• Sonuç bulunamadı

Sınır kişilik bozukluğunda dürtüsel saldırganlık ve duygulanım dengesizliğinin psikofarmakolojisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sınır kişilik bozukluğunda dürtüsel saldırganlık ve duygulanım dengesizliğinin psikofarmakolojisi"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S›n›r Kiflilik Bozuklu¤unda Dürtüsel Sald›rganl›k

ve Duygulan›m Dengesizli¤inin

Psikofarmakolojisi*

R. Neslihan Ruganc›**

Bilkent Üniversitesi

⁄‹

Ψ

Ψ

Ψ

1976 Türk Psikoloji Yaz›lar› 2003, 6 (11-12)33-41 Özet

Bu yaz›da s›n›r kavram›n›n bir psikolojik bozukluk olarak ilk ortaya ç›k›fl sürecinden bu yana psikopatolojideki ne tür olgularla iliflkilendirildi¤ine k›saca de¤inilecek ve a¤›rl›kl› olarak konuyu anlamaya yönelik yap›lan son nörobiyolojik çal›flmalar aktar›lacakt›r. S›n›r kiflilik bozuklu¤unun bir kategorik bozukluk olarak de¤il, belirtiler düzeyinde ele al›nmas›, özellikle dürtüsel sald›rganl›k ve duygulan›m dengesizli¤i belirtilerinin nörobiyolojisi üzerinde durulcakt›r. Anahtar kelimeler: S›n›r kiflilik bozuklu¤u, dürtüsel sald›rganl›k, duygulan›m dengesizli¤i, duygu regülasyon sorunu, psikofarmakoloji

Psychopharmacology of Impulsive Aggression and Affective Instability in Borderline Personality Disorder

Abstract

In this paper initially, historical background of the psychopathological research since the appearance of borderline concept, and later, recent neurobiological studies related to the fact will be overviewed. Especially, recent trends analyzing impulsive aggression and affective instability symptoms of borderline personality disorder in neurobiological sense will be emphasized. Key words: Borderline personality disorder, impulsive aggression, affective instability, emotional dysregulation, psychopharmacology

(2)

S›n›r kiflilik bozuklu¤u (SKB), gerek ku-ramsal çerçevesinin çizilmesi için gösterilen çabalar, gerekse bu tan›ya sahip oldu¤u varsa-y›lan hastalarla tedavide karfl›lafl›lan güçlükler nedeniyle alanda çal›flan uzmanlar›n ilgisini çe-ken bir kavram olmufltur. SKB’yi do¤ru anla-ma, belirleme ve etkili müdahele yöntemlerini gelifltirme konusunda dikkate de¤er bir çaba sarfedildi¤i görülmektedir. Bu olgunun kavran-mas›nda zaman içinde niteliksel bir tak›m de¤i-fliklikler oldu¤u da gözlenmektedir. Bu ba¤lam-da psikopatolojideki eski paradigman›n ilk ola-rak s›n›r kavram›n›, hem nevrotik hem de baz› psikotik belirtiler gösteren, ancak egolar› nev-rotiklerden daha güçsüz, psikotiklerden ise da-ha fazla gerçeklikle ba¤lant› içinde olan ve on-lara k›yasla kendi yaflamlar›n› sürdürme yetisi-ne daha fazla sahip olan hastalar için kullanm›fl oldu¤u gözlenmektedir. Dolay›s›yla, s›n›rda hastalar, iki hastal›k tan›s›n›n s›n›r›nda bir yer-de, her iki taraf›n da özelliklerini tafl›yan, ancak farkl› nitelik gösteren bir hasta grubudur. Bu ba¤lamda, ilk kez psikanalist Stern’in (1938) bir grup hastas›na s›n›rda nevroz tan›s› koydu-¤unu görmekteyiz (aktaran Linehan, 1993).

Daha sonra, söz konusu hastalar›n özellikle-rini, geliflen tan› sistemleri taraf›ndan belirlen-mifl belli tan› gruplar›yla iliflkilendirmeye çal›-flan araflt›rmalara rastl›yoruz. DSM gibi geliflen tan› sistemleriyle birlikte biyolojik yönelimli Stone’un (1980, 1981, aktaran Linehan, 1993) s›n›rda hastalar› en hafiften en fliddetliye uza-nan 3 uzam üzerinde bulunabilen, 3 ayr› bozuk-lu¤un alt tipleri olarak tan›mlad›¤›n› görüyoruz: 1- Duygulan›m bozuklu¤u ile iliflkili olan alt tip.

2- fiizofreni ile iliflkili olan alt tip.

3- Organik beyin bozuklu¤u ile iliflkili olan alt tip.

