• Sonuç bulunamadı

BOLU İLİ MUDURNU İLÇESİNDE BULUNAN HESAP İŞİ İŞLEMELER

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "BOLU İLİ MUDURNU İLÇESİNDE BULUNAN HESAP İŞİ İŞLEMELER"

Copied!
226
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSİTÜTÜSÜ

EL SANATLARI EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

NAKIġ EĞĠTĠMĠ BĠLĠM DALI

BOLU İLİ MUDURNU İLÇESİNDE BULUNAN HESAP İŞİ İŞLEMELER

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan

Havva DALLI ATABEY

Ankara Ağustos, 2010

(2)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSİTÜTÜSÜ

EL SANATLARI EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

NAKIġ EĞĠTĠMĠ BĠLĠM DALI

BOLU İLİ MUDURNU İLÇESİNDE BULUNAN HESAP İŞİ İŞLEMELER

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Havva DALLI ATABEY

DanıĢman: Yrd. Doç. Dr. Fatma YETĠM

Ankara Ağustos, 2010

(3)

JÜRĠ ÜYELERĠNĠN ĠMZA SAYFASI

Havva Dallı Atabey’in “Bolu Ġli Mudurnu Ġlçesinde Bulunan Hesap ĠĢi ĠĢlemeler” baĢlıklı tezi 31.08.2010 tarihinde, jürimiz tarafından El Sanatları Eğitimi Ana Bilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiĢtir.

Adı Soyadı Ġmza BaĢkan: ………

Üye (Tez DanıĢmanı): ………. Üye: ………. Üye: ………. Üye: ...

(4)

iv

El sanatları, ait olduğu toplumun kültürünü, gelenek, göreneklerini yansıtan ve gelecek kuşaklara aktaran önemli belgelerdendir.

Kültürümüzde çok önemli yere sahip olan el sanatlarının gerektiği gibi tanınmaması, bu değerlerimizin yok olmasına sebep olmaktadır.

Bolu ili Mudurnu ilçesinde bulunan el sanatları ürünlerinin her biri, keşfedilmeyi bekleyen hazine değerindedir.

Bolu ili Mudurnu ilçesinde yapılan bu araştırma, gizli kalan işlemelerini tespit etmek, geleneksel Türk işlemelerinin teknik, gereç, renk, motif, komposizyon özelliklerini gelecek kuşaklara aktarılması amacıyla yapılmıştır.

Araştırmamı yaparken yardımlarını esirgemeyen danışman hocam Yrd. Doç. Dr. Fatma YETİM’e, Mudurnu ilçesinin yöre halkına, Mudurnu Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü’ne, Mudurnu Sanat Evi’ne, işlemelerin araştırılıp incelenmesine izin veren Sayın Mukadder Kazan’a ve maddi manevi desteğini hiç eksik etmeyen aileme minnet ve şükranlarımı sunarım.

Havva DALLI ATABEY Ankara, 2010

(5)

v

ÖZET

BOLU İLİ MUDURNU İLÇESİNDE BULUNAN HESAP İŞİ İŞLEMELER ATABEY DALLI, Havva

Yüksek Lisans, Nakış Eğitimi Bilim Dalı Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Fatma YETİM

Mayıs-2010, 213 sayfa

Araştırmanın amacı; Bolu ili Mudurnu ilçesinde bulunan hesap işi işlemeli ürünlerin,teknik, gereç, renk, motif, kompozisyon özellikleri ve kenar temizleme tekniklerini incelemektir.

Araştırmanın evrenini Bolu ili Mudurnu ilçesinde bulunan hesap işi işlemeli ürünler oluşturmaktadır. Bolu ili Mudurnu ilçesinde bulunan hesap işi işlemeli ürünlerden ulaşılabilen 46 adet hesap işi işlemeli ürün örneklem olarak seçilmiştir. Bolu ili Mudurnu ilçesi ile ilgili literatür araştırması yapılmıştır. Kaynak kişilerden elde edilen ürünlerin genel ve detay fotoğrafları çekilerek ve ürünler bizzat incelenerek bilgi formları doldurulmuştur. İnceleme sonuçları bulgular bölümünde teknik, gereç, renk, motif, kompozisyon özellikleri tablolar halinde sunulmuştur.

Araştırmada Bolu ili Mudurnu ilçesinde hesap işi işlemeli ürünlerde tür olarak en çok peşkir olduğu, ürünlerin tamamında düz ve verev hesap iğnesi tekniği kullanıldığı, elde bastırarak kenar temizlemesi yapıldığı, ipliklerde en çok yassı tel, pamuk iplik kullanıldığı, renklerde ise yeşil rengin ilk sırada yer aldığı belirlenmiştir. Kırmızı, turuncu, pembe, siyah ve mavi renkler genellikle uygulanmıştır. Ürünlerin çoğunda bitkisel ve nesneli bezeme kullanıldığı, en çok bağlantılı sıralamalı kompozisyon uygulandığı görülmüştür.

(6)

vi

ABSTRACT

BOLU STATES MUDURNU DISTRICT COUNT HANDWORKS

ATABEY DALLI, Havva

Post Graduate Study, the Training Branch of Embroidery Supervisor: Assistant Prof.Dr.. Fatma Yetim

May-2010, 213 page

Researchs purpose is to examine the techiniques products, their sizes, fibers colors, compositions, properties, and side-cleaninf techniques of counting handworks of Bolu’s Mudurnu district.

Researchs cosmos is formed from Bolu states Mudurnu district's counted-handworks. Fourty-Six different counted-handwork examples were chosen from Mudurnu district. Literature research has been made for Bolu Mudurnu district. Products that are gathered from local people were fotographed generally and detailed, also products were studied and inquiry forms were filled. Inspection results were displayed in findings part technically, appliance, color, size, design and composition feature as tables.

Research shows that from counted handworks, the favorite one is peşkir. All products were done via straight and cross counting needle technique. Hand-press was used inorder to clean the edges of product. Green were used colors. After red, orange, pink, black and blue follows in terms of consistence. In most of the products, herbal adorns were used. Mainly closed ordered compositions were applied. Litrature sweept for collecting data about the topic, and data sheets were prepared.

(7)

vii

İÇİNDEKİLER

JURİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI ... iii

ÖN SÖZ ... iv ÖZET ... v ABSTRACT ... vi TABLOLAR LİSTESİ ... ix ŞEKİLLER LİSTESİ ... x 1. GİRİŞ ... 1 1.1. Problem ... 1 1.2. Araştırmanın Amacı ... 4 1.3. Araştırmanın Önemi ... 5 1.4. Varsayımlar ... 5 1.5. Sınırlılıklar ... 5 1.6. Tanımlar ... 6

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR... 7

2.1. Kavramsal Çerçeve ... 7

2.1.1. Bolu İli Hakkında Genel Bilgi ... 7

2.1.2. Mudurnu İlçesi Hakkında Genel Bilgi ... 9

2.1.2.1. Mudurnu İlçesinin Tarihçesi ... 9

2.1.2.2. Coğrafi Yapısı ... 10

2.1.2.3. Turizm ... 11

2.1.2.3.1. Doğal Güzellikler ve Mesire Yerleri ... 12

2.1.2.3.2. Tarihi Eserler ... 12 2.1.2.4. Kültür ... 13 2.1.2.4.1. Folklor ... 13 2.1.2.4.2. Evlenme ... 13 2.1.2.4.3. Yemekler ... 15 2.1.2.4.4. El sanatları ... 17

2.1.3. El Sanatları ve İşleme Sanatı Hakkında Genel Bilgi ... 18

2.1.4. Türk İşleme Sanatının Tarihçesi Hakkında Genel Bilgi ... 20

2.1.4.1. Hun İmparatorluğu Dönemi ... 21

2.1.4.2. Göktürk İmparatorluğu Dönemi... 22

2.1.4.3. Akhunlar İmparatoruğu Dönemi ... 22

2.1.4.4. Uygur Devleti Dönemi ... 23

2.1.4.5. Anadolu Selçuklular Dönemi ... 24

2.1.4.6. Anadolu Beylikler Dönemi ... 24

2.1.4.7. Osmanlı imparatorluğu Dönemi... 25

2.1.5. Hesap İşi ... 29

2.1.5.1. Hesap İşi Desen ve Desen Özellikleri ... 30

2.1.5.2. Hesap İşi Uygulama Alanları ... 30

2.1.5.3. Hesap İşi Tekniğinde Kullanılan Desen Geçirme Teknikleri ... 30

2.1.5.4. Hesap İşinde Kullanılan Kenar TemizlemeTeknikleri... 31

2.1.5.5. Hesap İşi Yapılırken Dikkat Edilecek Teknik Esaslar ... 30

2.1.5.6. Hesap İşi İğne Teknikleri ... 31

(8)

viii 2.1.5.6.7. Hasır İğne ... 33 2.1.5.6.8. Kesme Ajur ... 34 2.1.5.6.9. Mürver ... 33 2.1.5.6.10. Muşabak ... 34 2.1.5.6.11. Sarma ... 34 2.1.5.6.12. Gözeme ... 34 2.1.5.6.13. Susma ... 35

2.1.6. Hesap İşi İğne Tekniklerinin İşlem Basamakları ... 36

2.2. İlgili Araştırmalar ... 57 3. YÖNTEM ... 59 3.1. Araştırmanın Modeli ... 59 3.2. Evren ve Örneklem ... 59 3.3. Verilerin Toplanması ... 59 3.4. Verilerin Analizi ... 60 4. BULGULAR ve YORUM ... 61

4.1. Hesap İşi İşlemeli Ürünlere Ait Bilgi Formları ... 62

4.2. Hesap İşi İşlemeli Ürünlerin Özellikleri ... 200

4.2.1. İşlemelerde Kullanılan Hesap İşi Teknikleri ... 200

4.2.2. İşlemeli Ürünlerin Dokuma, İşleme ve Kenar Temizlemelerinde Kullanılan Gereçler ... 201

4.2.3. İşlemelerde Kullanılan İplik Renkleri ... 203

4.2.4. İşlemelerde Kullanılan Motif Özellikleri ... 204

4.2.5. İşlemelerde Kullanılan Kenar Temizleme Teknikleri………..206

4.2.6. İşlemelerde Kullanılan Komposizyon Özellikleri ... 207

5. SONUÇ ve ÖNERİLER ... 208

5.1. Sonuç ... 208

5.2. Öneriler ... 209

(9)

ix

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo No Sayfa No

Tablo 1. İşlemelerde Kullanılan Hesap İşi Teknikleri ... 200

Tablo 2. Dokumalarda Kullanılan Gereçler ... 201

Tablo 3. İşlemelerde Kullanılan Gereçler ... 201

Tablo 4. Kenar Temizlemelerinde Kullanılan Gereçler ... 202

Tablo 5. İşlemelerde Kullanılan İplik Renkleri ... 203

Tablo 6. İşlemelerde Kullanılan Ana Motif Özellikleri ... 204

Tablo 7. İşlemelerde Kullanılan Kenar Suyu Motif Özellikleri ... 205

Tablo 8. İşlemelerde Kullanılan Kenar Temizleme Teknikleri ... 206

Tablo 9. İşlemelerde Kullanılan Ana Motif Komposizyon Özellikleri ... 207

(10)

x Şekil No Sayfa No Şekil No.1 ... 7 Şekil No.2 ... 16 Şekil No.3 ... 36 Şekil No.4 … ... 36 Şekil No.5 ... 37 Şekil No.6 ... 37 Şekil No.7 ... 38 Şekil No.8 ... 39 Şekil No.9 ... 39 Şekil No.10 … ... 40 Şekil No.11 ... 40 Şekil No.12 ... 41 Şekil No.13 ... 42 Şekil No.14 … ... 43 Şekil No.15 ... 43 Şekil No.16 ... 44 Şekil No.17 ... 45 Şekil No.18 ... 45 Şekil No.19 ... 46 Şekil No.20 … ... 46 Şekil No.21 ... 47 Şekil No.22 ... 47 Şekil No.23 ... 48 Şekil No.24 … ... 48 Şekil No.25 ... 49 Şekil No.26 ... 50

(11)

xi Şekil No.29 ... 53 Şekil No 30 … ... 54 Şekil No.31 ... 54 Şekil No.32 ... 55 Şekil No.33 ... 56 Şekil No.34 … ... 62 Şekil No.35 ... 64 Şekil No.36 ... 65 Şekil No.37 ... 67 Şekil No.38 ... 68 Şekil No.39 ... 70 Şekil No.40 ... 71 Şekil No.41 ... 73 Şekil No.42 … ... 74 Şekil No.43 ... 76 Şekil No.44 ... 77 Şekil No.45 ... 79 Şekil No.46 ... 80 Şekil No.47 ... 82 Şekil No.48 … ... 83 Şekil No.49 ... 85 Şekil No.50 ... 86 Şekil No.51 ... 88 Şekil No.52 … ... 89 Şekil No.53 ... 91 Şekil No.54 ... 92 Şekil No.55 ... 94 Şekil No.56 ... 95 Şekil No.57 ... 97 Şekil No.58 … ... 98 Şekil No.59 ... 100

(12)

xii Şekil No.63 ... 106 Şekil No.64 ... 107 Şekil No.65 ... 109 Şekil No.66 ... 110 Şekil No.67 ... 112 Şekil No 68 … ... 113 Şekil No.69 ... 115 Şekil No.70 ... 116 Şekil No.71 ... 118 Şekil No.72 … ... 119 Şekil No.73 ... 121 Şekil No.74 ... 122 Şekil No.75 ... 124 Şekil No.76 ... 125 Şekil No.77 ... 127 Şekil No.78 … ... 128 Şekil No.79 ... 130 Şekil No.80 … ... 131 Şekil No.81 ... 132 Şekil No.82 ... 134 Şekil No.83 ... 135 Şekil No.84 … ... 136 Şekil No.85 ... 138 Şekil No.86 ... 140 Şekil No.87 ... 141 Şekil No.88 ... 144 Şekil No.89 ... 145 Şekil No.90 ... 147 Şekil No.91 ... 148 Şekil No.92 … ... 150

(13)

xiii Şekil No.95 ... 154 Şekil No.96 ... 156 Şekil No.97 ... 157 Şekil No 98 … ... 159 Şekil No.99 ... 160 Şekil No.100 ... 162 Şekil No.101 ... 163 Şekil No.102 … ... 165 Şekil No.103 ... 166 Şekil No.104 ... 168 Şekil No.105 ... 169 Şekil No.106 ... 171 Şekil No.107 ... 172 Şekil No.108 … ... 174 Şekil No.109 ... 175 Şekil No.110 ... 177 Şekil No.111 ... 178 Şekil No.112 … ... 180 Şekil No.113 ... 181 Şekil No.114 ... 183 Şekil No.115 ... 184 Şekil No.116 ... 186 Şekil No.117 ... 187 Şekil No 118 … ... 189 Şekil No.119 ... 190 Şekil No.120 ... 192 Şekil No.121 ... 193 Şekil No.122 … ... 195 Şekil No.123 ... 196 Şekil No.124 ... 198 Şekil No.125 ... 199

(14)

1. GİRİŞ

Bu bölümde, araştırmaya yönelik problem, araştırmanın amacı, alt amaçlar, araştırmanın önemi, varsayımlar, sınırlılıklar ve tanımlar yer almaktadır.

1.1. Problem

“Sanat, düşüncelerin, amaçların, duyguların, durumların ya da olayların, beceri ve düş gücü kullanılarak anlatılmasına ya da başkalarına iletilmesine yönelik yaratıcı insan etkinliğidir” (Alpaslan, 2003: 1).

Sanat insanın kendini anlatma, kendi dışındaki dünya ile iletişim kurma ve etkileme gibi dürtülerle ortaya çıkan bir olgudur. Sanatın en önemli dallarından birisi de el sanatlarıdır.

El sanatları; kişilerin bilgi ve becerisine dayanan, geleneksel özellikleri olan, ekonomik değerler taşıyan ya da küçük çaplı işletmelerle gerçekleştirilen üretim şeklidir. El sanatı ister kişisel gereksinim, ister pazara yönelik amaçlı olsun, bu üretimin ortak özelliği yapım tekniklerinin ve ortaya çıkan ürünlerin öznel ve sanat değeri taşımasıdır (Öztürk, 2003: 14).

Başlangıçta insanların örtünmek, beslenmek ve çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak üzere basit araç yapımıyla başlayan el sanatları daha sonra süslenmek, yaşadıkları mekânı süslemek ve artan ihtiyaçları karşılamak üzere gelişmiştir.

El sanatları Anadolu’da binlerce yıllık tarihinden gelen çeşitli uygarlıklar, kültür mirası ve kendi öz değerleri ile birleşerek zengin el sanatları çeşitleri oluşmuştur.

Giyecek, aksesuar ve dekorasyonda kullanacak eşyaları bezemek arzusuyla yapılan işleme süsleme sanatlarının en eskilerindendir. İnsanların beğenme içgüdüsü ile giydiği ve kullandığı eşyaları süsleme isteği işlemenin başlamasına neden olmuştur.

(15)

İşleme, değişik özellikteki dokumalar, keçe, deri v.b üzerine; elde veya makinede, iğne ya da tığla; ipek, yün, keten, pamuk, metal v.b iplikler kullanılarak, çeşitli iğneler ve uygulama biçimleri aracılığıyla yapılan bezemelere denir (Barışta, 1999: 4).

İşlemenin ilk kez ne zaman ve nerede ortaya çıktığı bilinmemesine rağmen çok eski çağlardan beri yapıldığı, günümüze ulaşan örneklerden anlaşılmaktadır.

Orta Asya’da Türk işleme sanatının ilk örnekleri Hun, Göktürk ve Uygurlar zamanında yapılmıştır. Çeşitli kazılardaki buluntular, Türklerin günlük hayatlarında kullandıkları eşyalarını hayvan figürleriyle süslediklerini göstermiştir. Pazırık, Noin Ula ve diğer kurganlardan eğer örtüleri v.b çıkarılmıştır (Barışta, 1995: 1-9).

“Yapılan araştırmalardan anlaşıldığına göre, bugün uygulanmakta olan işlemelerimizin kökeni Orta Asya’ya dayanmaktadır. 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya gelen Türkler bu sanat ve uygarlık kültürlerini de beraberlerinde getirmişlerdir. Türkler burada karşılaştıkları örnekleri ve yöntemleri kendi anlayışlarıyla bağdaştırmışlardır” (Tuğtaş, 1994: 56).

Göçebe hayatı sürdüren Türk topluluklarının Selçuklular döneminde yerleşik hayata geçtikleri ve 11. yüzyılda dokumacılıkta da büyük bir gelişme gösterdikleri bilinmektedir. Selçuklular döneminde özellikle çadır süslemelerine önem verilmiş, bu çadırlar üzerinde hayvan şekilleri kıvrık dallarla birlikte yapıştırılmış ya da renkli ipliklerle işlenmiştir (Sürür, 1976: 13 ).

Yapılan araştırmalarda Anadolu Beylikleri dönemine ait mezar taşları üzerinde işleme yapan kadın figürlerinin bulunuşu, Beylikler döneminde de işlemenin yapıldığını belgelemektedir (Barışta, 1995a: 14).

İşleme sanatının Osmanlılar zamanında büyük değer kazanarak ilerleme olanağına kavuştuğu ve 16. yüzyılda özellikle eşsiz bir sanat niteliğine eriştiği tarihi bilgilerden ve örneklerden anlaşılmaktadır. İşleme sanatı özellikle saray ve çevresinde çok geniş bir uygulama alanı bulmuştur.

Yeni teknolojik gelişmeler doğrultusunda Avrupa’da 1830 yılında zincir işi yapan makinenin keşfi, 1851’de dikiş makinesinin geliştirilmesi ile makine işlemeleri

(16)

işleme sanatında duraklama başlamış, saray işlemeleri tarihe karışmış, çarşı işlemeleri ise Anadolu’nun belirli bölgelerinde yapılmaya başlanmıştır.

Cumhuriyet Döneminde ise büyük sabır ve yetenek isteyen işlemeler halk arasında yapılmakla beraber çeşitli bakanlıklara bağlı yaygın ve örgün eğitim kurumları kapsamında sürdürülmüştür. Bugün özgün nitelikleriyle değer kazanmış olan Türk işleme örnekleri, değişik yörelerde özel koleksiyon ve müzelerde yer almıştır.

İşleme sanatında çeşitli kalınlıkta dokunmuş pamuk, keten, yün, yapay kumaşlar, havlu, çuha, keçe ve deri; her çeşit özelliğe sahip iplik, şerit, sim, sırma kullanılmış, tırtıl, inci, pul, boncuk, değerli taşlar vb. yardımcı gereçlerden yararlanılmıştır. İşlemede kullanılan araç ve gereçler, iğne teknikleri, uygulama özellikleri, yöre dikkate alınarak işleme teknikleri adlandırılmaktadır.

Yaygın olarak uygulanan işleme tekniklerini ise; basit nakış iğneleri, goblen, kanaviçe, tül işi, Çin iğnesi, beyaz iş, marka (monogram), ajur, aplike, dantel anglez, pul boncuk işi, hesap işi, Türk işi, Antep İşi, tel kırma (Bartın işi), Maraş (dival) işi, kasnak işi (suzeni) olarak sıralamak mümkündür.

İşleme yapılan kumaşlar işleme tekniğinin özelliklerine uygun, genellikle atkı ve çözgü ipliklerinin bir alt bir üst dokunduğu, aynı kalınlık ve sıklıkta olan bezayağı ve çeşitli dokumalardır. İşleme iplikleri ise, dokumanın incelik, kalınlık vb. özelliklerine göre seçilmektedir. İşlemeler için seçilen kumaşlarda zevk ve bütçe ön planda gelir. Buna rağmen işleme yapılacak kumaşlarda bazı özellikler aranır. İşleme tekniğine, kullanılacak yere ve isteğe göre kumaşın cinsi değiştirilebilir (Korkusuz, 1980: 8).

Araştırmanın konusu olan hesap işi; dokuma iplikleri sayılarak yapılan iğne teknikleri içersinde yer almaktadır. Kumaşın en ve boy iplikleri sayılarak yapılan ve tersi düzü aynı görünüşte olan geleneksel bir işlemedir.

Hesap işi, işlem olarak çok basit görünmekte ancak bir küçük şekil oluşturmak için, iplikler sayılarak sağa, sola, yukarı ve aşağıya doğru işlemek, oldukça uzun zaman ve dikkat gerektirmektedir (Tuğtaş, 1994: 87)

(17)

Bolu ili Mudurnu ilçesinde en güzel örnekleri bulunan hesap işi işlemeler günümüzde eski önemini kaybetmekle birlikte unutulmaya yüz tutmuş durumdadır. Yakın zamana kadar ilçede ve köylerde dokuma tezgahı bulunduğu, dokuma ve işlemelerin yapıldığı bilinmektedir. Mudurnu ilçesinde gelenek ve göreneklerin içerisinde önemli bir yeri olan hesap işi işlemelerin giderek kaybolması bu araştırmanın problemini oluşturmaktadır.

1.2. Araştırmanın Amacı

Bu araştırma Bolu ili Mudurnu ilçesinde bulunan hesap işi işlemelerin gereç teknik, renk, boyut, motif, desen, kompozisyon özellikleri ve kenar temizleme tekniklerini ortaya koymak amacıyla yapılmıştır. Bu amaç çerçevesinde araştırma kapsamında alt amaçlara cevap aranmıştır.

-Bolu ili Mudurnu ilçesinde bulunan hesap işi işleme teknikleri nelerdir?

-Bolu ili Mudurnu ilçesinde bulunan hesap işi işlemelerinde kullanılan gereçler nelerdir?

-Bolu ili Mudurnu ilçesinde bulunan hesap işi işlemelerde kullanılan ipliklerin renk özellikleri nelerdir?

-Bolu ili Mudurnu ilçesinde bulunan hesap işi işlemelerinin motif ve desen özellikleri nelerdir?

-Bolu ili Mudurnu ilçesinde bulunan hesap işi işlemelerinin kenar temizleme teknikleri nelerdir?

-Bolu ili Mudurnu ilçesinde bulunan hesap işi işlemelerinin kompozisyon özellikleri nelerdir?

(18)

Bolu ili Mudurnu ilçesi konumu, tarihi, kültürü ve işlemeleri yönünden Anadolu’da önemli bir yere sahiptir. İlçede bulunan işlemeler, yörenin kültürü hakkında bilgi vermektedir.

Bu araştırmada önemli olan, ilçede bulunan hesap işi işlemeleri tanıtmaktır. Ayrıca geleneksel özellik taşıyan hesap işi ürünlerin hala ilçede korunup korunmadığının araştırılarak belgelenmesi, gelecek kuşaklara aktarılmasının sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır.

İlçede hesap işi işlemelerin günümüzde de uygulanıp uygulanmadığını araştırmak, unutulmuş geleneksel kültür değerlerimizi tekrar hatırlatmak bakımından önemlidir.

Bu araştırma, ilçede bulunan hesap işi işlemelerin unutulmaya yüz tutmuş bazı örneklerini, belgelemek ve değerlendirmek bakımından da önemli bulunmaktadır.

1.4. Varsayımlar

1. Bolu ili Mudurnu ilçesinde yapılan hesap işi işlemeleri hakkında yapılan gözlem ve görüşmeler geçerli ve güvenilirdir.

2. Bu araştırmada başvurulan kaynaklar doğru ve güvenilir olarak kabul edilmiştir. 3. İncelemeye alınan örneklem evreni temsil edecek niteliktedir.

4. İncelemeye alınan ve antikacıda bulunan örneklerin Mudurnu ilçesinden temin edildiği varsayılmaktadır.

1.5. Sınırlılıklar

Bu araştırma, Bolu ili Mudurnu ilçesinde bulunan hesap işi ürünler, internet ve kütüphanelerden elde edilen Türkçe ve yabancı kaynaklar, yöre halkından elde edilen bilgiler ve tez süresi ile sınırlıdır.

(19)

1.6. Tanımlar

Çevre: Kare biçiminde köşeleri sırma nakışlarla süslü mendil.çevreler boyuna bağlandığı gibi belde kuşağa da asılır, başa bağlanan çevrelerde görülmektedir (Önder, 1995: 41).

El sanatları: Halkın yaşamından kaynaklanan ve ait olduğu toplumun özelliklerini yansıtan bir kültür öğesidir (Özbel, 1945: 40).

Hesap işi: Atkı ve çözgü iplikleri aynı kalınlık ve sıklıkta sayılabilen kumaşlar üzerine, iğne teknikleri sayılarak uygulanan, tersi ile yüzü aynı görünüşte olan geleneksel Türk işleme tekniğidir.

İşleme: Değişik dokuma ve deriler üzerine, elde veya makinede iğne veya tığla, değişik iplikler, sim ve sırma kullanılarak, düz veya kabarık olarak yapılan süslemelerdir (Sain, 1987: 5).

Peşkir: Elleri ve yüzü yıkadıktan sonra kurulamak için keten ya da pamuklu dokumalardan hazırlanan ve karşılıklı iki kısa kenarı işlemelerle bezenmiş dikdörtgen örtüdr.Gnümüzde metal ipliklerle ilenmiş çok sayıda örneği ulaşan peşkirlerin, dize örtlerek aynı zamanda peçete gibi kullanıldığı da bilinmektedir (Barışta, 1999: 222). Sanat: Düşüncelerin, amaçları, duyguların, durumların ya da olayların beceri ve düş gücü kullanarak anlatılmasına ya da başkalarına iletilmesine yönelik yaratıcı insan etkinliğidir (Alparslan, 2003: 1).

Sırma: Haddeden geçirilerek iplik ince hale getirilmiş (sıyrılmış) altın veya gümüş tel (Öğüt, 1971:155).

Sim: Çok ince altın ve gümüş tellerin ince ipek veya pamuk iplikleri üzerine sarılması ile yapılır. Isıdan, tütün yaprağı, ceviz yaprağı, kolonya ve sabun kokusundan kararır (Korkusuz, 1971: 31).

Uçkur: Şalvar ya da iç donunu bele tutturmak için bele bağlanan üzeri sırma işlemeli ince kuşak, genellikle iki metre boyunda ve bir karış eninde kumaştan yapılmıştır (Meydan Larousse, XIX: 534).

(20)

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

Şekil No: 1 Bolu İli Haritası (www.hgk.mil.tr)

2.1. Kavramsal Çerçeve

2.1.1. Bolu İli Hakkında Genel Bilgi

Bolu yöresine ilk yerleşenlerin Bebrikler olduğu sanılmaktadır. Bebrikya adıyla anıldığı sanılan bu yöreye İ.Ö. 8.yy sonra batıdan gelen Bithynialılar yerleşti. Daha sonra Bithynia olarak adlandırılan bu topraklardaki başlıca yerleşme yerleri Kienos (daha sonra Prusias, bugün Konuralp) ile Bithynion (bu günkü Bolu)’dur. İskender’in ölümünü izleyen dönemde Bolu yöresinde bağımsız Bithynia Krallığı kuruldu (www.bolu.gov.tr).

(21)

Roma döneminde önemi artan Bithynia, Bizans yönetimi altındayken elverişli doğal konumu sayesinde 7. ve 9. yüzyıllardaki Arap akınlarından etkilenmedi. 11.yy’dan sonra Bizanslılar ile Anadolu Selçuklular arasında el değiştiren yöre 13. yüzyılda Anadolu Selçuklularının, daha sonra İlhanlılar’ın eline geçti. Osman Gazi döneminde (1299-1324) Konur Alp tarafından Osmanlı topraklarına katıldı ve sancak merkezi yapıldı. 1324-1692 dönemine Bolu'yu yöneten sancak beyleri arasında Konur Alp, Gündüz Alp, I. Süleyman (Kanuni) ve Zor Mustafa Paşa dikkat çeker (www.bolu.gov.tr).

Bu dönemde, bir ara İsfendiyaroğulları’nın istila ettiği Bolu, 1692'de sancak beyleri yerine atanan Voyvodalarca yönetildi. 1811'de II. Mahmut voyvodalığı kaldırınca, Bolu-Viranşehir adıyla yeniden sancak oldu. 1864 Vilayet Nizamnamesi ile Bolu Sancağı Kastamonu Vilayetine bağlandı. II. Meşrutiyet ilan edildiğinde Bolu Kastamonu’ya bağlı olduğundan, ilk Bolu Mebusları Kastamonu mebusları arasında yer almıştır (www.bolu.gov.tr).

II. Meşrutiyetten (1908) Cumhuriyet dönemine kadar bağımsız sancak olarak yönetilen Bolu, 1923’te Vilayet haline getirildi. Bolu’nun son Mutasarrıfı Ahmet Fahrettin Bey, Bolu’nun ilk valisi oldu (www.bolu.gov.tr).

Roma döneminde Bithynium olarak anılan kente İmparator Cladius’un hüküm sürdüğü yıllarda Cladiopolis adı verildi. İ.S. 12. yy. başlarında İmparator Hadrianus’un sevgilisi Antinoos’un doğum yeri olması nedeniyle önem kazanan kent daha sonra Hadrionapolis olarak adlandırılmaya başlandı. Bir piskoposluk merkezi olan ve Bizans döneminde Polis denen kenti, 11. yy’da yöreye gelmeye başlayan Türkmenler Bolu olarak adlandırdılar (www.bolu.gov.tr).

Türkiye yüzölçümünün % 1,015'lik bölümünü kaplayan Bolu İli, 8.276 km² (827.600 Ha.) yüzölçümü ile Karadeniz Bölgesi’nin Batı Karadeniz bölümünde yer alır. İl arazisinin yaklaşık % 18’in tarım alanlar oluşturmaktadır. Orman alanları ise % 59’luk bir oran ile Türkiye ormanları içinde % 2,55’lik paya sahiptir. Çayır ve meraların kapladığı alan yaklaşık % 15’tir. Geriye kalan % 8 dolayında alan ise tarım dışı alanlardır. Ortalama rakım 1000 m., merkez ilçe rakımı ise 725 m. civarındadır (www.bolu.gov.tr).

Bolu il merkezine göre; Dörtdivan, Yeniçağa ve Gerede İlçeleri doğuda, Mengen kuzeydoğuda, Göynük ve Mudurnu İlçeleri güneybatıda, Seben ve Kıbrıscık ilçeleri ise güneyde yer almaktadır. Bolu’nun, batısında Düzce ve Sakarya,

(22)

Zonguldak ve kuzey doğusunda Karabük İlleri yer alır. İl sınır uzunluğu 621,4 km.dir (www.bolu.gov.tr).

Düzce’nin 584 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile il olarak ayrılmasıyla, Bolu’nun denizle bağlantısı kalmamıştır. Bolu iklim bakımından ağırlıklı olarak Karadeniz Bölgesi’nin etkisi altında bulunmakla birlikte, coğrafi konumu nedeni ile başka komşu bölgelerin özelliklerinden de etkilenmektedir. Bolu; Karadeniz, Marmara ve Orta Anadolu ikliminden etkilenmekte, bu durum tarımsal yapıyı çeşitlendiren farklılıklara yol açmaktadır. Yüzey biçimlerinin farklılığı, denizden uzaklık ve yüksekliklerin etkileriyle il bütününde değişik iklim türlerine ve mikroklima alanlarına rastlamak mümkündür (www.bolu.gov.tr).

Mudurnu ilçesi’nin batısı ile Göynük İlçesi’nin büyük bir bölümü İç Anadolu iklim bölgesi içindedir. Yine Seben ve Kıbrısçık ilçelerinin güney bölümleri, İç Anadolu iklim bölgesine yakınlıkları nedeni ile farklılık gösterirler. Bolu’da genellikle Karadeniz kıyısında görülen ılıman iklimin, güneye doğru yükseltiler nedeni ile karasallaştığı görülmektedir. Bu geçiş özelliği, yörenin kıyı kesiminde serin yazlara, ılık kışlara ve mevsimlere oldukça eşit dağılan yağışlara yol açar. Güneye inildikçe yükselti artar ve yağışların dağılımı değişir. Yazlar kuraklaşır, daha sert iklim özellikleri belirir (www.bolu.gov.tr).

Bolu’nun güneyinde yağışlar, kuzeye göre daha azdır. Yağışların Bolu’da % 60’ı, Mudurnu’da % 70’i, Seben’de % 56’sı, Göynük’te % 68’ i ilkbahar ve kış aylarında görülür. Kış aylarında yağışlar, Bolu, Mudurnu ve Göynük’te kar olarak, Seben’de yağmur olarak düşer. Gerede İlçesinde yağışlar genellikle yaz mevsiminin ilk ayında en yüksek değerine ulaşır. Kış aylarında ise yağış kar olarak düşer ve uzun süre kalır (www.bolu.gov.tr).

2.1.2. Mudurnu İlçesi Hakkında Genel Bilgi

2.1.2.1. Mudurnu İlçesinin Tarihçesi

Mudurnu isminin nereden ve nasıl geldiği konusunda karşılaştırılan bir çok eserlerden de öğrenildiğine göre esas ismi “Mederna” dır.

(23)

Moderna, Mondurlu, Modurlu, Mudurlu, Mundrena, Meterani, gibi bir hayli isimlere rastlanmış ise de, bazıları yazıca silik olduğundan esaslı bir şekilde okunamamıştır. En düzgün olarak okunan ismi ise “Moderna” ve “Mudurlu” dur (Erkut,1958: 5).

Mudurnu Osmanlı devletinin çekirdeğini oluşturan toprakların içinde yer almıştır. Yöre köylerine Selçuklu döneminde başlayan ilk Türkmen yerleşimleri Ertuğrul Gazi ve Osman Bey dönemlerinde de yoğunlaşarak devam etmiş, Ertuğrul Gazi’nin Ankara-Karacadağ civarından Söğüt taraflarına gelişlerinde, beraber olan Samsa Çavuş İnegöl dolaylarına yerleşmiştir. Burada Bizans tekfurlarından rahatsız olup, kalabalık aşireti ve kardeşi Sülemiş ile birlikte Mudurnu-Çavuşderesi mevkine göç etmiş, 1290 yıllarında bu bölgeyi yurt edinerek ipek yolu güzergâhındaki Mudurnu Bizans tekfurluğu kalesini, köylerden askeri ve ekonomik muhasara altına almıştır (Kurt,1994: 20).

Evliya Çelebi bu konudan şu şekilde söz etmektedir. “Samsa Çavuş”, Ertuğrul Beyin arkadaşlarındandır. Kendi avaresiyle kuzeye doğru gitmiştir. Sakarya havzasında dolaşarak Mudurnu’ya kadar gelmiş, Osman Beyin Sakarya zaferi üzerine Samsa Çavuş takımının ordugâha gelerek itaat etmesi, Kara Osman’ın memnuniyetine mucip olmuştur.. Bu seferde Torbalı (Göynük), nasıl tahrip edilmişse Osman Gazinin hakiki hedefi olan Mudurnu’da aynı surette tehdit olunmuştur (Valilik,1987: 48).

Samsa Çavuş’un halen Mudurnu’ya 20 km mesafede, kendi ismini taşıyan “Çavuş Deresi” köyünde bir türbesi bulunmaktadır. Mezarının Mudurnu’da olduğuna bakılırsa Samsa Çavuşun Mudurnu fethi sıralarında öldüğü anlaşılmaktadır (Erkut,1958: 6).

Orhan Bey 1337’de İzmit’i aldıktan sonra, etrafı tamamen Türk köyleriyle kuşatılmış Taraklı, Göynük ve Mudurnu kalelerinin kesin fethi için Süleyman Paşayı görevlendirmiştir. Bu kaleler uzun yıllar süren askeri ve ekonomik muhasaralardan bunalmış olduklarından, karşı koymaksızın teslim olmuştur. Süleyman Paşa yerli ahaliye iyi davranarak, arazi ve mülklerini onlara bağışlamış, bu karar Orhan Bey tarafından da onaylanmıştır (Kurt,1994: 20).

(24)

Göynük, Gerede ve Düzce ile birlikte Bolu'nun ilk kazalarından biri olmuştur (www.mudurnu.gov.tr).

2.1.2.2. Coğrafi Yapısı

Mudurnu ilçesi Karadeniz bölgesinin batı Karadeniz bölümünde yer alan Bolu iline bağlıdır. İlçe merkezi Bolu’dan 50 km güney batıda Hisar ve Kulaklı tepelerinin arasında kalan vadi içersinde kurulmuştur. Kuzeyinde Düzce ili, kuzeybatısında Hendek ilçesi, kuzeydoğusunda Bolu ili, doğusunda Seben ilçesi, güneyinde Nallıhan ilçesi, batısında Göynük ve Akyazı bulunmaktadır. İlçe merkezinin deniz seviyesinden yüksekliği 840 m dir. Yüzölçümü 1349 km 2 dir (Kurt,1994: 10).

Mudurnu’da ortalama sıcaklıklar, yaz ve kış ortalamaları mevsimler arasındaki ve günlük sıcaklık farkları yönünden, diğer İç Anadolu merkezleri ile farklılık gösterir.

Mevsimler arasındaki ısı farkları komşularına nazaran daha fazladır. Yaz günlerinin ortalama sayısı çevresindeki merkezlere göre daha kısadır. Kuzeybatıdan ve kuzeyden esen rüzgârlar Mudurnu ve civarında yağış getirirler. İlkbaharda esen lodos rüzgârı ise kısa zamanda karları eritir. Mudurnu çayının ani olarak taşmasına sebep olur (Kurt,1994: 13).

İlçe ormanlarında hem geniş yapraklı hem de iğne yapraklı ağaçlar bulunur. İğne yapraklı ağaçlar dağlara doğru yükseldikçe geniş yaprakların yerini alır (Kurt, 1994: 14).

Mudurnu ilçesinde dağlar ormanlarla kaplıdır. Ormanlarda en çok görülen ağaç türleri çam, kayın, gürgen ve meşedir. Ardıç dağı eteklerinde doğan Mudurnu suyu Sakarya’ya karışır. Abant dağlarında Abant gölü yurdumuzun en güzel yerlerindendir. Abant dağlarında başka gölcüklerde vardır. Bunlardan Karamurat gölü ve Kaz gölü sayılabilir (Konuk,1965: 36).

(25)

Mudurnu Osmanlılar devrinde çevre kasabalarını etkileyecek kadar büyük ve geniş bir ekonomik güce sahip olduğundan oldukça kalabalık bir nüfus toplamış, ancak sonraları diğer yörelerin sanayileşmesi ile topladığı nüfus yavaş yavaş çevreye dağılmaya başlamıştı. 1927 de yapılan sayımda ilçe merkezini nüfusu 2945 kişidir (Kurt,1994: 15).

2.1.2.3. Turizm

Mudurnu’nun turistik değeri, zengin doğal yapısından kaynaklanmaktadır. Mudurnu ormanları, gölleri, kaplıcaları ile her türlü turizme açıktır. Ayrıca eski tarihi değeri olan eserleri ile de turistlerin dikkatini çeker.

2.1.2.3.1. Doğal Güzellikleri ve Mesire Yerleri

İlçe merkezinde bir park ve orman içlerinde pek çok dinlenme yerleri vardır. Göl ve meralarda domuz, kurt, tilki, tavşan, geyik, karaca, çulluk, bıldırcın, keklik, yaban ördeği, üveyik gibi av hayvanları bulunmaktadır. Kara avcılığı kanunu esaslarına göre av yapılmaktadır. Ayrıca göl ve derelerde alabalık avı yapılmaktadır. Abant gölü Mudurnu’ya 18 km olup Bolu iline bağlıdır Sülüklü göl, Kara Murat gölü ve Karayokuş mevki, Maymuncular, Tereli yaylası halkın tatil günlerinde dinlenme mesire yerleridir (www.mudurnu.gov.tr).

2.1.2.3.2. Tarihi Eserler

İlçe merkezinde Yıldırım Beyazıt cami ve hamam ile Kanuni Sultan Süleyman cami görülmeye değer özelliktedir. Armutçular Konağı ise son Osmanlı dönemi yapılarından olup, özellikle iç dekorasyonunu bütünleyen işlemeler ile tahta oymacılık sanatının tüm özelliklerini bünyesinde toplamaktadır (Kurt,1994: 16).

(26)

2.1.2.4.1. Folklor

Halk Oyunları: Düğünlerde oynanan oyunlar belirli bir sırayı takip eder. Oyunlar "Çuhacıoğlu Peşrevi" ile başlar "Melek Hanım" türküsü oyuncular ve saz heyeti tarafından çalınır ve söylenir. Melek Hanım türküsü söylenirken oyuncular söz heyetine kaşıklarıyla ritim tutarak eşlik ederler. Türkü bitiminde oyuncular ayağa kalkar, ara vermeden "Oğlan Adı İsmail" türküsüne geçilir (www.mudurnu.gov.tr).

2.1.2.4.2. Evlenme

Görücülük: Yakın tarihe kadar Mudurnu'da görücü usulü ile yapılan evlilikler oldukça yaygındır. Kızlar genelde hamamda ve kına gecelerinde beğenilmekte, komşular ve tanıdıklar aracılığı ile kızın ailesiyle iletişim kurularak kız görülmektedir. Hediye olarak eskiden helva şimdilerde de çiçek ve şekerleme götürülmektedir. Yalnız kadınların hazır bulunduğu bu ziyaretlerde kızın güzelliği, evin temizliği ve ailenin durumu gözlenir (www.mudurnu.gov.tr).

Kız İsteme: Genellikle mübarek sayılan Perşembe ve Pazar geceleri kız istemeye gidilir. Kızın güzelliği, huyu, ahlakı ve bunun yanı sıra ailesinin malvarlığı araştırıldıktan sonra erkek tarafında 5-6 kişiyle birlikte kız istemeye gidilir. Hediye olarak mutlaka tatlı götürülür. Kız evi naz evi yaparsa bir kaç defa gitmek adettendir (www.mudurnu.gov.tr).

Söz Kesimi: Kız tarafı kızı vermeye razı ise kendi aralarında karar alırlar, söz kesimi kız tarafının belirlediği bir tarihte yapılır. Eskiden bu aşamada yer alan şerbet töreni yörede artık yapılmamaktadır (www.mudurnu.gov.tr).

(27)

Nişan: Cinsleri farklı iki gencin kendi yaş gruplarından ayrılarak daha ziyade evliler grubuna yaklaşması, evliliğe ilk adım olan nişanlanma olayı ailelerin maddi durumuna göre evde veya düğün salonlarında yapılmaktadır. Nişan yüzükleri kırmızı bir kurdaleye takılır ve aileye en yakın olan aile büyüğü tarafından kesilir. Konuklara pasta ve çeşitli ikramlarda bulunulur (www.mudurnu.gov.tr).

Çeyiz: Vazgeçilemeyen çeyiz eşyaları bindal, üçetek, gül, kenarı oyalı yemeniler, işlemeli namaz örtüleri, seccadeler, oda takımı ve masa örtüleridir. Aileler hem kızı hem de oğlu için çeyizi hazırlamaya doğumlarından itibaren başlarlar. Genellikle perşembe günü okuyucunun çağırısıyla yakınlar "Bohça günü"'ne davet edilir. Gelenler hediyelerini birer bohçaya koyarak getirirler. Açılan çeyiz sandığından çıkanlar evin durumuna göre odanın uygun yerlerine yerleştirilir. Konuklara çeşitli ikramlarda bulunulur (www.mudurnu.gov.tr).

Kına: Kına töreni gündüz yapılan gelin hamamı ile başlar. Erkek tarafının gönderdiği yemekler yenir. İlahilerin söylendiği bu hamam geleneğinden sonra akşam kına gecesi yapılır. Evlenmemiş kızların katıldığı "kızlar kınası" genellikle çarşamba günleri, evli kadınların da katıldığı törende cumartesi geceleri yapılır. Kınaya çağrı okuyucu kadın tarafından kapı kapı dolaşılarak yapılırken son yıllarda Belediye hopörleriyle genel davet yapılmaktadır. Kız tarafının bindal giydiği kına gecelerinde erkek tarafı kısa bindal ceketler, genç kızlarda üçetek giyerler. Kına gecesinde eğlence tef çalan, türkü söyleyen bir kadın tarafından yönetir. Oyuna kalkanlar para toplar ve bu kadına verirler. Bundan sonra gelin ağlatma bölümüne geçilir. Gelinin önüne iki mum yakılır. Başına çatkı örtülerek ellerine kına yakılır (www.mudurnu.gov.tr).

Düğün: Düğün tarihi belirlendikten sonra davet edilecek kişilerin listesi hazırlanır. Okuyucu ismi verilen kişiler tek tek dolaşarak düğün tarihini ve yerini davetlilere bildirirdi. Köylerde düğün sahipleri komşu köy halkını toptan davet eder. Köyün muhtarına mum veya sabun verilirdi. Gençler içkili ve yemekli düğün şenliklerine

(28)

yeni kurulan yuvaya katkı amaçlı götürülürdü. Mahalli saz ekipleri hiç bir karşılık beklemeden oyun havaları çalar, gençler mahalli oyunlar oynarlardı. Düğün evinde oyun esnasında odalardaki tahtaların birisinin kırılması da adettendi. Günümüzde düğünler ya düğün salonlarında balo şeklinde yada yemekli mevlüt olarak yapılmaktadır (www.mudurnu.gov.tr).

Gerdek: Kız gerdek odasına sağdıcı tarafından çıkarıldıktan sonra, odada bindalı ve yüzü çatkı ile kapalı bekler. Damat yatsı namazını kıldıktan sonra dualarla eve getirilir. Eve geldiğinde heyecan ve korkusunu gidermek amacıyla sırtına yumrukla vurularak gerdek odasına gönderilir. Buna "Güvey Koyma" denir (www.mudurnu.gov.tr).

Duvak: Güvey koymanın ertesi günü kınaya çok benzeyen bir tören yapılır. Kına türkülerinin söylendiği bu tören günümüzde ender olarak yapılmaktadır. Duvağın ertesi günü erkek tarafı kız tarafının elini öpmeye gider. Kızın babası hiç konuşmayan damada tarla, koç, koyun gibi hediyeler verir buna "Güvey Söyletmesi" denir. Ertesi günüde kız tarafı el öpmeye gelir, yemek yenir kızlarının yeni ailesi içindeki durumuna bakarlar ve evlerine dönerler. Buna da "Kız Arkası" denmektedir (www.mudurnu.gov.tr).

2.1.2.4.3. Yemekler

Çorbalar: Düğün çorbası, Tarhana çorbası, Kızılcık çorbası, Uğmaç çorbası

Yemekler: Etli Patates, Ekmek Makarnası, Yaprak Dolması, Göveç, Karnıyarık, Bulgur Pilavı, Ev Makarnası.

Hamur İşleri: Kaşıksapı, Kalbur malağı, Sıkma malak, Atma malak, Etlimantı, Kaygana, Lokma, Cızlama, Gözleme, Kabaklı gözleme, Katmerli, Su böreği, Ispanaklı börek, Kıymalı börek.

(29)

Tatlılar: Basma helva, Depme helva (saray helvası), Höşmerim, Köpük helva, Baklava,Tırtıl.

Hoşaflar: Topal hoşafı, Korova, Pestil.

Turşular: Bozarmut turşusu, Kelem turşusu

(30)

2.1.2.4.4. El Sanatları

Mudurnu bir zamanlar tüm Anadolu'ya ve Hindistan’a kadar gönderdiği iğneleri, ayrıca "boduç" denilen çam ağaçlarından yapılan su kaplarıyla meşhurdur. İlçeye 1640 yıllarında ziyaret eden Evliya Çelebi Mudurnu Çarşısında 1100 adet sıra sıra iğneci dükkânı bulunduğundan bahseder. Makine çağının el sanatlarını yok ettiği bu silindir el yapımı iğnelerinde üzerinden geçmiştir. 1100 adet iğne tezgâhının şakır şakır işlediği Mudurnu Çarşısı da şimdi öz malı iğneyi dışarıdan satın almaktadır (www.mudurnululardernegi.com).

Yakın zamana kadar ilçe merkezinde çoğu evde köylerde de hemen hemen her evde dokuma tezgâhları bulunurdu. Bu tezgâhlarda da dokunan şayak ve bezler son derece kaliteli olup halk giydiği kıyafetleri bunlardan dikerdi. 1950 yıllarının ortalarına kadar ilçede demircilik, tabaklık, kunduracılık, yemenicilik, bıçak-çakıcılık, semercilik ve işlemecilik çok ilerlemiştir. 18 adet tabakhane mevcuttur. Günümüzde tabakhaneler kapanmış, diğer el sanatları da yok denilecek kadar azalmıştır (www.mudurnululardernegi.com).

Osmanlı döneminde iğne yapımında en önemli merkez olan Mudurnu'da halen kadınlar duygu ve düşüncelerini el emeği göz nuru zarif oyalara yansıtırlar. Oyacılık ile hala kadınlar ev ekonomisine katkı yapmaya devam etmektedir ve Mudurnu kadınlarının ürettiği iğne oyaları çevrede kullanım ve hediyelik için en çok aranılan ürünlerdir. Baba evinden koca evine gelen gelin, keyfince konuşamadığı için yazmalarına dikilen oyalar duygu ve düşünceleri için birer name ve mesaj oluşturmuştur. Örneğin yeşilin değişik tonlarını işleyen gelinin yeni evinden memnun olduğu, sarı ile işlenen oyalar mutsuz ve bezgin olduğunu anlatırdı. Kayınvalideye örtülen "çakır dikeni" isimli oya gelinin kayınvalideye "Bana diken gibi batma" mesajını iletmektedir. Başına biber motifleri yapılmış bir yazma bağlayan gelin "aramız biber gibi acı" demektetir. O tarihlerde oyalar gelinlerin sözsüz konuşmalarıydı. Oya ve işlemeler konuşma sanatının bir parçasıydı (www.mudurnululardernegi.com).

(31)

2.1.3. El Sanatları ve İşleme Hakkında Genel Bilgi

“Sanat düşüncelerin, amaçların, duyguların, durumların ya da olayların, beceri ve düş gücü kullanılarak anlatılmasına ya da başkalarına iletilmesine yönelik yaratıcı insan etkinliğidir. Başka bir deyişle sanat; insanın kendini anlatma, iletişim kurma ve etkileme gibi dürtüleri ile ortaya çıkan bir olgudur” (Arslan, 2003: 1).

El sanatları ise belirli hammaddeleri el becerisi ve basit el araçlarıyla işlenmiş ve yarı işlenmiş ürünler elde etmek olarak tanımlanabilir (Öztürk, 2003: 14).

Bilindiği gibi el sanatlarının farklı disiplinlerce yapılmış farklı tanımları vardır. Encyclopedia britanica’da el sanatları el becerisi, elle yapılan becerili iş, genellikle elle uygulanan ev dekorasyonu ya da giyim donatımı ile ilişkili görsel sanatlar için seçilmiş bir tanımlamadır. Bu görüşle el sanatları sanat ve zanaatın eş anlamlısı olarak ele alınabilir. Ancak daha serbest görünüşlüdür şeklinde tanımlanmaktadır (Barışta, 2005: 14).

Encyclopedia of world art’da ise şöyle tanımlanmaktadır. El sanatları kelimesi bir işçinin elleriyle ya da araç kullanılarak işlem süresince kontrolü altında oluşturduğu yararlı ve süsleyici özellikte ürünü ifade eden bir terimdir (Barışta, 2005: 14).

El sanatları insanların iklim ve diğer dış etkenlere karşı doğan ihtiyaçları karşısındaki faaliyetleri ile başlayan en eski sanat koludur. Kişi emeği ile başlayıp kolektif bir faaliyet haline gelen el sanatları Anadolu’nun muhtelif yerlerine göre özel karakter taşır. El sanatları bir milletin kültürel kişiliğinin en canlı belgeleridir. Çeşitli medeniyet ve kültürlerin beşiği geçit yolu olan Anadolu’da el sanatlarının çok zengin bir geçmişi vardır. Anadolu’nun yüzyıllar boyunca yapıla gelen halı, kilim, kumaş işleme, kese, oya, maden, tahta, deri, cam işleri, kıyafetler, süsler gibi gündelik kullanma eşyasında, cami, türbe, çeşme gibi mimari anıtların çeşitli taş, metal, çini işlerinde, güzel yazılarda, minyatürlerde, tezhip işlerinde ince bir biçim ve titiz bir işçilik kaygısı hüküm sürmüştür (Öztürk, 1977: 86).

Türk işleme sanatının el sanatları arasında yüzyılları aşan bir geçmişi vardır. Ülkemiz ve yabancı ülkelerin müzelerinde, özel koleksiyonlarda bulunan, gereği gibi tanımadığımız, dünyaya tanıtamadığımız bu sanat dalımızın ürünleri süsleme

(32)

(Barışta, 1995: 1).

İşleme iğne ya da tığla, beyaz ve renkli iplik, ipek iplik ve altın, gümüş teller ve iplikler kullanılarak yün, keten, pamuk ya da ipekten yapılmış beyaz, renkli kalın ve ince kumaşlar, bazende deri üzerine yapılan ve çeşitli özellikleri bulunan bir süsüleme sanatı dalıdır (Sürür, 1976: 7). Çoğunlukla gergef, kasnak gibi araçlara gerilerek yapılan bu işler, diğer el sanatlarımız arasında geniş bir sahaya yayılmış ve en fazla tatbik imkanı bulmuş olmasıyla önem kazanmıştır (Özbel: 5).

İşlemede gözlenen uygulama biçimleri, işlenecek dokumayı oluşturan iplikler üzerinde yapılan temel işlemelerdeki sistem doğrultusunda beş ana grup altında toplanmaktadır. Dokumanın iplikleri üzerinde yürütülen iğneler, dokumanın iplikleri çekilerek yapılan iğneler, dokumanın iplikleri kesilerek yapılan iğneler, dokumanın üzeri kapatılarak yapılan iğneler ve dokumanın veya dokumaların iplikleri bağlanarak yapılan iğneler şeklinde sıralanabilecek bu ana tekniklerin kapsamında zengin çeşitlemeler yer almaktadır. İğnenin dokumanın belli bir yerine batırılması ve belli bir yerinden çıkarılmasından oluşan hareketleriyle dokumanın yüzeyini bezeyici bir biçimde farklı nicelik ve niteliklerle kullanılması beş ana teknik grubu altında çeşitlemelerin kümelenmesine ve değişik uygulama biçimlerinin elde edilmesine sebep olmaktadır. İğneye takılı ipliğin dokumanın üstünde, altında yönlendirilmesiyle sağlanan yardımla yapılan bu iğne hareketleri, ana teknik grupları altında kümelenen uygulama çeşitlemelerinin başka bir deyişle iğnelerin (teknik) oluşmasını sağlamaktadır (Gönül, 1973: 34).

“İnsanoğlunu var olduğu tarihten günümüze kadar uygarlıklar, el sanatları ile iç içe yaşamışlardır ve yaşamaktadırlar. Genel anlamda düşünülürse insan, yiyecek, barınma, avlanma, giyecek, süslenme, eğlence gibi ihtiyaçlarını el sanatlarından ve onun ürünlerinden yararlanarak karşılamışlardır” (Köklü, 2002: 1).

İnsanoğlundaki beğenilme içgüdüsü, süsü ve süslenmeyi sevdirmiştir. Bunun içinde daima yenilik peşinde koşmuştur. Giydiği ve kullandığı eşyaları bezemek ve süslemek amacındanda işleme doğmuştur (Berker, 1976: 12).

(33)

İşlemeciliğin çok eski bir mazisi vardır. İncelendiğinde bu sanatın tarihten önceki çağlara kadar uzandığı görülür. Yaşamaya başladığı günden itibaren süslenmeyi ihmal etmeyen insanoğlu bu sahada da bir çok yenilikler yaratma yoluna gitmiştir. Bu sebeplede balık ve hayvan kemiğinden, dikenden, madenden ve telden iğneyi icat etmiştir. Özellikle bu sanatta hala en önemli alet olan iğnenin bir çok kazılarda çıkması bunu göstermektedir (Gönül, 1973: 13).

Önceleri deri parçaları, daha sonra kumaşları birbirine eklemeyi öğrenen insan oğlu meydana getirdiği bu dikişi süslemiş ve çeşitli teknikler üreterek işlemeyi bulmuştur. İşleme genellikle kasnak ve gergef adı verilen araçlara gerilen deri ve kumaşın çeşitli renkteki ipek iplik, altın, gümüş, sim ve iğne aracı ile yapılan süsleme sanatıdır.

İşlemenin ne zaman nerede ortaya çıktığını kesinlikle söylemek mümkün değildir. Eski çağlarda yaşayanlardan kalan örneklere göre Hitit, Mısır, Mezopotamya, Asur, İran, Yunan ve Anadolu Uygarlıklarının çeşitli sanatları ile kaynağı olan Orta Asya’da bu görüşü doğrulayan pek çok eser ele geçirilmiştir (Sürür, 1976: 8).

Anadoluya göç eden Türkler işlemeciliği bir Ata sanatı olarak oradan getirmişlerdir. En güzel eserler XVI. ve XVIII yy. arasında görülür. İşlemeler o dönemde memleket ekonomisine katkısı olan bir kaynak olmakla beraber, Türk kadın ve erkeğinin yaratıcı gücünü, ruh zenginliğini gösteren halk sanat eserleri de olmuştur (Fenercioğlu, 1973: 13).

2.1.4. Türk İşleme Sanatının Tarihçesi Hakkında Genel Bilgi

Orta Asya’nın yaşamaya elverişli olmayan tabiat şartlarının zorlanması sonucu sürekli yeni yurtlar aramak durumunda olan Türk boylarının sanatında, göçebe hayatının özellikleri vardır. Kalıntılar Türklerin günlük hayatında kullandıkları taşınabilir eşyalarını, hayvan figürleriyle süslediklerini göstermektedir. Altay dağlarında yaşayan Hunların M.Ö. III. yüzyıla tarihlendirilen Pazırık, Noin-Ula ve öteki kurganların içine dolan ve hemen donan kar sularının yüzyıllar boyunca erimeden kalması ile, halıların, keçelerin, kumaşların, işlemelerin, ağaç eserlerin ve hatta cesetlerin çürümeden ve bozulmadan muhafazaları mümkün olmuştur (Sürür,1976: 11).

(34)

yaptıkları ve çevrelerinde bulunan kültürlerle gelişen işlemeler Anadolu Türk işleme sanatının tarihsel bir uzantısıdır. Ulaşılan bulgular kullanılan gereç, uygulanan teknik, seçilen konular, yapılan biçimlendirme ve renklendirme açısından Anadolu öncesi Türk işleme sanatının hangi kaynaklardan beslendiği hangi aşamalardan geçtiğini ve ulaştığı düzey konusunda bilgi vermektedir. Bu bulgular arasında Hun, Göktürk ve Uygur işlemeleri ile ilgi çekmektedir (Barışta, 1995: 5).

2.1.4.1. Hun İmparatorluğu Dönemi

Çok zengin ürünlerden oluşan Anadolu öncesi Türk işleme sanatının ilk örnekleri M.Ö. III. yüzyılda Mete’nin birçok Asya kavmini egemenliği altına alarak kurduğu Hun devletinden günümüze ulaşan parçalarıdır. M.S. 3. yüzyıla kadar süren ve giderek İmparatorluk biçimine dönüşen Hunlulardan kalan Altay bölgesi Kem vadisi ve Selenge ırmağı çevresinden çıkarılan ürünler arasında işlemelerle bezenmiş giysi ve örtüler bu konuda tanıklık etmekte ve hunların yanı sıra komşu Asya kültürleri ile ilgili bilgi vermektedir (Barışta,1995: 6).

Hunların yaşadığı Altay dağlarında, Pazırık ve Noin -Ula kurganlarında yapılan kazılardan çıkan giysiler, örtüler, eyer örtüleri, keçelerde ve kumaşlarda çeşitli boyama yöntemleri ve işleme tekniklerinin uygulanmış olduğu görülmektedir.

Hun işlemelerine genel olarak bakıldığında işleme konularının geometrik bezemeler, stilize edilmiş çiçek ve yaprak gibi bitkisel bezemeler, hayvan motifleri ile birlikte sembolik nitelikli yaratık ya da kadın ve erkek gibi figürlü bezemeler görülmüştür. Bitkisel bezemelere daha çok giysilerde rastlanırken figürlü bezemeler eyer örtülerinde ya da perdelerde kullanılmıştır (Barışta, 1982: 25).

Göçebe hayatın şartları gereği atlılarıyla akın yapan, her an savaşma durumunda olan Hunlar, eşyalarına hayvan motifleri işlemeye öylesine önem vermişlerdir ki, bazen gerçekçi bir görüşle, bazende stilize ederek defalarca bıkmadan aynı temaları tekrarlamışlardır. İlkin Rostozeff’in adlandırdığı “hayvan üslubu” bu çabayla ortaya çıkmış, Hunların akın yolu üzerindeki güney Rusya’da ve kuzey Kafkasya’da da yaygınlaşmıştır (Sürür, 1976: 11).

(35)

Ulan Bator’da Hunlara ait mezar duvarlarına asılan örtülerde aplike tekniği ile çalışılmış hayvan figürlerine ve keçeler üzerinde çalışılmış renkli insan figürlerine rastlanmıştır (Aslanapa, 1993 :11).

Pazırık ve Noin Ula kurganlarında bulunan kırmızı, mavi, sarı, beyaz renkli keçe parçalarıyla yapılmış eyer örtüleri, örtüler, perdeler Asyalıların M.Ö I. yüzyılda kumaş boyama yöntemlerinde işaret etmektedir. Öte yandan bu örneklerde görülen aplike ve kordon tutturma iğneleri ile Noin Ula 6. kurganında ele geçirilen duvar perdesi zincir işininde uygulandığını ortaya koymaktadır (Barışta,1995: 6).

Genellikle doğaya karşı bir tavır alınarak renklendirilen biçimler arasında mavi geyikler, sarı, beyaz grifonlar, tonlamasız sert kontrastlarla sergilenmiştir. Işık gölge oyunlarına pek özen gösterilmeyen bu parçalarda, kırmızı ve mavi gibi renkler kontrast olarak kullanılmış böylece çizgi ile sağlanan hareket güçlendirilmiştir (Barışta, 1995: 8).

2.1.4.2. Göktürk İmparatorluğu Dönemi

Hun imparatorluğunun yıkılması ve Türklerin Anadolu’ya yerleşmesine kadar olan dönemde Göktürklerde yazılı kaynaklardan işlemenin gelişerek varlığını sürdürdüğü görülür (MEB, 2007: 3).

Öte yandan yapılan kazılarda Katanda kurganında bulunan ipekli ve kürklü elbiselerin dikiş yerlerinde kaytanlarla yapılan kapatmalar, Kültüğün’in barkı ve çevresinde bulunan süs plakaları bu dönemde kordon tutturma ve metal plaka aplikenin uygulandığını ortaya koymaktadır. Göktürk kemerlerinde metal plaka aplike çok yaygındır (Barışta, 1995: 9).

2.1.4.3. Akhunlar Dönemi

M.S. 518’de Çinli Yun Song Akhunlular’ın hakan çadırlarını anlatan belgesinde içinin döşenmesini, perdelerini, işlemeli örtülerini belirttikten sonra hakanın ipek elbisesinin de işlemelerle süslü olduğunu ifade etmiştir. Öte yandan, Bizans elçisi

(36)

elbiselerini yazmıştır (Berker, 1976 :11)

2.1.4.4. Uygur Devleti Dönemi

VIII. yüzyılda doğu Asya da ortaya çıkan Uygurlardan günümüze pek çok etnografya eseri kalmıştır. Anlaşıldığına göre Uygurlarda sanat çok dallıdır ve buda din ve devlet yöneticilerinin etkisindedir ki, bu işleme sanatı anlayışlarında bir özellik yaratmıştır. Türkler göçebe hayatını bırakarak yerleşik düzene geçtikten sonraki kültür ve sanatlarında resimleri, pamuklu kumaşları ve Uygur atının değeri çeşitli kaynaklarda belirtilmiştir (Sürür, 1976: 12).

Uygurlar döneminden kalan Murtuk ve Bezeklikteki mabet duvar resimleri arasında, mabette görülen örnekler üzerinde yer alan figürlerin giysileri hem Türklerin giyinişlerinin oldukça çok değiştiğini göstermekte, hem de İslam dinini kabulünden önceki giyim ve giyimi bezeyen işlemeler konusunda bilgi vermektedir. Şal yakası, ön ortası ile tiraz bordürleri işlemelerle bezenmiş ve eteğinin ucu ince bir suyla çevrilmiş elbiseler giydirilmiş figürler, bu dönemde de işlemenin varlığına işaret etmektedir. Bitkisel ve geometrik bezemelerle işlenmiş elbiselerde sarma iğnesinin uygulandığı belirgindir (Barışta, 1999: 10).

Uygur kültürü ve sanattaki köklü gelişmeyi belirgin olarak gösteren örnek, duvar resimleridir. Bunlarla o dönemden kalmış kumaş parçalarından bazıları konuya açıklık getirecek niteliktedir. Resimlerde Uygur soylularının elbiselerinin işlemelerle zenginleştirildiği görülmektedir. Ayrıca koko işlemelerinden IX ve XX. y.y. da yapılmış bir örneğe de rastlanmaktadır (Sürür, 1976: 12).

Uygur işlemelerinde budizmin etkisi çok fazladır. İnsan hayvan motiflerinin yanı sıra budanın üç gözünü simgeleyen (akıl, dünya, gönül) çintemani motifi Uygurlarda, saltanatın belirtilmesi yani imgesi için kullanılmış, bu motif Osmanlılara kadar gelmiştir (Berker, 1976 :11).

(37)

2.1.4.5. Anadolu Selçukluları Dönemi

Selçuklulardan günümüze işlemeli bir eser ulaşmasa da Kaşgarlı Mahmut “Divan-ü Lugati’t-Turk” adlı eserinde işlemede kullanılan araç-gereç ve işleme tekniklerinin isimlerine yer verilmiştir. İğne karşılığı “yiğne”, yüksük karşılığı “yüksek” kelimelerini kullanarak işlemede kullanılan araç-gereçle ilgili bilgi vermiştir. Yama için “yamağ”, teyel için “şırışdı”, çifte dikiş için “kubidi”, seyrekçe dikmek için “kadıldı”, iplik iğneye saplandığı için “moncukladı” gibi kullanılan fiiller o dönemde uygulanan teknik çeşitlemelerini aktarmaktadır (MEB, 2007: 3).

Kaşgarlı Mahmut bu kitabında Hunlar, Göktürkler dönemlerinde görülmeyen ve yeni bir gereç olan pamuk karşılığında “pamuk” , eğrilmek üzere atılmış pamuk sümegi karşılığında “piştik” ve pamuklu karşılığında “kepezlik” kelimelerini kullanarak pamuğun üretildiğini ve depolandığını belirtmiştir. Öte yandan iki cins iplikten dokunan yün, pamuk olan bir tür dokuma karşılığı’yatuk ve kumaş biçimnde pamuklu dokuma karşılığı “çek” kelimelerini kullanılarak pamuklu dokuma isimlerine de yer vermiştir. Aynı kaynakta keçe karşılığı “kıdhız”, Kaşgar’da çıkan bir tür nakışlı keçe karşılığında “kimeske” ipek karşılığı “barçın” ve yün karşılığı “karış” kelimelerini kullanması keçe, ipek ve yünlününde varlığını göstermektedir (Barışta, 1995: 11) .

Selçuklularda işleme sanatına büyük önem vermişlerdir. Selçuklu çadırlarında olağanüstü bir dokuma ve süsleme sanatı inceliği görülmektedir. Aplike tekniği en eski çağlardan itibaren gelişerek şeklini devam ettirmiştir. Özellikle Selçuk işlemelerinde kullanılan motifler, kıvrık dal, geometrik desenler ve hayvan figürleridir (Berker, 1976: 11).

2.1.4.6. Anadolu Beylikleri Dönemi

Yapılan araştırmalarda Anadolu Beylikleri Dönemine ait mezar taşları üzerinde işleme yapan kadın figürlerinin bulunuşu, beylikler döneminde de işlemenin yapıldığını belgelemekedir (Barışta, 1995: 14) .

Bugüne kadar Anadolu Beylikler Döneminden kalan işleme parçası bulunmamasına rağmen Marco Polo, İbni Batuta gibi gezginlerin anılarında Anadolu’da işlemenin varlığına değinilmektedir. Maco Polo Selçukluların çarşı kuruluşlarından

(38)

belirtmiştir. İbni Batuta Birgi beyinin nakışlı kumaşlarla örtülü sedirde oturduğundan söz ederek uygulanman işleme türlerine değinmiştir. Ayrıca Batuta günlüğünde bu dönemde Konya çarşındaki kuruluşlardan ve bu merkezdeki kumaş ve işlemelerden bahsetmektedir (Barışta, 1995: 13).

2.1.4.7. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Asya, Avrupa ve Afrika gibi farklı tarihi coğrafyalarda yaşayan Türkler işlemecilik dalında da o çevredeki toplumla karşılıklı bir etkileşim alanına girmişler, bu sanat dalının kişilik çizgisini koruyarak, değişiklikler ve yenilikler ekleyerek sürdürmüşlerdir. Bu yolla işlevden kaynaklanan tür seçimiyle, seçilen türün yapımıyla, biçimlendirilmesiyle, süsleme konusunun belirlenmesiyle, düzenlenmesiyle ve bütün bunların güzellik anlayışı kanalıyla tasarlanmasıyla Türk işlemelerinin kendine özgü yerini korumasını sağlamışlardır. Nitekim iğneden makineye, doğal elyaf ve boyaya, şalvar ve üçetekten, iki ya da tek parçalı bindallıya, kaftandan üniformaya, yer döşeğinden karyolaya, yer minderinden koltuğa, sofra altı sumak peşkirden, masa örtüsüne kadar araç gereç açısından geçişler, eşya türlerine kadar değişiklikler yapmışlar, süsleme konusu ve programında bazı farklı üsluplar denemişler ve her yüzyılda alanları genişlemiştir (Barışta, 1999: 2).

Türk işlemeciliğinin en parlak dönemi Osmanlı dönemine rastlamaktadır (Berker, 1976: 11).

Osmanlı toplumunda teknolojik koşullar ustaya, sanatkâra büyük imkânlar verdiğinden evde aile bütçesine katkıda bulunan, kişiye meslek kazandıran ve kişiyi saraya kadar yükseltebilen bu sanat dalı yaygın bir biçimde uygulanmakta, bu alanda evlerde amatörce yapılan uygulamalar kuşaktan kuşağa geçen bilgilerle gerçekleşmekteydi. Bu eğitim etkinliklerinin boyutları iyi teknik bilen, evden eve giderek bildiği iğneleri uygulamasını öğreten “aşina kadınlar” kanalıyla genişliyordu (Barışta, 1995a: 19).

(39)

Osmanlı İmparatorluğu Dönemi Türk işleme sanatının teknik ve estetik özellikleri incelendiğinde yüzyıllara göre farklılık gösterdiği anlaşılır. Bu dönem işlemelerin özellikleri yüzyıllara göre sırayla şöyledir.

15. Yüzyıl İşlemeleri Fatih’in İstanbul’u almasıyla başlayan Osmanlı İmparatorluğu Döneminde her dalda olduğu gibi işlemecilikte de bir gelişme süreci içine girilmiştir. İstanbul’a değişik çevrelerden gelen çeşitli sanat dallarının ustalarının yanı sıra işlemecilerinde geldiği ve devralınan Bizans sarayı çevresindeki işleme atölyelerinin de katkısıyla bu dalda zengin bir ortam oluştuğu kuşkusuzdur. Saray defterlerinde bu atölyeler arasında çadır yapan atölyelerden söz edilmekte ve 38 çadır yapıcının Sultan Ahmet meydanında İbrahim Paşa sarayının yanında barındığından, çadırların çadır bakıcıları yanında saklandığından ve harp zamanı, yedi çadır yapıcı, on altı çadır kurucu ve iki çadır süsleyici (nakşduzan) ustanın sefere çıktıklarına değinilmektedir. Bununla beraber Beylikler Döneminden İmparatorluğa geçiş dönemine günümüze ulaşan, somut örnekler, yok denecek kadar azdır ve belirlenen nitelikleri minyatürlere bakarak tamamlamak gerekmektedir (Barışta, 1995a: 20) .

XVI. yüzyıldan kalan kaşbastılar, mendiller, uçkur don, bohçalar, kavuk örtüleri, perdeler, yastıklar ve kalkanlar bu dönemin giyim, kuşam, ev süsleme ve gündelik eşya türleri ile ilgili bilgi vermektedir. Kaşbastılar değişik baş bağlama biçimlerini belirlerken; baş süsü veya gelin duvağı niteliğinde olan kavuk örtüleri ve çanta işlevini de gören bohçalar kadın kuşamı; mendil, kalkan gibi erkek giyimini tamamlayan nesneler ve uçkur don ile kaftan gibi parçalar batıdan fark gösteren Osmanlı giyimi konusunda bizi aydınlatmaktadır. Ev donatımında da kullanılan bohçalar, kavuk örtüleri veya perdeler, yatak örtüleri, yastıklar, sedir, yüklük gibi yapının duvarından yararlanarak yapılan ünitelere, küçük pencereli odalar, doğanın güzelliğinin nasıl yansıdığını belgelemektedir (Barışta, 1995a: 21) .

XVI. yüzyıl işlemelerinin tanınmasında en önemli unsur renktir. Bu yüzyılda renk ve armonileri az olmamakla beraber, temel renkler yeşil, kırmızı, mavi ve sarıdır. Yardımcı olarak siyah ve beyaz kullanılmıştır. Siyah rengin en önemli özelliği motifi belirlemektir. Bunun adına gözeme denir. Motif genelde doğadan alınmıştır. Bu arada sembol motiflere rastlanmaktadır. Çok büyük uygulanan motifler serpilmiş ve doldurma

(40)

alan hesap işi tekniği yaygındır (Berker, 1976:11).

Doğudaki seferlerin İranla yapılan Kasrı Şirin antlaşmasıyla sona erdiği, batıda savaşların sürdüğü ve batı ile olan ilişkilerin artığı XVII. yüzyıldan kalan işlemelerle bezenmiş makrame, kavuk örtüsü, çevre, uçkur, ok torbası, traş önlüğü, kaftan, peşkir, seccade, bohça, yastık, çarşaf, yorgan yüzü, yatak örtüsü, ayna örtüsü, yer örtüsü ve çadır gibi parçalar bu sanat dalına duyulan ilginin sürdüğünü göstermektedir (Barışta, 1995a: 36) .

XVII. yüzyıl, XVI..yüzyılın devamı olmakla beraber, kompozisyonlarda değişme vardır, ayrıca renkler daha pasteldir ve tekniklerde ise çoğalma görülmektedir. Sembol motiflerden çintemani asrın sonlarında terkedilmiştir (Berker, 1976: 11).

XVII. yüzyılda aynı renk ve tekniklerin yanı sıra Maraş-dival işi, balıksırtı, civankaşı iğneleri yaygınlaşmıştır. Motifler küçülmüş ve daha karışık biçimde kompozisyonlar oluşturulmuştur. Motifler doğadaki görünümündedir.XVI. yüzyıla ilave olarak ibrik, vazo, kandil görülmektedir (Özcan, 2006: 4).

Avrupa yakasında yaşayan bazı Türklerin çevreye sağladığı uyum, giyim eşyalarından mobilyaya, parfüm ve bütün takımlarından mutfak ve süs eşyalarına, mimari süslemeden bahçe ve ev biçimlerine kadar çeşitli yollarla, başta İstanbul olmak üzere bütün ülkeye yayılan Avrupa malları, batı endüstrisinde atılan adımlar, Türk işlemesini de yeni boyutlara çekmiştir. Avrupa Türkiyesine yer verilen bu yüzyılda, bir yandan her şehrin büyük camilerine gönderilen Avrupa saatleri üzerindeki süslemeler batı beğenisini yaygınlaştırırken, bir yandan; XVI yüzyılda basılmaya başlanan ve giderek çoğalan, Avrupa işleme desen katalogları işlemecilikte batı etkilerini güçlendirmiştir (Barışta, 1995a: 51).

IVIII. yüzyıl işlemeleri renk, kompozisyon ve teknik yönden en zengin ve gösterişli olanlarıdır. Avrupa etkisinde kalınmış rokoko ve barok tesirleri artmıştır. Motiflerde ise peyzaj hakimdir. Doğadan çok hayal gücünün meydana getirdiği motifler yoğunluktadır. 18. yüzyılın en bariz tanımlaması işlemede görülen renk nüanslarıdır. Diğer yüzyıllardaki, tekniklerin yanı sıra, dival, balıksırtı, aplike, muşabak, mürver, suzeni kasnak ve çift dolgu gibi teknikler görülmektedir (Berker, 1976: 11).

(41)

Bu yüzyılda batı ile olan ilişkilerin etkisiyle, fiyonk, çiçek buketleri, tabakta meyveler, vazolar motiflerin içinde yer almıştır. Kimyasal boyaların elde edilmesiyle, ipliklerde renk ve ton zenginliği sağlanmış işlemeler daha canlı bir görünüm kazanmıştır. Bu yüzyılın en öneli özelliği renk tonlarının kullanılmış olmasıdır (Özcan, 2006: 4).XVIII. yüzyılda daha çok açık ve koyu pembe, filizi, zeytuni, yeşil, turuncu ve buna ek olarak tel tırtıl ve pul kullanılmıştır (Fenercioğlu, 1973: 45).

XIX. yüzyılda siyasi, ekonomik bunalımlar, Rus savaşları, Mısır isyanları gibi sebeplerle zayıflayan, gerileme devrini yaşayan Osmanlı İmparatorluğunda işleme gibi bazı süsleme sanatlarında duraklama görülmemiş ve çok parlak bir dönem yaşanmıştır. Bu dönemden kalan örnek bezi, makrama, çevre, başörtüsü, dolama, kemer, hırka, paçalık, kupon kumaş, gelin duvağı, bindallı, traş önlüğü, yelek, ceket, şalvar, taht saçağı, peşkir, havlu, nihale, karyola eteği, çarşaf, masa örtüsü, yorgan yüzü, yatak takımları, duvar halısı, kapı perdesi, entari, cilbent, cüz kesesi, mehter bandosu takımları, sayeban, çadır gibi örnekler işlemenin ulaştığı boyutları, belirlemekle beraber bu sanat dalının profesyonel ustalar kadar amatörler arasında da taraftar topladığına işaret etmektedir (Barışta, 1995a: 65).

XIX. yüzyıl işlemeleri renk, desen teknik ve daha da önemlisi malzeme yönünden bir önceki yüzyıla göre çok gerilemiş, motif olarak her şey kullanılmıştır. Maraş-dival-işi, Antep işi, suzeni uygulamaları yoğunlaşmış, pul, boncuk, mercan, tırtıl gibi gereçler işlemelere ilave edilmiştir (Özcan, 1994: 4). XIX. yüzyılda işleme kalitesinde bozulmalar göze çarpar. Özellikle motiflerde türbe, cami, çadır ve ev yanı sıra fiyonk, insan, hayvan ve gemilerde yer almaya başlamıştır. İpek yerini pamuğa, altın ve gümüş yerini bakıra, adi tele bırakmıştır (Berker, 1976: 11).

XIX yüzyılda kiremidi, kızıl kahve, camgöbeği, patlıcani ve mor renkleri diğer renklerden daha çok kullanılmıştır (Gönül, 1973: 45). Açık ve koyu mavi, açık ve koyu pembe, açık ve koyu yeşil gibi ton atlayan bileşimleriyle yapılmış tek renkli çalışmalar mevcuttur. Ayrıca bu yüzyıla ait sarı ve beyaz sim ve metal telle işlenmiş pek çok parça, tek renkli düzenlemeye örnek teşkil etmektedir (Barışta, 1985: 22).

Cumhuriyet Dönemi Türklerin Anadolu’ya gelmesiyle başlayan 1071 den bu yana gelişen, yeni bir kişilik kazanan, Anadolu ve çevresi Türk işlemeciliği, Selçuklu dönemi, Anadolu Beylikleri Dönemi ile Osmanlı İmparatorluğu Dönemi örneklerinden

(42)

Cumhuriyetin ilanından günümüze kadar geçen zaman içinde, bu dalla uğraşanların sayısının giderek azaldığı gözden kaçmamaktadır. Endüstriyel kalkınma, ekonomik, kültürel değişmeye bağlı olarak bu sanat dalının yeni bir anlayışa doğru yöneldiği görülmektedir. İnsanoğlunun zamana karşı yarışı ile yeni teknolojik gelişmeler doğrultusunda hem elle, hem de makineyle yapılan işlemecilik dalının bir yandan güzel sanatlara doğru kaymakta olduğu, bir yandan da endüstriyel sanatlar içinde yeni bir kişilik kazandığı fark edilmektedir (Barışta, 2001: 1).

XX. yüzyılın ilk çeyreğinde başka bir deyişle Osmanlı İmparatorluğu döneminin sonunda işleme sanatında bir duraklama görülür. Bu döneme ait işleme örneklerinden XIX. yüzyıl örnekleri görülmektedir. Cumhuriyetin kuruluşuna kadar geçen süreçte gerek yaşanan savaşlar ve ekonomik bunalım, gerekse makinenin işleme alanlına girmesi bu sanatın eski önemini yitirmesine sebep olmuştur (Barışta, 1997a: 89).

XX. yüzyılın, geçen yüzyıl renklerine ilave olarak mor, turuncu, çingene pembesi, yaprak yeşili ve sarı renkler tüm tonlarıyla kullanılmış sarı ve beyaz sim ile kırma tel uygulamadaki yerini korumuştur. Renklerin tonları ile kullandıkları bu dönemde tek renk uygulamaları da sürdürüle gelmiştir (Özcan, 1994: 4). Bu yüzyılın en önemli yanı makine işlerinin revaçta olmasıdır (Berker, 1976: 12).

Hayatın birçok evresinde rolü olan işlemeler, örf, âdet, gelenek, görenek gibi sosyal kurallarla yönlenmektedir. Günümüzde de süregelen hediye verme, çeyiz serme, sünnet düğünü, doğum v.b geleneklerle yayıldığı ve güncelliğini koruduğu görülmektedir. Özellikle son yıllarda işlenmiş ürünlerin büyük rağbet gördüğü dikkati çekmektedir. Bu nedenle her türlü ürün, işlemelerle bezenmektedir (Köklü, 2002: 7) .

2.1.5. Hesap İşi

Türk işlemelerinde yalnız başına, pesent ya da başka iğne bileşimleriyle uygulanan bu iğne, XVII. yüzyıldan bu yana görülmektedir. Halk arasında “sıçratma” ismiyle bazı bölgelerde yaygın olarak kullanılan hesap iğnesinin düz ve verev iplikler üzerinde uygulanan iki türü vardır. Bu iğne teknikleri “düz hesap” ve “verev hesap” işi ismiyle uygulanır (Barışta, 1997: 73).

Şekil

Şekil No: 8
Şekil No:13
Şekil  No: 17
Şekil No: 19
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Halkevleri konusunda övgü dolu ifadeler kullanan Adnan Menderes, Aydın Halkevi’nin açılışında halkevlerinin önemine ilişkin yukarıda belirtmiş olduğumuz

neler zarfında memleketin muhtelif vilâyetlerinde aç­ lığı plastik sanat sergileri ve halkı tenvir etmek bu susundaki büyük gayretini reisi bulunduğu birliğin

Doğu Marmara 2010-2013 Bölge Planı Çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması ve teknik altyapının güçlendirilmesi amacı kapsamında Bolu ilinde yürütülen

Bu şehirde Roma hükümdarlarından ıı imparator ve imporatoriçe para bastırmıştır ki, bu da şehrin Romalılar zamanında Alanya ilçesi sınırları içinde şehirlerin

Concept of culture is transmitted through generations, includes the values created human beings. While concept of culture provides convenience to individuals at the stage of being

Sakarya Çevre ve Orman Müdürü Nurettin Taş, Mudurnu Deresi'nde bulunan fabrikanın atıklarını dereye boşaltarak bal ık ölümlerine neden olması konusunda

Analyzing the submitted proposals and listing them in order of frequency, these were listed as such: not to provide the program in concentrated form, increasing