• Sonuç bulunamadı

Behice Boran'ı uğurlarken:Yaşamını, ömrünü verdiği yurdundan uzakta noktaladı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Behice Boran'ı uğurlarken:Yaşamını, ömrünü verdiği yurdundan uzakta noktaladı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M iH ige«

a k tiia lite

18 EK İM • 1987

YAŞAMINI, ÖMRÜNÜ VERDİĞİ YURDUNDAN UZAKTA NOKTALADI

Be hiçe Boran’ı

C

KORAY DÜZGÖREN

G üneşi özlüyorum” diyordu Be­ llice Boran, 21 Haziran’da, Düsseldorf ta kaldığı küçük ve sade döşenmiş evde yaptığımız konuşmada. O zamana kadar Türkiye’den, siyasetten, dünya olayların­ dan ve daha birçok şeyden söz etmiştik. Ortak tanıdığımız insanlardan, dostlar­ dan konuşmuştuk. Ama Türkiye’yi öz­ lediğine ilişkin duygusal tek söz söyleme­ mişti. Yalnız konu havalara gelince, Av­ rupa’da sürekli olarak yağmur yağdığı­ nı, güneşi ancak birkaç gün görebildik­ lerini belirterek dolaylı yoldan Türkiye’ nin güneşini övmüştü. Övmüştü. Hasret olduğunu söylememişti. Behice Hanım’ ın 77 yıllık, mücadelelerle geçmiş yaşa­ mı içinde duygusallığa yer yoktu. Yok­ tu ama, Boran’m, Türkiye’den uzak ge­ çen günleri, aylan, yılları boyunca aklı fikri kuşkusuz Türkiye’deydi. Türk in­ sanının mutluluğu için savunduğu sos­ yalizmin mücadelesini yapmış, bu uğur­ da uzun yıllarını hapishanelerde geçir­ mişti. Anlı geçen her dönemden sonra

yılmamış, köşesine çekilmemiş, kendini emekli ilan etmemişti. Hep yeni baştan başlamış, yeniden yola koyulmuştu. Yola çıktığı arkadaşları dö­ nem dönem değişmişse de o yılmadan yoluna devam etmişti. Sonunda zorunlu olarak ayrı kaldığı ülkesinden uzakta bile mücadelesini sür­ dürmüştü.

Düsseldorf’taki evde yaptığımız söyleşide zamanın kıtlığından ya­ kınıyordu. Hemen hemen her dakikasının dolu olduğu söylerken yo­ ğun programını anlatıyordu. Avrupa’da çeşitli ülkelerde toplantılara çağrıldığını, konuşmalar yaptığını, dergilere yazılar hazırladığım söy­ lerken günlük ihtiyaçlarla ilgili olarak alışveriş yapmak zorunda oldu­ ğunu da belirtiyor ve ‘‘hayat yürüyor” diyordu.

Fotoğraf çektirme isteğimi kırmamakla birlikte, “ Ben, fotojenik değilim” diyerek itirazım yumaşak bir dille ifade ediyordu. Daha sonra gençlik yıllarında yakınlarının ve arkadaşlarının onu nasıl asık yüzlü, aşırı ciddi bulduklarını ve bu ciddiyetin fotoğraflarına yansıdığını an­ latırken bir yakınının sözlerini anımsıyordu. Adım hatırlayamadığı bir

uğurlarken

Son olarak 21 Haziran'da konuştuk

yakını ona, “ Sen konuşmadığın zaman­ lar asık suratlısın, ama konuştuğun za­ man yüzünde güller açıyor sanki” demiş­ ti. Ve “ hep konuştum” diyordu Boran. “ Üniversitelerdeki derslerde, mahkeme­ lerde, siyasi toplantılarda, mitinglerde, Meciis’te, cezaevinde, hep konuştum. Konuşmaktan yazmaya vaktim olmadı. Meciis’te de TİP adına en fazla konu­ şanlardan biriydim. Partinin dış politi­ ka ve milli savunma konularında sözcü- süydüm. Y aptığım her konuşmadan son­ ra gazeteciler yanıma gelir konuşma me­ tinlerini isterlerdi. Ama ben, genellikle önceden metin hazırlamadan konuştu­ ğum için çoğu kez hayal kırıklığına uğ­ rarlardı.”

“ Yazdığınız bir şey var mı? Kitap ya­ zıyor musunuz?” diye sorduğumda, “ Yazmıyorum” demiş ve yine bir anısı­ nı anlatmıştı. Koleje gittiği yıllarda ba­ bası onun yazar olacağım söyler durur­ m uş. H a tta , “ Sen, H alide Edip olacaksın” dermiş. O yıllarda kendisi de yazar olabileceğini düşünmeye başlamış. Okulda yazdığı kompozisyonları anne­ sine gösterdiği ve annesinin de onları çok beğendiğini söylerken geç­ mişi anımsayıp gülüyor, öğretmeninin de yazdığı kompozisyonları sı­ nıfta örnek olsun diye okuduğunu söylüyordu. Fakat sonra “ konuş­ mayı yazmaya tercih ettiğini” anlatırken, “ Bana birkaç tane konfe­ ransa konuşmacı olarak katıl desinler katılır konuşurum, bunlardan birini makale halinde yaz deseler bunu yapamam” diyordu.

Boran, yalnızca iki kitap yazdı. Biri Türkiye’de ilk kez yapılan top­ lumsal değişim araştırmasıyla ilgili idi, ikinci kitabı ise, “ Türkiye ve Sosyalizm Sorunları” adını taşıyordu. Bunun dışında birçok dergi ve gazetede, “ Yazamam” dediği halde çok sayıda makale yazmıştı.

Behkc Boran 43 yılı mtK*deWwle geçen 77 yıllık onurlu yaşamını çok sevdiği Ülkesinin dışında, biçimsel olarak vatandaşlık hakkım yi­ tirmiş olarak noktaladı.

Bugfin toprağa verilen Boran’m adı Türkiye’nin sosyal ve müca­

deleler tarihine iri puntolarla yazılacak •

YA ŞA RK EN H İÇBİR ŞEY İÇİN GEÇ

DEĞİLDİR

"ENİ bir atılım yapmak, bir girişimde bulunmak ve kendi kendini yenilemek için insan yaşamında herhangi bir yaş sınırı var mıdır ya da kesinkes böyle bir sınır olmalı mı­ dır? ■

• Ünlü ressam Granma Moses, resme tam 100 yaşında başla­ mıştı. Bilge Bertrand Russell, tüm dünyanın ilgisini üzerine çe­ ken barışçı eylemlerine giriştiğinde yaşı 94’tü. George Bernard

Shaw, ününe ün katan oyunu “ Fartfetched Fables” ı 93 yaşında

yazmıştı. Eamon de Valera, bağımsız İrlanda’nın devlet başkan­ lığına 91 yaşında getirilmiş. Adolph Zukor,yapımcılığındaki ni­ ce başarılarına karşılık, Param ount film şirketinin yönetim ku­ rulu başkanlık koltuğuna 91 yaşında oturmuştu.

• Picasso, 90 yaşında gravürcülüğe başlamıştı. Müzik dün­

yasının ünlü kişisi piyanist Arthur Rubinstein, New York’un

Car-negie Hail konser salonunda ve 89 yaşında konser vermeyi sür­ dürüyordu. Cellist Pablo Casals da öyle (88).

i • Albert Schweitzer, A frika’daki hastanesine kavuştuğunda

89’dan 90’ına giriyordu. Sama Maria Degli Angeli Kiüsesi’nin

planlarını çizmeye başladığında Michelangelo da 88’ine yeni bas­

mıştı.

• Politikacı Konrad Adenauer, 88 yaşında Almanya Başba­ kanı olmuş; Churchill ve Rus Devrimi’nin önde gelen kişilerin­ den Aleksandr Kerensky kendi ülkelerinin siyasal tarihlerini 82 ve 83 yaşlarındayken yazmaya koyulmuşlardı.

• Alman şair ve yazarı Johann Wolfgang von Goethe, ünlü başyapıtı “ Fausf’u bitirdiğinde yaşı 81 ’di.

• ABD’li tiyatro ve sinema oyuncusu George Burns, “ The

Sunshine Boys" filmindeki rolü nedeniyle Oscar armağanını ka­

zandığında 80 yaşındaydı.

• Parfüm dünyasının önde gelen kişisi Coco Channel, şirke­ tinin başına tam yetkiyle ancak 85 yaşında gelebilmişti. Somer­

set Maugham ile Leo Tolstoy, 82 yaşındayken bile edebiyatla iliş­

kilerini kesmemişlerdi. T K

-10

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunun üzerine Mustafa Kemâl, (Hz. Peygamber ölürken kimi vekil tâyin etti ki siz daha hilâfet is­ tiyorsunuz. Biz sancağı çektik, o sancağa düşman olmadık,

B- Numan Menemencioğlu Hariciye servislerinin basında bulunduğu 13 se - nelik bir müddet içimde Devletin mü­ him siıyasl, adil, iktisadi ve mali mua­ hede ve

BP Türkiye, fotoğraf dem ekleri çalışma kum lu ile birlikte, geçtiğimiz yıl yitirdiğimiz değerli fotoğraf ustası Sami Güner’in anısına “ Türkiye 92” albüm

İngiltere sefiri Lord Stad ffo rd de Redcliffe’in geniş para yardımla­ rı ile desteklenen Protestan misyonerler Anadolu’da Ermeni- leri Gregoryen kilisesinden

rosuna telefon eden kim liği belir­ lenemeyen kişiler, “ Ermeni S o y ­ kırımının Adalet Kom andoları" adlı cinayet örgütünün adına ko­ nuştuklarını

HYDRO BA020 Suyun çekildiği andaki kıyı çizgisi Zorunlu NAMN1 Birinci ulusal dilde detayın ismi Seçmeli NAMN2 İ kinci ulusal dilde detayın ismi Seçmeli NAMA1

Navigation systems allow people to find their route and explore their surroundings easily and quickly in the places they have not visited before without losing too much time and

A multicentre, randomised clinical control trial comparing the retropubic (RP) approach versus the transobturator approach (TO) for tension-free, suburethral sling treatment