• Sonuç bulunamadı

Beş franklık servetler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Beş franklık servetler"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T P

PAZAR, 5 Haziran 2005

PAZAR 1IM&E1

Beş franklık servetler

ydogan@hurriyet.com.tr

Fikret Mualla, sabahın köründen gece yarılarına

kadar şarap içmeden duramayan muhteşem bir alkolik

O anda verin ona bir şişe şarap, size anında bir resim

yapsın. Birkaç saat sonra, yeni bir şişeye kadar. Yeni

bir resim, yeni bir şişe... Deha ile delilik arasında bağ

kuran teoriler için bulunmaz bir tanık.

Dakikalarca aynı resme esir düşmenin tutkusu!..

Melankolik bir duygu. Sadece o günkü havanın bulutlu ya da bunaltıcı olması değil. Ya da sabah yataktan kalktığında, insanın hüzünlü, düşünceli, dalgın, durgun bir dünyaya yelken açmasıyla da ilgisi yok.

Baktığın resimlerin aşıladığı vazgeçilmez bir melankoli!..

Aşamadığın, belki de aşmak istemediğin bir engele takılıp kalmanın ruhunda yarattığı derin yara...

Fikret Mualla!.. Resimlerinden tanıdığım, okuduğum kitaplardan hayatını öğrendiğim ça­ ğımızın en büyiik ressamlarından biri. Gördü­ ğüm her resmi, beni sanki olağanüstü bir çıkma­ za itiyor.

Yaptığı resimlerle, kendi hayatının çıkmazı­ nı bizlere aktarmanın ustası. O hayat, sanki bi­ zim hayatlarımızda gedik açmak için yaşanmış bir manifesto.

Hangi resmi olursa olsun, ama hangisi ise, beni tam anlamıyla esir alıyor. Toplumdan uzaklaştırıyor. Çevreyi anlamsız kılıyor. Re­ simde kullandığı her fırça darbesi, ruhuma inen demir parmaklık gibi.

Çelişkili duygular. Bir yanda melankoli, öte yanda tutku ve hırsın uçsuz bucaksız ovalarda at koşturması. Fikret Mualla'yı daha iyi kavra­ mak için, bir fikri sabit.

İnsanı çekip çeviren, inşam en küçük hücre­ sinden yakalayan bu duyguların kaynağı, onun

yaşadığı sefil hayatın ta kendisi. O hayatın yarattığı eserler. ★ Geçenlerde Oya ve Bülent Eczacıbaşı'nm Türkiye'ye kazandır­ dığı muhteşem İstan­ bul Modem Sanat Müzesi salonlarında Fikret Mualla'nın ya da onun resimlerine attığı imza ile Fikret Moualla'nın resim sergisini dolaşıyorum. Resimleri konularma göre aynlivor. Ona gö­ re sergileniyor. Sokak, bar, bistro, doğa, sevgili­ nin vücudu, dostlar, gece, hayvanlar, kalabalık­ lar içinde kaybolmak. Ama, hepsinde ortak bir payda var. Resimleri, yaşadığı fırtınanın çığ­ lıklarını yansıtıyor.

Bol bol sokaklar, barlar, bistrolar... Çünkü, hayatı oralarda geçiyor.

rma kadar şarap içmeden duramayan muhteşem bir alkolik. O anda verin ona bir şişe şarap, size anmda bir resim yapsın. Onun, o andaki hayat tutkusu, işte o bir şişe kötü şarap. Birkaç saat sonra, yeni bir şişeye kadar. Yeni bir resim, yeni bir şişe...

Deha ile delilik arasında bağ kuran teoriler için bulunmaz bir tanık.

Yaklaşık üç saat süren yolculuk sonrasında,

yüreğim daralmış, kendimi zar zor müzenin Bo- ğaz'ı kesen kafesine atıyorum. Çaylar, kahveler derin mi, yüzeysel mi olduğunu anlamadığım sohbetlere karışıyor. Hiçbir sohbet tat vermiyor.

Boğaz'dan esen rüzgar, Fikret Mualla'ya duy­ duğum saygıyı perçinliyor.

Resimlerine baktığımda bende yarattığı o melankoli, o esaret, onun yaşadığı hayata isyanla

bütünleşiyor. 'Seçkin Bir Toplantı' tablosu

Evde daha çocukken, annesinden sonra ba­ banın eve getirdiği kadın, yeni annesi, Fik­ ret'ten sadece üç yaş büyük!..

Mühendislik okumak için gittiği İsviçre'den, içindeki dürtüyle Münih'te Güzel Sanatlar Akademisi'ne transfer...

Yıllar sonra Bakırköy Akıl Hastanesi'nde Neyzen Tevfik ile aynı odayı paylaşmak...

Paris'te geçen sefil, hovarda, parasız, çulsuz yılların birbirini kovalaması...

Kendini, yine en iyi kendisi, Fikret Adil'e yazdığı mektupta anlatıyor:

"... Elimdeki avucumdaki ne ölecek, ne de yaşayacak kadardır. Üstüm başım bitik, ne el­ bisem kaldı, ne de çamaşır. Kış fena halde geldi. Müsait ve biraz şehvetli bir satış yap­ mak gayretlerini arıyorum."

Aslında ne kış, ne yaz, hiç fark etmiyor. Fik­ ret Mualla'da üst baş, hiçbir zaman farklı değil.

Şehvetli satış gayretine gelince:

Sergiyi dolaşırken, resimlerin ahndığı kolek­ siyonlar dikkatimi çok çekiyor. Her resmin al­ tında, hangi koleksiyondan ahndığı yazıyor. O koleksiyonlar, hepsi değil, ama önemli bir bö­ lümü, onunla birlikte aynı dönemde Paris'te yaşayanların koleksiyonu.

Şehvetli satış ha!.. Ne şehveti? Sudan ucuza şahlan resimler... Kötü bir şarap karşılığında, beş franga satılan resimler... O resimler ki, şimdi birer servet!..

Alanların kabahati ya da kötü bir niyeti yok. Hatta, o yalvanyor bir şişe şarap için, size re­ sim satmaya.. Satmak mı? Beş franga hangi sat­ mak?

Fikret Mualla, sabahın köründen gece

yanla-Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Her ne kadar metinde bilinmeyen sözcük sayısının çok olması, metnin uzun olması, okuma dersinde yapılan alıştırmaların tekdüze olması gibi yabancı dilde okuma

Verilen bilgilere göre ayrıca darülkurra, Cumhuriyet döneminde önce sağlık müzesi, ardından müftülük binası, 1968’den sonra Kültür Bakanlığı’na bağlı

Benim ise bu ev ve bu olaya tanıklığım şöyleydi: İlkokul ikinci sınıfta olduğum yıl, Çorum ’da o zamana kadar oturduğumuz Bahçelievler M ahallesinden, kendi evimizi

Dizide okuyucunun daha az tanıdı­ ğı sanatçılarla ilgili ciltler, özellikle de çağımıza daha yakın dönemlerle ilgili klasikleşmiş yazarlara ayrılacak

Bu retrospektif çalışmada Temmuz 2011- Temmuz 2012 tarihleri arasında Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Laboratuarına çeşitli gastrointestinal

Fazıl Hüsnü Dağlarca, Türk şiirini kurtararak Nurul­ lah Ataç'ın özlemini yerine getirdiği gibi, Türk dilini de verdiği sayısız ürünlerle kurtara­ bilmiştir..

Ataç’ın ailesi, kişiliği, serüvenleri, aile yaşamı, dostlan, sevdikleri ya da kız­ dıkları bir anı defterini okurcasına yo da bir aile albü­ müne

yatan kalp yetersizliği hastalarının hemşirelik bakım planlarında yer alan hemşirelik tanılarının belirlenmesi ve bu tanıların Kuzey Amerikan Hemşirelik Tanıları