‹‹llkk NNeessiill AArraaflfltt››rrmmaallaarr

Yaklafl›k 1970’lerin sonunda bafllayan 15 y›ll›k bir süreç içinde DSM’nin Eksen-I bozuk-luklar› ile kiflilik bozukbozuk-luklar›n› ya da s›n›r kifli-lik bozuklu¤unu benzer biçimde karfl›laflt›ran pek çok çal›flma bulunmaktad›r. Bu çal›flmala-r›n bir k›sm› Eksen-I’in düflünce bozukluklar›, s›ras›yla flizofreni, flizoafektif psikoz, atipik psikoz, ile SKB’nin iliflkisini (Gunderson ve ark., 1975, 1979; Shultz ve ark., 1989; Adruna-lis ve ark., 1982; Mitsuda ve Fukuda, 1974); bir k›sm› Eksen-I’in Bipolar II ya da siklotimik bozukluklar ile SKB’nin karfl›laflt›r›lmas›n› (Akiskal, 1981; Akiskal ve ark., 1985; Caroll ve ark., 1981; Pope ve ark., 1983; Schultz ve ark., 1989); di¤er bir k›sm› ise SKB ve epilep-sinin iliflkisini araflt›rmaktad›r (Adrunalis ve ark., 1981; Cornelius ve ark., 1986; Cowdry ve ark., 1985; Cowdry ve Pickar, 1986; Fenwick, 1981). Bu ilk nesil araflt›rmalar Eksen-I tan› kategorileri ile SKB’nin benzerliklerini ve farkl›l›klar›n› araflt›ran, SKB’yi kategorik bir yaklafl›mla ele alan çal›flmalard›r (aktaran De la Fuente ve ark., 1997; Gurvits, Koenigsberg ve Siever, 2000; Linehan 1993; Silk, 2000). An-cak, halen daha SKB’nin flizofreniye benzer bir düflünce bozuklu¤u mu yoksa duygulan›m bo-zukluklar›na yak›n bir durum mu oldu¤unu araflt›rma çabalar› sürmesine karfl›n, sonuçlar SKB’nin, komflusu oldu¤u düflünülen Eksen-I tan› gruplar›n›n atipik bir göstergesi oldu¤una dair net bir sonuç vermemektedirler. Sonralar›, görgül sonuçlar, iddialar› kan›tlayacak yeterli-likte olmasa da Akiskal, Mc Glashan ve Schulz gibi baz› araflt›rmac›lar›n s›n›r sendromunun öncelikle duygulan›m bozuklu¤u uzam›nda yer ald›¤› konusunda daha ›srarl› olduklar›n› gör-mekteyiz (aktaran Linehan, 1993; Henry ve ark., 2001).

(3)

Ancak, baz› biyolojik göstergelere, örne¤in deksamatazon bask›lama testi ya da REM uyku döneminin bafllama zaman›na iliflkin çal›flma-larda elde edilen bulgulara göre SKB hastalar›-n›n, özellikle majör depresyon gibi duygulan›m bozuklu¤u hastalar›ndan farkl› bulgular verdik-leri tespit edilmifltir (aktaran Silk, 2000). Gör-gül çal›flmalar duygulan›m bozukluklar› ile SKB’nin, birbirine neden olmas› ya da, benzer geliflimsel özelliklere sahip olmas› ya da birbi-rinin de¤iflik görünüflleri olmas›ndan çok, ko-morbid olduklar›na dair bulgu vermektedir (Henry ve ark., 2001).

‹‹kkiinnccii NNeessiill AArraaflfltt››rrmmaallaarr

Son dönemlerde, daha eklektik olan DSM IV (1994) tan› kriterlerinin yaklafl›m› do¤rultu-sunda, SKB’yi daha sendromal bir bak›flla ele alan, kategorik olmayan ikinci nesil araflt›rma-lar dikkati çekmektedir. Bu yaklafl›mda SKB’nin bir sendromal bozukluk olarak 4 alan-da tan›mland›¤›n› görüyoruz: 1) Biliflsel-alg›sal belirtiler, 2) duygulan›m dengesizli¤i, 3) dürtü-sel-davran›flsal kontrolsüzlük ve 4) kiflileraras› patoloji. Colinger, Svrakic ve Pryzbeck (1993) ile Siever ve Davis’in (1991) çal›flmalar›, bu ikinci nesil araflt›rmalara örnek verilebilecek, SKB hastalar›nda biliflsel bozukluklar, duygu-lan›m dengesizli¤i, dürtüsel sald›rganl›k ve kro-nik kayg›y› inceleyen çal›flmalard›r (aktaran, Silk, 2000). Son y›llarda belirtilere odaklana-rak yap›lan bu çal›flmalarda, SKB hastalar›nda daha çok, k›smen genetik olan iki belirtinin, dürtüsel sald›rganl›¤›n ve duygulan›m denge-sizli¤inin bir arada birbirleriyle etkileflerek va-roldu¤u ve erken dönem travmatik yaflant›lar›n süregelen biyolojik sonuçlar›n›n beden kimyas› üzerine yapt›¤› katk›lar›n da bu iki boyutun et-kilefliminin sonuçlar›n› artt›r›c› ara faktör

oldu-¤u üzerinde durulmaktad›r (Gurvits ve ark., 2000; Henry ve ark., 2001).

Birbiriyle iliflkili bu iki belirtinin, dürtüsel sald›rganl›k ile duygulan›m dengesizli¤inin analiz edilmesine ve ikinci nesil araflt›rmalara örnek oluflturan yeni bir çal›flma ise kategorik olmasa da, belirtiler düzeyinde Bipolar II ve SKB’nin baz› benzerliklerinin araflt›rmac›lar›n halen dikkatini çekti¤ine de iflaret etmektedir. Henry ve arkadafllar›na (2001) ait olan söz ko-nusu çal›flmada, dürtüsel sald›rganl›k ve duygu-lan›m dengesizli¤i aç›s›ndan Bipolar II ve SKB hastalar›n›n benzerlikleri ve farkl›l›klar› araflt›-r›lm›flt›r. Sonuçta, Bipolar II hastalar›nda ve SKB hastalar›nda duygulan›m bozuklu¤unun ortak bir özellik oldu¤u ancak, dürtüsel sald›r-ganl›¤›n SKB’ye özgü oldu¤u bulunmufltur. Bulgular, duygulan›m bozuklu¤unun her iki bo-zuklukta da baz› ortak nörobiyolojik temelleri-nin olabilece¤ini, yine de duygulan›m bozuklu-¤unun SKB’de daha çok dürtüsel sald›rganl›kla iliflkilendi¤ini, öte yandan, Bipolar II hastalar›-n›n daha çok depresyon ve coflku aras›nda gidip geldi¤ini göstermektedir. Bu da, iki hasta gru-buna ait olan nörobiyolojik temelin farkl› ola-ca¤›na dair bir bilgi vermektedir. Ayn› zaman-da bu çal›flma, sonuçlar› aç›s›nzaman-dan, SKB’nin Bipolar bozuklu¤un bir alt tipi oldu¤unun tersi-ne bir kan›t, öte yandan ise, SKB’nin, Bipolar bozuklu¤undan mizaç aç›s›ndan farkl› özellik-leri oldu¤una iliflkin destekleyici bir veri olufl-turmaktad›r.

Silk de (2000), SKB ve Bipolar hastalar›n›n duygulan›m dengesizli¤i belirtilerini karfl›lafl-t›rm›fl ve 3 farkl›l›k ileri sürmüfltür: SKB hasta-lar›nda, Bipolar hastalar›na oranla; 1) duygu-lan›m çok daha h›zl› de¤iflmekte, 2) herhangi bir duygu durumu çok daha k›sa, ancak çok da-ha derin ve fliddetli yaflanmakta ve 3)

(4)

duygu-lan›m çok daha tepkisel yaflanmakta, di¤erleri-nin fark etmekte zorland›¤› bir uyarana dahi yo-¤un olarak yan›t verilebilmektedir.

Pinto ve Akiskal da (1998), SKB ve duygu-lan›m bozukluklar›n› k›yaslayarak duyguduygu-lan›m dengesizli¤ini flöyle betimlemifllerdir:

Bu hastalardaki duygulan›m dengesizli¤i öyle fliddetlidir ki majör depresyon, Bipolar II ya da Bipolar I kriterini karfl›layacak uzunlukta, ne depresyon durumunda ne de uyar›lm›fll›k du-rumunda kalabilmektedirler (sf. 335).

Duygulan›m boyutunun Bipolar II ile farkl›-l›klar› üzerinde durulsa da hem duygulan›m dengesizli¤i hem de dürtüsel sald›rganl›k bafl-ka kiflilik bozukluklar›n›n benzer boyutlar›yla benzer özellikler gösterebilmektedir (s›ras›yla histrionik kiflilik bozuklu¤u ve antisosyal kifli-lik bozuklu¤u). Belirtilerin ayr› ayr› baflka has-tal›k gruplar›yla benzerlik göstermesinden çok iki boyutun, dürtüsel sald›rganl›k ile duygula-n›m dengesizli¤inin birarada bulunmas›n›n SKB’ye özgü ve bu bozuklu¤u belirleyici bir özellik oldu¤u ileri sürülmektedir.. Dürtüsel sald›rganl›k boyutunun kendine zarar verme, intihara e¤ilimli olma ya da kendini yaralama (Linehan’›n (1993), ‘parasuisidalite’ yaklafl›m› ile benzerdir) belirtilerine arac›l›k etti¤i ve duy-gulan›m dengesizli¤inin kimlik bozuklu¤u, kronik boflluk duygusu, dengesiz iliflkiler ve gerçek d›fl› terkedilme korkular› belirtilerine katk›da bulundu¤u ileri sürülmektedir (Gurvits ve ark., 2000). Duygulan›m dengesizli¤i ise genelde reddedilme, yaln›zl›k gibi afl›r› derece-de gerilim olarak yaflant›lanan, hayal k›r›kl›¤› yaratan bir durum taraf›ndan atefllenen ve geri-limin azalt›lmas› için kendini yaralama davra-n›fl›na kadar gidebilen bir süreçtir (Coid, 1993; Heirgetz, 1995, aktaran Stiglmayr, Shapiro, Stieglitz, Limberger ve Bohus, 2001).

‹‹kkiinnccii NNeessiill AArraaflfltt››rrmmaallaarr BBaa¤¤llaamm››nnddaakkii N

Nöörroobbiiyyoolloojjiikk YYaakkllaaflfl››mmllaarr

Soloff, Meltzer, Greer, Constantine ve Kelly (2000), dürtüsel sald›rganl›k ile duygulan›m dengesizli¤i belirtilerinin beyin bölgeleriyle iliflkisini afla¤›daki gibi aktarmaktad›rlar:

Beyinin orbital orta alan›, singulattaki ve an-terior temporal lobdaki limbik yap›lardan girdi-ler almaktad›r. Altta yatan kortikolimbik dola-fl›m›n üst yap›lar taraf›ndan bütünlefltirilmesi, duygu ve davran›fl regulasyonunda en öncül faktördür. Orbital orta alandaki lezyonlar (‘or-bitomedyal frontal sendrom’ gibi), di¤er bilifl-sel performansla ilgili ifllevler bir kenara konul-du¤unda, fliddetli duygulan›m ve dürtü denge-sizli¤i ile ilgilidir (sosyal olarak uygun olma-yan davran›fllar, dürtüsel sald›rganl›k, uyar›m aray›fl›, tedirginlik, duygu de¤iflkenli¤i ve kifli-likteki da¤›lma da buna dahildir) (sf. 545).

Ne tür nörobiyolojik faaliyetlerin duygula-n›m dengesizli¤i ve dürtüsel sald›rganl›kla ilifl-kili oldu¤unu daha detayl› olarak araflt›ran ve bu ba¤lamda SKB hastalar›na özgü varsay›mlar gelifltirmeye çal›flan araflt›rmalar afla¤›da söz konusu belirtilere ait bafll›klar alt›nda özetlen-mifltir.

D

Düürrttüüsseell SSaalldd››rrggaannll››kk.. Lucas ve arkadafllar› (1989), Schulz ve arkadafllar› (1993), Snyder ve arkadafllar› (1983) taraf›ndan ileri sürülen SKB hastalar›n›n beyinlerinde yap›sal bozukluk ol-du¤u varsay›mlar› (aktaran, De la Fuente ve ark., 1998), De la Fuente ve arkadafllar› (1997, 1998) taraf›ndan da yap›lan PET çal›flmalar› yoluyla do¤rulanm›flt›r. Bulgular do¤rultusun-da SKB hastalar›ndo¤rultusun-da baz› kortikal ve korteks al-t› metabolik bozukluklar saptanm›flal-t›r. Frontal lobda, prefrontal ve premotor bölgede gerçekli-¤in çarp›t›lmas›, kronik depersonalizasyon

(5)

duy-gusu ve dürtüselli¤in göstergesi olabilecek çift tarafl› metabolik faaliyetlerde azalma görül-müfltür. Bilindi¤i gibi, frontal korteks orta be-yindeki dorsal rafenin serotonerjik sinirlerinin ana kayna¤›n› oluflturmaktad›r. Dolay›s›yla, bu bulgular ayn› zamanda ileride de söz edece¤i-miz seretonerjik sistemin SKB’deki dürtüsel sald›rganl›kla iliflkili oldu¤unu gösteren bulgu-lara da (Brown ve ark., 1982, Coccaro ve ark., 1989, Hollander ve ark., 1994, aktaran De la Fuente ve ark., 1997) bir destek oluflturmakta-d›r.

De la Fuente ve arkadafllar›n›n (1997) yapt›¤› çal›flmaya göre, basal gangliya’da, ko-det ve lentiküler çekirdekte ve ayr›ca dopami-nin (DA) temel olarak ulaflt›¤› ventral straitum-da metabolik faaliyetlerde çift tarafl› olarak gö-receli bir azalma tespit edilmifltir.

Talamusda da ayr›ca tespit edilen metabolik faaliyetlerdeki çift tarafl› azalman›n söz konu-su prefrontal ve straital metabolik azalmayla iliflkili bir sonuç oldu¤u bulunmufltur.

Limbik alanda, limbi¤i korteks’e ba¤layan parçalardan biri olan singulat girusun ön bölü-münde de metabolik azalma saptanm›flt›r. Duy-gular›n motor planlamay› etkiledi¤i bu alanda, prefrontal ve straital metabolik azalmaya para-lel olarak görülen metabolik faaliyetlerdeki azalma, SKB’nin duygulan›mdan olumsuz etki-lenerek motor hareket kontrolünün bozulmas›y-la, bir baflka deyiflle, dürtüselli¤iyle iliflkilendi-rilmektedir. Tüm bu saptanan, frontal korteks, talamus ve basal gangliyadaki düflük glukoz metabolizmas›n›n birlikte ve ayr› ayr› flizofreni gibi baflka baz› psikiyatrik bozukluklarda da görülüyor olmas›ndan dolay› De la Fuente ve arkadafllar› (1997), konuyla ilgili SKB özelin-deki araflt›rmalara devam edilmesini önermek-tedirler.

‹leriki çal›flmalardan SKB’deki dürtüsel sal-d›rganl›¤›n serotonerjik sistemlerdeki faaliyet yetersizli¤i ile ya da yetersiz tepki ile iliflkili ol-du¤u konusunda veriler elde edilmifltir (Gurvits ve ark., 2000; Rinne, Westenberg, den Boer ve Van den Brink, 2000). Dürtüsel sald›rganl›k gösteren SKB hastalar›nda hücre zar›n›n al›fl-kanl›¤›n› olumsuz etkileyen düflük serum koles-terol düzeyi (New ve ark., 1999); serebrospinal s›v›s›nda düflük 5-HTIAA (Brown ve ark., 1982; Traskman ve ark., 1982, aktaran Soloff ve ark., 2000), PET’de görüntülenen frontal or-bital korteksdeki düflük serebral glukoz meta-bolizmas›; uygulanan fenfluramin sonucunda orbital frontal, komflu ventral ve singulat kor-teksdeki bulan›k tepki gibi bulgular buna örnek olarak verilebilir.

Soloff ve arkadafllar›n›n (2000) yapm›fl ol-duklar› yeni bir çal›flmada, bulan›k fenfluramin tepkisinin yeri de saptanm›flt›r. Dürtüsel sald›r-ganl›¤› olan SKB hastalar›nda d,1 fenfluramin uygulanmas› sonucunda prefrontal korteksde, özellikle orbital ve orta bölgede serotonerjik ifl-levde azalma gözlenmifltir. Bu bulgunun, SKB hastalar›ndaki ketlenmenin ortadan kalkmas›-n›n, dürtüselli¤in ve dürtüsel sald›rganl›¤›n bi-yolojik temelinin göstergesi oldu¤u düflünül-mektedir.

