• Sonuç bulunamadı

Bir ömür gökyüzü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir ömür gökyüzü"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

18 Ekim 1991 Cum a

11

Kandilli Rasathanesi nde 45 yıl uzayı gözleyen Prof. Dr. Muammer Dizer, uHiirriyet” e anılarını anlattı

M I*

+

¿/..BİROMUR

■ 1

+

■ ■

+ B ■

1

GÖKYÜZÜ

T

'

4

^

T

S E L M A

T Ü K E L

G

Ö K Y Ü Z Ü N Ü lutlarla kaplı... seyrederiz... Bazen bu­M avilikler içinde, pamuk yığınları gibi bembeyaz, hare­ ketli... Huzur veren, iyim serlik veren, dinlendiren bir boşluk... Bazen, güne­ şin ışınlarıyla renk oyunlarına girmiş, uçsuz bucaksız bir boşluk... G öz alabildiğine...

G eceleri bir başka "âlem"... Bazen yıldızla do­ lu bir karanlık; yıldızlar ötesi bir uzayı düşündü­ ren... Bazen dolunayla aydınlanm ış bir başka ma­ vilikle kaplı bir gökyüzü, bakanı duygulandıran...

Evet, seyrederiz gökyüzünü, beş dakika, on dakika... Haydi haydi bir saat... Sonra, "Bu kadar seyretmek yeter" deyip odam ızın duvarlarıyla sı­ nırlı kendi dünyam ıza döneriz.

Gökyüzünün "seyri" bizim için bu kadar... Size, "Bir adam tanıdım, gökyüzünü bir saat, bir gün, bir yıl filan değil, tam 45 yıl ve her gün seyretmiş" desem ...

"Kim bu adam?" demez m isiniz?

Tam tamına 45 yıl gökyüzünü seyretmiş Prof. D r. Muammer Dizer... 45 yıl dile kolay... Tam bir ömür yani...

Prof. D r. Muammer Dizer, "Dürbünün" ar­ dında bir ömür geçirmiş, bir astronom, Türkçesi bir gök bilgini...

Şim di, artık emekli olup, dürbününü bırakm ış, masasının başına geçmiş, "Gördüklerini" yazı­ yor...

Onun da ufku artık, bizim gibi uzay boşlukları ile değil, çiçeklerle dolu odasının duvarlanyla sı­ nırlı. Am a, bir gök "tutkunu" için böyle bir sınır var mı? G özlerini kapatsa bile, uzayın tüm derin­ liklerini gördüğünden kuşku yo k...

"Kimbilir uzay hakkında ne çok şey biliyor­ dur?... Onun için uzayın sırrı yok" mu dersiniz?

Prof. D r. Muammer Dizer, şimdi sevim li se­ vim li gülümsüyor, "U zay hakkında bildiklerimiz, gördüğünüz uzayla karşılaştırılırsa bir nokta ka­ dar kalır" diyor.

Uttayla ilgili sırları çözmek için bir ömür ver­ dikten sonra, öğrendiklerine bir "nokta" kadar de­ mek, şaşırtıcı bir itiraf belki, ama gerçek...

Muammer Dizer, anlatmaya, bu gerçeğin özü­ ne inip çıktığı yolun başından başlıyor:

"İstanbul Erkek Lisesi'nden mezun olduktan sonra, her fakülteye girmem mümkünken, ben İs­ tanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'ni tercih ettim. Çünkü matematik ve astronomiyi çok seviyor­ dum. M ezun oldum ve hoş b ir rastlantı He Kan­ dilli Rasathanesi'ne asistan olarak girdim. Milli Eğitim Bakanlığı Basımevi'nde sermürettip olan

babama, bir gün, rasathanenin müdür yardımcısı, ■■■■ meteoroloji bültenlerini basılması için getirmiş ve rasatha­ nenin bir asistan aradığını söylemiş. Böylece orada çalış­ maya başladım ve geçenlerde emekli olup ayrıldım."

.

“BU UFO” DUR DİYE

AMERİKA AYAĞA KALKTI

m M

GÜNEŞ'İN ÖNÜNDEN GECEN UFO

1966 yılında güneşin önünden geçen bu yu­ varlak cismin. Muammer Dizer ve asistan arkadaşları tarafından fotoğrafı çe­ kildi. Fotoğraf, Amerika'ya gönderildi ve orada adeta bir bomba gibi patladı. Fotoğraf, Amerika'nın çeşitli dergi ve gazetelerinde yayınlandı ve "UFO” diye tanıtıldı. Ama o gün bugün, bu meçhul cismin ne olduğu bir türlü anlaşılamadı.

Bilim adam larının bir özelliği, düzenli, sıralı anlatm ak... Bizim özelliğim iz de "En merak edilen" soruyu sorm ak...

Bir gök bilginini bulmuşsunuz, 45 yılını uzayı gözlemekle geçirm iş. Kendisine

" U F O " sorulmaz mı?

