• Sonuç bulunamadı

Özgürlüğe adanmış bir yaşam

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Özgürlüğe adanmış bir yaşam"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EMLAK BANKASI

P

“ev”

deyince

EMLAK BANKASI

" D . ı h n U v d a r B i r Y a s a m I C I n "

72. ¥ 1

SAYI

25480 /15000 TL (KDV içinde) KURUCUSU: YUNUS NADİ (1924-1945) BAŞYAZARI: NADİR NADİ (1945-1991) 12 TEMMUZ 1895ÇARŞAMBA

Üniversite

4

pazarı

9

TBMM Milli Eğitim Komisyonu’nda 27

üniversitenin daha kurulmasına ilişkin yasa

teklifinin, TBMM Genel Kurulu’nda kabul

edilmesi durumunda “üniversitesiz il”

kalmayacak. Genel kurulda bekleyen 14

yeni üniversite kurulmasına ilişkin öneri de

dikkate alındığında, toplam üniversite

sayısı 94’e yükselecek. Milli Eğitim Komisyonu üyesi

DYP’li Durmaz, “ Siyaseten üniversite kurmak zorundayız”

görüşünü dile getirdi.

Milletvekilleri, seçmene “selam” için her

yolu denediler. DYP Aksaray Milletvekili

Halil Demir, Milli Eğitim Komisyonu’ndaki

konuşmasını, seçim bölgesine

ulaştırabilmek için “Aksaray TV” adlı

yerel televizyon kameralarını meclise

getirdi. Parlamenterler, kulislerde, “ Sıra

köylere üniversite kurulmasına geldi” derken, yarışın,

partilerin birbirlerine güvensizliğinden kaynaklandığını

söylediler.

Her

yere

üniversite

ANKARA (Cumhuriyet Bü­ rosu) - Üniversiteler “siyaset pa- zanna”düştü. Milletvekillerinin seçim yatırımı kaygısıyla ille­ rinde üniversite açtırma yarışına girmeleri, Yüksek Öğretim Ku­ rulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Sağlam’ı “isyan” etti­ rirken, Kilis, Yalova ve Kara­ bük, henüz valilerine kavuşma­ dan “üniversite müjdesi”ni aldı­ lar. TBMM Genel Kurulu gün­ deminde bekleyen ve Milli Eği­ tim Komisyonu’ndan geçen ya­ sa önerilerinin kabul edilmesi duru­ munda, Cumhurbaşkanı Süleyman De- mirel’in Başbakanlığı döneminde ku­ rulan ve “tabela üniversitesi” olarak ad­ landırılan üniversitelere 41 tane daha eklenecek. Önerilerin tamamının yasa­ laşması halinde, üniversitesiz il kalma­ yacak ve toplam üniversite sayısı 94’e yükselecek. TBMM Genel Kurulu’nda

görüşülmeye başlanan ve 14 yeni üni­ versite kurulmasını öngören yasa öne­ risi, kendi illerine de üniversite isteyen milletvekillerince engellenince, herke­ si “ memnun edebilmek”için 27 yeni üniversite daha kurulması için verilen yasa önerisi jet hızıyla TBMM Milli Eğitim Komisyonu’nda görüşülerek kabul edildi. Milletvekilleri, sadece

“üniversite kurulsun” görüşünde ısrar­ lı oldukları için, komisyonda, bu üni­ versitelerin ne zaman açılacağı konu­ sundaki yetki YÖK’e bırakıldı. Komis­ yonda, milletvekilleri, “ortaokul gibi üniversite” açılmasını eleştirmelerine karşın, verilen her önergenin kabul edilmesi dikkat çekti. Sonuçta, 14 ye­ ni üniversitenin kurulmasına ilişkin ya­

sa önerisinin genel kurulda görüşülme­ si sırasında, “her ile üniversite kurul­ ması” yönünde önerge yeren DYP’li Yaşar Topçu’nun isteği yerine gelirken, DYP’li üyeler de birbirleriyle çelişen görüşler açıkladılar. Komisyonda, öne­ rilerinin birleştirilmesinden sonra yeni il olan Karabük, Kilis ve Yalova ile Tür­ kiye’nin “en mahrum” illerinden Hak­

kari’de üniversite kurulması için öner­ ge verildiğinin “unutulduğu” son an­ da farkedildi. Bunun üzerine verilen önergeyle, birçok olanaktan yoksun olan Hakkari ile henüz valisi atanma­ yan Karabük, Kilis ve Yalova’ya üni­ versite “müjdesi” gitti.

Arkası Sa. 19, Sü. 3 ’te • •

Bilim de ‘yüksek’ hırsızlık

► İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yapılan yüksek lisans ve doktora tezleri incelemeye alındı. Bazı tezlerin aynen tercüme, bazı

tezlerin de başka tezlerin fotokopisi olduğunun ortaya çıkması üzerine anlaşılan sahtekarlık üzerine YÖK Denetleme Kurulu devreye girdi.

FİGEN ATALAY

Yüksek lisans ve doktora tezlerinde “bilim hırsızlığı” inanılmaz boyutlara ulaştı. İÜ İletişim Fakültesi’ninuzman kadrosunda “Basın Tekniği” dersi ve­ ren aynı zamanda Radyo-TV-Sinema yüksek lisans öğrencisi olan Cengiz Arkangil, bu dersi, yüksek lisans dersi olarak alınca kendi kendisinin öğren­ cisi oldu. Arkangil, yaptığı sınavda kendisine yüz üzerinden “ 100” verdi.

Daha önce yazılmış bir tezin fotoko­ pisini, yalmzca adını değiştirerek ken­ di tezi olarak sunan bir öğrenci hakkın­

da soruşturma başlatıldı.

Bir başka öğrenci ise İngiltere’deki bir kitabı aynen çevirerek “orijinal” tez diye sundu.

Bu üç örnek, yüksek lisans ve dok­ tora tezleri üzerinde yapılan yalnızca bir haftalık çalışma sonucu ortaya çı­ karılan sahtekârlıklar. YÖK Denetleme Kurulu ile İstanbul Üniversitesi Sos­ yal Bilimler Enstitüsü binlerce tezi in­ celemeye başladı. Çok sayıda tezde, ki­ taplardan ya da başka tezlerden refe­ rans belirtilmeden sayfalar dolusu “alıntılar” bulunduğu belirtiliyor, tnce- leme sonucunda “kopya” olduğu belir­

lenen tezler iptal edilecek. Bu durum­ daki kişilerin unvanları da geçersiz sa­ yılacak. Örneğin, master tezinde sah­ tekârlık yaptığı belirlenen bir profesö­ rün tüm unvanları elinden alınabilecek. Bürokratlar, politikacılar, çeşitli meslek sahipleri, master ve doktora un­ vanlarına kolay yoldan ulaşabilmek için öğretim üyelerine baskı yapıyor. Bu durum, üniversitede büyük sıkıntı yaratıyor.

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof Dr. Ülkü Azrak, “Öğretim üyele­ rinin, üniversite dışında kurdukları iliş­ kileri üniversite içinde kullanmak gibi

bir yanlışa sürüklenmeleri sonucu bazı kişiler master, doktora unvanlarım el­ de ediyorlar. Türkiye’nin bu alandaki geleceğini düşünmeyenler hiç olmazsa kendi mesleki saygınlıklarını düşünsün­ ler” diyor.

Prof. Azrak, sosyal bilimler enstitü­ leri üzerine şunları söylüyor:

“YÖK düzeninde kurulmuş olan ve yüksek lisans ve doktora çalışmaları ya- pdan bu enstitülerin özellikle İngiltere ve ABD’deki benzer modelleri olan “graduate school” adını alan kurum­ lar, tam anlamıyla birer öğretim kuru-

M Arkası S a 19, Sü. 5 ’te

adanan

bir yaşam

Mehmet Ali Aybar’ın kaybıyla Türkiye

sosyalistleri önemli bir önderlerini, Türkiye

düşünce hayatı bir fikir adamını kaybetti. 87

yaşında ölen Aybar, ardında onurlu ve

kavgayla dolu bir yaşam bıraktı.

ORALÇAUŞLAR'm haberi ■ 6. Sayfada

UĞUR M UM CU’NUN AYBAR’LA 1990 YILINDA YAPTIĞI SÖYLEŞİ ■ 7. Sayfada

CHP____________

Şahin’e

» • •• A

orgut

desteği

► M uğla parti örgütü, Bayındırlık ve iskân Bakanı Erman Şahin’e deştek çık tı. Mümtaz Soysal da CHP grup toplantısında, Şahin’e yöneltilen baskılan eleştirerek ‘partiyi büyük müteahhitler ağının mı yönettiği’ sorusunu gündeme getirdi.

► Toplantıda açıklama yapması beklenen Şahin, konuşma yapmaktan vazgeçti ve çıkışta gazetecilerin sorulannı yanıtlarken dosyalan Hikmet Çetin’e verdiğini belirtti. ■ 5. Sayfada

Meclis’te

silah

tartışması

► CHP Siirt Milletvekili Erdal Koyuncu ile Batman Milletvekili Abdülkerim Zilan, Batm andaki bazı örgüt atamaları nedeniyle tartışıp küfürleştiler. ► Koyuncu’nun arabasına gittiği, silahım aldıktan sonra araya girenler tarafından yatıştınlarak arabasına bindirilip gönderildiği öne sürüldü. Koyuncu, “ Silahım evdeydi, cep telefonunu silah diye görmüşler herhalde” dedi. ■ 5. Sayfada

Yağmura

teslim

olduk

► Cumartesi gününden beri son 62 yılın en yağışlı temmuz ayını yaşayan İstanbul, afet bölgesine döndü. Belediye ve itfaiye ekipleri, kurtarma

çalışmalarında yetersiz kaldı. Dün sabah saatlerinde yeniden etkili olmaya başlayan sağanak yağış sonucu Küçüksu Deresi bir Kez daha taştı.

► Kadıköy ve Ü sküdar’da 320 ev ve işyeri daha sel baskınına uğrarken dört gündür süren yağışlar sonucu resmi rakamlara göre İstanbul’da 1383 yer sular altında kaldı.

► Meteoroloji yetkilileri, yağışların yarma kadar azalarak devam etmesinin beklendiğini kaydetti. Dün öğlene kadar metrekareye Florya’da 18.9, Bahçeköy’de 19, Ğ öztepe’de 5.2, Kadıköy’de 20 kilogram yağış düştü. 3. Sayfada

N A T O ’ d a n ,

S ırp la ra b o m b a

► Srebrenica'ya saldırıyı durdurmaları için BM’ce

yapılan çağrıya uymayan Sırplara, ittifak

tarafından hava harekatı düzenlendi. BM’den

operasyon yetkisi alan savaş uçakları yerel saatle

14.00’te İtalya’daki Aviana üssünden havalanarak

Sırp mevzilerini vurdu. Hava saldırısı öncesinde

Sırp güçlerinin HollandalI askerlerle çatışmaya

girdiği belirtilirken kayıplar konusunda bilgi

verilmedi. ■ 77.

Sayfada

Yol Esin’ in kalbi

dünyayı korkuttu

► Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin dün kalp

rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırıldı.

Yeltsin’in rahatsızlanması sadece Rusya’da değil

bütün dünyada heyecan yarattı. Yardımcıları ve

doktorlar, ilk müdahaleden sonra yaptıkları

açıklamada Rus liderin durumunun yaşamsal

tehlike taşımadığını ve Yeltsin’in yaşamına tehlike

oluşturabilecek herhangi bir tehdidin

bulunmadığımsöylediler.

► Kremlin’den yapılan açıklama, 64 yaşındaki

Rusya liderinin, bu yaşta olağan sayılabilecek bir

kalp rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırıldığı,

ancak ülke yönetimini sürdürdüğü

doğrultusundaydı.

► Hükümetin sem bolik zam önerisini ‘sadaka’ olarak niteleyen Türk-Iş Başkanlar Kurulu dün toplandı. ‘Genel eylem ’ hazırlığına başlayan yetkililer toplantıdan sonra öneriyi yakarak hükümeti protesto etti.

► DYP-CHP Genel M erkezleri ile il ve ilçe binalarında protesto eylemleri planlayan Türk-Iş, hükümeti istifaya çağırma ve erken seçim çağrısı için miting düzenlemeyi kararlaştırdı.

ANK ARA (Cum huriyet Bürosu) -Türk-tş Genel Başkanı Bayram Meral ve Başkanlar Kurulu üyeleri, kamu sözleşme­ leriyle ilgili olarak hükümet tarafından ve­ rilen ücret teklifini Türk-lş Genel Merke­ zi önünde yakarak ülke çapında yapacak­ ları eylemleri başlattıklarını açıkladılar. Türk-ış’e bağlı sendikaların genel merkez ve şube yöneticileri de 18 temmuzda An­

kara’da yapılacak toplantıya çağnldı. Türk- Iş Başkanlar Kurulu, hükümeti “istifaya” çağırarak, “erken seçime” gidilmesi için, miting düzenleme, iktidar partilerinin bina­ larında protesto eylemi yapma, üretimden gelen gücü kullanma karan aldı.

Türk-lş Genel Başkanı Bayram Meral, “Türk-lş, böyle bir teklin, görüşme konu­ su bile yapmayacaktır” dedi. Alınan eylem

kararlannın tarihlerinin, 18 temmuzda An­ kara’da tüm sendikalann ve şube yönetici­ lerinin katılımıyla yapılacak olan kapalı sa­ lon toplantısında belirleneceği bildirildi.

Türk-lş Başkanlar Kurulu, dün yaptığı toplantıda, hükümetin ücret artışlanna iliş­ kin önerisi karşısında yapılacak eylemlerin Arkası Sa. 19, Sü. 3 'te

► Rusya Anayasası

uyannca devlet

başkanının sağlık

nedeniyle uzun süre

görevini yapamaması

durumunda, yetkiler

başbakana devrediliyor.

Ancak Kremlin sözcüleri,

Yeltsin’in yetkilerini

Başbakan Viktor

Çernomirdin’e

devretmesinin söz konusu

olmadığını vurguladılar.

■ HAKAN AKSAYın haberi

M 10. Sayfada

OLAYLARIN

ARDINDAKİ

GERÇEK

Aybar ’ı

Yitirdik..

ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra çok partili rejime geçen Türkiye’de, ne yazık ki, çağ­ daş demokrasi kurulamadı.

Bu olguyu ülkenin gelişmiş­ lik düzeyine bağlamak doğru yaklaşımdır; çünkü, ancak be­ lirli bir sanayi aşamasına ulaş­ mış olan toplumlarda demok­ rasi gerçekleşebiliyor.

2000 yılına 5 kala ülkemizde tam anlamıyla bir demokratik rejim geçerli değildir. Bu olgu­ ya bakarak 1 9 4 0 ’lı yıllarda toplumun ne durumda oldu­ ğunu saptayabiliriz. Önceki gün yaşamını yitiren Mehmet Ali Aybar, 1946 yılında İstan­ bul Üniversitesi’nde devletler hukuku doçentiyken demok­ rasi üzerine yazdığı yazılar yü­ zünden üniversiteden atılmış­ tı.

Bu olay Aybar’ın yaşamında belirleyici oldu, genç doçentin bir ömür boyu sürecek ‘foa-

ğımsızlık-demokrasi-sosya- lizm’ yörüngesindeki yürüyü­ şü böylece başladı.

Aybar, 1949’da yazdığı bir yazısında cumhurbaşkanına hakaretten hapis cezasına çarptırıldı. 1950’li yıllar boyun­ ca avukatlık yaptı. 1961 ’de bir

grup sendikacının kurduğu

‘Türkiye İşçi Partisi’nin baş­ kanlığına getirildikten sonra doğrudan siyasal yaşama atıl­ mış oldu.

27 Mayıs Devrimi’nin sağla­ dığı özgürlük ortamında, sos­ yalist partiye de yer vardı. 1 965’te Türkiye İşçi Partisi, Aybar’ın liderliğinde, parla­ mentoda grup kurdu. Bu olay, Türkiye’de sola açık bir d e­ mokrasinin kurulması yolunda umutlar yaratmıştı.

Mehmet Ati Aybar, bu yük­ seliş sürecinde Türkiye sosya­ lizminin lideridir.

Aybar’ın sosyalizm anlayışı sağlıklıydı, bağımsızlığı şiar edinmişti, ‘proleterya diktatör­ lüğümü dışlayan ‘güler yüzlü

★ ★ ★ Arkası Sa. 19, Sü. 9 ’da

K i m d e m i ş ,

h a n ı ml a r

k e n d i i ş i n i

k u r a m a z d i y e ?

Kendi işini kurmak isteyen hanım lar, gelin VakıfBank'a... dikişten nakışa, örgüden dokuma ve seramiğe kadar her türlü el becerisi için; ev yemekleri, pasta üretimi ya da temizlik şirketi kur­ mak, kreş açmak için... hatta taksi sahibi olmak için bile VakıfBank'tan kredi kullanabilirsi-

niz. Hem de çok uygun koşullarla.

VakıfBank

ı & j

•Î1.Y0JY1İ Bank»

BORSA DOLAR MARK ALTIN

O

Dün 46.328.34 önceki 46.357.34

û

Dün 44.825 önceki 44.500

û

Dün 31.950 önceki 31.900

û

Dün 557.000 önceki 555.000 Y o lc u e k r a n d a

N azım H ik m e t’in oyunundan B aşar S a b u n c u ’nun uyarlayıp yönettiği ‘Yolcu’ filmi T R T 2 ’de. ■ 75. Sayfada

G a l a t a s a r a y g i t t i

Sarı kırmızılıların 13 günlük A vrupa kam pı başladı. ■ Spor’da

F a ili m e ç h u l ç ö p le r

M arm aris’in Hisarönü K örfezi’nde Yunanlılara ait olduğu sanılan çöp ve atık m addelere rastlandı. Arka Sayfada

GÜNDEM___________

MUSTAFA «A LBA Y _____________________

Otoyollar Koalisyonu...

Kamuoyu bir süredir, C H P Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Hikmet Çetin’le Bayındırlık ve iskân Bakanı Er­ man Şahin arasındaki "çekişmeyi" izliyor.

Şahin’in iki temel istemi var:

- Kendi seçtiğim bürokratlarla çalışmak istiyorum.

- Otoyol ihalelerindeki haksız ödemelere ilişkin dosya­ lan işleme koymak istiyorum.

Şahin, Müsteşar Selahattin Seyis, Yapı İşleri Genel M ü­ dürü Hüseyin Cindemir ile alt düzeydeki üç bürokratı de­ ğiştirmek ve onların yerine yeni atamalar yapmak için ha­ rekete geçtiğinde ortalık karıştı.

Şahin, iki istemi art arda gündeme getirince, sanki bu bürokratlar alınınca bakanlık "temizlenmiş” olacak gibi bir görüntü doğdu. Buna meydan verm em ek gerekiyordu. Arkası S a 19, Sü. 3 ’te

(2)

SAYFA CUMHURİYET

12 TEMM UZ 1995 ÇARŞAMBA

HABERLER

• •

Özgürlüğe adanmış bir yaşam

ORAL ÇALIŞLAR

Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan hakkın- daki idam kararlan TBMM’de 1972 yılında jet hızıyla 3 saat içinde konuşu­ lup onaylandı. Daha doğrusu konuşulm adan onaylandı. Önceki gün kaybettiğimiz M ehm et Ali Aybar, TBMM’deki iki sosyalist mil­ letvekilinden birisidir. Özel­ likle AP’li milletvekillerinin büyük baskılarına ve hakaret­ lerine rağmen elinden gelen uyarıları yaptı ve idamı en­ gelleyebilmek için olağanüs­ tü bir çaba harcadı. 5 daki­ kayla sınırlandırılan konuş­ ması bittiğinde tatmin olma­ mıştı, kürsüye yeniden fırladı ve şu tarihi uyanları yaptı:

“ Eğer Türkiye, demokra­ tik bir ülke obua yolunda ça­ ba harcıyorsa, verilecek idam cezalan, hedefimize ulaşma­ mızda bizi köstekleyeeektir.”

Aybar bunları söylerken AP’liler Aybar’ı alaya alarak “Vah vah” diye bağırdılar,

Aybar sözlerini şöyle sür­ dürdü:

“ Kaldı ki, siyasi anlamda idam cezaları uzun zaman kanayan, huzursuzluk yara­ tan yaralar açar. Demokratik devlet, korkutan, eli sopalı devlet değildir. Demokratik devlet, otoritesini vatandaşla­ rının gönüllerine dayayan ve

insan hakianna saygılı olan devlettir. („.) Şiddet hu­ zur sağlamaz. Şiddet olaylan, sıkıyönetim ilanından sonra şiddetini arttırmıştır. Hatta son Kızıldcrc faci­ ası, idam cezalanılın bir an önce acele ile, istical ile istenmesinden doğmuştur.(AP sıralannda protesto sesleri). Elbette ki öyledir. Çünkü idama mahkûm olup, haklarındaki kararın infazına Meclis'te izin verilen üç hükümlüyü kurtarmak için arkadaşlan mezbuhane bir harekete geçmişler ve çaresizlik için­ de, sonu olmayan bir mücadeleyi göze alarak, silahlı kuvvetlere karşı koymuşlardır.”

Aybar’m bu uyarılarının ne kadar haklı olduğu geçen bunca zaman içinde daha iyi anlaşıldı. Kin ve öç almaya dayalı siyasi mantık, daha çok kan akıtacak sonuçlar yarattı.

1908 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Mehmet Ali Aybar, Galatasaray Lisesi’ni bitirdi. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitiren Mehmet Ali Aybar, 1939 yılında hukuk doktoru ol­ du. 1939-1942 yılları arasında Fransa’da kaldı ve Fransa’nın Almanya tarafından işgali üzerine Tür­ kiye’ye döndü.

Aybar’m akademik yaşamı çok uzun sürmedi. 1942 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakülte­ sinde devletler hukuku doçenti olarak göreve baş­ ladı. 1946 yılında Vatan ve Gün gazetelerinde Amerika aleyhtarı yazılar yazdığı için üniversiteden çıkarıldı. Aynı yıl Demokrat Partiden milletvekili olduysa da seçilemedi.

Üniversite’den ayrılınca 1 Şubat 1947’de İstan­ bul’da “Hür” isimli bir gazete yayımladı. Bu gazete 6 sayı sonra sıkıyönetim tarafından kapatıldı.

Aybar, bunun üzerine İzmir’de 5 Nisan 1947’de “Zincirli Hürriyet”! çıkarmaya başladı. İktidardaki CHP taraftarı gerici gençler Zincirli Hürriyet aley­ hinde göterilere başladılar. Aybar’m demokrasiyi savunan ve tek parti yönetimini eleştiren yazılarına kızıyorlardı. Baskılar nedeniyle Zincirli Hürriyet’i yalnızca 3 sayı çıkarılabildi. Aybar, bu gazetelerde­ ki yazılarında Amerikan yayılmacılığına'karşı çıkı­ yor ve Amerikan Cumhurbaşkanı Tınman'm adıyla anılan Truman Doktrinini eleştiriyordu. Bu yazıla­ rında Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği ididasıyla dava açıldı ve 4 yıl hapse mahkûm edildi. 1949 yı­ lında tutuklandı ve 1950 yılında çıkarılan af kanu­ nuyla serbest bırakıldı.

1965 seçimleri öncesi Spor ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen miüngte Genel Başkan M ehmet Ali Aybar kürsüde. Mehmet Ali Aybar, 1952-62 yılları arasında avu­

katlık yaptı. Bu arada emekçilerin sorunlarıyla ya­ kından ilgilendi, sendikacıların örgütlenmesine yar­ dımcı oldu. 1952 yılında TKP davasının savunması­ na katıldı.

1962 yılında TİP kurucusu sendikacılar, genel başkanlığa en uygun isim olarak Mehmet Ali Ay- bar’a başvurdular. Aybar, Kemal Türkler, Kemal Nebioğlu, Şaban Yıldız gibi sendikacıların getirdiği bu öneriyi sevinçle kabul etti. Bu kabulden sonra Aybar’ın yaşamında yeni bir dönem açıldı. Yıllardır savunduğu sosyalizmin gerçekleşebilmesi amacıyla örgütsel mücadeleye atıldı. Hemen kolları sıvadı. Partiyi örgütlemeye girişti. Ülkenin önde gelen ne­ redeyse bütün aydınlan TİP çevresinde toplandı.

1962’den 1970’lere kadar TİP Türkiye’nin siyasi yaşamında önemli bir ağırlık haline geldi. Ameri­ kan aleyhtan mitingler, gençlik gösterileri, köylüle­ rin toprak talebiyle ülkenin dört bir yanında hareke­ te geçmesi, işçi grevleri ve fabrika işgalleri Türki­ ye’yi sarsıyor, taşları yerinden oynatıyordu. Bunu

1968 yılında Tıer yana yayılan üniversite işgalleri iz­ ledi.- TİP, kısa sürede Türkiye’nin 67 ilinde örgütle- nivermişti. O güne kadar, kıyıda köşede kalmış, devlet tarafından itilip kakılan ilericiler, solcular yeni bir kimlikle ve atılganlıkla siyaset sahnesine çıktılar.

TİP, 1962’lerden itibaren hemen her konuda ağır­ lığı olan bir parti haline geldi. Düzen partilerine karşı sosyalist bir seçenek tarihimizde ilk kez böy- lesine etkili bir şekilde siyaset sahnesine çıkıyordu. Yalnız siyasi alanda değil, sanat ve kültür alanında da önemli bir değişim yaşanıyordu. Tiyatro, sine­ ma, müzik, resim alanında sanatçılar, üniversitede öğretim üyeleri TİP’in ve sosyalizmin yanında saf tutuyorlardı. Sosyalizm ve anti-emperyalizm rüzgâ­ rı Türkiye’nin yaşamına yeni bir boyut, yeni bir renk katıyordu. TtP’in güçlenmesi gerici çevrelerin de harekete geçmesine yol açtı. Vietnam aleyhtan miting ve gösteriler, “Komünizmle Mücadele Der- nofcleri”nin. Milliyetçi Hareket Partisi komandola­ rının saldmlarına uğradı. TİP yöneticileri ve TtP üyeleri, AP iktidamıın eli sopalı militanlarınca ya­ ralandı, dövüldü.

TlP, bu yıllarda Türkiye’nin umudu haline geli­ yordu. İnönü önderliğindeki CHP de TtP’in

estirdi-i rüzgârdan etkestirdi-ilenerek solcu bestirdi-ir çestirdi-izgestirdi-iye yöneldestirdi-i, nönü, 1965 yılında geleneksel çizgisini değiştire­ rek ‘ortanın solu’ sloganıyla solda saf tuttuğunu ilan etti. 1965 seçimlerinde Denıirel’in önderliğin­ deki AP tek başına iktidara geldi. Bu seçimlerin asıl önemi Türkiye tarihinde ilk kez sosyalistlerin örgütlü olarak parlamentoya girmesiydi. Mehmet Ali Aybar’ın liderliğindeki TlP, 15 milletvekiliyle Meclis’teydi.

TİP, parlamentoda 4 yıl boyunca önemli bir etken haline geldi. Parlamentoda emekçi hakları, gençle­ rin özgürlük talepleri ve sosyalizm açıktan savunu­ luyordu. Ama gericilik parlamentoda sosyalistlere tahammül edemedi. TİP milletvekilleri çoğu kez konuşturulmak istenmiyor ve özellikle AP'lilerin saldırısına uğruyorlardı. Birkaç kez uğradıkları sal­ dırı sonucu TİP milletvekilleri yaralandılar. Onların Meclis’te varlığı ve savundukları fikirler çok yeni ve önemli bir olaydı. Gericiliğin onlara tahammül­ süzlüğü ise yeni değil eski bir gelenekti.

TlP Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar, Meclis’te etkili ve cesur bir konuşmacıydı. Yoksulların hakla­ rını kararlıklıkla savunuyor ve bütün saldırılara rağ­ men bir adım geri atmıyordu.

Gericiliğin Türkiye’nin dört bir yanında gençle­ re, işçilere, köylülere saldırısı, sosyalistler içinde de şiddet yanlısı eğilimlerin gelişmesine neden oldu. Özelikle devrimci gençlerin faşist komandoların ve polisin saldırılan sonrası yaşamlarını yitirmeleri ‘si­ lahlı mücadele’ fikrinin gençlik içinde yayılmasının zeminini hazırladı. Aybar önderliğindeki TlP yöne­ timi ise, gericiliğin Saldırılarından endişe ediyor ve gençlik içinde gelişen şiddet eğilimini önlemeye çalışıyordu. Yasal zemini ve yasal partiyi koruma kaygısı, gençlerle Aybar yönetiminin arasının açıl­ masına yol açtı. Gençler ülkenin dört bir yanında gelişen eylemlerden heyecanlanıyor ve eylemleri geliştirmek istiyordu. TlP yönetimi ise temkinli davranmaktan yanaydı. Bu çelişme devrimci genç­ lerin TİP’ten kopmasına sebep oldu. 1968’den itiba­ ren TİP içindeki ayrılıklar, partiyi derinden yarala­ dı. Aybar’ın ‘güler yüzlü sosyalizm’, ‘Türkiye sosya­ lizmi’ tanımlamaları da parti içindeki muhaliflerin eleştirisine uğruyordu. Aybar, bu sözleriyle ulusla­ rarası sosyalist hareketin anlayışlarını aynen Türki­ ye’ye aktarmaya çalışan taklitçi tutumlara karşı çı­

kıyordu. Yasal siyasi müca­ deleyi savunuyordu. Sov- yetler Birliği’nin 1968 yı­ lında Çekoslovakya’yı iş­ galine karşı çıkması da ay­ nı anlayışın bir parçasıydı. Ama o yıllarda Sovyetler Birliği’nin ve Çin’in sosya­ listler üzerindeki etkisi çok büyüktü, kimse Aybar’ı dinlem ek istem iyordu. Devrimci gençler ise Küba devriminin büyüsüne ka­ pılmışlar, yeni bir silahlı devrimin hazırlıklarını ya­ pıyorlardı.

Aybar, azınlıkta kalması­ na ve parti içindeki etkisini tamamen yitirmesine kar­ şın ‘Türkiye sosyalizmi’ an­ layışım terk etmedi. 1969 seçimlerinde TİP’in etkisi iyice azalmıştı. Yalnızca İstanbul’dan iki millietve- kili çıkarabildi. Mehmet Ali Aybar ve Rıza Kuas. TİP yönetimi o sırada Be- hice Boran-Saduıı Aren ön­ derliğine geçmişti ve Ay­ bar partiden kopmuştu.

12 Mart 1971 askeri dar­ besi TİP’i kapattı ve TlP yöneticilerini yargıladı. Mehmet Ali Aybar millet­ vekiliydi, o koşullarda de­ mokrasiyi ve insan hakları­ nı kararlılıkla savundu. Sı­ kıyönetimlere karşı çıktı, Deniz’lerin idamlarını en­ gellemeye çalıştı.

1973 seçimleriyle Türki­ ye’de siyasi yaşam yeniden canlanınca Aybar kendi­ si gibi düşünen arkadaşlarıyla birlikte Sosyalist Devrim Partisi’ni kurdu. Kendi anlayışlarına uygun olarak parti içinde bürokratlaşnıayı önleyecek tüzük maddeleri koydu. Örneğin bir genel başkan ancak bir dönem genel başkan olabiliyordu. Bir daha seçi- lemiyordu. Buna benzer başka önlemler de vardı,

12 Eylül’de Aybar’m SDP’si de kapatıldı. O, bu dönemde de boş durmadı DİSK Davası, Türkiye Barış Derneği Davası, Aydınlar Dilekçesi Dava- s ı’nda avukatlık yaptı. Aziz N esin’le birlikte DGM’de Terörle Mücadele Yasası’nın 8/1. madde­ sinden yargılandı. Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nm girişimcileri arasında Aziz Nesin ve Sami- ye Yaltınm’la birlikte yer aldı.

12 Eylül döneminde Aybar’m en çok çaba sarf ettiği konulardan birisi sosyalistlerin birliği idi. Bu amaçla Kuruçeşme’de Aziz Nesin’le birlikte sosya­ listlerin birliği için toplantı düzenledi. Bunu bir dizi toplantı izledi. Birleşik Sosyalist Parti bu girişimle­ rin sonucu olarak kuruldu. Ancak Aybar, istediği birliğe ulaşamadığına inandığı için Sosyalist Dev- > rim Partisi’nin yeniden kurulmasına öncülük etti. Yine istediği olmamıştı. Bu amaçla Türkiye’nin ön­ de gelen sosyalistlerini zaman zaman toplantıya ça­ ğırıyor ve birlik konusuna çare bulmaya çalışıyor­ du. Ömrünün son günlerini de bu birlik çabalarına harcamıştı.

Mehmet Ali Aybar, özgün sosyalizm görüşleriyle ve emekçilere olan derin inancıyla, hem bir eylem adamı hem de düşün adamıydı. Gençliğinde çnilli atletizm takımına kadar yükselen ve uluslararası dereceler de kazanan Aybar, kendisini iyi yetiştir­ miş seçkin bir aydındı. Görüşlerini her platformda cesaretle savundu. Nâzım Hikmet’in teyzesinin oğ­ lu idi. Nâzım’m yurtdışına kaçışının planlayıcıla- rındandı.

Onun kaybıyla Türkiye sosyalistleri önemli bir önderlerini, Türkiye düşünce hayatı ise bir fikir adamını kaybetti.

87 yaşında öldüğünde, ardında onurlu ve kavgay­ la dolu bir yaşam bırakıyordu.

Mehmet Ali Aybar’m bizlere bıraktığı miras, her koşul altında eşitlik ve özgürlüğü savunmak, toplu­ mun ezilen alt kesimlerinin sesi olmaktır.

A Y B A R ’IN A R D IN D A N

Sosyalizmin yılmaz savaşçısı

MEHMET ALİ

AYBAR’ı

yitirdik.

Anısını yaşatacağız.

DİSK / ASİS SENDİKASI

Baskı ve Zulümle yer altına itilen Türkiye sosyalist hareketinin legal alana çıkarılmasında, yaygınlaştırılmasında ve demokrasi bilincinin ve kültürünün geliştirilmesinde en büyük payı olan

gerçek insan, hocamız, abimiz, arkadaşımız

MEHMET ALİ AYBAR’ı

kaybetmenin acısı içindeyiz. Başımız sağ olsun.

MEHMET ALİ ASLAN

Sosyalist hareketin

saygın ismi

ı

Haber Merkezi - Türki­ y e ’de sosyalist hareketin oluşması na önderlik et­ miş, parlamen toda sosya­ list mücadele veren ilk ve son parti olan Türkiye İşçi Partisi genel başkanla rın- dan bilim adamı M ehm et A li A yb ar’ın ölümü bü­ yük üzüntü yarattı. Sosya­ list mü cadelede Aybar’m yanında Ve karşısında ol­ muş isim ler bile Mehmet Ali A ybar’ın bu ha reket içinde çok saygın bir yeri olduğu görüşünde birleşti­ ler. Mücadale arkadaşları, şendi kacılar, siyasi partile­ rin lider leri yayımladıkları bildirilerde Aybar’ın ölü­ münden duyduk lan üzün­ tüyü dile getirdiler.

Sosyalizmi insan için ödünsüz savunduğu bildiri­ len Mehmet Ali Aybar için m ücadele arka daşları ve siyasi parti liderleri şunları söyledi:

Bülent Ecevit(DSP Ge­ nel Başkanı): “ Mehmet Ali Aybar engin kültürü, dü­ rüstlüğü, doğ rultusundaki tutarlılığı ile örnek bir poli­ tikacıydı. Mehmet Ali Ay­ bar, kendisinden farklı dü şünenlerde de her zaman saygı uyandınrdı. Sosyaliz­ m e karşı o la n la r b ile , O ’nun, sosyalizmi demok­ rasiyle bağdaştırma uğ ra- şmdaki içtenliğinden kuşku d u y m a z la rd ı. A lla h ’tan kendi sine rahmet, yakınla­ rına baş sağlığı dilerim.”

Ç etin A ltan(E ski TİP Milletvekili): “ Ben kendi­ siyle 4-5 gün önce bir lo­ kantada karşılaştım ve el sıkışıp öpüştüm . Sağlıklı görünüydördu. Çok üzül­ düm . A y b ar’ın gününde TİP’in en üstünde durduğu konulardan biri bugün de T ü rk iy e ’nin gün dem ini oluşturan anayasa ko nu- suydu ki biz parti olarak 61 Anayasast’nın tüm madde­ leri ile yaşama geçirilme­ sinde ısrar ederdik. Özel­ likle de Aybar bunda çok ısrarlıydı. Türk ,si yasi ya­ şamı anayasanın nasıl ha­ yata geçirilebileceğinin ıs­ rarı ile karşılaştı. Ondan önce çıka rılan yasaların anayasaya uy gun olup ol­ madığı kimsenin umurun­ da d eğ ild i. N itekim ege m en güçler bu anayasayı lüks buldu ve 12 Eylülde geri çekti 1er. Bunda Ay­ bar’m büyük rolü olmuştur. Türkiye siyasi yaşa mına ilk kez bir sosyalist parti ve 14 m illetvekili girm iştir. C um huriyet tarihinde ilk kez olm u ştu r bu. Ondan sonra da bir daha olmadı. O zaman da Aybar genel başkandı. Aybar’ ın bütün siyasal faaliyetleri, bakış­ ları, görüşleri, çıkardığı mi­ zah dergisi, ayrıca analiz ed ilm esi gereken geniş

► • • •

OLUM

Hüseyin Hüsnü Paşa ve Hayriye Hanımefendi ile Hüsamettin Paşa ve Lebibe

Hanımefendi’nin torunu, Tahsin ve Aliye Aybar’m oğlu, Nermin Kehyagil’in ağabeyi,

Ayla Pulhan, Leyla Giresunlu ve Mehmet Kehyagil’in dayısı, Baştımar, Okçu, Tanoğlu,

Yaltınm, Andaç, İpekçiler, Arslan, Köseoğlu, Cebesoy, Ünönü, Pekin, Varal, Yeğen,

Güran, Genim, Talu, Boysan, Tan ve Behlil ailelerinin büyüğü ve yakım, Siret Aybar’m

eşi, Güllü Aybar’m babası, M emo’nun sevgili dedesi

MEHMET ALİ AYBAR

10 Temmuz 1995 Pazartesi günü aramızdan ayrılmıştır.

Cenazesi 13 Temmuz Perşembe günü öğle namazından sonra Bebek Camii’nden

alınarak Aşiyan M ezarlığı’nda toprağa verilecektir.

A İL E Sİ

Aziz Nesin anısına toplantı

İzmir (Cum huriyet Ege

Bürosu)- Aydınlık Dergisi İzmir Temsilciliği, Yazar A ziz Nesin anısına anma toplantısı düzenledi, Can Radyo da özel bir program hazırladı.

Aydınlık Dergisi’nin top­ lantısı yarm saat 18.00’de derginin Atatürk Caddesi Dalyan Gümrük Işhanı 8. katındaki konferans salo­ nunda yapılacak. Toplantı­ ya Yazar Hidayet Karakuş, İzmir Barosu Başkanı Ka­ sım Sönmez, Dr. Alparslan Berktay ve İşçi Partisi İz­ mir İl Başkanı Ali Karşıla­ yan konuşmacı olarak katı­

lacak.

Can Radyo Aziz Nesin için özel bir program hazır­ ladı. Gökhan Kafalı, Öykü O rakçı, M urat Yücel ve Fırat Peker’in hazırladığı program saat 14.00’te başlı­ yor. Radyo Sorumlusu Ali Rıza Kafalı, sabah saat 09.00’da Sesli Gazete Dün­ ya ve Türkiye gündemine yer verdiklerini belirterek, “ Program akışı içinde güncel olaylara da geniş yer vermeye başladık. Aziz Nesin için hazırladığım ız özel programı tüm İzm ir­ liler 93.3’ten rahatlıkla iz­ leyebilirler” dedi.

t » , ÇAĞDAŞ YAYINLARI

^ İlhan Selc.uk

AĞLAMAK GÜLMEK

120.000 TL (KOV içinde) Cumhuriyet Kitap Kulübü

Çajj Pazariama A.Ş. Türkocoljı Cad. 3 9 /4 1 (34334) Caijaloijlu-lsîanbul

AYBAR’I UGURLUYORUZ...

Kişiliğiyle, düşüncesiyle örnek bir insan,

Bağımsızlığın, demokrasinin,

sosyalizmin, hukukun, özgürlüklerin,

DİSK davasının yılmaz savunucusu,

işçi sınıfının dostu,

Değerli insan

Mehmet Ali Aybar’m

aziz

anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.

Tüm emekçileri, halkımızı

sevgimizle, coşkumuzla, alkışlarımızla

Aybar’ı uğurlamaya çağırıyoruz.

Not: Mehmet Ali Aybar’ın cenazesi 13

Temmuz 1995 Perşembe günü Bebek

Camii’nde kılınacak öğle namazından sonra

Âşiyan Mezarlığında toprağa verilecektir.

0

TÜRKİYE DEVRİMCİ İŞÇİ

SENDİKALARI

KONFEDERASYONU

BOLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

KADASTRO MAHKEMESİ SIFATIYLA

Davacı Hazine-i Maliye vekilleri tarafından Elmalık köylüleri aleyhine açılan kadastro tespitine itiraz davaları ne­ deniyle mahkememizden;

1- 1993/1328 E. sayılı dosyasında, Bolu Elmalık Köyü’nden, Nazile Cop, Feriha Bilgin, Neriman Bandakçıoğlu a- leyhine Bolu Elmalık Köyü 1085 parsel sayılı,

2- 1993/1292 E. sayılı dosyasında, Kadir Şanlı mirasçıları, Kadir eşi 1928 doğumlu Huri Turan, Kadir oğulları Bolu Elmalık Köyü’nden İsmail Şanlı, Fethi Şanlı, Siyami Şanlı, Necmettin Şanlı mirasçıları, Mahli ve Nerime kızı Gülseren Şanlı, Necmettin kızı Nezihe Şanlı, Necmettin oğlu Fahrettin Şanlı, Necmettin kızı Feriha Şanlı, Necmettin kızı Semi- ha Şanlı aleyhlerine Bolu Elmalık Köyü 1068 parsel sayılı,

3- 1993/1338 E. sayılı dosyasında, Mehmet Rahim ve Hatice kızı 1941 doğumlu Yıldız Arda aleyhine Bolu Elmalık Köyü 1073 parsel sayılı,

4- 1993/1366 E. sayılı dosyasında, Tevabil Şanlı mirasçıları, Turhan Şanlı, Hayati Şanlı mirasçıları, Fahriye Şanlı, Fatma Şanlı, Tevabil Şanlı mirasçıları, Huri Turan, İsmail Şanlı, Fethi Şanlı,.Siyami Şanlı, Necmettin Şanlı mirasçıları, Gülseren Şanlı, Neziha Şanlı, Fahrettin Şanlı, Feriha Şanlı, Semiha Şanlı aleyhlerine Bolu Elmalık Köyü 1065 parsel sayılı;

Taşınmazlarla ilgili olarak 6831 sayılı O.K.’nin 2/B maddesi hükümlerine göre yapılan çalışmalar sırasında dava konusu taşınmazların orman sınırı dışına çıkarılıp Hazine adına tespitlerinin yapıldığını, ancak dava konusu taşınmazların tespit tutanaklarının ayni haklar, şerhler ve beyanlar hanesinde, davalıların zilyet olduklarına dair, şerh verildiği Kadastro Komisyonu’nuıı. taşınmazların zilyetler adına şerh verilmesi yolundaki işlemlerin hukuka aykırı olup davalıların taşın­ mazlar üzerinde bir zilyetliklerinin de söz konusu olmadığından bahisle, dava konusu parsellerin beyanlar hanesinde­ ki davalıların zilyetliğine ilişkin şerhin iptaline karar verilmesi talebiyle açılan davalarda;

Yukarıda açık kimlikleri yazılı ve eski adresleri yazılı bulunan davalılara dava dilekçesi tebliğ edilememiş olup tebli­ gata yarar yeni adresleri zabıta tahkikatı sonucunda da tespitlenemediğinden, dava dilekçesinin özeli ile duruşmanın 10.8.1995 günü saat 09.00’da Bolu Asliye Hukuk Mahkemesi Salonu’nda yapılacağı, adı geçen davalıların duruşma­ da kendilerini bizzat ya da bir vekille temsil ettirmeleri, aksi halde davaların yokluklarında devam ettirilip netice­ lendirileceği hususu 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 28. ve müteakip maddeleri gereğince ilanen tebliği olunur.

Basın: 25929

C A N LA R A VE DO STLARA

TATİL O LA N A Ğ I :

Deniz ve orman manzaralı lux odalarıyla; Arıtmak yüzme havuzuyla;

Dam ak zevkinize hitap eden restorantıyla; T uristik merkezlere sürekli ve kolay ulaşımıyla; Ticari yaklaşımdan uzak hizmet anlayışıyla otelimizde size harika bir tatil geçirteceğiz. Paranız cebinizde kalacak, sazıyla sözüyle siz canlar birlikteliğin güzelliğini yaşayacaksınız.

Çam Ormanıyla denizin elele tutuşup ayak­ larınızın altına uzandığı K u ş a d a s ı-D a v u d la r O tel K E L E B E K 'te tatilinizi geçiriniz; romatizma, nefes darlığı ve stresinizi burada bırakıp gidiniz.

D aha ne istiyorsunuz!.. Gelin Candostlar bu tatil birlikte olalım.

Y A T A K + K A H V A L T I = 4 5 0 .0 0 0 TL. Y A R IM P A N S İY O N = 6 0 0 .0 0 0 T L.

Tel : 0.256.512 43 38

Telefax: 0.256.518 36 20

Not: Bu girişim K u ş a d a s ı H a c ı B e k ta ş D e rn eğ i katılımıyla gerçekleşmektedir.

çerçeve li bir konudur.” K em al N eb ioğlu (Tli. Kurucu Üyesi, Eski DİSF Genel Baş kanı): “Mehrne Ali Aybar, hocamızdı. İşç sınıfı mücadele lerinin ge çek büyük lideri. Dünya bilem iyorum am a iil k< mizde sosyalizmi en doğrı en iyi yorumlayan ve ona kat kılarda bulunan bir bü­ yük bi lim adamıydı. ‘Ha­ yır ben deği lim, beni boşu­ na aramayın, sizin partini­ zin gerçek lideri Mehmet Ali Aybar’dır. O par tinizin genel başkanlığını üstle nirse, ki kabul edeceğine inanı yorum bizler de geli­ riz.’ Bunu heyetimize 1961 yılında söyle yen Senatör Esat Çağa idi. Biz Avni Erakalın, İbrahim Deniz ci- e r’li Türkiye İşçi Partisi kuru cuları, senatör Esat Ç ağa’ya gittiğim izde bizi dinledikten sonra söyle­ dikleri bunlardı. M.Ali Ay­ bar hocamızı 1961 yı lmda Türkiye İşçi Partisi’ni kur­ duktan bir süre sonra tanı dım. Avukat S edat Erbil tanış tırmıştı. Partiyle Ay­ bar arasın da ilişkiyi ben sürdürmüştüm. Bu ilişki­ lerden Kemal Türkler, Rıza Kuas, İbrahim Güzelce, İb­ rahim D enizcier, Şaban Yıldız ve Avni Erakalın’ın bilgisi vardı. Diğer bazı ku­ rucu arka daşlarda tedir­ ginlik yarattığı için, bunu gizli tutuyorduk. O sıralar­ da İçişleri Bakanlığı parti­ nin programının bir an ön ce bakanlığa verilmesi hu­ şu sunda bizi devamlı uya­ rıyor, sıkıştırıyordu. Aybar hocamız dan program tas­ lağı istem iştik. O henüz partili değildi.

Hoca mızın hazırladığı program tasla ğını kurucu­ lar heyetine götür düğümde kabul edilen sadece A ta­ türk’ün 1921 yılındaki ‘em peryalizme ve kapitalizme’ karşı söylediği ünlü sözler ol muştu. Yalnız o kabu edilmiş ve TİP ilk progr- mininin girişi ne konmuş! Türkiye İşçi Par tisi Ger; Başkanlığı’nı üstlen dikti sonra onunla devamlı ç lıştım.

Sadun Aren (BSP Ge Başkanı) Birleşik Sosya Parti (BSP) Genel Baş] Sadun A ren, tüm sosy ve demokratlara başsa* dilerken, Aybar’m sosya lerin birliği konusunda ı lı çabalar gösterdiğini s* di. AyJjar’ın Türkiye’c kez TK P’den bağımsı sosyalist hareket başla na değinen Aren, şöyh nuştu:

“Dün de ülkemizin <

önemli bir insanını, İv met A li Aybar’ı kaybet mizi öğrendim. Bütün yalistlere ve demokrat başsağlığı diliyorum. M Aybar Türkiye’de ilk r T K P ’den bağım sız Marksist-sosyalist hart ti başlatmıştır. O zam. kadar Türkiye’de gerç (eştirilen bütün sosyalis. da ilerici hareketler doğı dan doruya ya da dok olarak T K P ’ye bağlı olt lardı. Bu bakım dan / bar’m önderliğini yapr olduğu T İP ’in yeni bir sr yaiist hareket olarak d ğerlendirilm esi gerekı Gerçekten Aybar işçiler ta rafından kurulm uş olan T İP ’in sosyalizm le buluş­ masını sağlamış ve onun ilk genel başkanı olmuştur. Sosyalist olm ak açısından bakılınca TİP’in kuruluşu­ nu şubat 1961 değil, fakat Aybar’m genel başkan ola­ rak seçildiği şubat 1962 olarak kabul etm ek gere­ kir. Aybar sosyalizm konu­ sunda umudunu hiç bir za­ man yitirm em iş ve yakın zamanlara kadar sosyalist­ lerin birliği konusunda ıs­ rarlı çabalar göstermiştir.” İnsan haklan savunucusu Alpaslan Berktay da, Ay- bar’ın, Türk sosyalizminin önde gelen isimlerinden ol­ duğunu belirterek, “Tek parti döneminde dem okra­ si isteğiyle ve Zincirli Hür­ riyet gazetesiyle ortaya çık­ tı. Türkiye’ye özgü, insan­ cıl barışçı bir sosyalizm is­ tiyordu. 1962’de T İP ’in başkanı oldu. 13 sendika­ cıyla birlikte kurdu bu par­ tiyi. T İP’in yapısıyla ölçü­ lem eyecek oranda büyük etkileri oldu. Sağcı çevre­ lerin şim şeklerin üzerine çekti, hedefi oldu. C H P’nin ortanın solu çiz­ gisine gelm esinde büyük rol oynadı. Barışçı, dem ok­ ratik sosyalist ve anti em ­ peryalist olan Aybar, Tür­ kiye sosyalist haneketinde bir çığır açtı. Yakın yıllar­ da solda birleşm e girişim- lcinc katıldı. Tutarlı bir çiz­ gi izledi. Anısı önünde bü­ yük saygıyla eğiliyorum ” dedi.

(3)

12 TEMMUZ 1995 ÇARŞAMBA SAYFA

Yazarımız Uğur Mumcu’nun, 12 Ağustos 1990’da Mehmet Ali Aybar’la yaptığı sosyalizmin son durumuyla ilgili söyleşisi:

Dem okrasi olm adan, sosyalizm olm az

Mehmet Ali Aybar Türk solunun en eski isimlerinden birisi.

Yıllardır sosyalizm teorisi ve pratiği üzerine çalışan, TIP gibi

Türkiye tarihinde önemli yeri olan sosyalist bir partinin

başkanlığını yapan Aybar, aynı zamanda daha 60’lı yıllarda

“ güler yüzlü insancıl sosyalizm“ görüşünü ortaya atarak

Sovyetler Birliği’nde 80’li yıllarda başlayan “ glasnost,

perestroyka” reformlarına yol açan eleştirel bakış açısının

öncülüğünü yapmıştı. Aybar, Leninist parti modeline karşı

çıkarken sömürüye ve kapitalizme karşı mücadelenin

demokratik sosyalizm temelinde süreceğini söylüyor. Aybar ile

Sovyetler’deki ve dünyadaki son gelişmeler üzerine Uğur

Mumcu konuştu.

SÖYLEŞİ U&UR MUMCU

I Sayın Aybar, sosyalist ülkelerde şaşır­ tıcı değişiklikler yaşanıyor. Bu olayları nasıl yo­ rumluyorsunuz? Bu bir kaçınılmaz son muy­ du, bir sonun başlangıcı mı? Nasıl değerlendi­ riyorsunuz bütün bu olayları?

İsterseniz ben sonundan başlayayım. Pek çok kimse böyle soru sormuyor da diyor ki “so s­

yalizm bitti.” Ben de hemen soruyu onlara çe­ virerek şöyle soruyorum: İnsanın inşam sömür­ mesi bitti mi?

Böyle bakıyorlar yani düşünmüyorlar. H a­ ni diyorum, bir işçinin, bir emekçinin, bir köy­ lünün ürettiği artı değere, o kadar fabrikanın sahibi yahut o tarlanın sahibi el koyuyor ve ona belli bir ücret veriyor. İşte söm ürü de bu. Bir insanın başka insanları söm ürm esi olayı, bu bitti mi dünyada?

1

m m m m H e le Türkiye’de.

H ele Türkiye’de ve dünyayı tüm olarak alır­ sak kuzeydeki Amerika, Batı Avrupa, kapita­ list dünya kapitalizmini elinde tutan çevreleri, bütün dünyayı elinde tutuyor. Amerika’yı, A f­ rika’yı, A sya’yı bunların hepsini sömürüyor. Şimdi böyle devam eder denebilir mi? M uhak­ kak bir yerde patlak verecek. Nitekim işaretle­ rini de görüyoruz.

Mesela Arjantin “Borçlarımı ödemeyeceğim. Buna bir çözüm yolu aransın” diyor. İd eolo­ jik bakım dan da belki şunu da söyleyebiliriz. Kurtuluş Savaşı’nda Türkiye ilk bayrağını aç­ tı. Sömürüye, sömürgeciliğe son verilmesi için. Atatürk o zamanki konuşmalarında gayet açık söyler, “Kapitalizme ve emperyalizme karşı”

m ücadele edeceğini, “Bizi mahvetmek isteyen emparyaiizme ve bizi yutmak isteyen kapita­ lizme karşı savaşmak, işte bizim en büyük amacımızdır” der. Sömürüyü ortadan kaldır­ m am ız gerekir. İnsanlar böyle, hep kendi eme­ ğine başkalarının el koymasına rıza göstermez­ ler.

■ ■ ■ M ' Sovyetler Birliği kaldırmış mıy­ dı sömürüyü?

Hayır kaldırmamıştı, çünkü yani sömürülen insan işçiliği açısından işe bakalım. İşçi, farz edelim , ayakkabı yapıyor. Buna bir ücret veri­ yor patron. İki ayakkabı yapıyor. İşçi açısından patronun özel bir kişi olm ası ile devlet olm ası arasında hiç fark ypk. “Efendim o devlet onun için harcar!” Bırakalım da harcar mı harcamaz mı? Onun iradesi, daha doğrusu, üreticinin ira­ desi doğrultusunda harcanması lazım.

Onun için Sovyetler Birliği’nde de hâlâ, Gor- baçov, işte perestroyka, yeniden yapılanma, fi­ lan buraya parmak basmak lazım.

Son kongrede partinin yeniden düzenlenmesi gibi, uzaktan bakılan ve tam parmağını bas­ mayan konular ortaya atılm ak istendi. A m a asıl üzerine gidilmesi lazım gelen şey “Leninist parti modelinin” kendisidir. Çünkü Leninist parti m odeli öncülerin m odelidir, ö n cü ler fe­ dakârdır, namusludur, dürüsttür, am a halkın kendisi değildir. Sovyetler Birliği’nde de dev­ rim den halk dışlandı! Yani birtakım liderler geldiler, “Devrim budur, sosyalizm i şöyle kur­ duk. İşte çarlığı şöyle yaptık. Böyle yaptık!” falan ama halk açısından bakınca, o tarafa ge­ çip de bakınca, “Çarlar da böyleydi, böyle ida­ re ediyorlardı!’ Birtakım adamlar geldiler Çar­ ları kovdular. Onlar da böyle idare ediyorlar, yapacakları şey bizim lehim ize olan, çıkarla­ rımızı savunan. A m a bize soran yok. Benim görüşüm , sosyalizm in asıl büyük devrimi bu alanda olacaktır.

■ ■ İ ^ B Sovyetler’de de alana doğru bir kay­ ma var mı?

Şimdi çok açık bir kayma var desem doğru olm az. Benim izlenim im değil bu. Yani gene parti başka partilerde kuruluyor. Şimdi belki bugün Gorbaçov’un isteği irafını bir dolambaç­ lı yoldan yerine getirecektir. Yani bütün m ese­ le gerçek anlamda demokrasinin uygulanma­ sıdır. Sosyalizm demokrasisiz olmaz. Sosyalizm dem okrasi ile beraber olacaktır. Ve sömürü de­ m okrasi olursa kalkar. Yani m illet m eclisinde em ekçiler, çoğunlukta, büyük çoğunluğu emekçi olacak. Sosyalizm budur. Binaenaleyh, oraya bütçe geldiği zaman birtakım uzmanlar bana çok söylüyorlar. Diyorlar ki “hayal senin söylediğin şey!’ Yani nedir bu fukara emekçi? N eden anlar? M aliye mi bilir? İktisat mı bi­ lir? D ış politika mı bilir? Ben diyorum ki “Ca- anım, bizim beyefendiler biliyor m u?” Bütçe yapılırken uzmanlar geliyor anlatıyor onlar da para veriyorlar.

w m m m 7bbii şimdi elektrik mühendislerinden ekonomi uzmanları d aya da hukukçudan sağ­ lık bakanları. Onlar da uzmanlarla çalışıyor­ lar. Kendilerini uzman saydıkları zaman da fe ­ laket oluyor!

Binaenaleyh şimdi de böyle oluyor. O zaman başka bir şey mi olacak? Evet işçi olacak par­ lam entoda, köylü olacak. M âliyeden hiç anla- ' mayacak. Ekonom iyi de bilmeyecek. H iç kuş­

ku yok. Hele başlangıcından sonra okullardan çıkacak onlar da entellektüel olacaklar, onlar da aydın seviyesine ulaşacaklar. A m a emekçi aydın olacaklar. Yalnız şöyle birşey var. Büt­

çeyi hazırlayan uzmanlar sosyalist olacak. O n­ lara hayatını adam ış insanlar olacak. Ve bütçe komisyonunda adam bilecek, arkadaş diyecek bizim o köylü ya da işçi. “Bak sen bunu böyle söylüyorsun, ama ben anlamadım anlat bana bunu” diyecek. “Sen diyorsun ki efendim dış ticareti bilmem kısmalı da şimdi yatırımları fi­ lan yere yapmalı. N e dem ek bu yatırım ne de­ mek? Oraya yapmalı, ne dem ek?”

Şimdi o hızla orda canı gönülden anlayacak. Çünkü kendisi de sosyalist, buna inanm ış adam.

yani siz sosyalist öncü yerine, işçile­ rin öncülüğünde ya da yanında sosyalist ay­ dınlar gereklidir diyorsunuz.

Evet böyle diyorum. Aydınlar öncü değildir, beraberdirler. A m a ağırlıkta değillerdir. Ç ün­ kü memleketin çoğunluğu ve o tip aydın da za­ ten em eğiyle geçinen insan. Yani o da sevine­ cektir buna. Bir kere anlatacak. Bir daha an­ latacak. O diyecek ki arkadaş kusura bakm a biz cahil adam ız gene de kavramadık. Her se­ ferinde o daha basit anlatmak için bir tembel talebeye bir hocanın gösterdiği emeği göstere- cekir ve severek gösterecektir. Sonra diyecek, aaa şimdi aklım yattı bu işe, m esela olm az di­ yecek. Olmaz dedi mi aklım yattı ve olm az, o l­ m ayacak bu da.

■ ■ ■ ■ Gorbaçov’un yeniden yapılanma siya­ setini savunduğunuz ve özlediğiniz modele açık

bir gidiş olduğu kanısında değilsiniz?

Yani tam değil, çünkü daha G orbaçov’un bütün düşüncelerini açıkladığını da pek san­ m ıyorum.

H B B B i Peki Batı dünyası özellikle ABD niçin bu kadar destekliyor Gorbaçov’u.

Zannediyorum ki dünya barışım kurtarma bakımından Gorbaçov’un da samimiyetine ina­ nıyor. Yani bir oyun karşısında olmadığına ina­ nıyor başta Amerika. Gorbaçov bir reform ya­ pıyor ve bu reformu da şimdi onlara sempatik görünüyor, çünkü diyor ki “Piyasa ekonom

i-Ünlü bir siyaset adamı ve yazar olan Mehmet A li Aybar 5 Ekim 1908 İstanbul doğumlu. Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ’ni bitirdikten sonra aynı fakültede asistan, hukuk doktoru ve daha sonra Devletler Hukuku Doçenti oldu. Vatan ve Gün gazetelerinde yazdığı siyasi yazılar nedeniyle

üniversiteden uzaklaştırıldı. Çeşitli dergiler çıkardı. 1949’da Truman doktrinine karşı çıktı ve Cumhurbaşkanına yayın yoluyla hakaretten dört yıl hapse mahkûm edildi. 1950’de Demokrat P arti’nin iktidara gelmesiyle birlikte ilan edilen genel afla hapisten çıktı. 1952'de avukatlığa başladı. 1962 ’de kurucusu olduğu sosyalist eğilimli Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) gene! başkan oldu. 1965-69 arası partisinden İstanbul milletvekilliği yaptı. Parti içi

anlaşmazlığın derinleşmesi üzerine 1969’da gene! başkanlıktan, 1971 'de de partiden

istifa etti. 1975’te, daha sonra Sosyalist Devrim Partisi adını alan Sosyalist Parti’yi kurdu. Parti, 12 Eylül 1980 askeri

darbesinden sonra diğer siyasi partilerle birlikte kapatıldı. 1986’da yeni bir sosyalist parti kurulması için girişimlerde bulundu.

iŞimdi efendim bu Ortadoğu’daki ge­ lişmeleri nasıl yorumluyorsunuz? Bugün, tabii belli bir yargıda bulunmak erken, bir savaş çık­ tı çıkacak, belki çıkacak, belki çıkmayacak? Nasıl yorumluyorsunuz son olayları?

Şimdi ben, O rtadoğu’da, Amerika’nın Sov­ yetler Birliği’ne karşı tem el stratejisinde Orta­ d o ğ u ’ya verdiği önem e bakıyorum, Bu strate­ jiye Türkiye’nin liderliğinde bir İslam devlet­ leri ittifakı projesi şeklinde bakıyorum . Cum- huriyet’te çıktı bundan 3 ay evvel. Bir A m eri­ kalı, “Türkiye’ye yeni görev düşüyor” gibi böy­ le dilinin altında kaydırarak yeşil kuşak teori­ sini doğruladı. Şimdi olaylara bakılırsa da ha­ kikaten İslam devletleri tarafından kuşatılan bir Sovyetler Birliği için Amerika’nın Vietnam yenilgisinden sonra ürettiği yeni bir stratejidir bu denebilir, diye düşünüyorum.

Yani bu resmen açıklanm adı, ama onun ye­ rine birtakım askeri ittifaklarla Sovyetler Bir- liği’ni sarmak, İkinci Dünya Savaşı’ndan so n ­ raki geçerli strateji değil.

Bundan sonra İslam, İslamcı teoriler, V iet­ nam ’da koptu ve kendileri de iştirak ettikleri halde yenildiler. Ve artık SEATO’dan, CEN- TO’dan kim bahsediyor? Var mı? Sesi, soluğu kesildi. Bunun yerine diyorum 2000 yıllarında daha da geliştirilecek olan bir yeni teori düşü­ nüyor Amerika. Demin de söyledim. İki bin yı­ lından sonra Müslümanlar çoğunlukta. Sovyet­ ler Birliği’nde ağırlıklı olarak giderek artan çok da doğurgan millet Müslümanlar. O ağırlıkta bir strateji düşünüyor Amerika. Onun için Türkiye’ye bu yolda bir rol düşebilir. Yalnız ne var bu son zam anlarda özellikle bu Irak m e­ selesinde Gorbaçov ile Bush’un aynı doğrultu­ da birleşmeleri ve Sovyetler Birliği’nin de ilk kez dünyaya düzen vermek için Amerika ile ele- le vermesi önem li bir adım, ki ilerde bu sem e­ relerini verirse o zam an Islamlarla Sovyetler Birliği’ni kuşatmak fikrinden vazgeçilebilir.

ö z e llik le A m erika, sosyalizm in Sovyetler Birliği’nde iflas ettiği kanısına varırsa.

Bugün yargıya varmak için zam an çok er­ ken. Açık pazar ekonom isine yöneliyoruz d e­ m esi G orbaçov’un gerçekten sosyalizm in iflas ettiği anlam ına gelm ez, am a benim görüşüm odur ki bu yoldan sosyalizm e varılmaz.

■ ■ ■ ■ ■ Şimdi herhalde devlet eliyle kapitalist üretilecek Sovyetler Birliği’nde, başka çaresi var mı?

Oldukça kom ik bir şey olur bu. Yalnız bir örneği var bizde. Biz de bunu yaptık. Ve hâlâ da yapıyoruz. Yani Kurtuluş Savaşı’mn ilk yıl­ larında yaptığım ız buydu. İktisat Kongresi ile ondan sonra geri adım atılmış. Çünkü yapıla­ mamış, olm am ış o. Yani öyle bir yol kapitalizm için, devletin kontrolunda bir kapitalizm Türki­ ye’nin macerasına bakarak yüreklenebilirler ya­ ni. Amerikan kapitalistleri filan, am a onların istediği de bu değildir. Ben hep Gorbaçov, da­ ha birçok adımlar atacak diye düşünüyorum. M esela bu kongreden başarılı çıktı. A m a teh­ likeli zamanlar da geçirdi. Bu belki de adım ­ larını yavaş yavaş atıyor. H asım larını da göz

- P

meyeceklerdir, h edef Sömürüşüz bir düzen o l­ malıdır. Ekonom ik sömürü ve ona bağlı söm ü­ rü. Yani bir insanın sırtından geçinm e sistem i­ ne son vermek lazımdır.

Şimdi efendim bakın, olm adı işte, devletleş­ tirme oldu. Başka yol aramak lazım. Sosyalizm bugün orada başka yol. İlk kabul edilm esi la­ zım gelen yol demokrasidir. Bu durum Sovyet­ ler Birliği’nde 72 yıl sonra gelinen durum de­ m okrasisiz sosyalizm olm adığını kahıtlamıştır. Mutlaka demokrasi olacak. Yani bildiğimiz in­ san haklarına dayalı çok partili rejim olacak.

■ ■ ■ ■ ■ Efendim, bir endişem var. Bu 70 yıl resmi ideoloji Leninizm, okullarda okutuldu.

Tabii ki bu Sovyet Silahlı Kuvvetleri’ne de oku­ tuldu. Bütün dünya orduları tutucu. Kendi dünya görüşü içinde tutucu. Acaba Sovyetler Birliği’nde bir general, bir cunta kalkıp ya da ordunun tümü kalkıp Leninizmin ilkelerine ay­ kırıdır gibi bir müdahale edebilir mi?

Yani teorik olarak öyle bir yaklaşım da hak­ lısınız. Yani şimdi G orbaçov’a Leninizmi inkâr ediyorsun, ki doğru, tam etmedi, işte o da söy­ lem edi böyle bir şey.

Aybar, ABD’nin SSCB’ye karşı yeni Ortadoğu stratejisinin, Türkiye liderliğinde İslam devletleri projesi şeklinde gündeme geldiği kanısında. (Erdoğan Köseoğiu)

sini öğreneceğiz biz” diyor. O diyor ki

iflas etti sosyalizm.” Değil!

‘tamam

I Efendim, Sovyetler Birliği’nde Müslü­ man halklarla, Müslüman azınlık da zamanla çoğunluğa dönüşecek. Dönüşecekse aynı za­ manda geniş bir alan sosyalizm, bu İslamcı

Sovyetler Birliği’nden 72

yıl sonra gelinen nokta,

demokrasisiz sosyalizm

olmadığını kanıtlamıştır.

Mutlaka demokrasi olacak.

Yani bildiğimiz insan

haklarına dayalı çok partili

rejim olacak. Bu sisteme

de demir kumandayla

geçmek kolay değil,

insanlık sosyalizme yalnız

kamu mülkiyeti ile

geçilemeyeceğini öğrendi.

akımlar için Sovyetler Birliği’ndeki Müslüman halklar arasında da bir İslamcılık akımı baş- gösterdi. Bu olguyu nasıl yorumluyorsunuz?

Çok kısa olarak sosyalizmin hakkıyla uygu­ lanm am ış olm asından tabii. Çünkü sosyaliz­ min hakkıyla uygulanması ve adil bir düzenin olm ası demin de altını çizmeye çalıştığım gibi

em ekçilerin iktidar olm asıyla ancak mümkün olur. Şimdi efendim öbürü Ermeniymiş, m il­ liyetler m eselesinin de önem i kalmıyor. Thbii efendim , “Sen Erm enisin, sen Azerisin, sen TUrksUn, fakat kardeşçe bir düzenim iz var bi­ zim . Ben sana takasa etm eyeceğim sen Ermenisin” diye, sen de bana bir la f söylem e­ yeceksin. Vay efendim bu da “Gürcü.” Şimdi bu olaylar da sosyalizm in uygulanmadığının işareti oluyor benim için. Böyle olaylar için, 72 yıl bu dile kolay. Bir yüzyıla yakın. Bundan sonra ne o, “Sen Azerisin, ben Ermeniyim , iş­ te, sen Özbeksin.” Böyle olacak şey değil, o l­ m am ası lazım bunun. Olduğuna göre sosya­ lizm uygulanmıyor.

Sosyalizm uygulansa, yani halk gerçekten ik­ tidar olsa ve herkes kendi nüfus içindeki ç o ­ ğunluğu oranında temsil edildiği bir parlamen­ to var. Şu kadar Rus var, şu kadar Ermeni var, şu kadar Çerkeş var falan filan. Şu kadar da Kürt var ne olacak yani?

dinsel akımlara yeniden dönersek şöyle bir kaba benzetme yapmak mümkün mü? Sovyet devriminin hemen sonrasında Müslü­ man halklar Lenin tarafından kapitalizme karşı kullanılmak istendi. Son yıllarda da bu silahı kapitalizm sosyalizme karşı çevirmedi mi? Pen­ tagon teorileri? İşte, “Müslümanlık en büyük anti-komünist teoridirdiye desteklemedi mi?

Yeşil kuşak teorisinin de payı yok mu?

Bence bunun payı çok. Çünkü biliyoruz 2000 yılından sonra Müslüman azınlıklar çoğunluk olacak. Müslüman dini de m üsam ahalı, baş­ ka görüşlere açık ve dünyadaki gelişmelerle uyum sağlayabilm e yapısından oldukça yok­ sun. Açıkçası bu. Çünkü İslam dini totaliter bir din. Ve dini liderle politik lider aynı kişinin şah­ sında temsil ediliyor.

önünde tutarak bunları hesaba katarak adım atıyor. A m a herhalde ekonom ik çıkm azı Sov­ yetler Birliği’nin kolay çözülecek bir iş değil. H azır çözüm de yok. Bir kere devlet eliyle ka­ m ulaştırılm ış teşebbüsler eliyle sosyalizm ku­ rulmadı. Binaenaleyh yeni bir şey lazım. Bu de­ nem e nasıl olacak? Hele çok partili olursa,

ku-TC

.sil üzerine gidilmesi

gereken şey ‘Leninist parti

modeli’nin kendisidir.

Çünkü Leninist parti

modeli öncülerin

modelidir. Sovyetler

Birliği’nde de devrimden

halk dışlandı. Birtakım

liderler geldiler, devrim bu­

dur, sosyalizm budur falan

dediler. Benim görüşüm,

sosyalizmin asıl devrimi bu

alanda olacaktır.

rulursa ve bir de bunların yanında birtakım li­ beraller ayrıca kapitalist ekonom iyi de getire­ cek olursa, Gorbaçov bir arayış içinde. H enüz aşam a aşam a gidebileceğini düşünürsek. Yani ben hep dönüp dolaşıp şuraya geliyorum . S ö ­ mürüye son vermekten vazgeçilm em esi lazım. D em in de altını çizerek belirtmeye çalıştım. Çünkü insanlar ila nihayet sömürüye boyun

eğ-ek çok kimse

‘sosyalizm bitti’ diyor. Ben

hemen onlara şunu

soruyorum: ‘Sömürü bitti

mi?’ Sömürü bitmediyse

artı değere hâlâ el

konuyorsa işçinin,

köylünün, emekçinin

sömürüye karşı mücadelesi

de devam edecektir.

Sömürü kalkmadıkça

kapitalizm de başarısız

demektir. Kamulaştırma ile

sömürü ortadan

kalkmıyor. Sovyetler’de bu

görüldü.

lAm a şimdi Lenin’in yapıtları, yazdık­ ları ortada. Onları bir tarafa koyarsınız. Gor­ baçov’un yaptıklarını bir yana.

O zaman pazar ekonom isine Leninizmde yer yok.

■ ■ ■ ■ i Bizde ki Türk İslam sentezcilerinin Atatürkçülüğü ne derece Atatürkçülükse Gor­ baçov’un Leninciliği de o derece.

Lenin’in teorisi gayet açık, ö n c ü teori. Ken­ disi de diyor, öncüler diyor, öncülei^teorisinin de bir şartla bağdaşabileceğini gene Lenin söy­ lüyor. Lenin diyor İri “Sosyalist Sovyet dem ok­ rasisi kişisel yönetim le bağdaşm az değildir. Ve çoğu kez bir diktatörün yaptığı işler işçi sın ıfı­ na çok daha yararlı olm uştur”, Lenin’in seçm e yapıtları var, orada 30. ciltte. Gayet açık. “ Ki­ şi diktatörlüğü ile sosyalizm bağdaşm az değildir” dedikten sonra nasıl bağdaşırsa de­ mokrasi kişi diktatörlüğüyle ilave ediyor, diyor ki çoğu kez bir kişinin yaptığı işler işçi sınıfı için çok daha yararlı neticeler tevdi etmiştir.

Şimdi efendim bence Marxizm genel hatla- rıyla bilim sel bir teori. A m a her bilim sel teori icat edildiği zam andaki koşulların içinde ka­ lam az. M utlaka onu aşm ası icap eder ki ger­ çeği daha derinden kavrasın. Binaenaleyh so s­ yalizm in de bu yola girmesi şu yakın geçm iş­ teki deneyimlere de bakarak, Rusya’nın, Sov­ yetler Birliği’nin başından geçen olaylara da bakarak yeniden bir atılım yapması şarttır.

Bu da Leninizm teorisi, öncüler teorisiyle sosyalizm olm az, ö n cü ler teorisiyle devlet ele geçiriliyor. Zaten o teoriyi sosyalizm ortaya çık­ madan evvel bütün diktatörler, bu teoriden ha­ reket ederek devleti ben ele geçiririm, ondan sonra ben icabına bakarım demişlerdir. Yani buradan hareket ederek m utlaka Leninist teo­ rinin bir tarafa bırakılması zam anı geldi.

■ ■ ■ ■ ■ Uygarlık tarihi için 70 yıl çok büyük bir zaman dilimi değil belki de?

D eğil değil de, çok kaba keskin bir şey. Yani ism ini söylemek lazım , ön cü lerle sosyalizm olam az. Sosyalizm çünkü artı değerin b ölü şü ­ mü teorisidir. Artı değerin bölüşüm ü niye? Sö­ m ürüyü kaldırmak için! Efendim , peki, am a artı değeri eğer yaratan bölüşüm ü kendisi yap­ mıyorsa ya da kendi seçtiği arkadaşı gidip mec­ liste yapmıyorsa, kamulaştırmayı da katmıyor. Bu kişisel bir ilişkidir, söm ürülen ile onu sö ­ müren arasında bir ilişki.

Bunu kaldırmak için mutlaka sömürülen in­ sanın söz ve karar sahibi olm ası lazım . İşte Le­ ninizm de ve M ârksizm de eksik olan nokta bu. Açık bırakılmış olan bu. Marx dem iş ki “Ka­ mulaştırırsın oldu bitti!’ ö z e l m ülkiyeti kaldı­ rırsın kamulaştırırsın üretim araçlarını oldu bit­ ti. Sömürü kalmadı. Söm ürü kalkm adı, baş­ ka bir şekilde devam etm iş. Şimdi asıl nedene parmak basmak lazım. O neden de mutlak üre­ ticinin iktidar olm ası ve onun m illi geliri b ö ­ lüştürm ekte söz ve karar sahibi olm ası şarttır. Böylece de dem okrasi ile sosyalizm kucak ku­ cağa olm uş ve ayrılmaz iki doğru olgu da ka­ nıtlanm ış olacaktır.

Kısacası, D oğu B loku ’nda yaşanan olaylar­ dan sosyalizm in iflas ettiği sonucu çıkartıla­ maz. Sömürü devam ettiği sürece sosyalizm in­ sanlığın gündem inde kalacaktır. İflas eden bir sistem aranıyorsa önce kapitalizm in iflas ede­ ceği kuşkusuzdur. Sol cephede ise iflas eden Le­ ninizm .

Çok teşekkür ederim Sayın Aybar.

Referanslar

Benzer Belgeler

Texas Üniversitesi Southwestern Tıp Fakültesi’nden Richard Koup başkanlığındaki bir Amerikalı araştır- ma ekibi de, T-hücrelerinin bir yan ürünü üzerinde

DS 9 PureTech 225 Otomatik, PERFORMANCE Line, Gece Mavisi, 19 inç ölçüsünde MONACO hafif alaşım jantlar..

(1) no'lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği'nde 397 numaralı Sayım ve Tesellüm Fazlaları Hesabı ile ilgili olarak, aşağıdaki açıkla­. maya

Thus, the hard energy spectrum, the high level of timing noise, and the evidence for the presence of a compact jet are all consistent with the source being in the hard state during

Şurasını gözönünde bulundurmalıyız ki, bir âlim bazı şeyler ispat ettimi, bu hâdise elle tutulur ve ispat edilmiş olduğu için çok mühim bir şey bahis mevzuu olduğunu

İstenilen miktarda ahizeler bağlanmasına imkân veren (anten takviye tertibatı) nı havi müşterek antenler bilhassa büyük apartmanlar için elverişlidir.. Böyle bir tesi-

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

sonu ve hemen sonra, güney doğu bölgesinde kara mayınları nedeniyle ayaklarını kaybeden çoğu cocuk sivil vatandaşlarımıza hizmet vermek üzere, Diyarbakır