Ayr›ca, dürtüsel sald›rganl›kta düflük seroto-nin (5-HT) faaliyetiseroto-nin yan› s›ra, norepinefrin (NE) faaliyetindeki baz› sorunlar›n da rolü ol-du¤u iddia edilmektedir. Düflük 5-HT ve düflük NE faaliyetinin, kiflinin kendine yönelik sald›r-ganl›¤›yla, intihar davran›fl›yla; düflük 5-HT ve yüksek NE’nin ise d›fla yönelik sald›rganl›kla ba¤lant›l› oldu¤u iddia edilmektedir (Linnoila, 1983, aktaran Gurvits ve ark., 2000).

Dürtüsel sald›rganl›kla iliflkili görülen bir baflka nörotransmitter, Arginine Vosopressin

(6)

(AVP)’dir. Merkezi Sinir Sistemindeki AVP düzeyi, sald›rganl›k düzeyiyle do¤ru orant›l› ve 5-HT düzeyiyle ters orant›l›d›r. SKB hastalar›n-daki çal›flmalar dürtüsel sald›rganl›¤›n 5-HT ile iliflkisini net olarak ortaya koymaktad›r, böyle-likle SKB hastalar›nda görülen AVP’deki art›fl da artan sald›rganl›kta ara de¤iflken olarak, bir baflka deyiflle, sald›rganl›¤›n gittikçe artmas›n-da etkili oldu¤u ileri sürülmektedir (Ferris ve Dewille, 1994, aktaran Gurvits ve ark., 2000).

D

Duuyygguullaann››mm DDeennggeessiizzllii¤¤ii.. SKB’deki duy-gulan›m dengesizli¤i, duyduy-gulan›m bozuklu¤un-daki gibi kiflinin de¤iflen duygu durumuna ba¤-l› olan geçici bir yaflant› (daha önce de belirti-len deksametazon bask›lama testine major dep-resyon hastalar›n›n vermifl oldu¤u plasma kor-tizol düzeyi tepkisi gibi) olarak alg›lanmamak-tad›r. Tam tersi, daha uzun süreli, mizaca ba¤l› bir aç›klama üzerinde durulmaktad›r. Dolay›-s›yla, duygulan›m dengesizli¤ine iliflkin biyolo-jik temeller henüz dürtüsel sald›rganl›k kadar aç›kl›k kazanmam›fl olmas›na karfl›n kolinerjik sistemdeki bir tür bozukluk aç›klamalardan biri olarak ele al›nmaktad›r.. Pisostigmin ve disop-rofil florofosfat gibi kolinomimetik ilaçlar›n depresyon, mani hastalar›nda ve normallerde, depresyonu art›rd›¤› ya da depresyon yaratt›¤› ve ayn› zamanda depresyona çok benzer bir bi-çimde hipotalamik-pitüter-adrenal aks›nda de-¤iflime neden oldu¤u bulunmufltur. Dolay›s›yla, kolinerjik sistemle bire bir iliflkisi olan bu bul-gunun, bu sistemin mizaca ba¤l› duygulan›m-larla iliflkisine bir kan›t oluflturabilece¤i düflü-nülmüfltür. Kolinerjik hassasiyet, SKB hastala-r›n›n d›fl uyarana karfl› göstermifl oldu¤u afl›r› duyarl› depresif tepkilerine bir aç›klama olarak öne sürülmektedir (Gurvits ve ark., 2000; Ste-inberg ve ark., 1997). SteSte-inberg ve arkadafllar› (1997), SKB hastalar›n›n kendilerine

uygula-nan pisostigmine tepki olarak, kontrol grubuna oranla anlaml› düzeyde fazla hassasiyet, duygu-lan›mda gidip gelme ya da depresif tepki terdi¤ini bulmufllard›r. SKB hastalar›n›n gös-termifl oldu¤u kolinerjik depresif tepkinin bü-yüklü¤ü ile dengesiz iliflkiler, kronik boflluk duygusu, kimlik bocalamas› gibi duygulan›m dengesizli¤i ve mizaç özelliklerinin do¤ru orant›l› bir iliflkide oldu¤u, dürtüsel sald›rgan-l›kla ise benzer bir ba¤lant› olmad›¤› bulun-mufltur.

Duygulan›m dengesizli¤inin iliflkilendirildi-¤i bir baflka sistem de noradrenerjik sistemdir. Bilindi¤i gibi NE transmitter sistemi normal uyar›lmaya ve çevreye gösterilen normal ilgiye arac›l›k etmektedir. Böylelikle, NE sistemine ba¤l› bir sorun ile, duygulan›m dengesizli¤ine katk›s› oldu¤u bilinen afl›r› uyar›lm›fll›k, afl›r› tepki verme ve afl›r› huzursuzluk durumu ara-s›nda iliflki oldu¤u öne sürülmekte ve konuyla ilgili araflt›rmalar k›s›tl› olmakla birlikte, Gur-vits ve arkadafllar› (2000) taraf›ndan aktar›lan baz› çal›flmalarla bu varsay›m desteklenmekte-dir. NE post sinaptik faaliyetinin tepki verme düzeyi, NE agonisti olan klonidine ba¤l› olarak sal›nan büyüme hormonu düzeyindeki de¤iflim-le ölçüde¤iflim-lebilmektedir; dolay›s›yla, bu yaklafl›m temel al›narak yap›lan bir çal›flmada, çevresel uyaranlara afl›r› tepki verenlerin klonidin veril-mesi sonucunda büyüme hormonu sal›n›m›nda art›fl olanlar oldu¤u tespit edilmifltir (Leibowitz ve Klein, 1981, aktaran Schmahl, McGlashan ve Bremner, 2002). Benzeri bir baflka çal›flma-da çal›flma-da, klonidine ba¤l› olarak sal›nan büyüme hormonu düzeyinin normal kat›l›mc›lar ve SKB hastalar›ndaki afl›r› huzursuzluk belirtisiyle ilifl-kili oldu¤u, ancak depresyon hastalar›n›n afl›r› huzursuzlu¤u ile iliflkili olmad›¤› bulunmufltur (Coccaro ve ark., 1991, aktaran Schmahl ve

(7)

ark., 2002). Ayr›ca, NE’nin sal›nmas›n› sa¤la-yan ya da geri al›m›n› engelleyen dekstroamfe-tamin ile normal denekler üzerine yap›lan bir çal›flman›n sonuçlar›na göre NE’nin duygula-n›m dengesizli¤i ile iliflkili oldu¤u bulunmufl ve NE sisteminin afl›r› tepki vermesi nedeniyle SKB gibi kiflilik bozuklu¤u hastalar›n›n risk içeren davran›fllar sergiledi¤i, sürekli huzursuz-luk içinde olduklar› ve sözel sald›rganl›k gös-terdikleri iddia edilmifltir (Steinberg, Trestman ve Siever, 1994, aktaran Schmahl ve ark., 2002).

Yak›n zamanda, Herpetz ve arkadafllar› (2001), SKB hastalar› ile sinir görüntüleme l›flmas› gerçeklefltirmifl ve daha önceki baz› ça-l›flmalar›n sonuçlar›n› da dikkate alarak, rahat-s›z edici d›fl uyarana verilen afl›r› duyarl› tepki-nin biyolojik göstergesitepki-nin amigdalan›n afl›r› duyarl›l›¤› olabilece¤ini ileri sürmüfllerdir. Amigdala, bilgi iflleme sürecinin uyaran› h›zla bilgiye dönüfltürme aflamas›nda ifllev görmekte-dir, dolay›s›yla, SKB hastas›ndaki sorunun bu kiflilerin, bilgiyi ifllemledikten sonra, amigdala ifllevlerinin uyaran öncesi düzeye geri dönmesi-ne iliflkin bir bozukluk olabilece¤i ileri sürül-mektedir (ayr›ca bkz., Linehan, 1993). Ayr›ca, limbik sistem yap›lar›n›n duygulan›mla iliflkili oldu¤u bilinmektedir. Amigdala, yukar›da be-lirtildi¤i gibi, d›fl uyarana h›zl› tepki vermeyi sa¤larken, hipokampus bu tepkiyi organize etti-¤i bellek bilgileriyle besler. Bu korteks alt› ifl-levlere ek olarak, d›fl uyarana ve ona verilen tepki orta prefrontal kortikal yap›lar taraf›ndan bilinç düzeyine tafl›narak süreçten geçirilir ve anlamland›r›l›r (Aggleton ve ark., 1992; Lane ve ark., 1997; Reiman ve ark., 1997; Teasdale ve ark., 1999; Whalen ve ark., 1998, aktaran Herpetz ve ark., 2001; Damasio, 1994). Bu korteks ve korteks alt› yap›lar çoklu

geribildi-rim hatlar›yla birbirlerine ba¤l›d›rlar. Bu birbi-rine ba¤l› çoklu sistemin gücü içinde olabilecek görece bir dengesizlik, denge durumunda bir bozulmaya neden olabilmekte, bir baflka deyifl-le duygulan›m› düzendeyifl-leyen sistemdeki olumsuz bir de¤iflim, duygulan›mda dengesizli¤e yol açabilmektedir (Gurvits ve ark., 2000). SKB hastalar›yla yap›lan bir çal›flmada, hipokampus ve amigdalada bozukluk oldu¤u tespit edilmifl-tir (Bremner, 1999, aktaran Schmahl ve ark., 2002). Le Doux’un kuram›na göre bu bozulma-n›n nedeni, çocukluk döneminde yaflanan flid-detli travman›n hipokampuse ba¤l› olarak ifllev gören ifade edilebilir belle¤inin geliflmesinde sorun yaratmas›ndan dolay› önceden geliflen amigdalaya ba¤l› olarak ifllev gören duygusal bellek yaflant›lar›n›n ifade edilebilir bellek tara-f›ndan anlamland›r›lamamas› ve bütünlefltirile-memesi olarak aç›klanmaktad›r. Böylelikle uyaran karfl›s›nda duygusal bellekte olan biten-ler ifadeye dayal› belle¤i bask›layarak, bilinç düzeyine tafl›nmaks›z›n, do¤rudan tepki olarak ortaya ç›kmakta, bir baflka deyiflle, duygusal bellek harekete geçti¤i an do¤rudan davran›fla ya da bedensel duyuma dönüflmektedir (aktaran Corrigan, Davidson ve Heard, 2000). Bu faktö-rün SKB hastalar›nda duygulan›m dengesizli¤i-nin yan› s›ra dürtüsel sald›rganl›¤›n ve DSM-IV’de (1994) SKB’yi tan›mlayan hemen hemen tüm boyutlar›n geliflmesinde etken olabilece¤i de iddia edilmektedir (Corrigan ve ark., 2000).

Benzer biçimde, kiflinin gelifliminin erken dönemlerinde ›srarl› bir biçimde istismar ve/ve-ya ihmal edilmesinin, duygu düzenleyici bir ba¤lanma ortam›ndan yoksun b›rak›lmas›n›n beyin sap› ve söz konusu limbik sistemin yer al-d›¤› orta beyinde bozukluklara neden oldu¤u öne sürülmekte ve bu bozukluklar›n da hiperak-tivite, dürtüsel davran›fl, kayg› ve duygulan›m

(8)

dengesizli¤i ile iliflkili oldu¤u kan›tlanmakta-d›r (Balbernie, 2001).

SSoonn SSöözz

SKB’ye iliflkin çok boyutlu biyolojik arafl-t›rmalar›n gelecekteki çal›flmalar› yönlendirici nitelikte oldu¤u düflünülmektedir. Bu aflamada, SKB hastalar›ndaki dürtüsel sald›rganl›k ve duygulan›m dengesizli¤i üzerine yap›lan çal›fl-malar›n klinikçileri ayd›nlatacak önemli bulgu-lar› içerdi¤i göz ard› edilmemekle birlikte, daha kontrollü çal›flmalarla, her iki belirti grubunun SKB’ye özgü özelliklerini vurgulayan, ay›rde-dici geçerli¤i olan çal›flmalarla desteklenmesi-ne gereksinim oldu¤u bir gerçektir.

Biliflsel davran›flç› kurama yak›nl›¤› ile bili-nen Linehan (1993) biyososyal kuram›nda, SKB’yi temelde, do¤umundan itibaren kiflinin duygusal varoluflunu sürekli olarak red eden ifl-levsiz bir aile ortam› ile kiflinin biyolojisindeki regülasyon sorununun etkileflimi sonucunda ge-liflen duygu regülasyon bozuklu¤u olarak be-timlemektedir. Daha önce söz etmifl oldu¤u-muz gibi duygulan›m dengesizli¤ini aç›klayan limbik sistem bozukluklar›n›n nedeninin bu yok saymaya ba¤l› travma sonucu geliflebildi¤i varsay›lmaktad›r (Corrigan ve ark., 2000; Linehan, 1993). Linehan da, SKB’nin di¤er be-lirtilerinin bu duygu regülasyonundaki bozuk-lu¤un uzant›s› olarak geliflti¤ini ileri sürmekte-dir. Dolay›s›yla, klinikçinin öncelikli hedefinin, SKB hastalar›n›n duygusal varoluflunun do¤ru-lanmas› için gerekli ortam› haz›rlamak oldu¤u düflünülmektedir. Bu noktada duygulan›mlar› s›kl›kla dalgalanan, düflünce ve duygular› birbi-rine z›t uçlarda h›zla gidip gelebilen bu hastala-r›n yaflant›lahastala-r›n›n ne kadar güç oldu¤unun kav-ranmas› ve tedavinin uzunlu¤unun da göz önü-ne al›narak k›sa döönü-nem içinde

rahatlayabilme-lerinin bafllang›çtaki tek yolunun, psikoterapi-nin yan› s›ra etkili farmakolojik tedavi uygula-mas› oldu¤unun dikkate al›nuygula-mas› gerekti¤i dü-flünülmektedir.

Son y›llardaki bulgular, travman›n yaratt›¤› hasar›n tümüyle onar›lmas› beklenmemekle birlikte, hasta-terapist aras›ndaki gelifltirici ilifl-kisel atmosferin nöronlar aras› ba¤lant›lar› de-¤ifltirebildi¤ini, bu ifllevsel de¤iflimin serebral korteksin yap›s›nda onar›c› baz› de¤ifliklikler yapabildini göstermektedir (Liggan ve Kay, 1999; Schore, 1994, 2001; Vaughan, 1997, aktaran Balbernie, 2001). Dolay›s›yla, uzun vadede de SKB hastas›n›n duygusal varolu-flunun do¤rulanma süreci, hasta-terapist ilifl-kisinin hastan›n geliflimini destekleyecek bir temele oturtulmas› ile mümkün olaca¤› düflünülmektedir.

K

Kaayynnaakkllaarr

American Psychiatric Association: Diagnostic and statistical manual of mental disorders, fourth ed. (DSM-IV) (1994). Amerikan Psikiyatri Birli¤inin izniyle, çev. Köro¤lu E. (1994). DSM-IV tan› ölçütleri baflvuru el kitab›. Ankara: Hekimler Yay›n Birli¤i.

Balbernie, R. (2001). Circuits and circumstances: The neurobio-logical consequences of early relationship experiences and how they shape later behavior [Elektronik ver-siyonu]. Journal of Child Psychotherapy, 27 (3), 237-255.

Corrigan, F. M., Davidson, A., & Heard, H. (2000). The role of dysregulated amygdalic emotion in borderline persoaity disorder [Elektronik versiyonu]. Medical Hypothesis, 54 (4), 574-579.

Damasio, A. R. (1994). Descartes’ error: Emotion, reason and the human brain; Çev. Atlamaz, B. (1999) Descartes’in yan›lg›s›: Duygu, ak›l, insan beyni. 2. Bas›m. Ca¤alo¤-lu, ‹stanbul: Bilim Dizisi, Varl›k Yay›nlar›.

De la Fuente, J. M., Goldman, S., Stanus, E., Vizuete, C., Morlan, I., Bobes, J., & Mendlewicz, J. (1997). Brain glucose metabolism in borderline personality disorder (Elektronik versiyonu]. Journal of Psychiatric Research, 31 (5), 531-541.

