• Sonuç bulunamadı

Bugün Fener'deki Kadın Eserleri Kütüphanesi'ndeki ilginç bir gösteri var:bir Fener öyküsünde kadın

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bugün Fener'deki Kadın Eserleri Kütüphanesi'ndeki ilginç bir gösteri var:bir Fener öyküsünde kadın"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KULTUR-SANAT

Bugün Fener’deki Kadın Eserleri Kütüphanesi’nde ilginç bir gösteri var

Bir Fener öyküsünde kadııı

19. yüzyılda

İstanbul’da yaşamış

olan Aleksandra

Papadopulu’nun

öyküsünden

esinlenerek ressam

Figen Aydmtaşbaş’m

tasarladığı gösteriyi

tiyatro ve sinema

oyuncusu Füsun

Demirel sergileyecek.

LUDMÍLA

BEHRAMOĞLU

Figen Aydıntaşbaş Güzel Sa-

natiar Akademisi, Bedri Rahmi atölyesinden mezun olmuş, yıl­ lardır sergilediği resimlerindeki mekânlar ve izleyicinin iç dün­ yasını yakalayan atmosfer ilgi çekici. İzleyenin psikolojisini et­ kileyen bu resimler acaba ken­ di bilinmez dünyasının yansıma­ sı mı?

“Ben dışavurum etiketleriyle bir abartmaya ilgi duymuyo­ rum. Oysa her şey aslında bir dışavurum” diyen Figen Aydm-

taşbaş şubat boyunca AKM’de- ki karma sergide gördüğümüz resimlerinden sonra şimdi de bir performans gösterisi ile çıkıyor karşımıza.

Bugün Fener kıyısındaki o şi­ rin Bulgar kilisesinin yanındaki Kadın Eserleri Kütüphanesi’nde saat 18.00 ve 19.00’da sunula­ cak gösteri aslında 15 dakika sürdüğü halde iki seansta ger­ çekleştirilecek. Buna neden me­ kânın yeterince büyük olmama­ sı ve bir kerede ancak 50 kişi al­ ması.

— Bu tür bir gösteri düşün­ cesi nereden kaynaklandı?

— Bu tür çalışmalara hep il­ gi duydum. Yıllar önce Füsun

Demirel, Rafael Alberti’nin

bir oyununu çevirmişti. Hatır­ ladığım kadanyla bu oyun Pra- do Müzesi’ndeki bilinen bazı tabloların canlanan kahraman­ ları arasında geçiyordu. Boticel- li’nin “ tlkbaharı”ndan Venüs ve başkaları... Bunu binlerinin ”asıl değerlendirebileceğini hep

İM P

BELLEKSİZ BİR TOPLUM— Figen Aydıntaşbaş, kardeşi Füsun Demirel’in (yukanda) sergileyeceği “ Bir Fener Öyküsünde Kadın” adlı gösteriden söz ederken “ Haliç’teki hoyratça yıkımlara karşı bir tepkiyi de kapsıyor” diyor. Aydıntaşbaş, hızla

belleksiz bir topluma doğru gittiğimiz kanısında.

düşünmüşümdür. Türkiye’de deneysel çabalara ilgi az. Plas­ tik Sanatlar alanında bir ileti­ şimsizlik benimseniyor.

Herkül Millas’ın çevirdiği “ Özür” adlı öyküyü okuyunca - Aleksandra Papadopulu’nun

hoşlandım, ancak benim için tek başına güçlü bir dörtlü de­ ğildi. Ama Kadın Eserleri Ki- patlığı’nm tarihi mekânını gö­ rünce bu öykü başka bir boyut­ ta anlam kazandı ve başka bir oluşum içinde düşündüm. Yap­ tığımız çalışmada bir kadın fi­ gürü var. Öyküyü aktarmıyor, onun bir parçası olarak var İm­ ge ve nesne olarak o eski taş ya­ pıda. Daha fazlasını izleyiciye

bırakmak istiyorum.

Haliç’teki hoyratça yıkımlar­ dan pek çoklan gibi ben de acı duydum. Bu çalışma buna bir tepkiyi de kapsıyor. Hızla bel­ leksiz bir toplum oluyoruz. Hiç­ bir şeyin ve geçmişin hakkı ve­ rilmiyor. İstanbul’da yaşanmış­ lık neredeyse yok sayılıyor. De­ ğişik kültürlerin bir arada var olduğu bir İstanbul geçmişi var­ dı oysa -Belleği kazıyıp bunları gün ışığına çıkarmalı. Bunun yanı sıra bir sanatçının amatör yanının hep kalmasından yana­ yım. Bu deneme heyecanını kaybetmemek demek.

— Bu tür gösterilerin kökeni nerede?

— Bu tür gösteriler Dada ha­ reketinden sonra yapılagelir ol­ du. 1. Savaş’tan sonra 60’h yıl­ lardaki “ happeniag” leri hepi­ miz biliyoruz. “ Happening”ler- de olayın gelişimi kendi akışına bırakılıyordu. İzleyicilerin aktif katılımı vardı. Bir topluluk ey­ lemiydi ve daha net bir protes­ to durumu vardı. 70’lerden bu yana plastik sanatlarla uğraşan­ ların eylem alanına performans da girmeye başladı. Bu tür gös­ terilerin “ happening” den farkı önceden tasarlanmış olmaması ve izleyiciden aktif katılımı bek­ lememesi.

—■ Bu performansın imgesini kardeşiniz Füsun Demirel can­

landırıyor. Çıkış noktanızın da bir öykü olduğunu söylediniz. Nasıl bir şeyler göreceğimize da­ ir başka ipucu vermeyecek mi­ siniz?

— Bu bir öykünün canlandı­ rılması, illüstrasyonu ya da an­ latımı değil. Öyküdeki Kahra­ manın başka bir sentez içinde var olmaya bırakılması. Bir ya­ nıyla tiyatro öğesi içermekle bir­ likte teatral bir olay değil. Bu daha çok görsel, estetik ve dü­ şünceye yönelik bir bütünlük. Bir öykünün uyandırdığı duygu ve düşüncelerin etli canlı öğeler­ le dışavurumu. Yaşamdan ve yaşayan nesnelerle yapılmış tab­ lolar da denebilir.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Öte yandan University College London’dan Sophie Scott, beyin sinyali verilerinin anlamlı bir biçimde konuşmaya dönüştürülmesinin henüz çok uzak bir hedef

Orhan Barlas: Yazar, hu­ kukçu, partili, Antepli, hemşe- ri, yurttaş... Öldüğünü duydu­ ğumda onu, bütün bu özellik­ leriyle düşündüm. Pek çok ki­ şi gibi benim

Ve nihayet, onlar gibi aristokrat ve zengin olmıyan, i onlar gibi hayattan her türlü lü­ tuf ve kolaylığı görmeden, türlü mahrumiyet ve sefaletle boğuğa

Farklı ortalamaların belirlenmesi amacıyla yapılan ve harfli gösterim şeklinde ifade edilen Tukey testi sonucunda ise Efirli ve Çambaşı bölgeleri arasında

sayılan fesih öncesinde ihbar öneli tanınmış ise, bu takdirde bildirim öneli tanınmak sure- tiyle gerçekleşen fesih geçersiz sayıldığından, işçi, önel içinde

yabancı sermayeyle müştereken otel Yaşlanmış olmasına rağmen güzelliğinden pek fazla kaybetmemiş bu- ler açan Conrad Hilton, İstanbul da yaptırdığı ve

Eski Boğaziçi'nin yalıları güya hendesi bir he­ sap neticesi değil de bir kalbin temayülleri, bir heve­ sin alakaları, bir vücudun hastalıkları, bir ömrün te­ sadüfleri

“ Düşünebiliyor musu­ nuz; bu koyu renk tahtanın bile kullanılmadığı, pastel renk boyalı m obilyalarla sade döşenmiş ’yalıya, saksı saksı palmiyeler,