•V \ X .
Saraybumu Roma Sütunu
“G O TLA R A N IT I”
Gotlar Sütunu
Tarihî İstanbul’un en güzel köşesi olan Sarayburnu’nda Topkapı Sarayı’nın denize doğru uzanan ucunda, yeşillikler arasında eski bir sütun yükselir. Bugün Topkapı Sarayı denilen Saray-ı Cedîd (Yeni Saray)’in evvelce deniz kıyısında Sirkeci demiryollarının uzandığı yerde ikinci bir kompleksi daha bulunuyordu. XVIII. yüzyılın ilk yarısı içlerinde, bilhassa I. Mahmud (1730-1754) döne minde muhteşem birçok köşklerin
eklenm esiyle genişleyen bu sahilsarayı
1863’de yanmış, kalan parçaları da demiryolu geçirilirken kaldırılmıştır. Yukarıdaki kompleks ile işte bu sahil kompleksi arasındaki ağaçlı yamaç, Saray’ın Has bahçesini teşkil ediyor ve Harem’deki kadınlar yaz aylarında burada oturup, eğleniyor, hava alıyorlardı.
Has bahçenin ortasında yükselen ve Antik çağdan kaldığında hiç şüphe olmayan bu sütunun ne vakit ve kim için dikildiği bugüne kadar kesin biçimde aydınlanmamıştır. Bu anıtın kaidesinin Üsküdar’a bakan yüzüne 9 cm. boyunda harflerle üç satır halinde lâtince bir kitabenin işlenmiş olduğu görülür : FORTVNAE REDVCI
OB DEVICTOS GOTHOS
«Gotlar’a karşı kazanılan zaferin şükranı olarak yardımcı tâlih» e anlamına gelen ve bugün çok silik durumda olan bu yazı her ne kadar bu sütunun, Gotlar’a karşı kazanılmış bir zaferin hatırası olarak dikildiğini gösterirse de, bu başarıyı elde edenin kim olduğunu açıklamaz.
Herhalde evvelce üstünde bir de heykel duruyor olmalıydı. Fakat eski kaynak ların hiç birinde bu anıtın bahsi geçme diğinden bu heykelin kime ait olduğu da bilinmez. Kaidenin diğer yüzünde de Hıristiyanlığın işareti olarak İsa’nın adının baş harfleri ile zafer (Nika) anlamına gelen, IC NIKA harfleri görülür. Son Bizans devrinin ünlü yazarlarından Nikephoros Gregoras (1290’a doğru - 1360), bu sütunun üstünde, şehrin efsanevî kurucusu Byzas’ın bir heykelinin durduğunu yazmışsa da, bu iddia yeteri kadar inan dırıcı değildir. Çünkü şehrin kurucusu olarak kabul edilen heykeli taşıyan bir anıtın kaidesinde, Gotlar’a karşı kaza nılan bir zaferin övgüsü yerine, bu hususu belirten bir yazının olması gerekirdi. Ayrıca bilhassa şu husus önemlidir ki, Gregoras bu heykeli görmemiş, bunu sadece bir söylenti olarak aktarmıştır. Belki geç yüzyıllarda anıtın gerçek sahibinin heykeli yerine buraya Byzas’ı temsil ettiğine inanılan bir heykel konulmuş, hatta belki de zamanla adı unutulmuş olan gerçek kişi büyük bir ihtimalle halk nazarında Byzas olarak kabullenilmiştir.
t
Topkapı Sarayı avlusunda sütun başlığı
Kitabenin dilinin lâtince olması ve Gotlardan bahsetmesi, bu anıtın Roma İmparatorluğu döneminde bir İmparatoru anmak için yapıldığını gösterir. Bu anıtı birçoklarının Theodora sütunu sanma larına itiraz eden Hammer, bunun Theodosius, Arcadius veya İustinianos’- dan biri tarafından dikilmiş olabileceğini ve üzerinde Yolgösterici Meryem
(Hodegetria)’in heykelinin olabileceğini yazar. Ancak bu hipotez sonraları pek inandırıcı bulunmamıştır. İstanbul tarihi ile uğraşanlar önceleri, başta Dr.
A. Mordtmann olmak üzere, bu sütunun Roma İmparatoru II. Claudius (268-270) un kısa iktidarı döneminde, 269 yılında Roma devletine karşı ciddî bir tehlike yaratan ve kuzeyden inen Cermen asıllı Gotlara karşı Niş (Nissa)’de kazandığı zaferin hâtırası olduğunu kabul etmiş lerdir. Ancak Claudius’un İstanbul ile hiçbir ilgisi olmadığı gibi, buraya gelmiş de değildir. Bu bakımdan anıtın onun için dikildiğine inanmak zordur. Diğer taraftan bu sütunun Tuna’dan inen Gotlara karşı savaştığı bilinen I. Theodosius (379-395)’u andığı ileri sürüldüğü gibi, kitabedeki harf
biçimlerine dayanarak A.M. Schneider ile W. Müller - Wiener tarafından, anıtın I. Constantinus (306-337) veya oğlu Constantius için dikildiği de iddia edilmektedir. Bu durumda Sarayburnu anıtının gerçek sahibi şimdilik meçhul kalmakla beraber, herhalde bu taşın dikilişi en erken III., en geç ise IV. yüzyılda olmuştur. Böylece bu anıt İstanbul tarihinde Roma döneminin önemli bir hâtırasıdır.
Kitabesinden dolayı Gotlar sütunu olarak adlandırılan bu mavi damarlı mermerden anıt, üç basamak üzerine oturan bir kaide ile yekpare bir gövde ve bir de başlıktan ibarettir. Toprak hizasından itibaren yüksekliği 15 metre kadardır. Kaidenin yüzlerinde evvelce kabartmalar bulunduğu, fakat bunların taşçı kalemi ile kazındığı, bazı izlerden ve kitabesinin de güç okunur derecede
silinmiş olmasından anlaşılır. Anıtın tek süsü, Korint üslûbundaki ve çok iyi durumda günümüze kadar gelen başlığıdır. Bunun Anadolu yakasına bakan tarafında ortada bir kartal kabartması görülür.
Sarayburnu anıtı, Saray’ın Has bahçesi içinde kaldığından uzun süre sadece uzaklardan dürbünle görülüyordu. Anıtın kitabesini ilk olarak 1810’da J.C. Hobhouse kopya etmiş, ilk gravürleri
ressam Th. Allom tarafından R. Walsh’ın 1838’de basılan kitabı ve ressam W.H. Barlette tarafından da Miss J. Pardoe’nın 1839’da basılan kitabı için hazırlanarak yayınlanmıştır. Bunlardan Allom’unki, sütun gövdesini yivli gösterdiğine göre pek gerçeğe uymaz. Ancak sütunun dibinde oturan, çalgı çalarak eğlenen harem kadınlarını da göstermesi bakı mından ilgi çekicidir. İkinci gravür mükemmel biçimde eski hali ile anıtı tasvir eder.
Topkapı Sarayı avlusunda başlık
Anıtın az aşağısında, 1913’de bazı mimarî kalıntılar da bulunmuş, bunların önlerine şehir içinden toplanan sütunlar ve başlıklar konarak bir açıkhava müzesi biçimine sokulmuştur. Bu harabenin E. Mamboury tarafından ileri sürüldüğü gibi Septimius Severus (193-21 l) ’un yaptırdığı tiyatro ile hiçbir ilgisi olamaz. Dolayısiyle anıtın, bu oyun yerinin ortasında dikili olduğu yolundaki görüşü de geçerli sayılamaz. Başka bazı araş tırıcılar (R. Janin) ise bu kalıntıların evvelce bu bölgede olduğu bilinen Demetrios kilisesine ait olduğunu iddia etmek istemişlerdir. Bu da sağlam dayanağı olmayan bir hipotezdir. Çünkü bu duvarların planı bir kiliseye işaret etmez. J. Ebersolt ile A.M. Schneider tarafından ortaya atılan diğer bir hipoteze göre ise bunun Geç Roma devrine ait ve gerçekten İstanbul’un en temiz havalı ve en güzel manzaraya hâkim yerinde kurulmuş bir sarayın kalıntısı olduğu yolundadır. Gözler halindeki mekân lardan ibaret olan bu harabe Orta Bizans çağında, İmparator Alexios Komnenos (1081-1118)’un yaptırdığı bilinen ve «adeta şehir içinde bir şehir» kadar geniş olan hastanenin kalıntıları olabileceği de düşünülmelidir. İstanbul’un Lâtinler tarafından işgali (1203-1261) nin arkasından gelen Son Bizans devrinde bu kalıntıların bir süre dükkân olarak kullanıldıkları anlaşılmaktadır.
Topkapı Sarayı sınırları içinde başka anıtların da parçaları vardır. Nitekim XIX. yüzyıl başlarında İstanbul’da bulunan AvusturyalI tarihçi J. von Hammer (1774-1852) Sarayın avlu sunda, Bab’üs-saade yakınında ikinci bir anıtın varlığından bahseder ise de, ne yazık ki bu hususta fazla bir açıklama yapmaz. Gerçekten, 1959 ve 1962 yıllarında ikinci avluda, Saray mutfak larının önünde iki büyük anıtın kalıntıları bulunmuştur. Bunlardan biri dev
ölçüde dikdörtgen biçimde mermer bir başlıktır. Bunun üzerindeki süslemeler V.-VI. yüzyıl üslûbuna işaret etmek tedir. Bu dev başlığın, evvelce Ayasofya önünde durduğu bilinen ve üzerinde İustinianos veya Theodosius’un atlı heykeli olan anıta ait olması düşünüle bilir (Bu anıtı İlgi’de ayrıca bir yazı ile tanıtmayı düşünüyoruz).
Saray mutfaklarının önündeki küçük avluda ise Korint üslûbunda büyük bir başlıktan başka, bu başlığın ait olduğu anıtın gövdesinin en üst parçası da bulunmuştur. Başlığın üst kısmında her yüzün ortasında insan başı biçiminde birer kabartma vardır. Başlığın üst sathında da evvelce burada duran heykelin ayaklarının tutturulduğu oyuklar görülür. Meydana çıkarılan gövde parçasını ise, yukarısında dışarı taşkın yapraklı bir friz süslemektedir. Bunun ortasında bir madalyon içinde İsa’nın alâmetinin (chrisme) bulunması, eserin Hıristiyanlığın yerleşmesinden, yani IV. yüzyıla veya az sonraya tarih- lenebileceğini gösterir. Bu gövde parçası, Çemberlitaş denilen, I. Constantinus anıtını hatırlatır. Orada üst üste yerleş tirilen porfir bloklarının ekleri, böylece dışarı taşkın birer friz kuşağı ile gizlen miştir. Bu anıtın gerçek yeri burası mıdır? Bu sorunun cevabını vermek şimdiki halde zordur. Bu ağır ve büyük taş kitlelerinin Sarayın avlusuna kadar niçin getirildiklerine de bir çözüm bulmak mümkün olmamaktadır. Fakat aynı yerde ortaya çıkarılan, evvelce Hippodromda bulunduğu bilinen Porphyrios anıtı ile diğer bazı parçalar, buraya dışarıdan parçalar getirildiğinin delilleridir.
Bibliyografya:
R. Janin, Constantinople Byzantine, Paris 1950, s. 88-89; W. Müller - Wiener, Bildlexikon zur Topographie Istanbuls, Tübingen 1977, s. 39, 53; Nezih Fıratlı - A N. Rollos, Topkapı Sarayından yeni buluntular - Les nouvelles trouvailles de Topkapı Saray, «İstanbul Arkeoloji Müzeleri Yıilığı - Annual of the Archeological Museums»,
11-12 (1964), s. 96-103, 199-206, lev. XXVI-XXXIII.
14
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi