• Sonuç bulunamadı

Saray hikayeleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Saray hikayeleri"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

YAKIN TARİHTEN

Saray Hikâyeleri

Y a z a n t

Nahid S im ÖRtK

---Osmanlı İm paratorluğunun son devrini en iy i bilen k ıym etli edip ve tarihçi N ahid S ırrı Ö rik, her sayım ızda oku­ yucularım ıza tarihî şahsiyetleri ve gizli

kalm ış m aceralarını nakledecektir.

N ahid S ırrı Ö r ik ’in yazılarında daima tarihin meçhul kalm ış bir tarafın ı a y ­

dınlanmış bulacaksınız.

Damad Ferid Paşanın kendisini öğmek için türlü yalan uydurup bunların çoğu­ na biçare V I. Mehmed’in de kandığını, bu cümleden olarak Londradaki sefaret kâtip­ liği sırasında belki bir kere takdim edilerek iki kısa cümlesine ihtimal ki muhatap ol­ duğu —; o tarihte veliaht — V II. Edouard’- la eski hukukundan bahsedip Birinci Ci­ han Harbine nihayet vermek üzere Mon- drosa, mütareke müzakeresine yollanma­ sını isterken icabında Londraya gidecek V II. Edouard’la bu mevhum hukuku-kadi- mesini o zamanki Kral V. Georges’a ihtar edeceğini söylediği şahadetlerle sabittir. Kendisini methetmek üzere çekinmediği yalancılığı zem hususunda da göstererek meselâ kendisini başşehbenderlikten da­ matlıkla vezirliğe fırlatmışken büyükelçi yapmadığı ve belki sadarete yükseltme­ diği için kin beslediği Sultan Hamid aley­ hinde türlü iftiradan çekinmemiş olduğu da malûmdur. Bu yakınlarda vefat eden Abdülaziz damadı, eski vükelâdan ve son Osmanlı veziri Şerif Paşadan bizzat duy­ duğuma göre, kendisinin hazır bulunduğu bir mecliste — ve tabiî 10 temmuz inkilâ- bmdan bir hayli sonra — Ferid Paşa Sul­ tan Hamid’i çekiştirmeğe koyulup saye­ sinde girdiği o muhteşem Balta-limanı sa­ rayında yazın açık pencere ile oturdukları

Yazıda adı geçen teşrifatçı Lü tfü Sim avi Bey

sırada Sultan Hamid’in Beykozdan — ne­ den dolayı Beykozdan! — çuvallara doldu­ rup denize attırdığı mazlumların âhu-fer- yatlarım dinlediklerini anlatmış ve hikâ­ yesini dinleyenlerin bazısına da belki ya­ lanma inandırmış...

“ Elçiye zeval olmaz!” darbımeseli, a y­ nı zamanda, iki kişi arasında haber geti­ rip götürenine nâkillikten gayri hiçbir ro­ lü olmadığını anlatmak üzere nizamlaıı- mıştır ama, çok kere de hakikat bunun aksi şekilde tecelli ederek elçi iki tarafı

(2)

Fes aşığı M ehm et Reşat

leden çıkartaîl, birbirine düşüren, fakat bazen de birbirine düşmüş yahut düşmesi mümkün tarafları barıştıran bir unsurdur. V. ve V I. Mehmed’lerin baş mabeyincileri Lü tfi Simavi Beyin bize lütfen ziyaret et­ tikçe anlatmasını sevdiği fıkralardan biri de ikinci şıkkın güzel bir misaliydi. Lütfi Simavî Beyin aralarında elçilik ettiği kim­ seler de ilk başmabeyincisi olduğu V. Meh- med’le onun cülusunda veliahtliği ihraz eden Yusuf îzzeddin Efendiydi.

Ben yaştakilerin pek güzel hatırlama­ ları gereken bir keyfiyettir ki, Osmanlı or­ dularının fesi terkedip Kalpağı kabulün­ den sonra genç olmakla beraber, V. Mehmed askerî üniforma ile fes giymekte devam et­ mişti. Fakat daha babası Abdülaziz Hanın sağlığında ve aldanmıyorsam V. Mehmed ancak ferik olduğu halde müsîr ve hassa ordusu kumandanı olan Yusuf Îzzeddin or­ dunun karşısına onun terkettiği bir serpuş­ la çıkmayı doğru bulmayarak kendisine de kalpak giymek müsaadesinin verilmesini namına padişahtan rica etmesini Lütfi Beyden ister, bizzat zatı-şahanelerinin de böyle merasimde kalpağı kabul buyurma­ larının münasip olacağını bir hâtıra kabi­ linden arzettiğinin bildirilmesini de ilâve eder. Lü tfi Bey Efendinin rica ve tavsiye­

sini en münasip şekilde arzederse de pek halim-selim görünmesine rağmen parla­ yışları da olan ihtiyar padişah hiddetlenir ve:

“ O benim çocukluğumdan beri giydi­ ğim fese karışmasın da kafasına isterse kalpak dilerse de külah geçirsin!” diye mukabele eder.

Fakat “ Elçiye zeval olmaz!” düsturu­ na güvenip bu sözleri nakletmeyerek Lütfi Simavî Bey veliahte şöyle bir irade tebliğ eder:

“ — Efendiye selâm ederim. Vakıa bü­ tün zabitan ve ümera gibi zabitlik eden genç şehzadeler de kalpak giydiler. Lâkin bizim ikimizin mevkilerimiz tabiî başkadır. Binaenaleyh kendisiyle benim fesi muhafa­ za etmemiz münasip olacağı fikrindeyim." Lü tfi Simavî Beyin “ tebliğ” ettiği bu iradede âdeta saltanata bir teşvik havası teneffüs eden Yusuf îzzeddin Efendi de pek memnun olup iltifatlar duyarak kalpak hevesinden hiç değilse bir müddet için vaz­ geçer.

Aynı Lü tfi Simavî Beyden, İngiltere kralı ve Hindistan imparatoru V II. Edou- ard’m 1910 da ölümü üzerine yapılan fev- kelâde ihtişamlı cenaze merasiminde hü­ kümdarı ve devleti temsil etmek istemiş olan aynı Yusuf îzzeddin Efendinin cenaze töreni günü çektiği büyük korkuya ait te bir hikâye dinlemiştim. A ta mükemmel bi­ nen bir adamın oğlu olup yirmisinden ön­ ce müşir ve ordu kumandanı olan şehzade­ nin süvarilikle meğer asla ve kat’a müna­ sebeti yokmuş. Tanzim edilen program ge­ reğince kendisinin cenazeyi birçok hüküm­ dar ve prenslerle birlikte beygir üzerinde takip etmesi gerektiğini öğrenince, ziyade­ siyle telâş edip hakkında istisnaî bir mua­ mele yapılmasının, kraliçeler ve hanedana mensup prensesler gibi arabaya binmesi­ nin teminini sefirimiz Tevfik Paşadan İs­ rarla istemiş. Nihayet, türlü gayretle, ken­ disini gayetle uslu bir beygir sırtında ala­ ya iştirake razı etmişler. Yolda da bir ara heyecandan gemleri elinden bıraktığı için az kalsın yere yuvaıîanıyormuş... Ziyade­ siyle mukavves bacakları ye taşlı mesane­ siyle yürümeğe güçlükle muktedir olan Sultan Mehmed Reşad’ı ise hiçbir muhay­ yele, hayatının hiçbir devrinde en sakin beygirler üzerinde dahi tasavvur edememiş, kaldı ki bunda hata etmiştir: o lapalara benzeyen V. Mehmed yakınlarından bizzat

(3)

V eliah t Y u su f İzzettin E fen d i

ta duyduğuma göre delikanlılığında mü­ kemmel süvariymiş!

A li Suavi ile adamları V. Murad’ı dışa • rı çıkarmak üzere iken Beşiktaş muhafızı Haşan Paşanın sopasiyle A li Suavi yere serilip adamları arasında bozgun belirince, belki V. Murad’ı dualarla dışarı göndere­ cek annesiyle öteki kadınlar kendisini pen- ceresiz bir odaya sürüklemişler. Mevsuk bir kaynaktan duyduğuma göre bu kadın­ lardan biri, tek şehzadesinin annesi olup cumhuriyet devrini de idrak eden Rüftarı- dil kadınmış. Uzun boylu ve pek güçlü kuvvetli olan bu kadmefendi o sırada sakıt padişahı sürüklemeğe çalışanlardan b iri­ ni bir tek tokatla yere serdiği için de

bu-I TARİHİN Kbu-IYbu-I BUCAĞbu-INDAN:

T -y ^ " w w w w w w v

{ KRALIN İDAM ETTİĞİ KUŞLAR İ

t

î Fransız kralı On birinci Louis, P e— ronne’da, Demirbaş Charles tarafından kendisine zorla kabul ettirilen yüz kı­ zartıcı muahedeyi imzaladıktan sonra, başına gelen bu kötü işi, halkın, diline dolamasından, şarkılar çıkarmasından korkmuştu. Bu sebeple; bu hâdiseden bahsedilmemesini, şarkı, mani; beyit; resim; imalı yazı halinde bu bahse do­ kunulmasını kat’î surette yasak etti. Bu suçu işleyenler, kırbaçtan geçirilerek ve memleketten tardedilecekti. Teker­ rür halinde, dillerine şiş saplanacaktı. İkinci tererrürde, ceza idamdı.

Hattâ bir emirname daha çıkarıldı, fazladan bir ihtiyat tedbiri olarak, Pa- riste papağan, dudukuşu, saksağan ne­ vinden ne kadar konuşur kuş varsa hep si müsadere edildi. Bu müsadereye me­ mur edilen bir komiser bir deftere kuş­ ların cinslerini, neler konuştuklarım, ki­ min evinde bulunduklarını kaydedecekti. Herhangi bir kargaşalığa meydan vere­ bilecek, yahut kralı rencide edecek bir şeyden öyle korkuluyordu ki, müsade­ reden sonra, konuşmayı öğrenecek kadar akıllılık göstermiş olan bütün kuşlar idam edildi.

| N A S IL Y E M E K Y E R L E R D İ? | Garp memleketlerinde, on ikinci as-* ra kadar, zengin evlerde bile, sofraya ♦ tabak koymak âdeti yoktu.

; Sofrada hazır bulunanlar, hatırlı | kimselere, önlerine gümüş bir tepsi, tep- | sinin içine de kalın bir dilim hamursuz, t yani mayasız ekmek konurdu. Alelâde sofralara, bu gümüş tepsi kullanılmaz, : dilim; doğrudan doğruya sofraya bıra- : kılırdı. Yemekler, bu hamürsuzun üstü- | ne konur, sofraya geleıı yemek değiştik- î çe; salçaya bulanmış olan hamursuz di-

I

limi de kaldırılır, fakirlere dağıtılırdı. Yemekte çatal yerine ucu kıvrık bı-♦ çak kullanılırdı. Fakat elle yemek yemek * daha kibarlık addedilirdi.

nu unutamayan Sultan Murad kendisiyle daima “ — Bizim kadın pehlivandır!” diye şakaiaşırmış...

23

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Basında yer alan haberler, Avrupa1 da yapılan çalışmalar ve kendi girişimleri so­ nucu bu yıl Kültür Bakanı Namık Kemal Zey- bek’in ödeneğin arttırılması için

karşımızda Ahmet Agaoğiu vai l Büyük M ille t Meclisinde de Recep Pekerin bu hayret verici değişmesine işaret edildiğini ga­ zetelerde gördük Şahısdan

Lorsqu’elle voulait se montrer telle qu’elle était, elle devenait une femme très douce, intelligente, au.. courant de

Hadi eli öpülen elbette memnun olacak, ama Milli Eğitim Bakanı­ na ne demeli, YÖK Başkanı’na ne demeli, öbür dekanlara ne demeli?. Çankaya ve YÖK’e karşı oldukları

Bu adımda, yüksek çözünürlüklü radar hedef eko sinyallerinin ZFG imgelerinin elde edilmesi için Meksika şapkası dalgacık skalaogramı kullanılmıştır..

Uzlaşmacı yaklaşımın kamu ve özel sektör ayrımı açısından farklılık gösterip göstermediği t-testi yardımıyla yapılmış, anlamlılık (2-kuyruklu) değeri

Divana göre bu beyitten sonraki 2 beyit eksiktir: Fürḳātüŋde teşne-leb ḫāṭır-perīşān ḫaste-dil Künc-i ġamda bī-kes ü bīmār dirseŋ işte ben Gözleri ṣabr

Varsa- yımına göre, şişmiş burun deliğiyle, yani hava akımının daha yavaş geçtiği delikle solunan maddelerin daha güçlü bir koku bırakması gerekiyor.. Nedeni, bu