• Sonuç bulunamadı

Doğumundan ölümüne kadar Mustafa Kemal Atatürk

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Doğumundan ölümüne kadar Mustafa Kemal Atatürk"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Vcn) Sabah 10 KASIM T95I J A t F A : *

H l ü 1

(Sağda) Atatürk'ün tabutu Türk askerlerinin omuzlarına yükselirken. (Solda) İstanbulda yapılan misli görülmemi; cenaze merasiminden bir intiba

Doğumundan ölümüne kadar Mustafa

O, yeni

b ir tarih ve devlet

Y aratan ların önderiydi

azı insanlar vardır ki ge_ rek kendileri gerek vatan ve milletleri için hangi mesleğe girmenin faydalı olacağğını ço­ cukluklarında sezerler, ona göre davranırlar; 15te Atatürk bu g ib i­ lerden biridir.

Küçük Mustafa ilkokulu bitir­ dikten sonra sivil orta okula ve­ rildi, oradan hoşlanmadı, askeri ortaokula geçmek istedi, halbuki annesi onun asker olmasını iste­ miyordu.

Mustafa gizlice imtihanlara gir di, başardı ve askerî ortaokula yazıldı; annesi daha fazla itiraz etmedi.

Yeni muhitinde en ziyade ma­ tematik derslerini seviyor ve bun­ da muvaffak oluyordu; diğer ders lerden aldığı nutlar da parlaktı, sınıfının birinciliğine yükseldi; matematik öğretmeni Yüzbaşı Mustafa büyük vatan şairi Namık Kemale nisbetle ona bir de «Ke­ mal» adım taktı, böylece Türk tarihine altın yapraklar ilâve e- den parlak şöhretin de ismini ta­ mamlamış oldu.

Mustafa Kemal Harp Akademi­ sinde iken Saltan Hamidin müs­ tebit idaresinin millet bünyesin­ de yaptığğı tahripleri daha iyi kavramağa başladı. Geceleri Tiirk milletinin hürriyete ve eski itiba­ rına kavuşması için neler yapmak lâzım geldiğini uzun uzun düşü­ nüyordu; bir müddet sonra fikir­ lerini ve ruhundaki isyan duygu­ larını açıklamaktan çekinmedi, bu yüzden Akademiyi bitirir bi­ tirmez tevkif edilerek Yıldızda muhakeme edildi, Suriyedeki jr- duya gönderildi; bu bir nevi sü_ rülmekti.

İtalyanlar Trablusgarp'a hü­ cum ettikleri zaman genç Mus­ tafa Kemal derhal oraya gitti, türlü yokluklar içinde vazifesini yaptı; Balkan faciasına çok üzül­ dü, Birinci Dünya Savaşı çıktığı zaman Türkiyenin Almanya ve Avusturya ile beraber harbe gir­ mesinin aleyhinde bulundu. O za­

Atatürk hem büyük bir asker, hem' yüksek bir diplomat, hem cesur bir

inkılâpçıydı. Kendisini tarihin meşhur adamlarına benzeten olursa kızardı.

Atatürk, Hazreti Muhammedin zekâsına, şefliğine, devlet kurmaktaki

büyük kudretine de hayrandı

.. — Yazan: Kadtircan Kaflı —

— —

man Sofyada ataşemiliterdi, cep­ hede vazife almak için İsrar etti, nihayet henüz lâftan ibaret olan on dokuzuncu tümen komutanlı­ ğına tayi noiundu Mustafa Ke­ mal kısa zamanda yoktan bir tü­ men yarattı.

1915 yılı Nisanının on ikinci günüydü, geceyi sabahtan ayıran dakikalarla birlikte Arıburnunda düşman zırhlılarının topları gür­ lüyor, hafif sisli yamaçlara yıl­ dırımlar yağıyordu.

Yarbay Mustafa Kemal, em­ rindeki kuvvetleri bütün gece yü­ rütmüş, o sırada on dakika din­ lenmeleri için geride bırakaraka kendisi bir kaç subayla hedefe doğru yoluna devam etmişti.

Bu sırada Conkbayırı’nın güne yindeki 261 râkımlı tepeden kıyı yı gözetleyen ve müdafaa emri al mış olan bir müfrezenin bayır» doğru koşarak kaçmakta olduğu­ nu gördü; Mustafa Kemal onla­ rın önüne geçti ve sert bir sesie sordu:

— Niçin kaçıyorsunuz? — Efendim... Düşman... — Nerede?

Askerlerden bir kaçı: — İşte!

Diyerek 261 rakımlı tepeyi gös­ terdiler.

Doğru söylüyorlardı: Düşman

o tepeye yaklaşmış, hiç bir enge­ le rastlamadan serbestçe ilerliyor­ du. Düşman, Mustafa Kemale kendi askerlerinden daha yakın, dı; oraya gelirlerse Türk kuvve» lerinin durumları pek fena olacak tı. O zaman henüz otuz dört ya­ şında olan genç ve kahraman Türk komutanı çekilen askerlere bağırdı:

— Düşmandan kaçılmaz! Onların tereddütleri ancak bir saniye sürdü; cevap

verdiler-— Cephanemiz kalmadı... — Cephaneniz yoksa süngünüz var. Ve hemen emretti: — Süngü tak!.,. İleri!... Mehmetçikler başlarında mü­ kemmel bir komutan bulunca ars lan kesildiler, emri hemen yerine getirdiler. Süngüler güneşin ilk 1- - şıklarında Çanakkale zaferinin ük kıvılcımlarını yaktılar. Mustafa Kemal en uygun noktaya ulaştık­ ları zaman onlara:

— Yere yat!...

Emrini verdi; yattılar. Düşman askerleri de bu beklenmeyen hâ­ dise üzerine karşılarına mühidı bir kuvvetin çıktığını sandılar, ye re yattılar ve ateşe başladılar.

Mustafa Kemal yanındaki su­ baylardan birine döndü:

— Çabuk geri git, piyade

ala-ymdan ve dağ bataryasından müm kün olduğu kadar asker «marş, marş!» la buraya gelsinler!

Mustafa Kemal orada tereddül ederek kendi kuvvetlerine on da­ kikalık bir zaman kazandırmasay dı düşman hâkim tepeleri tuta­ cak, Çanakkale istihkâmlarını ar­ kadan vuracak, İstanbul yolunu a- çacaktı.

Mustafa Kemal Çanakkale.le askerlerde omuz omuza çarpıştı; en tehlikeli yerlerde, bomba, gül­ le ve kurşun yağmuru altında on lartn önünden gitti; nihayet kesin zafer sağlandı.

Mustafa Kemal 1918 senesinde veliaht Vahdettinle beraber, Al- manyaya gitti; durumu yakından gördü, mağlûbiyetin mukadder ol dtığunu söylemekten çekinmedi. Onun bu tahminini hoş karşıla­ madılar; fakat çok geçmeden ha­ kikat olduğu anlaşıîdı.

Mustafa Kemal dokuzuncu or­ du müfettişi olarak Samsuna git­ mek üzere yola çıkmadan evvel Bâbıâliye uğradı, tereddüt içinde met duygularına sığınmaktan baş. bastı ve ilâve etti:

ka çare btılamıvan Osrrianlı vezir lerinden bir kaçı tarafından meı- divene kadar uğurlandı; bu sıra­ da genel durum ve tutulması ge­ reken hareket tarzı hakkında

ft-kirlerini sordular.

Mustafa Kemal Paşa bütün mu­ vaffakiyetlerin ilk şartı cesaret ol­ duğunu en iyi bilenlerdendi; onla­ ra şu cevabı verdi:

— Celâdet gösteriniz! Ve yürüyüp gitti.

Son Osmanlı Padişahı Vahdet­ tin son defa onu Yıldız Sara­ yının Boğaza, orada demirlemiş olan düşman gemilerine bakan kü çük bir odasında kabul etti.

Padişah ona dedi ki:

— Paşa, devletimize çok hizmet ettin; bunların hepsi artık bu ki­ taba geçmiştir. *

Elini Osmanlı tarihine koydiı, — Tarihe geçti.

Sonra sözlerini şöyle bitirdi: — Bunları unutunuz. Astl bun­ dan sonra yapacağınız hizmet şim diye kadar yaptıklarınızdan mü - him olacaktır. Paşa, isterseniz dev leti kurtarabilirsiniz!

Mustafa Kemal Paşa cevap ver­ di:

— Bu yolda elimden geleni ya­ pacağıma emin olmanızı rica e- derim. . . . .

Şııltan VafTdettin: — Muvaffak otunuz!

Diyerek ayağa kalktı. Ziyaret sona ermişti.

Sonra ayni Padişah onun idam hükmünü vermekten çekinmedi: zira hakikî kurtuluş yolunun han­ gisi olduğunu kavramaktan âcizdi; onun yanılması yüzünden çok kan döküldü, çok vakit kaybedildi.

Mustafa Kemal yeni bir tarih ve devlet yaratanların önderidir: ayni zamanda Türk milleti için ye ni bir devir açanların da başında bulundu. O hem büyük bir asker, hem yüksek bir diplomat, hem ce­ sur bir inkılâpçıydı; kendisini Na polvon, Yavuz, Fatih, Sezar, Va- şington gibi tarihin meşhur adam­ larına benzeten olursa kızardı.

1923 de Konyada Belediye Rei­ si bir nutkunda bazı Fransızca ke limeler söylemiş, «Fatih» yerine «Conquérant» demişti. Gazi Mus­

Atatürk’ün öliinıüııe hütiiıı diinya ağlamıştır. Yukarıda, Dolmabahçe Sarayındaki katafalkın bulunduğu sa-jj londau hıçkırıklar ve göz yaşları içinde çıkan halk vc gençlik

tafa Kemal Paşa buna çok sinir - leudi,^zy;ii£etten sonra yanındaki­ lere:

— Kendimi zor tuttum! Deyince içlerinden biri sordu: — Kelimenin Frenkçe oluşunu mı kızdınız yoksa manâsına mı?'

— İkisine de... Ben Fatih deği­ lim... Sadece milletimin kurtulu­ şuna çalışmış bir adamım.

Bununla beraber 1924 Martının üçüncü günü Büyük Millet M ec­ lisinde meşhur hilâfet nutkunu söylerken Osmanlı Padişahı Birin­ ci Selimden «Hazret-i Yavuz» di­ ye bahsetti. İslâm Peygamberi Hazreti Muhammedin zekâsına, şefliğine, devlet kurmaktaki bü - yük kudretine hayrandı.

Bif gün kendisini öldürmeğe te şebbiis edilmesi üzerine şöyle de­ di:

— Benim değersiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ebedî olarak yaşayacaktır.

Şair Ahmet Haşim onu şöyle tasvir etmişti:

«Gördüğüm fotoğraflara göre bira? şişman, biraz yorgun, biraz batları kalınlaşmış bir bedenle karşılaşacağımı sanırken, kapıdan bir ışık dalgası halinde gelen top­ lu bir kuvvet ve hayat kaynağı i- le birden gözlerim kamaştı: Be - bekleri en garip ve esrarlı maden­ lerden yapılma bir çift gözün, ma vi, sarı, yeşil ışıklarla aydınlattı ■ ğı asabi bir.çehre... Yüzde, alın­ da, ellerde bir sağlık ve bahaı rengi var... Düzgün taranmış, ek­ siksiz, sarı, genç saçlar... Bütün zenberekleri çelikten, ince, yumu­ şak, toplu, gerilmiş, taplaze bir uzviyet... Altı yüz senelik bir dev ri birdenbire ihtiyarlatan adamın çehresi, eski ilâhlarınki gibi, yıp - ranmış bir başın hiç bir izini taşı­ mıyor.»

Şair Faruk Nafiz Çamlıbel’in tasviri daha geniş bir çerçeve için dedir:

«Dersem yeri, bir böyle bahar inmedi yurda, Bir böyle güneş geçmedi dün­ ya üzerinden... Durdukça o, yer, gök, deniz el pençe durur da, Kalkınca bütün manzara oy­ nardı yerinden...» Atatürk hakikî demokrasiyi kur inak istiyordu; 1930 da Serbest Fırkaya yardım ediyordu, fakat bu Fırkanın lideri Fethi Okyar kâfi derecede kabiliyetli ve cesur bir adam değildi, muvaffak ola - madı.

Atatürk, Osmanlı İmparatorlu­ ğunun enkazı arasından yeni bir devlet yaratanların, bütün istiklâl ve inkılâp savaşı kahramanları - nın, bütün şehitlerin ve gazilerin, millet uğrunda her türlü fedakâr­ lıktan çekinmeyen bütün iyi va­ tandaşların kutlu bir timsalidir Bugünün hakikî demokrasi ve hür riyet havasında onu böyle görü • yoruz. Kadircan KAFLI

(2)

?0 KASEM 1951

Yeni Sabah

Sabife: 3

Vlchiıısky’ıılıı

Kahkahaları:

Ş ovyet Dışişleri Bakanı Vi- şinski Amerikanın Te batılı- ların yaptıkları müşterek uzlaşma ve gerginliği giderme tekliflerine karşı, bütün gece, kahkahalarla gül-i düğünü kürsüden söylemiş ve em-' peryalist dediği Amerika ve Ingi- liziere hücuma devam etmiştir. Rus murahhasının hâlâ propaganda dan ve Birleşmiş Milletler kürsüsü­ nü bu gaye ve maksatla kullanmak­ tan vazgeçmediği anlaşılıyor.

3 işinskinin nutku bir buçuk saat sürmüştür ve Hariciye Bakanı bu nutkun mühim bir kısmım, ajans haberlerine göre, irticalen yani yazı lı bir kâğıda bakmadan gelişi gü­ zel irad eylemiştir Ondan evvel Mister (Acheson) un da nutku iki saate yakın devam eylemiş -di. (Acheson) da nutkun bazı kısımla­ rını irticalen söylemiştir.

Vişinski, batıllıann tekliflerine karşı dört yeni teklif dermeyan ey­ lemiştir. Dünyada gerginliği gider­ mek için evvelâ; yabancı memleket­ lerde deniz, kara ve hava üsleri el­ de edilmekten vazgeçilmeli ve At­ lantik Paktı gibi tecavüzî bir anlaş­ ma ortadan kalkmalıdır. Saniyen: Koredeki askerler on güne kadar (38) inci arz dairesine çekilmeli ve üç aya kadar da bütün yabancı askerler Koreyi boşaltmalıdır. Bun-, dan sonra beş büyük devlet arasın- ] da, tabii komünistler bu Beşlere dahildir, bir sulh andlaşması aklc. dilmcli ve buna Birleşmiş Milletlere dahil olsun olmasın bütün devletler iştirake davet edilmelidir.

Mister Acheson ise Sovyetlerin «yi niyetlerini ve suih isteklerini be­ lirtmek için evvelâ Korede mütare­ ke aktini teshil etmelerini ve sonra i da Avusturya ve İtalya sulhlarında! anlayış göstermesini ve Doğu >Ie Batı Almanyanın birleştirilmesine yardım eylemesini dilemiş idi. A- merika Dışişleri Bakanı böylcce müsbet, yapıcı, vazih ve sarih mad­ delerde Moskovanm anlayış göster meşini arzu etmiş idi.

