• Sonuç bulunamadı

Anıt-Kabir

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Anıt-Kabir"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CUMARTESİ

10

KASIM 1951

Yıl 32 - No. 10912

C. H. P, Ulus Müessese»! Çankırı CaddesiAnkara

T elgraf; Ulus - Ankara Ulus M üessesesi Santralı

16300^ F iyatı H er Yerde

15 K uruş

S abah ilk işiniz Akşam son işin i?

i

-KOLYNOS

DİŞ MACUNU KULLANMAK OLMALIDIR

10 K a s ım 1938 s a b a h ı B ü y ü k A ta t ü r k ’ü n fa n i h a y a ta g ö z le r in i k a p a d ığ ı a n d a a lın m ış ta r ih î f o t o ğ r a f

— G azetem izin h u s y tf surette temin ettiği bu fotoğraf, şim diye kadar hiçbir yerde nesredilmemiştir.* 5 T ü rk vatanının k u rta rıc ısı

ve yeni T ü rk D evletinin k u ru ­ cusu B üyiik A ta tü rk , aram ız­ d an a y rılışın ın 13 nücü yıldö­ nüm ünde, senin ölm ez taktıran önünde b ir k e re d a h a efiliyo- ruz.

B ugün b ir k e re d a h a ve bü­ tü n canlılığıyla hissediyoruz ki, birb iri ü stü n e y ığ ıla n y ıl­ lar, fân ilerin ölçüleriyle a r a ­ m ızdaki m adde m e safesin i g e­ nişlettiği k a d a r, b ü tü n ö m rü n boyunca ru h la rım ız a iplediğin ateşten ideallere bizi o k a d a r y ak laştırm ak tad ır. B u id e alle­ r e sım sıkı sarılm anın, y a ln ız s a n a verdiğimiz b ir sözü t u t ­ m u ş olm ak değil, f a k a t v aro l­ m a k , h e r gün d ah* d a k u v v et­ le n e re k varolm ak ve bü y ü k T ü rk iy e ülküm üze v arm a k U çin b ir h a y a t zaru reti ölduğıı- n u b u g ü n h e r zam andan d a h a iyi anlıyoruz.

H ü r b ir m illet olarak bugün d ünden d a h a kuvvetli bir inan­ la h issed iy o ru z ki, k arış k arış dövüşerek k u rta rıp , taş taş k u rd u ğ u n b u v a ta n ın bekası; koynunda y e tiş ip kucağında can v erdiğin b u m illetin ebedi k u rtu lu şu y a ln ız senin idealle, rina d ü rt elle sa rılm a k ta , yal­ nız onları sa v u n m a k ta d ır.

Türkiye’yi m u a s ır medeni­ y e t seviyesinin ü s tü n e yüKselt- m e idealin, e m in o l ki, sa h ip ­ siz kalm am ıştır. C um h u riy etin b ir yıldönümü g ü n ü n d e, ru h u ­ n u n engin v a tan p e rv e rliğ in i, b u cümle ile ifad e e ttiğ in gün, o rd u la ra ilk h edef o la ra k A

k-BUYUK YAS GÜNÜMÜZDE

Senin ölm ez hâtıran önünde

bir kere daha e ğ iliyoruz

B ü tü n ö m r ü n b o y u n c a r u h la r ım ız a iş le d iğ in a t e ş t e n

ideallere

s ım s ık ı

sa r ılm a n ın h e r g ü n d a h a k u v v e tle n e r e k v a r o lm a k için

b ir h a y a t z a r u r e ti o ld u ğ u n u b u g ü n h e r z a m a n d a n d a h a iy i a n lıy o r u z

deniz’i g ö ste rd iğ in gün k adar k a r a r lı ve r e a lis t idin. Senin­ le sip er a rk a d a şlığ ı eden y aş­ lılarım ızdan, sen h a y a tta iken alfa b e heceliyen gençlerim ize k ad a r, b ü tü n senden so n ra k i­ ler, b ıra k tığ ın em aneti, g ö ste r­ diğin hedefe u la ştırm a y ı ş u u r­ la rın a m alolmuş b ir nam us bor cu bilm ektedirler.

O tuz yılı aşan yak ın m azi­ nin bütün h â tıra la rı seninle doludur. B ahtm ın en k a r a gün lerine uğram ış b ir köhne im ­ paratorluktan, yepyeni, dipdi­ ri bir millet ve m a m u r bir v a ­ tan doğdu. B u b ir eşi görül­ memiş in k ılâp tır ki, mucize i- lo izahı senin em salsiz irade­

ne, seni ta k ip eden T ü rk Mil­ letinin em salsiz v atan p e rv e rli­ ğine ağır gelir. Sen ve a r k a ­ daşların ve tam b ir itim a t ile arkanızdan yürüyen koca bir m illet bu m esut neticeye kan a k ıta ra k ve alınteri dökerek vasıl olmuşuzdur.

U zaklaştıkça daha iyi gö rü ­

yoruz: bütün dünyanın “a r tı k h e r şey tam am !” dediği b ir t a ­ rih devrinde Anadolu’nun o r ta ­ sında medeni b ir devlet k u r ­ m anın ve bütün dü n y ay a k a fa tu tm a n ın heybetli m ân asın ı bugün dünden daha iyi h isse ­ diyoruz. Şüphe etm eyiz ki, y a ­ rın k i nesiller bu k a h ra m a n

sil-*

I

1880

-1938

Gene başlarda oturmuş gene göklerde başı;

Yıldırımlar gene bir eski silâh arkadaşı,

ölümün bitmiyen ufkunda yatarken gene sağ,

Bir avuç toprak olurken gene yüksek gene dağ,

Gene bir memleketin satveti, bir tek emeli;

Koca bir yurdu tutarken gene sapasağlam eli.

Çürüyen göğsü için takızaferler gene dar;

Gene sağdır, gene sağlamdır o, hem dünkü kadar.

M İT H A T C E M A L K U N T A Y

Bugün bütün memlekette

ihtifaller yapılacak

A ta tü rk ’ü n 13 üncü ölüm y ıl­ dönüm ü o la n bugün memleke­ tim izin h e r ta ra fın d a büyük ih tifa lle r y a p ıla c a k tır. Şehri­ m izde yapılacak ih tifa l p rogra­ mı da A nkara V a liliğ i tarafın ­ dan te sb it ed ilm iştir.

Program şu d u r:

A nkara Ü n iv e rsite si D il ve T a rih - C oğ rafy a F ak ü lte si K onferans salonunda anm a tö ­ reni yapılacaktır.

Anma tö ren i ölüm saatına rastlıyan 9.05 te b aşlıyacağın- d an sa at 9 • kad ar tö re n e iş ti­

rak ed ecek lerin y erlerini alm ış olm aları, lâzım dır.

B andonun çalacağı is t ik lâ l M arşından sonra A ta tü rk ’ün fâni h a y a ta gözlerini yum duğu 9.05 te ih tira m duruşu ile tö ­ rene b aşlan acak tır.

ih tira m duruşunu m ü te ak ip : a) A çış söylevi (H ukuk F a ­ kültesinden E m in G ürel), b) A ta tü rk ’ün gençliğe h ita ­ bı (D il ve T a rih - C oğrafya F akültesinden Ilhan İn an ç), c) A ta tü rk ’ün hayat ve e s e r­ leri (P ro fesö r Coşkun Ü çok),

d ) A tatürk’e ait h â tıra la r (P ro f. Afet in a n ),

e) Atatürk için yazılm ış ş iir ­ ler,

f) Yuktrdaki fık ralard a y az ı­ lı program tam saat 10 da b it­ m iş olacaktır.

Resmî dairelerde B ay rak lar yarıya indirilmek su retiy le bu matem gününe k atıla ca k lard ır.

Sinemş. tiy a tr o ve çalgılı yerlerle Sair eğlence y e rle ri­ nin bugill için faa liy e tte

bulun-( Son. i üncü Sa. S inci Sü.)

mele ve senin m eziyetlerini ► sa y m ak kim seye yeni b ir şey öğretm iyecektir. Sen tarihin m alısın. H akkını ve hükm ünü ► o verm iştir. B ütün öm rünce bi­ ze ışık oldun ve ışık tu ttu n . Bu ışık, T ürkiye’yi büyük ide- ► alim ize g ötürm ek için çizdiğin

Atatürk7ün yaşıyan tarafı

3

imize g ötürm ek için çizdiğin1 program dır. Em in ol, seni se-m se-m a sadık k alac ak la r, bu s a ­ d a k a t ölüm p ah a sın a da oİ3a gözlerini k ırp m ıy a ca k lard ır. ► Gene em in ol A ta tü rk , seni se- , venler, sa n a in a n an la r vs bü

yük T ürkiye’nin y alnız senin ► rü ttü ğ ü zaman, program ın üzerinde k urulabi- ,

kiniş bizden de iyi anlıvacak-lardır.

Sevgili A tatü rk , yirm inci yüz, 'ilin en büyük inkılâbına önderlik e ttin . Yalnız rürki.ve değil, bütün hayatınca, ö ld ü -' P n idin ve ölümünden sonra, Mitlin dünya bu hakikati te k ­ rarlayıp d u rm u ştu r. Seni

öv-A ta tü rk • iki isyandı: Biri A vrupa’ya k arşı (İstik lâ l 7İar- , . . . bi), öteki A vrupa liişm a n ıa n . venler oluncıye k a d a r p ro g ra - t na (C um huriyet Inkdâ-minp. RRdılr Iralacalrlaş« V*ıv eo

Bu bir te za t değildir. A vru­ p a’nın m a tery alist ve em per­ yalist cephesi, bizim üzerim i­ ze kom şularım ızı k ışkırtıp yü- ona a a ışı B alkan H arbinde başlıya.! tü ­ kenm ez bir kin duym uşuzdur. G arbın cebini zillimi a f f e t­ medim seni — T ürküm ve düşm anım sana k alsam da b ir kişi) İstik lâ l H arbinde de A vrupa’nın üstü n tekniğin ; ve em peryalizm ine m illî şuuru-* muzun ve îm anım ızın karşı koyacağına inanıyorduk. O devrin bütün gazeteleri ve mü­ cadele edebiyatı A vrupa kini ile doludur.

(Ulusun, korkma nasıl böyle

bir îmanı boğar — M edeniyet dediğin tek dişi kalmış cana­ var). A ta tü rk bu Kinin ya,•i t ­

tiğ i kahram andır.

F a k a t A vrupa m edeniyeti­ nin bu m atery alist ve em cer-leceğine im an etm iş o lanlar

b ırak tığ ın m ukaddes eserin, ’ senden b irer p arç a olan inkı- , lâpların ve hepsinin yekûnu olan yeni T ürkiye’nin yılm az * bekçileri o lm a k ta devam ede- , çeklerdir.

C um huriyetin onuncu yılın­ daki sözlerini h a tifte n akse ’ den sesler gibi duyuyoruz. > Büyük T ürk Milleti, on beş , yıldanberl giriştiğim iz işlerdel m uvaffakiyet vadeden çok söz­ lerim i işittin. B ahtiyarım kitı t bu sözlerim in hiçbirinde mille tim in hakkım daki itim adını sa rsa c a k bir isabetsizliğe uğ- > ram ad ım .”

Diyordun.

Senin kurduğun, adını “Mil lî H âk im iy et” olarak bizzat senin koyduğun bu gazetenin sütunlarında, ölüm ünün on U- çüncü yıldönüm ünde seni a- narken ruhunu şadedecek ye­ minimizi te k ra rla m a k istiya- ruz.

idealin, eserlerin ve p ro g ra ­ mın etra fın d a h e r gün sıkla­ şan ve kuvvetlenen s a fla r h a­ lindeyiz ve sa n a olan sonsuz bağlılığımızı idealini b ir bay­ ra k gibi d alg ala n d ırarak ifade etm ek istiyoruz.

B ahtiyarsın ki, a rk a n d a bı ra k tığ ın evlâtların, h ak ların d a gösterm iş olduğun itim adı sarsm ıy ac ak la rd ır ve seni y a l­ nız ebediyen isabetsizliğe uğ ratm ıy ac ak la rd ır.

Peyami SAFA

y alist cephesinin arkasında, bir de, m ânevi d eğerlerin mi- sakı, insan ruhunun sonsuz y aratıcılığ ın ı ve m addeye h â­ k in iyetini anlam ış bir kültü rü vardır, istik lâ l H ârbi sıra la ­ rında, İstan b u l’un D ergâh g i­ bi dergilerinde Bergsonizıt.in bütün genç ru h la rı sarm ası, B atı m ateryalizm ine karşı duyduğum uz kini tadil .d en bir B atı h ayranlığının im -ta­ zene unsuru olm uştur.

A ta tü rk bu k ültür h ay ra n ­ lığının y a ra ttığ ı fevrim e-.d r. M illetleri büyüklerine bağlı, yaıı duygu, onların vücutların­ dan değil, şahsiyetlerinden ge­ lir. K ökleri toplum un ruh;.ııa dalan bu şah siy et ölümsüz­ dür, A ta tü rk ’ü y a ra ta n ve y aşata n fikirle beraber eseri ve şahsiyeti de yaşıyor. Böy­ le düşünm ek bir ebedilik io- m antizm i değildir ve A tatıirk gibi bütün sosyal mesele'« ri- mizin önünde gidercesine yaşı- , yaıı büyük b ir ölünün m ersi­ yeye de, K erbelâ çığlıklar na da ihtiyacı yoktur.

B U G Ü N

İK İN C İD E :

ATATÜRK Yazan: Falih Rıfkı ATAY

Bir ölmezin bekaya göçtüğü gün: Nurettin ARTAM

Bizi affet Atatürk: A. Rıza Erem

B E Ş İN C İD E :

Yirmi yıl evvelden bugünü gören büyük ATATÜRK

S E K İ Z İ N C İD E :

(2)

2

ULUS

10

/ U /

1

D

5

İ

m

a n J u lû f

A

t a t I I r k

A

T A TüR K 'iin ölüm ü ü s­tünden onüç yıl geç. ti. Öliim, y aşam aktan bpşka bir şey yapm ıyan f â ­ nileri toprağa, insanlığa veya m illetlerine hizm et eden a- de.mları tarihe gömer. T opra­ ğın içinde olduğu gibi, zaman geçtikçe tarih in sa y fa la rı irin ­ de de çürüyenler, unutulanlar ve nihayet anılm a* olanlar v ar­ dır. Yeni b ir çağın tarihi, es­ ki çağın nice bin şöhretinden pek azım h a y a tta bulur. V a. kanüvis ta rih leri fâni “İSye- m ut” lerin m ezarlığından baş­ ka nedir?

A sıl ölmezlik vasfını Kaza­ nanlar, ilim hayatında veya İnsan topluluklarının h av a lın ­ da yeni bir çığır açan ink.lâp. Çılardır. H er İlmî buluş “duran dünya” yı döndürmez. H er za­ fer, bir devleti inkırazdan ku r­ ta rm a z ve her ıslahatçı, bir m illetin h ay at kudretini değiş­ tirm ez.

A tatü rk , hem T ürkierin dev­ letini inkırazdan k u rta ra n bir zaferin kahram anı, hem de m illetinin h ay a t kaderini de­ ğiştiren yeni bir nizam ın k ah ­ ram anıdır. Onun için yıllar geç- dikçe daha büyüyerek yaşa­ m aktadır. Büyüklüğünü g ittik ­ çe daha a r ttıra n sebeplerden biri, onun kolay gibi yaptığı ve kolay gibi ay a k ta tu ttu ğ a in . k ıiâp ları koruyabilm ek için çek­ tiğim iz zorluklardır. Hepimiz bu inkılâpların z a ru rî okluğu­ na inanıyoruz. O nları sadece korum ak içiıı bunca giçlük çekiyoruz. Bu hal, şimdi y aşa­ m akta olanların o inkılâpç dan ne kadar küçük ve inandıkları millî dâvalar u ğruna fed ak âr­ lık edebilm ekte o inkılâpçıdan ne kadar az iradeli olduklarını gösterir.

A tatürk, bu uğurda kendini birdenbire T ürk ta rih in in en büyükleri arasın a k atan za fe­ rini o rtay a atm ıştı. B ugün y a­ şam akta olanların aynı fik ir savaşına k a ra r vermekle te h li­ keye koyacakları şey birkaç yüz lira m aaşlarından ve t a ­ rih te birkaç gün bile yaş m a­ sına imkân olmıyan gündelik şöhretlerinden ib a re ttir.

A

TATÜRK’iin ideali l ü r k Milletini “ yaşatm ak” ve onu yeniden “ ta rih î şe rifin e kavuşturm ak” tı. Türkler, onun kum andası nKın- da dövüşerek, Oir m illet için yaşam anın ilk şa rtın a, hiir-yet ve bağım sızlığa kavuştular ve gen i onun liderliği altında. Os­

m anlI sa lta n atım inkıraza gö­ tü re n m üesseseler ve gelenek­ le! nizam ını yıkarak, ta rih î şereflerine kavuşm anın ilk ş a r ­ tını, kültürde ve m edeniyette bir yeni çağ topluluğu o'm ak im kânlarını kazandılar.

A lattirk yaşadığı kadai bir­ kaç defa suykast tehlikesi a t­ la tm ıştır. Türk kurtuluşunun, biri şuurlu biri şuursuz iki düşm anı, dış düşm anı va iç düşm anı onu öldürm eğe kalk­ m ıştır.

Bugün de ayıtı suykast. dı­ şarıd an ve içeriden, A ta tü rk ’­ ün T ürk Milletini k u rta rm a k ve on« ta rih î şerefine yeniden kavuşturm ak için y a ra ttığ ı ni­ zam a Y oğrulmuştur. Bu n zam yıkılm ış değildir: F a k a t y a ra ­ lanm am ış olduğu iddia ‘ dile­ mez.

İkbal politikacıları birkaç yıldanberi irticaa A ta tü rk ’ü sa ta ra k geçinm ektedirler. Bu fâcia, irticaın halk kuvvetleri­ ne hâkim olduğunu kabul e t­ mekten ve ikbal nim etlerin’ el­ de etmenin ve elde tutm anın sağlam v asıtası irticaa ya­ ranm ak olduğu fikrine saptan­ m aktan ileri gelm ektedir.

Dem okrasi hüriyetlerinin,

M alim A ly o t

v a z i f e s i n e

b aşlad ı

B ir m ü d dettenberi izinli b u ­ lunm akta olan Basın, Y aym ve T u rizm Genel M üdürü D ok to r H alim A lyot dün sabahtan it i ­ b are n vazifesine te k ra r b aşla­ m ıştır.

Yazan:

F A L İ H R I F K I A T A Y

millî k u rtu lu ş dâvasını m üda­ faasız b ırak tığ ı gibi bir şüphe, ergeç .bizzat bu hüriy itleri yı­ k ar, D em okrasi, bir m i'letin gerilem esini m ukadder kılan meşum bir müessese değildir. Dem okrasi, bir memleketin iyi

kuvvetlerine Seferber olm ak ve fenalığa k arşı savaş açm ak hü- riyetlerini de v erir. Faka* de­ m okrasinin b aşk a bir vazifesi daha v a r d ır : M illet, ve htt» iyet düşm anlarına hü riy et verme­ mek! E n ileri dem okrasilerde

komünizme hüriyet verilmedi ğini görmüyor m uyuz? Bunun sebebi, komünizmin hüriyet düşmanı olması değil m idir? İrticaın m illet düşm anı oldu­ ğunu söylemekte tereddüt ede­ bilir miyiz?

B ahaneleri bırakalım . âta İİirk’üu soyundan gelme millet adam ları olduğumuzu ispat etm eğe bakalım .

Tedavüldeki oara

bir haftada 30

milyon lira arttı

T edavüldeki b an knotların a r ­ tış ı devam ediyor. D ün y ay ın ­ lanan M erkez Bankası sitü as- yon cetveline göre 3 K asım 1951 4e banknot m ik ta rı b ir m ily ar 128 m ilyon lira o lduğu­ na g öre b ir h afta d a o tu z m il­ yon. liralık b ir a r tış olm uştur. 1950 tem m uzunda tedavüldeki para 890 m ilyon lira d an ibaret bulunm asına göre o ta rih te n be ri 268 m ilyon lira lık b ir artış vaki olm uş d em ek tir. Bu artı­ şın b ir k ısm ının m uvakkat k re­ dilerden ile ri geldiği ifade e- dilm ekte ise de bu muvakkat k red ilerin ne zam an sona e re ­ ceği ve b u n la rın ne zaman ka­ panarak te d av ü l kısm ında b ir azalm a husu le getireceği zihin­ le ri işgal eden b ir nokta te ş ­ kil etm e k te d ir.

Mahkemelerde:

D ü n 8 d â v a

n e tic e le n d i

Dün B irinci A ğır Ceza M ah­ kem esinde 8 dâva neticelenm iş ve k ara ra bağlanm ıştır.

B unlardan E tim e sğ u t’un Do- durga köyünden F ey zi E rd o ­ ğan’ı öldürm ekten sanık H acı Abdullah E rdoğan 12 yıl ağır hapse ve 3 bin lira ölüm tazm i­ n atın a mahkûm olm uştur. D i­ ğ er sanık A hm et E rd o ğ an c e ­ zaevinde olduğu için hakkm da- ki dâva düşm üştür.

G ene Bâlâ ilçesinin Ağacaa- li köyünden M evlût Şahin'in başına değnekle vurup ölüm ü­ ne sebep olan bağ bekçisi Sıd-

dık Şahin de 3 yıl d ö rt ay ağı'r hapse ve 2 bin lira ölüm ta z ­ m inatına m ahkûm olm uştur.

Fevzi Çubuk’tın

bıçaklanmasına ait dâva

B ir m üddet evvel T o k at M il­ letv ek ili F ev zi Çubuk’u evinde bıçakla yaralam ış olan Celâdeti tin E v re n ’in m uhakem esine 16 kasım perşem be günü A nkara B irinci A ğır Ceza M ahkem e­ sinde başlan acak tır.

Savcı, C elâlettin E v re n ’in paraya tam aen k atle teşebbüs e ttiğ i iddiasiyle sanığın Ceza K anununun 450 inci m addesine göre cezalandırılm asını is te ­ m ektedir. Bu m adde idam ceza­ sını âm irdir. A ncak, fiil te şeb ­ büs halinde kaldığı için 24 se­ ne hapse tah v ili m üm kündür.

F evzi Çübuk dâvasına m üda- h il avukat olarak A sım Ruacan g irec ek tir.

D iğer ta ra ftan , sanığın da m illetv ek ili hakkında mühim id d iaları vardır. Çok enteresan safh alar arzedeceği şüphesiz o- lan bu dâvanın bazı ce lse leri­ nin gizli görülm esi pek m uh­ tem eldir.

Dinî nikâh yapan ticaniler

T ican î âyin ve propagandası yapm aktan hapse mahkûm edi­ len ve üçer ay cezalarını ta- m am lıyarak çıkan H alkavun bucağının G üvenç köyünden A- li P erçin , M ehm et P erçin ve 5 arkadaşı aleyhlerine yeniden 5 inci A sliye Ceza M ahkcme- I sinde kanunî m erasim yerine g etirilm e d en dinî nikâh yap­ m aktan dâva açılm ıştır.

S anıklar zabıtada v erd ik leri ifa d e le rin i red d e tm işlerd ir. Sav cı şa h itle rin ifad e lerin in alın ­ m asını istem iş, M ahkem e N a­ hiye M üdürü ve Jandarm a K o ­ m utanının dinlenm esine k ara r verm iş ve duruşm a başka bir güne b ırak ılm ıştır.

Büyük yas

günümüz

Nevin Arican

M illi Mücadele K ahram anı, İnkılâp Kahram anı D âhi A ta ­ m ızı kaybedeli tam on üç yıl oluyor. Cum huriyetle beraber yurdum uza ye tird iğ i ve yerleş­ mesi için bekçiliğini ettiğ i bü­ y ü k inkılâpları, eserleri ile be­ raber A ta tü r k de her T ü rk ü n kalbinde yitik çe derinleşen bir sevgi ve say y ı ile daim a yaşı- yacaktır. H er ne yana baksak A ta tü r k ’ü n ileri görüşü, ze­ kâsı, cesareti, ga yreti pahası­ na başardığı eserlerle karşı karşıyayız. Y u rd u n u seven, yurd u n u n yükselm esini istiy e n hangi T ü rk A ta tü r k ’ü ve eser­ lerini küçüm seyebilir?

A ta tü r k kendinden önce gel­ m iş olan bütün büyüklerin hepsinden daha büyüktü. Çün­ kü cem iyeti, kadını, erkeği ile birlikte bir b ütün olarak ilk defa o gördü.

T ü rk kadınına şer’i hüküm ­ lerin verdiği ıstırabı herkesten çok anladı ve kadına erkekle eşit haklar verdi. M edeni K a ­ nu n u y e tird i; kadını aşağılık duygularından ku rta rd ı, kadı­ n ın hakkım , şerefini, haysiye­ tin i korudu. M illi eğ itim dâva­ sında da kadınla erkeği eşit tu ttu .

Y üzyılla rın nadir y a ra ttığ ı dâhi kısa bir zam ana çok bü­ y ü k inkılâplar sığdırdı. Y u r ■ dnm uzu B a tı m edeniyetine u- laştırm ak için g a y re t s a r f etti.

Ulu A ta m ızı çok çabuk k a y ­ bettik. Sa ğ olsaydı, aramızda yaşasaydı yurda daha birçok yenilikler getirebilirdi. B ir zc- ' kâ, bir heyecan kaynağı A ta ­

m ızın, hepim izin sevdiği, say­ dığı Ulu ötıder’in arkasından havasına kapılarak, ya p tıkla ­ rın ın hepsinin doğruluğuna inanarak yürüyorduk. K ısa za­ m anda yü zyıllara sığm ıyacak işler başarıldı. N e ya zık k i bü­ y ü k yas giinii hiç beklenmedi­ ğ i bir zam anda geldi. Sevgili A ta m ızı daha çok işler başara­ bileceği bir yaşta ka ybettik.

Ona bütün T ü rkiye ağladı demek azdır; bütün dünya ağ­ ladı. Yabancı basınlar günler­ ce onun büyüklüğünü, eserleri­ n i yazdı, övdü.

A radan tam on iiç y ıl geçti. On üç yıld ır hep içimizde A ta ­ m ızın ışığı yanıyor. O nun yo­ lundan dönmek, onun in kılâ p ­ larına el ve dil u za tm a k hem A ta ’ya, hem T ü rk M illetine yapılacak en büyük ih a n et ol­ duğunu biliyoruz. H er birimiz bir A ta tü r k çocuğu olarak o- n u n ü lkü sü n ü kalbim izde yaşa­ tıyor ve bizden sonrakilere de devretm ek için çalışıyonız.

On üçüncü yıldönüm ünde A ta m ızı anarken içim izde her yıldan daha başka bir acı var. B u y ıl aram ızdan

nu n eserlerine dil u za ttıla r; heykellerine el uzattılar.. Y ir- rnibir m ilyonda birkaç kişinin bile böyle kötü bir harekete girişmesi hepim izi incitti. A n ­ cak bu hareketi yapanlara ka r şı bütün m illetin duyduğu n e f­ ret, bütün gençliğin hareketi, asil duygusu acımızı h a fifle ti­ yor.

Bir ölmezin

bekaya

goçtugu gun

...

Kendimin de olsa, şunun fn.nun beğenip beğenmiyeceğiıv u- m ursam ıyarak, bugün şu dört ım sraım ı soluk çiçeklerden yapılm ış bir demet gibi, O’- ntın ebediyet uykusunu uyu­ duğu m erm er sandukan.n ü- zerine koyuvereyim :

Milletvekillerinin

gazetecilerle sık

teması istenmiyor

G azetecilerin Meclis gazinosu n a girm em esi h akkında B aşkan lık Divanının verm iş olduğu k a ­ ra r, dün m illetvekilleri arasın d a da gtinün meselesi olm uştur Evvelki gün üç kişilik b ir heyet, idareci üyelerle tem as e ttiğ i g bi, dün de bu teşebbüslere de vam edilm iştir. D ün İsta n b u l ve A nkara gazetecilerinin p arlâ mento m uhabirlerinin m üşterc ken y ap tık la rı te m aslar netice sinde edinilen intiba, bilhassa R efik K o ra lta n ’m gazetecilerin m illetvekilleri ile sık sık tema, etm elerini a rz u etm ediği in tib a ­ ını u yandırm ıştır. B una m u k a ­ bil B aşkanlık Divanı âzalarının bir kısm ı, gazetecilerin gazino ya girm esine ta r a f t a r olduğu gibi, D. P. Grup İd are H eyeti â z a la n da hâdiseyi tam am iyle gazeteciler lehinde te fsir ve ka bul etm ektedir. Dün P arlâm en t m uhabirleri, Meclis B aşkam R e­ fik K o ra lta n ’ı da z iy aret etm iş­ lerdir.

Bu ziy aret sonunda A nkara, İstanbul, İzm ir ve A dana gaze­ teleriyle a ja n sla rın parlâm ento m uhabirleri ta ra fın d an m üşta- rek b ir yazı h azırlanm ıştır.

Bu yazıda Meclis B aşkanı ile yapılan tem as şu şekilde an la tıl­ m a k tad ır :

“P arlâm ento m uhabirlerinin Meclis gazinosuna kabul edilme­ meleri h akkında Meclis B a şk an ­ lık Divanının aldığı k arar, g a­ zeteciler a ra sın d a olduğu kadar, teşriî h ay atın m ânasını k a v ra ­ mış m illetvekilleri ara sın d a da teessürle k arşılanm ıştır.

Meclis idareci üyelerinin va­ ziyeti te tk ik edip, k a ra rı tâdil vaadlerine rağm en parlâm ento m uhabirleri bugün Meclis B a ş­ k an ı R efik K o ra lta n ’ı m akam ın­ da ziy aret e ttik te n ve kendisiy­ le k o n u ştu k tan sonra derin bir h ay al sü k u tu ile yanından a y ­ rılm ışlardır. P arlâm en to muha-ı birleri, K o raltan 'ı ziyaretleri sı rasında, bıı m esleğin en eski vs değerli rükünlerinden birisi o- lan E nis Tahsin Til'in bugünkü fık ra sın ı o k u y ara k söze başla­ m ışlardır. Bu fıkrada, sa lta n a t ve istib d at devirlerinin Meclisi M ebusanm da bile gazeteciler d e­ ğil gazinoya, k o rid o rlara ve e n ­ cümen odalarına dahi rah atça girebildikleri gibi siyasî mevzu­ la r h akkında da diledikleri ile konuşabildikleri belirtiliyordu.

K o ra 'ta n bu fık ra n ın sonuna k ad a r okunm asına taham m ül gösterm eden, "anlaşıldı, anlaşıl­ d ı” diye söze başlam ış, ve gaze­ tecilerle lalettay in ziyaretçi ve dinleyiciler arasında b ir fa rk bulunm adığını sa ra h a tle ifade ederek, bu k a ra rın Meclis B aş­ kanlık D ivanınca alındığını söy­ lemiş ve m illetvekillerinin gazi­ nolarında ra h a tç a konuşabilme- leri endişesinin de bu k a ra ra â- mii olduğunu ilâve etm iştir.

A ta m ız rahat u y u ! A rkanda C um huriyeti, inkılâpları koru­ yacak öyle kuvvetli, öyle genç ve dinç bir nesil var ki dünya durdukça senin eserlerin de h er zam an sağlam , dim dik a- y a k ta duracaktır.

P arlâm en to m uhabirlerinin ik­ n a edici deliller serdederek bu

bazıları o- haklı taleplerini m ü d afaa yolun-

" daki bütün izahlarına rağmen K o ra lta n ’m k an aatin d e b ir deği­ şiklik olm adığı teessürle görül­ m üştür. Ve kendisi de bu kana­ atini m u h afaza ve m üdafaa e t­ tiğini ifade etm iştir. Gazetecile­ rin bu mevzu h ak k ın d ak i sözle­ ri bitm eden “B a şk a b ir isteğiniz v a r m ı? ” diye ay a ğ a kalkarak bu k a ra rın değişm iyeceğüti be­ lirte n b ir eda ile gazetecileri u- ğurlam ıştır.

Sonbaharın sararan güllerinin gerçekten Benzi uçm uş birer öksüz gibi

soldukları gün; Y u rd u m u n kızlarının hasrete

yaş dökm ekten O sam ur saçlarını kalır ile yol­ dukları gün.

Bir çınarın bir fidan gibi in ta n toprağına seriliverdiği günün üzerinden onüç yıl geçti. H al­ buki daha dün mavi g c -'e ri­ nin ışığında gözlerimiz k a­ m aşır gibiydi. Bir gün önce ahenkli ve kudretli cümlele­ rini h ayran kulaklarım ızla dinliyorduk sanki. E tn o g rafy a Müzesine doğru bütün dünya m illetlerinin uğurladığ t a ­ butunun arkasından dün yü­

rüm üş gibiyiz.

A tatü rk , bize haşm etten en yu­ m uşak tevazua kadar her şe­ yin dersini vererek H akka yürüm üş, ebediyet âlemine göçm üştü:

“Ne mutlu T ürk’üm, diyene!” diye övünen: “Bir T ürk jü n - ya.va bedeldir!” diyerek bü­ yük m illetini öven O idi. Gene O idi ki daha ölümü h a tır,

lard a bile değilken:

“Benim nâçiz vücudum bir gün elbet to p rak olacaktır. F ak at T ürkiye C um huriyeti il“ ebet payidar k alac ak tır.” demiş; te vazuunu da şöyle bir cümle­ ye sığdırm ıştı:

,“Ben bu v a ta n a ve bu millete ne medyun olduğum vazife­ den, ne de d iğer v atandaşla rınıdan faz la b ir şey yapm ış değilim .”

Onun vatan to p rak ların a gömü­ lüşü, bir Gazi’ııin bir .Şehit, biı V atandaş’ın bir V atan o- luşu gibi bir şeydi. Onüç yıl­ dır, F âni M ustafa Iîrimal, her gün biraz daha vatan to p rak ların a kalbolur, fakat Ebedi ve Baki A ta tü rk ’ün gönüllerimizde bizdenleşir. N esiller, nesiller, nesiller de ğişecek; asırlar, a s ırla 1', a- s ırla r geçecek hep bu öyle olacaktır.

Biz, her kasım ın 10 unda Bay­ raklarım ızı fâni M ustafa Ke­ m al için y arıy a çekeriz; f a ­ kat h er 11 kasım da ölm *r A ta tü r k onu gönderinin -â ıı cuııa k ad a r yükseltir. Bu ölüm yıldönümünde bile onu

andıkça ölümü unutm ak, ya şam ak isteriz.

A nıt - K abrin yakında tam am ­ lanacağını ve fâni M ustafa s K e m a l’in oraya göçeceğini

m üjdeliyorlar. R ahm etli ha­ yatında iken gömüleceği yer için hiçbir vasiyette bulun­ m uş değildi. Bunu sayın pro­ fesör A fet în a n ’ın h â tıra la ­ rın d an öğreniyoruz. Yalnız bir şey dah a öğreniyoruz ki benim y ıllarca önce bu sü tu n ­ lard a o rta y a a ttığ ım bir dile­ ğimi destekliyor. Bir akşam A ta tü rk şu arzusunu söyle­ m iştir:

“M emleketin bütün sın ır boyla­ rından getirilecek toprak ü- zeı-inde yatm ak .”

Onun kalan kem iklerini, g e 'ç ek ­ ten, böyle bütün vatanı tem ­ sil edecek bir toprak kümesi altında yatıralım .

Bizden A tatü rk , bundan on üç yıl önce bugün bekaya “ Öç­ tü. Lâkin h e r zaman '-izde, lıer zam an bizimledir. Ölüm yıldönüm ünde de h a t r 'ıy a - lım ve inanlım ki, ölmedi.

Bağışla, yanıldım ; hayır ölme­ din; Göklerde değilsin, gönüllerdesin. “S o yu m u n kalbine göçeyim ” de­ din, Gönülden gelecek her zam an se­ sin. H er zam an ırkım a büyük baş A ta m, Tanrılaş gönlümde, Tanrılaş

A tam . N u r e ttin A R T A M

DÜNK Ü

MECLİS

Yeni

seçilen milletvekil­

leri yemin ettiler

Büyük M illet M eclisi dün saat 15 te toplanm ıştır. Dünkü toplantıda, H alil Ö zyörük ile R ıfkı Salim B u rçak ’ın istifa la ­ rına ve B irleşm iş M ille tle r G e­ nel K urul top lan tısın a giden F u at K ö p rü lü ’ye Sam et Ağa- oğlu’nun vekâlet edeceği hak- km daki C um hurbaşkanlığı te z ­ kereleri okunm uştur. M ü teak i­ ben T rabzon M illetvekili Tev- fik K oral ve D enizli M illetv e­ kili H üsnü A k şit’in vefat e ttik ­ lerine dair B aşbakanlık te z k e ­ rele ri okunmuş ve ayakta ik i­ şer dakikalık tazim duruşu ya­ p ılm ıştır.

F ed era l Alman C um huriyeti­ ni ziy aret için on m illetv ek ili­ nin davet edildiği . B aşbakan tarafın d an bild irilm iş ve bu m illetv ek illerin in kendi p a ra la ­ rı ile seyahat edecekleri ve A l­ manca b ilen ler arasından a y rı­ lacakları ifade e d ilm iştir.

D ünkü gündem in en son mad desi kom isyon seçim leri olduğu için, m üteakiben seçim lere ge­ çilm iş ve kom isyon üyeleri tes b it edilm iştir,

A yrıca, dünkü toplantıda y e­ ni seçilen m illetvekilleri ve bu arada C .H .P. Sivas M illetv ek i­ li R eşat Ş em settin S ire r ile Sinop M illetvekili M uhtar A- car yem in etm işlerdir.

M em u r t a s f iy e

ta s a r ıs ı

B akanlıkların z a t işleri mü­ dürleriyle hukuk m üşavirlerin­ den müteşekkil b ir komisyonun D, P. Genel K ongresinin k a ra rı, na u y ara k m em urlar hakkında bir tasfiye kanunu hazırlam a­ la rın a k a r a r verilm iştir.

T a s a n , sicilli bozuk olan bü­ tü n m em urlarla kendisinden is­ tifade edilemiyen m em urların derhal tekaüde sevkedilm elerini sağlayacaktır.

Bu ta s a rı ile on bine yakın m em urun tekaüde sevkedilebile- ceği tahm in ed ım ektedir.

Genç bir hekimimiz

Amerika’ya gitti

Genç ve kıymetli doktorları­ m ızdan ve Millî Savunm a Bakan lığı Temsil B u tu m B aşkanı K ur m ay Y arbay H akkı A tıl’m yeğe­ ni Çocuk H a sta lık la rı m ütehassı­ sı D r. B urhan Say, Tennessee eyaletinin N ashville şehrindeki M eharry Medical kollejinde gö­ ğüs ve tüberküloz üzerinde çalış inak üzere A m erika’ya gitm iş­ tir.

Beyannameciler

G azetem ize karşı m ahut b e ­ yannam eyi neşred enlerin S av­ cılıkça alınan ifad eleri tam am ­ lanarak dosya Sulh Ceza Y ar­ gıçlığına gönd erilm iştir. Be- yannam ecİlerin m uhakem esine önüm üzdeki günlerde b aşlan a­ caktır.

Sendika olağanüstü

toplantısı

Düıı s a a t 15 te uzun b ir top­ la n tı y ap a n A n k a ra Lokanta, o- tel ve eğlence yerleri işçileri sen dikası id a re heyeti, görülen lü­ zum üzerine olağanüstü büyük kongreyi 20 K asım 1951 günü toplam ağa k a r a r v ererek kendi kendini feshetm iştir. 20 K asım da yeni seçim y ap ılacak tır.

Sendikanın norm al seçimine G ay daha zam an bulunm akta­ dır. Yeni seçime k a d a r Sendika başkanı sendikayı tem sil edecek­ tir.

P arlâm ento m uhabirleri te ­ essürle K o raltan 'm yanından ayrılm ışlardır. B ununla beraber B aşkanlık Divanının bu k ararı te k ra r te tk ik ederek değiştire­

ceği u m ulm aktadır. Bu olmadığı ta k d ird e P arlâm en to m uhabirle­ ri, cem iyetleri v asıtasiyle D. p . G rup id a re H eyetine m ü rac aa t edecekler ve k a ra rın değiştiril­ m esi hususunda Grupun ta v a s­ su tu n u istiyeceklerdir.

T ü r k D e v r im

O c a k la r ı

Y akında ku ru lacağ ın ı b ild ir­ diğim iz “T ü rk D evrim O cakla- Vı” nın a ra lık ayı başın d a r e s ­ men faaliy ete geçeceği h ab e r &- lm m ıştır.

Ü zerinde büyük bir titizlikle çalışılan ocak an a prensipleri son halini alm ış olup, bugünler­ de gazetelere verilecektir.

O cakların, aydın çevrelerde u- yandırdığı y an k ılar devam e t­ m ekte ve duyduğum uza göre, şube çalışm aları için, yurdun m uhtelif yerlerinden k u ru c u la rı m ü ra c a a tla r vak i olm aktadır.

Ulus’un Edebî Romanı:

— Bu, diye düşündüm, ilk de f a anne olacak bir genç kadı­ nın tabiî görülebilecek bir ü- züntüsüdür. amma, yarın öbür gün vücudünüıı şekli, binim boş buğazlığım a imkân o- ak ­ m adan, her şeyi ifşa edince a- lışacaktır.

O günden s o n r a .a r tık !-eli­ dimde büyiik bir değişiklik, bir em niyet hissetm eğe başladım. A detâ içimdeki ağır, siyah kül çeler halindeki bîr takım , isim leri denizlere boşaltmışım gibi hafiflem iştim . P usular yıkıl­ m ıştı. H âzinesinin başına en kuvvetli m uhafızını dikmiş bir zengin gibi bütün endişelcı den uzaktım . Hoş, endişe, dediğim şey de benim içimin, y arı has ta ve m ariz ruhum un piiskür- düğü, dum an halinde bir ta ­ kım siyah gölgelerden ib a re t­ ti ya!.

insan, benim gibi olunca, a ğ ­ zından değil, burnundan i yen b ir m ahlûk haline gelir ve

,stı-T efrika N o: 7U

Yazan: Orhan Rahmi GÖKÇE

r_-_

_-ur -

---rap çekebilir. Saadeti iyi kul­

lanm ak, düşünerek ve bilerek kullanm ak lâzım.

K ararım ı verdim :

K afatasım ın içindeki bu sim siyah, sa rm a şık d a lla n v e r i yı­ la n la r gibi d u v arlara s a ıtr .ş il letli düşünceleri a rtık söküp a- tacağım . Mesut olm ağa çalışa­ cağım . Tam bir ruh huzuru i- çinde iyi bir koca, iyi bir baba olacağım.

Bu k a ra rı beıı de beğeniyo­ rum . F a k a t gene kendi kendi­ me:

— Çok güzel olan fik ir ve ka r a r la r v ard ır ki, işlemezler, ger çekleşmezler, bunu da düşün­ melisin.

Dem ekten kendimi alam ıyo­ rum.

T atilin hiç olmazsa yarısını istasyonda geçirmek hususun­ daki Selma’nm isteğini haklı buldum ve hazînemiz, başka­ lar- ta ra fın d an ilk defa b u ıa d a keşfedildi.

Yengem, Selm a’nm yüzüne ve karnına dikkatle baka baka, heyecanlı ve sevinçli, yerinden doğruldu:

— Kız, diye bağırdı, sende bir hal seziyorum.

Selrna, kıpkırm ızı kesildi ve gülerek kaçtı. Yenge onu takip edecek oldu. Vaz geçirdim :

— Bırakın yenge, çok sıkı­ lıyor çünkü..

Başını iki ta ra fa salladı: — Y ezitler sizi, m askaralar, m aym unlar, böyle güzel bir şe­ yi bize haber vermezsiniz, öy­ le mi?

— Söyledim ya yengeç pim, o k a d a r utanıyor ki..

Yengenin çığlığını Selâmı a- ğabey de duym uştu. Belki de endişelenm iş olacak, tnerd'ven- lerde ayak sesi duyuldu:

—- N e var, ne oluyoruz* Onu karşıladım :

— Bir şey yok, bir şey yok.. Yenge ona yaklaştı, ku,ılgı­ na fısıldadı. Selâmi ağabey se

vinçle kaşlarını kaldırdı, gül­ dü, bir adım geri çekildi ye Sel m a’m n bulunduğu odaya doğru iki adım a ttı, bırakm adık Sol­ mamın çok sıkıldığını söyledik. Ellerini u ğ u ştu rd u :

. — Ooh, haşşöyle, değilnvi ya, karıcığını!

Ve, Selm a’nm duyabilmesi i- çiıı yüksek perdeden bir öksü­ rük çekti, arkasından da kah­ kahayı b a stı:

— Eeh, benden çekeceğiniz var.

Benim rica ve ısrarım la, ge­ rek yenge, gerekse Selâm- A- ğabey. ona hiç bir şey açma­ dılar. Selına, daim a mahcup ve çekingendi. O nlar da gi di ve fira ri bakışlarla a r a sırı onu tetkik ediyor, hafifçe gülüm­ süyorlardı. Selâmi A ğab-l, bu vesile ile bana bir de, içki zi­ yafeti çekti.

Büyük ziyafeti bilâhare ve­ recekmiş..

Yenge bir ara lık beni kenara ç e k ti:

Doğumun nerede olacağını bazı tavsiyelerde bu-....___ V akit yaklaşırken onu alıp A n k ara’ya k adar götürece­ ğini ve m uayene ettireceğini de söyledi.

sordu lundu

H ayatım ız derin bir sükûne­ te göm ülür gibi oldu. Aylar ya­ vaş yavaş geçiyor ve Sclma, günden güne ağırlaşıyor, O- nuıı daimi bir korku içinde y a­

şadığını sezer gibi oluyorum İkide b ir:

— Ah, diyor, doğurabilecek miyim acaba?

Onu bağrım a basıyor, teselli ediyorum , isterse, kendisini An k a ıa ’ya gönderebileceğimi o- radr. doktorların ve ebelerin ne zaı etinde doğurabileceğini söy­ lüyorum. Anlıyorum ki, . öyle istiyor. İlk doğum, zor olur­ muş Ya ölürse, im iş?.

- - Ölürsem ve çocuğum a r ­ kam da kalırsa!.

Beni dinliyor, dinliyor, te k ­ r a r yüzüme bakıyor:

— Evet, bu kadar anneler doğuruyor, ölm üyorlar. Ölüm v ak a la rı pek az oluyor am ma, içimde öyle bir his var ki. kor­ kuyorum . Hani, imkânını bul­ sam . doğurm aktan vaz geçece­ ğim.

N ihayet kararım ı verdim : — Canım sevgilim, seıd A n­ k a r a ’ya göndereceğim. ’"ııta - bık m ıyız?

Bıı sözlerim ona d iriltti. Tek r a r başını göğsüm e dayadı;

— Evet, gönder İh s a n ; Hiç olm azsa yakınım ızda doktorlar bulunabilir. F a k a t sen, gene yalnız kalacaksın bir müddet..

O günden sonra Selm a’mn gözlerindeki gizli korku «ağ ıl­ dı, içinin ra h a tın a kavuştu. O- dasında hiç durm adan bir şey­ ler dikiyor, benim ayak <.-sle- rim i duyunca o rtad a ne varsa alelacele topluyor:

— Sen görme ounları, sorup soruşturm a Ihsan!.

— Ne olursun sclm a, bir iki parçayı göreyim...

— H ayır, olmaz İhsan. Güle­ ceksin, beni utandıracaksın ..

Annemin söylediğine b ak ılır­ sa, kendisine ve yavrum uz* bir çok şeyler hazırlıyorm uş. Dikiş makinesi olmadığı için hayli sıkıtı çekiyorm uş am m a, gene beceriyormuş.

— Aman, diyor anileri ne güzel şeyler, görm elisin bir ke re.. Çocuğa bir takye dikmiş, kenarları beyaz kordelâlı, oem- be bir takye..

Bir ikindi vakti idi. Babam a gidecektim. M unis’c a tlıy a ra k evden çıkmış, dar natıkayı tu t­ m uştum. Müthiş bir sıcak ı a r ­ dı ve hiç rüzgâr esmiyordu. Bu, şimdiye kadar bu köyde hiç rastlam adığım bir hava id1. Yol da bir askere rastladım . Kolu boynuna asılm ış bir asker. Onu görünce atım ı durdurdum :

— M erhaba arkadaş! K arşım da, yarı selâm verir vaziyette d urm uştu:

— M erhaba!. İh san Bev sen misin?

— Benim..

Bir adım daha yaklaştı Soi elini uzattı, bu eli sıktım .

— Sana geliyordum Muallim Bey Sen beni tanım azsın.

— Hayır, tanım ıyorum . — Ben Yaban lly a s’ın *’ğlu- yum ; Osman.

(S o n u V s ı )

Ölümünün yıldönümünde

BİZİ AFFET

A T A T U B K !

F âni vücudun bizleri öksüz bırakalı ta m on üç yıl oldu.. H er gün sana biraz daha y a k ­ laşıyor ve senin büyüklüğünü, eşsizliğini biraz daha k a v ra r gibi oluyor, her gün .sana olan m innetim iz biraz daha derinle­ şiyor..

Ne idi o günler A tatü rk !... Birinci Dünya H arbinin m a ğ ­ lûbusun diye bizi (M oıdros) önüne yığıverm işlerdi.. T ü rk dünyasının u fu k ları k ap k a ra i- di. Ö kadar k ap k a ra idi ki mem lekette, galip devletlerden bi­ rinin him ayesine sığınm aktan, m em leketin Doğusunu, B atısı- n. galiplerin istedikleri gibi p arç ala m aların a ve m illeti e- sir etm elerine razı olm aktan b aşk a çık ar yol gören ve gös­ teren sizden b aşk a hiçb ir k im ­ se kalm am ıştı.. D aha Yıldırım O rduları cephesinden, (Mon­ dros) ' M ütarekesi h ü k ü m leri­ nin m em leketi nasıl bir fe lâ ­ k ete sürükliyebileceğini iık gö­ ren ve gösteren »iz oldunuz.. N itekim çok geçmeden felâ k et b ir çığ silindiri gibi mem­ leketi kapladı. Siz İsta n b u l’a geldiniz,. Şişli’deki evinizle M iralay is m e t Beyin Süleym a- niye’deki evi ara sın d a gizli giz­ li gidip gelm eğe başladınız,. M erhum C evat ve Fevzi P a ş a ­ la rla da görüştünüz..

Bu gizli görüşm elerde siz di­ yordunuz ki:

“A r tık , O sm anlı devletinin tem elleri. çürüm üş, öm rü bit­ m iştir. O sm anlı İm p a ra to rlu ­ ğu m em leketleri tam am en p ar­ çalanm ıştır. O rtada bir avuç T ü rkü n barındığı ana y u r t kalm ıştır. Onu da taksim et­ m enin çareleri aranm aktadır. O smanlı devletî, onun istiklâli, Padişah, H alife, hüküm et hep­ si birtakım m ânâsız lâkırdılar­ dan ibaret kalm ıştır. Galip devletler, millî istiklâlimizi, boğm aktadırlar.. V a ta n ın par­ çalanm asını hazırlam aktadır­ lar.. S a ra y ve onun h ü küm eti düşm an işgali a ltındaki İsta n ­ bul’da esir ve âciz vaziyete düşm üştür.. M illetin m ukad­ deratını bu m a h iye tte ki bir hü­ küm ete bırakm ak inkıraza ken di elimizle boyun eğm ek olur. O halde nenin ve kim in korun­ m ası için, kim den ve ne m uave­ net istenebilir?.. E sas T ü rk M illetinin h a ysiyetli ve şerefli bir m illet olarak yaşam asıdır.. B u esas ancak (ta m istiklâle sahip) olmakla sağlanabilir. N e kadar zengin ve m ü reffeh olursa otsun (istik lâ l) den m ahrum bir m illet m edenî in­ sanlık karşısında uşak olmak m evkiinden yü k se k bir m ua- ameleye liy a ka t kesbedemez..” “Ecnebi bir devletin him aye ve sahabetini kabul etyıek insan­ lık vasıflarından m ahrum ol­ m aktan, aciz ve m eskeneti i ti­ ra fta n başka bir şey değildir. F ilhakika bu derekeye düşm e­ m iş olanların, istiye rek başla­ rın a bir ecnebi efendi getirm e­ lerine asla ihtim al verilem ez..” “H albuki T ü rkü n haysiyeti, izzeti n e fsi ve kaabiliyeti çok y ü k se k tir ve büyüktür. Böyle bir m illet esir yaşam aktansa m ahvolsun daha, iyidir. O hal­ de ciddî ve h a kikî te k bir ka ­ ra r vardır. O da, M illi H â ki­ m iyete m ü ste n it k a y ıtsız şa rt­ sız m ü sta k il yen i bir devlet ku rm a k !. (1 ) “Böyle büyük bir m illî gaye için ortaya a tı­ lacakların bugün im hasını dü­ şünenler, yalnız saray, onun h üküm eti ve ecnebilerdir.. F a­ k a t bütün m em leketin iğ fa l e- dilm esini ve aleyhe çevrilm esi­ n i de ih tim a l dahilinde görm ek lâzımdır.. O rtaya atılacakların her ne olursa olsun gayeden dönmemeleri, m em lekette barı- nabileceklerin son noktada son nefeslerini verinciye kadar ga­ ye uğrunda fedakârlığa devam edeceklerine işin başında karar verm eleri icabeder.. Kalblerin- de bu ku v v e ti hissetm iyenle- rin teşebbijse geçmemeleri el­ bette evlâdır.. Z ira bu takdir­ de hem kendilerini, hem de m illeti iğ fa l etm iş olurlar.” (2) “Bu kanaatte olanların paro­ lası ise “Y a istiklâ l ya ölüm ” dür.." (.1) “M illetin istiklâlini gene m illetin azim ve karam ku rta ra ca ktır..” ( i ) “M uhtaç olduğu ku d ret dam arlarındaki asil kanda m evcu ttu r..” (5).

iş te İsta n b u l’d a “C e v ıt \ e Fevzi P a şa la rla I s tih z a ra tı Sulhiye K om isyonunda çalışan İsm et Beyden başlıyarak, E r ­ z u ru m 'a gelinciye k a d a r tem as ettiğ in iz bütün kom utan, su­ bay ve baz1 devlet ricaliyle ou esaslar dairesinde görüşerek, ay d ın latarak , in a n d ıra ra k ve a n la şa ra k ” 19 Mayıs 1919 da S am sun'a çıktınız. Ya ;siiklâl ya ölüm parolası ve bayrağı altın d a milleti birleştirdiniz.. K urtuluş yolunu gösterdiniz.. (E rzurum ) ve (Sivas) K ongre­ lerini yaptınız. A n k a ra da B. M.M. H üküm etini kurdunuz.. 1922 ağustosunun sonuna k a­ dar, gerçekten em salsiz güç­ lükleri yenerek İnönü, S a k a r­ ya, D um lupınar m eydan m u­ harebeleri ile düşm an ordula­ rını vatanın harim inde boğdu­ nuz.. (6) Ondan sonra neler yaptığınızı saym ağa bu sü tu n ­ la r yetmez. K ısacası, bu zafe­ rin üzerine, milleti, geçirdiği felâk et uçurum unun ken arın a getiren âm illerin başında ge­ len içinden çürüm üş, içtim ai kıym etlerini çoktan kaybetm iş skolâstik hurafeci müessesele- ri’ yıktınız.. O nların y ık ın tıla rı üzerine, K em alizm inkılâbı de­ diğimiz (C um huriyet) rejim ini ve ondan ayrılm az siyasi, sos­ yal, k ü ltü rel ve ekonom ik in­ kılâp m üesseselerini kurdunuz. M em leketi ve milleti m ücade­ leye başladığınız gün ne va- dettinizse ona kavuşturdunuz.. B ugünkü haysiyetli, şerefli ve medeni insanlık âlem inin h ay ­ ran lık la ve im renerek baktığı m am ur ve refahlı T ürkiye'yi m eydana getirdiniz.

[A li R

im

T

e

REİVİ]

sana

m innet-Onun için: T ü rk Milleti tardır.. ★ F a k a t: E v et (fa k a t) ı var. A ta tü rk bizi affet!.

H er m illetin bünyesinde t eri görüşlüler, nankörler, k in d a r­ lar, g ara z k â rla r, soysuzlar çı­ kabilir.. Bizde de bilhassa son b ir buçuk yıl içinde bunların çeşitlerine şa h it olduk.. B akı­ nız n a sıl?

1 — İlkönce, tıpkı 1924 te (T e rak k ip e rv e r), 1930 da (S e r­ b est) F ırk a denem elerinde ol­ duğu gibi 19 M ayıs 1945 te a ç ­ tığım ız üçüncü denemede de, çok p a rtili rejim i, (v ata n a ve m illete daha iyi hizm et yarışı) değil, (sen in ben çıkayım ) re­ jim i, (p artile rin birbirine düş­ m anlığı) rejim i, (isnat, tezvir ve iftira ) rejim i diye alan ların çabucak türediğini ve m em le­ k e tte ne k a d a r çeşitli g ay ri- nıem nun v arsa , ik tid a rı y ık ­ m a k gayesinde birleşm iş bir k alab a lık yığını halini aldığı- n: gördük.

2 — Bu yetm iyorm uş gibi b ir de buna (Millî h u su m e t k a ­ r a n ) k a ttık . Böylece m illeti iki d ü şm a n ' g ru p a böldük. O k a d a r ki cam ilerini ay ıra n şe­ hirli, kahvelerini ay ıra n k a s a ­ balı, birbirinin cenaze n am az ı­ n a gitm iyen köylü p a rtile r gör dük.

3 — 1950 seçim leri ^ f e s i n ­ de, 1946 da olduğu g fii, (rey avcılığı) yapacağız diye (m u­ kaddes din duygusunu) k am ­ çıladık, politikaya a le t ettik..

(T aassup) ve irtic a a rtık la rın ı cesaretlendirdik..

4 — 1950 seçim lerinden son­ ra, ilk yaptığım ız iş, sizin kül­ tü r inkılâbınız olan T ürkçe e- zanı, A rap çay a çevirm ek su­ retiy le; ih tiy ari olm ak şartiyle ilk m ekteplerde din dersi oku­ tu lm ası için araladığım ız k a ­ pıyı, ih tiyarilikten m ecourili - ğe çevirm ek suretiyle, devlet radyosunda k u ra n okutm ak suretiyle devletin din işlerine, (din) in de devlet işlerine k a ­ rışm asına doğru büyük bir ge­ dik açtık..

5 — Bu te rs ve d a r görüş, çok geçmeden, taassu p ve ir ti­ ca a rtık la rın ı cesaret ve h a re ­ k ete getirdi., ve Medeni K anun yerine (mecelle ve şe ria t), in iadesini; (p az ar) yerine (cu­ m a) nın ta til yapılm asını Cum ­ hurbaşk an ım ızd an m ektupla istiyecek. Ve C um hurbaşkanı­ m ıza “bu hâdiseler bunların m ü n ferit çalışm adığını ve bir teşek k ü l halinde olduklarını g ö ste rir.” ve "M aatteessü f ir ti­ caın u y an m ağ a başladığı bir h a k ik a t ve v ak ıad ır.” (?) Mü­ şahedesini y a p tıra c a k k ad a r ilerledi..

C um hurbaşkanım ızın bu ik a­ zın a ve d a h a evvel T ü rk bası­ nının m ütem adi ih ta rların a rağ m en hüküm et e rk â n ı: “M em lekette irtic a tehlikesi yok tu r. (8) ” “Y urt içinde ir ti­ cai bir h a re k etin m evcudiyeti­ ne delâlet edecek hiçbir ciddi sebep y o k tu r.” (9) dem ekte devam ederek, âd e ta irtic a h a ­ reketlerini hoş g ö rü r bir ta v ır takındılar,. Bu, o h are k etle ri büsbütün cesaretlendirdi..

1 — "Kem alizm i, m uazzam s a f s a ta ” ve (ucube) diye v a­ sıflan d ıran ve b u rad a te k ra ­ rından utandığım ız çok daha a ğ ır k ü fü rle r savuran y az ıla r ve yazıcılar türedi..

2 — M ahkem e k o ridorların­ da ve hâkim h uzurunda toplu b ir halde ezan okum ağa, te k ­ b ir getirm eğe, nam az kılm ağa k alk ışa n ta rik a tç ı, m ürteci n ü ­ m ayişlerine şa h it olduk..

3 — İsta n b u l ve Sivas gibi bazı şehirlerin bazı cam ileri d u v arla rın a (heykellerin kırıl­ m ası din icabıdır) levhalarının y a p ıştırıld ığ ın ı gördük..

4) H aeıb ay ram camiinde ol­ duğu gibi, bazı cam ilerde (A- ta tü r k ) e k ü fü r savuran vaiz ta sla k la rı türedi..

5) S arık, fes ve külâh gibi medenî k ıy a fe t inkılâbı k an u ­ n u n a ay k ırı o rtaç ağ k ıy a fe t­ leri ile p a z a r yerlerinde ve so­ k a k la rd a dolaşm ak cesaretini b u la n ları m üşahede ettik.. Bizi a ffe t A tatü rk ..

N ihayet heykellere tecavüz başladı: 1) K astam onu ve Bur- sp.’nm bazı ilçelerinde A 'a tü - k fo to ğ ra fların ın yırtıldığım , ğöz lerinin bıçak oyununa hedef tutulduğunu gazetelerde oku­ duk..

2) A n k a ra ’nın (E ry a m an la r) köyünde.. Devlet D em irvolları h a re k e t dairesinde.. T iftik Ce­ m iyetinin NUmune Çiftliğinde.. Çubuk ilçesi karakolunda.. Ye- nidoğan M ahallesinde.. A ydm ’- m D alam an bucağında.. B alı­ k esir’in B urhaniye ilçesinde.. E skişehir'in M uttalip köyünde, ve K ü ta h y a ’da.. A ta tü rk büst- (Sonu S üncü sayfadajı (1) N u tu k S. S., .9, (2 ) s. Sİ, (3) S. 10, ( i ) S. 22, (S ) Cilt 2, S. SS7, (6 ) C. 1, S. 32, (7) 9-1-1931, (9) Ocak ayında, (9) 23-3-1931, İçişleri Bakam .

S İY A S I

'

P A R T İL E R

6-11-1951 tarihli n ü sh a­ m ızdan beri Le Monde’dan naklen neşredilm ekte olan bu yazı serim izin devamı ve sonu, bugün dördüncü say- fam ızdadır.

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

'Çocuklarınız dersleri düzenli takip edemiyorsa bunun nedenleri sizce nedir?' 25 aile 'Yeterli sayıda cep telefonu, bilgisayar, tablet olmaması', 19 aile 'internetin

Övertorneå Haparanda Luleå Arjeplog Pajala Älvsbyn Boden Gällivare Kalix Piteå Arvidsjaur Överkalix Kiruna Jokkmokk..

För femte året i rad ökar antalet rapporterade fall av klamydia i Norrbotten.. Den 25 %-iga ökning av antalet rapporterade klamydiafall, som noterades i Norrbotten mellan 2003

Val av antibiotika vid akut varig mellanöreinfektion bland primärvårdsläkare som förskrev 1-5, 6-30 respektive &gt;30 recept på den indikationen under

mizden hariç olduğu anlaşılamaz mı? Biz, Türkîerin fertler itibariyle yükselmesine çalışanlardanız. Bu nimet o derece çoklukla husule gelsin. Türkler durumu

YIL DEVLET MALZEME OFİSİ MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ Anadolu Meslek Programı İngilizce 204 125,849 200 ZEYTİNBURNU / ZEYTİNBURNU MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ

İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında