• Sonuç bulunamadı

Cüneyt Arcayürek'in Celal Bayar'la yaptığı söyleşi, Ocak 1970'te hem Hürriyet'te hem Milliyet'te yayınlandı:Bayar 27 Mayıs'ı anlatıyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cüneyt Arcayürek'in Celal Bayar'la yaptığı söyleşi, Ocak 1970'te hem Hürriyet'te hem Milliyet'te yayınlandı:Bayar 27 Mayıs'ı anlatıyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

21 Aralık 1997

___________JOKER ____________________________

CÜNEYT ARCAYÜREK'İN CELAL BAYAR'LA YAPTIĞI SÖYLEŞ},____

OCAK 1970’TE HEM HÜRRİYETTE HEM MİLLİYETTE YAYINLANDI

Bayar 27 Mayıs'ı

a n latıyor

27 Mayıs 1960 darbesinde Cumhurbaşkanı Celal Bayar Çankaya Köşkü'nde tutuklanmış, Harp Okulu'na getirilmişti. O gün olanları Bayar, on yıl sonra, 1970'te Cüneyt

Arcayürek'e ayrıntılarıyla anlattı. Bazı bölümlerini aktarıyoruz.

Celal Bayar uzun ömrünün son yıllarında

Cüneyt Arcayürek Celal Bayar'la yaptığı röportajı Hürriyetle yayınlatabilmek için Bayalın tanıklığına başvurmuştu. Sonuçta Bayar bu röportajı Arcayürak’in şahsı için verdiğini açıkladı...

Cüneyt ARCAYÜREK________________

2

7 Mayıs 1960, sabah saat 03.30'a doğru, Reşide Bayar, Cumhurbaşkanı Celal Bayar'- ın omuzuna dokundu:

-Celal Bey, Celal Bey, kalkınız, de­ di. Bayar uyandı ve eşinin anlattıkla­ rını dinledi:

Yaver Mustafa Tayyar, hanıma te­ lefon etmiş. Hanım geldi, aşağıda (şehirde) silah sesleri işitiliyormuş, dedi. Hemen kalktım giyindim. (...) Tabancamı çıkardım. Ceketimin sol dış cebine koydum. (...) Yaveri çağır­ dım. Durumu anlattı: "Asker alarm halindedir, aşağıdan da silah sesleri geliyor" diye tekrarladı. Mustafa Tayyar'ı dinledikten sonra, kararımı verdim: "Ne duruyoruz, çıkalım, gi­ delim, dışarıya" dedim kendisine...

Sokağa mı çıkalım dediniz yaver Mustafa Tayyar'a?

Tabii... Vaziyet ortada idi. Bir as­ keri hareket bize karşı değil miydi? Başyaver Tayyar "Bilmiyoruz kuv­ vetlerini" dedi. "Kuvvetlerini bil­ mek veya bilmemek meselesi yok ve şu anda önemli de değil. Biz vazife­ mizi yapalım " dedim. O sırada Köşk’e gelen asfaltın nizamiyesi önünde tankların sıralandığını gör­ dük. Köşk'ün muhafız alayı kuman­ danım çağırdım. Osman Koksal gel­ di. Ona ,;Vazifeni yap" dedim. Baş­ ladı sarsılmağa... Sarsıldı...

(Albay Köksal'm görevi, Bayar'ı ya teslim olm ağa ya da kaçm ağa zorlamaktı. Kaçarken de ihtilalin ar­ zu ettiği yere götürülecekti. Bayar

teslim olmamağa kararh idi. Koksal ikinci yolu denedi.)

Sarsüdı... Tekrarladım: "Hadi ne duruyorsunuz, ne duruyoruz, çıkın tenkil edelim..." "Kaçsanız daha iyi olacak. Size bağlı kuvvetlerin yarım­ da emniyette olabilirsiniz" diyordu. Osman'a dedim ki: "Bir yere adım atacak değilim. Şiddetle reddederim kaçmayı..."

Kitaplara geçtiği gibi sizi tankla mı kaçıracaktı?

Yok, hayır tankla değil.

Sadece kaçınız diyordu.

Evet, kaçınız diyordu.

Siz ne yapmayı düşünüyordu­ nuz dışarı çıkınca, savaşacak mıy­ dınız?

Müsademeyi kabul edecektim.

Meşru Başkan olarak, sonucu ne olursa olsun.

Tabii... Hareketi tenkil etmek ta­ raftarıydım ben.

(Bayar kısa bir muhakeme yaph. Dışarıda m üsadem eyi kabul et­ m ek" im kansızdı. Köşk kuvvetleri ihtilalin yarımda sıralanmışlardı. İh­ tilalci bir grubun kendisi ile görüş­ mek istediği haberi geldi:)

İhtilalciler bir heyet halinde geldi­ ler, başlarında bir paşa vardı.

Burhanettin Uluç Paşa...

Evet, o ve diğerleri geldiler. Ve ben cebimde revolverim, böyle tutu­ yorum. (Sol eli ceket cebinde ve ta­ bancanın namlusu içerden ihtilalci­ lere çevrilmiş. Gösterdi Bayar o an­ daki durumu). Solak olduğum için... Geldi bana doğru. Sizi götüreceğiz, misafir edeceğiz, dedi. Buna bilinen cevabımı verdim, milli irade ile gel­ dim, gitmem diye karşıladım. Etra­ fındakilere bir işaret yaph beni kav­ rasınlar diye. Hemen tabancamı çek­ tim. O anda ateş etmek gibi bir fikir uyandı bende. Dört kurşunu kar­ şımdakilere kullanayım, beşincisini kendime alıkoyayım. Bu iki fikir hız­ la birden geçti üzerimden... Sonra... Sonra kan dökmeyeyim, intihar ede­ yim, nasılsa öleceğim, diye düşün­ düm. Tabancayı burama (sol şakağı­ nı işaret etti) koydum. Hücum etti­ ler, kaptılar. Sol bileğime sarıldılar. (...) Harp Okulu'nda ilk önce ku­ mandanın odasına aldılar, sonra da­ ha geniş bir başka yere naklettiler.

Adnan Menderes'i hiç gördünüz mü Harp Okulu'nda?

Bizi muhafaza altında tuvalete götürüyorlardı. Bir defasında Harp Okulu'nda ikinci gün galiba, tuvale­ te gittim. Lavabonun başında birisi elini yüzünü yıkıyordu. Baktım hay­ retle gördüm Adnan Bey'di. "Olan oldu" dedim ona. "Şimdi artık me­ tin ve çok sakin olmak lazım Adnan Bey..." Baktı ve sadece "Öyle efen­ dim" dedi.

Referanslar

Benzer Belgeler

Dilate kardi yo mi y opatili hastalarda transö zof ajiyal ekokardiyografi il e DA - SEK sık olarak saptanmakta o lup , aortik ateronı plakları , diğer kalp bo ş

1977 Nuran Yuluğ Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji Enstitüsü 1977 Burhanettin Sellioğlu Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji Enstitüsü 1977

Milas Kent Konseyi’nin organizasyonuyla düzenlenen konferansa konuşmacı olarak katılan ARAGELA’nın Türkiye Başkanı Şef Ahmet Çetin, yöremizin yemek kültürü- nün

Kasım 1952 Cumhurbaşkanı Celâl Bayar'ın Atina’ya resmi ziyareti Ocak - Mart 1954 Cumhurbaşkanı Celâl Bayar’ın Amerika’ya resmi ziyareti 9 Ağustos 1954 Türkiye

Akıllı kirişin frekans tanım kümesi zorlanmış titreşim deneysel cevapları ise açık çevrim ve kapalı çevrim durumları göz önünde tutularak Şekil 13’de

Yeni nesil dizileme yönteminin çok fazla olumlu yanı olmasına rağmen büyük boyuttaki verilerin analizleri, değerlendirmesi ve depolanmasında sorunlar ortaya çıkmıştır

 Bloomberg terminalinde analistlerin BIST’te işlem gören hisse senetlerine ilişkin kâr beklentilerinden yola çıkarak, BIST-100 Endeksi için tahmini bir hisse başına

3-4 ker;;;ln~m~~ y~lt~ i,~lstalığ1 geçirmükte ve bu hekimler tarafından muayene edi- lerek sağaltılmaktadır, Sık rastlanan çocukluk çı;,ğ·ı hastalık] arı veya