• Sonuç bulunamadı

Türk lokumu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk lokumu"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

sitesi, 9 MAYIS 1959 SAYFA:

ynıifnınmııuııiMiıııııııııumıunıLımfıiıtmıîıifiıflîllİnımıc

i; HADİSELERİN

I IŞIĞINDA

== r n

N e z i h e A r a z

| Türk lokumu

1 Kala kala, başka

memle-1 ketlerde bizim olduğu kabul | edilen bir «Türk lokumu« kal

1 iniş... Onu da gazinolarda,

1 gece klüplerinde göbek atan

§ ne idiğü belirsiz bir takım

:İ kadınlar dejenere etmişler..

!■ tamam!

1 Asimi ararsanız insan

ar-s tık dışardald doar-stlarına lo-

:Ü kum götürmeye de utanıyor.. | Her şeyden vaz geçtik o eir- kin kutular, o çirkin aınba- : laj götürdüğünüz cevahir ol- | sa yine de değerini düşürii-

| yor, kaybettiriyor. Kâğıdın

1 en âdisi, kutunun en baya-

| ğısı içine tıkış tıkış doldu-

§ rulmuş lokumlar bir kaç

| günlük yol esnasında biisbü

1 tün de bozuluyor, el içine

| çıkmaz hale geliyor.

1 Almanyada yoğurt Bulgar

I mamulatıdır. Bütün turşula-

| rımızuı konserveleri yine

1 Bulgaristan damgasiyle n-

| rada peynir, ekmek gibi sa- I tılıyor.

| İtalya hemen de umumi­

li yetle Mısır sigarası içiyor.

Bu sigaraların kutuları, içim leri, biçimler hakikaten gü­ zeldi. Mısır kibritleri ise yal­ nız İtalya da değil Almanya- da bile herkesin elinde...

Bir sırasını getirip Türk

tiitiinü.. diyecek oluyorsu-

i ııuz, evet diyorlar, çok iyi

olduğu söyleniyor., ama biz dc pek yok!

Dışardaki Türklcriıı he.

men hepsinin evinde ve elin

de yabancı sigara var. bi­

zimkilerin ambalajı öbürleri yanında o kadar çirkin kalı­ yor kî ikrama utanıyor ol­ malılar.

Isviçrede yalnız kilim sa­

tan muazzam bir mağaza

görmüş, heyecanla içeri dal­ mıştım. Vitrin yeni dokun­ muş cıı güzel kilimlerimizle

süslenmişti. Satıcılar bana

«Bunlar Yugoslav kilim in i dediler. Türk kilimlerini ma

3 alcsef İliç görmedik!..»

Y in e Almanyada Karagöz.

| Türk müdür, Yunanlı m ı­

dır? diye Yunanlı talebeler» | le münakaşa eden gençlc-1 rim iz «iy i ki sizi gördük, de

diler, Karagöz hakkında biç bir şey bilmiyoruz, oııuıı için de Yunanlı talebelere îsbat

edemiyoruz, bize biraz ma­

lûmat verir misiniz?»

| işte derdimizin başı! K a ­

ragöz Tiirktür diye bağırma­ nın faydası yok. önce sami­

miyetle Karagözü benimse­

mek ve tanımak lâzımdı... Yoğurdu da öyle, kilimi de, şiş kebabını da,. Biz dökme suyla değirmen döndürmeye kalkıyoruz, işte neticesi..

Hani meşhur meseldir, y e ­

meyenin malını yerlermiş..

Bizim sebepsiz bir istiğna ile

2 beğenıneyip bir köşeye

iti-: verdiklerimizi başkaları alı­ yor, değerlendiriyor ve ken

dine mal ediyor.. O zaman

da biziın gücümüze gidiyor. Karagöz bizimdi, lokum bi­ zimdi, yoğurt bizimdi.. di­ ye sızlanıp duruyoruz.. Am ­

ma gerçek ortada, e) oğlu

bizim gibi değil.. El oğlu ho varda bir mirasyedi gibi u- yuıııuyor...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Yeni proje kapsamında türün kültüre alınmasına yönelik tüm çalışmalar çiftlik şartlarında gerçekleştirilecektir. Bu çalışmalar sonucu hazırlanacak

köylerde yapılan tertibat Sıhhiye Nezareti 19 Birinciteşrin 1939 tarihinde neşrettği bir sirkülerle Şehircilik servisleri için bir ta- kım direktifler göstermiştir.

Dosyan ın "mimar olmayan" yazarı Zeynep Oral ise mimarlıkta "estetik" in nasıl sağlanacağı konusuna tek sözcükle "uyum" diyerek şunları

Klasik Türk şiirinde çirkinlik, arkaik dönemlerden ve mitolojilerden beri var olan, zamanla yerleşik hale gelmiş bir temayüle benzer biçimlerde ele alınır. Bu temayülün

A¤›rl›k ve ya¤ oranlar› konusunda bilgi sahibi olmak isteyen kad›nlar, er- keklere göre ölçümlere daha ilgiliydi- ler.Özellikle, do¤um yapm›fl olanlar›n

Ateşe konur, tahta kaşık ile karıştırılarak pişi­ rilir, bir saat sonra limon tuzu az su içinde eritilerek ilave edilir ve tekrar pişirilir.. Piştiğini anlamak için

Abdülhamide, daha efendiliği zama­ nında hulül ederek dairei samimiyetine girmiş, ve tahta çıktıktan sonra, bu ra­ bıta günden güne daha ziyade artarak,

Fatoş Güney'in aracı - lığıyla, Güney'in bu konudaki düşüncelerini de öğreniyoruz: "Yılm az'la kısa süren si - nema konusundaki konuşma­ larımızda bana