• Sonuç bulunamadı

Sıddık Sami ve H. Saka

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sıddık Sami ve H. Saka"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

2

CUMHURİYET

15 A ğustos 1972

Olaylar ve

görüşlei-Sıddık Sami ve H. Saka

Ö

zerk ü n iv ersiten in ilk R ek tö rü Ord. P rof. Dr. Sıddık Sami O n ar’ı da k aybettik. Ç alışkan, dinam ik, öğretici, fa k a t her nedense, en b aşarılı çağ ların d a bile biraz b u ru k , k ötüm ser ve âd eta h a y a ta küskün b ir y aradılışa, k av ray ışlı, lnca b ir h u ­ k u k kafasına sahip olan O nar İle — O nun ilk re k tö rlü ğ ü zam a­ n ın d a benim â t H u k u k F a k ü lte si D ekanı olm aklığım dolayısiy- l e — çok y ak ın kişisel ve k am u sal (re sm i) ilişk ilerim iz olmuş ve b u İlişkiler ban a, onun y arad ılışın d ak i çelişk iler y an ın d a b ü ­ y ü k m eziyetlerini de ta n ıtm ış tır. Bu yazıda onu n la İlgili kim i a n ıla n ım dile g e tirm e k istiyorum .

Rektörlüğe seçilişi

1946’d», O n ar’m h azırlam ış olduğu Ü n iv ersiteler K anunu M eclisçe k a b u l edilm iş, ü n iv ersiteler, özerk b ir e r k u ru m olm uş­ tu . A ynı yılın h aziran ay ın d a, b ü tü n fa k ü lte le rin pro fesö rler k u r u lla n ü y elerin in b ir ara y a gelm esinden oluşacak b ü y ü k k u ­ ru l ta ra fın d a n ö zerk ü n iv ersiten in ilk re k tö rü ve h e r fak ü lten in p ro fe sö rle r k u ru lu n c a da fa k ü lte d ek an la rı seçilecekti. R ektör ad ay ları, o zam an H u k u k F a k ü lte si D ekanı olan Sıddık Sam i O n ar İle eski R ek tö r D r. T evfik Sağlam idi. B aşka aday yoktu. Bu seçim de, Ü niversitede en çok öğretim üyesine sahip bulunan Tıp F a k ü lte si’nin o y la n a ğ ır basacaktı. T ıp ç ıla n n , genellikle, T evfik S ağlam ’ı tu tm a d ık la rı söyleniyordu. N itekim seçimde R ek tö rlü ğ ü O n ar’m kazanm ası bu söylentiyi doğruladı.

Seçim deki b u yenilgi ra h m e tli T ev fik S ağ lam ’ı hiç üzm edi ve k ü stü rm ed i. O ta r ih te ben de özerk H u k u k F a k ü lte si’nin ilk D ekanı seçildiğim ve b u sıfatla S enato to p la n tıla rın a katıldığım için, bu d u n u n u y ak ın d an biliyorum . R ah m etli T evfik Sağlam to p la n tıla ra çoğu zam an h erkesten önce ve görüşülecek konu ü zerin d e h azırlık lı o larak g elir, Ü n iv ersitey i ilgilendiren b ü tü n önem li işlerd e y en i R ektörü desteklerdi.

Üç yıl İçinde h e r ö ğretim üyesi özel b ir çalışm a odasına, her e n stitü k endisine özgü b ir binaya, öğrenciler ra h a t d ers salon- la n n a , b ü y ü k okum a o d aların a ve geniş b ir k itap lığ a k a v u ştu ­ la r. R ahm etli O nar, dış g ö rü nüşünden u m u lm ay an b ü y ü k bir e n e rjiy e sahipti. O olm asaydı ne m erkez binasının (b ü tü n eski ta v a n v e d u v a r sü slem eleriy le b irlik te ) restorasyonu, ne de y u ­ k a rıd a saydığım b in a la rın y ap ım ı g erçek leştirileb ilird i.

O nar, kişisel y aşam ın d a alçak gönüllü ve çok n am u slu bir insandı. K am usal y aşam ın d a ise, gerektiği zam an, m ücadeleci, ü n iv ersite özerkliğinin ve düşünce özgürlüğünün güçlü b ir sa­ v u n u cu su idi. O nun kişisel d av ran ışla rın d a, zam an zam an çelişk i, le r görülm ez d eğ ild i (1). F a k a t b ü tü n d ü n y ad a çelişkisiz kaç k işiye ra s tla n a b ilird i k i !

Onar ve Sirer

İs ta n b u l’da O n ar’ın R ek tö r seçilm esinden b ir sü re sonra, A n k ara Ü niversitesinde b irtak ım o lay lar m eydana gelm iş, öğ­ re n c ile r k ışk ırtılm ış, R ek tö r Sayın Ş evket Aziz K ansu o n lar ta ­ ra fın d a n çekilm eye ve b ir öğrencinin v erd iğ i kâğıdı başka bir öğrencinin sırtın a k o y arak istifa dilekçesini yazıp im zalam ağa zorlanm ıştı. K endisi Dil, T arih _ C oğrafya F ak ü ltesi genç öğre­ tim ü y elerin d en P e rte v B oratav, Behice B oran ve N iyazi B er- k e s’i k o ru m ak la su çlanıyordu. O ta rih te M illî E ğitim B akam olan R eşat Ş em settin S ire r, a ltta n a lta bu h a re k e tle re m em nun olan b ir tu tu m içinde idî ve bu öğretim ü y elerin in Ü niversitece

fak ü ltelerin d en atılm asını istiy o rd u . A nkara R ektörü P ro f Şev­ ket Aziz K an su ’nun suçu, böyle keyfi b ir k arara önayak olmak istem em esi idi.

Milli E ğitim Bakanı, Ü n iv ersitelerarası K u ru lu A n k a ra ’da to p lan tıy a çağırdı. Bu K u ru l, B akanın başkanlığında rek tö rler. Senato tem silcisi olarak p ro re k tö rle r ve İstan b u l ve A n k a ra ’daki b ü tü n fa k ü lte le rin d ek an la rın d an olu şu rd u . Bu to p lan tıd a, y u ­ k arıd a sözü edilen üç öğretim üyesinin aşırı solcu o ld u k la rın ’ ile ri süren B akan, b ir gizli polis ra p o ru n u o k u y arak , bunların Ü niversiteden çık arılm alarım istedi. Bu rap o rd a, Dil, T a rih - Coğrafya F ak ü ltesi öğrencilerinin b ir pazar günü to p lu olarak, bu öğretim ü y eleriy le b irlik te A nkara B arajın d a b ir gezintiye g ittik leri, orad ak i gazinoda dans ettik leri, b irb irin e «Rus usulü selâm» v e rd ik leri yazılı idi. O n ar’ın : «Bu raporun a ltın d ak i im ­ za kim indir?» sorusuna B akan, elin d ek i rap o ra b a k a ra k : «Polis m em uru S üleym an Çağlan» cevabım verdi. Bakan ayrıca bu do­ çen tlerin bazı y azıların ın ö rnek veya k u p ü rlerin i de K u ru l ü y e­ lerin e u zata rak , b u n lard a kom ünist propagandası olduğunu söy­ ledi.

O n a r: «Beyefendi, b ir yazıda k om ünist propagandası olup olm adığına ancak b ir kaza (y a rg ı) organı k a r a r v ereb ilir. Ü ni­ v e rs ite le r K an u n u n a göre, biz bu K u ru ld a b ir yargı görevini y erin e getireceğiz. T etk ik edelim , so ru ştu ra lım , gerekirse ilgilile­ rin sav u n m aların ı alalım . A ncak ondan sonra edineceğim iz k a ­ n aate göre vereceğim iz k a r a n size bildiririz» dedi. B akan, ille acele b ir «çıkarm a kararı» v erilsin İstiyordu. B elgeleri in cele­ m ek, g erek irse b ir alt kom isyon k u rm a k üzere öğleden sonra yeniden toplandık.

D aha g ö rü şm eler başlam adan, Milli Eğitim B ak an ı: «Sayın B aşbakan H aşan Saka, V ek iller H eyeti (B a k a n la r K u ru lu ) salo­ n u n d a m u h terem heyetinizle görüşm ek ve h a tır sorm ak istiyor. V a sıta la r aşağıda hazır» dedi. H epimiz birbirim ize b a k tık ve sanki sessiz bir anlaşm a olm uş gibi, O n ar «Sanırım ki a rk a d a ş­ lar, bu dav etin m evzuunu ve sebebini bilm ek isterler» deyince, B akan «Sadece b ir hasbıhal» cevabını verdi.

Başbakan, Rektör ve Profesörler

Başbakanlık binasına çıktığımızda, bizleri doğrudan doğruya Ba­ k a n la r K u ru lu n a aldılar. B aşbakan H aşan Saka sakin görünm e­ ye çalışıyor idiyse de, p a rm a k la rın ı düzenli a ra lık la rla m asaya

ORD. PROF. DR. H. V. VELİDEDEOĞLU

v u ru şu n d an , çok sin irli olduğu anlaşılıyordu. R ektör O n a r’a yönelerek: «A nkaram ıza hoş geldiniz. B ütün ark ad aşların ızı se­ lâm larım » dedikten sonra hem en M illî Eğitim B akanına d ö n ü p : «Reşat Bey şu m esele n ed ir bakalım b ir anlatın» dedi. «Sayın Başbakanım » diye söze başlayan Bakan, o sabah Ü n iv ersitelera­ rası K u ru l to p lan tısın d a bizlere söylediklerini uzun uzun ona da a n lattı ve sonunda bu üç doçentin Dil, T arih - Coğrafya F a­ kültesinden uzak la ştırılm ası gerektiğini bildirdi.

B aşb ak an : «Eee bu vaziyet karşısında zaten başka da çare yok» deyince O nar söz alarak . K urul to p lan tısın d a Millî Eğitim B akanına söylediklerini, hem en hemen olduğu gibi, B aşbakana te k ra rla d ı. B unun üzerine H aşan Saka sert bir sesle: «İşin öyle ıızun uzun ta h k ik a ta , fezleke tanzim ine, yani m edreseye d ü şü ­ rülm esine tah am m ü lü yok. Bu yüzden büyük hâd iseler olduğu­ nu biliyorsunuz. T iirkive Büyük M illet Meclisi kaynıyor. Bu Meclisin önüne durulm az. Meclis isterse ü n iv ersite m u h ta riy e ti­ ni de k ald ırır. Bu sebeple işin çabuk neticeye bağlanm ası doğru olur» diyerek, b ir tü r ih ta r ve ültim atom tonunda konuştu. K en­ disi v ak tiy le p rofesörlük yaptığı halde, tek p a rti politikasının, hele şim di (çok p a rtili rejim e geçilmiş olm asına rağm en) Baş­ bakanlık k o ltu ğ u n u n verdiği otorite ile, gerçek bilim a d a m la rı­ nın dünyada birçok örneği ta rih e geçmiş olan düşünce ö zg ü rlü ­ ğü ve m edenî cesaret ru h u n u hiçe say ar b ir tu tu m içinde idi.

Bunun üzerine rahm etli O nar, onun gibi se rt bir tonla: «Bey­ efendi, bizler buraya kazaî b ir vazifeyi yerine getirm ek üzere gel­ dik. Bize verilecek talim ata uym ak için değil. Ben kendi hesabım a söylüyorum ki, hayatım pahasına da olsa, kanaati vicdanlyem hi­ lâfına h ir kâğıdın altm a im zamı koymam» dedi ve kesti.

R ahm etli Tevfik Sağlam ikinci olarak söz aldı ve: «Bir ka­ nım ya vardır, ya yoktur. H içbir m akam bizim kurulum uza em ir verm ek selâhiyetini haiz değildir Beyefendi. Biz kanunun em ret­ tiğini. usulüne göre, yerine getiririz» diyerek sözünü bitirdi.

Ondan so n ra ben söz aldım ve şöyle k o n u ştu m : «Bir Hukuk Fakültesinin Dekanı olarak arzedeyim ki, hukuka bağlı ve dem ok­ ratik olduğunu ilân eden bir devlette her m uam elenin kanım dairesinde cereyan etm esi gerektiğini zâtıâliniz de pek iyi b ilir­ siniz. Çünkü siz 20 yıl önce Ankara Hukuk Fakültesinde bizim hocamızdmız» Başbakan asabi bir sesle: «Hocanız olm uşsam ne olmuş?» deyince de: «H ukuk Profesörlüğü çok şeydir Beyefendi. H er şeyden önce insana, kanunun em irlerine uym a prensibini

öğretir. Bizler kanuni vazifemizi yaparız. Pek 11& biliyoruz ki, Türkiye Büyiik Millet Meclisinin selâhiyeti geniştir. Eğer buyur­ duğunuz gibi yüksek Meclis k a ra n beğenmez de bir kanunla üni­ versite m uhtariyetini kaldırırsa, bunun ta rih î m es’uliyetl kendi­ sine ait olur, bizlere değil.»

B aşbakan sa p sa n kesildi. B ir söz söylem esine vakit kalm a­ dan, İstanbul Fen Fakültesi Dekanı Sayın F ahir Y eniçay'ın to k sesi yükseldi: «Müsaade buyurulur mu Beyefendi?» B aşbakanın «Buyurun» demesi üzerine Yeniçay: «Müsaadenizle b ir şey so r­ m ak istiyorum . Eğer R nsiar T ürklerle olan dostluk anlaşm asını fesh etm eselerdi ve aram ızdaki eski dostluk m ünasebeti devam etseydi, az çok so! tandanslı her yazıda, henüz bir m ahkem e ka­ r a n olm adan, m utlaka kom ünist propagandası olduğu kabul ed i­ lir ve fik ir hürriyeti şim diki gibi tah d it edilm ek istenir miydi?» Sorusunu yöneltti.

Bu son çıkış üzerine Başbakan büsbütün sarard ı ve İnşaca: «Bu m es’elenin dıs politika ile alâkası yoktur» diyerek ayağa kalktı ve Millî Eğitim Bakanına dönüp: «Meclis’te bir m üzakere­ de bulunm am lâzım, gidiyorum . Sîzler toplantınıza isterseniz burada, isterseniz Ü niversitede devam edebilirsiniz» dedi ve biz­ leri selâm lıyarak salonu te rk etti.

O gün ilk sözü alan rahm etli Sıddık Samt O n ar’m m edenî cesaretine hayran kaldım. Bize verilen dosyayı ve yazıları inceledik ve bu öğretim üyelerinin Üniversiteden çıkarılmayı gerektiren bir disiplin suçu işlemedikleri sonucuna vardık. Buna dair gerekçeli ra ­ poru Öner hazırladı.

F akat sonradan T ürkiye Büyük Millet M eclisinde Ü niversite K adro K anununa eklenen b ir m adde ile bu üç öğretim üyesinin Fakültedeki kadroları kaldırıldı ve böylece kendileri açıkta bı­ rakıldı. Başbakan H aşan Saka. M eclis’te Ü niversite özerkliğini kaldırtam am ış fakat bu üç kadroyu kaldırtm ak için kanun çı- kartabilm işti

Düşünce Özgürlüğünün ve kanun hâkim iyetinin savunucusu olan Onar, Ü niversite Senatosunun son vetki suiistim ali örneği k arşısında kim bilir ne k ad ar üzülm üştür.

İstanbul Ü niversitesi. 1946’da özerk üniversitenin ilk rek­ törü olan ve bugünkü çalışm a olanak ve ortam ını hazırlayan rahm etli Ord. Prof. Dr. Sıddık Sam i O nar’a m innet ve şükran borçludur. N urda yatsın!

(1) Meselâ icranın kazaî m urakabesi (yürütm enin yargısal denetim i) gerekliliğini derslerinde ve kitaplarında savunduğu halde, rektörlüğü sırasında yaptığı İdarî bir tasarru fu n Danış- tayca iptali kararını uygulam am ış ve böylece kendi kendisiyle çe­ lişm eye düşm üştü. Yine bir gün Ü niversite o zaman elem e nite­ liğinde olan yabancı dil öğrenim inin ihtiyarî olması için yaptı­ ğım teklifi kabul etm em işti. B enim : «Rektör Beyefendi, bu ele- melik m ahiyeti devam ederse barajın arkasında büyük öğrenci yığınları birikir ve bir gün bu baraj yıkılarak büyük Huzursuz­ lu k lar olur» sözüm e k arşı: «Ne Uziilüvorsun. o zam ana gelince­ ye k ad ar m üddetlerim iz biter, ne sen dekan, ne de ben re k tö r kalırız. Onu da yeni gelenler düşünsün» cevabını verm esi, beni isyana şevketm iş ve kısaca: «Aman efendim, ben kendi şahısları­ mızı değil Ü niversitenin m enfaatini düşünerek konuştum » d e ­ m iştim . Bana göre bu da b ir çelişki idi. Çok sevdiğim Sıddık Sam i’yi kusursuz görm ek istiyordum h er halde.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Organikle ilgili yazılarımda özetle, organik ürünlerin insanların hayalindeki gibi doğanın bağrında ve küçük çaplı üreticilerin alın teriyle yetiştirilmiş, hiç ama

Yenimahalle-Çar şı Mahallesi’nde beş gündür akmayan su, cumartesi akşamı geldi, pazar günü de aralıklarla akmaya devam etti.. Demetevler Ye şilevler Mahallesi’nde ise

Dersim Kızılbaş inancına büyük bir saldırı söz konusu olduğuna dikkat çeken Yüksel, 'Dersim Kızılbaş inancında çok büyük bir öneme sahip olan 'Gola Ceto'

Gezegen, bu ay içinde (27 Ocak’ta) karfl›konumdan (Günefl – Yer – Satürn dizilifli) geçece¤i için, hem bize en yak›n konumunda hem de bütün gece gökyüzünde.. Bu

E ylül ayı girdi mi Arabi ayın ( bedri tamına ) hazırlıklar başlardı ve aman geç kalmasa diye telâş edilirdi evvel zaman içinde! Bu hazır­ lığın

Neşredilen Meb’ us ve S yan isimleri; memlekette bü t»r unsurların Meb’ usan ve Ayan Meclislerinde geniş bir şekilde temsil edildiğini belli ediyor Bütün

As to the conclusion or discussion section in an abs- tract, first of all, it should be noted that present and past tenses are mainly used and for some determi- nations of

İrmiş ve Barutçu’nun (2012) Pamukkale Üniversitesi’ndeki öğrencilere uyguladığı araştırmada; girişimci bir kişiliğe sahip olmadığını düşünen