• Sonuç bulunamadı

Harf inkılabı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Harf inkılabı"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

110

1905 Senesinden 1908 denesine kadar Qa* latasaraylı gençlerin, sporun ve futbolün mem­ leketimizde Türkler arasında taammümü için mağlûbiyetlerden, müşkülât ve

mahrumiyet-Galatasarayın İstanbul şampiyonluğunu kazanan takımı

(1908 senesinde) l-J

O rtada o tu ra n la r sağdan s o l a : B e k ir - H aşan - M ek tep müdürü T e v f i k F ik r e t - M ahir - C elâ l. A y a k t a k il e r : B a h riy eli F u at - H âm it - Em in B ü len t - A sım - A h m et R n b en soıı - A l i Sami - M ilo - A d n a n İbrahim . Y erd e

otu ra n la r T îd rls - n tg ıffs O resf

lerdetı yılmadan uğraştıklarını görüyoruz. Fa­ kat 1908 senesinde klübe iltihak eden İngiliz Horas Armitaj’ in talimleri sayesinde Gala­ tasaraylIlar futbolun tekniğini öğreniyorlar ve buna yalnız kendilerine hâs azim ve cesaret­ lerinin de katılmasıyla şerefli tarihlerinin ilk sayıfalannı yazmıya başlıyorlardı.

üalatasaraym tekrar İstanbul şampiyonluğunu kazanan takımı (1912 - 1913)

O tu ra n la r: R ı z a - A l i S a m i-E m in B ü len t-C elâ l-B e kir-H u sey in -Ö m er-S a lih A r i f - D r. O rh an Tahsin. A y a k ta k ile r ş F a ik - S a at K ara O sm an - A h m et C e v a t - A h m et R oben- son - N e ş e t - R uşen E ş r e f ■ C ev d et. Y erd e oturanlar H asnan G a lip - P r e n s M uhsin Y eğen J o s e f O b e r l r .

Emil O b erle - N u sret.

Armitaj Galatasaraya kaptan olunca, oyunları tanzim ve azayı antrenemanlara teşvik etti ve o sene Birincikânunda Galatasaraym eski hocaları olan Kadıköylüleri sıfıra karşı dört golle mağlûp etmiye muvaffak oldu.

Bundan sonra Galatasaray her oyunda kazanarak fasılasız üç sene İstanbul birinci­ liğini muhafaza etti. Kadıköy klübünün mağ­ lûbiyetinden sonra millî bir şekil alan oyun­ lar gayet şiddetli olmıya başlamıştı.

Galatasaraydan sonra ikinci klüp olarak Fenerbahçe 1907 de Galatasaraym içinden çıkan birkaç kıymetli genç tarafından tesis edildi.

Türk olmıyan klüplerin Galatasaray ta­ rafından ilk defa mağlûp edilmeleri tarihleri şunlardır: 1907 de İmogene İngiliz Bahriye takımı 0-2, 1908 de Moda İngiliz takımı 1-4, 1909 da Kadıköy Rum takımı 0-4.

İstanbuldaki ecnebi takımlarından sonra Galatasaray İstanbula gelen bir Macar takı, mini yenerek 1911 de Macaristana bir seyahat tertip etti. Memleket harici ilk spor teması, mız bu maçlardır.

AYLIK ANSİKLOPEDİ

Bu sılretİe ecrtebiletle münasebette bu­ lunarak onların spor sahalarındaki terakkilerin­ den doğrudan doğruya istifade etmek yolun­ da ilk adımlar atılmış oldu,

Bü tarihten Sonra G a l a t a s a r a y me m­ l e k e t i m i z d e k u r u l m u ş i l k T ü r k k u l ü b ü olmakla ve yalnız futbolu tamimet- ıııekle kalmıyarak Garp memleketlerinde spor sahasında gösterilen bütün faaliyetleri mem­ leketimizde de tatbiketmiye başladı. Patenli- hokey, Hokey, Boks, Eskrim, Atletizm ve bil­ hassa kurulduğu gündenbetl birinciliğini elin­ den bıtakmıyan denizcilik şubesi açıldı. Ga­ latasaraylIların bugün Bebekte her sporcunun iftihar duyduğu modern ve mükemtoel bir deniz lokali ve her biri bir şehit Galatasaray­ lInın adını taşıyan otuza yakın fıtası vardır. Galatasaray, bugün şöhreti bütün dünyaca tanılan ve emsaline dünya spor âleminde dahi tesadüf edilemiyecek kadar zengin bir spor müzesine sahip bulunmaktadır. Bu müzede kulübün kuruluş senesindenberi kazandığı ku­ palar on dört camekânı doldurmaktadır. Sa­ yısı ‘>90 İİ geşmı ^kupa ve vazolardan başka albümleri dolduran binlerce resim Türk spor hayatının canlı bir tarihidir. (/. /.)

H A R F İN K ILÂ B I - 1928 yılının

Ağustos ayı Türk harf inkılâbının başlangıcı olmuştur. Türkçenin bu güne kadar bilinebi­ len yazılarının en eskisi Orjıon ve Yenisey yazıtlarında görülen yukardan aşağıya satırlar halinde yazılan yazılar. Bundan sonra Uygur yazısı denilen sağdan sola yazılır ve harfleri kısmen birbirine bitişir yazılar meydan almış müslümanliğm kabulünden sonra da Arap harf­ leri bunun yerini tutmuştur. Arap harflerinde Türk dilinin en canlı ses varlıkları olan ses­ li harfler mevcut olmamasına karşı, Türk söyleyişinde birbirinden fark edilmiyen -«sin, sat, se», «ze, zı. dat, zel», «ti, tı», «he, ha,

«dal, dat » gibi - mükerrer harfler de vardı- ö t e yandan bir kef harfi «ince k, ince g, genizden n, v, y» seslerinin, bir vav harfi

«v, °> °> u> ö ” > blr ye harfi'de «y, i, ,» ses­ lerinin hepsini birden ifade ederdi. Sesli harfleri" az kullanılması yüzünden de kelime­ lerin doğru okunması her birini ayrı ayrı öğ­ renmek gerekliğini doğuruyordu.

A r a p y a z ı s ı n ı n b u g ü ç l ü k l e r i öteden beri göze çarpmakta ve okuma yazma Öğrenmek yurdumuzda bir büyük iş şeklini almakta idi. Fakat bir yandan din kitabının bu yazı ile yazılmış olmasından kuvvet alan | taassup, bir yandan da alışkanlık, bu alanda ı ¿evrimci bir atılışa imkân bırakmıyordu. Bu

No. 4 - Ağustos 1944

yüzdön yazıyı değiştirme yoluiiâ gidemiyeri ileri düşünceler, eldeki yaZıyı bir dereCeye kadar düzelterek güçlükleri azaltma yoluna meylediyordu;

Öamatılı İmparatorluğu parçalanarak hi- lâfet ve saltaıiat kaldırıldıktan sonrâ, C u ril- h u r i y e t i n d e v r i m c i e l i , h a r f i n k ı ­ l â b ı n ı y a r a t m ı ş t ı r .

Arap harflerini ıslah yoliyle okuma yaz­ mayı kolaylaştırma yolundaki bütün deneme­ lerin netice vermediği görüldükten sonra ar­ tık inkılâp yoluna girmekten bâşka yapıladak bir iş kalmamıştı;

Cumhuriyet Hükümeti ilk önce 1927 kı­ şında rakamları değiştirmekle işe başladı. Lâtin rakamlarının kabulü sırasında Büyük Millet Meclisinde harfleri değiştirme meylini gösterir sözler söylenmişti. Bunun üzerine ga­ zetelerde yazılan yazılar ve Maarif Vekilli­ ğinde kurulan bir encümenin çalışmaları Lâ­ tin aslından güzel ve kolay bir alfabe kuru­ labileceğini göstermişti.

İşte bunun üzerine - o zaman Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal diye anı lan - A t a t ü r k 1 9 2 8 A ğ u s t o s u n u n 9 u n u 10 u n a b a ğ l ı y a n g e c e S a r a y b u r n u F a r k ı n d a b i r r t u t u k s ö y l edi*

Bir yandan yeni Türk harflerinin hemen öğrenilmesini isteyen, bir yandan da Garp

müziğinin benimsenmesi gerektiğini ileri

süren bu tarihi nutuk şudur:

«Sevgili kardeşlerim, huzurunuzla rte

kadar bahtiyar olduğumu izah edemem* Duy­ duklarımı tek kelimelerle ifade edeceğim*

Memnunum, mütehassisim, mesüdum. Bu vaziyetin bana ilham ettiği hissiyatı huzu­ runuzda ufak notlar halinde tespit ettim. Bunları içinizden bir vatandaşa okutacağım.

Vatandaşlar, bu notlarım yeni Türk harf­ leriyle yazılmıştır. Kardeşimiz bunu derhal okumaya teşebbüs etti ve okuyabilir de. An­ cak henüz tamamen istinas etmemiş olduğu görülüyor. İsterim ki, bunu hepiniz beş, on gün içinde öğrenesiniz.

Arkadaşlar, bi­ zim ahenkdar,zen­ gin lisanımız yeni

Türk harfleriyle

kendini göstere­

cektir. Asırlardan

beri kafalarımızı

demir çerçeve için­ de bulunduran an- laşılmıyan ve an­ lamadığımız işa­ retlerden kendimi­ zi kurtarmak, ve bu lüzumu anlamak mecburiyetindeyiz. Anladığımızın asa­ rına yakın zaman­ da bütün kâinat

şahit olacaktır.

Buna k a t i y e t l e eminim.

Yeni Türk harfleriyle yazdığım bu not­ ları bir arkadaşa okutacağım, dinleyiniz.

İstanbul halkının bu geceki içtimaına beni iştirâk ettirdiğiniz için çok teşekkür ederim.

Her zaman, her yerde olduğu gibi, bu gece burada da halk ile karşı karşıya geldi­ ğim anda, azametli bir kuvvetin tesiri altın­ da kaldığımı duydum.

Bu kuvvet nedir, ? Türk halkının, Türk İçtimaî heyetini teşkil eden yüksek insanların kalb membalarından hislerin, arzuların, heye­

(2)

No. 4 - Ağustos 1944

AYLIK ANSİKLOPEDİ

111

canların, kastların, bir hedefte, bir gayede

birleşmesidir.

Bu kuvvetin bu kadar maşerî olabilmesi onun çok temiz, çok asil olması ile mümkün­ dür. Bu benim ve bütün dünyanın gördüğü kuvvet muhakkak, en büyük vasıflarla müte­ mayizdir.

Bir millet, bu mahiyette bir kuvvet ve bir hayatiyet gösterdiği zaman, o milletin beşer tarihinde yepyeni bir safha açmakta olduğuna şüphe etmemelidir.

Bu gece burada güzel bir tesadüf eseri olarak şarkın en mümtaz iki musiki heyetini dinledim. Bilhassa sahneyi birinci olarak tez­ yin eden Müniretül Mehdiye Hanım sanatkâr­ lığında muvaffak oldu.

/ £ t x _

¿ > ¿ 0 0 '

C£y/°C

Atatürk’ ün 9 ağustos 1928 gecesi Türk harfleriyle yazdığı yazıdan bir sayfa

Fakat benim Türk hissiyatı üzerindeki müşahedem şudur ki, artık bu musiki, bu ba­ sit musiki, Türkün çok münkeşif ruh ve his­ sini tatmine kâfi gelemez. Şimdi karşıda me­ deni dünyanın musikisi de işitildi.

Bu ana kadar şark musikisi denilen te­ rennümler karşısında cansız gibi görünen halk derhal harakete ve faaliyete geçti. Hepsi oynuyorlar. Bu pek tabiidir. Hakikaten Türk fıtraten şen, şatırdır. Eğer onun bu güzel huyu bir zaman için farkolunmamışsa, kendi­ nin kusuru değildir. Kusurlu haraketlerin acı,

felâketli neticeleri vardır. Bunun farikı ol­ mamak, kabahattir,

İşte Türk milleti bunun için gamlandı. Fakat artık millet hatalarını kaniyle tashih etmiştir; artık müsterihtir; artık Türk şendir; fıtratında olduğu gibi.

Arap harfleriyle hurufat kasası = Güçlük

Artık Türk şendir, çünkü ona ilişmenin hatarnâk olduğu tekrar ispat istemez, kana­ atindedir.

Bu kanaat ayni zamanda temennidir.

Vataııdaşlar, arkadaşlar, ...

Çok söz, uzun söz bir şey için söylenir;

hakikati anlamıyanları hakikate getirmek

için... Ben bu devirleri geçirdim.

Şimdi sözden ziyade iş zamanıdır. Artık benim için, hepiniz için çok söz söylemeğe ihtiyaç kalmadı kanaatindeyim. Bundan sonra bizim için faaliyet, hareket ve yürümek lâzımdır.

Çok işler yapılmıştır, ama bugün yap­ mağa mecbur olduğumuz son değil, lâkin çok lüzumlu bir iş daha vardır : yeni Türk harf­ lerini çabuk öğrenmelidir. Her vatandaşa kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanperverlik ve milliyetperverlik va­ zifesi biliniz. Bu vazifeyi yaparken düşününüz ki bir milletin, bir heyeti içtimaiyenin yüzde onu, yirmisi okuma yazma bilir, yüzde sek­ seni, doksanı bilmezse bu, ayıptır. Bundan insan olanlar utanmak lâzımdır.

Bu millet utanmak için yaradılmış bir millet değildir; iftihar etmek için yaratılmış, tarihini iftiharla doldurmuş bir millettir. Fakat milletin yüzde sekseni okuma yazma bilmiyorsa bu hata bizde değildir; Türkün

seciyesini anlamıyarak kafasını bir takım

zincirlerle saranlardadır. Artık mazinin hata­ larını kökünden temizlemek zamanındayız. Bu hataları tashih edeceğiz. Bu hataların tas}ıih olunmasında bütün vatandaşların faaliyetini isterim. En nihayet bir sene, iki sene içinde bütün Türk heyeti içtimaiyesi yeni harfleri

A B C. C ' D E F c G H 1 1 J K L M N o P R S S T U V Y Z K E I d 6 o <1 h / * ? 1 0 9 8 ** ( ) 1 1 ' ' 1 2 3 Â 5 6 7 J ( " > A i « d S * t h . | o Punto ■ ' m • • • p V p... » Punto 4 » • u 1 0 f W •

-Türk harfleriyle hurufat kasabı = Kolaylık

öğreneceklerdir. Milletimiz yazısiyle, kafasiyle bütün âlemi medeniyetin yanında olduğunu gösterecektir.»

Atatürk'ün bu nutku y u r t i ç i n d e b ü y ü k b i r h e y e c a n yarattı; 10 Ağus­

tostan itibaren herkes yeni harfleri öğrenme­ ye atıldı. 11 Ağustosda Dolmabahçe sarayın­ da bir ders açıldı. Bunu Parti merkezlarinde, okullarda, İstanbul radyosunda verilen dersler takibetti. Nihayet 25 Ağustosda yine Dolma­ bahçe sarayında bütün mebuslar, edipler, gazeteciler, bilginler bir kongre halinde top­ landılar. 25, 27 ve 29 Ağustosta geçen konuş­ malardan sonra - o zaman başvekil olan - İ s m e t İ n ö n ü ş u d e m e ç t e b u l u n d u :

«Kabul edilen harfler, Fransız harfleri değildir. Türk harfleri, Türk alfabesidir. Bu harfler tamamen Türk dilinin ihtiyaçlarına göredir, bu harfleri kullanmaktan başka çare yoktur. Bu harfleri neden alıyoruz ?

Gazinin gayesi, milleti cehaletten kur­ tarmaktan ibarettir. Biz orduda bütün milletin efradını elimizden geçiririz. Okuma yazma bilmiyenlerden bir tek nefer görmedim ki lâakal iki sene mektebe gitmemiş olsun. Köylerde ders veren hocalar vardır. Köylüler bunlardan ders görür. Ağızdan kaparak ez­ berden sûre okur. Fakat gazete okuyamaz, mektup okuyamaz, yazı yazamaz. Cehalet

hocaların tarzı tedrisinden değildir. Arap

harflerindendir.

Beş altı yüz şekli olan eski harflerle okuyup yazmak çok ince bir sanat haline

Bnşmuallim öğ retiyor

gelmiştir. Halkın okuyup yazma öğrenmesi için evvelâ harf lâzımdır. İşte ihtiyaç bundan doğmuştur. Halkın yeni harflere alâka ve tehalükü bu harflerin bir ihtiyaç, hem de ciddî bir ihtiyaç olduğuna delâlet eder. Harf­ ler hakkındaki münakaşa kesilmelidir. Çünkü yeni alfabe İlmîdir ve Türk milletinin alfa­

besidir. Bu alfabe Türklerin ihtiyaçlarına

kâfidir.

Bundan sonrası münakaşa edilebilir.

Lisanı telâffuza göre tespit edeceğiz. Encü­ menin imlâ ve sarf kaideleri bir intikal pro­ jesidir. Zamanla kaideleri inkişaf eder; değişir; güzelleşir. Bugün istikbalde lisanın alacağı şekli tespite çalışmak muhal peşinde koşmak demektir. Komisyon vazifesini bihakkın yap­ mıştır. Komisyona çok teşekkür ederim ki yalnız bir tir-dir münakaşası çıkmıştır. Başka mucibi münakaşa olacak hiç bir şey çıkma­ mıştır. Bu, komisyonun çok itina ve dikkatle çalıştığını gösterir. Aileme alfabeyi öğret­ meye çalıştım. En büyük müşkilât sâitlerde

idi. Komisyon bidayette intikal yaparken

lisanı ıslâh fikrinde idi. Fakat bu işe tama­ men girmedi. Çünkü azim müşkilât olduğunu gördü.

(3)

112

Bugün bidayette bende de mevcut olan tir - dir yabancılığından yüzde yetmişini kay­ bettim, alıştım.

Hülâsa komisyonun alfabesi kati’ dir,

intikal sarf ve imlâsı ise en faideli şekildedir. Bu harflerle Türk dili pek yakında dünyanın

BaşmualUm seyahati esnasında

en tatlı lisanı olacaktır, fakat bugünden istikbalde Türk dilinin alacağı şekli tahdid edemeyiz. Onu yapmak istikbaldeki nesillere aittir.»

Bundan sonra yine İnönü’ nün yazdırdığı şu karar maddeleri okundu :

“ 1 — Milleti cehaletten kurtarmak için kendi diline uymıyan Arap harflerini terkedip lâtin esasından Türk harflerini kabul etmek­ ten başka çare yoktur.

2 — Komisyonun teklif ettiği alfabe hakikaten Türk alfabesidir, kati’dir. Türk milletinin bütün ihtiyaçlarını temin etmeye kâfidir.

3 — Sarf ve imlâ kaideleri lisanın ıslâ­

hını, inkişafını, millî zevki takibederek

tekâmül edecektir.

Muhakkaktır ki yeni harflerle lisana ve imlâya ilk şeklini vermek için komisyonun projesi en kısa ve en amelîdir.»

Atatürk, bunları reye koyiu, ittifakla kabul edildi. Böylece 9 Ağustosta başlıyan

AYLIK ANSİKLOPEDİ

harf inkılâbı 30 Ağustos Zafer bayramında karara bağlanmış oldu.

Yeni Türk harfleri kanununun T. B. M. M. de kabulü 1 ikinci teşrin 1928 dedir.

(İbrahim Necmi Dilmen)

H A V A H A R Bİ — Hava harb kuvvet,

lerinın bütün muharebe hareketleriyle birlik­ te hava korunmasının ve hava defi ve tardı­ nın umumî faaliyetlerine denir. Kara ve de­ niz harbleri yanında hava harbinin bilhassa hususi ehemmiyeti vardır. Hava harbinin ta­ rihi tamamiyle yenidir. Tayyarelerin birinci cihan harbinden sonra fevkalâde inkişafı bazı fikirlerde müstakil hava harbi düşüncesini ortaya çıkarmıştı. Lâkin bu fikrin tahakkuk etmesi için hava kuvvetlerinin müstakil bir sınıf ve silâh olarak kabul edilmesi lâzımdı. İtilâf hava kuvvetleri birinci cihan harbin,in

nihayetlerinde bu istikamete doğru mü­

him bir adım atmışlardı. Hava kuvvetlerinin harb silâh ve vasıtası olarak kabulü, daha birinci cihan harbinde dahi harbin karakterinde değişikliklere sebep olmuş, tesadüfi muharebe­ ler eski ehemmiyetini kaybetmiş, uzak keşfin ağırlık merkezi tayyarelere intikal eylemiş ve harbi düşman memleketine nakletmek imkânı hâsıl olmuştu. Harbden sofıra birçok askerî mütehassıslar hava harbinin müstakbel harb- lerde baş rolü oynıyacaklarını, kara ve deniz ordularının tâli ehemmiyet kazanacaklarını ileri sürmüşler ve mensup oldukları devlete hava kuvvetlerini esas sınıf olarak kabul ettir­ meye çalışmışlardı. Bu doktrini müdafaa eden­ ler daha ziyade birinci cihan harbinin tesiri altında kalmış bulunuyorlardı; çünkü o harpte ateş ve tahkimatla hareket arasında vukua gelen mücadelede hareket mağlûb olmuş, harb mevzi harbine intikal ederek toprağa saplan­ mış, müzminleşmiş, uzamış ve katî neticeyi almak için muazzam insan ve malzeme feda­ kârlığı ihtiyar edilmişti. Halbuki tayyareler hareket harbinin bütün hususiyetlerine ve vasıflarına tamamiyle uygun görülmüş ve har­ bin katî netice silâhı zannedilmişti.

B i r i n c i c i h a n h a r b i n e t a y y a ­ r e l e r müstakil bir sınıf ve silâh olarak

gir-M). 4 - Ağustos 1944 mediler, o devirde tayyarelerin vasıfları, si­ lâhları, imal şartları, adedî mevcutları, sevk ve idare usulleri bunları müstakil bir sınıf ve silâh olarak kullanmıya elverişli değildi. Almanlar harbin dördüncü senesinde her biri 12 tayyareden mürekkep 300 sahra tayyare müfrezesi kullanmışlardır ki bunların mecmu kuvveti 3.600 tayyareden mürekkeptir. Bu müfrezeler büyük sevk ve idare birlikleri em­ rine dağılmış olduğundan hiçbir yerde ağır­ lık merkezi teşkil edilmemişti. Alman Başko­ mutanlığı cesim zeplin balonlarını da tecrübe etmiş, bunlarla Londrayı bombardıman dahi etmişse de süratlerinin ve manevra kabili­ yetlerinin azlığı, büyük hedef göstermeleri, kolayca yanmaları yüzünden terkolunmuştur. Harb sona ererken Almanlar 14.000 tayyare, 28.000 motor imalini gerçekleştirmek üzerey­

diler. itilâf devletlerine gelince onlar da

tayyarelerini Almanlar gibi yardımcı bir si­ lâh olarak kullanmışlardı.

Birinci cihan harbinden sonra motörün fevkalâde inkişafı tayyarelerde beklenmedik ani bir tekâmül husule getirdi. Tayyarelerin cesametiyle birlikte süratleri de arttı, seyir sahaları genişledi, kullanış ve manevra kabi­ liyetleri yükseldi, büyük hamule taşımak, gece ve gündüz uçmak temin edildi, fabrika­ larda seri halinde tayyare imali mümkün oldu. Tayyarenin gerek teknik ve gerekse harbde kullanılma hususundaki tekâmülü o kadar sür­ atli ve baş döndürücü olmuştur ki, tarihte hiç­ bir askerî sınıf ve silâh bu kadar geniş ve seri inkişafa mazhar olamamıştır. Bu inkişaf topyekûn harbin vücut bulmasına baş sebep teşkil eder. Hava harbi fikrinin ilk mucidi îtaly an Generali Giulio Duhe’dir. Bu mü­ tefekkir asker, müstakil hava ordusunun teş­ kilini, hava kuvvetlerinin sevkülceyşî maksat­ larla kullanılmasını, istikbal harblerinde katî neticenin ancak bu sınıf ve silâhla alınabile­ ceği tezini müdafaa etmiştir. Ona göre: «har­ bin bidayetinde kara ve deniz orduları müda­ faa harbi yapmalı, harbi hava ordusu baskın taarruziyle açmalı, düşman hava kuvvetlerini tahrib ederek hava hâkimiyetini kazanmalı­ dır. Çok büyük ölçüde hava birlikleri

düş-Almanyaya hava hücumlarım g-öaterir kroki

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Trakya Umumî Müfettişi General Kâzım Dirik'in büyük bir vukuf ile vücuda getirdiği bu kıymetli eser, dilimizde halıcılık hakkında ilk neşriyatı teşkil eder..

Fakat Emin Dede Efendiyi, değer tera­ zisinde yalnız bu sıfatla tartamayız. onun asıl büyük varlığı yanında ansı­ zın sönükleşir. Yalnız bu kudretiyle de

4.在資料內容中尋找所需要的 -關鍵字”lung cancer”會用紅 底標出以利查詢 -資料底下也會附上這篇文章 的作者以及發表時間地點,更

此次上課除了上次學的 sci-finder 外又多學會了這個專利查詢系統,從這個

Yavaş koroner akıma sahip olgularda, her üç majör epikardiyal koroner arterdeki TIMI kare sayıları ve bunların ortalaması alınarak hesaplanan ortalama TIMI

Genetik işaretleyiciler ve sistematik çalışmaları yardımıyla mantar çiftçisi karınca türlerini incelemeyi planlayan araştırmacılar, aseksüel türün ortaya çıkış

Sovyetler’ in 15 Kasım 1983 günü çekildikleri IN F görüşmelerinde A B D Başkanı Reagan, önce ik i tarafın da tüm füzelerini sökmesini içeren “ sıfır

Bununla birlikte, her ne kadar yukarıdaki açıklamalarımızda, iş- veren ve işveren vekili dışı kişiler tarafından gerçekleştirilen (işçinin mesai arkadaşları