11 K A S IM 1983
HABERLER
77
-SJLL Ç>h k
H İR devrin “ harikulade kader’’e sahip dergisi
M
AKİS’i çıkartırken Türkiye’nin en parlak be- yinlerinden bir çoğuyla beraber çalışmak fır satını buldum. Zaten, derginin "harikulade ka d e r i n i yapan, onların işbirliğidir. Bunların bazı ları sadece yazılarını yazar, giderlerdi. Genelde “ AKİSçizgisi” ndeydiler. Ama “ AKİS çizgisi” nin oluşturulmasına katkıda bulunmazlardı.Diğer bir küçük grup ise AKİS’in “ brain trust = beyin takı- mı” nı teşkil ederlerdi. Bunların en parlaklarından biri Doğan Avcıoğlu idi.Doğan Avcıoğlu'nu Türkiye çok erken kaybet
ti-Biz Doğan ile Paris’te aynı okulu bitirdik: Si yasal Bilgiler Enstitüsü’nü. Doğan ekonomi, ben milletlerarası ilişkiler bölümündeydik. Aramızda ki arkadaşlığın köprüsü ortak bir dostumuz, Gala tasaraylI Dündar Engin’di. Bu sayede birçok, hep si hoş hatıralarımız oldu. Türkiye’ye dönüp de AKİS’i çıkarmaya başladığımda Doğan’m yakası nı elbette bırakacak değildim. Her bakımdan ve ke limenin tam anlamıyla kafa dengiydik, birbirimiz le, aynı formasyondan olmanın verdiği “ konuşa cak bir şeyler tyılunması” unsuru işbirliğimizi ko laylaştırıyordu. Bu, 1961’e kadar sürdü. Uğraşımız, okulumuzda öğrendiğimiz manada bir demokrasi nin, genelde Türkiye’de uygulanabilmesini sağla maktı. İktidara öyle bir ekip egemendi ki, bunla rın gözünde İsmeı Paşa “ elindeki kudreti budala ca vermiş” bir şaşkındı ve onlar bu budalalığı yap mayacaklardı. 27 Mayıs’a sonradan çok sebep uy durulmuştur. 27 Mayıs bu ekibin çok partiden tek rar tek partiye dönmenin, meşhur Tahkikat Komis- yonu’nun kurulmasıyla, suçu üstünde yakalanışı nın sonucudur. Başka bir şeyin değil.
İsmet Paşa da, AKlS’te beraber olduğumuz bu pırıl pırıl beyinleri tanıdı ve onları takdir etti. Do ğan 27 Mayıs’tan önce, Feyzioğlu’nun yönettiği CHP araştırma bürosunda çalıştı. İsmet Paşa 27 Mayıs’ı takiben kurulan Temsilciler Meclisi’ne o
be-Pırıl pırıl, bir beyin ve
O ’nun dramı
Doğan Avcıoğlu
METİN TOKER YAZIYOR
vinterden üçünü kendi kontenjanından soktu. Bun lardan biri Doğan Avcıoğlu idi. Diğer ikisi Coşkun Kırca ve Mümtaz Soysal. Atilla Karaosmanoğlu da ekonomik konularda kendisine danışmanlık yapı yordu.
İnönü, 1961 seçimlerinde bunlardan sadece bi rinin adaylığını kendi partisine kabul ettirebildi: Coşkun Kırca’nınkini.
Keşke Doğan Avcıoğlu da 1961 Meclisi’nin CHP sıralarında yerini alabilseydi.
Doğan 1961 seçimlerinden sonra da CHP ile iş birliği yaptı ama, bu daima bir “ zor nikâh” hava- sını taşıdı. Uzun da sürmedi. Doğan politikacılara küçümseyen, politikacılar Doğan’a güvenmeyen bir gözle bakıyorlardı.
“ Yön” ve “ Devrim” dönemleri
D
OĞAN Avcıoğlu’na şu veya bu siyasî eğili mi, meşrebi atfedenler olmuştur. Fakat onu ' çok tehlikeli” sananlar bile değerini tak dirden kendilerini alamamışlardı. Doğan Batılı İl mî anlamda bir araştırmacı ve Batılı İlmî anlamdabir fikir adamıydı. Mükemmel hazmettiği kültürü, onun eserlerinin dibinde bulunan temeldir. Doğan hiçbir gün, araştırmalarında, gerçekleri bir belirli maksat için kullanmaya, onlara makyaj yapmaya kalkışmamıştır. YÖN, Doğan’ın 1960 sonrasında ki, yani demokratik ortam kurulduğundaki siyasî çizgisini gösterir. Bu, demokratik sosyalist bir çiz gidir ve ona benim hiçbir itirazım olmamıştır. Po litikadan çok konuşmuşuzdur, birbirimizin siyasî fikirlerini çok tartışmışızdır ama bunları hiç kına- mamışızdır.
DEVRİM dönemi Türkiye’nin Doğan Avcıoğ- lu’ııu ilk kaybettiği süredir ve bu, kendisine bir ta kım ıstıraplar ve sıkıntılar getirmiş de olsa Allah’tan fazla uzun sürmemiştir. Doğan, o “ buna!ım” dan sonra kendisini toplamış, yeniden, bütün birikimi nin onu âdeta adamış olduğu fikir hayatına, kitap larına ve araştırmalarına dönmüş, Türk kültürüne katkılarının yoluna tekrar çıkmıştır. Doğan’ın bu nalımı birçok Türk aydınının bunalımıdır: Siyaset hayatının çirkinliklerinden iğrenme, siyaset adam
larının çoğunun çapsızlığından umutsuzluğadüşme ve bunun sonucu olarak biı kestirme yol arama sa bırsızlığı. Doğan o dönemde,isteyerek veya isteme yerek, “ radikal askerlerin sivil başbakan adayı” ha lindedir. Bunun eylemi içinde olmadığı, hakkıııda- ki takibatlarda aklanması suretiyle açığa çıkmıştır. Doğan, komünist olmayacak kadar da kültürlüy dü. Ama bir dönemde “ başka alternatif” arayacak, aramasa bile önerecek kadar bunalıma düştüğü mu hakkaktır.
İşte bunu, uzun konuşmalarımızda ben çok kı- ııamışımdır. “ Radikal askerlerin sivil başbakanı” diye bir şey bulunamayacağını her söylediğimde Do ğan bunu kabul etmiş, aksini bana karşı savunma ya kalkışmamıştır. Etrafını çevirenlerin çok politika cıdan daha çaplı olmadığını da mükemmelen bil mekteydi. Sen bir odanın içinde oturup Türkiye’yi ihya edeceksin, odanın kapısındaki güvenliği radi kal askerler sağlayacak, fakat onlar senin hiçbir işine karışmayacaklar, her şeyi senin bildiğin, istediğin gibi yapmana müsaade edecekler!
Bu, kaç gün sürer Doğan, kaç gün?” diye sorduğumu ve cevap alamadığımı hatırlarım. Do- ğan’ı bütün sevenler, sevginin çok üstünde onu tak dir edenler, İsmail Rüştü Aksal’dan Nihat Eıim ve Turhan Feyzioğlu’na o dönemi Doğan'ııı “ kayıp yılları” olarak değerlendirmişizdir.
Doğan, o kültürdeki bütün insanlar gibi kendi ni toplamasını bilmiştir. Doğan, 1961’de Meclis’te yer almış da olsa, sanırım politikada bu “ imkân lar sanatı” nı zenaatkârca kullanmaya katlanmaya cak, bunu zaten beceremeyecekti. O, ona gerçek şahsiyetini veren sahalar, fikir ve araştırma saha ları, o sahalarda eşsiz değerde eserler yaratmak için vardı. Bunu yapmıştır, bundan dolayı, bir yazarı mızın dediği gibi “ TürklerinTarihi” ne bizzat gir miştir. Orada, hep o tarafıyla kalacak ve o tarafıy la Türk aydınları için bir örnek oluşturacaktır.
Doğan Avcıoğlu’larımız çok olsun. Milletler asıl onlarla yücelirler. Milletlerini asıl onlar yüceltirler. .
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi