• Sonuç bulunamadı

Bir hatıra

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir hatıra"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Pazar Konuşması y

ir hâtıra

R

o bert Kenaedy’nin Kü -

ba krizi üzerine yazdık­ larım Viyana dönüşün - de okudum. İki şey dikkatime çarptı.

Sovyetler Birliği Küba'da

ftize üsleri kurmaktadır. Am e­

rika, güvenliği bakımından,

buna asla göz yumamaz. Bir atom savaşına girmek pahası­ na da olsa üsleri kaklirtmıya karar vermiştir. Yalnız savaşa girmezden önce bütün a n la ş­

m a yollarını denemek lâzım,

Y'etmiş-seksen milyon Ame­

rikalının ölebileceği bir yava­

şı göze almak kolay değildir.

Kennedy önce Küba’yı abluka ettirir. Krııçef’e mektup gön - derir. Sonunda ültimatom ve - rir. Sovyetler Birliği de üsleri kaldırır. Askerler daha ilk gü­ nü h a r e k e t taraflısı ke­

silmişlerdir. Hemen harekete

geçilerek üsler bombardıman

edilmelidir, fikrîni ileri sür -

müşlerdir. işler olup bittikten sonra başkan Kennedy kardeşi ne der ki, askerler dövüşmek

ve barbetınek için hazırlan -

ınışlardır. H a r e k e t'deıı kaçınmaları daha kötüdür. Fa kat Küba misâli de gösterir kî askerler sivil bir yönetim ve kontrol altında bulunmalıdır­ lar.

Ordular b'ır rejim devirmek

zorunda kalsalar dahi sivil

teknokratlar ve yüksek yöne­ tim adamları ile elele vermeli

dirler. Bütün Afrika’daki ve

Orta - Doğu’daki misâller öte­ den beri Kennedy’yi haklı çı­ karmıştır ve çıkarmaktadır..

İkinci dikkatime çarpan şey, Sovyetler Birliği Türkiye'yi pa

zariık olarak öne sürer. Eğer

Amerika Küba’daki Rus üsle­ rini bombardıman ederse, o da Türkiye’deki Amerikan üsleri­ ni bombardıman edecek. Ame rlka Türkiye’yi bırakırsa Rus­

ya da Küba'yı bırakacaktır.

Amerika Türkiye üzerine pa - zariığa girişmez. Fakat birde­ ki jüpiter füzelerinin artık mıı dası geçmiş olduğunu, Akde -

nizdckl Polaris denizaltılar! -

nm gerektiğinde Türkiye'yi

çok daha etkili bir koruma al­

ım a alacağını söyliyerek, bu

füzeleri kaldırmayı bize teklif

eder. Böyle İkide bir Rus

bombardımanı tehdidinden de

kurtulmuş olacağız, tki defa

bu teklifi reddetmişiz,

-yal şartları değiştirici tedbir - ler alamadı. Mayıs - Haziran

İhtilâli ve onun arkasından

gelen krizler bu yüzden!

Bir sonuç çıkarmak istemi - yorum.

* • *

O

smanlIca var, Türkçe

var ya, bir de z ü p p e -

c e var. «Şart» yerine

«koşul» der. Artık:

— Sen benim ölümüme se­

bep olacaksın! diyemezsiniz.

«Sebep» kalktı, «t— Ölümüme neden olacaksın!» da olmaz.

«Sebeplenmek» deyimi de

züppece’de ortadan kalktı:

«Nedenlenmek» diyemezsiniz

a...

Asıl Türkçe OsmanlIca il«

züppece arasında. Am a radyo

ve ajansın züppeliği neden?

Niçin radyo konuştuğumuz

Türkçe He konuşmaz. Radyo Türkçe m i? Ajans Türkçe mi? En uzak köydeki çiftçinin ağ­ zındaki «sebep» ise Türkçe..

Türkiye’nin kendisi İtalyan­

ca.. Arabm «gaâib» ini ağzı

mızda çiğneye çiğneye «ka­

yıp» yapmışız. «Kaybetmek»

yerine «yitirmek» neden? «Mesele» yi dilimizden ata - lım derken, öz Türkçe «prob- lem»e kavuştuk!

Geçen akşam radyocuların

bir yorumunu dinledim. Aynı cümlede «oluşum» ve arkasın­ dan «entegrasyon!»

* • *

İ L yle sanıyorum ki Ezan

( ( sa ekonomisi hem a -

tom silahlanmasının

peşinde kosmıya. hem de Fran sa’daki sosyal şartları değiştir meği sağlaıuıya elverişli de - ğiîdir..»

Bu sözleri General De G a * ulle’e daha 1960’da rahmetli A -

denaııer söylemişti. Sekiz yıl

sonra frankın uğradığı tehli­

ke üzerine aldığı tedbirlerle

He Gaıılle Adenauer’e hak ver di.

De Gaulle Amerika ile yarı­ şa çıktı. Girdiği ağır masraf­ lar yüzünden Fransa’da sos

-İşte askerlerin siviller tara­ fından yönetilmesi ve kontrol

edilmesi gerektiğini söyllyen

Kennedy’yi de haklı çıkaran

bir misâl!

B

oğaziçi'nde bir yarı de­

li. Bir gece, ille evlene­

ceğim, diye tutturur.

Komşulardan bir ahretlik hu- lııp evlendirirler. Sabah olun­ ca adam koynundaki karısına:

— Ver çocuğumu! der. İşte zifafın ertesi günü is­

tenen çocuk hugiin m ii r -

t e c i’lerin başında bulunan­ lardan biri. Sağa soia sa ld ı­ ranlardan biri.

Ne yaparsınız ki sağ cephe -

de deliler akıllılardan daha

«müşterili!»

* • *

İ

ngilizceyi iki yüz elli mil­

yon beyaz konuşuyormuş. İspanyolca boca bir kıt’a -

mn dili. Almancayı konuşan

seksen milyon. UNESCO'nuıı di İl Almanca, İngilizce. Fransız­

ca,

İtalyanca, Rusça ve...

800,800 dolarlık yıllık m asraf­ ları Ktiveyt Şeyhi üstüne al­ dığından beri Arapça İmiş..

* • •

* 1 A f l r t tarihinde dünya

hâlinin ne olaca­ ğı üzerine Sııper- ünlversiteli bir Amerikan eki­ bi tarafından bir rapor hazır­ lanmış. Bu «yeni bir medeni­ yet» ve «yeni bir insanın» hi­ kâyesi!.

önümüzdeki otuz iki

İçinde dünya nüfusu altı bu­ çuk milyara çıkacak. Güney - Amerika ve Afrika, iç savaşla ra rağmen, 1969 - 2000 ara - sında nüfus artışının başına ge çeeek. Dünya nüfusunun şim ­ di yüzde elli sekizini tutan As­ ya’nın artış hızı düşecek. Ge­ lişmemiş olanlarla gelişmiş o - lanlar arasındaki uçurum da­ ha derinleşecek. 196S de

dün-P r a t i k

B i l g i l e r

MUHİTLERİ A İ Rİ OLANLAR DA M U T­ LU OLUR MU? Ekseriyetle muhit­ leri ayrı olanların zevkleri ve düşünüş leri, görgüleri de ayrı olmaktadır. Bunların ayrı olması başlangıç­ ta olmasa bile sonra­ ları fikri çatışmalara yol açar. Bundan do­ layı yuva kurmaya karar veren kimse­ ler çok düşünerek ha­ reket etmek zorunda­ dırlar. Hissi bir du­ rumda verilen bir sözün daha sonra ken dilerine çok pahalıya malolması her za­ man ihtimal dahilin­ de olmaktadır. İstis­ na olarak bazı kimse ler sabır ve fedakâr­ lık göstererek kendi­ lerini yeni muhitleri­ ne alıştırmaya çalışır lar. PARLAK BİR SAÇA NASIL SAHIP OLABİLİRSİNİZ? Parlaklığım muha­ faza eden saçlar d o­ nuklaşır saçların can lılığını ve parlaklığını kazandırıp onları ge­ ne eski durumuna ge­ tirmek için yapılacak tek şey bir şişe içine koyacağınız zeytinya­ ğını sıcak suya batı­ rarak ılıştırınız ve saç tarmızın diplerine sü­ rünüz. Daha sonra sı cak suya batırıp sıktı ğınız bir havlu ile ba şınızı güzelce sarı­ nız. Böylece 15-20 da kika kadar bekleyi­ niz ve saçlarınızı ılık su ile şampuanlayı­ nız.

YORGUN DİMAĞ İLE UYUNUR M U?

Yorgun bir dimağ ile daha iyi uyuyabil­ mek mümkün değil­ dir. Fakat yorgun ci­ lan bir dimağ daha fazla, daha uzun ve daha etkili olarak din lenmeye muhtaç bu­ lunmaktadır, Şayet dimağ bir çok düşün­ celerle uykuda devam lı t e d i r g i n ise yeter derecede insa­ na bir dinlenme sağ

iıyamamaktadır, İyi bir uyku için ne vü­ cut ne de dimağ aşırı

derecede yorulmuş

bulunmalıdır.

ya nüfusunun yüzde 63’ ü az gelişmiş ülkelerdedir ve dün - ya üretiminin ancak yüzde on dört buçuğunu verir. 2000’ de bu gecikmişlerin nlsbetl yüz -

de yetmiş beşe çıkacak ve

dünya üretimindeki payları

daha da azalacak. 1968 de Ku zey - Amerika ile Avrupa’nın nüfus başına brüt hasılası A f­

rika ve Asya milietlerinin-

kinden on iki defa üstün.

2000 tarihine kadar bu fark artarak yüzde on sekizi bula­ cak.

Amerika’nın bugünkü yaşa­ yışına yetişmek için İsveç’e se­

kiz yıl. Batı Alınanlara onüç

yıl, Fransızlara onbeş yıl, Kuş­

lara yirmîüç yıl,. Mısırlılara

doksanbeş yıl, Çinlilere doksan

sekiz yıl, Hlndlllere yiizonbeş

yıl, tndonezyalılara yüzdoksan

yıl lâzımmış. 2558 yılında ise

Amerikalılar vikentlerini Me - rih’te geçirecekler. Amerika ve Japonya başta gelecek. Bu ül­

kelerde haftalık çalışma otuz

bir saate inecek.

Yılın

228 gü­

nü rahat etmekle geçecek. Tek nik o kadar ilerlemiş olacak.

2000 de Amerikanın yaşama

standardı şimdikinin Uçbuçuk misli olacak.

Biiyiik refaha doğru bu koş­ manın tek silâhı i l i m ! Hü­ kümetler Technocrat - scienti fique olacak.

Bu dünya yarışında biz

Maocu grev öğrencileri Be,

İmam - Hatip Okulları ile, bu­

günkü politikacılıkla nereye

varmış olacağız. Görünen köy kılavuz istemez, demişler.

• * *

N

âsır Arap dünyasındaki

liderlik nüfuzunu «yitir­

dikten» sonra kendi

memleketinde de düştü. Bir

batı dergisinin Mısır muhabi­

ri Kahire Üniversitesi salo -

nunda toplanan kongreye gi­

rerken gürmüş. Kalabalıkta

eski şa şa şaklan eser kalm a­ mış. Uslu uslu kalkıp kendisi­ ni bir konserde gibi alkışlamış •lar. Konuşurken uyuklıyanlar ve gazetelerini okuyanlar var­

mış.. Geçenlerde General De

Gaulle’ün yolladığı Georges

Görse’a sormuş:

— İkinci Dünya Savaşında De Gaulte’cü mü, yoksa POta- incl mİ idiniz?

— Tabii De GauUe’cii... — Ben de bu işte Pétain ol­ mak islemem.. Gerçekten poli tik ve barışçı bir yol arıyoruz. Fakat eğer ben düşman İsra­

il’le. yenilmiş olarak, konfe -

rans masasına oturursam, ken dimi feda etmiş olurum. M ı­ sır milieli de ordusu da bunu kabul etmez.

Bu adam ki geçen yıl İsra­

il’in asla katlanamıyacağını

bilerek Akabe körfezin) kapa­ dı ve meydan okudu idi.

Bu yıl Süveyş kanalı kapa­ lı!. Nasırın eli kolu bağlı.

Bir Mısırlı demiş ki: — Geçen gün sosyalizm üze­

rine bir konferans dinledim.

Hatip 700 Mısır liralık bir

Mercedes otomobilinden indi.

Konuştuktan sonra dostlan

ile liiks bir lokantada ye -

meğe gitti. Bu adam bize, ke­

merlerinizi sıkınız ve açlığa

katlanınız, diyor.

* • *

H

alep’ ten gelen bir ahba­

bım :

— Sokaklarda bir tek a - çık kadııı göremezsiniz, diyor.

Nerede kaldı komünistlik?

Müslümancaş] böyledir Uenin- ciliğin! Cezayir'de m ü sliim a- na şarap verene bilmem kaç bin frank ceza kesilir. Şam’­ da ahrete inanmadığını yazan bir subay bilmem kaç yıla hii kiinı giyer.

Sosyalizm medenileşmenin

son sözlerinden biri. Geri ül­

kelerde mal mülk yağması,

yoksullukta eşitlik, bir de si­ lâhlı sınıf kastı demek. Silâh­

lı sınıf saltanat sürmek için

mukaddesatçıhk eder. Onun

için beş yüzden aşağı ücretli hocalar proleteryasına daya - mlarak sola karşı savaş veri - lemez.

İlk fırsatta peygamberin

Bedir’de Mekke kapitalistleri - ne karşı ilk savaşı vermiş o l ­

duğunu camilerde söyliyecek

olanlar bunlardır.

Türk komünistlerinin mina - re hoparlörcülüğü ettiğini gör miiyor muyuz?

Toplumcu medenileşmek, ba tılaşmak ... Atatürk’ün yolu bu idi.

* • *

E

lektriğiniz iyi yanıyor

mu?

Biz geceleri gazetemizi

güç okuyoruz.

Havagazmız iyi işliyor mu? Bizim tarafta kahvemizi güç pişiriyoruz.

Suyunuz akıyor m u? Lebül-

hamd yağmura diyeceksiniz.

Onun çamuru ile yüzlerimizi yıkıyabiliyoruz.

Şöyle günde yarım saatlik

bir yürüyüş yapabiliyor musu­ nuz?

Yaya kaldırımlar ya araba, ya yapı malzemesi ile tıkalı, ya arnaviıt kaldırımı veya çukur!

Her taraf süprüntü, pislik... Şehrimiz medeniyetçe koca bir sıfır!..

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Keşke o cafehanede o masanın yanında (bir daha O denilmese de olur) başka biri olunabilse, kimseler de bu kadar zaman, bu kadar sözcük, bu kadar sigara

Eva informerar att man kommer att ha en träff med vårdplaneraren från sjukhuset och enhetschefer för att arbeta med att optimera vårdplanerna denna vecka.. Gitt är med i

Leonardonun Milano'da çalıştığı sırada köylülerin Parma ve Piacenza dağlarının çevresinden toplayıp, Leonardo'ya getirmiş oldukları fosillerin hangi

 Program geliştirme çalışmalarına katılan bireylerin sürekli olarak hizmet içi eğitimden geçirilmesi sağlanabilir... Program Geliştirme Uzmanı ve Öğretmenin

Sagital T2 ağırlıklı imajlarda “kalem benzeri” (“pencil-like”) hiperintensite ve aksiyel T2 ağırlıklı imajlarda “yılan gözü” (“snake eyes”) veya “baykuş

Metilprednizolon ile karfl›laflt›rmal› olarak çift-kör yap›- lan bir di¤er çal›flmada SPMS’li hastalarda 3 y›l süreyle te- davi ve takipte mitoksantron grubunda

WH’de OSAS, uykuda periyodik hareket bozukluğu, santral uyku apne sendromu ve sirkadiyen ritim bozukluklarının bulunabileceği daha önce bildirilmemiştir.. Bir

Akıllı Kent, yönetim, eğitim, sağlık, kamu güvenliği, emlak, ulaşım ve kamu hizmetleri gibi bir kentin kritik altyapı bileşenle- rini ve hizmetlerini daha bilinçli