PAZARTESİ KONUŞMALARI
Cumhurriyet ve Hüriyet
T
Ü R K İY E Cumhuriyeti m illî bir ,syan ve ihti lâlin eseridir. Bu ayak lanma, iki cepheli görünür: Biri dışarıya, diğeri içeriye...r
—
Yazan: —
~
— >
H A Ş A N - ÂL İ Y Ü C E L
Dışarıya elanı, 1914 — 1918 haribi sonunda yenilmemiz üze rine düşmanların vatan top raklarını yer yer işgal etmele rine karşı Türk halkının silâ-, ha sarilmasiyle başlar, önce millî ve mahallî kuvvetler ha linde, daha sonra düzenli bir ordu kurularak istilâcı dtişmar. larîa döğüşmek suretiyle de vam eder, İstiklâl Mücadelesi, haslı başına bir hürriyet sava cıdır. M illî kitleyi esirlikten kurtarma hamlesidir. Bu ana hürriyet yolunda Türk Mille tinin mal ve can hürriyeti tahdit edilmiştir. Büyük çok luk, bu baskıyı iyi niyetle kar şılamış, ödevlerini seve seve yerine getirmiştir. Nihayet İz mir'in ele geçirilmesi ve düş manların denize dökülmesiyle a.rirerî zafer, Lausanne Muahe desiyle de siyasî başarı; Türk Milletine,_ kaybettiği hürriyeti, yeniden ' elde etme imkânını vermiştir.
İçeriye karşı olanı, Osmanlı Hânedanından gelen bir padi şahın devleti parçalamak isti- yenlerfe beraber hareket etmiş olmasından doğar. Bunun ta lihsiz remzi, Kuvayi - İnziba tiyedir. Düşman uçaklariyle memleket göklerinden atılan Şeyhül - İslâm fetvaları; padi şah tarafından âsi vh şakî ılâr edilen M illî Kuvvetlerin, uğru na can verdikleri vatan top • raklan üstüne düşüyordu. Ne hazân tecejlî!... Anzavur, Ba lıkesir ve Bursa’da bu fetva nın âsi dediği Mustafa Kemal'i ve kuvvetlerine saldmyordu Bolu ve Düzce’de aynı ruhu
taşıyanlar M illî Mücadele a- leyhine baş kaldırmışlardı. Bunların topuna verilen “ H i lâfet Ordusu” ismi, birtakım masum ve cahil vatandaşla« aldatmağa yetiyordu. Hıyaneti Vataniye Kanunu ve onu tat bik eden İstiklâl Mahkemeleri, bu iç düşmanlan bertaraf et ti. “ Mustafa Kemal ve adam ları, Yunanlılardan eşeddir” diyenlerin bu sözü, acı hâtıra lardan biri olarak tarihimizde kalacaktır. Başkaca Çerkez E- tem meselesi ve Orta Anadolu’ daki isyanlar, iç cephede bir takım sert ve kanlı mücadele lere sebep oldu. Fakat onlar da bastırıldı.
D — Halk Zümresi, E — Islâhat Grupu.
Meclis içinde duyulan hürri- yet; bu ayrılıklara, hattâ bun lardan başka isimsiz, birtakım küçük teşekküllerin faaliyette bulunmalarına sebep olmuştu. Atatürk büyük “ Nutuıt” ta bunlardan şöyle bahseder.
“ Bu isimlerini saydığım hi ziplerin her biri Meclis miiza- keratıııda temin-i - inzibat ve tevhid-i - ârâ maksadiyle te şekkül etmiş oldukları halde mevcudiyetleri aksini bâis olu yordu. Filhakika adetleri çok, âzaları mahdut olan bu hizip ler, birbiriyle müsabakaya kal kışmışlar ve yekdiğerini dinle memek yüzünden âdeta Mec liste bir şûriş vücuduna sebep
olmağa başlamışlardı.”
1933 — 34 de Türk Tarih Kurumu tarafından hazırlanıp Atatürk’ün incelemesinden gö çerek onun tasvibiyle neşredi len Tarih Kitabı, bu meseleye temas ederken, Meciisıte hizip ler halindeki dış görünüşün bir içyüzü olduğunu söyler ve der ki:
“ En sağ cenahta hocalardan mürekkep olmak üzere İslâm- cı Muhafazakârlar, sağ cenah ta daha Mutedil Muhafazakâr
lar; sol cenahta ise çok mik tarda demokratlar, yâni Mus tafa Kem al’in fikirlerini bütün netayici ile kabul ederek İs tanbul miiesseselerini kaldırıp halkın hâkimiyetine müstenit yeni bir Türk devletinin pürüz süz teşekkülüne taraftar olan lar ve nihayet bunların daha solunda komünist tesirlerine az çok kapılanlar vardı. Ekser mebusan meclislerinde olduğu üzere bazan sağ cenahla en sol cenahın uyuştukları görü lüyordu. Fakat umumiyetle bu muhtelif cereyanlara tâbi olan ların çoğu maksatlarını ve ga yelerini iyice anlayıp muhake me ederek şuurla hareket et mek kudretini haiz değildiler. Çünkü siyasi malûmat ve ha zırlıkları noksandı. Fikriyatı işlenmiş ve sarahat kesbetmiş ancak iki cereyan vardı: Birisi Mustafa Kem al’in inkılâpkâr halkçılığı, diğeri hocaların mu taassıp dinciliği.”
Büyüık Zaferden sonra topla nan ikinci Büyük M illet Mecli si; bu muhalefeti siyaset sa hasından sildi. İkinci Meclisle ikinci bir muhalefet doğdu. Memlekette saltanat ve hilâfe tin ilgası gibi yeniliklerden memnuniyetsizlik duyuluyordu. Yeni muhalefetin etrafım bu
Yeni doğan millî devlet; İs
tanbul’da kalmış, Sevr Muahe desine razı olmuş, ihtiyar Os
manlI iktidarı, daha doğrusu Osmanlı aczi yanında hayatı, istikbali ve istiklâli temsil e- diyordu. Her iki tarafın bu
lunduğu Londra Konferansım (27 şubat - 12 mart 1921) an
latan yabancı bir gazeteci şöy
le yazar:
“ Osmanlı murahhasları tit rek ve zayıf, ihtiyar adamlar dı. Murahhasların başkanı olan leyaz sakallı bir zat, Uşüme- nek için bacakları üstüne bir rün battaniye örtmüştü. Ana- lolu murahhasları, sağlam, linç, top ağzından fırlam ış nermiler gibi hızla ve şiddet- e galona girdiler. Padişahın emsilcileri klâsik (Has*a A- am) m, millî murahhaslar A- adolu yaylâstnın saf ve sağ- am havasında büyümüş genç e gürbüz Tiirk Devletinin ha- ikaten mümessilleri idiler.”
3
U genç devlet Bıiyük M illet Meclisi’nin 23 nisan 1920 de kuruiıma- iyle hayata çıkmıştı. Fakat îirinoi Meclisin kuruluşunu akibeden aylarda hemen birta- tm siyasi hizipler kendim gös- srdi. Bunların isimlerine bak- taık, ayn birer siyasi rejim eya hedef tutmakta hiçbir ke mliğe ermemiş olduklarını ulamağa kâfidir. Belli başlı- ın şunlardı:A — Tesanüt Grupu, B — İstiklâl Grupu, C — Müdafaa-i Hukuk
Züm-Î S İ ,
hava sarmıştı. Terakkiperver ler, sosyal sahada inkılâpçılığı değil tekâmülcülüğü kabul edi yordu. “ E fk jr ve itikadat-ı di- niyeye hürmetkârlık” prensipi, bu partiyi halk nazarında din ci gösteriyordu. Esasında sa-' dece muhafazakâr bir parti olaıı bu siyasi teşekkül, menfi ruhlann ayaklanmasına — pek tabiî istemiyerek— vasıta ol du. Fakat netice, acıydı. Şark isyanı, birçok vatandaşların kanma ve canına malolunca ve Izımîr suyikastı hâdisesi ortaya çıkınca bu siyasi parti de tarihe intikal etti.
Hükümetin takibettiğı onar ma ve deo'!etçikle siyaseti, halk arasında yeni hoşnutsuzluklar doğuruyordu. 1930 ağustosun da merhum Fethi Bey tarafın dan kurulan “ Serbest Cumhu riyet Partisi” liberal bir iktisa di siyaseti temsil ederek orta ya çıkınca yalnız ekonomik bir meıkez olmakla kalmadı, inkı lâplardan memnun olmayış ru hu da onun etrafına toplandı. Fethi Bey’in ve arkadaşlarının Atatürk’e şahsen ve fikirce bağlı olmalarına rağmen ¡¿'eni partinin dış teşkilâtına m * t e - ci unsurlann sızması; işi M e nemen isyanına kadar götür dü. Genç subay Kubilây’ m ba şım kesen âsiler bu cinayeti yaparlarken hareketlerini şid detle yasak eden müslümanli- ğın İlâhî remzi olan “ Tekbir” i yüksek sesle ve vecd ile tek rar ediyorlardı. Bu feci aki- beti daha önceden hissetmiş o- lan muhalif parti lideri, par tisinin kuruluşundan dört ay sonra ve Menemen hâdisesin den üç hafta önce fesih kara- nm vermişti.
M
İ L L Î tarihimizin henüz yazıları kurumamış bu sayfalarını tekrar oku duğumuz zaman görüyoruz ki, bizde siyasi muhalefet, partiler şeklinde uzuvlaştığı zaman --o - nu kuranlar istesin, istetilesin— iktisatta liberal, sosyal konuda dinci göürünüyor veya gösteri liyor.Liberal oluş; kitaplarvL oku- duğumuz Ansiklopedilerde iza hını gördüğümüz ekonomik doktrinden ziyade vergileri a- za indirmek, jstihsalciye yük sek fiyatla satmak istihlâkçiye aşağı fiya tla almak hüîyalan- nı veren tezadlı bir tefsire uğ ruyor. Vicdan hürriyeti ise ancak kendi inanışını doğru bi lip onun dışında olanları sin dirmek, hattâ engelleyici ha reketlerde bulunmak sertierH’ - j ği haline geliyor. Netice, bir il eril em edeıı daha çok bir geri leme oluyor.
Taha Toros Arşivi