De la Fuente, J. M., Tugendhaft, P., & Mavroudakis, N. (1998). Electroencephalographic abnormalities in borderline

(9)

personality disorder [Elektronik versiyonu]. Psychiatry Research, 77, 131-138.

Gurvits, I. G., Koenigsberg, H. W., & Siever, L. J. (2000). Neurotransmitter dysfunction in patients with borderline personality disorder. The Psychiatric Clinics of North America, 23 (1), 27-40

Henry C., Mitropoulou V., New A. S., Koenigsberg H. W., Silverman J., & Siever L. J. (2001). Affective instability and impulsivity in borderline personality and bipolar II disorders: Similarities and differences [Elektronik vesionu]. Journal of Psychiatric Research, 35 (6), 307-312.

Herpertz, S. C., Dietrich, T. M., Wenning, B, Krings, T., Er-berich, S. G., Willmes, K., Thron, A., & Sass, H. (2001). Evidence of abnormal amygdala functioning in borderline personality disorder: A functional MRI study [Elektronik versiyonu]. Biological Psychiatry, 50 (4), 292-298.

Linehan, M. M. (1993). Cognitive-Behavioral treatment of borderline personality disorder. New York: The Guil-ford Press, A Division of GuilGuil-ford Publications, Inc.. New, S. A., Sevin, E. M., Mitropoulou, D. R., Novotny, S. L.,

Callahan, A., Tretsman R. L., & Siever, L. J. (1999). Serum cholesterol and impulsivity in personality disorders [Elektronik versiyonu]. Psychiatry Research, 85, 145-150.

Pinto, O. C., & Akiskal H. S. (1998). Lamotrigine as a promising approach to borderline personality: An open case series without concurrent DSM-IV major mood disorder [Elektronik versiyonu]. Journal of Affective Disorders, 51, 333-343.

Rinne, T., Westenberg, H. G., den Boer, J. A., & Van den Brink, W. (2000). Serotonergic blunting to meta-chlorophenylpiperazine (m-CPP) highly correlates with sustained childhood abuse in impulsive and autoaggressive female borderline patients [Elektronik versiyonu], Biological Psychiatry, 47 (6), 548-556. Schmahl, C. G., McGlashan, T. H., & Bremner, J. D. (2002)

Neurobiological correlates of borderline personality disorder. Psychopharmacological Bulletin, 36 (2), 69-87.

Silk, K. R. (2000). Overview of biological factors. The Psychiatric Clinics of North America, 23 (1), 61-76. Soloff, P. H., Meltzer, C. C., Greer, P. J., Constantine, D., &

Kelly, T. M. (2000). A fenfluramine-activated FDG-PET study of borderline personality disorder [Elektronik versiyonu], Society of Biological Psychiatry. 47, 540-547.

Steinberg, B. J., Trestman, R., Mitropoulou, V., Serby, M., Silverman, J., Coccaro, E., Weston, S., de Vegvar, M., & Siever, L. J. (1997) Depressive response to physostigmine challenge in borderline personality disorder patients [Elektronik versiyonu]. Neuropsycho pharmacology: Official Publication of the American College of Neuropsychopharmacology, 17 (4), 264-273. Stiglmayr, C. E., Shapiro, D. A., Stieglitz, R. D., Limberger, M. F., & Bohus, M. (2001). Experience of aversive tension and dissociation in female patients with borderline personality disorder-a controlled study [Elektronik versiyonu]. Journal of Psychiatric Research, 35, 111-118.

Referanslar

Benzer Belgeler

de¼geri at¬¸ s e¼gimi olarak dü¸ sünüldü¼günde hede…n yukar¬s¬na at¬¸ s yap¬ld¬¼g¬nda e¼gim dü¸ sürülerek tekrar at¬¸ s yap¬lmaktad¬r. Hede…n a¸ sa¼g¬na

Yani kendinizi onun yerine koya- caks›n›z, bencilli¤inizden silkinecek- siniz, sizin bir etiniz, kemi¤iniz oldu¤u gibi onun da bir eti, kemi¤i oldu¤unu, onun da

gezegen so¤uk bir cüce y›ld›z›n çev- resinde döndü¤ü için so¤uk bir geze- gendir bu yüzden burada so¤u¤a da- yan›kl› canl›lar yaflar.. Nefes al›p vermele-

Vazonun görün- medi¤ine dair tasvirin yap›ld›¤› hikâyeden sonra deneye kat›lanlar›n hastan›n baflucunda vazo olup olmad›¤›na dair verdikleri yan›t

Sonuç olarak, k›r›¤›n tipini do¤ru tan›mlayarak uy- gun yaklafl›m seçimi, asetabulum anatomisinin iyice anlafl›lmas› ve kullan›labilecek cerrahi

Günümüzde primer sinir onar›m›n›n mümkün ol- mad›¤› hastalarda, nöroliz veya sinir onar›m› sonra- s› alt› ay geçmesine ra¤men klinik ve elektromiyog-

Bu bölge bizden ›fl›k h›z›- na göre daha h›zl› uzaklaflt›¤› için, kay- naktan bize do¤ru gelmeye çal›flan ›fl›k, hiçbir zaman bize ulaflamayacakt›r.. Bu, yürüyen

Çünkü bu cerrahilerin tümü füzyon cerrahisi gerektirmekte ve yap›lan füzyonlar yaflam için gerekli ve çok önemli olan üst servikal eklemlerin