İRAN PETROLÜ İŞİ:

| ran petrol ihtilâfı garip bir * safhaya girmiştir. Paris rad­ yosunun verdiği haberlere göre Baş bakan Musaddik ile Amerika Hâri­ ciyesi Orta Şark mütehassısı Mis­ ter (Ghee) arasında, petrol ihtilâfı için bir hal şekli üzerinde mutaba­ kat hâsıl olmuştur. Buna nazaran İran hükümeti, İagüizlere on mil­ yon fon petrol verecek ve dört vıl zarfında, Abadan tasfiyehanelerine el koymanın bedelini böylece öde­ miş olacaktır. Tasfiyehaneleri İran­ lIlar işletecektir. Ecnebi yardıma :h tiyaç duymamaktadırlar. Bu teklif Amerika hariciyesincc, Pariste Mis­ ter (Acheson) a bildirilmiş bu zat da keyfiyetten şimdi Pariste bulu­ nan İngiliz Hariciye Nazırı (Eden) i haberdar etmiştir. Fakat Eden, V s. şingtonun kabul ett'ği bu hal şekli­ ni tasvip etmeğe temayül etmemiş ve bu mesele, İngiliz kabinesinde gö riişiiliirken. aleyhte mütalâa yürüte­ ceğini tasrih etmiştir.

Diğer taraftan Şah Hazretleri, Mu saddik'in daha uzun müddet mem­ leketten uzak kalmasını muvafık bulmadığından Başbakana yurda dönmesini tebl ğ eylemiştir.

İRAN VE ORTA DOĞU: I ranın Orta Doğu müdafaa- •* sına katılmıyacağı, dün. Falı randa Fatımî tarafından bildirilmiş­ tir. İran doğu ve batı blokları kar­ şısında tarafsız kalmak niyetindedir Fatımi, İranı İsviçreye benzeterek bu memleketin nasıl tarafsız kalı- ybrsa, İranın da, öyle yapacağını ifade etmiştir. Aynı zamanda İranın Snvvef Knraa ili- of uz vıldır

Dıiriiz-Mütareke

görüşmeleri

çıkmazda

Tokyo, 9 (Nafen) — Bu gün Bir­ leşmiş Milletler kuvvetleri başko­ mutanı General Ridgway Koreye gitmiş ve cepheyi teftiş ederek Bir­ leşmiş Milletler mütareke görüş­ meleri temsilcileri ile görüşmüştür.

Pan Mun Jon’da bu sabah üç saat devam eden bir mütareke toplantısı yapılmış fakat bundan evvelkiler gibi hiç bir netice alınmamıştır. Kore mütareke görüşmelerinin tam bir çıkmazda bulunduğu kaydedil­ mektedir.

Hong - Kong 9 (A.A.) — (Afp): Koredeki Türk kuvvetleri komuta nı Tümgeneral Tahsin Yazıcı’nm ye­ rine tâyin edilmiş olan Tuğgeneral Namık Aı-güç, beraberinde ' iki ir­ tibat subayı olduğu halde bu gün Hong - Kong’a gelmiştir. Yarın Tok yöya hareket edecektir.

—--- ---—

Notalar hakkın-

daki şayialar

(Baştarafı birincide) i sımıza aşağıdaki beyanatta bulun­ muştur:

«Sovyet Rusya büyük elçisi tara­ fından hükümetimize tevdi edilen ve Atlantik Paktına girmemizle il­ gili bulunan yazı dolayısile matbua­ tımızda hükümetin bu hususta umu mi efkârı tenvir etmediği iddiasın­ dan başlıyarak bir çok yanlış habeı- lerin çıktığı ve bilhassa bazı gaze­ telerde bu meselenin hükümete biı-, hüzün meselesi ittihaz edildiği tees-l şiirle görülmüştür.

Ehemmiyetli dış meselelere ve memleketin ve mevcudiyetimizin: müdafaasına ait haberlerin umumî' efkâra arzı zamanının takdirinde hü kûmetin mesuliyeti olduğunu unut­ mamak gerektir.

Milli emniyet ve istiklâlimize ve devletlerarası münasebetler saha­ sındaki hareket serbestimize taallûk eden siyasi bir teşebbüs karşısında hükümetimizin kendi görüşünü sa­ vunmakta ve menfaatlerimizin ica­ bını yerine getirmekte en büyük bir hassasiyetle hareket edeceğin­ den herkesin mutmain olduğunda şüphe yoktur. Hal böyle iken, Sov­ yet hükümetinin Atlantik Paktına karşı ötedenberi takınmış olduğu] tavrın bir şekli ifadesi olan ve hiç; bir yeni fikir ihtiva etmiyen ve ye­ ni bir teşebbüs mahiyetini taşımıyan ve hattâ beklenmekte bulunan no­ tası üzerine, tamamen meçhul men balardan çıkan bir takım yanlış ha­ berlerin muayyen maksatla ortaya i atılmadıkları kabul olunsa bile mera leketin yüksek menfaatlerine taal­ lûk eden meselelerde tamamiyle lâubali ve mübalâatsız bir telâkki­ ye delâlet ettikleri aşikârdır. Bu- Inun içindir ki bu tarz, haberleri vay ma hareketi karşısında istisnasız büj tün gazetelerimizden dikkat ve bas- j sasiyet beklemek lâzımdır.»

Amerikan hava Bakanının

Türkiyeye dair beyanatı

< B*»-.-t-» r* ı jnci sahifedeı geçen Şubat ayında gitmiştim. Türk tarihi ve bu memleketin stratejik durumu ile askeri kudreti hakkında malumatım vardı. Fakat Türkleri şahsen Adana. Ankara ve İstanbula yaptığım ziyaretler esnasında tanı - dım ve onların hürriyetleri için kafi surette çarpışmağa niyetli ol - maları beni hayran brraktı. Soğuk harbe maruz bırakılmış ilk memle - ket olan Türkiye, bütün Sovyet ar­ zularını şiddetle reddetmişti. Türk - ler haricî yardım olsun veya olma­ sın hürriyetleri için çarpışmağa az - metmişlerdir.»

ye müracaatına mülayim bir tavır takınmış, fakat Hariciye Bakanı mua rız bir eda kullanmıştr.

Şimdi batı ile işbirliği aleyhtar, larının galebe ettiği ve hükümetin çekilmeğe mahkûm olduğu anlaşı­ lıyor. Sokaklarda Mısır lehinde ve Türkiye aleyhinde hayli nümayişler yapılmıştır. Halep sokaklarında da Türk alevhtan mktpriUr

...-Mecliste basına

çıkarılan

A n k a ra 9 (T elefo n la) — B ir k a ç g ü n d e n b e ri g a z e te le ri işg a l e d e n ve a lâ k a lıla r ta r a fın d a n ü z e rin d e m e ra k la d u ru la n P a rlâ m e n to m u h a b irle ri­ n in M eclis G azin o su n a g ire m e m e le ri m e v z u u b u g ü n P a rlâ m e n to m u h a b ir­ le rin in M eclis B a şk a n lığ ın a y a p tık la r ı şifa h î m ü ra c a a tla , re sm i b i r v a z iy e t alm ış b u lu n m a k ta d ır. D e m o k ra t P a ti n in ik tid a ra g eld iğ i ilk g ü n d e n b e ri. P a rlâ m e n to m u h a b irle rin e M eclis g a ­ zin o su n a g irm e k v e M ille tv e k ille rile k o n u şm a k h a k k ı ta n ın m ış ik e n , b u se n e M eclis B a şk a n lık D iv a n ın ın a l­ d ığ ı k a r a r la b u h a k k a ld ırılm ış b u - lu n m a k ta d ır. M u h a b irle rin M eclisi ta k ip ve a k s e ttirm e v a z ife sin i fe v k a lâ ­ d e g ü ç le ş tire n b u k a r a r ın a lın m a s ın ­ d a b iz z a t M eclis B a şk a n ı R e fik K o r- a lta n ın âm il o ld u ğ u k a n a a ti, b u g ü n k ü z iy a re tte b ir k e r e d a h a te y id ed ilm iş b u lu n m a k ta d ır.

B u n a se b e p o la ra k d a M eclis B a ş­ k a n lığ ı se ç im le rin e ta k a d d ü m e d e n g ü n le rc e R e fik K o ra lta n m seçim ş a n ­ s ın ın âz* o ld u ğ u h a k k ın d a g a z e te le rd e ç ık a n y a z ıla r g ö ste rilm e k te d ir.

K o ra lta n ı b u g ü n k ü z iy a re tle rin d e d e r in b ir h a y a l s u k u tu n a u ğ ra y a n İs­ ta n b u l, A n k a ra , İz m ir, A d a n a g a zete- le rile A ja n s la rın , P a rlâ m e n to m u h a ­ b irle ri a ra la r ın d a to p la n a r a k b u m ev zu ile ilgili z iy a re ti a şa ğ ıd a k i şe k ild e g a z e te le rin e a k s e ttirm e ğ e lta r a r v e r - m is le rd ir:

» P a rlâ m e n to m u h a b irle rin in M eclis G azin o su n a k a b u l e d ilm e m e le ri h a k ­ k ın d a M eclis B a şk a n lık D iv a n ın ın a l­ d ığ ı k a r a r , g a z e te c ile r a ra sın d a o ld u ­ ğ u k a d a r, te ş riî h a y a tın h a k ik î m â - n a s ın ı k a v ra m ış b i r ço k M illetv ek ili

müşkülât

a ra sın d a d a te e s s ü rle k a rşıla n m ıştır. M eclis id a re c i ü y e le rin in v a z iy e ti te d - k ik e d e re k k a r a r ı ta d il v a a d le rin e ra ğ m e n k a r a r ın d e ğ iştirilm e m e si ü zeri ne P a rlâ m e n to m u h a b irle ri b u g ü n Re fik K o ra lta n ı m a k a m ın d a z iy a re t e t ­ tik te n so n ra , d e r in b ir h a y a l s u k u tu ; ile a y rılm ış la rd ır. P a rlâ m e n to m u lıa- b irle ri K o ra lta n ı z iy a re tle rin d e bu m esleğin e n e sk i v e en d e ğ e rli r ü k ü n le rin d e n b ir in in b u g ü n k ü fık ra s ın ı o-j k u y a r a k söze b a ş la m ış tır

B u fık ra d a s a lta n a t v e istib d a t M eclisi M e b u sa n la rm d a d a h i gazeteci; le rin d eğ il g azin o y a, k o rid o rla ra , hat-1 tâ E n c ü m e n o d a la rın a g ire b ild ik le ri

i

ve g ü n ü n siy a si m e v z u la rı h a k k ın d a d iled iğ i m a lû m a tı a la b ild ik le ri b e lir ­ tiliy o rd u . F ık ra n ın so n u n a k a d a r o- k u n m a s m a ta h a m m ü l g ö ste rem iy en K o ra lta n : «A nlaşıldı, a n la ş ıld ı...» d i ­ y e re k söze b a şla d ı v e p a rlâ m e n to m u h a b irle rile lâ a lc tta y in m eclis z iy a re t­ ç ile ri v e d in le y ic ile ri a ra sın d a bir! f a rk b u lu n m a d ığ ın ı ifa d e e d e re k , bu; k a r a r ın M eclisin in z ib a tı b a k ım ın d a n : a lın d ığ ın ı sö y led i, m ille tv e k ille rin in'

g azin o d a o lsu n , ra h a tç a k o n u şa b ilm e -j le rin i te m in g a y e sin in de b u k a r a r ın j a lın m a sın d a â m il o ld u ğ u n u ilâv e e tti.

P a rlâ m e n to m u h a b irle rin in k e n d isi | n i ik n a ed ici d e lille r g ö ste re re k b u. h a k lı ta le p le rin i m ü d a fa a y o lu n d ak i: g a y re tle rin e ra ğ m e n K o ra lta n ın k a - n a a tin d e b ir d e ğ işik lik o lm ad ığ ı t e ­ e s sü rle g ö rü ld ü .

K o ra lta n , g a z e te c ile r sö z le rin i b t - tirm e d e n : «Başka b ir a rz u n u z v a r mı?» d ij-e re k a y a ğ a k a lk tı ve bıi k a ­ r a r ın d eğ işm iy ec eğ in e d a ir b ir ed a ile g a z e te c ile ri u ğ u rlad ı.»

Ata'yı

kaybedişimiziin

yıldönümü

(Baştarafı birincide) pur ve diğer vasıtalar düdükler çal mak suretiyle iştirak edeceklerdir.

İhtiram sükûtunu müteakip şehrin muhtelif yerlerinde anma töreni ter tip olunan salonlarda hatipler, Ata- türkün hayatını anlatacaklar, eser­ leri ve inkılâpları hakkında konuş-j malar yapacaklardır.

Bu gün bütün resmî dairelerin1 bayrakları yarıya kadar çekilecek­ tir. Ayrıca bütün eğlence yerleri,] sinemalar ve içkili gazinolar kapalı] olacaktır. Yalnız bazı sinemalar A- tatürkün hayatına ait filmler göste-] receklerdir. Radyoda bu gün müzik] neşriyatı tatil edilmiştir. Yalnız rad; yo, Atatürkün kendi sesleriyle alın -1 mış nutuklarını yayınlayacaktır.

Üniversitedeki toplantı Üniversitede hazırlanan anma me­ rasiminde Rektör Kâzım İsmail Gürkan, Profesör Lûtfi Berkan ve gençlerden bazıları konuşma yapa­ caklardır. Merasimi müteakip Gül- hane Parkına gidilecek. Atatürk heykeline bir çelenk konulacaktır.

C.H.P. il idare kurulu, bu gün Beyazıt Marmara Gazinosunda ya­ pacağı bir toplantı ile Atatürkiin a - ! ziz hâtırasını anacaktır. Bu törende Ata’nın yakın arkadaşları konuşa­ caklar ve İnöııünün beyannamesi okunacaktır. Bilâhare, Gülhane Par] kına gidilerek Atatürk heykeline çe] lenk konulacaktır.

Atlas Sinemasındaki anma töreni

Öğleden sonra Millî Türk Talebe Birliği tarafından Atlas sinemasında] hazırlanan törene saat 15 de başlana çaktır. Bu toplantıda Hikmet Bayın-, Behçet Kemal Çağlar, Yaşar Nabi: Nayır ve Birlik üyeleri konuşacak­ lardır, Konuşmalardan önce, Cum­ hurbaşkanı Celâl Bayar, C.H.P. ve Millet Partisi başkanlar! tarafın­ dan gönderilen mesajlar okunacak­ tır. Bu tören radyo ile de yayınla­ nacaktır.

Millî Türk Talebe Birliği, ayrıca bir beyanname yayınlamıştır.

Ankara. 9 (Telefonla) — Atatür­ kün ölümünün on üçüncü yıldönü­ mü münasebetiyle yarın sabah şeh­ rimizin muhtelif yerlerinde anma törenleri yapılacaktır. İlk defa ola­ rak ordu da, Orduevinde tertip et­ tiği bir törenle Ata’yı anma töreni-] ne katılacaktır.

11 Yaşındaki

damadı ziyaret

(Baştarafı birincide) tu r a n S att A k g ü n a d lı b ir k a d ın 11 y a s la rın d a k i oğlu H ü s rv im

İngiltere, Ame-

rikadan İktisadî

yardım istedi

(Baştarafı birincide) ni söylemiş, esasen vesikayla satın alman ve kıt olan gıda maddelerin- i den kesintiler olabileceğini bildir­ miştir.

İşçi Partisi iktidarında taşe Bakan lığı yapan Webb, tütün ve film itha­ lâtına dokunulmadan, gıda maddele rinden kesinti yapılmasını şiddetle tekzip etmiştir.

Muhafazakârların Avam Kamarasın­ daki ekseriyeti 16 ya indi Bamsley (İngiltere), 9 (AP) — 25 Ekim tarihinde yapılmış olan İngiliz; genel seçimlerinin son neticesi de dün akşam alınmıştır. Bu son me­ busluğu İşçi Partisi kazanmış ve böylelikle Muhafazakârların, Avam Kamarasındaki ekseriyetleri 16 kişi- ; ye inmiştir.

Ç o rçil: « A m erik ad an a lâ k a İstem ek h a k k ım ız d ır» d iy o r

L o n d ra 9 a .a . (R e u te r) — İngiliz! B a şb ak an ı C h u rc h ill, b u ak şam v e r diği b i r d e m e ç te İn g ilte re n in B irle -| şik A m e rik a y a «başlıca ato m (isle ri­ n i te m in e tm e sile te h lik e le r» y ü klen] d iğ in i b ild irm iş tir.

B e le d iy e s a ra y ın d a v e rile n hususi! b ir z iy a fe tte b ir k o n u şm a y a p a n Baş! b a k a n , d e m iş tir k i: « B in ae n aley h biz, S o v y et dü şm an -] lığ ın ın k a rşıs ın d a ilk h a tta b u lu n - m aktayız» « B undan d o la y ı k e n d i gö rü şü m ü z: için A m e rik a lıla r ta r a fın d a n en b ü -| y ü k a lâ k a y ı iste m e k h a k k ın ı b e k le ­ m em iz v a r d ır. B u n u n b iz d e n esirg en , m iy cceğ ln e d e em inim .»

Bir Amerikan

filosu geliyor

(Baştarafı birincide) Kenneth D. Bailey, Johnston, Turp- ınam, Haynsworth muhripleri ve Chukawan akaryakıt gemisi 20 Ka­ sım Salı günü limanımızı' ziyaret edeceklerdir.

Altıncı filo komutanı Visamiral M. B. Gardner ve ikinci uçak filo­ su komutanı Tümamiral A. N. Tride komutasında bulunan filo, saat 8 de başta Desmoines sancak gemisi ol - duğu halde limana girerken Selimi- yenin bir buçuk mil açığında 21 a- tım topla şehri selâmlıyacak ve Se- limiyeden aynı atım topla mukabe­ le edilecektir.

Saat 9 da Amerika Başkonsolosu Elbert Mathews, müteakiben Istan - bul Deniz Komutanı 'Tuğamiral Ta- cettin Talayman Desmoines ağır kruvazörüne giderek misafir filo ko­ mutam Visamiral Gardner'i ziyaret edeceklerdir.

m

SABAH SABAH

Ağzıma düş!

A

dalet Sarayı yapılırken Arkeoloji Müzesi müdürü başta olmak üzere ihtisas a- damlan çığlığı basmışlardı: Koskoca bir tarihî eserler hâ­ zinesi mahvediliyor! Şimdi, hü­ kümetin yerinde bir kanunile teşekkül eden âbideleri koru­ ma yüksek kurulu hâdiseye el koymuş.

Bazı kimseler verilecek ka­ rarı heyecanla bekliyor. Bu li­ rada, inşaatın durdurulması ihtimalini düşünenler, şimdiye kadar harcanan para ve eme­ ğin ne olacağını soruyorlar. Halbuki, daha ilk kazma vu­ rulduğu zamandan başlıyarak, inşaat sahasının altından a- sırlık eserler fışkırdı. Bu sua­ li soran zihniyet, bizdeki ta­ rihî eserler anlayışını ortaya

koyuyor.

Sanki, tarihî eserler yerin altında sıkılıp nefes almak için kendiliklerinden toprağın üstüne çıkacaklar.

•k •k

Kış devresi Yedek Subay namzetleri, düıı gece 21.40 da hususi bir trenle şehrimizden Ankaraya gitmişlerdir. Resimde', namzetlerden bir gıyp görülüyor

İnönünün mesajı

(Baştarafı birincide) rımızı söylemek için Millî Türk Ta­ lebe Birliği bizleri toplamıştır. Te - şebbüsün asil mahiyetini kaydederek söze başlıyacağım.

Bir Avrupa tarihi Türklerin Avı-u padan çıkarılması için 1444 de bir. ve 477 yıl sonra da diğer bir fırsa - tın çıktığını. Avrupanın iç nifakları yüzünden her iki fırsatın da kaçırıl­ dığını yazar. Tarihçiye göre ilk fır- 1

sat Macar komutanı Hünyadinin Os­ manlIları yendikten sonra takip et - miyeıek mütareke yapması ile kaçı­ rılmıştır. Bundan 477 yıl sonrası ise 1921 e yani Milli Mücadele muhare­ belerine rast gelir. Amaç ta Türkleri yalnız Avrupadan değil her yerden çıkarmaktı. Şüphe yoktu ki devlet için eski tehlike 1920-22 tehlikesi ya nında küçük nisbette kalır. Demek ki Atatürk’ü tarih önünde o zama­ na kadar rastladığımız en büyük tehlikeden Türk vatanının kurtulu - şunu takip, sevk ve idare etmiş o- lan büyük Türk komutanı ve dev - let adamı olarak görüyoruz.

1920 tehlikesi 1444 gibi bir kış mev simi ile bir bahar arasına sığmamış- tır. Dünyanın galip devletleri ile ye niden dört senelik bir savaş netice-, sinde yok edilmiştir.

Milli mücadelenin başkomutanı o- larak Atatürk’e ne kadar engin borçlu olduğumuzu tasavvur edebi - liriz.

Yalnız askeri konularda değil, as­ kerî gayretlerin siyasi ve ahdi alan da semerelerini azamî derecede te­ min etmekte de milli mücadele siya setinin başlıca sevk ve idarecisi o la -. rak Atatürk'e borcumuz büyüktür, j Tehlikeden memleketi kurtarmak; devrinden sonra, yeni Türk devlet, ve cemiyetini kurma işi de tarih i-j çinde misalsiz bir eserdir. Bu kuru­ luş çok engellerin yenilmesi ile mümkün olmuş ve bugüne kadar da yeni cemiyetin temelleri saldırışa uğ ramaktan kurtulamamıştır.

Büyük tehlikeden kurtuluş ile ye­ ni cemiyetin kuruluşunu, farklı is - tikamette fakat ayni ölçüde değerli! tutmamız lâzım geldiği inanındayım. ■

Aziz Atatürk’e minnettarlığımızı! sevgi ile, anlayış ile ve vazife hisle-i ri ile anıyoruz.

İzmirdc Gü/clyalıda ehliyetsiz bir şofüriiiin kullandığı 114 sayılı taksi nin, tramvay arabasile çarpıştıktan sonraki hali

Devlet Tiyatrosu yeni rejisörünün, diiıı Ankara Garında karşılanışı Atatürk eserlerini korumağı vazi­

fe bilen fikir adamlarımıza, muhtar Üniversitemize, talebemiz teşkilâtına güven ve ümitle bakıyorum.»

Halim Alyot

vazifesine dün

başladı

(Baştarafı birincide)

i

ay izin verilen Basın ve Y a a - Turizim Genel Müdürü dok r Halim A lyot, bugün vazifesi

başlam ıştır.

Mısır, ordusunu, Türkiye

emrine vermek istemiyor

!(apajjq«s ioujı tjervjSea)

irap blokunun nüfuzlu bir devlet i adamı, Irak Başbakanı Nuri Essaid, ! Mısırı Orta Doğu müdafaasına dair Dört devlet plânı hakkmdaki kara­ rını değiştirmesi için iknaa çalışmak tadır. Bilindiği gibi Dört batılı dev- I let, Amerika, İngiltere, Türkiye ve .Fransa geçenlerde Mısırı, Orta

Do-Atı m ü d a fa a IrA rvm lü n lıS ı r m ifa c fltitfp r

lık teşkilâtının en önemli ve hayatî faktörlerinden biri Süveyş Kanılı­ nın kontrolüdür.

Arap memleketlerine vc İsrailc verilen notalar

Telaviv, 9 (AP) — Özel fakat ina­ nılır bir kaynaktan bugün öğrenil­ diğine göre. Tclaviv’deki İngiliz-A---m— Türk ve Fransız

diploma-Satıhları tatmin

etmedi

( b a ş t a r a f ı 1 İnci salıifede) to p la n a n ü ç b ü y tik d e v le t D ışişleri B a k a n la rı, İngiliz D ışişleri B a k an ı E- d e n ’in, p a z a rte s i g ü n ü y a p ıla c a k ci­ lan g en el a s a m b le m ü z a k e re le rin d e . B a tık la rın ilk re s m î c e v a b ın ı v e rm e sini k a r a r a ltın a a lm ış la rd ır

D ışişleri B a k a n la rı, a y n ı zam an d a, R om ada 24 K asım d a to p la n a c a k olan A tla n tik P a k tı iç tim a in in g e c ik tiril­ m esin i is te y e n A v ru p a ta le b in i te tk ik e d e c e k le rd ir.

B irle şik A m e rik a , İn g ilte re v e F r a n ­ sa. ö n ü m ü z d e k i h a f ta b a ş la rın d a siya si k o m ite y e a rz e d ilm e k ü z ere

-;

Referanslar

Benzer Belgeler

Cumhuriyet idaresiyle yönetim, Fransız îhtilali ’ nden sonra Avrupa'da ortaya çıkmış ve sadece Fransa'da değil Avrupa'nın diğer pek çok dev ­ letinde bizden çok

Genel merkezi İstanbul’da olmak üzere doğuda Erzu- rum ve Elazığ’da Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti kurulmuştu. Trabzon’da Muhafaza-i Hukuk adında

Stratejik planın temel yapısı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından önerilen format temelinde, okulumuz Stratejik Planlama Üst Kurulu, eğitimin üç temel bölümü

Eğitime erişim, öğrencinin eğitim faaliyetine erişmesi ve tamamlamasına ilişkin süreçleri; Eğitimde kalite, öğrencinin akademik başarısı, sosyal ve

Birinci Dünya Savaşı’ndan çıkan korkunç bilanço, kumandanlar da dâhil olmak üzere milleti ve seçkinleri elbette temkinli olmaya sevk etti. Ama Mustafa Kemal

Engeliler merkezi Çevresinde Çim bicimi sulanması ve cevre düzenlemesi faliyetlerinde bulunuldu. Seramızdaki Biberiye bitkilerinden aldığımız çelikleri toprakla buluĢturduk

a) Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla her türlü faaliyet ve girişimde bulunmak. b) Kanunların belediyeye verdiği

Arapçılığa, Akıl-Dışılığa, Hıristiyanlaşmaya Karşı Çıktığım İçin, Beni Dine Karşı Gösterdiler 18- İslam imanı adı altında Arapçılığa, akıl-dışılığa kulluk