• Sonuç bulunamadı

Özürlü birey ve ailesinin sosyal iletişim sürecinde karşılaştığı ve yaşadığı durumlar hakkında teorik ve ampirik bir çalışma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Özürlü birey ve ailesinin sosyal iletişim sürecinde karşılaştığı ve yaşadığı durumlar hakkında teorik ve ampirik bir çalışma"

Copied!
179
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ

SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ

HALKLA ĐLĐŞKĐLER VE TANITIM ANA BĐLĐM DALI

ARAŞTIRMA YÖNTEMLERĐ BĐLĐM DALI

ÖZÜRLÜ BĐREY VE AĐLESĐNĐN SOSYAL ĐLETĐŞĐM

SÜRECĐNDE KARŞILAŞTIĞI VE YAŞADIĞI

DURUMLAR HAKKINDA TEORĐK VE AMPĐRĐK BĐR

ÇALIŞMA

Hasan Yaşar COŞKUN

YÜKSEK LĐSANS TEZĐ

Danışman

Doç. Dr. Abdullah KOÇAK

Konya-2010

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BĐLĐMSEL ETĐK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin Adı Soyadı (Đmza)

(3)

iii T.C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LĐSANS TEZĐ KABUL FORMU

………. tarafından hazırlanan ……….. başlıklı bu çalışma ……../……../…….. tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Ünvanı, Adı Soyadı Başkan Đmza

Ünvanı, Adı Soyadı Üye Đmza

(4)

ÖNSÖZ

Özürlülüğü sadece özürlü birey ve ailesinin karşı karşıya kaldığı bir sağlık sorunu olarak değil de sosyal yönleri ile iletişim süreci içerisinde toplumu yakından ilgilendiren bir durum olarak, ele aldığımız bu çalışma bana, toplum olarak daha duyarlı olmamız gereken bir konuyu iletişim boyutunda değerlendirme fırsatı sunmakla beraber, evrensel bilime bir nebzede olsa katkı yapmanın mutluluğunu yaşatmıştır. Bu çalışmanın fikir olarak ilk ortaya çıkmasından tamamlanmasına kadar olan süreçte bir çok kişinin emeği bulunmaktadır. Bu vesile ile öncelikle, gönüllü olarak sorularımı içtenlikle yanıtladıklarına inandığım fedakar anne babalara teşekkür ederim. Gözlerinde ki umut, yüreklerindeki sıcaklıkla inadına hayata gülümseyen ve bana manevi destek veren özürlü kardeşlerime şükranlarımı sunarım. Kendisi ile çalışmanın onurunu duyduğum, benimle deneyimlerini paylaşan ve bana yol gösteren danışmanım Doç.Dr. Abdullah KOÇAK’a, beni bu konuda cesaretlendiren ve yardımını esirgemeyen Sosyal Bilgiler Öğretmeni arkadaşım Sezgin SELVĐ’ye, Araştırma safhasında her türlü gayreti gösteren Ege Üniversitesi Đletişim Fakültesi mezunu mesai arkadaşım Emre KARABEYOĞLU’na, ne kadar teşekkür etsem azdır.

Ayrıca, çalışmanın her aşamasında en büyük yardımcım olan ve alanında çalışmama katkı sağlayan Çocuk Gelişimi ve Okul Öncesi Eğitim Öğretmeni eşim Dilek COŞKUN ile varlığıyla bana destek olan biricik oğlum Efran’a da minnettar olduğumu belirtmek isterim.

(5)

v T.C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğ

re

nc

ini

n Adı Soyadı Hasan Yaşar COŞKUN Numarası 034221031003 Ana Bilim /

Bilim Dalı

Halkla Đlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı Araştırma Yöntemleri Bilim Dalı

Danışmanı Doç.Dr. Abdullah KOÇAK

Tezin Adı Özürlü Birey ve Ailesinin Sosyal Đletişim Sürecinde Karşılaştığı ve Yaşadığı Durumlar Hakkında Teorik ve Ampirik Bir Çalışma

ÖZET

Đnsanın var olması ile ortaya çıkan iletişim olgusunun temelinde, paylaşma ihtiyacının giderilmesi gerçeği yatmaktadır. Günümüzde de iletişim sosyal yaşantının vazgeçilmez bir parçasıdır. Yüzyıllardan beri toplumda var olan özürlülük sorunu da insanlık tarihi kadar eskidir. Özürlülük, sadece medikal model açısından ele alınan bir durum değil özürlü bireyin kendisini olduğu kadar, ailesini, yakın çevresini ve ait olduğu toplumsal yapıyı ilgilendiren sosyal bir olgudur. Her insan gibi özürlü bireyler de çevreleri ile duygularını, düşüncelerini, hayallerini, isteklerini, beklentilerini kısaca yaşama dair ne varsa paylaşmak isterler. Ne var ki sağlıklı iletişim normal insanların bile sıklıkla başarabildiği bir olgu değildir. Çünkü karşı tarafın psiko-sosyal yapısı, değerleri, tutumları, yaşam algısı, düşünce örüntüleri farklıdır. Hal böyle iken bir handikapa sahip olan özürlü birey, eksikliği ve yetersizliği nedeni ile sosyal iletişim sürecinde ön yargıların da etkisiyle acınan, zavallı biri olarak değerlendirilmekte ya da toplumun olumsuz tutumlarına maruz kalıp dışlanmaktadır. Bu sürece özürlü bireyin en yakınları olan ailesi de dahil olmakta özürlü bireyin yaşadığı güçlükleri onlar da yaşamaktadır.

Buradan yola çıkarak bu çalışma, toplumun kendilerine yönelik tutumu karşısında; özürlü birey ve ailesinin bu süreçteki konumunun tespitini yapmayı, maruz kaldıkları ve yaşadıkları durumun iletişim düzeylerine olan etkisini saptamayı

(6)

ve sosyal çevre, özürlü birey ve aile üçgeninde iletişim kavramının önemini ortaya koymayı amaçlamaktadır.

Çalışmanın verileri 115 özürlü ebeveyni ve 45 özürlü birey üzerinde yüz yüze görüşme tekniği uygulanarak toplanmıştır. Çalışma sosyal çevre, özürlü birey ve aile üçgeninde iletişimin çok önemli bir olgu olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Anahtar Sözcükler: Đletişim, Sosyal Đletişim, Özürlülük, Sosyal Model, Entegrasyon.

(7)

vii T.C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğ

re

nc

ini

n Adı Soyadı Hasan Yaşar COŞKUN Numarası 034221031003 Ana Bilim /

Bilim Dalı

Halkla Đlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı Araştırma Yöntemleri Bilim Dalı

Danışmanı Doç.Dr. Abdullah KOÇAK

Tezin Đngilizce Adı A Theoretical and Empirical Study About Encountered and Experienced Conditions of Handicapped Person and the Family in the Process of Social Communication

SUMMARY

What lies beneath the communication phenomenon that emerges in parallel with the human existence is the fact of satisfying our need to share. Today, communication is an essential part of social life. Also, the disability issue that has been subsisting in the society for centuries is as ancient as the human history. Disability is not only a matter that is discussed in terms of a medical model but also a social phenomenon that concerns the handicapped person, his or her family, immediate surrounding and the social structure that person belongs to. Like every other person, handicapped persons also want to share their emotions, thoughts and opinions, dreams, wishes, expectations, in short, everything about life. However, a healthy communication is unfortunately not a phenomenon even succeeded by non-handicapped people, because psycho-social structure, values and attitudes, perception of life and thinking pattern of the other party are different. Therefore a handicapped person with a certain handicap is recognized as a pitiable and miserable person because of his or her deficiency or disability during the social communication process due to adverse effects of prejudices, or exposed to negative attitudes of the society and consequently alienated. The family of the handicapped person is also involved in this process as the family members are the closest to the handicapped person, so they experience challenges and difficulties.

(8)

To this end, this study intends to identify the position of the handicapped person and his or her family in this process in the face of the attitude of the society; to determine the effects of what they are exposed to and go through upon their level of communication; and to highlight the significance of communication as a concept in triangle of social environment, handicapped person and the family.

Findings of the study were collected from 115 parents of handicapped persons and 45 handicapped persons by implementing a face-to-face interview. The study has revealed that communication is crucial in triangle of social environment, handicapped person and the family.

Key Words: Communication, Social Communication, Disability, Social Model, Integration.

(9)

ix

ĐÇĐNDEKĐLER

Bilimsel Etik Sayfası ... ii

Tez Kabul Formu ... iii

Önsöz ... iv

Özet... v

Summary ... vii

Đçindekiler ... ix

Kısaltmalar Sayfası ... xiii

Tablolar Listesi ... xiv

Giriş ... 1

BĐRĐNCĐ BÖLÜM – Đletişim ve Đnsan Đlişkileri ... 6

1.1. Đletişim Kavramı, Süreci ve Türleri ... 6

1.1.1. Đletişimin Tanımı ... 6

1.1.2. Temel Đletişim Süreci... 9

1.1.2.1. Kaynak ... 9

1.1.2.2. Mesaj ... 10

1.1.2.3. Kanal ... 10

1.1.2.4. Alıcı ... 11

1.1.3.Đletişim Türleri ... 12

1.1.3.1. Kişi Đçi Đletişim ... 12

1.1.3.2. Kişilerarası Đletişim ... 13

1.1.3.3. Grup Đletişimi ... 15

1.1.3.4. Örgüt Đçi Đletişim ... 16

1.1.3.5. Kitle Đletişimi ... 17

1.2. Đnsan Đlişkileri ve Kişilerarası Đletişim ... 17

1.2.1. Đnsan Đlişkilerinin Gerçekleştiği Ortamlar ... 17

1.2.1.1. Arkadaşlık ... 17

1.2.1.2. Okul ... 18

1.2.1.3. Meslek Grupları ... 19

1.2.1.4. Komşuluk ... 19

1.2.1.5. Turizm, Dernekler, Sendikalar, Şirketler, Partiler ... 19

1.2.2. Đnsan Đlişkilerini Etkileyen Değişkenler ... 20

1.2.2.1. Algı ... 20

1.2.2.2. Değerler ... 21

1.2.2.3. Kültür ... 22

1.2.2.4. Duygular ... 22

1.2.2.5. Tutumlar ... 23

1.2.2.5.1. Tutumların Oluşmasını Etkileyen Etmenler ... 25

1.2.2.5.2. Tutum Davranış Đlişkisi ... 27

1.2.3. Đletişimde Empatik Yaklaşım ... 29

1.3. Gruplar ve Aile Đçi Đletişim ... 32

1.3.1. Grup ve Grup Türleri ... 32

(10)

1.3.1.2. Birincil Gruplar ... 36

1.3.1.3. Đkincil Gruplar ... 37

1.3.2. Aile Türleri... 38

1.3.2.1. Çekirdek Aile ... 38

1.3.2.2. Geniş Aile ... 39

1.3.3. Kişilerin Etkileşimi ve Aile Đçi Đlişkiler ... 40

1.3.3.1. Kişilerin Etkileşimi ... 40

1.3.3.2. Aile Đçi Đlişkiler... 42

1.4. Sosyal Đletişim Olgusu ... 44

1.4.1. Sosyal Etkileşim ve Đletişim ... 44

1.4.2. Sosyal Đletişim Sürecinde Toplum Birey Đlişkisi ... 47

ĐKĐNCĐ BÖLÜM – Özürlülük ve Sosyal Đletişim ... 49

2.1. Özürlülük Kavramı ve Tanımı ... 49

2.2. Sosyal Model Çerçevesinde Özürlülük ... 53

2.3. Özürlü Çocuğun Varlığının Aile Đçi Đletişime Etkisi ... 55

2.3.1. Anne Babanın Özürlü Çocuğa Uyumu ... 57

2.3.1.1. Birinci Aşama Yaklaşımı ... 59

2.3.1.1.1. Birinci Devre Tepkileri ... 59

2.3.1.1.1.1. Şok ... 59

2.3.1.1.1.2. Đnkar (Reddetme) ... 59

2.3.1.1.1.3. Depresyon ... 60

2.3.1.1.2. Đkinci Devre Tepkileri ... 60

2.3.1.1.2.1. Karışık Duygular (Çelişki) ... 60

2.3.1.1.2.2. Suçluluk ... 61

2.3.1.1.2.3. Kızgınlık ... 61

2.3.1.1.2.4. Utanma ... 62

2.3.1.1.3. Üçüncü Devre Tepkileri ... 62

2.3.1.1.3.1. Uzlaşma ve Yeniden Düzenleme ... 62

2.3.1.1.3.2. Kabul ve Uyum ... 63

2.3.1.2. Aile Sistemleri Yaklaşımı ... 63

2.3.2 Aile Đçi Đletişimde Kardeşlerin Özürlü Çocuğa Yaklaşımı ... 66

2.4. Özürlü Birey ve Sosyal Đletişim... 69

2.4.1. Sosyal Đletişim Sürecinde Özürlü Bireye Karşı Takınılan Olumsuz Psiko Sosyal Tutumlar ... 73

2.4.1.1 Eğitim Alanında Karşılaşılan Olumsuz Tutumlar ... 74

2.4.1.2. Đş ve Đstihdam Alanında Karşılaşılan Olumsuz Tutumlar 76

2.4.1.3. Sağlık Alanında Karşılaşılan Olumsuz Tutumlar ... 79

2.4.2. Sosyal Đletişim Aracı Olarak Sosyal Bütünleşme ve Entegrasyon (Kaynaştırma)... 80

2.4.2.1. Sosyal Bütünleşme Çeşitleri ... 81

2.4.2.1.1. Fonksiyonel Bütünleşme ... 81

2.4.2.1.2. Sosyal Bütünleşme ... 81

2.4.2.1.3. Tam Sosyal Bütünleşme ... 81

2.4.2.2. Entegrasyon (Kaynaştırma)... 82

(11)

xi

2.4.2.2.2. Eğitim Alanında Entegrasyon ... 84

2.4.2.2.3. Tüm Okul Yaklaşımı ... 87

2.4.3. Sosyal Đletişim Sürecinde Özürlü Bireye Karşı Tutumların Değiştirilmesi Đçin Yapılması Gerekenler... 88

2.4.3.1. Đletişim Kurma ve Olumlu Tutum Geliştirme ... 88

2.4.3.1.1. Özürlü Bireyin Ailesinin Olumlu Yönde Tutum Geliştirmesini Sağlamak ... 88

2.4.3.1.2. Normal Yaşıtları ve Anne-Babalarının Olumlu Yönde Tutum Geliştirmesini Sağlamak ... 90

2.4.3.1.3. Eğitimcilerin, Öğretmenlerin, Olumlu Yönde Tutum Geliştirmesini Sağlamak ... 91

2.4.3.1.4. Sağlık Çalışanlarının Olumlu Yönde Tutum Geliştirmesini Sağlamak ... 92

2.4.3.1.5. Çalışma Yaşamında Đş Verenlerin Olumlu Yönde Tutum Geliştirmesini Sağlamak ... 92

2.4.3.1.6. Yerel Yöneticiler ve Belediyelerin Olumlu Yönde Tutum Geliştirmesini Sağlamak ... 93

2.4.3.1.7. Özürlülere Yönelik Çalışmalar Yapan Resmi, Yarı Resmi, Gönüllü Kuruluşlar Đle Sivil Toplum Örgütlerinin Olumlu Yönde Tutum Geliştirmesini Sağlamak ... 95

2.4.3.2. Devlet ve Toplum Tarafından Yapılması Gerekenler... 96

2.4.3.3. Tutumların Değiştirilmesinde Đletişim Araçlarının Kullanılması... 97

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM- Özürlülüğün Sosyal Đletişime Etkisi ... 99

3.1. Araştırma Sonuçlarının Değerlendirilmesi ... 99

3.1.1. Araştırmaya Katılan Özürlü Ebeveynlerinin Demografik Özellikleri ... 99

3.1.2.Özürlü Bireyin Ailesindeki Kişi Sayısı ... 100

3.1.3. Sahip Olunan Sosyal Sağlık Güvencesi ... 101

3.1.4. Özürlü Birey ile Yakınlık Derecesi ... 102

3.1.5. Özürlü Bireyin Cinsiyeti ... 103

3.1.6. Özürlü Bireyin Yaşı ... 104

3.1.7. Bireyin Sahip Olduğu Özür Türü ... 105

3.1.8. Bireyin Sahip Olduğu Özrün Nedeni ... 106

3.1.9. Bireyin Sahip Olduğu Özrün Derecesi ... 107

3.1.10. Ailede Başka Özürlü Bireyin Varlığı ... 107

3.1.11. Özrün Varlığının Aile Đçi Đletişime Etki Derecesi ... 108

3.1.12. Đletişim Sürecinde Özürlü Bireye Karşı Sosyal Çevrenin Gösterdiği Tepki Türü ... 109

3.1.13. Đletişim Sürecinde Özürlü ve Ailesine En Çok Rahatsızlık Veren Çevresel Tepki Türü ... 111

3.1.14. Özür Durumunun Özürlü ve Ailesinin Sosyal Çevre ile Đletişimine Etki Şekli ... 112

(12)

3.1.15. Sosyal Đletişim Sürecinde Çevrenin Tepkisine Karşı

Özürlü ve Ailesinin Tutumu ... 113

3.1.16. Özürlü Bireyin Sosyal Çevre ile Đletişim Kurması Đçin Ailesi Tarafından Gerçekleştirilen Faaliyetler ... 114

3.1.17. Özürlü Bireyin Diğer Aile Fertleri ile Đletişim Düzeyi ... 115

3.1.18. Özürlü Bireyin Yakın Çevre ve Okul ile Đletişim Düzeyi... 116

3.1.19. Ebeveynin Özürlü Bireyin Sosyal Çevre ile Đletişim Kurmasındaki Başarı Düzeyi ... 118

3.1.20. Ebeveynlerin Karşılaştıkları ve Yaşadıkları Đletişim Sorunları.. 119

3.1.21. Ebeveynlere Göre Kitle Đletişim Araçlarının Özürlüleri Đlgilendiren Konulara ve Özürlülerin Sorunlarına Yer Verme Düzeyi ... 119

3.1.22. Özürlüleri Đlgilendiren Konu ve Sorunlara En Çok Yer Vermesi Đstenilen Kitle Đletişim Araçları ... 121

3.1.23. Televizyon Yayınlarında Özürlülerle Đlgili Ele Alınması Đstenilen Konular ... 122

3.1.24. Özürlü Birey ve Ailesinin Toplumdan Beklentisi ... 123

3.2. Sosyal Đletişim Sürecinde Özürlü Bireylerin Tutumlarının Ölçülmesi 124 3.2.1. Özrün Sosyal Đletişime Etki Derecesi ... 124

3.2.2. Sosyal Çevrenin Özürlü Bireye Yaklaşımı ... 125

3.2.3.Özrün Öz Güvene Etki Düzeyi ... 126

3.2.4. Đletişim Sürecinde Özür Durumunun Ön Plana Çıkma Düzeyi 127

3.2.5. Özrün Arkadaşlık Đlişkilerine Etki Derecesi ... 128

3.2.6. Özrün Okul Đlişkilerine Etki Derecesi ... 129

3.2.7 .Özrün Bireyin Kendini Đfade Etmesine Etkisi ... 130

Sonuçlar ve Öneriler ... 131

Kaynakça ... 142

Ekler ... 161

(13)

xiii

KISALTMALAR SAYFASI

Bu çalışmada kullanılmış kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur.

Kısaltma Açıklama

D.S.Ö Dünya Sağlık Örgütü

FUEM Fırat Üniversitesi Engelliler Uygulama ve Araştırma Merkezi GĐB Gelir Đdaresi Başkanlığı

MEB Milli Eğitim Bakanlığı ÖZĐDA Özürlüler Đdaresi Başkanlığı RTÜK Radyo Televizyon Üst Kurulu SB Sağlık Bakanlığı

(14)

TABLOLAR LĐSTESĐ

Tablo 1-1: Özürlü Bireye Sahip Ailelerin Demografik Dağılımı ... 100

Tablo 1-2: Özürlü Bireyin Ailesindeki Kişi Sayısı ... 101

Tablo 1-3: Sahip Olunan Sosyal Sağlık Güvencesi ... 102

Tablo 1-4: Özürlü Birey ile Yakınlık Derecesi ... 103

Tablo 1-5: Özürlü Bireyin Cinsiyeti ... 104

Tablo 1-6: Özürlü Bireyin Yaşı... 104

Tablo 1-7: Bireyin Sahip Olduğu Özür Türü ... 105

Tablo 1-8: Bireyin Sahip Olduğu Özrün Nedeni ... 106

Tablo 1-9: Bireyin Sahip Olduğu Özrün Derecesi ... 107

Tablo 1-10: Ailede Başka Özürlü Bireyin Varlığı ... 108

Tablo 1-11: Özrün Varlığının Aile Đçi Đletişime Etki Derecesi ... 108

Tablo 1-12: Đletişim Sürecinde Özürlü Bireye Karşı Sosyal Çevrenin Gösterdiği Tepki Türü ... 110

Tablo 1-13: Đletişim Sürecinde Özürlü ve Ailesine En Çok Rahatsızlık Veren Çevresel Tepki Türü ... 111

Tablo 1-14: Özür Durumunun Özürlü ve Ailesinin Sosyal Çevre ile Đletişimine Etki Şekli ... 112

Tablo 1-15: Sosyal Đletişim Sürecinde Çevrenin Tepkisine Karşı Özürlü ve Ailesinin Tutumu ... 113

Tablo 1-16: Özürlü Bireyin Sosyal Çevre ile Đletişim Kurması Đçin Ailesi Tarafından Gerçekleştirilen Faaliyetler ... 114

Tablo 1-17: Özürlü Bireyin Diğer Aile Fertleri ile Đletişim Düzeyi ... 115

Tablo 1-18: Özürlü Bireyin Yakın Çevre ve Okul ile Đletişim Düzeyi... 117

Tablo 1-19: Ebeveynin Özürlü Bireyin Sosyal Çevre ile Đletişim Kurmasındaki Başarı Düzeyi ... 118

Tablo 1-20: Ebeveynlere Göre Kitle Đletişim Araçlarının Özürlülere ve Sorunlarına Yer Verme Düzeyi ... 120

Tablo 1-21: Özürlü Sorunlarını En Çok Yer Vermesi Đstenilen Kitle Đletişim Araçları ... 121

Tablo 1-22: Televizyon Yayınlarında Özürlülerle Đlgili Ele Alınması Đstenilen Konular ... 122

Tablo 2-1: Özrün Sosyal Đletişime Etki Derecesi ... 124

Tablo 2-2: Sosyal Çevrenin Özürlü Bireye Yaklaşımı ... 125

Tablo 2-3: Özrün Özgüvene Etki Düzeyi ... 126

Tablo 2-4: Đletişim Sürecinde Özür Durumunun Ön Plana Çıkma Düzeyi . 127

Tablo 2-5: Özrün Arkadaşlık Đlişkilerine Etki Derecesi ... 128

Tablo 2-6: Özrün Okul Đlişkilerine Etki Derecesi ... 129

(15)

GĐRĐŞ

Đletişim insanla başlar; iletişim insanın ve toplumun var oluşunun zorunlu koşuludur (Erdoğan ve Alemdar, 2002: 17).

Đnsanın fiziksel olarak dünyaya gelişinden ve toplumsal varlık olarak ortaya çıkışından itibaren iletişim süreci, bir anlamda, bireysel ve toplumsal yaşamı belirlemiş, yönlendirmiştir (Yılmaz, 2003: 12).

Đnsan sosyal bir varlıktır ve toplumla etkileşim içindedir. Bu etkileşimin temelini iletişim oluşturmaktadır (Çeliker ve Ege, 2005: 20).

Zıllıoğlu (1992: II)’nun deyişiyle iletişim süreci, “Đnsan yaşamının ve toplumsal düzenin olmazsa olmaz koşuludur”.

Yine Zıllıoğlu (1992: 6) tarafından “Đnsanın istese de istemese de bir iletişim ağı içinde yaşadığı ve iletişim kurmamasının olanaksız olduğu” belirtilmektedir.

Tüfekçioğlu (1997: 84)’na göre, iletişimin, toplum yaşamının başlangıcından beri varolması, onun toplumsal niteliğini ortaya koyar.

Dolayısıyla, iletişimi bir ileti alışverişinden çok toplumsal niteliği ile ele almak gereği ortaya çıkmaktadır (Yılmaz, 2003: 14).

John Dewey, iletişim ve toplum ilişkisini şöyle açıklar “Toplum aktarım ve iletişimle sadece varlığını sürdüren bir şey değil, aynı zamanda aktarım ve iletişimin içinde yer aldığı açıkça söylenebilecek bir şeydir” (Hançerlioğlu, 1996: 195).

Dolayısıyla, iletişim olayına esas özelliğini veren, niteliğini kazandıran, toplumların, ortaya çıkan sorunlara iletişim aracılığıyla çözümler üretme yönünde ilişkiler geliştirmesidir (Tüfekçioğlu, 1997: 91).

Đletişim insanla var ola gelen, insan hayatının vazgeçilmez bir unsuru olan en temelde insanın kendisi ile sonra kişiler arası veya toplumların bir biri ile anlaşmalarını olanak veren canlı, gelişen sosyal bir enstrümandır. Đnsanlar, iletişime dayanan sosyal ilişkiler sayesinde çevrelerindeki dünyayı oluşturacak anlamlar yaratırlar ve bu anlamlara göre davranırlar (Akarsu, 2002: 32).

Đletişim olgusunun psikolojik, bireysel, teknik vb. boyutlarının yanı sıra önemli bir boyutunun da sosyallik olduğu ve bu boyutundan dolayı sosyal iletişim kavramının kullanıldığı görülür.

(16)

Đşte, insan ilişkilerini ve bu ilişkilerdeki düzeni, istikrarı ve sürekliliği sağlayan etkileşim süreci, aynı zamanda, geniş anlamıyla bir iletişim sürecidir (Yılmaz, 2003: 15).

Bu bağlamda sosyal iletişim, bir toplumun üyelerinin ortak maddi ve manevi etkinlikleri dolayısıyla aralarında oluşan bağlantıları doğrudan ve dolaylı yollarla göreceli olarak toplumun bütününde gerçekleştirdikleri süreçlerin tümüdür (Zıllıoğlu, 1996: 62).

Toplumsal bir varlık olan insan, diğer insanlardan yalıtılmış biçimde uzun süre yaşayamaz. Toplumsal yaşamın işleyişi insansal iletişimi süreci zorunlu kılar (Bıçakçı, 200: 17). Bu nedenledir ki toplumun bir öğesi ve parçası olan özürlü bireylerde insanlarla iletişim kurmak toplumda yaşanan sosyal iletişim sürecini tabi olmak zorundadır.

Çalışmanın Konusu

Doğuştan ya da sonrada özürlü olan bir birey eksik ve iş görmeyen uzvuyla yaşamaya çalışmakta bu yetersizliğinden kaynaklanan çeşitli fiziksel, zihinsel, duyusal handikaplarla mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Bu durum neticesinde hayattan beklenen doyumu alamamakta en yakınında bulunan anne, babasının hatta kardeşlerinin hayatı bile bu durumdan etkilenmektedir.

Çünkü özürlünün karşılaştığı "engelin" temelinde, sahip olunan "özür" değil; özrün yarattığı farklılığı bahane eden toplumun, özürlüye karşı geliştirdiği “engelleyici tutumlar" yatmaktadır (Karataş-b,2002: 3).

Toplumda özürlülere yönelik olumsuz toplumsal tutumlar (yeteneğini dikkate almama, aşağılama, dışlama vb); özürlü yakınlarını da etkilemektedir. Bu etki manevi ve maddi boyutlarda gerçekleşmektedir. Manevi boyutta değerlendirildiğinde özürlü bireyin yaşadığı çeşitli sorunların, onun yakınlarını üzdüğü ve yıprattığı söylenebilir (Arıkan, 2001: 48).

Üstteki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere bu çalışmada özürlü birey ve ailesinin sosyal iletişim sürecinde içinde bulunduğu toplumda karşılaştığı ve yaşadığı durumların neler olduğu konusu ele alınmaktadır.

(17)

Çalışmanın Yöntemi

Araştırma yöntemi olarak, literatür araştırması ve alan araştırması yapılmıştır. Öncelikli olarak literatür araştırması yapılmış olup, elde edilen kuramsal bilgilere çalışmanın 1. ve 2. bölümlerinde yer verilmiştir. Literatür araştırması sonucunda elde edilen kuramsal çerçeve ışığında anket yöntemi kullanılarak alan araştırması yapılmıştır. Anket formunda 28’i özürlü ebeveynlere olmak üzere toplam 35 soru yer almıştır bu sorulardan ikisi açık uçlu sorudur. Anket sonucunda elde edilen veriler SPSS paket programında değerlendirilerek tablolar oluşturulmuş ve yorumlar yapılmıştır.

Çalışmanın Kapsamı ve Sınırlılıkları

Alan araştırmasının evreni olarak ikamet ettiğim Kahramanmaraş ili genelinde örneklem olarak belirlenen 115 özürlü ebeveyni ve 45 özürlü birey ile anket tekniği yöntemi kullanılarak yüz yüze görüşülmüş olup aynı yollardan geri dönüşüm sağlanmıştır. Örnekleme alınan özürlü bireyler ile özürlü ebeveynler tesadüfi (rastlantısal) örnekleme çerçevesinde seçilmiştir. Çalışmanın örneklemi yalnızca Kahramanmaraş ilinde olmuştur. Özürlü ebeveynleri ile topluca görüşebileceğimiz rehabilitasyon merkezi, özürlüler derneği ile işitme ve görme özürlüler okullarıyla sınırlı kalmıştır. Özürlülere yöneltilen bazı soruları özürlülerin hepsi cevap verememiştir. Özellikle ağır zihinsel özürlü bireylerlerle yaşı küçük özürlü çocuklar sorulardan kapsam dışı tutulmuştur.

Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde iletişim olgusunun tanımı yapılmış olup, temel iletişim süreçleri, iletişim türleri, iletişimde empatik yaklaşım hakkında açıklamalara yer verilmiştir. Bu bölümde ayrıca iletişim kavramının sosyal boyutu incelenerek sosyal iletişim olgusu üzerinde durulmuş, insanların iletişim içinde olduğu sosyal gruplar, insan ve toplum ilişkisi, kişilerin iletişimini etkileyen değişkenler ile tutumlar ve sosyal iletişim konuları ele alınmıştır.

Đkinci bölümde, özür ve sosyal iletişim üst başlığı altında özürlülük kavramı ve sosyal model çerçevesinde özrün tanımı yapılmış olup, özürlü çocuğun varlığının aile içi iletişime etkisi, anne baba ve kardeşlerin özürlü çocuğa yaklaşımı konuları

(18)

hakkında bilgi verilmiştir. Yine bu bölümde özürlü birey ve sosyal iletişim, bu süreçte özürlü bireye karşı takınılan olumsuz psiko-sosyal tutumlar, ailenin karşılaştığı ve yaşadığı mevcut sorunlar ortaya konurken, sosyal iletişim aracı olarak kaynaştırma ve sosyal bütünleşme, tutumların değiştirilmesi için yapılması gerekenler, sosyal iletişim sürecinde iletişim kurma ve olumlu tutum geliştirme ile tutumların değiştirilmesinde iletişim araçlarının kullanımı gibi olumsuzluğu giderici önerilere yer verilmiştir.

Son bölümde ise alan araştırması sonucu elde edilen veriler, katılanların sosyo-demografik özellikleri, bireyin sahip olduğu özrün türü, nedeni, derecesi, özrün aileye etkisi, özürlü birey ve sosyal çevre ilişkisi, özürlülüğün iletişim düzeyine etkisi başlıkları altında değerlendirilmektedir.

Çalışmanın Amacı

Özürlü bireyler sahip oldukları eksikliklerle iletişim sürecinin pasif aktörleri olarak algılanmakta kendisi ile kurulan iletişim acıma, üzülmeden öteye gidememektedir. Çoğu zaman özründen dolayı negatif tutumlara maruz kalmakta iletişim sürecine dahil olamamaktadır. Ailede bu durumdan kendi payını düşeni almaktadır.

Günümüzdeki sosyalleşme teorileri, sosyalleşme sürecinde insanların edilgen olduğu kadar etken olduğunu da savunmaktadır (Koçak, 2001: 3). Bu da gösteriyor ki her insan gibi özürlü bireylerde normal insanlar gibi toplumda var olmak, sağlıklı iletişim kurmak isterler. Buradan yola çıkarak bu çalışmanın temel amacı, toplumun kendilerine yönelik tutumu karşısında özürlü birey ve ailesinin bu süreçteki konumunun tespitini yapmak, maruz kaldıkları ve yaşadıkları durumun iletişim düzeylerine olan etkisini saptamak ve sosyal çevre, özürlü birey ve aile üçgeninde iletişim kavramının önemini ortaya koymaktır.

Ayrıca Toplumsal boyutta özürlü bireylerin ve ailelerinin karşılaştıkları sorunları birbirleriyle olan bağlarını; özürlü-aile, aile-toplum, özürlü-toplum çerçeveleri içinde işlediğimiz bu çalışma alanındaki bilimsel çalışmalara katkı yapmak amacıyla hazırlanmıştır.

(19)

Çalışmanın Önemi

Đletişim çok boyutlu bir olgudur ve psikolojik, bireysel, sosyal, kültürel boyutlara sahiptir. Özürlülükte bir toplumu sosyal, psikolojik, ekonomik, yönden ilgilendiren bir kavramdır. Özürlülük daha çok özel eğitimcilerin, sosyal hizmet uzmanların ve psikologların uzmanlık ve çalışma alanına girmektedir. Bu çalışma özürlülüğü psiko-sosyal boyutunu iletişim disiplini penceresinden bakması, bu iki disiplinler arası olguyu (Özürlülük-Đletişim) aynı çalışmada buluşturması ve iletişim literatürüne böyle farklı bir konuda kaynak sağlaması açısından önemlidir.

(20)

1.BÖLÜM

ĐLETĐŞĐM VE ĐNSAN ĐLĐŞKĐLERĐ

Đnsan doğumundan ölümüne kadar aile, arkadaş, komşu ya da başka diğer pek çok sosyal organizasyonla etkileşime girer. Bu etkileşim kaçınılmazdır. Etkileşim çift yönlü olarak işler, insan çevreden etkilendiği gibi kendisi de çevreyi etkiler (Göksu 2003: 51).

Bu etkileşimden iletişim adını verdiğimiz ilişkiler örüntüsü ortaya çıkar. Đnsanların çevreye uyum sağlayabilmeleri için gerekli olan en önemli niteliklerden birisi iletişim becerisidir. Đletişim insan ilişkilerinin temelidir (Can, 2008: 30). Bu bağlamda, çalışmanın konusuna yönelik kavramsal çerçeve kurmak için öncelikle iletişim ve iletişimle ilgili kavramlar ele alınmaktadır.

1.1. Đletişim Kavramı, Süreci ve Türleri

1.1.1. Đletişimin Tanımı

Dilimize Fransızca’dan gelen “communication” sözcüğü, Latince’deki “communicatio”sözcüğünün karşılığıdır. Bunun kökenindeki “communis” kavramı birçok kişiye ya da nesneye ait olan ve ortaklaşa yapılan anlamlarını taşımaktadır. Yani iletişim sözcüğünün, yalın bir ileti alışverişinden çok, toplumsal nitelikli bir etkileşim, değiş tokuş ve paylaşımı içerdiğini söyleyebiliriz (Zıllıoğlu, 1993: 3 ).

Bugün iletişimin iki yüzden fazla tanımı olduğu söylenmektedir (Mutlu, 1994: 98).

Đletişimin karmaşık ve çok boyutlu yapısı kavramın tek bir tanımını yapılamamasına neden olmuş ilişkilendirildiği bilim ya da alana göre farklı noktalara ağırlık veren iletişim tanımları literatüre doluşmuştur (Deryakulu, 1994: 787).

Đletişimin tek bir tanımı olmadığı için çeşitli iletişim tanımlarını yer verelim. Đletişim kısaca, "bilgi üretme, aktarma ve anlamlandırma süreci" olarak tanımlanabilir (Dökmen, 2003: 19).

(21)

Daha detaylı olarak, “Đletişim, bireyleri etkilemek ya da saptanmış bir amacı gerçekleştirmek bilgi sağlamak ve bu bilgilerin, duyguların, gereksinimlerin, niyetlerin, düşüncelerin vb. yazı, işaret hatta mimik ve hareketler aracılığı ile sesli ya da sessiz olarak aktarıldığı bir süreçtir” (Koçak, 1988: 5).

Güler'e göre (1990: 32) ise iletişim, “Duygusal, fiziksel, düşünsel davranışların ve toplumsal kişiliğin, belirli araçlar kullanılarak (sözlü-sözsüz) kişi ya da kişilere, toplumlara aktarılması, kişi ya da kişilerin, toplumların da kişilik özelliklerini ya da toplumsal kişiliklerini aynı biçimde alması ve yansıması sürecidir”.

Buradan yola çıkarak “iletişim, enformasyon, düşünce, bilgi ve tutumların anlaşmayı gerçekleştirilebilecek ortak bir dil aracığı ile kişiler, gruplar veya toplumlar arasında aktarılmasını gerçekleştiren dinamik bir süreçtir” (Yumlu, 1990: 14) denilebilir.

Đletişim; duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılmasıdır (Baltaş ve Baltaş, 1999: 19).

Đnsanlar başkalarıyla bir arada olabilmek, onları etkileyebilmek, kendilerini anlatabilmek ve insanları anlayabilmek için iletişim kurmak zorundadırlar (Gib, 2007: 59).

Tanımı biraz daha genişletmek gerekirse iletişim; haber, bilgi, duygu, düşünce ve tutumların simgeler sistemi aracılığıyla kişiler, gruplar arasında ya da toplumsal düzeyde değiş tokuş edildiği dinamik bir süreç olarak da tanımlanabilir (Kocabaş vd, 2002: 12).

Günümüzde kullanımı yaygınlaşan iletişim sözcüğü ise haberleşmeyi de içeren daha geniş kapsamlı bir ileti alışverişi anlayışını yansıtmaktadır (Zıllıoğlu, 1993: 30). Genel anlamda iletişimin gerçekleşmesi için iki sistem gereklidir. Bu sistemler iki insan, iki hayvan, iki makine ya da bir insan ile bir hayvan, bir insan ile bir makine olabilir (Dökmen, 2000: 19).

Nitelikleri ne olursa olsun iki sistem arasındaki bilgi alışverişini iletişim olarak kabul edebiliriz (Varol, 1998: 85).

Bir başka tanımlamaya göre iletişim, iki birim arasında birbiriyle ilişkili mesaj alış verişidir (Cüceloğlu, 1995: 68).

(22)

Đletişim, karşılıklı gelişen bir sürecin kendisi olarak tanımlanmakta, sessizliğin bile iletişimin bir parçası olduğunu düşünürsek, bir amaca ve insanlara yönelik bütün sözlü ifade, tavır, tutum ve davranışlarınız iletişimin içinde değerlendirilebilir (Özçelebi, 1998: 7).

Đletişim, Demirel (2003: 64) tarafından ise; “Bir düşüncenin bir duygunun yüz anlatımı, el, kol, baş hareketleri, konuşma ya da yazı, telefon, radyo, televizyon gibi bildirişim araç ve gereçlerinden yararlanarak bir kimseden başka bir kimseye iletimi” diye tanımlanmaktadır.

Đletişim birbirlerine ortamlarındaki nesneler, olaylar, olgular ile ilgili değişimleri haber veren, bunlara ilişkin bilgilerini birbirlerine aktaran:, aynı olgular, nesneler, sorunlar karşısında benzer yaşam deneyimlerinden kaynaklanan, benzer duygular taşıyıp bunları birbirilerine ifade eden insanların oluşturduğu topluluk ya da toplum yaşamı içinde gerçekleştirilen tutum, yargı, düşünce, duygu bildirişimleridir (Bıçakçı, 2000: 22).

Gündelik yaşamımızda bize nesneleri, insanları tanımlar, işbölümü içinde değişik roller yüklenmiş insanlara bu rolleri yerine getirirken, bu rol dağılımından oluşan toplumun o tarih dönemindeki hayat tarzını öğretir, olumlatır, yeniden üretimi için gereken değerlendirme biçimlerini aşılar. Toplumsal sistemin sürmesini, kendini yeniden üretmesini sağlar (Oskay, 1992: 8).

Đletişimin temel amacı, insanlar arasındaki etkileşimi sağlamaktır. Etkili iletişim, kaynağın aktardığı duygu ve düşüncelerin alıcı tarafından kaynağın amacına, beklentisine, isteğine uygun biçimde davranışta bulunması demektir (Köknel, 1987: 45).

Açıkgöz (2003: 154)’e göre iletişimin amacı, alan ve veren arasında bilgi, düşünce ve tutum ortaklığı yaratmaktır. Đletişimde en önemli nokta bilgi aktarımının iki yönlü olmasıdır. Bilgi aktarımı tek yönlü ise bilgilendirme, çift yönlü ise iletişim olarak adlandırılır.

Böylesine sağlıklı bir iletişimin kurulup sürdürülmesi için kaynakla alıcının birbirlerini, kişilik yapılarını ve çevre koşullarını da içeren bir bütün olarak değerlendirmeleri gereklidir (Usluata, 1991: 52).

(23)

davranış ilke ve kurallarına göre değerlendirmelerine bağlıdır. Toptancıl davranış, değişik biçimlerde başkalarına yansıyan davranışların altında yatan temel amaç, beklenti ve gereksinimden kaynaklanan davranış olup, çözülüp anlaşıldığı ölçüde sağlıklı iletişim olasılığı artar (Köknel, 1987: 45).

1.1.2. Temel Đletişim Süreci

Đletişim süreci; kaynak, mesaj, kanal, hedef birim olmak üzere dört temel öğeden meydana gelmektedir (Kızıloluk: 2001: 153). Bu öğelerden birisi eksik olursa, iletişim gerçekleşemez (Kaya, 1999: 107).

1.1.2.1. Kaynak

Đletişim duygu ve düşüncelerini iletmek isteyen bir kaynağı gerektirir ve onunla başlar. Bu nedenle en yalın anlamda kaynak, iletişim sürecini başlatan, mesajlarını alıcıyı gönderen kişi ya da kişiler ya da örgüt olarak tanımlanabilir (Gürgen, 2003: 30).

Belirtildiği üzere kaynak kimi zaman tek bir kişidir, kimi zaman bir gazete bir ajans, radyo ya da televizyon istasyonudur. Tek kişi olduğunda kişisel gazete ya da radyo olduğunda ise bir kurumsal yapı söz konusudur (Oskay, 1992: 16).

Kaynak ile kaynağın davranış değişikliği oluşturmaya çalıştığı hedef kişi ya da grup (alıcısı) arasında az ya da çok mutlaka ortak yaşantılar vardır (Ergin ve Birol, 2000: 46-47).

Kaynak; mesajın hedef üzerinde istenilen etkiyi oluşturmada birincil öneme sahiptir. Kaynağın sahip olduğu özellikler, iletişimin etkin ve verimli olmasında başat rolü oynar (Tosun, 2009: 21).

Đletişimin başarılı bir şekilde gerçekleşmesinin temel koşullarından birisi, kaynağın uygunluğudur yani iletinin hangi kaynaktan alındığı da çok önemlidir. Yapılan çeşitli araştırmalar sonucunda inanırlık, sevilme, benzerlik ve seçilebilirlik gibi özelli iletişimin başarısı için kaynak açısından en önemli öğeler olarak belirlenmiştir (Kocabaş, vd., 2002: 13).

(24)

1.1.2.2. Mesaj

Kaynağın alıcısıyla paylaşmak istediği düşünce duygu ve davranışları temsil eden sembollerdir. Kaynak sahip olduğu bir fikri ya da onunla ilgili davranışları alıcısı ile paylaşmak isterse, onu öncelikle hareket, jest, mimik, ses, söz, çizim, ışık, resim, heykel, yazı, formül v.b. gibi sembollerden en az biri ile yapılmış bir mesaj haline getirmek zorundadır. Mesajın yapılmış olduğu sembol ya da şifre çeşitleri aslında duyu organlarına etki eden optik, mekanik, termik ya da kimyasal uyarıcılardır (Ergin ve Birol, 2000: 55).

Đletişim sürecinin amacı, mesaj üzerine kodlanmıştır. Mesaj tasarımlanırken temel amaç, hedef kitle üzerinde etki sağlamaktır. Dolayısıyla ileti etkisi oranında, hedef alıcı üzerindeki amacını gerçekleştirir. Đletişim sürecinde iletinin dili ve içeriği önem taşır (Tosun, 2009: 21).

Kaynağın, alıcıda amaçladığı davranış değişmesini oluşturabilmesi için mesajını alıcının anlayabileceği sembollerden oluşturması, bir başka deyişle, mesajını alıcının çözümleyebileceği bir biçimde kodlaması gerekir (Ergin ve Birol, 2000: 55).

Mesajlar, sözlü mesajlar ve sözsüz mesajlar olmak üzere ikiye ayrılabilir. Sözlü mesajlar daha çok doğal ve sosyal varlıklarla, olaylarla, olgularla ilgili bilgileri, düşünceleri, izlenimleri yansıtırlar. Sözsüz mesajlar ise daha çok duyguları ve tutumları yansıtırlar (Kızıloluk,2001: 153).

1.1.2.3. Kanal

Kanal, farklı şekillerde sembolize edilen alıcıya iletilmesini sağlayan araç ve yöntemler olarak tanımlanabilir (Çilenti, 1984: 44).

Başlıca kanallar, ışık dalgaları, ses dalgaları, radyo dalgaları, sinir sitemleri ve benzerleridir (Fiske, 1996: 35).

Đletişim kanallarını genel olarak kişiler arası ve kitle iletişimi olarak sınıflandırarak açıklanılabilir. Kişiler arası iletişim kanalları kaynak ile hedefin (alıcı) yüz yüze gelmesi durumunda örneğin söz yazı resim fotoğraf ya da hareket

(25)

bağlamında söz konusudur. Kitle iletişim kanalları, kaynak tarafından kodlanan bir mesajın televizyon, radyo, film, gazete, video, vb. kitle iletişim araçları ile iletilmesi durumunda gerçekleşir (Gürgen, 2003: 33-34).

Đletişimin her şeyden önce etkili ve başarılı olabilmesinde kanal seçiminin büyük önemi bulunmaktadır. Öyle ki, iletişimde hangi kanalın seçileceği, iletişimin amaçlarına, hedef kitlenin özelliklerine, zaman ve mekânın sınırlılıklarına bağlı olarak değişmektedir. Örneğin, hedef kitlenin, yaş, cinsiyet, gelir durumu ve eğitimi gibi sosyo-demografik değişkenlere bağlı olarak farklı kanal seçimleri söz konusu olabilmektedir. Mesela, okuma yazma oranın düşük olduğu toplumlarda gazete ve dergi yoluyla ikna edici mesaj sunumu yanlış bir strateji olacaktır. Bu gibi toplumlarda özellikle televizyon ve radyo daha etkili olabilecek iletişim kanallarıdır. Böylece hedef kitle, konuşmacıyı ekranda görebilecek, onun televizyonda gerek görünüşünden gerekse de sözsüz iletişim kodu olarak değerlendirilen beden dilinden etkilenebilecektir (Rtük, 2007: 13).

1.1.2.4. Alıcı

Kaynağın mesajını ulaştırmak istediği kişi ya da kitledir (Bıçakçı, 2000: 23). Đnsanların iletişimi bir mesajın birisi ya da birileri tarafından alınmasını kapsamaktadır. Birisinin yazdığını bir başkası okumalı, birisinin yaptığı resmi bir başkası seyretmeli, birisinin söylediklerini bir başkası dinlemeli ki kişiler arası iletişimden söz edilebilsin. Đletişimde amaç istenen bir tepkinin yaratılması olduğuna göre bu tepkinin “kimden” alınacağı sorusu büyük önem kazanmaktadır. Đletişim sürecinde istenen tepkiyi vermesi beklenenler, süreçte “alıcı” rolünü üstlenenlerdir (Ergin ve Birol, 2000: 147).

Đletişim sürecinin amacına göre, hedef alıcı bir kişi de olabilir, tüm ülke nüfusu da. Đletişim süreci bu hedef alıcı için başlatılır (Tosun, 2009: 21).

Alıcı, mesajı algılayabilen, bilgili, seçici, geri bildirime önem veren, iletişime açık bir yapıya sahip olmalıdır. Alıcı tarafından olaya baktığımızda en önemli konu algılanmanın sağlanabilmesidir. Mesaj, tüm özelliklere uygun olarak kaynak tarafından düzenlendiğinde geriye kalan en önemli konu alıcının bunu tam anlamıyla

(26)

algılayabilmesi, anlayabilmesidir. Her zaman söylediğimiz bir husus vardır; o da mesajı almakla, mesajı algılamak aynı şey değildir. Burada önemli olan alıcının mesajı sadece alması değil kaynaktan gönderildiği şekliyle algılamasıdır (Özgen, 2003: 101-102).

Sonuç olarak diyebiliriz ki; iletişimin gerçekleşmesi; kaynağın mesajı alıcıya ulaştırması durumu, iletişimin etkisi ise; gönderilen mesajın anlamının ve etkisinin alıcıya tam olarak iletilme gücü, gönderilen fikir ile alınanın benzer olması halidir (Erdoğan, 1991: 279-280).

1.1.3. Đletişim Türleri

Günlük yaşantımızın değişik alanlarında ve ilişkilerinde gerçekleşen iletişim olgusu temel alınan ölçütlere göre değişik biçimlerde sınıflandırılabilir (Yılmaz, 2006: 30).

Toplumsal bir varlık olan insan, ilişkileri içinde var olabilen bir canlı olarak düşünebilme, düşündüklerini karşı tarafa anlatabilme yeteneği ile toplumsal yaşamın temelini oluşturmaktadır. Đnsanların düşündüklerini kısıtlama ya da bunu genişletme ve bunları paylaşabilme yeteneği onun yaşam biçimini belirleyen en önemli özelliklerindendir (Köse, 2006: 53).

Ayrıca “Đletişim, mesajlar aracılığıyla gerçekleştirilen toplumsal etkileşim sürecidir” (Mutlu,1995: 168).

Bu bağlamda insanın ve iletişimin toplumsal özelliğini göz önüne alırsak, toplumsal ilişkiler sistemi olarak; kişi içi iletişim, kişiler arası iletişim, grup iletişimi, örgüt içi iletişim, kitle iletişimi temel ölçüt kabul edip, diğer iletişim türlerinden ayrı olarak ele alınabiliriz.

1.1.3.1. Kişi Đçi Đletişim

Kişinin kendisi ile iletişimi, onun içsel iletişimidir. Kişinin kendi kendini motive ederek, ihtiyaçları ile kafasındaki kimliğini kavramasında yardımcı olan yol, kişinin kendi kendini sorgulaması, iç iletişim kurmasıdır. Kişinin ihtiyaçlarının,

(27)

değerlerinin, tutum, davranış ve yeteneklerinin farkına varması, düşündüklerini ve hissettiklerini kavramaya çalışması, kendisiyle geliştirdiği iç iletişimle mümkün olur (Meb, 2007a: 35).

Bir insanın düşünmesini, duygulanmasını, kişisel ihtiyaçlarının farkına varmasını iç gözlem yapmasını rüya görerek kendi içinden mesaj almasını ya da kendine sorular sorarak bunlara cevaplar üretmesini bir iç iletişim sayabiliriz. Karşı karşıya gelen iki insan arasında gerçekleşen iletişimin benzeri tek bir insanın içinde de gerçekleşmektedir. Đnsanlar kendi içlerinde bir takım mesajlar üreterek ve bunları yorumlayarak kişi içi iletişimde bulunurlar (Dökmen, 2000: 21).

Bir diğer iletişim türü olan kişiler arası iletişimin gerçekleşebilmesi için öncelikle içsel iletişimin gerçekleşmesi gerekir. Zira kişiler arası iletişimde bireyin konumu ne olursa olsun hem bilgi üretirken hem de aldığı bilgiyi yorumlarken birey içsel iletişimde bulunur. Bu durumda kişiler arası iletişimin içsel iletişim sonucunda gerçekleştiği sonucuna varılabilir (Işık, 2000: 32).

1.1.3.2. Kişiler Arası Đletişim

Kişiler arası iletişim, “iki ya da daha fazla kişi arasında meydana gelen mesaj alışverişi”dir (Meb, 2007a: 35).

Genel bir tanımlamayla kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu iletişime kişiler arası iletişim denir. Karşılıklı iletişimde bulunan kişiler bilgi sembol üreterek bunları birbirlerine aktararak ve yorumlayarak iletişimi sürdürürler. Konu ile ilgili bilimsel yayınlara baktığımızda bu genel tanımlamanın yanı sıra kişiler arası iletişimin daha sınırlı bir şekilde tanımlandığını görürüz. Bazı araştırmalarda insanlar arasında gerçekleşen bu tür iletişimleri kişiler arası iletişim saymama eğilimi vardır (Dökmen, 2000: 23).

Yani kişilerin bir takım rollere bürünerek ya da sosyal ve kültürel kalıplara girerek sürdürdükleri iletişimler kişiler arası iletişimin dışında bırakılır (Dökmen, 2000: 24).

Bir iletişim etkinliğinin, kişiler arası iletişim sayılabilmesi için şu üç faktörün bulunması gerekir;

(28)

• Kişiler arası iletişime katılanlar belli bir yakınlık içinde yüz yüze olmalıdır.

• Katılımcılar arsında tek yönlü değil karşılıklı mesaj alışverişi olmalıdır. • Söz konusu mesajlar sözlü ve sözsüz nitelikte olmalıdır (Meb, 2007a:

35).

Yapılan çok sayıdaki tanımın buluştuğu nokta “kişiler arası iletişimin psikolojik nitelikte bir bilgi alış verişi olduğu yolundadır” (Cappelle, 1987'den aktaran: Dökmen, 2000: 24).

Söz konusu tanımların önemli bir kısmında kişiler arası iletişime katılanların kendi adlarına iletişim kurmaları şartı aranır (Dökmen, 2000: 24).

Đnsan, kişiler arası iletişimde başkasıyla yüz yüze konuşabileceği gibi, kitle iletişim araçları dışında kalan kişisel araçlarla da (mektup, telefon, faks vb.) iletişim kurabilir. Özellikle gündelik yaşamda kişisel iletişim kanallarının açık ve gelişkin olması, bireylerin başarı ve mutluluğu için ön koşuldur. Kişiler arası iletişim, küçük bir grup içinde veya iki insan arasında anlamların (sembol) iletilmesi ve bilgi değişimi sürecidir Mesajın yeniden sunumudur. Kitle iletişiminde mesajın iletilmesi için, mesaj uygun bir ekipmanla iletilir. Söz konusu ekipman mesajın kodunun çözümüne elverişli olmalıdır (Meb, 2007a: 36).

Đnsanlar arasındaki iletişim, radyo ve telefondaki iletişime benzer. Radyoyla iletilen mesaj bir noktadan diğerine aktarılırken, bazı bozulmalar olabilir. Kaynağın bilgisi yeterli olmayabilir veya yeterince açık olmayabilir. Ayrıca mesaj etkin biçimde veya doğru kodlanmayabilir. Sonuç olarak, alıcı gönderilen mesajı algılayacak bilgi ile donatılmamış olabilir. Bu durumda, radyodaki gibi, gönderici ve alıcı, aynı dalga boyunda değil iseler iletişimde bir bozulma meydana gelir. Kişiler arası iletişimin doğru ve etkin kurulmasına, "destekleyici iletişim" denir. Destekleyici iletişim, sadece mesajın doğru ve çabuk iletilmesini değil, aynı zamanda iki iletişimci arasında ileti değiştirilmesini, hatta geliştirilmesini destekler. Destekleyici iletişimin amacı, sadece insanlar arasında diyalogu geliştirmeyi değil, aynı zamanda bunu sürdürmeyi de içerir. Kısaca destekleyici iletişim iklimi tanımlayıcıdır, aldatmadan dürüstçe kendiliğinden ortaya çıkan bir iletişim iklimi vardır; olayları empatik olarak değerlendirir (Meb, 2007a: 37).

(29)

1.1.3.3. Grup Đletişimi

Grup iletişimi, grup içinde ortaya çıkar; başka bir ifadeyle grup iletişiminin yarıdan fazlası, grup içinde gerçekleşir. Her üye, grup içinde birbirine bağımlı durumdadır. Organizasyonlarda hiçbir iletişim sadece yönetici ve ast arasında olmaz; örgütsel iletişim aynı zamanda, grup iletişimini gerektirir. Grup iletişiminde başarılı olmak için bazı özel becerilerin bulunması gerekir. Organizasyonlarda grup üyeleri arasındaki uyumluluğu sağlayan faktör iletişimdir. Grup davranışlarının temel amacı, insanlar arasında etkileşim sağlamaktır. Grup iletişiminde grubun büyüklüğü ve grup üyeliği dönüşüm hızı, grupta iletişimi etkileyen faktördür. Gruplarda iletişim merkezi ve merkezi olmayan iletişim şeklinde ortaya çıkar. Merkezi iletişim biçiminde tek kişi, ağın neresinde olursa olsun, mesajı gönderme ve almada anahtar bir rol oynar. Tekerlek şeklindeki merkezi bir iletişimde bir kişi, merkezde bulunur ve grup iletişimini sınırlandırır. Tekerleğin merkezinde olan, yüksek bir bağımsızlığa sahiptir. Merkezi olmayan (âdem-i merkezi) iletişimde, ağın herhangi bir yerinde olan birinin, iletişimi kontrol etmesi veya merkezi bir rol oynaması söz konusu değildir. Merkezi olmayan iletişimde mesaj, ağlar yoluyla grup üyeleri arasında serbestçe dolaşır. Grup üyeleri, ağ üzerinde eşit statüye ve öneme sahiptir. Ağdaki hiçbir kişi, diğerine özel bir bağla bağlı değildir ve iletişimde başat rol oynayan hiç kimse yoktur. Grup iletişiminde grup üyeleri, düşüncelerini grubun diğer üyeleri ile iletişim kurarak paylaşır (Meb ,2007a: 38).

Grup iletişiminin etkinliğini artırmak için takip edilecek bazı kuralları su şekilde açıklayabiliriz;

• Grup üyesi, iletişimde sözleri ağzında gevelerse, söylenen şey önemli olsa bile, söyleyiş biçiminden dolayı etkisiz kalır,

• Açıklamaları ifade ediş biçimi, tüm grubu içine alacak biçimde olmalıdır • Birey kendini vurgulamamalıdır,

• Grup üyeleri düşünceleri organize ederken, bunu grubun diğer üyeleriyle birlikte etkileşimli olarak yapmalıdır,

• Grup üyesinin düşünce ve görüşleriyle ilgili olarak söyledikleri, bir ihtiyaçla bağlantılı olmalıdır,

(30)

• Belli bir zamanda söylenenler, sadece belli bir konu ile ilgili olmalıdır böylece grup söylenenleri daha iyi hazmedecektir,

• Söylenenlerin grup üyeleri tarafından anlaşıldığından emin olmak için, konuşma özlü ve üyelerin anlayacağı dille yapılmalıdır (Meb, 2007a, 38).

1.3.4. Örgüt Đçi Đletişim

Örgüt içi iletişim, örgütte, gündelik faaliyetlerin yürütülmesini sağlamak ve örgütsel amaçları gerçekleştirmek için, örgütün unsurları arasında (iç çevre) ve örgütle dış çevresi arasında, bilgi ve düşünce alış verisidir (Meb, 2007a, 38).

Örgütü belirli bir amacın gerçekleşmesi için kişilerin faaliyetlerinin bir bölümünün işbölümü içerisinde koordine edildiği ve çevresiyle etkileşim içerisinde bulunduğu yapı olarak ta tanımlamak mümkündür (Işık, 2000: 31).

Çevreleriyle etkileşim halinde bulunan örgütlerde hiyerarşik bir düzen söz konusudur. Bu sebeple örgütlerde kişiler önceden tanımlanmış bir takım rollere girerek bu rollerin gereğini yerine getirmeye çalışmaktadır. Örgütlerde iletişim, kişiler arası iletişim, formel ve informel gruplar arasındaki iletişim şeklinde gerçekleşir (Işık, 2000: 32).

Formel gruplar arasındaki ilişki, farklı departmanlar arasında komuta kurmay (ast-üst) biçiminde olabileceği gibi, aynı kademelerdeki departmanlar (hat) arasında da olabilir. Örgütteki kişiler üst ve astlar arasındaki ilişkilerinin nasıl olacağı örgüt şemalarında belirlenmiştir. Bu sayede kimin kimden emir alacağı ve kime emir vereceği önceden belirlenmiştir (Işık, 2000: 32).

Örgüt üyelerinin bir takım işlere kendi rolleri içinde algılayıp algılamamaları ya da sahip oldukları rolleri kendilerine uygun bulup bulmadıkları da yine örgüt içi iletişimlerinde belirleyici olabilir (Dökmen, 2000: 38).

Örgütsel iletişimde, örgüt hiyerarşisi içinde yukarıdan aşağıya, emirlerin kararların, hedeflerin, planların talimatların, aşağıdan yukarıya doğru ise bilgilerin, gönderildiği "dikey iletişim" kurulur. Örgütsel iletişimin; iş tatmininde, verimlilikte ve etkinlikte önemli bir payı vardır (Meb, 2007a: 40).

(31)

1.1.3.5. Kitle Đletişimi

Bir takım bilgilerin, sembollerin, bir takım hedefler tarafından üretilmesi geniş insan topluluklarına iletilmesi ve bu insanlar tarafından yorumlanması sürecine kitle iletişim adı verilir. Kitle iletişiminde kaynak ile hedef arasındaki kanallara ise kitle iletişim araçları denir (Dökmen, 2000: 39).

Kişilerarası iletişime göre oldukça geniş, ayrışık ve anonim bir kitleye seslenen ve genel olarak tek yönlü bir ileti akışının olduğu kabul edilen kitle iletişimi; kitap, dergi, gazete, radyo, televizyon ve internet gibi araçların kullanılması yoluyla gerçekleştirilir (Boz,1999: 41).

Đletişimin geniş ve heterojen ve bilinmeyen izleyiciye doğru yöneltilen şekli (Erdoğan ve Alemdar 1990:54) olan kitle iletişiminde gönderici ile alıcı arasında yüz yüze bir ilişki kurulması olanaksızdır (Işık, 2000: 32).

1.2. Đnsan Đlişkileri ve Kişiler Arası Đletişim

Đnsan yaşamının ve ilişkisinin temel koşulu olan iletişim, insan faaliyetlerini anlatır. Đnsanla birlikte gerçek zaman ve gerçek yerde olan sosyal bir olgudur. Belli bir ortam ve koşullar altında oluşur ve sürer. Đnsanlar, içinde oldukları dünyayı iletişimle biçimlendirir, anlamlandırırlar bu anlamlandırma ve biçimlendirmeyi; diğer insanlarla gerçekleştirdikleri karşılıklı iletişimle yaparlar (Boz, 1999: 41). Bunu da çeşitli ortamlarda gerçekleştirirler.

1.2.1. Đnsan Đlişkilerinin Gerçekleştiği Ortamlar

Đnsan ilişkilerinin çoğu aile, okul, arkadaş grupları vb. gibi ortamlarda gerçekleşir.

1.2.1.1. Arkadaşlık

Arkadaşlık ilişkileri, kişileri olgunlaştıran ve onları sosyal varlıklar haline getiren önemli bir olgudur. Đnsanlar arası iletişim kurulduktan sonra ilişkilerin daha

(32)

yoğun olması beklenir. Bu yoğun ilişkiler döneminde (arkadaşlık grubunda). kişilerin öncelikle kendi kendilerini sonra da karşıdaki arkadaşını tanımaları sağlıklı ilişkiler açısından önemlidir. Arkadaşlık ilişkileri çocuğun evinde karşılanmayan önemli gereksinimlerdendir. Arkadaş edinmek ve ilişkiyi sürdürmek, belli bir olgunluk ister Bu bakımdan bir insanın sosyal ve ruhsal olgunluğunu, arkadaşlarına bakarak tahmin ederiz (Meb, 2006a: 21).

Yaşamın her döneminde, arkadaşlık, özel öneme sahip olmakla birlikte, ergenlik dönemindeki genç için çok daha özel anlam taşımaktadır. Arkadaşsızlık; sosyal ilişkilerden kopma, insanları tanıyamama, görüş açısını geliştirememe gibi tehlikelere zemin hazırlayabilir. Bu nedenle, aileler, çocuklarını aile çevresinin dışına çıkma, başka insanları ve başka dünyaları tanıma olanağı verecek önlemler almalıdır. Uygun, güvenilir ve kısmen de olsa devamlı arkadaş bulmak pek kolay bir iş değildir. Kişinin çevresinde, birçok kişi olmasına karşın, bunların hepsi arkadaşlık düzeyine yaklaşmış olamazlar (Bilen, 2000: 74).

1.2.1.2. Okul

Aileden sonra ikinci temel sosyal grup, çocuğun okulu, sınıfı ve arkadaşlarıdır Bu sosyal çevrede, öğrenci-öğretmen ilişkisi çocuğun kişiliğini oluşturan temel etkendir. Okulda insan ilişkileri çeşitli düzeylerde devam eder. Çocuğun sıra arkadaşlarıyla ilişkileri, grup üyeleriyle eğitsel kol çalışmalarındaki görev ilişkileri, sınıf arkadaşlığı ilişkileri, servis arkadaşlığı ilişkiler ve diğer sınıflardaki öğrencilerle ilişkileri okuldaki insan ilişkilerine örneklerdir (Meb, 2006a: 22).

Okulda, bireyler toplumsal değerleri daha iyi anlayabilir, tehlikelerden korunabilirler. Okulun temel görevlerinden birincisi, kültürel değerleri, yani sanat, edebiyat, gelenek, görenek, bilimsel bulgular, teknoloji, inanç, kısaca bir yaşam biçimini sembolize eden ve insanoğlunun topluma kattığı her şey diye niteleyebileceğimiz, çağdaş ve kültürel değerleri genç nesle ulaştırmaktır (Bilen, 2000: 77).

Ayrıca; Çocuk, arkadaşları ile iletişim ve etkileşim yoluyla gruba ait olma duygusu geliştirir; okul konularında bazı sorumluluklar üstlenir; akademik bilgi

(33)

edinmenin yanı sıra, okuldaki sosyal etkinliklere katılarak yetenek, bilgi ve becerilerini geliştirir (Aslan ve Cansever, 2009: 213 ).

1.2.1.3. Meslek Grupları

Aynı meslekte çalışan kişiler, mesleklerinde gelişmenin sağlanması, meslek ahlakının korunması, mesleklerinin toplumda etkin ve saygın bir yere sahip olması amacıyla çeşitli gruplar kurarlar. Bürolar, odalar, loncalar, hekimler birliği, el sanatları derneği vb. kuruluşlar bunlara örnek verilebilir. Bu kuruluşlar aynı meslekte olan kişilerin ilişkilerinin düzenlenmesinde yol gösterici ve denetleyici bir rol üstlenirler (Bilen, 2000: 71).

Meslek arkadaşlarıyla işbirliğinden kaçınan bir insanın mutlu ve huzurlu olduğu söylenemez. Bu nedenle, aynı meslek elemanlarının bir araya gelerek oluşturdukları meslek grupları, insan ilişkilerinin geliştirileceği ortamlar olarak değerlendirilmeli ve desteklenmelidir (Meb, 2006a: 20).

1.2.1.4. Komşuluk

Đnsan ilişkilerinin gerçekleştiği bir diğer ortam, komşuluktur. Aile ortamı nasıl zorunluluk ortamı ise komşuluk da zorunlu beraberliği gerektiren bir ortamdır. Öncelikle apartman komşuluğu yakın beraberliğin tipik bir örneğidir (Meb, 2006a: 20). Acil durumlarda, yalnızlığı paylaşma ihtiyacında, güvenlik duygusunun sağlanmasın da çok önem taşımaktadır (Bilen,2000: 82).

1.2.1.5. Turizm, Dernekler, Sendikalar, Şirketler, Partiler

Sendikalar, üyelerinin sosyal ve ekonomik haklarının korunması ve geliştirilmesini amaçlar. Bu en doğal hakkın sağlanması idealine, sağlıklı insan ilişkileriyle ulaşılabilir. Dernekler, belli bir amacı gerçekleştirmek üzere kurulan sosyal kurumlardır. Sosyal yardımlaşma kurumlarının özünde, insanlar arasında iyi ilişkiler kurarak, belli amaçların gerçekleşmesi düşüncesi vardır. Siyasi partiler,

(34)

toplumsal ve demokratik yaşantının gereği olarak kurulan siyasi gruplardır Partilerin de amacı sonuçta topluma hizmettir. Her tür ve düzeyde faaliyet gösteren sosyal kurum ve kuruluşlar amaçlarına düzenli insan ilişkileriyle ulaşabilirler (Meb, 2006a: 22).

Devamlı olarak yaşanılan yer dışında tüketici olarak tatil, dinlenme, eğlence, kültür vb. ihtiyaçların giderilmesi amacıyla yapılan seyahat ve geçici konaklama hareketlerine turizm denir (Öztaş, 2000: 16).

Bu sektörde çalışan bireyler, gerek müşterilerle gerek iş arkadaşlarıyla yoğun insan ilişkilerine muhatap olurlar (Kozak, 2002: 159).

Turizm, dernekler, sendikalar, şirketler, partiler vb. ortamlar da insan ilişkileri açısından önem taşırlar. Çünkü insan ilişkilerinin geçtiği ortamlar aile, arkadaşlık, okul gibi gruplarla sınırlı değildir (Bilen, 2000: 83).

1.2.2. Đnsan Đlişkilerini Etkileyen Değişkenler

Birey ve toplumun yaşamı iletişim üzerine kuruludur. Bu nedenle iletişimde etkinliği sağlamanın koşullarını bilmek gerekir (Ozankaya, 1991: 477).

Đnsanların güdü, algı, eğilim ve tutumları, kuracakları ilişkileri etkilemektedir. (Mc. Whirter ve Voltan 1998’den aktaran: Cihangir, 2004: 238).

Ayrıca, “Đletişim konuşmacının ve dinleyicinin değerlerinden, davranışlarından, içinde bulundukları sosyal sınıftan, eğitim düzeylerinden, deneyimlerinden, bilgilerinden ve kültürlerinden etkilenmektedir” (Price 1991’den aktaran: Cihangir, 2004: 238).

Bu durumda söz konusu değişkenler hakkında bilgi vermek yararlı olur.

1.2.2.1. Algı

Đletişim temelde bir algılama ve değerlendirme sorunudur. Algı, duygu organlarından beyne gelen bilgilerin, uyarıların düzenlenmesi ve onlara anlam yüklenmesi ile ilgili süreci ifade etmektedir. Đnsanlar duyu organları ile binlerce uyarı almaktadırlar. Bu uyarıların büyük bölümü hemen hemen hiç dikkate alınmaz,

(35)

bazılarına ise önem derecesine göre anlamlar yüklenir ve kişi kalıplaşmış davranış biçimleri ortaya koyar. Herhangi bir mesaja her insanın tepkisi aynı değildir. Kimi bu mesajı dikkate almazken, bazıları için bu mesaj çok dikkat çekici olabilir. Mesajı dikkate alanlarda bu mesajı birbirinden farklı algılayıp değerlendirirler. Çünkü algılama, bireylerin değer yargıları, amaç ve hedefleri, ihtiyaçları, aile ve kültürel çevreleri, birikimleri, duyguları ve hatta biyolojik ve fiziksel özellikleri gibi çeşitli unsurlar tarafından etkilenerek gerçekleşmektedir (Cüceloğlu,1999: 264).

Çevreyi kapsayan tüm uyaranlara ilişkin var olan genel bir algılama süreci yaşanmasına karşın, kişilerarası iletişimde yaşanan algı nesnelere ilişkin algılamadan farklılaşmaktadır. Öncelikle kişilerarası algılamayı, algılamanın diğer türlerinden ayıran temel özellik, insanlarda duygular, heyecanlar ve kişilik gibi içsel durumların bulunması olmaktadır (Gürüz ve Temel, 2005: 261).

1.2.2.2. Değerler

Göndericinin ve alıcının kafalarında önceden oluşturdukları bir takım düşünceler, değer yargıları ve tutumlar, iletişimde engel oluşturabilir. Bu durumda alıcı, değer yargılarına ve düşüncelerine ters düşen bir mesajı anlamak istemeyecek ya da yanlış yorumlayacaktır. Gönderici ve alıcı, "kendilerini birbirlerine zıt olan inanç ve değerlere özdeşleştirdiklerinde, yanlış yorumlamalara, yanlış anlamalara yol açan bir iletişimde bulunacaklardır. Đletişim konusunun değeriyle ve inançlarıyla çelişmesi durumlarında da sağlıklı bir iletişim kurulamaz (Bolat, 1996: 77).

Hemen hemen her insanın, sağlıklı bir temele dayansın ya da dayanmasın çeşitli kişi ya da konular hakkında peşin ve değişmesi zor birtakım değer yargıları bulunur. Bu tür yargıların olumsuz etkileri en çok iletişim ortamında kendini gösterir. Çünkü söz konusu yargılar çoğu kez rasyonel bir temele dayanmazlar. Bireyin muhataplarına karşı belirli bir önyargısı varsa, büyük olasılıkla mesajları hiç algılayamaz. Đnsanların hoşlarına gitmeyen şeyleri ve işlerine gelmeyen konuları duymazlıktan gelmeleri bu durumun açık örneklerindendir. Bu gibi durumlarda hedef, önyargı dolayısıyla mesajı kabul etmez. Kendi görüşüne uygun düşmeyen bir mesaj aldığında, mantıklı bir görüş ileri sürmeden, “doğru değil” diyerek reddeder,

(36)

direniş gösterir. Mesajları kendi inanç sistemine göre değerlendirir, inanç sistemine ters olan mesajları eler. Bazen bu direniş doğrudan konuşan kimseye karşı olur, mesajın içeriği değil, kimin tarafından yapıldığı önem kazanır. Farklı düşünce mensubu birisinden gelen mesaj, sırf karşı taraftandır denilerek daha baştan reddedilir (Eroğlu, 1995: 228).

1.2.2.3. Kültür

Đletişim sahip olunan bilgilerin kullanılarak sahip olunmayan bilgilerin paylaşılmasıdır. Aynı kültürdeki insanların farklı kültürdeki insanlara göre sahip olduğu daha fazla ortak bilgi ve ortak nokta bulunmaktadır. Bu nedenle iletişim aynı kültür içindeki insanlar arasında çok daha kolay ve hızlıdır. Farklı kültürden insanların iletişiminde ise mesajların iletilmesinde kullanılan sembollerin, değer yargılarının, beklentilerin farklı oluşu iletişimi güçleştirir. (Bakan ve Büyükbeşe, 200: 5).

Farklı kültürler, farklı kurallara ve farklı kültürel özelliklere sahip olduğu için her kültürün üyesi, dünyayı farklı algılar ve anlamlandırır. Đletişime katılan taraflar duygu, düşünce ve davranışlarını biçimlendiren kültürün etkisi atında kalarak karşı tarafın davranışlarını kendi kültürel değerlerine göre anlamlandırır ve değerlendirir. Bu durumda, etkileşime giren tarafların davranışlarının yanlış anlaşılmaması için o davranışın içinde oluştuğu kültürün özelliklerine göre değerlendirilmesi ve anlamlandırılması gerekir (Coşgun, 2004: 11-12).

1.2.2.4. Duygular

Duygunun ne olduğu sorusuna basit bir yanıt vermek güçtür. Çünkü duygu karmaşık bir süreçtir. Duygular genel olarak fizyolojik ve bilişsel öğelere sahip ve davranışı etkilemeye dair duyumlardır (Ünlü, 2001: 83).

Sözel veya sözsüz iletişimde bulunduğumuz zaman yaşadığımız duygular dışarıdan izleyenler için genellikle çok açık ve nettir. Bu davranışlar, izleyenler için, bizim o an yaşadığımız duyguları daha iyi anlamak ve ileride olası davranışlarımızı

Şekil

Tablo  değerlendirildiğinde,  özürlü  bireylerin  çok  büyük  bölümü  özürlü  olmalarının  okul  ilişkilerini  olumsuz  etkilediğini  düşünmekte olup  çok  küçük  kısmı  da özrün bu konuda her hangi olumsuz bir etkisinin olmadığını ifade etmektedir

Referanslar

Benzer Belgeler

Nitekim Haşim, aşağılık kompleksi ile baş edebilmek için tiksinti, kibir, hırs, insanlardan kaçma, boş nedenlerle gurura kapılma gibi uyumsuz

Immünmodülatör olarak görev yapan D vitamininin bu süreçte etkileri açısından yapılan çalışmalarda kronik hepatit progresyonu, tedaviye alınan yanıtlar,

Relationship between perceived social support, self-efficacy, self-appraisal, occupational information, goal selection, planning and problem solving among adolescents.. This shows

In this paper we have introduced t-neighbourhoods in Trigonometric Topological Spaces and studied some of their basic properties. Usha Parameswari, “On Trigonometric

Çünkü örgütsel işlem ve hizmetlerin belirlenen amaçlara uygun olarak yerine getirilebilmesi için gerek örgüt içinde ve gerekse yönetsel düzeyde etkin bir iletişim

unutmaması gereken önemli nokta, boşanma tek başına çocuğun psikolojik uyumu üzerinde olumsuz bir etkisinin olmamakta. önemli olan, çocuğun, evlilik boyunca maruz

Another example of authentic homegrown theory building out of the peri- phery is Latin Amer ican dependency theory, which is inferred from the Latin Amer

İLETİŞİM AĞINI KURMA VE İŞLETME İletişim Süreci V er icide n alıc ıy a anlam t aşıy an iletiler , sö zsüz ileti , e ylem ile ti, sö zlü ileti, yazılı ile ti