bu gençler elinseneler-de b u g ü n k ü n d e n çok daha müte-kâmil ve bugünün ihtiyaçlarına çok daha uyan bir şekil alacağında şüphemiz yoktur.

Referanslar

Benzer Belgeler

Asya'daki mücadeleleri, Kuzey Siüng-nu'nun Han'lara teslim olması ve sonradan yine isyan etmeleri, Han hükümetinin Orta Asya'daki küçük dev- letlerle münasebetler,

Han'ın mutemed ve gözde beğlerinden Kingeş Koygan Oğlu Dervişek Mir- za da Mangıt ilindendP 0 • Mangıt kabilesi beğlerinden Edigü Beğ de ay- nen Nogay gibi

SULTAN ALP ARSLAN DEVRiNE AiD BİR KÜMBE1 117 zengin tuğla süslemeler, Türk mi'marisinde daha sonraki devirlerin mi'mari süslemelerine kaynak olmuştur.. Özellikle·

A) Kalıtımla ilgili ilk çalışmayı yapan Mendel'dir. B) Kalıtsal özelliklerin tamamı anne babadan yavrulara aktarılır. C) Kalıtsal özellikler sonraki nesillere

Buna göre, Güneş ve Dünya’yı temsil eden malzemeleri seçerken Güneş için en büyük olan basket topunu, Dünya için ise en küçük olan boncuğu seçmek en uygun olur..

Koltuğun sportif tasarımı yeni rekorların peşinde koşmakla kalmayıp aynı zamanda bir yarış koltuğu için harika bir ikame görevi görür ve her oyun odasına şık ve modern

maddelerinin birlikte yorumundan çıkan sonuç, İnsan haklarına ilişkin uluslararası antlaşmaların, anayasal değerde hatta uluslarüstü hukuk kuralı olarak, Türk

yüzyıl ortasından itibaren sürekli olarak onarılan ve yeni binalar eklenen saraya, Beşiktaş Sarayı ya da Dolmabahçe Köşkü ve Bahçesi denil miştir,