• Sonuç bulunamadı

BOZKURT, Fuat, Türkçenin Gizemi Ýstanbul, 2007, 178 s, ISBN 978-9944-201-02-5 Erkan KARAGÖZ156 ~ 157

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "BOZKURT, Fuat, Türkçenin Gizemi Ýstanbul, 2007, 178 s, ISBN 978-9944-201-02-5 Erkan KARAGÖZ156 ~ 157"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

156

Dil Araştırmaları Dergisi

Sayı: 2 Bahar 2008, 156-157 ss.

BOZKURT, Fuat

Türkçenin Gizemi, İstanbul, 2007, 178 s,

ISBN 978-9944-201-02-5

Fuat Bozkurt’un Türkçenin Gizemi adlı eseri, ilk bakışta gerek kapak tasa-rımı, gerek boyutu, gerekse ismi ile kitap kurtlarının, özellikle dilcilerin ilgisini hemen çekiyor. Kitabı alıp sayfalarını karıştırmaya başlayınca eserin geleneksel gramer kitaplarından farklı bir çizgide yazılmış olduğu hemen fark ediliyor. Eser, sanki bir gramer kitabı okuyormuşsunuz gibi değil de bir hikâye kitabı okuyor-muşsunuz hissini veriyor ve kitabı okurken kişi hem eğleniyor, hem düşünüyor hem de Türkçenin gramerini farklı bir şekilde öğrenebiliyor.

Yazar, 178 sayfadan oluşan eserde, Türkçenin gramer kaidelerini on beş bö-lüme ayırmış: 1. Devinim, 2. Sözcükler, 3. Sözce, 4. Devinime Dönüş, 5. Süreç, 6.

Söyleyiş 7. Çatı, 8. Ögeler, 9. Düzen, 10. Yargı, 11. Yapı, 12. Ayrışık Tümce 13. Dönüşüm, 14. Kıvamlık, 15. Örnekseme. Eser, bölüm adlandırmalarına

bakıldı-ğında geleneksel olandan farklı bir gramer kitabı izlenimi vermektedir. Yazarın bu değişik adlandırmaları sadece ana bölümlerde değil aynı zamanda alt başlıklarda da devam ettirdiği görülüyor.

Türkçenin gizemini matematiksel bir sisteme dayandıran yazar, bu matematik problemlerine yani kelimelerin çözümlenmesi işlemine sondan başlanması gerek-tiğini dile getiriyor. Yazar çalışmasında Türkçenin cümlenin kelimeleriyle hiçbir problemi olmadığını, dört öğeli bir cümlenin (özne, nesne, tümleç, yüklem) öğe-lerinin yeri değiştirilerek 4x4=12 farklı şekilde kullanabileceğini, bu özelliğinden dolayı da üstün bir dil olduğunu, dünyadaki birçok dilden bu üstün özellikleriyle ayrılarak farkını hissettirdiğini anlatmıştır.

Eserinde yapısı bakımından çözümlenemeyen bazı sözcükleri geleneksel Türk dil biliminin bir sandığa attığını ifade eden yazar, bu renkli sözcüklerin ki-mileyin ilgeç kiki-mileyin belirteç işlevinde duruma ve ortama göre kişinin kendi dil bilinci çerçevesince kullandığını söylemektedir. Yazarın dikkati çektiği başka bir nokta ise Türkçeye sonradan yabancı dillerin etkisiyle girmiş, oluşmuş olan bağlaçlardır. Sıralı cümlelerin bağlaçlı anlatım biçiminin Türkçenin yapısına uy-madığını ifade eden yazar eski geçmişte Arap dilci Abu Hayyam’ın da bu durumu saptadığını söyler: “Türkçe bağlaç yoktur. Türkler iki ya da daha çok adı

birbir-lerine bağlamak istediklerinde, sıra ile dizerler.”

Bozkurt, eserinde gramer konularını anlatırken, gramer terimleri olarak ge-leneksel dilbilgisinin terimlerini tercih etmemekle birlikte onların isimlerini o gramer konusunu anlatırken vermektedir. Türkiye’de birçok dilcinin aynı gramer

(2)

157 Türkçenin Gizemi konularını farklı gramer terimleriyle işaret ettiğini, özellikle yabancı gramer te-rimlerinin birebir çeviri yoluyla ya da aynen alındığını ifade etmektedir. Bu du-rumun da Türkçenin gramerini öğrenmek isteyen kişilerin kafasını karıştırdığını bunun için kendi çalışmasında o gramer konusu ile ilgili ismi çağrıştıran, Türkçe isimler tercih ettiğini belirtmektedir.

Yazar, gramer konularını izah ederken geleneksel dilbilgisi ile çağdaş dil-bilgisi arasında devamlı olarak bir karşılaştırma yapmaktadır. Bunu yapmasının nedeni olarak da “çok az sayıdaki kuralın, sonsuz kullanım olanağı sunduğu” söylenen dilimizin söz konusu az sayıdaki kuralının belirlenmeye çalışılmasını göstermektedir. Türkçeye giydirilen yanlış giysinin sarkan, uymayan yanları -bir bakıma boy aynasında- sergilendi ifadesini kullanarak eserinin bir arayış çalışma-sı olarak ortaya çıktığını önsözünde belirten yazar, insan bilincinde yeni bilginin eskisinin yerini alması çoğu zaman uzun süreç gerektirir, birçok meslektaşımız bizim düşüncelerimizi yadırgayacaktır sözleriyle de kullandığı yöntemin farklılı-ğının altını çizmektedir.

Şimdi yazarın, geleneksel ve çağdaş dilbilimi anlayışını, nasıl karşılaştırdığı-nı ve kendine özgü terimleri adlandırış biçimini, okuyucuların gözünde daha iyi resmetmek için kitaptan alıntılarla gösterelim.

Geleneksel dilbilgisi, “ad soylu bir sözcüğü nicelik, nitelik yer sayı yönlerin-den niteleyen ve belirten sözcükler” olarak tanımlar sıfat türünü. Kökende duyum alanına giren sözcükler bunlar. Oysa “Sözcükler” bölümünün pek çok yerinde yinelediğimiz gibi, aynı sözcük değişik sözcük türlerinin işlevini üstlenebilir.

Hele sıfat kümesinde ele alınan sözcükler ad türünde ayrılmazlar. Bu bakım-dan –geleneksel dilbilgisinin- “sıfat tamlaması” diye tanımladığı sözceyi de biz, dizgi yöntemiyle oluşturulan yalın kurgulu sözce içinde değerlendirmek istiyo-ruz… s. 47

“Geleneksel dilbilgisi anlayışın, “değil” sözcüğü ile kurulan yantümceyi ad cümlesi sayar. Değil koşacı ile biten yantümce olumsuz anlamda bir ad tümcesi olarak biter. Buna karşı sav getiren ikinci bölüm anatümcedir. Anatümce ile yan-tümce arasında karşıtlık kurup yargıya bağlar.

Çağdaş dilbilgisine göre bileşik tümcede “değil” sözcüğü bağlaç işlevinde-dir. Salt tümceleri değil, sözcükleri birbirine bağlar: Sen değil kardeşin. Karşıtlık bildiren bir bağlaç işlevi ile yantümceyi anatümceye bağlar. Değil sözcüğü ile kurulan yantümceler çok kez eksiltili tümce özelliği gösterir… s. 137”

Bozkurt, düştüğü dipnotlar ve kullandığı kaynaklar ile dilbilimi literatürü-ne olan hâkimiyetini eserinde belirgin olarak hissettirmektedir. Eserinde anlattığı gramer kurallarını örneklendirirken, Türk edebiyatına seçkin eserler vermiş seç-kin yazar ve şairlerin eserlerinden alıntılar yapmıştır. Bununla birlikte atasözü, deyim ve halk arasında kalıplaşmış ifadelere de başvurmuştur.

Bu güzel çalışması için hocamıza teşekkür ederiz.

Referanslar

Benzer Belgeler

ayda geçiş başlayan hasta- larda (14 olgu) OKYZ değerlerinin kontrol gru- buna göre anlamlı olarak daha uzun olmasıdır (Tablo l ve 2)1. Nitekim erken tüp atılması du-

Daha sonra Şehzadebaşında bir binaya, oradan Divanyo- lunda bir konağa, oradan yine Divanyolunda bugün Sıhhi­ ye Müzesi olan binanın bir bölümüne

Hastay› ilk gören doktor taraf›ndan hastan›n risk grubu ve a¤›rl›k fak- törlerinin de¤erlendirilmesiyle hasta n›n uygun bulundu¤u grup (klinik grup) ile hastalara

«Olur Şey Değil» adı İle çıkan bu anılar kita­ bını okurken .izlenimim daha başka oldu; yakın geçmişimizin en önemli sorunlarını, bütün olu­ şum

KED, işte bu vakumun boşluktan ibaret olmadığını, sürekli var olup yok olan parçacıkların doldurduğu çok dina- mik bir şey olduğunu söyler.. Daha açık bir ifadey- le, KED

Po­ litikadan çok konuşmuşuzdur, birbirimizin siyasî fikirlerini çok tartışmışızdır ama bunları hiç kına- mamışızdır.. DEVRİM dönemi Türkiye’nin

In cases using mul- tiple drugs, methods, such as the oral stimulation test, skin patch test, drug lymphocyte stimulation test (DLST), intradermal tests, and skin prick test, are

Babadan kalma evleri ve köşkleri satarak bütün mal varlığını yi­ tirdikten sonra sandallarda geceleyen amma, efen­ diliğini ve inceliğini koruyabilen adalı,