Kendisine, " U F O gördünüz mü?" diyo­ rum ... Profesör, gene sevim li sevim li gülüm­ süyor... Ve, 26 yıl önce gökyüzünde çektikleri bir fotoğrafın, gökbilim âlem inde yarattığı yankılarını anlatıyor:

"Sanırım 1966 yılıydı... Bir gün güneşi gözlemleyen asis­ tan arkadaşlarım, 'Güneşin önünden bir cisim geçiyor, bir cisim geçiyor' diye heyecanla bağırdılar. Hepimiz yerimiz­ den fırladık. Güneşin önünden, süratle yuvarlak bir cismin geçtiğini gördük. Hemen fotoğraflarını çektik. Bu şimdiye kadar gördüğümüz bir cisim ve olay değildi. Aynı zaman­ da, bizler için büyük bir meraktı. Ben bunun, 'Küçük bir gezegen veya Am erika'nın fırlattığı bir meteoroloji aracı'

olabileceğini düşündüm... Çektiğimiz fotoğrafları vakit

ge-1 9 6 6 yılında Kandilli

R asathanesi Güneş'in önünden

geçen bilinmeyen bir cismin

fotoğrafını çekti. Fotoğraf

Amerika'ya incelenm ek üzere

gönderildiğinde “U F O ” olduğu

ön e sürüldü ve büyük ilgi

uyandırdı. Pro f.D r. D ize r, bu cismin ne

olduğunun bugüne kadar anlaşılmadığını söyledi

çirmeden Amerika'ya gönderip, olayı ayrıntıları ile anlattık. Olay, Amerika'da inanılmaz bir ilgi gördü. Adeta bir bom­ ba gibi patladı. Amerikalılar bu cismi 'U FO ' diye tanıtıp fo­ toğraflarını çeşitli dergi ve gazetelerde bastılar. Onların

'U FCT diye ısrar ettikleri bu olay, Amerikan kamuoyunda müthiş yankılandı. Bu yayın ve geniş yankılanmadan sonra, Amerika'dan bize, bir dolu mektup geldi. Bazı Amerikalılar derdikleri mektuplann içine dolarlar da koyarak, 'Lüt- cektiğiniz fotografían gönderin, heyecanla bekliyoruz'

dediler. Tabii ki isteklerini karşıladık. Bu fotoğraflar, aynı

nemedi. Prof. Dizer meçhul ve sihirli cism i, " O bir U FO değildi. Fakat hâlâ ne olduğu bilinmi­ yor. Bir göktaşı olabilir" diye niteliyor sadece...

Hemen kendisine " U F O için düşüncelerini"

soruyorum.

Yanıtı aynen şöyle:

" U F O güzel bir fantezi... Biliyorsunuz, U FO bize nazaran çok akıllı, bize nazaran çok kafalı ve yüksek teknolojik bilgilere sahip kişilerin ara­ cı... Bunlar dünyamıza kadar geliyorlar, toprak­ larımıza iniyorlar, semalarımızda dolanıyorlar, ama nedense, ne hikmetse, bize bir mesaj bile bırakmadan, bir acı kahvemizi bile içmeden ge­ çip gidiyorlar... Fakat günümüzde, insanların böyle fantezilere ihtiyacı var. Astrolojiye inanan insanların sayısı günden güne artarken, bu gibi olaylar, insanları günlerin hayhuyu içinden çe­ kip çıkarabiliyor. İçine düştükleri stresler ve bu­ nalımlardan uzaklaştırabiliyor..."

Yerüstü ve yeraltı olayları, her zaman ve her yerde dalma insanların ilgisini çekiyor. Bu ilgi elbette, Türk insanı için de geçerli. Prof. Dizer,

bu konuya şu açıklığı getiriyor:

TELEFONLARIN

KİLİTLENDİĞİ GÜNLER

"Bizim insanımız da böyle olaylara çok düşkün... İlgi ve merakları olağanüstü fazla. Ö r­ neğin, donanmamızın, manevra için Karadeniz ve Marmara'ya çıktığının ertesi günü, bizim te-

A lefonlarımız susmaz olur... He­ yecanlı sesler bize durmadan aynı şeyi sorarlar... Tariflerini de yaparak, 'G ök­ yüzünde parlak bir cisim gördük, bu bir uçan

rdükle- ran

gönd ten ç

zamanda Ingiltere'de, bilimsel bir dergide yayınlandı. O ra­ da da ilgi gördü..."

0 GÜN BU GÜN, BU CİSMİN

NE OLDUĞUNU KİMSE ÖĞRENEMEDİ

Prof. Dr. Muammer Dizer, bu olayı an­ latırken, bunun kendileri için en ilginç yanı­ nın; Türk rasathanesinde yapılan bir gözle­ min bilim e aktarılması olduğunu vurgulu­ yor... O layın ve yansım alarının, Türk olarak, kendilerine büyük bir keyif ve mutluluk ver­ diğini sözlerine ekliyor.

Am erikalıları, "Bu kesin UFO'dur, bun­ lar UFO'nun fotoğraflarıdır" diye ayağa kaldıran o sihirli ve meçhul yuvarlağın ne olduğunu, o gün bugün, kimse

öğre-daire m idir, bu nedir?' derler. Aslında, gördükl ri ve onları heyecanlandırıp telefona koştun parlak cisim, donanmanın aydınlatma fişeğin­ den başka bir şey değildir. Bunu kendilerine an­ latınca, karşımızdaki insanın o coşkulu heyecanı birden kaybolur. Adeta hayalleri yıkılır. Sesleri eski canlılığını yitirir... Çünkü onların bizden al­ mak istedikleri 'Evet, bu bir uçan dairedir' ceva­ bıdır."

Profesörden, hep "Gökyüzünü seyreden adam" diye söz ettik.

Oysa, onu iyi anlatabilm ek için , bir gözü gökte, bir kulağı yerin altında demek gerek... Çünkü, depremler de rasathanenin görevleri arasında. Deprem kuşağında bulunan Türkiye'yi sallayan depremlerin tümü burada kaydedili­ yor... Bunların pek çoğunu insanlar hissedemiyor. Duyulup, hissedildiğinde de, rasathanenin telefonları susmak bilm i­ yor. Bu telefon ve merak yoğunluğunu Muammer Ho- ca'dan dinliyoruz:

"Hissedilen bir deprem olduğu zaman bizim üç telefon birden çalmaya başlıyor. Bir aksilik, bir yanlışlık olmasın diye, telefonların hepsine ben cevap vermeye çalışırım. Deprem karşısında vatandaşlarımız çok duyarlı ve endişeli­ dir her zaman, önce depremin nerede ve kaç şiddetinde olduğunu, can ve mal kaybını sorarlar. Ondan sonra da, bu konuda merak ettikleri her şeyi bu telefonla öğrenmek is­ terler. Elbette onlan mümkün olduğunca rahatlatmaya çalı­ şırız. İster istemez bu telefon görüşmeleri bir sohbet şekli­ ne dönüşür. Bu arada, ilk bilgileri almak için bizi arayan gazeteciler için, telefonlanmız meşgul çıkar. Bizimle bu nedenle temas kuramayan gazeteciler de, 'Siz orada ne ya­ pıyorsunuz öyle' diye bize serzenişte bulunur."

Dünyanın oluşumundan beri insanoğlu, deprem afetinin sırlarını çözm ek için uğraşıp duruyor... Bu konuda da, pek çok şeyin bilinmediğini yılların hocası şöyle yansıtıyor:

"Dünya ile ilgili deprem mekanizması hakkında bildik­ lerimiz yeterli değil. Bugün eğer, depremin özelliklerini bi- lebilsek, ne zaman olacağını anlar, ona göre anında önlemi alır, bunca can ve mal kaybını önleriz. Bu konuda dünyada bazı çalışmalar var, henüz kesin ve yeterli değil. Fakat bu­ nun gerçekleşeceğine biz inanıyoruz."

YARIN: GÜNEŞ SIRLARINI SAKLIYOR

EMCIfl İl İli İMİMİ ERİ

M uam m er Dizer, em eklilik günlerini

EIVlEALILln KlUlıLCIıI

Aksaray'daki m ütevazı evinde, çalı­ şarak geçiriyor. Bilgilerini, yaşayıp gördüklerini yeni kitap lara a k ta rı­ yor. "Var olduğum sürece, çalışacağım" diyor. (F o to ğ ra f: M a h ir Ç erçi)

Güneş'teki leke rasatları

dünyada büyük ilgi gördü

MUAMMER Dizer,

1 9 2 4 yılında İstanbul’da

Çarşam ba'da doğdu. İstanbul

Üniversitesi Fen Fakültesinde

okudu. 1 9 4 6 yılında Kandilli

R asathanesinde, asistan olarak

çalışmaya başladı. 1970'de

rasathanenin müdürü oldu. 21

yıllık müdürlük görevinden sonra,

bu yıl emekliye aynldı.

Çalışmalannı “Güneş Fiziği”

alanında yoğunlaştıran Prof. Dr.

Muammer Dizer'in

yaptığı

güneş leke rasatlan bütün

dünyada kabul gördü, astronom i

kitaplannda yer aldı. Paris ve

Londra R asathanelerinde

gerçekleştirdiği, Güneş'le ilgili

özgün buluş ve araştırmalan, pek

RASATHANE DE İLK CUMHURBAŞKANI G Ü N EŞ K U LES İ

Kandilli Rasathanesini ziyaret eden ilk Cumhurbaşka­ nı İsmet İnönü oldu. 1944 yılında Rasathane'yi gezen İnönü, ayrıca Rasathane'nin kurucusu Fatin Hoca'nın emekliye ayrılışı dolayısıyla takdirlerini bildirdi.

Kandilli Rasathanesi kurul­ duğu günden bu yana sürek­ li gelişme gösterdi. Yeni yeni araçlarla donatıldı. 1970 yıllarında Rasathane'ye yeni tesisler eklendi. Açılışa o dönemin Milli Eğitim Bakanı Orhan Oğuz da geldi. Ge­ ride o dönem yaptırılan “Güneş Kulesi" görülüyor.

Çizgilerle hayattan rakorlar

GUINNESS

çok yabancı bilimsel dergide

yayınlandı. Rasathaneyi dünyanın

sayılı ve önde gelen gözlem ve

bilim merkezlerinden biri haline

getirebilmek için bütün gücüyle

çalıştı. Konusu ile ilgili 5 0 kadar

kitap ve bilimsel araştırm a

yayınladı.

3 9 yıldan beri Profesör

Atıfe

Dizer

ile evli bulunan Prof.

Muammer Dizer,

halen

çalışmalannı evinde sürdürüyor.

UNESCO

’nun hazırladığı İslam

Uygarlığı ile ilgili kitabın bir

paragrafının yazım işi de halen

kendisine verilmiş bulunuyor. En

son olarak, eski astronom i

aletlerinin herbirinin tanımını

yapan bir kitap yazdı.

E n a ğ ı r k a m e r a

P lísİNYADA

HAVADAN

FOTOĞRAF Ç E ­ KİLMESİ İLK KEZ ISTS YILINDA GASPARD FEUX TOURNACWON (1820 J9 I O) TARAFIN­ DAN PARÍS İN DIŞIN. DA VILLA COUBLA/DA BiR BALONDAN GERÇEKLEŞTİRİLDİ.

£ n KUÇLIK KULLANILAN KAME­

RA EDWARD STİLİ BİR ARAZİ KA­

MERASIDIR. 3 4 * 3 4 * I9 MM BOYUTUNDAKİ KAME­ RA ?O XI7M M B Ü ­ YÜKLÜĞÜNDE FOTOĞRAF ÇEKEBİLİR. B U K A M E R A KİBRİT ÇÖPLERİNDEN VE PİRİNÇ MALZEME K U LLA N ILA R A K I989 YIUNDA ASCDT'TA WILLIAM P0CKLIN3. TON TARAFINDAN İMAL EDİLDİ.

Çizen: DICK MILLINGTON

£ - N BÜYÜK VE EN PAHALI ENDÜSTRİ

K A M E R A S I 2 7 TON AĞIRLIĞINDA BiR ROLLS ROYCE KAMERADIR. ©66 YILINDA SATIŞA ÇI­ KARILMIŞTI . G Ü N Ü M Ü ZD E BF’C C GRAPHICS LTV . Ş İ R K E . TİN İN ALALI OLAN BU KAMERANIN YÜKSEKLİĞİ 2.69 M GENİŞLİĞİ 2 .F M VE LENSLERİ.

BULBVİACA

Dünkü çö zü m

Soldan sağa

1- Değerli ve mühim say­ mak (iki kelime), 2- Anla­ yışlı ve zeki... Bitkilerden çı­ karılan kokulu ve uçucu sı­ vı, 3- Tavır... Sözde kalma­ yıp gerçekleşen, yapılan İş... Bir geyik cinsi, 4- Bir şeyin “ne” olduğu (mahi­ yet)... öğretmenin öğrenci­ lere sınıfta verdiği bilgi, 5- Sâfi... Tavana yakın küçük pencere... İlaç, 6- İtalya'da bir ırmak... Satranç taşla­ rından biri, 7- İsim ... Bahçe­ lerde kafes biçiminde yapı­ lan süslü çardak, 8- Elbise­ lerin üstüne giyilen, önü açık bir üstlük... Bir şeyin yerine başka bir şeyi koy­

ma veya kullanma, 9- Seç­ kin... N eşeli... Uğur sayılır, 10- Çatı veya dam ... Bir de­ niz kuşu... Bir olumsuzluk eki.

Yukarıdan aşağıya |

1- İhtimam ve İtina... Alırt- yazısı, 2- Sebep... Bir yağış, 3- Bir çeşit büyük II... Doku teli, 4- MIsterTn kısa yazılı­ şı... inanç, 5- Uygunluk (es­ ki dil)... Bazı sazlarda kalın se s veren tel, 6- Ereğli Kö­ mür İşletmeleri'nl sim gele­ yen harfler... Hoşlanarak bakma ve seyretm e, 7- Yö­ netim... Erkek, 8- Allah ka­ tında bulunan ruhani var­ lıkların her biri... Açıkyü- rekll, güvenilir kim se (ka­

lender), 9- Notada durakla­ ma zam anı... Çabuk üzü­ len, merhametli (rikkat sa ­ hibi), 10- Bir ilim iz... Belli ve açık (eski dil), 11- Neon gazının sim gesi... Bir işye­ rinde çalışan insanların her biri, 12- Bollaşıp genişle­ m e... Bir göz rengi.

(2)

19 Ekim 1991 C u m artesi

13

Uzay, uçsuz bucaksız... V e çok çeşitli araştırm alara a ç , açık

i l i l # ! İ Ü .

S

E

L

M A

T Ü K E L

PİİNFÇ'İ İ7I CD|fCfc|

P ro f-D r - M u a m m e r D ize r, bu d ü rb ü n ü n a rd ın d a t a m 4 5 y ılı g eçir-

UUIlCv

I lU LC im m

d i. B o ğ az'm ce n n e ti a n d ır a n v e d o ğ a n ın b ü tü n g ü ze lliğ in in s e r g i­ len diğ i K a n d illi s ır t la r ın d a , g ü n e ş fiz iğ i ile ilg ili ç a lış m a v e a r a ş t ır m a la r ın ı y o ğ u n la ştırd ı.

n

AY A GİDEN

BAYRAĞIMIZ

İşte bu b a y ra k , Ay'a ilk giden A m erik a lı a stro n o t Neil A rm stron g 'u n g ötürüp g etird iğ i T ü rk B ayrağ ı. A m e rik a lı a stro n o t, d a h a so n ra , y u k a rıd a k i ko m po zisyo nu

y a p a ra k çe k tiğ i bu fo to ğ ra fı. C u m h u rb a şk a n ı F a h ri K o ru tü rk 'e hediye e tti. K o ru tü rk de bu değerli a rm a ğ a n ı, "Onun yeri b u ra sıd ır” diye

R asathane'ye v e rd i.

S A Z L A R LA G Ü N EŞ SAATİ

rakları arasında, güneş saatleri yapm ak da yer alıyor. Sazlarla yaptığı güneş saatlerinin şaşm adığını, yatay düzlem üzerindeki gölge doğrultusu ile saati tayin ettiğini söylüyor.

M M

Kandilli Rasathanesi

EN

eski bilimsel

kuruluşlarımızdan biri olan

Kandilli Rasathanesi

Ve D eprem Araştırma

Enstitüsü,

1911 yılının

1 Temmuz günü, Vaniköy

- Kandilli arasındaki

İcadiye Tepesinde

kuruldu. Rasathanenin

kurulması için,

Fatin

Hoca

(Gökmen)

görevlendirildi. 5 0 0 altın

lira ödenekle işe başlandı.

Fatin

Hoca, ilk iş olarak

Fransa'dan meteoroloji

gözlemleri için gerekli

aletleri getirdi. Rasathane,

ilk çalışma ve rasatlan,

Fatin

Hoca

başkanlığındaki 5 kişilik

kadrosu ile yaptı. İcadiye

Tepesindeki Boğazlar

Komutanlığına ait bir

topçu birliği binası ile.

İstanbul Belediyesine ait

yangın haber verme kulesi

ve iki ufak oda,

Rasathanenin çekirdiğini

oluşturdu. Sonra

Rasathane genişletildi.

Başlangıçta adı

Rasathane- i Amire

olan Rasathane, daha

sonra, Kandilli

Rasathanesi, Astronomi

ve Jeofizik adını aldı.

Gelişimini Cumhuriyet

döneminde yapan ve en

son 10 yıl içinde büyük

aşamalar gösteren,

dünyanın sayılı

merkezlerinden biri haline

gelen kurumda, geniş

kapsamlı uzay ve yer

bilimleri çalışmalan

yapılıyor. Rasathane,

bugün, gelişen teknolojiye

ayak uydurarak, en

m odem cihazlarla

donatılmış bulunuyor. 140

kişinin çalıştığı bu gözlem

ve araştırma kurumunda,

güneş fiziği çalışmalannm

yanı sıra, yurt çapında

kurulan deprem

merkezleri ile deprem

kayıt ve saptamalan

yapılıyor. Çok çeşitli uzay

çalışma ve araştırmaları

Rasathanenin uğraş

alanları içinde yer alıyor.

Dünyanın manyetik yapısı,

boğaz sularının yükselip

alçalması gözleniyor,

nedenleri araştınlıyor.

Kayaların yaşlan

belirleniyor.

Rasathane, 1982

yılından beri Boğaziçi

Üniversitesine bağlı

olarak çalışmalarını

sürdürüyor.

ZAY ve uzayın incelenm esi, en sade va­

tandaşından, en sorumlu devlet

adam larına kadar herkesin ilgi merke­ z i...

"Uzayda ne oluyor?... Uzay nasıl gözleni­ yor?...

Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün

Kandilli Rasathane­ s in i ziyaretini, Prof. D r. Muammer Dizer, "İlk Cumhurbaşkanı ziyareti" olarak şöyle anlatıyor:

"Fatin Hoca emekliye ayrılacaktı. Biliyorsunuz Rasat­ hane 1911 yılında Fatin Hoca tarafın­ dan kurulmuştur. Cumhurbaşkanı İs­ met İnönü, Fatin Ho- ca'ya hizmetlerine karşı teşekkür etmek, emekliliği için 'G üle güle' demek ve çalış­ maları yerinde izle­ mek için Rasatha­ ne'ye geldi. Fatin Ho­ camız, medrese eğiti­ mi görmüş, matema­ tiğe büyük ilgisi olan ve sonra üniversite eğitimini tamamlayıp üniversiteye hoca olan çok değerli bir büyüğümüzdü. O zi­ yaret günü, Cumhur­ başkanı İsmet İnönü, Fatin Hoca ile Rasat- hane'yi bir baştan bir başa gezdi. Her şeyi ile çok yakından ilgi­ lendi. İnönü, Rasat- hane'yi bilinçle ge­ zen kişilerden biriydi. Çünkü onun bilime karşı büyük bir me­ rak ve ilgisi vardı."

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün ziyaretin­ den tam 11 yıl sonra, Kandilli Rasathanesi ikinci bir cumhurbaşkanının ziyaretini yaşar. Üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar, 1955 yılında Ra­ sathane'ye gelir. O günü ve bu ziyareti Prof. Dr.

Muammer Dizer şöyle anım sıyor:

"Cumhurbaşkanı Rasathane'yi şezerken, biz de yanındaydık. O na bilgiler veriyorduk. Bir­ den bizlere dönerek, 'H epiniz lise mezunu mu­ sunuz?' diye sordu. Bu soru karşısında bizler so­ ğuk bir duşla yıkanmış gibi olduk. Kendisine,

'H epim iz üniversite m ezunuyuz' dedik.

K

orutürkten

g e l e n

DEĞERLİ ARMAĞAN

Kandilli Rasathanesini ziya­ ret eden üçüncü Cumhurbaşkanı

Fahri Korutürk oldu. Muammer

H oca'yı dinliyoruz:

"Cumhurbaşkanı Fahri Ko­ rutürk, bütün servisleri gezdi. Bilgiler aldı. Dikkatle dinledi. Hepimize en iyi dileklerde bu­ lunarak ayrıldı. Şimdi burada, onunla ilgili ve bizi çok mutlu eden bir anıyı nakletmek istiyo­ rum. Cumhurbaşkanı Korutürk, bizden sonra Denizcilik Yüksek Okulu'na gitti. O rayı da, bir baştan bir başa dolaşmış. Orada gördükleri kendisini fazla memnun etmemiş olmalı ki, gö­ revlileri, 'G id in de bir avuç gencin Kandilli Ra­ sathanesinde neler yaptıklarını görün' diye uyarmış. Bizimle ilgili bu sözler, bize nakledil­ diği zaman, bizler çok mutlu insanlar olduk..."

Rasathane'de gördüklerinden, oradaki çalış­ malardan çok memnun kalan Fahri Korutürk,

bu- memnuniyetini Rasathane'ye özel olarak gönderdiği bir armağanla göstermiş. Bu armağa­ nın öyküsü, Prof.D izer'in anlatım ı ile şöyle:

.1

Uzay, araştırmaları bitmek tükenmek bilmeyen bir

alan. Yeryüzünde yaşamın kaynağı olan Güneş'in

özellikleri bile tam olarak bilinmiyor. Kandilli

Rasathanesinde 140 bilim adamı deprem

gözlemleri yanında uzayın derinliklerini inceliyor.

"Cumhurbaşkanı Korutürk'ün armağanı çok özel, çok müstesna bir fotoğraftı. Ay'a ilk giden Amerikalı astronot, yanında götürdüğü Türk Bayrağı ile Ay'ın fotoğrafını yan yana koyup çekmişti. Ay'a gidip gelen Türk Bayrağı'nı Ay'ın fotoğrafı ile gösteren bu resim, Amerikalı astro­ not tarafından Cumhurbaşkanı Fahri Koru­ türk'e bizzat hediye edilmişti. Fahri Korutürk, kendisine verilmiş olan bu fotoğrafı,

Rasatha-doktora çalışmasına orada başladım. Güneş le­ kelerinin özelliklerini araştırdım. Güneş üzerin­ deki lekelerin değişim tarihlerinin aynı güne rastladığını buldum. Bu, o zamana kadar bilin­ miyordu. Buluşum, Dünya literatürüne geçti ve astronomi kitaplarında yer aldı. Daha sonra, Fransız bursuyla gittiğim Paris'te, iki büyük ra­ sathanede çalıştım. Çalışmalarım Fransız

Aka-ne'yi ziyaretinden sonra bize aktarmaya karar vermiş. 1977 yılında düzenlediğimiz bir pozyumun arifesinde genel sekreteri B< ken'le, bu değerli armağanı bize gönderdi. Ha­ len müzemizde bulunan bu fotoğraf, şimdiye kadar Rasathane'nin almış olduğu en değerli armağandır."

G

ü n e ş

,

s i r l a r i

ç o k

AZ BİLİNEN BİR YILDIZ

U zay, uçsuz bucaksız... Ve | çok çeşitli araştırm alara aç ve

açık.

Bu araştırm alar, bilim adamı­ nın uzm anlığı ile de sın ırlı... Ö r­ neğin, Muammer Hoca'nın ça­ lışma alanı Güneş Fiziği ile ilgili. Kendisi, Kandilli Rasathanesinde başlattığı bu araştırm aları şöyle tanıtıyor:

"Rasathane'ye girdiğim günden itibaren bü­ tün amacım, orada Batı düzeyinde araştırmalar yapılmasını gerçekleştirmekti. Bunun için ilk

demileri Dergisi nde yayınlandı. Güneş'in etra­ fını çeviren saçakların özelliklerini ve hayat se­ rüvenlerini ortaya çıkardım. Daha sonra İngil­ tere'ye gidip Londra Rasathanesinde çalıştım. Orada yaptığım araştırmalar, İngiltere'deki der­ gilerde yayınlandı. 1970 yılında Rasathane Mü- aürlüğü'ne atandım. Bu aa bana, orada her ko­ nuda atılımlar yapma olanağını sağladı. Bugün Rasathane çok çeşitli enstitüleri, araştırmaları, buluşları ile dünyanın en önemli rasat merkez­ lerinden ve bilimsel araştırma kurumlarından biri haline gelmiştir. Bu benim için gurur verici bir olaydır."

Prof. Dizer'in G üneş'le ilgili önemli buluşla­ rının hepsi bütün dünyada kabul görüp, yayın­ landı. Kendisine göre Güneş, astrofizikte çok önemli bir laboratuvar. Ve Güneş, sırları çok az bilinen m ilyonlarca yıldızdan biri.

Bugün yeryüzü ve gökyüzünün sırlarının araştırıldığı Kandilli Rasathanesi, en modern c i­ hazlarla donatılm ış. Modern ve hassas sismog­ raflarla depremler kaydediliyor, Güneş izleniyor. 140 personeli ile her türlü uzay çalışm aları yapı­ lıyor.

Prof.Dr. Muammer Dizer, 80'inci kuruluş yıldönümünü tamamlayan Rasathane'yi, dünya­

nın sayılı m erkezlerinden biri haline getirmek için var gücüyle çalışm ış.

Eşi Prof. D r. Atıfe Dizer'in belirttiğine göre, Rasathane, onun ikinci değil, birinci e vi, yuvası olmuş daim a. G üneş'in, yıld ızların , uzayın ince­ lendiği bu kurum un, soluk alıp veren, yeşeren

ve yaşayan bir yuvaya dönüşmesini sağlamış. Tarihi binaların ve yapıların ağaçlandırılıp, çi- çeklendirilm esini üstlenmiş. Bunları anlatırken,

"Rasathane'de ağacından çiçeğine, balığına ka­ dar hepsini ben yaptım. Yurt dışındaki ziyaret­ lerimden elim çiçek ve ağaç fideleri ile dön­ düm. Hepsini ellerimle diktim" diyor.

O , şimdi çalışm alarını evinde sürdürüyor. Ye­ ni kitaplar yazıyor. Bir ömür verdiği rasathanesi için , "Koptum gibi görünüyorum ama, aklım orada. Oradan kopmam kolay değil. Zaman za­ man gidiyorum. Bütün dileğim, Rasathane'nin gelişmesini sürdürmesidir" diye konuşuyor.

V

e

DE 39 YILLIK MUTLU

BİR EVLİLİK______________

İstanbul Üniversitesi Fen Fa- j kültesi'nde tanışıp Fransız Hükü­ m etinden ayrı ayrı burs alıp git­ tikleri Paris'te e vlilik kararı alan

D izer çiftinin, 39 yılı geride bı­ rakan mutlu bir e vlilikleri var. Bu mutluluğun sırrını Prof. Dr.

Atıfe Dizer şu sözlerle dile getiriyor:

"Benim alanım paleontoloji... Eşim gökyüzü ile ben de yeraltı ile uğraştım durmadan. Yeral- tındaki yapı ve değerleri araştırıp, ortaya çıkar­ maya çalıştım. İkimiz de çalışmayı çok seviyo­ ruz. Boş kalıp tartışacak zamanı bulamadık. Birbirimize anlayışla destek olduk. Şimdi artık ben de emekliyim. Ben da çalışmalarımı evde sürdürüyorum."

BİTTİ

-Çizgilerle hayattan rekorlar

GUINNESS

R e k o r a u l a ş m a k

O T A N D A R D BİR

A C A B A İÇ.İN EN YÜKSEK HIZ SA A TTE

3 2 5 KİLOMETREDİR. LAMB0R6HINI DtABLO M A R KA ARABANIN BU KADAR BÜYÜK. HIZ YAPMASI 5 729 CC VI2 MOTORUNDAN VE SADECE 0.3I’LIK DİRENCİNDEN KAY­ NAKLANIYOR. »UZ Ü S TÜ N D E YAPILAN EN BÜYÜK HIZ S A A TTE 399 KİLOMETRE.

SAMMY M/LLER OKSİJENLE CALI ÇAN ARACI l'Ş ŞUBAT I98I'DE

ABD. N EW YORK' TA GEORGE GÖLÜ ÜZERİNDE BU HIZA ULAŞTI. ____NSADAKl DENİZ SEVİYESİN­ DEN EN FAZLA YÜKSEKLİKTE KU­ RULAN BENZİN İSTASYONU HİN­ DİSTAN'DA LEH LADAKH'DA DENİZ SEVİYESİNDEN 3 3 İN 6S8M.VÜK.

B U L M A G A

Dünkü çö zü m

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

Soldan sağa

T Karasevda... Bir konut çeşidi, 2- Saygı görme (presti))... En çok, 3- Sazın en İnce teli... Fiyat indiri­ mi, 4- Bir renk... Yırtıcı bir hay­ van... Külhanbeyi bağırması, 5- Edebiyatta manzum olmayan ya­ zı, düz yazı... inek, manda gibi bü­ yükbaş hayvanlara verilen ortak ad... İlaç, 6- Haberleşme örgütü­ müzü simgeleyen harfler... Utan­ ma... Birbirine dikey olan doğru­ lardan oluşmuş, 7- İskambilde birliye verilen bir ad... Bir deniz İsmi... Göz (eski dil), 8- Deniz yo- sunlanndan çıkarılan bir tür Jela­ tin (agaragar)... Avcıların av bek­ lemek için taş yığınlanrıdan yap­ tıkları pusu, 9- Mukavemet.. Ö r dek (halk dili), 10- Legal (yasal)...

Afrika'da bir ülke.

Yukarıdan aşağıya- ]

1- Gazete, dergi gibi yayınlarda sayfa düzeni, 2- Fiyat yaftası... Naz ve işve, 3- Bir çalgı... Yakın tarihte bir Sovyet devlet adamı, 4- Su... Matematikte “3,1416” sayısı­ nın adı... Cevap gerektiren söz, 5- insanın yaratılıştan gelen yapısı... Kadın (eski dil), 6- Açık saman rengi... Bir nota... Nikelin simgesi, 7- Ad ve ün... Ekonomik, toplum­ sal veya siyasal nedenlerle birey­ sel ya da toplu olarak bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim ye­ rinden başka bir yerleşim merke­ zine güme İşi, 8- Karadeniz'in bir kısım halkına verilen ad... Arabis­ tan Yanmadası'nın güneyindeki körfezin ismi, 9- İzin almış olan...

Çocuk oyunlarında arkadaşlarına karşı tek başına oynayan çocuk, 10- Karışık renkli... Buhar makine­ lerinde, kalorifer tesisatında su­ yun kaynatıldığı kapalı kap, 11- Belirtl... Bir sayı, 12- Besinlerde bulunan ve yoklukları çeşitli has­ talıklara yol açan maddelerin or­ tak adı... Küçük mağara.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Meslek Yüksek Okulları İçin Araştırma Yöntem ve Teknikleri (2.Baskı).. Meslek Yüksek Okulları İçin Araştırma Yöntem ve Teknikleri

• Ancak bu desende aynı grup eşit zaman aralıkları ve yansız seçimle belirlenen bir sırada, deney ve kontrol grubu olarak kullanılır ve her uygulamadan sonra,

 Niteliklerin, olayların zamana bağlı nasıl değişip geliştiğini betimleme amacı taşıyan tarama araştırması türüdür.  Değişkenlerin zamana bağlı değişimleri

 Öğrencilerin yaşları, cinsiyetleri, sınıf düzeyleri ve karne notlarıyla, sosyal bilgiler dersi öğretimine karşı ilgi düzeyleri arasında anlamlı bir

Bilimsel Çalışmalar Esnasında Araştırmacıda Bulunması Gereken Bazı Önemli Özellikler.. • Açık Fikirlilik Bilim adamı kendi kendisine ve diğer insanlara karşı

 Burada eğitim biliminde bilgi üretmekten çok uygulamanın gelişmesi amaçlanır.. 2- Araştırma-Geliştirme (AR-GE)

Deneysel araştırmalar İlişkisel araştırmalar Survey araştırmaları Etnografik araştırmalar Tarihsel araştırmalar Aksiyon araştırmaları Meta analiz.. Temel ve Uygulamalı

Dicle Köy Enstitüsü’nün kurucu müdürlüğünü üstlenmiş olan Nazif Evren, illerin bütçelerine Milli Eğitim için konan ödenekten öğretmen maaşlarının bile