• Sonuç bulunamadı

Apelinin sıçanlarda in vitro uterus kasılmaları üzerindeki etkisinin araştırılması / Investigation effect of apelin on in vitro myometrial contractility in rats

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Apelinin sıçanlarda in vitro uterus kasılmaları üzerindeki etkisinin araştırılması / Investigation effect of apelin on in vitro myometrial contractility in rats"

Copied!
60
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAĞLIK BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ FĐZYOLOJĐ ANABĐLĐM DALI

APELĐNĐN SIÇANLARDA ĐN VĐTRO UTERUS KASILMALARI ÜZERĐNDEKĐ ETKĐSĐNĐN

ARAŞTIRILMASI

YÜKSEK LĐSANS TEZĐ Danışman: Doç. Dr. Selim KUTLU

Zübeyde ERCAN 2011

(2)
(3)

TEŞEKKÜR

Yüksek lisans eğitimim boyunca bilimsel ve akademik tecrübesiyle bana daima

yol gösteren danışman hocam Sayın Doç. Dr Selim KUTLU’ya, Fizyoloji Anabilim

Dalı Başkanı Sayın Prof. Dr. Haluk Keleştimur’a, deney aşamasında destek ve

yardımlarını esirgemeyen Fizyoloji Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Dr. Emine

Kaçar’a, akademik yardım ve desteğinden dolayı Biyofizik Anabilim Dalı Öğretim

Üyelerinden Sayın Doç. Dr. Mete Özcan’a, Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim

Üyelerinden Sayın Doç. Dr. Engin Şahna ve bölüm asistanlarına en içten teşekkürlerimi

(4)

ĐÇĐNDEKĐLER

TEŞEKKÜR iii

ĐÇĐNDEKĐLER iv

KISALTMALAR LĐSTESĐ vii

1. ÖZET 1 2. ABSTRACT 2 3. GĐRĐŞ 3 3.1. Düz Kaslar 3 3.1.1. Düz Kaslarda Kasılma 4 3.2. Miyometriyum 7

3.2.1. Miyometriyumda Uyarılabilirlik ve Kasılma 7

3.2.1.1. Miyometriyumda Sarkoplazmik Retikulum 8

3.2.2. Miyometriyum Kasılmasının Elektrofizyolojik Özellikleri 10

3.2.2.1. Önderodaklar (Pacemaker) 10

3.2.2.2. Karakteristik Aksiyon Potansiyelleri 10

3.2.3. Miyometriyumda G-protein Sinyal Yolları 11

3.2.3.1. Miyometriyumda Fosfolipaz C 13

3.2.3.2. Miyometriyumda Adenilat Siklaz 14

3.2.4. Miyozin Hafif Zincir Fosforilasyonu, Kasılma ve Gevşeme 14

3.3. Apelin 14

3.3.1. Apelin Biyokimyası ve Metabolizması 15

3.3.2. Apelin Reseptörü 17

3.3.3. Apelinin Fizyolojik Etkileri 19

(5)

3.3.3.2. Đmmün Sistem Üzerine Etkileri 20

3.3.3.3. Besin Alımı Üzerine Etkileri 20

3.3.3.4. Apelinin Đnsülin ve Obeziteyle Đlişkisi 21

3.3.3.5. Apelinin Sıvı-Elektrolit Dengesi ve Hipotalamo-Hipofizeyal Eksenle Đlişkisi 22

3.3.3.6. Kardiyovasküler Etkileri 23

3.3.3.7. Apelin ve Solunum Sistemi 24

3.3.3.8. Apelinin Düz Kaslar Üzerine Etkisi 25

3.3.3.9. Apelinin Diğer Etkileri 26

3.3.3.10. Üreme Sistemi ve Apelin 26

AMAÇ 29

4. GEREÇ VE YÖNTEM 30

4.1. Deney Hayvanlarının Bakım ve Beslenmeleri 30

4.2. Deney Hayvanlarının Hazırlanması 31

4.3. Krebs Solüsyonu 31

4.4. Đzole Organ Banyosu 32

4.5. Apelinin Hazırlanması 33

4.6. Deney Protokolü 33

4.7. Đstatistiksel Metot 34

5. BULGULAR 35

5.1. Birinci Protokol Grubu Bulguları 35

5.2. Đkinci Protokol Grubu Bulguları 37

6. TARTIŞMA VE SONUÇ 39

7. KAYNAKLAR 43

(6)

KISALTMALAR LĐSTESĐ

SR : Sarkoplazmik Retikulum

IP3 : Đnozitol Trifosfat

DAG : Diaçil Gliserol

PLC : Fosfolipaz C

MHZ : Miyozin Hafif Zincir MHZK : Miyozin Hafif Zincir Kinaz GTP : Guanozin Trifosfat

cAMP : Siklik Adenozin Monofosfat

PKC : Protein Kinaz C

AR : Apelin Reseptörü

ICV : Đntraserebrovasküler

IV : Đntravenöz

ADH : Antidiüretik Hormon

FSH : Follikülü Stimüle Edici Hormon

LH : Luteinleştirici Hormon

L-NAME : Nitrik Oksit Sentez Đnhibitörü

NO : Nitrik Oksit

cGMP : Siklik Guanozin Monofosfat PI3K : Fosfatidil Đnozitol 3 Kinaz

ERK1/2 : Ekstrasellüler Sinyal-Düzenleyici Protein Kinaz

KL : Korpus Luteum

(7)

1. ÖZET

Yeni bir hormon olan apelin mide, yağ dokusu, kalp gibi birçok organın yanısıra

özellikle beyinde hipotalamustan sekrete edilmektedir. Endokrin sistem,

kardiyovasküler sistem ve metabolik işlevler gibi birçok vücut fonksiyonunda olası

etkileri henüz araştırılma aşamasında olan apelin için, üreme sistemi de önemli bir hedef

bölgedir. Bu çalışmada apelinin uterus kontraksiyonları üzerindeki olası etkileri

araştırılmıştır.

Çalışmada diöstrus dönemindeki dişi yetişkin Wistar türü (n=12) sıçanlardan

elde edilen miyometriyum şeritleri, içinde Krebs çözeltisi bulunan izole organ

banyosuna yerleştirildi. 1 gr gerim altında spontan kasılmalar gözlendi. Đzometrik

miyometriyum kasılmaları üzerinde 0.01 µM, 0.1 µM, 1 µM ve 10 µM

konsantrasyonlardaki apelinin etkisi araştırıldı. 1 µM ve 10 µM konsantrasyonlarda

uygulanan apelinin kontraksiyonların frekansını anlamlı düzeyde artırdığı görüldü

(p<0.05 ve p<0.001). Sadece 10 µM konsantrasyondaki apelin uygulamasından sonra

kontraksiyonların genliği anlamlı düzeyde arttı (p<0.01). Benzer deney protokolü Ca+2

bulunmayan Krebs çözeltisi kullanılarak tekrarlandı. Bu grupta da 10 µM apelinin

uterus kasılmalarını indüklediği gözlendi.

Bu araştırmanın sonuçları apelinin sıçan uterusunda kontraksiyonları belirgin

olarak indüklediğini göstermektedir. Kalsiyumsuz ortamda da aynı etkinin görülmesi,

apelinin hücre içi depolardan Ca+2 salıverilmesini indükleyerek kontraksiyonları stimüle

ettiğini düşündürmektedir.

(8)

2. ABSTRACT

A newly discovered hormone, apelin, is secreted in brain especially in

hypothalamus in addition to stomach, adipose tissue and heart. There are many

investigations regarding the effect of apelin on many body functions such as endocrine

system, cardiovascular system and metabolic processes. But there are guide limited

researchs including the effect of apelin on reproductive functions. Therefore, we looked

into the effect of apelin on myometrial contractions in dioestrus rat.

Myometrial strips were removed from adult female Wistar rats (on dioestrus)

following decapitation and placed in a jacketed organ bath containing Krebs solution,

and isometric contractions were evaluated in this study. After equilibration, spontaneous

contractions were recorded and the effects of bath application of increasing

concentrations of 0.01µM, 0.1µM, 1µM ve 10µM apelin on the amplitude and frequency

(number of contraction-relaxation cycles/ 10-min) of contractions were evaluated by

10min intervals. One Way ANOVA was used for statistical analysis. Apelin

significantly increased frequency of contractions at 1µM and 10µM concentrations

(p<0.05 and p<0.001, respectively). Apelin also increased the peak amplitude of

concentrations at only 10µM concentration (p<0.01). The other experimental protocol

was repeated by using Ca+2 free Krebs solution. Apelin (10µM) was induced

contractions in this group, as well.

The results of this study show that apelin induces myometrial contractions in rat.

It can conclude that apelin stimulates myometrial contractions by inducing Ca+2 release

from intracellular stores, because apelin has same effect in calcium free medium.

(9)

3. GĐRĐŞ 3.1. Düz Kaslar

Vücudun yaklaşık % 40’ı iskelet kası, % 10’u düz kas ve kalp kasıdır (1, 2). Düz

kaslar mikroskobik olarak görünür çizgilenmelerinin olmayışı nedeniyle iskelet kası ve

kalp kasından ayrılırlar (3, 4, 5, 6).

Düz kas hücreleri tek çekirdeklidirler ve iskelet kaslarına göre çok küçük

olmakla birlikte, boyları 20-500 mikrometre, çapları ise 1–5 mikrometre kadardır (1, 6).

Düz kaslarda Ca+2 için depo görevi gören bir hücre içi sarkoplazmik retikulum

(SR) membran ağı vardır. Düz kasın SR’sindeki Ca+2 kanalları, Ca+2 aktiveli Ca+2 kanalı

olan riyanodin reseptörü (RYR) ve inozitol 1,4,5-trifosfat (IP3)-kapılı Ca+2 kanalları

olmak üzere 2 tiptir. RYR tipik olarak hücre içi Ca+2‘nın artmasıyla aktive olur. IP3

kapılı Ca+2 kanalı ise, bazı hormonal faktörlerin etkisiyle açığa çıkan IP3 tarafından

aktive edilir (7, 8, 9).

SR’ye elektriksel bağlantı sağlayan iskelet kasındaki T tübülleri düz kas

hücrelerinde bulunmaz. Bunun yerine düz kasın sarkolemmasında ‘kaveol’ olarak

adlandırılan cepler, uzunlamasına sıralanmıştır. Kaveollar hücrelerin yüzey/hacim

oranını artırırlar (7, 10, 11).

Düz kaslar genellikle tek birimli ve çok birimli düz kaslar olmak üzere iki

fonksiyonel kategoriye ayrılır. Tek birimli düz kaslarda, düz kas hücreleri elektriksel

olarak birbirleriyle bağlantılıdır. Bu bağlantı hücreler arasındaki düşük dirençli ‘gap

junction’ adı verilen yarık bağlantılarla sağlanır ve sinsityal fonksiyona sahiptir. Böylece bir hücrenin elektriksel uyarılmasını komşu düz kas hücrelerinin uyarılması

takip eder. Bu tip kaslar ince bağırsak, üreter, uterus gibi içi boşluklu organ

(10)

Çok birimli düz kaslar ise ayrı ayrı birimlerden oluşmuşlardır, yarık bağlantılar

birkaç tane veya yoktur. Her bir lif diğerinden bağımsız olarak çalışır ve temel olarak

sinir sinyalleri ile kontrol edilir. Gözün siliyer ve iris kası ile derideki piloerektör kaslar

çok birimli düz kaslardandır (1, 4, 13).

Düz kaslar sinir sinyalleri, hormonlar, pace-maker aktivite, ilaçlar, kasın

gerilmesi gibi pek çok sinyal tipiyle uyarılabilirler (4, 7).

3.1.1. Düz Kaslarda Kasılma

Düz kaslarda hücre dışı Ca+2 konsantrasyonu 10-3 M, hücre içi ise 10-7 M’dır (1).

Bu durum hem hücre içi ile hücre dışı arasında, hem de SR ile miyoplazma arasında çok

yüksek bir Ca+2 gradiyenti oluşturur. Bu fark, Ca+2’nın hücre zarı ile SR zarından geçişi

için bir kuvvet oluşturarak Ca+2’nın protein yapılı kanallar aracılığıyla geçişine yol açar.

Bu kanallar, çoğunlukla kapalıdır ve voltaj, mekanik uyarı ya da ligand bağlanması ile

aktive olarak Ca+2 geçirgenliği sağlarlar (14). Sarkolemma hücre dışı sıvıdan Ca+2 giriş

çıkışını düzenler. Düz kas kasılmasında hücre dışı Ca+2 önemlidir. Bu yüzden

miyoplazmik Ca+2 konsantrasyonu yalnızca SR ile değil, aynı zamanda sarkolemmal

aktiviteyle de düzenlenir (8, 15).

Hücrenin uyarılması, SR’deki Ca2+ kanallarının açılmasına yol açar ve

miyoplazmik Ca2+ konsantrasyonu hızla artar. Bu salıverilme, ikinci haberci IP3’ün

SR’deki reseptörlerine bağlanmasıyla gerçekleşir. IP3, hücre dışında bulunan

agonistlerin ilgili reseptöre bağlanması sonucu, G proteini aracılığıyla aktivasyon

gösteren fosfolipaz C (PLC) enzimi tarafından oluşturulur. PLC bir membran fosfolipidi

olan fosfatidilinozitol bifosfatı, IP3 ve diaçil gliserole (DAG) hidrolize eder. Daha sonra

IP3, SR’ye diffüze olarak IP3-kapılı Ca+2 kanallarını açar, bu da kalsiyumun SR’den

(11)

SR’deki diğer bir kanal olan RYR’lerin aktivasyonu öncelikle voltaj bağımlı

Ca+2 kanallarından hücre içine giren Ca+2 ile gerçekleşir. Miyoplazmik kalsiyumun

lokalize yükselmesiyle kısa süreli RYR açılmaları meydana gelir. Bu spontan, lokalize

miyoplazmik Ca+2 konsantrasyon artışları, ‘Ca+2 kıvılcımları’ olarak adlandırılan kısa

parlak flaşlar oluştururlar (20, 21). Bu kıvılcımların frekansındaki artma

sarkolemmadaki büyük iletkenliğe sahip Ca+2 kapılı K+ kanalını aktive ederek düz kasta

hiperpolarizasyona yol açar. Bu hiperpolarizasyon daha sonra hücre içi Ca+2

konsantrasyonunu azaltır ve gevşeme meydana gelir (7, 21, 22, 23).

Hücrede miyoplazmadan Ca+2‘nın uzaklaştırılması üç yolla gerçekleşir:

1. SR membranındaki Ca+2-ATPaz (SERCA) pompaları aracılığıyla SR’ye Ca+2

alımının artması.

2. Hücre membranındaki Ca+2 -ATPaz (PMCA) yardımıyla Ca+2 ‘nın hücre dışına

atılması (24).

3. Diğer ikisine oranla daha az olmak üzere Na+-Ca+2 değiştirici yardımıyla olmaktadır

(24).

SERCA pompaları SR lümeni ile miyoplazma arasında yaklaşık olarak 10.000

katlık bir Ca+2 gradiyenti oluştururlar ve bunu sürdürürler (25). Pompalar ATP

hidrolizinden elde ettiği enerjiyle Ca+2’yı miyoplazmadan SR içine alır. Ca+2, SR içine

pompalandıktan sonra kalretikülin ve kalsekestrin gibi proteinlerce tamponlanır. Bu

proteinlere büyük miktarlarda Ca+2 bağlanır. Böylece SR’de tamponlanan Ca+2

deposundaki Ca+2 konsantrasyonu yaklaşık olarak 10–15 mM’a ulaşır (26). Hücreden

Ca+2 çıkışı SERCA tarafından SR’de Ca+2 depolanmasıyla yarışır ve böylece SR’de Ca2+

(12)

Đskelet kası ve kalp kasında olduğu gibi Ca+2, kasılmanın başlangıcında en

önemli rolü oynar. Düz kasın kasılması hücre içi kalsiyumun artışıyla meydana gelir.

Đskelet kasındaki SR, kasılmada gerekli olan Ca+2’nın kaynağı iken, düz kaslarda Ca+2

iyonlarının hemen hepsi aksiyon potansiyeli veya diğer uyarılar sonucunda ekstraselüler

sıvıdan kas hücresine girer (1, 29, 30). Bu geçiş öncelikli olarak voltaj bağımlı Ca+2

kanalları aracılığıyla gerçekleşir. Bu kanalların aktivitesi depolarizasyon derecesine

bağlıdır. Daha büyük bir depolarizasyon, hücreye daha fazla Ca+2 girişine ve daha güçlü

bir kasılmaya yol açar (13).

Hücre içi Ca+2 artışı, miyozindeki düzenleyici hafif zinciri (MHZ) fosforile

ederek daha sonra aktinle etkileşmesine ve böylece kuvvet oluşumuna yol açan bir Ca+2

-kalmoduline bağımlı protein kinazı aktive eder. Kalmoduline 4 Ca+2 molekülü bağlanır.

Bu Ca+2-kalmodulin kompleksi MHZ’Đ fosforile eden miyozin hafif zincir kinazı

(MHZK) aktive eder. Miyozin çapraz köprülerin fosforilasyonuyla miyozin başları

aktine bağlanır ve çapraz köprü, ince filamanı kalın filamanın merkezine doğru çekerek

dişli çark etkisi oluştur ve kuvvet meydana gelir. Bu sırada miyozin başından adenozin

difosfat ve Pi serbestleşerek ATP’nin bağlanmasına izin verir. ATP, miyozinin aktine

affinitesini azaltarak miyozinin aktinden ayrılmasını sağlar. Yeni bağlanan ATP’nin

enerjisi, başı yeniden siklusa hazır hale getirmek için kullanılır. Böylece çapraz köprü

bir diğer kasılma siklusu için hazırdır. Miyozin çapraz köprüsü fosforile kaldığı sürece

çapraz köprü siklusu devam eder. Çapraz köprü siklusu miyoplazmik Ca+2

konsantrasyonu azalıncaya kadar her siklus için bir ATP’nin hidroliziyle devam eder

(13)

Ca+2 konsantrasyonundaki azalmayla birlikte MHZK inaktif duruma geçer ve

çapraz köprüler, miyozin fosfataz enzimi tarafından defosforile edilir ve kasılma durur

(7).

3.2. Miyometriyum

Fetüsün içinde yaşam bulduğu bir ortam olan uterus, tunika seroza

(perimetriyum), tunika muskularis (miyometriyum) ve tunika mukoza (endometriyum)

olarak adlandırılan üç tabakadan meydana gelmiştir. Perimetriyumu periton oluşturur.

Miyometriyum, uterus duvarının en kalın katmanını meydana getirir. Buradaki düz kas

hücreleri iç tarafta sirküler yönlü, dış tarafta ise longitudinal seyirlidir. Endometriyum,

düz bir örtü şeklinde dış tarafındaki kas tabakasına yapışık durumdadır (7, 34, 35).

Miyometriyum spontan fazik kasılma üretebilen bir düz kastır. Miyometriyal

kasılmalar nöral ya da hormonal bir uyarı olmaksızın gerçekleşebilen miyojenik

özelliktedir (36). Gebelik boyunca miyometriyal aktivite, zayıf koordine olmayan

kasılmalar (Braxton-Hicks kasılmaları) ile karakterizedir. Gebeliğin sonunda

miyometriyum doğum ve kasılmalar için uyarılara hazırdır (37, 38). Bu uyaranlar lokal,

maternal, mekanik veya fetal kaynaklı olabilir (39). Doğum sırasındaki koordineli

uterus kasılmalarının gelişmesi, uyarılmaya hazır durumdaki miyometriyumda yüksek

frekans ve genlikteki kontraksiyonlarla ortaya çıkar (7, 39, 40).

3.2.1. Miyometriyumda Uyarılabilirlik ve Kasılma

Miyometriyumda Ca+2 konsantrasyonu kasılma ve uyarılmada önemli rol oynar.

Miyometriyal hücrelerin sitozolünde serbest Ca+2 düşük (<10-7 M), hücre dışı sıvıda ve

SR’de yüksek konsantrasyonda (10-3 M) bulunmaktadır. Đstirahatteki serbest Ca+2

düzeyi kasılma esnasında ekstraselüler Ca+2’nın hücre içine girişiyle veya hücre içindeki

(14)

Kalsiyumun miyometriyal hücrelere girişinde Ca+2 kanalları önemli rol oynar.

Miyometriyal zarda iki tip Ca2+ kanalı tespit edilmiştir. Bunlar membran voltaj aktiveli

(43, 44) ve hücreye ligand indüklemeli Ca2+ girişine izin veren reseptör aktiveli Ca2+ kanallarıdır (45, 46).

Đnsan miyometriyumunda düşük voltajla aktivasyon gösteren geçici (T-tip) (47,

48) ve yüksek voltajla aktive olan uzun süreli (L-tip) kanallar (49, 50, 51, 52) olmak

üzere voltajla aktive olan Ca+2 kanallarının 2 tipi bulunmuştur. T tip Ca+2 kanal mRNA

ekspresyonu insan miyometriyumunda gösterilmiştir (53). Đnsan ve sıçanlarda kasılma

için gerekli olan Ca+2 akışının en büyük kaynağı L-tipi kanallardır (27, 48, 54, 55). T-tip

kanallar ise spontan Ca+2 geçişini sağlarlar ve kasılmanın frekans ve genliğini artırırlar

(56).

Kalsiyum iyonları miyometriyal hücre yüzey membranından PMCA ve Na+/Ca+2

pompası aracılığıyla hücre dışına atılır. Na+ ve Ca+2 gradiyentleri birlikte, Na+/Ca+2

pompası yoluyla Ca+2 akışını yönlendirerek membran voltajını ayarlarlar. Değiştiriciler

hücre içine 3 Na+ girişini ve hücreden 1 Ca+2 çıkışını sağlarlar. Ca+2 pompalarının Ca+2’a

olan eğilimleri Na+/Ca+2 değiştiricilerden çok daha yüksektir ki bu da Ca+2 pompalarının

Ca+2 çıkışında baskın mekanizma olduğunu gösterir (57, 58). Bununla birlikte gebe

sıçanlarda değiştiricilerle Ca+2’nın transferi Ca+2 konsantrasyonunu % 60 azaltırken,

Ca+2 pompalarıyla bu oran sadece % 30’dur (44).

3.2.1.1. Miyometriyumda Sarkoplazmik Retikulum

Kalsiyumun SR’den salıverilmesi SR membranındaki reseptöre bağlanan IP3’ün

artışıyla başlar. Bu durum oksitosin gibi agonistlerin G protein aracılı reseptörlere

bağlanması ile gerçekleşir. Salıverilen Ca+2 miktarını, IP3, intraselüler Ca+2 ve SR’de

(15)

Miyometriyumda kalsiyumun SR’den salıverilmesindeki 2. mekanizma, SR

membranındaki riyanodin reseptör kanalları aracılığıyla Ca+2 indüklemeli Ca+2

salıverilmesidir (46, 57, 59).

Ca+2’nın SR’den salıverilmesinde diğer bir yol ise, SR’deki Ca+2 konsantrasyonu

ve intraselüller Ca+2 konsantrasyonu arasındaki Ca+2 gradiyenti nedeniyle meydana

gelen pasif akıştır (61).

Miyometriyal SR’de Ca+2 depolanması, Ca+2 gradiyentine karşı çalışan SR’deki

SERCA yoluyla olur. Bu mekanizma intraselüler Ca+2 konsantrasyonunu düşürür (46,

57).

SR’den Ca+2‘nın spontan olarak salıverilmesi olarak bilinen Ca+2 kıvılcımları

(62) Ca+2-kapılı K+ kanallarını aktive edip hiperpolarizasyona yol açarak (63) Ca+2

-bağımlı Cl- kanallarının aktivasyonuyla depolarizasyona sebep olur veya diğer sinyal

yolaklarının aktivasyonuyla membran uyarılabilirliğini etkiler (32, 64). Bununla

birlikte, gebe olmayan sıçanlarda Ca+2 kıvılcımları gözlenmemiştir (65). SR’den

Ca+2’nın çıkışı, intraselüler alana Ca+2 girişine yol açar. Bu mekanizma doğum sırasında

uyarılabilmeyi artırır (46, 66).

SERCA pompaları ve riyanodin reseptörleri hücre içinde santral ve periferik

olmak üzere iki ayrı alanda bulunur. Miyometriyal SR; yüzey membranına yakın olan

periferal ya da yüzeysel SR ve hücre merkezine yakın olan santral veya derin SR olmak

üzere iki kısma ayrılır (61). Düz kaslardaki bu alanlar arasında fonksiyonel yönden de

farklılıklar gözlemlenmiştir (67). Yüzeysel SR, depolarizasyon sırasında hücreye Ca+2

girişini sağlarken, derin SR ise kasılma için Ca+2 sağlar. Bu fonksiyonel ayrım insan ve

(16)

Kaveol yapıları, lipit yığınları olarak da bilinen yüzey membranındaki

invajinasyonlardır ve periferal SR’ye yakın yerleşimlidir. Ca+2 -kapılı K+ kanalları ve

Na+-Ca+2 değiştiricilerin her ikisi de kaveol içinde bulunurlar ve periferal SR, sitozolden

daha fazla farklı Ca+2 ve Na+ konsantrasyonuna sahip sinyalleşme bölgesidir (57, 61,

66).

3.2.2. Miyometriyum Kasılmasının Elektrofizyolojik Özellikleri 3.2.2.1. Önder odaklar (Pacemaker):

Miyometriyum sinirsel ya da hormonal uyarı olmaksızın kasılabilen bir kastır.

Miyometriyumun spontan kasılmaları spontan bir şekilde depolarize olan ve aksiyon

potansiyelini ateşleyen önderodak hücrelerin depolarizasyonunu takiben başlar.

Önderodaklar anatomik olarak belirgin veya lokalizasyonları sabit değildir ve özelleşen

hücrelerdir (46, 57, 68). Sıçan miyometriyumunda miyozitlerin yaklaşık % 25’i yavaş

dalga veya zirve olmaksızın ortaya çıkan aksiyon potansiyeli şeklinde spontan

elektriksel aktivite gösterir (61). Bir başka çalışmada 18–19 günlük gebe farelerden elde

edilen miyometriyal hücrelerde spontan aktivite gözlenirken, 38–39 haftalık gebe insan

miyometriyumlarında benzer koşullarda spontan kasılma olmadığı belirlenmiştir.

Miyometriyum hücrelerindeki yarık bağlantıların hücrelerarası iletişimde oynadıkları

önemli rol miyometriyal kasılmaların uterin sessizlik dönemindeki zayıf ve senkronize

olmayan halinden doğumdaki güçlü senkronize kasılmalara geçişindeki etkileri yapılan

deneylerde gösterilmiştir (69, 70, 71, 72).

3.2.2.2. Karakteristik Aksiyon Potansiyelleri

Çeşitli türlerin miyometriyumlarında basit dikensi potansiyeller ve kompleks

potansiyeller olmak üzere iki tane belirgin aksiyon potansiyeli formu kaydedilmiştir.

(17)

oluşur. L tipi Ca+2 kanalları aracılığıyla yayılan Ca+2 akımı depolarize fazın en büyük

bölümünü oluşturur. Na+ akımının içeri girişiyle hızlı bir inaktivasyon meydana gelir.

Dikensi potansiyeller ‘burst’ olarak adlandırılan gruplarda oluşurlar ve burstlerdeki

artışların sayısı ve frekansı kasılma hızı ve amplitüdünü belirler (24, 57, 58, 73).

Kompleks aksiyon potansiyelleri, dikensi potansiyeli takiben sürekli bir

depolarizasyon platosundan oluşur. Bu devamlı depolarizasyon zayıf K+ ve güçlü Ca+2

iletkenliğinden kaynaklanır. Bu platonun uzunluğu kasılma süresini gösterir (58).

3.2.3. Miyometriyumda G Protein Sinyal Yolları

Miyometriyumda G proteinleri intraselüler sinyalleşmeyle ilişkili olup

miyometriyal kasılma ve gevşemenin düzenlenmesinde önemli rol oynar. Hücre içinde

Ca+2 artışıyla PLC, G protein bağlı plazma membran reseptörlerinin aktivasyonu sonucu

stimüle edilir. Bu mekanizma ayrıca kalsiyum kanalları aracılığıyla kalsiyum girişini de

uyarır. G proteinleri 7 transmembran bölgeye sahip olarak plazma zarındaki hücre

yüzeyi reseptörleri ve efektörleri ile kenetlenerek hücresel sinyal iletisinde önemli roller

üstlenirler. G proteinleri GTP’nin bağlandığı ve hidrolizlendiği bir α altbirim ile bir βγ

kompleksinden oluşmaktadır (74). α-altbirimi guanin nükleotit bağlama bölgesi ile

doğal GTPaz etkinliğinden sorumlu bölgeyi içerir ve ayrıca, G proteinlerinin reseptör ve

efektör ile etkileşimlerinin özgüllüğünü belirler. G proteinlerinin özgünlüğünü

tanımlayan α altbirimleri aminoasit dizilerinin benzerliğine göre Gαs, Gαi/o, Gαq/11 ve

Gα12/13 olmak üzere dört aileye ayrılmıştır ve etkileştikleri efektör moleküllerde

farklılıklar bulunmaktadır (75). Gαi/o ailesinin üyelerinden olan Gαi, adenilat siklazın

baskılanması ile cAMP derişiminde azalmaya neden olan G proteinidir ve Gαi1, Gαi2,

Gαi3 olmak üzere üç tipi bulunmaktadır. PLC’nin oluşturduğu IP3 ve DAG gibi ikinci

(18)

düzenlenmesinde iki farklı mekanizma vardır ve bu mekanizmalar boğmaca toksini

inhibisyonuna duyarlılıklarına göre ayırt edilir. PLC β izoformlarının hepsi G

proteinlerinden boğmaca toksinine duyarsız Gαq/11 ailesinin üyeleri ile uyarılabilir.

PLC β’nın boğmaca toksinine duyarlı düzenlenmesinin Gαi/o ailesinin boğmaca toksine

duyarlı üyelerinin βγ-altbirimleri aracılığı ile gerçekleştiği bilinmektedir. G proteinleri

inaktif durumdayken α-altbirimi, βγ kompleksi ve GDP birbirine bağlıdır. Bu durumda

G proteini hücre dışı reseptörle ya da hücre içi efektör sistemleri ile etkileşim halinde

değildir. Bir sinyal molekülünün G protein kenetli reseptöre bağlanmasıyla reseptör

uyarılır. Uyarılan reseptör, α altbiriminin guanin nükleotit bağlama bölgesinden

GDP’nin serbestlenmesine ve yerine GTP’nin bağlanmasına yol açar. GTP’nin

bağlanması, G proteininde yapısal değişikliğe neden olur ve GTP bağlı α altbirimi,

uyarılmış reseptörden ve βγ’den ayrılır. Sonra, hem α-altbirimi hem de βγ kompleksi

iyon kanalları ya da enzimler gibi efektörlerin aktivitesini düzenlerler (76, 77).

Đnsan miyometriyumunda çeşitli G proteinleri bulunmuştur. Gαs adenil siklaz

aktivitesini uyarır, Gα1-3 izoformları ve Gα0 adenil siklazı inhibe eder, Gαq ve Gα11 PLC

aktivitesini etkiler ve tüm bu proteinler gebe ve gebe olmayan miyometriyumlarda

gösterilmiştir (77, 78). Gα1,Gα3, Gαq,Gα11 proteinleri gebe ve gebe olmayan kadınlarda

benzer seviyelerde iken, gebelerde Gαi2 azalmış ve Gα0 artmıştır. Gαs ekspresyonunun

gebelerdeki büyük orandaki artışı Gαs‘ye bağlı adenil siklaz aktivitesinin artmasına yol

açar. Böylece gebelik boyunca intraselüler cAMP seviyesi artar ve bu da uterin

(19)

ŞEKĐL 1: G proteinlerinin özgünlüğünü tanımlayan α-altbirimleri amino asit

dizilerinin benzerliğine göre Gαs, Gαi/o, Gαq/11 ve Gα12/13 olmak üzere dört aileye

ayrılmıştır ve etkileştikleri efektör moleküllerde farklılıklar bulunmaktadır (75).

3.2.3.1. Miyometriyumda Fosfolipaz C

PLC, uygun ligandın membrandaki bulunan agonistlerin reseptöre bağlanması

sonucu G proteini aracılığıyla aktivasyon gösterir. Oksitosin, vazopressin, prostaglandin

F2 alfa (PGF2α) gibi birkaç hormon PLC yolağını kullanan spesifik reseptörlere

bağlanırlar. Uyarılmış reseptörün G proteinini stimülasyonu sırasında dissosasiye olan α

alt birim PLC’yi aktive etmektedir. Daha sonra bu enzim miyometriyum hücre

membranında bulunan fosfatidilinozitol bifosfatın iki ayrı ikinci haberci olan DAG ve

IP3’e parçalanmasını sağlar (45). IP3 sitozolden geçerek SR zarında bulunan IP3’e

duyarlı Ca2+ kanallarına bağlanarak Ca2+ salgılanmasına neden olur. DAG ise protein

kinaz C (PKC) enzimini aktive eder. PKC bazı proteinleri fosforilleyerek hücre

(20)

3.2.3.2. Miyometriyumda Adenilat Siklaz

Adenilat siklaz enzimi ATP’den cAMP oluşumunu indüklemektedir. cAMP,

etkisini inaktif protein kinaz A enzimini aktive ederek gösterir. Protein kinaz A, bir

hücresel protein olan MHZK’yı fosforile eder ve bu enzimin kalsiyum kalmodulin

kompleksine olan affinitesini azaltır (45). Böylece miyometriyal gevşemeye yol açar.

Aynı zamanda protein kinaz A, PLC’yi inhibe ederek kalsiyum girişini engeller ve

kalsiyum pompalarının aktivasyonunu inhibe ederek de düz kaslarda gevşemeye yol

açar (45).

3.2.4. Miyozin Hafif Zincir Fosforilasyonu, Kasılma ve Gevşeme

Miyometriyal düz kaslardaki kuvvet üretimi intraselüler Ca+2 konsantrasyonuyla

düzenlenir. Ca+2 konsantrasyonundaki artış Ca+2-kalmodulin kompleksinin

şekillenmesine ve miyozin hafif zincirlerin fosforile olarak aktomiyozin çapraz köprü

formasyonuna yol açar ve kasılma gerçekleşir. Đntraselüler Ca+2 konsantrasyonu

azaldığında, MHZK aktivasyonu durur ve miyozin hafif zincir fosfataz aracılığıyla

MHZ defosforile olarak gevşeme meydana gelir. MHZ’in defosforilasyonu miyozin

ATPaz’ın aktivasyonunu inhibe eder, böylece çapraz köprü siklusu bazal seviyesine

döner (46, 57).

3.3. Apelin

Apelin, orfan reseptör APJ’nin ilk endojen ligandı olarak tanımlanan 36

aminoasitten oluşmuş peptit yapılı bir hormondur (80). Orjinal olarak ilk defa sığır

midesinden izole edilmiştir (81). Bu peptide APJ-reseptör ligandı olmasından dolayı

‘apelin’ adı verilmiştir (80, 82).

Đnsanlarda apelin ekspresyonu ilk olarak kaudat nukleus, hipokampüs, talamus,

(21)

dorsomedial nükleuslar ve frontal kortekste belirlenmiştir (83). Daha sonraki

çalışmalarda, apelin mRNA, özellikle spinal kord, korpus kallozum, amigdala,

substansiya nigra, hipofiz bezinin yanısıra böbrekler, kalp, akciğerler, plasenta ve meme

bezleri gibi insan merkezi sinir sistemi ve birçok perifer dokularda gösterilmiştir (84,

85, 86).

3.3.1. Apelinin Biyokimyası ve Metabolizması

Đnsanlarda apelin geni kromozom Xq 25–26,1’de yerleşmiştir (83). Apelin, 77

aminoasitten oluşan bir öncül maddeden derive olmaktadır (87) ve apelin–

12,13,16,17,19 ve 36 gibi birkaç aktif peptit formlarına ayrılır (80, 82, 87). 23 tane

aminoasit bu öncül maddenin C uç kısmında lokalize olmuştur ve C uç kısmı türler

arasında büyük benzerlik göstermektedir (80).

Đlk bulunan apelin peptiti apelin-36 olsa da, daha sonraki çalışmalarda apelinin

daha kısa diğer formları da insan dokularında ve sığır kolostrumunda tespit edilmiştir

(80, 82, 88).

Apelin reseptörünün aktivasyonuna yol açan apelin peptitleri en az 12 C uç

kalıntısına sahiptirler (86, 89, 90). Son 12 C uç aminoasit formu en kısa aktif sıradır,

apelin-11 ve daha kısa peptitler inaktiftirler (90). Apelin 13, apelin reseptörü aktive

etme yeteneğine sahip en kısa aminoasit dizisine sahiptir. Apelin 12 ise çok daha fazla

aktiftir. Bu nedenle preproapelinin 65-77 son kısmı (C-uç) apelinin biyolojik aktivitesi

ve reseptöre bağlanması için büyük önem taşımaktadır (82, 91). Apelinin N uç kısmı ise

ligand reseptör etkileşiminde anahtar rol oynar (86). N uç kısmının aminoasit sırası

LVQPRGPRSGPGPWQGG şeklindedir ve bu diziliş bilinen protein ve peptitlerin

(22)

APELĐN-36 H2N- LVQPRGSRNGPGPWQGGRRKFRRQRPRLSHKGPMPF-COOH APELĐN-17 H2N-KFRRQRPRLSHKGPMPF-COOH PYR-APELĐN-13 HN-Pyr-RPRLSHKGPMPF-COOH APELĐN-13 H2N-QRPRLSHKGPMPF-COOH APELĐN-12 H2N-RPRLSHKGPMPF-COOH

TABLO:1 Đnsan apelinin biyoaktif formlarının aminoasit dizisi ve apelin-12 C terminal bölgesi (her bir peptit dizisinde koyu renkli olarak yazılmıştır). Pyr: piroglutamilat.

Apelin peptitlerinin biyolojik aktiviteleri peptit uzunluklarıyla ters orantılıdır.

Apelin-17 apelin-36’dan daha güçlü, apelin 13’den daha zayıf bir etkiye sahiptir (80).

Apelin-13 apelin-17’den 8 kat, apelin-36’dan 60 kat daha etkindir (80).

Apelin 13’ün piroglutamilat formu yapı olarak apelin-13’den daha stabildir ve

çoğunlukla apelinin kısa formu olarak piroglutamilat kullanılmaktadır (88). Bazı

çalışmalarda, apelin-13’ün reseptöre bağlanma eğiliminin apelin-36’dan daha fazla

(23)

ŞEKĐL 2: Apelin peptitlerinin sentez ve metabolizması. Biyolojik olarak aktif peptitler gri renkte gösterilmiştir. QC-glutaminil siklaz, ACE2-anjiyotensin dönüştürücü

enzim-2, P-glu-piroglutamilat, Phe-fenilalanin (93).

Apelin metabolizmasının bilinen tek yolu anjiyotensin dönüştürücü enzimdir

(94). Ancak son yıllarda apelin–13 ve apelin–36’nın C uç kısmından fenilalalini ayıran

bu enzimden başka çinko içerikli karboksipeptidaz enzimi de bulunmuştur (91).

Plazmadaki başlıca apelin peptitleri apelin–13 ve daha az olarak apelin-17’dir (93).

Sıçanlarda plazma apelin seviyesi 23 pmol/L iken (26), insanlarda ise 89.8 pq/ml

kadardır (95). Apelinin plazmadaki konsantrasyonu diğer dokulara göre oldukça azdır.

Bu da apelinin dolaşımda bir endokrin faktör olmasının yanında, nörotransmiter olarak

parakrin bir ekiye sahip olabileceğini göstermektedir (87).

3.3.2. Apelin Reseptörü

1992 yılında O’Dowd ve arkadaşları anjiyotensin tip 1 reseptör geniyle oldukça

büyük diziliş benzerliği gösteren bir gen keşfetmişlerdir (81). Bu yeni gen, APJ olarak

isimlendirilerek G protein bağlı reseptör olarak kodlanmıştır (81). APJ, Tatemoto ve

(24)

(apelin reseptörü, AR, anjiyotensin 1 benzeri reseptör) orjinal olarak insan genomik

DNA’sından polimeraz zincir reaksiyonu yoluyla izole edilmiştir (81). 380 aminoasitten

oluşan bu reseptörün geni 11. kromozomun q12.1 kısmında yerleşmiştir (81). Bu

reseptör için Đnsan Genom Örgütü APLNR sembolünü onaylamıştır. Bu reseptör,

AGTRL1, APJ, APJR ve FLJ90771 gibi birkaç isme de sahiptir (96). APJ fare, sıçan,

maymun, inek, zebra ve kurbağa gibi diğer birkaç türde de tanımlanmıştır (96).

APJ ekspresyonu, sıçanlarda hemen hemen tüm perifer dokularda gösterilmiştir

ancak kalp ve akciğerlerde en yüksek oranda bulunmuştur (82). Daha düşük seviyede

sıçan böbrek, hipofiz bezi ve iskelet kasında (97) ve ayrıca endokardiyal ve endotelyal

hücrelerde eksprese edilmektedir (86, 98, 99, 100). Sıçan beyninde özellikle

hipotalamusun supraoptik ve paraventriküler nükleuslarda, hipofiz ön lobunda, epifiz

bezi, olfaktor sistem nükleuslarında ve hipofiz ara lobda da ekspresyonu gösterilmiştir

(101). Đnsanlarda ise APJ mRNA; karaciğer, mide, pankreas, vasküler endotelyal ve düz

kas hücreleri, plasenta, adipoz doku, akciğerler, kalp, timus, prostat, testis, ovaryum,

dalak, barsaklar ve beyin olmak üzere birçok merkezi ve perifer dokularda bulunmuştur

(73, 83, 86, 97, 98, 99). Ayrıca büyük çaplı kan damarlarında otoradyografiyle apelin

bağlı bölümlerin varlığı belirlenmiştir (102). Beyinde APJ ekspresyonu, beyaz

maddenin glial hücrelerinde (103), serebral korteks, epifiz bezi, hipofiz bezi,

hipokampüs, piriform korteks, dentat girus, lateral olfaktor traktus nükleusları, dorsal

rafe nükleuslarında ve hipotalamusta (86, 99, 103) gösterilmekle birlikte beyindeki en

yoğun ekspresyon bölgeleri hipotalamustaki paraventriküler ve supraoptik nükleuslar

(25)

Fare apelin reseptörü 377 aminoasitten oluşmuştur ve insan apelin reseptörüyle

% 91 diziliş benzerliği vardır. Sıçan apelin reseptörü ise 377 aminoasitten oluşmuştur ve

insan reseptörüyle % 89 diziliş benzerliği vardır (96).

APJ ile Angiotensin II (AT2) reseptör arasında önemli yapısal benzerlik

(aminoasit dizilişi yönüyle % 30–40 benzerlik gösterir) olmasına rağmen AT2, APJ ile

etkileşime girmemektedir. Her iki reseptör arasında tüm aminoasit dizisinde 115

aminoasit (% 30) (104) ve transmembran bölgede 86 aminoasit (% 54) aynıdır (81),

aynı zamanda doku ekspresyonunda yüksek oranda benzerlik vardır (86). Bu

benzerliklere rağmen AT2, apelin reseptörüne bağlanmadığı gibi, apelin de AT1

reseptöre bağlanmamaktadır (83, 105).

3.3.3. Apelinin Fizyolojik Etkileri

Yeni bir hormon olmasına rağmen apelinin organ ve sistemler üzerindeki

etkilerini konu alan birçok çalışma gerçekleştirilmiştir. Peptidin etki alanları genel

olarak, metabolizma, kardiyovasküler sistem, hipotalamo-hipofizyal sistem ve üreme

sistemidir.

3.3.3.1. Gastrointestinal Sistem Üzerine Etkileri

Kemirgenlerin gastrointestinal traktuslarında apelin ve APJ bulunmuştur (106,

107, 108). Apelin ekspresyonu, en yüksek düzeyde mide fundusunda ve daha az olarak

barsaklarda gösterilmiştir. Duodenum ve kolona kıyasla ileumda daha yüksek miktarda

eksprese edilir (107).

Apelin in vitro ortamda, mide hücre proliferasyonunu artırır. Apelin–13

kemirgen intestinal dokudan kolesistokinin sekresyonunu stimüle eder (107). Apelin–13

ve APJ, gastrik entero-kromafin benzeri hücrelerde de eksprese edilir ve gastrik asit

(26)

3.3.3.2. Đmmün Sistem Üzerine Etkileri

APJ insan (HIV) ve maymun immün yetmezlik virüslerinin hedef hücre içine

girişinde bir koreseptör olarak işlev görmektedir (110, 111). Benzer şekilde APJ’nin,

HIV tarafından membrana tutunma ve hücreye giriş için kullanıldığı gösterilmiştir (99,

110, 112). Apelin peptitleri HIV’in APJ eksprese eden beyindeki NP-2/CD4 hücrelerine

girişini inhibe etmektedir (113, 114, 115). Apelin peptitlerinin bu inhibitör etkisi

moleküler büyüklükleriyle ilgilidir (113, 116). Apelin–36 en yüksek inhibitör etkiyi

gösterirken onu sırasıyla apelin-17, apelin-13 ve apelin-12 izlemektedir. Apelin

reseptörüne bağlanmayan apelin-11’in ise herhangi bir etkisi yoktur (58). Son olarak

HIV ile enfekte olmuş dokulardaki apelin ekspresyonu normal dokulara göre daha az

bulunmuştur (113).

Apelin immün sinyalleşmede etkilidir ve insanlarda hücre serilerinde T

hücrelerinin kolinerjik aktivitesini etkiler. Đn vitro, apelin-36 fare dalak hücrelerinde

CD3 aktivasyonuyla kısmen sitokin üretimini baskılayarak (88, 117) fare ovaryum

hücreleri üzerinde kemotaksik aktivite gösterir (82).

3.3.3.3. Besin Alımı Üzerine Etkileri

Apelin-13’ün piroglutamilat formunun intraserebrovasküler (ĐCV) uygulanması,

sadece aç hayvanlarda ve doz bağımlı olarak besin alımını anlamlı düzeyde artırır (118).

Bir başka çalışmada ise hormonun ĐCV uygulanması hem aç hem de tok hayvanlarda

besin alımını azaltmıştır (119). O’Shea ve arkadaşları apelin-13’ün ĐCV uygulandığında

gündüz besin alımını stimüle ettiğini gece ise baskıladığını göstermişlerdir (120).

Apelin 13 hem intravenöz (ĐV) hem de intraperitoneal uygulandığında besin

(27)

3.3.3.4. Apelinin Đnsülin ve Obeziteyle Đlişkisi

Apelin mRNA ve proteini insan ve fare yağdoku hücrelerinde bulunmuştur (122).

Büyük miktarda beyaz adipoz dokudan, daha az miktarda kahverengi adipoz dokudan

eksprese edilmektedir (122).

Đnsülin yağ dokuda apelin sentezini stimüle eder (122, 123, 124) ve plazma

apelin seviyesi hiperinsülinemi ve insülin direnciyle ilişkili olarak obezitede önemli

düzeyde artış gösterir (93). Plazma apelin konsantrasyonu obez farelerde zayıf farelere

göre 2–4 kat daha yüksektir (122, 123). Bununla birlikte, obez hayvan modellerinde

apelin ekspresyonundaki artışın en büyük belirleyicisi yağ dokudan çok insülin

seviyesidir (122). Hiperinsülinemik obez farelerde hem adipozitlerdeki apelin sentezi

hem de plazmada apelin seviyesi oldukça yükselmiştir (122).

Apelinin insülin sekresyonu üzerinde belirgin inhibe edici etkisi belirlenmiştir

(100). Đn vivo ve in vitro apelin–36, glikozla indüklenmiş insülin sekresyonunu stimüle

etmektedir (100).

Yağ dokudaki apelin ekspresyonu açlıkta güçlü bir şekilde inhibe olur ve

yemekten sonra plazma insülin ve apelin seviyesinin artmasına paralel yağ doku apelin

mRNA düzeyleri hızla normale döner (122).

Yağ dokudan apelin ekspresyonu yağ hücrelerinin hipertrofi derecesini yansıtır

(84). Apelin yağ dokunun damarlanmasına yol açar (125).

Apelin, yağ dokuda normal ve insülin dirençli kemirgenlerde glikoz kullanımını

artırarak plazma glikoz seviyesini düşürür (126). Obez ve insülin dirençli farelerde

apelin insülin duyarlı dokularda glikoz alımını artırır (126).

Plazma apelin seviyesi, tip 2 diyabetli hastalarda sağlıklı kontrol grubuna göre

(28)

bulgulara zıt sonuçlar elde edilmiştir (129). Apelinin bu hastalarda bazal ve glikoz

uygulandıktan 2 saat sonraki plazma seviyesi yükselmiştir ve glikoz toleransı da

azalmıştır (129). Ayrıca deneysel olarak diyabet oluşturulmuş farelerde apelin

ekspresyonu azalmıştır (122). Đnsülinin tersine, glikozun apelin sentezi üzerinde

herhangi bir etkisi yoktur (122, 124).

Apelinin, insan ve kemirgen pankreas dokularında baskın olarak alfa ve beta

hücrelerde ekspresyonu gösterilmekle beraber apelin pankreasta ve yağ dokuda

glikokortikoidlerce negatif yönde regüle edilir (124). Plazma apelini insanlarda vücut

kitle indeksiyle pozitif korelasyona sahiptir (130).

3.3.3.5. Apelinin Sıvı-Elektrolit Dengesi ve Hipotalamo-Hipofizeyal Eksenle Đlişkisi

Apelin ve APJ, hipotalamusta vazopressin ve oksitosinin sentezlendiği

supraoptik ve paraventriküler çekirdeklerde bol miktarda eksprese edilir (97, 101, 131,

132, 133). Normal hidrate sıçanlarda apelinin santral ve periferal uygulanması su

alımını artırmaktadır (83, 91, 118).

Đzole sıçan hipotalamik doku örneklerinde, apelin antidiüretik hormon

salınımını stimüle eder (118). Buna zıt olarak bir başka çalışmada, apelinin farelerde

ICV uygulandığında vazopressinerjik nöronların aktivitesini ve vazopressin salınımını

inhibe ettiği gösterilmiştir (132) diürezisi artırır (97, 134, 135) su alımına yol açarak dehidratasyonu azaltır (118, 132). Dehidratasyon, apelin (135) ve APJ (136)

ekspresyonunu artırır ve ADH ekspresyonunu azaltır (135).

Apelinin ĐCV uygulanması plazma adrenokortikotropik hormon ve kortizolü

artırır, prolaktin, follikül stimüle edici hormon (FSH), luteinizan hormon (LH) ve tiroid

(29)

yoktur. Đn vitro, apelin–13 hipotalamik doku örneklerinden kortikotropik hormon ve

arjinin vazopressin salınımını stimüle eder, fakat nöropeptit Y üzerinde herhangi bir

etkisi yoktur (118). Apelin-17’nin in vitro olarak perfüzyon sistemiyle ön hipofize

uygulanması bazal adrenokortikotropik hormon sekresyonunu anlamlı düzeyde artırır

(137).

3.3.3.6. Kardiyovasküler Etkileri

Apelin kardiyovasküler sistemde güçlü vazodilatatör ve pozitif inotropik etkiye

sahiptir. Apelinin güçlü doz bağımlı inotropik etkisi, sıçanlarda (138, 139, 140) ve

farelerde in vivo olarak gösterilmiştir (141, 142). Đn vitro çalışmalarda da apelinin güçlü

pozitif inotropik etkisi direk olarak sıçan (142, 143, 144) ve insan (145) kalp

dokusunda belirlenmiştir.

Apelinin inotropik etkisi PKC ve PLC aktivitesinin sonucudur. Đzole sıçan

kalbinde PLC’nin blokajı apelinin pozitif inotropik etkisini % 68 oranında azaltır.

Benzer sonuç PKC’nin blokajıyla da elde edilmiştir (142). PLC DAG yoluyla PKC’yi

aktive eder.

Apelin sıçan kardiyak miyozitlerde kalsiyum geçişinin amplitüdünü PKC’den

bağımsız olarak artırırken, SERCA ve Na+/Ca+2 pompasının aktivitesini PKC bağımlı

olarak artırır, ancak SERCA üzerindeki etkisi daha azdır. Böylece SERCA ile içeri

alınan kalsiyum miktarı pompa ile dışarı atılan kalsiyum miktarından daha az

olduğundan SR’deki Ca+2 içeriği azalır. Ayrıca apelin riyanodin reseptör aktivasyonunu

da artırarak daha fazla kalsiyum salıverilmesini sağlar ve bu etki ise PKC’den

bağımsızdır (146). Na+/Ca+2 ve Na+/H+ pompaları, PKC, PLC apelinin pozitif inotropik

(30)

Apelinin pozitif inotropik etkisinin hızlı bir artışla geçici olduğunu gösteren

çalışmaların (144) yanısıra yavaş bir şekilde artarak sürekli bir inotropik cevaba yol

açtığını gösteren çalışmalar da mevcuttur (139, 142, 147).

Kemirgenlerde eksojen apelin uygulaması nitrik oksit (NO) bağımlı

mekanizmayla hızlı bir şekilde kan basıncında ve ortalama kapiller basınçta düşüşe yol

açar, güçlü vazodilatör ve venodilatör etki gösterir (83, 91, 132, 148, 149, 150, 151, 152,

153).

Apelinin periferal uygulanmasına zıt olarak ĐCV uygulanması uyanık sıçanlarda

ortalama arteryel basınçta doz bağımlı artışa yol açar (152). Apelinin kan basıncının

düzenlenmesindeki santral etkisi, periferal etkisinden daha büyüktür (152, 154).

Apelin in vitro, insan safen vende (102, 105) ve mamarian arterde (145) vasküler

düz kas üzerine direk etkiyle vazokonstriksiyona sebep olur.

Apelin ve APJ’nin insanlarda kalp yetmezliğinin patofizyolojisinde rolü vardır

(95, 104) ve NO bağımlı mekanizma yoluyla kardiyovasküler hastalıklarda koruyucu

etki gösterebilir (140, 150, 155, 156, 157).

Apelin-APJ ekseni, kalbin kasılma gücünü artırarak başlangıçta kompansatuar

olarak işlev görerek erken dönemde sentezi artar (104, 138, 139, 158), fakat daha sonra

kalp yetmezliğinin son döneminde sentezi azalmaya başlar (104, 159, 160, 161).

3.3.3.7. Apelin ve Solunum Sistemi

Apelin solunum fizyolojisinde önemli bir role sahiptir. Sıçan akciğerlerinde

yüksek miktarlarda apelin ve APJ mRNA ekspresyonu gösterilmiştir (82, 87).

Apelin-13’ün traktus solitaryusa mikroenjeksiyonu apneyle sonuçlanmıştır (154). Plazma

apelini kronik parankimal akciğer hastalığında azalmıştır (162). Kronik hipoksik

(31)

konsantrasyonu azalmıştır ancak pulmoner doku kitlesinin artması sonucu toplam

pulmoner apelin içeriği aynı kalmıştır (163).

Pulmoner apelin içeriği hipoksiyle değişmez ve plazma apelin seviyesiyle

aralarında bir korelasyon yoktur. Apelin normoksik sıçan arterinde vazokonstrüktör

tonusu düzenler ve bu etkisi hipokside görülmemiştir (163).

3.3.3.8. Apelinin Düz Kaslar Üzerine Etkisi

Apelin ve APJ, düz kas hücrelerinde eksprese edilir (85, 89, 102). Apelin in vitro

ve in vivo, düz kas hücrelerinde doz bağımlı olarak MHZ’in fosforilasyonuna yol açar

(164). Apelin, sıçan miyozitlerinde Ca+2 geçişinin amplitüdünü artırır ve elektriksel

stimülasyon boyunca SR’deki Ca+2 içeriğini azaltır. Apelinin bu etkisi üzerinde

PKC’nin önemli bir katkısı vardır. SR’deki kalsiyum içeriğinin azalması PKC bağımlı

mekanizmayla olurken, Ca+2 geçişinin artması ise PKC’den bağımsızdır (147).

Sıçan torasik aortadan izole edilen vasküler düz kaslarda apelin, PI3K (fosfatidil

inositol 3 kinaz)/Akt-ERK1/2 sinyal yolaklarını aktive ederek hücre proliferasyonunu

doz ve zaman bağımlı olarak stimüle eder. Apelin APJ’ye bağlandığında PI3K’nın

fosforilasyonuna yol açar o da Akt (hücre proliferasyonu, migrasyonu ve apoptoza karşı

koruma için gerekli bir enzim) ve onun sinyal molekülü olan ERK1/2’ yi (ekstraselüler

sinyal düzenleyici protein kinaz) aktive eder, siklin D1 sentezlenir ve bu döngü hücre

proliferasyonuna yol açar (165, 166). Bir başka çalışmada apelin fare osteoblastik

hücrelerde JNK (hücre proliferasyonunda ve apopitozda önemli rolü olan bir enzim) ve

PI3-K/Akt yolağını kullanarak proliferasyonu stimüle ettiği ve apopitozu baskıladığı

gösterilmiştir (131).

Apelin, insan umbilikal arter düz kas hücrelerinde yapılan çalışmada serum

(32)

etkisini PI3-K/Akt sinyal yolakları aracılığıyla APJ reseptörlerini kullanarak

gerçekleştirir. Apelin bu yolakları aktive ederek hücresel gelişimin devamını sağlar

(167). Apelinin, aynı yolağı kullanarak insan osteoblast hücrelerinde de apoptozu

baskıladığı gösterilmiştir (167).

3.3.3.9. Apelinin Diğer Etkileri

Đnsan umbilikal ven endotel hücrelerinde embriyonik formasyon sırasında apelin

reseptörlerinin ekspresyonu gözlemlenmiştir (98). Apelin, ERK ve Akt fosforilasyonuna

yol açar ve in vitro bu endotel hücrelerin proliferasyonunu sağlar. Apelin gözde vitröze

enjekte edildiğinde retinal vasküler ağdaki endotel hücreleri artırır (168).

Apelin osteoblastlarda eksprese edilerek bu hücrelerde proliferasyonu stimüle

eder (167, 169). Nöronlarda apopitozu inhibe eder (170).

3.3.3.10. Üreme Sistemi ve Apelin

Sığır over folliküllerinde granüloza hücrelerinin farklı gelişim safhalarında

apelin mRNA ekspresyonu bulunmamakla birlikte APJ ekspresyonu, östrojen-inaktif

dominant folliküllerin granüloza hücrelerinde diğer folliküllere kıyasla anlamlı düzeyde

artmıştır. Apelin mRNA östrojen-inaktif dominant folliküllerin teka hücrelerinde

diğerlerine kıyasla anlamlı düzeyde artış gösterir. APJ mRNA ekspresyonu ise

preovulator folliküllerin teka hücrelerinde küçük folliküllere göre artmıştır (171, 172).

FSH, in vitro kültür granüloza hücrelerinde APJ ekspresyonunu inhibe eder. LH,

teka hücrelerinde apelin ve APJ mRNA ekspresyonunu stimüle eder. Progesteron,

granüloza hücrelerinde APJ ekspresyonunu stimüle eder (172).

Apelin ve APJ’nin intraluteal arterlerin düz kaslarında lokalizasyonu

gösterilmiştir. Apelin mRNA erken (1–7 gün) ve orta (8-12 gün) luteal safhalarda

(33)

olarak hamilelik dönemindekinden daha fazladır (171). APJ mRNA ise, erken luteal

fazda artar, en yüksek seviyesine orta luteal fazda ulaşır (171). Luteal fazın sonunda

APJ ve apelin düşmeye başlar ve KL’nin gerilemesiyle aşırı bir düşüş gösterirler (171).

Apelin, vasküler endotelyal büyüme faktörü ve fibroblast büyüme faktörü gibi

anjiyojenik faktörlerle birlikte KL’de anjiyojenik etki gösterir (174). Bu etkiyle

kapillerin proliferasyonunu sağlar, preovulator follikülün seçiminde rol alır, besin ve

öncül maddelerin artmasına yol açar ve böylece dominant follikülün büyümesini sağlar

(171).

Sığır KL’sinde PGF2α luteolize yol açar ve apelin ve APJ ekspresyonunu artırır.

Ayrıca bu etki sadece orta KL’de 0,5–2 saat içinde görülür. PGF2α’nin apelin ve APJ

ekspresyonunu 0,5–2 saat süresince artırması, luteal kan akımındaki artış zamanıyla

tamamen uyumludur. PGF2α enjeksiyonundan 4 saat sonra vazokonstriksiyona bağlı

olarak luteal kan akışında bariz bir düşüş meydana gelir, apelin ve APJ ekspresyonu da

aynı şekilde azalır (175).

Apelin-APJ sistemi sığır KL’sinin düz kas hücrelerinde lokalizedir ve

eNOS-NO sistemi yoluyla etkisini gösterir. Apelin düz kas hücrelerinde Ca+2 miktarını artırır,

eNOS kalmoduline Ca+2 bağımlı olarak bağlanır kısa süre içinde NO sekrete edilir (175).

NO üretimiyle vazodilatasyon meydana gelir, sonrasında kan basıncı düşer böylece

apelin eNOS-NO sinyal yolaklarının modülasyonuyla luteal kan akışı üzerinde

düzenleyici rol oynar (173).

Apelin insan plasentasında 1. ve 3. trimesterde bulunmuştur (176). Normal

plasentada apelin ekspresyonu plasental villuslarda, sitotrofoblast ve

sityotrofoblastlarda gebeliğin 1. trimesterinden 3. Trimesterine kadarki dönemde azalış

(34)

sitotrofoblastların sitoplazmalarında artar. Buna zıt olarak, preeklampsili gebelerde

(106), plasental villuslardaki endotelyal hücrelerde kısmi artışla beraber, tüm plasental

bölümlerde hem apelin hem de APJ ekspresyonu çok güçlü bir şekilde artmıştır (176).

Apelin–36 ve apelin mRNA hipertansif gebelerde normal gebelere kıyasla daha

düşük bulunmuştur (177). Gestasyonel diyabetes mellitusu ve normal glikoz toleransı

olan gebelerde subkutanöz adipoz doku, visseral adipoz doku ve plasental dokularda

apelin ve APJ ekspresyonunda anlamlı bir fark yoktur (64).

Maternal apelin konsantrasyonu normal sıçanlarda gebeliğin son haftasında

yaklaşık olarak % 50 oranında düşüş gösterir. Bunun sebebi fetoplasental dokunun

eliminasyonunun artışıdır (178).

Đnsanlarda maternal apelin konsantrasyonu, fetal, 1 günlük ve 4 günlük

neonatallerdeki düzeyiyle kıyaslandığında anlamlı düzeyde daha düşük bulunmuştur.

Fetal 1 günlük apelin konsantrasyonu ise 4 günlük konsantrasyonuna göre düşüktür.

Umbilikal plazma örneğinde apelin konsantrasyonunun belirgin derecede yüksek olması

apelinin intrauterin gelişimdeki rolünü düşündürmektedir. Doğum sonrası 1. gün

dolaşımdaki apelinin hızlı bir şekilde düşmesi plasentanın ayrılmasının sonucudur. 4.

gündeki artışı ise ölü uterusta giderek artan anjiyogenezden kaynaklanmaktadır. Ayrıca

apelin konsantrasyonu ile doğum ağırlığı, cinsiyet ve doğum sayısı arasında herhangi

bir ilişki bulunamamıştır (179).

Apelin mRNA çeşitli dokularda tespit edilmekle beraber en yüksek düzeydeki

ekspresyonu gebe sıçanların meme bezlerinde bulunmuştur (88). Emziren sıçanların

meme bezlerinde de apelin yüksek oranda eksprese edilir (88). Hamilelik boyunca

meme bezlerinin gelişimine paralel olarak apelin mRNA düzeyi giderek artar,

(35)

da meme bezlerinde apelin düzeyi hala yüksektir ve 21 gün içinde seviyesi giderek

düşerek bazal düzeye iner (88). Apelin sığır, sıçan ve insan sütünde bulunmuştur (88).

Sığır kolostrumunda apelinin büyük miktarlarda (14–93 pmol/ml) sekresyonu

gösterilmiştir (88). Ayrıca laktasyondaki sıçan sütündeki apelin peptit içeriği ~ 300-600

ng/ml gibi oldukça büyük miktarda bulunmuştur (107). Bu bulgulara rağmen apelinin

gebelik ve doğum süreçlerindeki rolü belirsizdir. Uterus kontrksiyonları üzerinde

apelinin nasıl bir etkiye sahip olduğu bilinmemektedir.

Amaç: Bu tez çalışmasında apelinin in vitro sıçan uterus şeritlerindeki kontraksiyonlar üzerindeki olası etkisinin araştırılması amaçlanmıştır.

(36)

4. GEREÇ VE YÖNTEM 4.1. Deney Hayvanlarının Bakım ve Beslenmeleri

Çalışmada Fırat Üniversitesi Deneysel Araştırmalar Merkezi’nden temin edilen,

200-250 g ağırlığında 12 adet Wistar cinsi intak dişi sıçan kullanıldı.

Sıçanlar 12 saat aydınlık, 12 saat karanlık ortamda, 210C oda sıcaklığında,

plastik kafeslerde tutuldu. Cam şişelerdeki çeşme suyuyla ve Elazığ Yem Fabrikası’nda

hazırlanan pelet halindeki özel sıçan yemleriyle beslendi (Tablo 2).

Buğday 150 Mısır 100 Arpa 270 Kepek 80 Soya 294 Balık Unu 80 Tuz 6 *Kavimix VM 23-Z 2 Methionin 2 **DCP 16 *1 gramında: 4800 IU A, 960 IU D3, 12 mg E, 0.8 mg K3, 0.8 mg B1, 2.4 mg B2,

1.2 mg B6, 0.006 mg B12 vitaminleri, 16 mg Nikotin amid, 3.2 mg Cal. D. Panth.,

0.32 mg Folik asid, 0.02 mg D-Biotin, 50 mg Cholin Chloride, 20 mg Zinc Bacitracin, 32 mg Mn, 16 mg Fe, 24 mg Zn, 2 mg Cu, 0.8 mg I, 0.2 mg Co, 0.06 mg Se, 4 mg Antioksidan ve 200 mg Ca.

**% 18 fosfor, %25 kalsiyum, %0.2 flor’dan oluşur.

(37)

4.2. Deney Hayvanlarının Hazırlanması

Sıçanlardaki cinsel döngü 4–5 gün sürmekte ve 4 ayrı periyotta sınıflanmaktadır:

proöstrus, östrus, metöstrus ve diöstrus. Proöstrus 12–14 saat, östrus 25–27 saat,

metöstrus 6–8 saat ve diöstrus 55–57 saat sürmektedir.

Deneylerin hazırlık aşamasında sıçanların östrus siklusları günlük olarak sabah

08.00–09.00 saatleri arasında vajinal simirle takip edildi. Sıçanlardan alınan simir

örnekleri mikroskop altında incelenerek diöstrus dönemindeki hayvanlar tespit edildi ve

sadece diöstrus grubundaki hayvanlar çalışma için kullanıldı.

4.3. Krebs Solusyonu

Krebs çözeltisi in vivo ortamdaki fizyolojik şartları in vitro ortamda da belli

ölçülerde sağlayan bir çözeltidir. Đçeriği itibariyle uterus düz kas hücrelerinin

kasılabilirlik özelliklerini optimal düzeyde in vitro olarak sürdürebilmelerine imkan

sağlamaktadır.

Krebs içeriği mM/L olarak aşağıdaki konsantrasyonlarda hazırlanmış olup pH’ı

7.4’e ayarlanmıştır: NaCl : 118 KCl : 4,7 MgSO 4 : 1,2 Glikoz : 11,5 CaCl 2 : 2,4 KH 2PO4 : 1,18 NaHCO 3 : 15,8 EDTA : 0,016

(38)

4.4. Đzole Organ Banyosu

Çift çeperli yapıya sahip olan izole organ banyosu sistemi (MAY IOBS 99),

stant, depo, amplifikatör, hazneler, termostatlı dolaşım pompası, O2-CO2 karışım tüpü

(HABAŞ), kayıt ünitesi ile sıvı ve gaz taşıma aparatlarından oluşmaktadır.

Termostatlı dolaşım pompası, içerisinde bulunan distile suyu istenen sıcaklığa

ayarlayarak izole organ banyosunun çift çeperli bütün bölümlerinde sirküle ederek

ısınmasını sağlayan bir cihazdır. Mevcut sistemde cihaz 370C sıcaklığa ayarlanmıştır.

Deneylerde 5 ml hacimde 2 adet hazne kullanılmıştır. Hazneler de tüm sistem

gibi çift çeperli yapıdadır ve haznelerin dış çeperinde termosirkülatörde ısıtılmış distile

su sirküle olmaktadır. Đç çeperde ise Krebs çözeltisi yer alır. Miyometriyum şeritlerinin

yerleştirildiği iç çeperde bütün deneysel uygulamalar gerçekleştirilmektedir. Bütün

deney boyunca haznenin alt bölgesindeki girişten % 95 O2ve % 5 CO2 karışımıyla

haznedeki Krebs çözeltisi sürekli olarak gazlandırılmıştır.

Đzometrik güç dönüştürücü, haznelerdeki düz kas şeritlerinde oluşan izometrik

kasılmalardan kaynaklanan fiziksel kuvvetleri algılayarak, bunları elektriksel sinyallere

çevirmektedir. Bu sinyaller eşzamanlı olarak amplifikatöre ulaşır. Amplifiye edilen

elektriksel sinyaller orijinal trasedekilerle uyumlu frekans ve genlik parametreleri olarak

kayıt ünitesine iletilmektedir.

Veri kayıt ve analiz sistemi bilgisayar ve yazılım programından oluşmaktadır.

Kayıt ünitesinde, organ banyosundaki kas şeritlerinin kasılmalarının oluşturduğu genlik

ve frekans parametreleri eşzamanlı olarak kaydedilmektedir. Bu kayıtlar daha sonra

analiz edilerek, her bir kas şeridinde ilaç uygulamalarından önce ve sonraki sürelerde

(39)

4.5. Apelinin Hazırlanması

Çalışmada sentetik apelin 13 (Sigma Chem Com, St Louis, ABD) kullanıldı.

Hormonun 1 µg’lık flakonu içine Krebs çözeltisi eklendi ve vortekste karıştırılarak

çözdürüldü. Aynı işlem kalsiyumsuz Krebs çözeltisi kullanılarak diğer bir apelin

flakonunda tekrarlandı. Apelin çözeltileri küçük plastik ependorf tüplere ayrılarak organ

banyosuna uygulanana kadar -20 oC’de saklandı.

4.6. Deney Protokolü

Deneylerde diöstrus dönemindeki hayvanlardan elde edilen uterus şeritleri

kullanıldı. 12 hayvandan çıkarılan şeritlere 2 ayrı protokol şeklinde apelin uygulamaları

yapıldı. 1. protokolde normal Krebs çözeltisinde oluşan kasılmalar üzerindeki apelin

etkisi test edildi. 2. protokolde ise kalsiyumsuz Krebs çözeltisi kullanılarak apelin

uygulaması tekrarlandı.

Her iki protokol grubundaki hayvanlar hergün sabah aynı saatlerde dekapite

edildi (08:00-10.00). Dekapite edilen sıçanların karın bölgeleri açılarak uterusları hızlı

bir şekilde çıkarıldı. Uterus dokuları alınan örnekler, içerisinde Krebs çözeltisi bulunan

petri kaplarına alındı. Bu uteruslardan 1.2 cm uzunlukta, 2 mm genişlikte ve 1 mm

kalınlıkta küçük longitudinal miyometriyum kesitleri hazırlandı. Kesitler izole organ

banyosundaki cam hazneler içerisindeki düzeneğe 1 gr gerim uygulanarak yerleştirildi

ve izometrik kasılmalar kaydedildi. Bu gerim düzeyi bütün deney periyodunda sabit

olarak kaldı.

Birinci protokolde yaklaşık olarak yarım saatlik bir uyum periyodunu takiben

spontan kasılma gösteren miyometriyum kesitleri için, spontan kasılmalar azaldıktan

sonra 10 dk kontrol kayıtları yapıldı ve sonrasında organ banyosundaki konsantrasyonu

(40)

uygulandı. Đkinci protokolde ise miyometriyum kesitleri yerleştirildikten 30 dk sonra

ortam, Ca+2 bulunmayan Krebs çözeltisi ile değiştirildi ve hemen sonrasında spontan

kasılmaların tamamen bittiği gözlendi. 10 dk’lık kontrol kaydından sonra 10 µM apelin

tek doz olarak uygulandı ve sonraki 10 dk’lık süre de kaydedildi. Kasılmaların frekans

(10 dakikadaki kasılma sayısı) ve genlik (gr) parametreleri aritmetik ortalama (AO) ±

standart hata (SH) değerleri olarak belirlendi.

4.7. Đstatistiksel Metot

Bütün değerler; ortalama ± standard sapma (AO ± SS) olarak belirlendi. Đstatistiksel

analizler ve grafikler sırasıyla; SPSS 12.0 ve Sigma Plot 10.0 programları kullanılarak

yapıldı. Đstatistiksel değerlendirme tek yönlü varyans analizi kullanılarak hesaplandı.

Tek yönlü varyans analizinin Post-Hoc hesaplaması için de Tukey testi kullanıldı. Tüm

(41)

BULGULAR

4.3. Birinci Protokol Grubu Bulguları

Miyometriyum kesitleri Krebs solusyonu içeren organ banyosu haznesine

yerleştirildikten sonra, gerime bağlı olarak oluşan spontan kontraksiyonlar uzun bir süre

takip edildi. Olası etkisini belirlemek amacıyla 10 µM konsantrasyon oluşturacak

şekilde deneme amaçlı olarak hazneye apelin uygulandı. Uygulamayı takiben

kasılmaların frekans ve genliğinde belirgin artış ortaya çıktı. Bu uygulama aynı şartlarda

tekrarlandı ve aynı sonuç gözlendi. Bu bulgular sonucunda apelinin uterus kasılmaları

üzerinde uyarıcı etkiye sahip olduğu görüldü. Apelinin etki ettiği konsantrasyonu

belirlemek için hormon, 0.01 µM, 0.1 µM, 1 µM ve 10 µM konsantrasyonlarda

kümülatif olarak uygulandı. Uygulamalardan önce kasılma frekansının 1-2 kasılmaya

kadar azalması beklendi. 10 dk’lık kontrol kayıtlarından sonra apelin dozları hazneye

eklendi (Resim 1).

Kontrol grubunda kontraksiyonların frekansı 1.14±0.14 (n=6) olarak belirlendi.

Apelin uygulandıktan sonra frekans değerleri sırasıyla 1.00±0.07 (n=6), 1.00±0.08

(n=6), 2.57±0.30 ve 4.14±0.70 (n=6) olarak hesaplandı. 1 µM ve 10 µM

konsantrasyonlarda uygulanan apelinin kontraksiyonların frekansını anlamlı düzeyde

artırdığı (p<0.05 ve p<0.001), diğer 2 dozun ise frekans üzerinde etkili olmadığı görüldü

(Grafik 1).

Kontraksiyonların genlikleri kontrol grubunda 1.47±0.05 (n=6) şeklindeydi.

Apelinin kümülatif olarak uygulanmasından sonraki genlik değerleri ise sırasıyla

1.45±0.06 (n=6), 1.50±0.05 (n=6), 1.73±0.06 (n=6) ve 1.91±0.10 (n=6) olarak

(42)

ortaya çıktı (p<0.01). Diğer konsantrasyonlardaki apelin uygulaması istatistiksel olarak

belirgin bir artışa yol açmadı (Grafik 2).

Resim 1: 1. Protokol grubuna örnek olarak 5. uterus şeriti orijinal trase: Spontan miyometriyum kasılmaları üzerinde 0.01 µM, 0.1 µM, 1µM ve 10 µM konsantrasyonlarda apelinin etkisi.

F re k a n s 0 1 2 3 4 5 6 Kontrol 0.01 0.1 1 10

*

**

Grafik 1: Apelinin 1. Protokol Grubunda Kasılma Frekansı Üzerindeki Etkileri. * p<0.05, ** p<0.001 (Tek Yönlü Varyans Analizi Post Hoc Tukey Testi).

(43)

G e n li k ( g r) 0,0 0,5 1,0 1,5 2,0 2,5 Kontrol 0.01 0.1 1 10

*

Grafik 2: Apelinin 1. Protokol Grubunda Kasılma Genliği Üzerindeki Etkileri. * p<0.05. (Tek Yönlü Varyans Analizi Post Hoc Tukey Testi).

5.2. Đkinci Protokol Grubu Bulguları

Đkinci protokolde düzenli spontan kasılmalar devam ederken organ banyosu

içeriği Ca+2’suz Krebs çözeltisi ile değiştirildi ve kasılmaların hemen durduğu gözlendi.

10 dk sonra apelin 10 µM konsantrasyonda uygulandı ve meydana gelen değişiklikler

kaydedildi (Resim 2). 10 µM dozda apelin uygulanması sonucu bütün şeritlerde 1

(44)

Resim 2: 2. Protokol grubuna örnek olarak 2. uterus şeriti orijinal trase: Kalsiyumsuz

(45)

5. TARTIŞMA VE SONUÇ

Apelin 1998 yılında sığır midesinden izole edilerek APJ’nin endojen ligandı

olarak bulunmuştur (80) ve biyolojik etkilerini APJ aracılığıyla göstermektedir (150,

167). Apelinin APJ’ye bağlandığında cAMP formasyonunu inhibe ettiği ve hücre

proliferasyonunda ve apopitozda önemli role sahip bir enzim olan mitojen aktiveli

protein kinaz ve fosfatidilinozitol 3 kinaz yolaklarını aktive ettiği gösterilmiştir (104,

134, 168, 180, 181). Apelin insan embriyonik böbrek hücrelerinde ERK1/2’ yi APJ’nin

Gi2 proteine bağlanmasıyla aktive eder. Apelin etkili ERK1/2 aktivasyonu Gβγ alt ünitesi

aracılığıyla olmayıp PKC bağımlıdır (182). Apelin hamster ovaryum hücrelerinde

forskolinle uyarılmış cAMP üretimini pertussis toksin duyarlı G proteini aracılığıyla

inhibe etmektedir (180). Aynı hücrelerde apelin G proteinin α alt birimi aracılığıyla Ras

bağımsız olarak ERK’yi (183), P70S6 kinazı ise ERK bağımlı ve fosfatidilinozitol 3

kinaz Akt bağımlı olarak 2 tane sinyal iletim kaskadı aracılığıyla aktive ettiği

belirlenmiştir (181). Benzer etki insan umbilikal ven endotelyal hücrelerinde de

gösterilmiştir (181). P70S6, protein sentezini artırarak endotelyal hücre

proliferasyonunda rol oynar (178, 184). Bu bilgiler APJ’nin büyük oranda inhibitör Gi/o

proteinine bağlandığını göstermektedir (88, 185).

Apelin ve reseptörünün ağırlıklı olarak kalp, akciğerler, yağ doku ve meme

bezleri olmak üzere birçok dokuda ekspresyonu gösterilmiştir (82, 84, 87, 88, 122).

Đnsanlarda plasenta, over ve uterus dokularında da apelin ekspresyonu tespit edilmiştir

(176). Bu da üreme sisteminin, hormon için muhtemel bir etki alanı oluşturduğunu

Referanslar

Benzer Belgeler

In this study, we particularly focused on Robo2, a gene known to have a repulsive role during axon guidance yet also has been shown to be dysregulated in certain tumors

Çalışmamızın varsayımları olan; soyut kavramlar içeren hadislerin anlaşılmasının zor olduğu, kavram bilgisine sahip olunmamasının hadisleri yanlış

Bu değerlendirmeler üçgen bulanık sayılara dönüştürülerek, bulanık TOPSIS yöntemi çalıştırılmış ve sonuca göre ilk sıradaki tedarikçi, işletme için en

Gerinim ölçerek yapılan çekme deneyi sonuçlarına göre, Şekil 9’da farklı akma mukavemetlerinin yaratmış olduğu uyumsuzluk etkisiyle plastik deformasyon ilk önce 17Mn4 ve

* KARANTİNA (Test sonucu (-) çıkan hayvanlara 2 ay sonra yeniden Tuberkulin uygulanır. kez (-) ise

Üst hakkını kuran irtifak sözleşmesinde yer alan kayıtlar ile ilgi- li olarak Türk hukuku ile İsviçre hukuku arasında bir karşılaştırma yapmak gerekirse, ilk iki grubun

In this thesis, we offer a new sym- bol detection algorithm called V-BLAST/MAP that has a layered structure as V-BLAST, but uses a modified detecting algorithm that yields a

In the neurosurgery practice, Cavitron Ultrasonic Surgical Aspirator (CUSA) Excel + ultrasonic aspirator device is used to protect high-strength tissues such as vein