• Sonuç bulunamadı

Arkadaşlarının en eskisi ve en yakını Vala-Nureddin Nazım Hikmet'i anlatıyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Arkadaşlarının en eskisi ve en yakını Vala-Nureddin Nazım Hikmet'i anlatıyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

V A L A N U R E T T İN — M Ü Z E H H E R V Á -N U •H ètu alaim i bu o öa d e yandı.*

Arkadaşlarının en eskisi te en fakını

Vâlâ - Nureddin

Nâzım Hikmeti

unlatıyor

S

U — Nâzım Hikmetin yen» nesiller tarafından doğru ola­ rak tanındığı kanaatinde m i­ siniz?

Vâlâ Nureddin — «Nâzım, Türkiye içinde gerektiği gibi tanınmaz. Türkiye dışında gerektiği gibi tanınıyor. Bunu O, 1981 yılında

«Y a zıla m a otuz-kırk dilde basılır.» tT ü rkiyem d e, türkçernle yasak» mıs- nusralarıyla ifade etmiştir.

«Lokman Hekim'in hikâyesini bilir misiniz? Lokman tıbbın bütün kaide ve sırlarına vâkıfmış. Demek ki ölüme de çâre bulması mümkün. Fakat Azrail b u ­ na razı olmamış ve birgün Lokman bir su kıyısında bilgilerini topladığı kitabını okurken yanına gelmiş, bir kanat çarpa- ak kitabın sayfalarını suya düşürmüş. Bugün tıp ilmi olarak bilinenler Lokman’ m elinde kalan sayfalarda yazılı olan­ larmış. Nâzım’dan elimizde olanlar da işte, kanat darbelerinden kurtulabilen­ ler. Onlarla bir büyük şairin bütününü çıkarmak mümkün mü? Yazdığı mektup larda Nâzım «Ben. diyordu, yeni bir tek ­ nik arıyorum. Çeşitli teknikleri kulla­ nıyorum. Türk-enin yeııi seslerini, sırla­ rını arıyorum. Türkçe üzerinde labora­ tuar araştırmaları yapıyorum.»

• Gerçekten bütün bunlar şiirlerinde vardır, görülüyor Bunlar keşfedilip na­ zara alınmadan, değil Nâzım üzerinde, Türkçe üzerinde konuşmak bile eksik o - lur. Nesimî’yi düşünün. A r-ı namus şi­ şesini taşa çaldık» dedi. Dedi ve dâra ç e ­ kildi. Ama bir nesimi Türkçesi var ki Türkçedir işte., unutulmaz! Nâzım Hik­ met Türkçe nâmına kıt’alar keşfetmiş­ ken, ufukta, bunu yapabilecek yeni ka­ biliyetler keşfetmek için beklemek tega- fül,.. tefagül, gaflet olur. Nâzım’m bugün yalnız hasrete müteallik şiirleri söyle­ niyor. Sonra, Nâzım Aruzla yazmadığı için, şiirleri değiştirilerek de söylenebi­ liyor. Bir vak’a anlatayım: Vaktiyle C e­ lâl Sılay, Nâzım’i hapiste ziyarete git­ miş. Nâzım da ona Mehmetçik Mehmet şiirini okumuş. Sılay çok beğenmiş bu # şiiri. Sesleri aklında kalmış. Ve aynı seslerle fakat bambaşka bir şiir olarak baştan yazmış. İyi şairdir».

•Nâzım çok yönlü bir şairdir. Ma­ teryalist olmasına rağmen felsefeye y ö ­ nelmiştir. Abdülhak Hâmit metafiziğe yönelmişti. Devrindeki diğerleri küçük şeylere.. Böceklere, çiçeklere..

Nâzım : < .4 yrıh k yaklaşıyor her gün biraz daha.

« Güzelim dünya elveda.

« V s merhaba kainat > • derken b>r felsefenin şiirini söylüyor. Nâzım şiirin­

de yirminci asrın bütün meselelerini keıı di görüş açısından dile getiriyor. Ama kanunlar, bunların hepsini neşre müsait değil.

• Ben 141 ve 142’ııci maddelerin kal­ dırılmasına bu bakımdan taraftarım. Her yazımda da bunu belirtirim. Fikir hürriyetine ve klâsik demokrasinin Tür­ kiye’de de hükmetmesine taraftarım Büyük demokrasi memleketlerinde ok u ­ nan şairin bizde de okunması ancak bu ma :delerin kalkmasıyle mümkün ola­ caktır .»

S

UAL — Kendisiyle bütün ha­yatınız boyunca ve başlıca meselelerde mutabık mıydınız’’ Vâ-Nû — Nâzım Hikmet’le bütün hayatımız münakaşalar içinde geçti. Daima birimiz tez, birimiz anti-te2

olduk. Ve galiba onun için anlaştık. En anlaştığımız meselelerde bile bu böy - leydi. Onun yaratıcı fantezisine yetişmek mümkün değildi. Büyük yaratıcıydı. Her hangi bir şeyden bende iki intiba’ kalı­ yorsa, onda otuz intiba kalırdı. Mese­ lâ, birgün bir adamla karşılaşmıştık ve Nâzım o adamla kavga etmişti. Ben de onları seyretmiş ve dinlemiştim Sonra Nâzım onun için:

e R ey az g etrlerin le gen

« K ara tırnaklı bir katır gibi ■ dolaşır gırt. diye bir şiir şöylemişti ve ben o zâtın, o gün ayaklarında beyaz getrler olduğunu bu şiirden sonra hatırlamış tim. Nâzım’la hayatımızda irili ufaklı pek çpk çatışmalar oldu. Henüz Rusya’­ ya gitmemiştik. İnebolu’da mürûr tezke­ relerimizi bekliyorduk. Canımız sıkılı­ yordu. Ben bir kahvehanede kendi ken­ dime tavla oynuyor, oyalanmaya çalışı­ yordum. Nâzım’m da bana baktıkça canı sıkılıyormuş. Kendini sıkmış sıkmış.. sonra tutamamış. Bir ânda suratımda müthiş bir tokat şakladı. Kahvehanede herkes döndü sesin geldiği tarafı arandı. Ben de onlarla beraber döndüm. İkimiz de biribirimize bir şey demedik. Tam bir hafta, hiç konuşmadan, aynı masada y e­ mek yiyerek, aynı odada yatarak tezke­ relerimizi bekledik. Ama beni gerçekten severdi Hastalanmış, bayılmış, kolla­ rımda kalmıştı. Ona günlerce baktım’ Bunu bir şiirinde şöyle belirtti:

e Hu k a h b e. dünyada tek arkadaşım « A nne, senin gibi yüzüm e baktıs.

«Ben her zaman Nfizım’ın şair ola­ rak kalmasını istedim. Şair ol, o ka­ dar büyüksün ki bu sana yeter, müca­ deleci olma, karışma» divordum. Bizim Nâzım’la en esaslı ayrılığımız belki de buydu,

Bana «N e ben Jül Sezai ’mi, ne sen Rürütüs'sün

Ne ben sana kızarım, ne de zâtı vâ- lâları bana küssün»

diye yazmıştı. Ben A k şam d a çalışıyor, para kazanıyor, güzel giyiniyordum Bunlara dayanamazdı Ö fkesini;

e İşitm iyor artık

«H ep ayın tahta masanın başında «akşam ı lıyan

<11asta, topal dostların

Kalbe karanfil ruhu gibi daınlıyan sözlerini

maksatlar aranması mümkündür Yaz­ dığım hâtırat uzundur. Kronolojiktir, bir seyohatnâmeyc benzer. Mütareke İstan­ bul’u, Milli Mücadeleye Nâzım'la bera­ ber girişimiz, Kafkasya'da İttihatçılarla buluşmamız, Moskova’ya tahsile gidişi­ miz, bütün detaylarıyla yazılmıştır K i­ tabımın adı »Bu Dünyadan Nazmı Geçti» Fakat hâlâ ne zaman neşredeceğime ka­ rar vermiş değilim. Kitafom dökümü ya­ pılmıştır. Müzehher en büyük yardım­ cım. Türkçesi ile, aklı selimi tenisi) eden

makılmu bir şair.. Kanunların müsaade ettiği kadar, bütün düşündüklerimi ve bildiklerimi söyleyeceğim elbette. Bu bi­ na. da benim vazifem. Dünya dillerinde Nâzım ın şiiri hakkında bhı kitap y a ­ zılmış.»

811 A L — Şiirlerinden örnekleri han­ gi kaynaklardan vereceksiniz? Sizce ha­

tunlarım zaafı şiire ihanet etmiyor ma?

V â —Nû. — .B en bir âlimin yaptığı gibi, bütün dokümanlarımı toplayıp il­ im t bit araştırma yapmıyorum Ben, y a

-D

IŞ kapıdan içeri adam akıllı titreyerek girdik. B ir eski zaman evi. Belki de ahşaptan bozma Loşça bîr ko rid oru n ucunda bek üyen asık su­

ratlı bir kapı. Dışarda aldatan b ir güneş, p ırıl p ırıl ama buz gibi. O zaman bu asık suratlı kapı, bu loş ko­

rid or, bu yer katı insana hiç üm itli gelm iyor. Bereket kapıyı açan insanlar güler yüzlü, yapm acıksız, candan Am a içerde daha m ühim b ir sürpriz sizi bekliyor : o can sıkıcı ayazdan sonra odanın tatlı sıcaklığını bile size unutturan, beklem ediğiniz bir armağan yer oda­ sının yerlere kadar inen pencereleri kocam an bir arka bahçeye açılm akta. Başka b ir dünya.. Odada, bahçe­ nin yeşili, sobanın sıcaklığı, yalancı güneşin ışığı b ir ieşiyor. Değişik bir karışım la herşey daha inand ırıcı, kolay, olum lu şim di.

B ir m ühim mülakata böyle bir atmosferde başla­ manın da kendine göre ehem m iyeti var Karşınızda 46

V

yıld ır yazı yazan, hayatım sadece bu yoldan kazanan, hâlâ da hızını, şevkini, keyfini bozm am ış b ir insan Karşısında bütün tecrübesizliğinizi, eksiğinizi hissedi­ yorsunuz. Bereket ortada dolaşan b ir kadın var. Vâlâ beyin siyanet meleği Havayı ne güzel tutuyor, kopukla­ rı bağlıyor güçlükleri çözüyor. B ir eski Bâbıâli kurdu ile b ir yeni «m üptediz arasında köprü olm akta

Bu kendinden ışıklı odada V âlâ bey hâtıralarını yazdı K arısı ona yard ım cı. Bazen sekreter, bazen «hft* fıza», bazen tenkıdçî. hattâ bazen bîr patron gibi Ama her zaman baş vasfı yard ım cı olm ak.

M E Y D A N , bu hatıratın bazı bölüm lerine el koy ma ve kitabın neşrinden evvel okuyucularına ulaştırm a hususunda Vâlâ N urettin'le anlaşm ış bulunuyor. Bu konuşm a, bu noktadan hareket ederek yapılm ıştır ve - meselenin ne olduğunu sîzlere de açacaktır

«Çıplak iki bıçak gibi yüzümde g özle­ rini» m ısraları ile ifade etmişti.

HAL — Sizce Nâzım Hikmeti insan ve şair olarak en iyi ta­ nıyanlar kimlerdir?

Vâ—Nû. — Hapishanede bera­ ber yattıkları Kemal Tabir, kimsenin bil­ mediği taraflarını bilir. Orhan Kemal, o da hapishâneden arkadaşıdır. Şevket Sü­ reyya Nihal Karamağralı, Piraye hanı­ mın oğlu Memet Fuat, kızkardeşi Şanti­ ye Yaltırım, ressam Balaban..»

SUAL — Hazırladığınız kitap ve bun­ dan MEYDAN’da yayınlanacak seçmeler hakkında bilgi verir misiniz?

Vâ—Nû. — «Ben bir hâtırat yazdım. Bu hatıratın merkezi sıkleti Nâzım'dır. Yazıma 1960'larda başlamıştım. Niyetim yazdıklarımın ölümümden 30 şene ’.sonra neşredilmesiydi. Kimsenin mutazarrır ol­ masını istemiyordum. Fakat sonra dü­ şündüm ki, bu geciktirmede bir takım

zekâsı ile Karım bulunmaz bit dümen­ dir

• Bu kitaptan MEYDAN’da yayınla­ nacak seçmelere gelince: Her yazımda, Hâtırat’ ımdan alınmış ancktodlar olmak şartıyla ve hafızamda kalmış inédit (da­ ha önce hiç yayınlanmamış) mısrâ, küp­ le ve şiirleri ilâve ederek, el yazıların­ dan ve mektuplarından istifade ederek, basılmamış resimlerini kullanarak ma­ nevî hüviyetinin tablosunu on yazıda be­ lirtmek istiyorum, ön em li olan şudur ki, yazacağım nnektodlann hepsi bizzat şâ- hit olduğum mevzular, hâdiselerin hepsi de bizzat yaşadığım veya yaşadığımız hâdiselerdir; hiç biri işitmeye dayanmı­ yor. Bütünü benimdir ve benim görüşü me göredir.»

SU AL — Nâzım Hikmet’i bugün an­ latmanın bazı güçlükleri yok mu, bütün

bildiklerinizi ve düşündüklerinizi soy le- yebile»ek misiniz?.

Vâ -Nû. — «Adı dünya edebiyatına

zıh olarak tamamlanmamış bir takım hâ­ tıraları hafızamın yardımıyla tamamla­ yarak Nâzım hakkında ve beraber geçen günlerimiz hakkmda bildiklerimi yazı­ yorum. Şairin neşredilmiş parçalarını, bende olan ve neşredilmemiş orijinal m e­ tinlerle birleştirdim. Bizim beraber ya­ zılmış en az yüz şiirimiz vardır. Meselâ bak m: Bir gün karımla beraber yürür­ ken aklıma bir mısra geldi,

«B en beni bir daha ele geçirsem .. D em iyorum âb-ı hayat içersem .* H apisteydi o zaman. A rkası gelmiyen bu m ısraı karım ona yazdığı bir mek­ tuba koymuş. Şiir tamamlanm ış olarak bize gön derildi:

«Beti beni bir daha ele geçirsem « Â b -ı kapat içersem dem iyorum «K a p ıla r açılsa bir daha

«R en bu hdneye bir daha gürsem «Y aşard ım yin e böyle kan revan

içinde «R en e böyle aşk ile sersem

« Ben beni bir daha ele geçirsem *...

S

UAL — Nâzım hakkında sotı zamanlardaki neşriyat» doğru buluyor musunuz? Onun hangi «âvlyede» alınıp tanıtilmasjma

taraftarsınız? >'

Vâ—Nû. — -Bütün taraflarıyla. Doğ ruları ve yanlışlan ile. Faziletleri ve za­ aflarıyla. Fakat asıl mühim olan onun şairliğidir. Onun Türkçesidir, Türkçesi!. Bir şair olarak Nâzına Hikmet’i tanımadı­ ğımız ve bilmediğimiz zaman, Türkçedo büyük eksiklerimiz kalacaktır. Bugün Türkçenin onun kadar büyük bir şairi yok.»

SU AL — Bu ou yazınızda bize nasıl bir Nâzım anlatacaksınız? Soğukkanlı ve realist kalabilecek misiniz? Bu arada, MEYDAN’ i», taraf tutmayan peşin hü­ kümlü olmayan tavn İşinizi kolaylaştıra­ cak m ı? Lehinde ve aleyhinde verilmiş hükümler sizi bağlıyor mu?

CEVAP .Ben yazımda Nâzım’ın bütün insanlık zaaflarını do belirtmeye çalışıyorum. Bu benim vazifem. Şu se­ beple kİ, bir roman bile yazarken, «defo’ suz bir jönprömiye» çok antipatik, çok sevimsiz kaçar. Nâzım «defo’suz» bir kah­ raman değildi. Ne idiyse, bildiğim kadaı yazmıya kendimi mecbur hissederim. O - nun Türkiye’den izinsiz gidişini, evlilikle­ rini, halasının kızı ve kitaplarının Fran­ sızca mütercimi olan M ünevver’e karşı davranışlar mm hikâyesini.. Yani kısaca, insan olarak bütün yönlerini, tabiî gör­ düğüm kadar.. M EYDAN’m taraf tutma- yışından ve hâdiseye bir hâdise olarak bakışından elbette memnunum. Nâzım’ın sadece bir zümre tarafından benimsen­ mesi ancak anlaşılmadığına delâlet e-

der. Madem ki, artık hayatta da değil, o sadece belli bir zümrenin malı o l­

mamalı, bütünüyle edebiyat tarihin* maledilmelidir! Ama şunu da söy­ lemeden geçemiyeceğim: Benim Nâ­ zım hakkındaki bu yazılarım meselâ is­ terseniz Vatikan gazetelerinde, isterseniz en solcu dergilerde neşredilecek olsun.. Beni düşündürmez. Ben Nâzım için ne yazabileeeksem onları olduğu gibi yaz­ dım. Bir şey daha söylemek isterim. Sağ­ dan soldan... bizde taraflılıktan illâllah artık! Hepimiz bıkmışız bundan. M EY­ DAN serbest bir kürsüdür. Böyle bir kürsüye de ihtiyacımız var. Ben düşün­ düklerimi, yaşadıklarımı yazayım... Baş­ kaları da yazsın.. Hattâ çekişelim. Sonra­ dan el sıkışmasını biliyorsak mühim de­ ğil bu. MEYDAN’ ın faydası ve fonksi­ yonu burada.»

Biz biribirimizin elini sıktık ve ay ­ rıldık. Oda hâlâ güneşli, sıcak ve yeşil bil' arka bahçenin aydınlığı ile doluydu.

P O R T R E Annesi Cehle Hanım yapmışzı.

E L Y A Z IS I İL E B en beni bir daha e le geçirsem .

SAYFA : 12

SAYFA: 13

/

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Nine apansızın ölüp varı yo ğu ka­ panım elinde kalınca baskısız kalan Sadi, K avuklu H am dinin orta oyun­ larında, Şevkinin tiyatrosunda aktör lüğe

A number of independent practice tasks can be suggested for the client following the first consultation, for example, collection of stuttering severity scores during everyday talking

BEN DE FOTOĞRAFINI ÇEKİYORUM — Sami Güner’e göre Yunus Emre’den Tlırgut Uyar’a şairler, insanın ve doğanın şiirini yazıyor, kendisi de fotoğrafını

SEVSAY: Türkiye’de, merhum Cemal Reşit Rey ile 9-10 yıl süren çalışmala­ rımdan sonra uzun bir süre Viyana Mü­ zik Akademisi’nde Kompozisyon ve Or­ kestra

sürekli olarak Köln de oturuyor Iş için Münih'e geldiğinde acı kahvemi içmesinde garipsenecek bir taraf görmüyorum&#34; diyor MEHMET AKTAN.. M ÜNIH’ten

Meşrutiyetin ilânını mütaakıp BabIâli’de na­ mus ve iffetiyle ihtisasına güve­ nilen yegâne adam olarak, Yıl­ dız Sarayında mevcut mahrem evraklı jumaUann

Kassing ve Avtgis [11], içsel kontrol odağına sahip çalışanların orta derece ya da dışsal kontrol odağına sahip çalışanlardan daha fazla açık muhalefet

İnsanlığın başlangıcından bugüne değişime uğrayan doğada görülen farklılıklar, değişen toplumsal değerler ve doğa insan ilişkisi ve sanat- sal