• Sonuç bulunamadı

Muhallebiciler ve en meşhuru

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Muhallebiciler ve en meşhuru"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

50 Y ıl ö n c e k i : 3 0

Muhallebiciler ve En Meşhuru

Eskiden muhallebici dükkân-_

lan, hattâ en meşhurları bileı

şatafatsızdı; basit, fakat terte­ miz, süt ve gülsuyu kokan fe -l rah yerlerdi. Şimdiki gibi lüks* ve konfora rağmen çorba, pilâv, tavuk tüyü, yağ ve yağlı sıcak su buğusu kokmazdı.

Mühim fark şu noktadadır; Yediklerinizde süt rayihası ve tadı bulurdunuz. Şimdikilerde olmıyan işte budur; süt tadı yoktur; hattâ rengi de! V a ktiy­

le sütlü tatlılann rengi kireç

beyazlığında değildi; evde pişi­ rilenlere benzerdi; iyice kayna­ tılınca sütün aldığı canü, sıcak, hassalı beyazlıkta idi. Daha da koyu olduğu, süt kokusu du - yuldıığu da muhakkaktı.

Hele porsiyonlar? Mide do - yurmasa da göz doyururdu; bu gün iki işe de yaramıyor; hepsi de tadımlıktan ibarettir. Benim asıl tuhafıma giden şu: Vitrin - deki buz dolaplarında bakıyo - ruın, meselâ ekmek kadayıfı â- deta kalın, iri bir parça... Üs - tündeki kaymağı da kabarık ve hatırı sayılır büyüklükte... Y a ­ ni ikisi de birbirine uygun ve bir ikindi zamanı safra bastır - mağa, açlığı giderm eğe kâfi ha­ cimde!

G elgeldim , dükkâna girip ıs­ marladınız mı önünüze getirilen nesne o camekânda görünenin ustacasına ufaltılmışı. İnsana

bir dürbünün ters tarafından

seyrediyormuşsunuz tesiri ya - pıyor! Dolu dolu üç kaşığı ve üç lokmayı geçen hiç bir porsi­ yon yok.

Bizim nesil Hacı Rcceb d ev­ rini idrâk etmiştir. Bu meşhur muhallebicinin dükkânı nerede idi? Dükkân demeğe dil var - maz, Karaköyde şimdiki posta- hanenin yanındaki geçidde ah­ şap bir baraka idi. Etrafa ve yol kenarlarına mermer masalar ve âdi iskemleler dizilmişti. Müş - teri bunlardan birine ilişir, y i­ yeceğini yer, hemen kalkar g i­ derdi. Uzun uzun oturmağa,

bi-Yazan :

R e fik H a iid K a r a y

rini beklemeğe, hele paketler

koymağa imkân mı var?

Limonata da satardı; lâkin

halis limondan ve pek nefis o l­

duğu için başka yerlerde on,

nihayet yirm i paraya içilen bu şerbet Receb’de otuz para idi. Zamana göre lüks sayılırdı.

Kendisi de gözümün önüne geliyor: K ır düşmüş san sakal­ lı, malûm Arnavut kıyafetinde, başında bembeyaz ceçe külâh, sağlam yapılı bir adamdı. G ali­ ba hac dönüşü külâhım yine iş- lemesiz bir <arakiye» ye çevir­ miş ve üstüne bir de abani sa- n k dolamıştı.

İkindiden sonra dükkânda

yenilecek şey kalmaz, kepenk- ler iner, masalarla iskemleler bir yana toplanırdı. A n kovanı uğultusu da diner, el ayak çe­ kilirdi. Yazık ki bizde geçmiş zamanın bu gibi şehir hayatiy­ le alâkalı, şöhreti dillere destan olmuş ticarethaneleri halikında tam malûmat verecek eserler yazılmamış. Muhallebici R e - ceb'in günlük sarfiyatı ne idi? Bilemeyiz. Y a n n da bugünkü­ lere dair bir bilgimiz olamıya- cak.

Receb'in son günleri hususun

da da malûmatımız eksiktir.

Sonradan üreyenlerin çoğu dük kân tabelâlanna o şöhretli mu­ hallebicinin kalfası olduklarını yazdılar. Hâlâ ismin sihri de - vam ediyor demektir.

