CUMHURİYET
r
... —
—
-
■■
^
T A R İ H V E S A N A T
Usküdara
Yazan: Halûk Y. Şehsiivaroğlu
Üsküdar BizanslIlar zamanın- danbeıi bağlan, bahçeleri ve çar şıları, hanlarile meşhurdu.
Anadolu, İran ve Arabistandan gelen kârvanlar burada konaklar lar ve mallarını Üsküdar pazarla rında satarlardı. Ticaretin tama men deniz yoluna intikalinden sonra Üsküdarda bu faaliyet ak samış oldu- Üsküdar, şark seferle rine çıkan ordularımızın ilk konak yeri olmak itibarile de mühimdi.
Evliya Çelebi Üsküdarda on bir kervansarayla, beş yüz han bu lunduğunu yazmaktadır. En meş hur kervansaray (iskele başında ki camiin iki tarafında deniz kıyı sında yüz ocaklı yüzer tavla at alır metin bir kale halindeki ker vansaraydı). Kanunînin kızı Mih- rimah Sultanın cami ile beraber yaptırdığı bu kervansarayın üstü kurşunla
örtülüydü-Orta Valde Kervansarayı yüz o - caklı, biner beygir alır, deve yeri de mevcud bir mihmanhaneydi- Kösem Valde Sultanın ayan ve k i bar için yaptırdığı mihmansaray da devrinin güzel ve temiz bir ha- nı idi.
Üsküdarda bu hanlar son asra kadar devam etmiş ve İstanbula gelen Anadoluluların, şarklıların misafirhanesi olarak kullanılmışü. Bu devirde Üsküdarda Ahmediye camii civarında bir de (Kızlarağası Hanı) vardı.
Üsküdarda II. Selimin zevcesi Nurbanu Sultan tesislerinden biri olan Toptaşı timarhanesi, semtin ilk ve mühim sıhhat müessesele- rinden birini teşkil
ediyordu-Üsküdar tatlı kıvrmtıh sahilleri ve hafif meyilli tepelerde müstes na bir tabiat parçası halindedir. Eskiden sahil Kızkulesi önünden Ayazma sarayı, Şerefâbad gibi bü yük bahçeler içindeki sahilsaıay- larla başlar, kıyıda bir iki küçük yapıdan sonra iskele meydanına varırdı. Meydana hâkim bulunan Mihrimah Sultan camimin arka sını güzel bir koruluk kapla mıştı.
Üsküdarın büyük camilerini Mihrimah, Çinili, Eski, Yeni Val de, Rum Mehmedpaşa, Ayazma, Selimiye camileri teşkil etmekte dir. Eski asırlarda Üsküdar, ha mamları, çeşmeleri, imaretleri, medreseleri, çarşıları ve mesireleri- le şehrin kalabalık ve zengin bir semtini teşkil
ediyordu-Bir çok sultan, vezir yalısı, köşkleri arasında Osmanl» hü kümdarları da kendileri için bu günkü Selimiye kışlası yerinde
ve civarında Kavak saraymı yap- tartmışlardı. Kavak sarayı hü kümdarların harem takımlarile beraber göç ettikleri bir çok dai releri ihtiva eden büyük bir sa raydı.
Üsküdarın güzelliği iskele mey. danile başlıyordu. 17- asırda İs- tanbulda yaşamış Eremya Çelebi Üsküdar iskelesi meydanını şöyle tasvir etmektedir: (Üsküdar sahi linde ağaçlar içinde görülen bü yük cami ile hanlar Sultan Süley man tarafından kızı Mihrimah için yaptırılmıştır. Üç tarafında at- pazan, çarşı, pazar, fırın ve hama mı bulunan bu yer bir şehristan- dır. Buradaki bahçe ve bostanlar- dan gül gibi iri, sayısız gûnagün karanfiller satılmak için saksılar
la şehre getirilir...)