Bizde ilk lüks muhallebici dükkânlaın mütareke devrinde açıldı. Yine Arnavut ırkından birkaç kardeş evvelâ Galatasa­ ray köşesinde, arkasından muh­ telif yerlerde iyi mobilyalı, ter­ temiz, ferah ve muntazam ser­ visli salonlarda muhallebiciliğe başladılar. Çok rağbet gördü - 1er. Sonra ne oldular, bilmem... Şehir haritasından silindiler;

isimleri bile aklımda kalmadı. Hattâ - iyi hatırlıyorum - ilk dükkânın açılışı münasebetiyle bir yeniliğe de başvurmuşlardı: Davetlilere bedava ve diledik­ leri kadar yemek şartiyle bir küşad resmi yaptılar, matbuat erkânını çağırdılar. Ben de git­ miştim. H er şey nefisti; ne ça­

re ki yemenin bir haddi var.

İkinci tabak ekmek kadayıfın­ da dama dedim. Lâkin yanımda

bulunan merhum Alcmdarcı

K a d ri bey bizim el sürmediği­ miz tabaklan boşaltarak masa­ mızın şerefini kurtardı. A m a - vutlara pes dedirtti!

Mahalle arası muhallebicile­ rinin bir kusurunu hatırlataca­ ğım: Evlerden istenilince gön -

derilmek üzere hazırladıklan

geniş tabaklardaki iki kat ve

aralarına tümsek tümsek kay - mak konmuş o canım tavuk gö ­ ğüslerinin üstüne tarçın tozuy­

la çiçek resimleri yaparlardı.

Ziyanı yok... Hoş bir manzara teşkil ederdi. N eyleyim ki bu

tezyinatın ortasına isimlerini

de yazarlardı. Yazsınlar, ne çı­ kar?

Fena tarafı şu idi: Meselâ mu

hailcbicinin adı A li usta mı?

Yalnız o kadarcığını yazsa bir şey çıkmaz. İsmin başına bir de - eski harflerle, tabiî - «am el»

sözü koyardı. Tabak sofraya

geldi nü, okurdunuz: A m e l-i- A li Usta!» Yani A li ustanın işi, marifeti, elinin emeği mânasına ama gel de ötekini unut, yalnız bu mânasını düşün!

Sonradan o lüzumsuz kelim e­ yi koymaz oldular.

Muhallebiciden büyük tabak­ larla ekmek kadayıfı ve tavuk göğsü alanlar akşam üstü bir -

denbire yemeğe ağırlanması

icaheden misafir bastırmış orta halli evlerdi. Dar gelirliler böy­ le bir vaziyet karşısında hemen bir lâlanga dökerler veya göz - leme açarlardı. Konaklarda ise ahçı barıya emir giderdi:

— İy i bir tatlı yapsın!

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu alanda tavuk tüyü lifi kullanılacak olursa toplamda kulla- nılan ağaç hamurunun % 25 gibi yüksek bir oranı atık olarak düşünülen tavuk tüyünden karşılanabi- lir..

Fakat aile ağaçları daha ayrıntılı değerlendirildiğinde, beş numaralı aile hariç, aynı ailede ak- raba evliliği yapmayan bireyler arasında da hastalığın en az iki

Toplam tekli doymamış yağ asitleri içeriği en yüksek yumurta serbest gezen olarak belirlenirken, diğer yetiştirme çeşitlerinden elde edilen yumurtalar birbirine

Kurutulmuş süt ürünleri, yağlı veya yağsız sütten üretildiği gibi, laktik asit bakteri kültürleri (peynir, yoğurt veya kefir kültürleri gb.) ile asitlendirilmiş

 Asidik doğası gereği patojenler 24 saatte büyük ölçüde inaktive olmaktadır.  Maya kontaminasyonu (Kluyveromyces and

tesislerin arkeolojik kazı alanları - vadinin güneye kayan de- rinlemesine kısmının bir miktar inşaata izin vermesi, aksi takdirde çok boğucu ve kuytuda kalınacağı

Yol şebekesi ihtiyaca cevap ve- recek bir karakterde düzenlenmiş, İzmir'den gelen yol yaya yolu ile ve meydancıklarla karışarak oteller bölgesine ve köprüye ula- şır bir

Bunun sonucunda, etrafında daha fazla sayıda negatif yüklü parçacık bulunduran oksijen kıs- mi negatif yüklü iken hidrojenlerin bulunduğu bölümler ise kısmi pozitif