Lâle devrinde Damad İbrahim Paşa iskele meydanını meşhur çeşmesile süslemiş, 18. asrın son larında meydana bazı saçaklı ahşab binalar inşa olunmuştu.
19. asrın başlarında da Mimar Sinanm ebedi eserinin arkasını korular kaplıyor ve iskele camii bu yeşil fon önünde bütün güzel liği ile beliriyordu.
Bilhassa 19- asrın ikinci yarısın dan itibaren iskele meydanı ve Mihrimah camiinin arkasındaki korulukta da zevksiz bir inşaat başlamıştı. Meydan salaş binalar la kapanmış, kasırlar, Şemsipaşa camiinden sonraki direkli Kaptan- paşa yahşi yıkılmış ( . ) ve kıyı larda yer yer Şemsipaşa, Valde ve Mihrimah camilerinin teşkil ettiği âhengi bozan depolar yapılmıştır.
Zevskiz ve plânsız devirlerimiz den kalma binaları yıkıp büyük sanat eserlerini meydana çıkarmak yolundaki gayretler son senelerde müsbet neticeler vermiş, bu arada Üsküdar meydanı da açılarak Mihrimah bütün güzelliğile m ey dana ve denize hâkim olmuştur.
Camiin arkasındaki son asır ya digârı ahşab ve iddiasız binaların da zamanla kaldırılması ve bura ların eskiden olduğu gibi ağaçlan- dırılması şehrin bu kıyısını ben zersiz bir güzelliğe kavuşturacaktı. Fakat yavaş yavaş Mimar Sinan âbidesinin arkasındaki ahşab bi naların yerlerini beton yapılırın aldığı görülmektedir. Bütün ahşab evler yerlerini bu beton binala ra terkettikleri vakit iskele camii nin asırlar boyunca Boğaziçi kıyı larını süsleyen benzersiz güzelliği çimento ağırlıkları altında ezilip kalacaktır.
Fetihtenberi Istanbulda
ırcr-kezı kısımlar dışındaki evlerimiz 1 bahçeler içinde birbirlerinin man- j zaralarma riayetkâr bir mimarî i zihniyetle inşa edilmişti. S Bilhassa Cihangir ve Üsküdar , semtleri yabancı ressamların, sey - ' yalıların dikkatlerini çekecek bir \ güzellikteydi. Yukarıya doğru sed <! sed yükselen Boğaziçinin bu iki kıyısını bahçeler içinde geniş sa çaklı, yayvan evler süslüyordu- ' Fakat zamanla Cihangir ve civa- nndaki semtler birbirinin manza rasını kesen şekilsiz apartm anla rın istilâsına uğramış, bahçeler, kat kat yükselen yayvan binalar ortadan kaybolup gitmiştir.
Türk İstanbul beş asırdır bir rü ya şehri halinde güzelliği daha çok bize hitab eden ahenkli bir mimarî ile bezenip durmuştur. Sokakla rımızda, semtlerimizde ve mahal lelerimizde şiiri daima duyulan bu tatlı havayı yangınlar dağıt mış, şehir sık sık manzara değiş tirmiştir.
Ahşab inşaatın bir seyyiesi ola rak 16., 17- hattâ 18. asır İstan- bulundan kalmış evlerimiz bugün mevcud değildir. 19. asır mesken lerimiz ise sajulacak kadar azdır.
İstanbul betonla yeni bir devre girmiş bulunmakta ve çehresi ar tık ebedileşmektedir.
Gelecek nesillere plânlı güzel bir İstanbul bırakmak dâvası bu günkü idarecilerimize, mimarla rımıza, şehircilerimize ve güzel sanat mensublanmıza düşen bir vazifedir.
( . ) Kaptanı Derya Mahmud Pa şaya aid olan bu yalı yirmi sene kadar evvel yıkılmıştı.
Düzeltme. — Geçen haftaki ma kalede yazılı kıt’anın son mısraı
Rub’ıı meskunun şehi dad averi olacakken yanlış dizilmiştir. D ü zeltiriz.
Sultan Selim
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi