Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına ‘di # Genel Yayın Müdürü; Ha&ııı C emal, Müessese Müdürü: Kinine
, Yazı 15leri Müdürü: ük ay Gönensin, # Haber Merkezi Müdürü: ıyer, Sayfa Düzeni Yönetmeni: Ali Acar, 0 Temsilciler: ANKARA:
ın, IZMlR: Hikmet Çetinkava, ADANA: Celal Başlangıç.
İstanbul Haberleri: Erhan Ak > ildir, Dış Haberler: Ergurt Rakı, Ekonomi Cengiz Turhan, Kültür: Celal Üsler, Spor Danışmanı: Abdiilkadir Yüceiınan, Düzeltme: Refik Durhaş, Araştırma. Şahin Alpay, İş Sendika: Ştik ran Ketenci, Yurt Haberleri: Necdet Doğan, Dizi Yazılar: Kerem Çalışkan, # Koordinatör: Abıneı Kurulsan, # Mali İşler: Erol Erkut, 0Muhasebe; Bülent Yener 0 Bütçe-Planlama; Sevgi Osmanbeşeoglu 0Reklam: Ayşe Torun, Ek Yayınlar: Hülya Akyoi 0 İdare: Hüseyin Gurer, İşletme: ö n d e r Çelik, Bilgi-İşlem: Nail İnal.
Basan ve Yayan. ( umhuriyet Matbaacılık ve
34334 Isı. I'K: 246 İstanbul. Tel 512 05 -
B u r k a r Ankara: Zıya GOkalp Blv, İnkılap 133 II 41/428 0İzmir: H Ziya Blv. 1352
0 Adana: inûnU Cad. 119 S. No: I K a t I,
M: 14 AĞUSTOS 1989 İmsak: 4.27 Güneş: 6.05 öğle: 13.13 İkindi: 17.03 Akşam: 20.12 Yatsı: 21.43
Türkolog ve tarihçi Anhegger, Türk kültürünün dışarıda tanıtılmasına katkıda bulundu
Dd yönlü kültür elçisi
Türk dostu muyum?
Hayır. Peki, o halde Türk
düşmanı mıyım? Tabii ki
hayır. Ben Türkleştim.
Ama aynı zamanda bilinçli
bir A l ma mm.
İk i seçenek vardı önümde:
Tümüyle asimde olmak ya
da şovenist olmak. İkisini
de kabul etmedim. Hiçbir
zaman da Hitlerci
olmadım.
A L P A Y K A B A C A L I “Alaylı bir şekilde toplumsal eleştiri yapılan 78 devirli eski plak lar var. Meddah Sururi’nin, Ha zım Körmükçü’nün... Halk ilgi gösteriyor, satın alıyor ki, bu plak lar çıkıyor. O dönemlerde parti, sendika, dernek yok; demek ki eleştiri görevini bunlar üstlenmiş. İşte bu konuda bir yazı hazırlıyo rum. Yakında toplanacak Ulusla rarası Türkiye Sosyal ve İktisadi Tarihi Kongresi için...”
Dr. Robert Anhegger, en son bu
konu üzerinde çalışıyordu. Daha önce de üzerinde durulmamış ni ce konuyu araştıran, gün ışığına çıkaran bir Türkolog ve araştırma cı a “Osmanlı İmparatorluğunda madenciliğin tarihi”nden Alman ya’daki Türklerin dinlediği Türk çe kasetlere, “İstanbul su bendle-
rine ilişkin yeni bir tarihi kay- nak”tan “bir devri yansıtan siga ra kâğıdı kapakları”na kadar...
1940’tan berijurkiye’de yaşıyor. Diyor ki:
“Ben Türk dostu muyum? Ha yır. Peki, o halde Türk düşmanı mıyım? Tabii ki hayır. Ben Türk leştim. Ama aynı zamanda bilinçli
PORTRE
Dr.ANHEGGER
Türkoloji kitapları
Robert Anhegger — 1940’tan beri Türkiye'de.
191 l’de Viyana’da doğdu. Amsterdam, Zürih, Berlin ve Viyana’da öğrenim gördü. Önce hukuk, sonra edebiyat ve tarih okudu. Balkan tarihine ilgisi nedeniyle Türkçe öğrenmek üzere ilk kez 1935’te Türkiye'ye geldi. Nazi rejimi altında yaşamak istemediği için 1940’ta Türkiye’ye yerleşti.
Çeşitli işlerde çalıştı, Almanca
öğretmenliği ve okutmanlığı yaptı. 1955’te kurduğu İstanbul Kültür Derneği 1959’da Türk- Alman Kültür Derneği’ne, daha sonra Türk- Alman Kültür Enstitüsü’ne dönüştü. Enstitünün yöneticiliğine getirilen Anhegger, Türk
kültürünün yurtdışında tanıtılması yolunda pek çok çalışma yaptı. Türkoloji ve Türkiye tarihi başta olmak üzere, değişik konularda makaleler, kitaplar yayımladı. Varia Turcica Dergisi’nin bir sayısı, 1987’de Türkiye, Almanya, Hollanda, Avusturya ve Yugoslavya’dan bilim adamları ile araştırmacıların 29 makalesiyle 369 sayfadan oluşan “Robert Anhegger Armağanı” olarak yayımlandı.
bir Almanım. Almanya’da doğ madım. Avusturya, İsviçre, Hol landa’da ve Türkiye’de ömrüm geçti. Ben dış ülkede yaşayan Al ınanlardanım. İki savaş arasında bu kolay bir meslek değildi...”
Babası Alman, annesi Fransız ca konuşan bir İsviçreli. Çocuk luğunda, evinde Almancadan çok Fransızca konuşulur. Kıt Alman- yüzünden, ilkokulda alaya alınır. 1919’da aile Hollanda’ya gi der, orada üç yıl yaşarlar. 1922’de İsviçre’nin Zürih kentine yerleşir ler. Anhegger bir yıl Almanya’da kalıp Zürih’e döner, öğrenimini sürdürür. Bütün bunlar, ülkesi dı şında yetişen kişilerin ne gibi güç
lüklerle karşılaştıklarını ortaya yol olduğunu gördüm. Onun için koyan deneyimlerdir onun için. Bu hiçbir zaman da Hitler’ci olma- deneyimlerinden ilerde, Almanya- dım.”
daki Türk işçi çocuklarının duru- Liseyi Zürih’te bitirir, üniversi- mu üzerine eğildiğinde yarar- teye başlar. Önce hukuk, sonra lanacak... edebiyat öğrenimi... Ve tarihle
il-Almanya, Birinci Dünya Sava- gilenir. Özellikle Balkan tarihiy- şı’ndan yenilgiyle çıkmıştır. Bu le. Türkçe bilmeden Balkan tari- yüzden Almanlar bütün dış ülke- hini gereği gibi araştırıp incelemek lerde aşağılanıyordun “İki seçenek olanağı bulunmadığı inancıyla
vardı önümde” diyor Anhegger. Türkçe öğrenmeye karar verir. “Tümüyle asimde olmak (özüm- Almanya’ya geçer, öğrenimini
senmek) ya da şovenist (bağnaz Berlin’de sürdürür. Yıl 1933. Bir ulusçu) olmak, ikisini de kabul et- rastlantı ile ünlü “Reichstag Yan- medim. Özellikle şovenist olmak- gını”nın tanığı olur. Parlamento tan, lisede birkaç gerilimli yıl ya- binasını yakan Naziler, suçu sos- şadıktan sonra, kıl payı ile kendi- yalistler üzerine yüklemeye çalışır- mi kurtardım. Bunun yanlış bir 1ar o sıra...
kte nostaljik rüzgârlar
sürdüren Paul McCartney’in şu sıralarda 17. uzunçaları piyasaya çıktı. Paul McCartney’in de önü müzdeki sonbaharda dünya turu na çıkması bekleniyor.
İlahların rönesans harekâtının önümüzdeki aylarda zirveye tır manacağı tahmin ediliyor. Yaşları
15-20 arasında değişen izleyicile rin konser salonlarını tıka basa doldurmalarının tek nedeni “ öz
lem” gidermek değil kuşkusuz.
Pefcçoğu, "eskilerin", stüdyo ya pımı, sentetik sesli “ moda” şar kıcılardan çok daha etkili olduğu na da inanıyor.
Geçmişe dönüş eğilimi en belir gin bir şekilde Amerika’da yaşa nıyor. Rolling Stones şu sıralar da Kuzey Amerika turnelerinin son hazırlıklarını tamamlamak üzere. Tıpkı bir mıknatıs gibi çe kim gücü hiç azalmayan Mick
Jagger’in “Rolling Stones’Tannm
yeni bir rekor kırması bekleniyor. Nitekim Pink Floyd 1988 Ameri ka konserleri sayesinde 27 milyon dolar kazanırken, Rolling
Sto-s,
Elton John, Tom
' McCartney gibi
ın ilahları verdikleri
iri yine büyütüyorlar,
mser salonlarını tıka
nemli bir nedeni de
ve sentetik sesli
çok daha etkili
nes’un 65-70 milyon dolar kazan masına kesin gözüyle bakılıyor.
Eskiden konserlerini gitarları ve hoparlörleri parçalayarak bitiren
“ Who” topluluğu da dört yıllık
bir aradan sonra haziran sonun da yeniden sahneye çıkmaya ha zırlanıyor. Bu arada büyükbaba olan 49 yaşındaki Tom Jones ise
“ Love Me Tonight” şarkısıyla yi
ne kalpleri hoplatıyor.
Öte yandan Almanya’da kon ser izleyicileri konusunda kısa bir süre önce yapılan istatistiki bir araştırma ilgi çekici bir tablo or taya koyuyor. Buna göre, konser izleyicilerinin yalnızca yüzde onu
“yıldızdan” ötürü konsere gidi
yor. Büyük çoğunluğunun bek lentisinin çok daha farklı olduğu nu belirten “ New York Times” Gazetesi, izleyicilerin “ yalnızca
rock’ın ritminde var olan o iç gı- dıklayıcı yaşam duygusunu anım samak için” konserlere akın etti
ğini yazıyor.
1
f,
100 milyon plak — 42 yaşındaki Elton John'un nisan ayındaki Brüksel konserini 8 bin, Düsseldorf ve Hamburg konserlerini 12 bin kişi izledi (üstte, solda). Paul McCartney’in 17. uzunçaları da piyasaya çıktı (üstte sağda). Bee Gess topluluğu bugüne dek 100 milyon plak sattı.
Hasankeyf teki kazılar tehlikede
CENGİZ
M U M A YHASANKEYF — Maddi olanaksızlıklar
■üzünden tarihi Hasankeyf kentinde başlan an kurtarma kazılarının yarıda kesileceği bil drildi. Kazı ekibi başkanı Prof. Oluş Arık, İde bulunan paranın en fazla 15 gün daha işçi cretini karşılayacağını açıkladı.
Kurulduğu binlerce yıl öncesinden Süryani »rtodokslarmın merkezi olan, kurulduğu ye- in stratejik önemi dolayısıyla birçok uygar- ı.ğın merkezi olmuş Hasankeyf, Selçuklular, Artukoğulları, Eyyubiler, Akkoyunlular, Mo- ğollar ve 1516'da da OsmanlIlara önemli yer leşim birimliği yapmıştı. İçinde yüzyıllardır in sanların yaşadığı beş bine yakın mağara bu lunan Hasankeyf te kurtarma kazıları sürüyor. Güneydoğu Anadolu Projesi’nin son halkası olarak yapılması planlanan llısu Baraj Gölü altında kalacağı için 1986 yılından bu yana
kurtarma kazıları DTCF öğretim üyelerinden Prof. Oluş Arık başkanlığında kurulan bir he yet tarafından başlatılan Hasankeyfte, bu yıl da çalışmalar 25 temmuzdan bu yana sürdü rülüyor. Basında yer alan haberler, Avrupa1 da yapılan çalışmalar ve kendi girişimleri so nucu bu yıl Kültür Bakanı Namık Kemal Zey- bek’in ödeneğin arttırılması için çalışmalar yapmasına karşın eldeki paranın en çok 15 gün daha dayanacağını söyleyen Arık, “Her yıl ka
zılara başlarken bir süre belirieyemiyoruz. Sü remiz paranın yettiği kadar. 12 milyon lirayla işe başladık. Sayın Bakanın girişimiyle 8 mil yon lira daha ek ödenek sağladık. Ancak ilk 12 milyon liranın yarısı işçilerin sigorta, vergi gibi keseneklerine gidiyor. Bir süre sonra ça lıştıracağımız işçilere gündelik ödeyemeyecek duruma geleceğiz. O zaman da malzememizi toplayıp gideceğiz” dedi.
tının çözümlenmesi amacıyla Federal Almanya gezisi sırasında yaptıkları girişimlerden de ge rekli organizenin sağlanamaması nedeniyle he nüz olumlu bir sonuç alamadıklarını anlatan Prof. Arık şöyle devam etti:
“Ödeneğin kullanılmasında bile bürokratik engeller yüzünden güçlük çekiyoruz. Kazılar için ayrılan para maalesef çok düşük. Biz bu parayı elimizden geldiğince verimli bir şekil de kullanmaya çalışıyoruz. Ancak nereye ka dar dayanırız bilinmez.”
Hasankeyf kazılarındaki ekonomik
sıkm-Kazı ekibi çalışmalarına destek veren Bele diye Başkanı Eşref Başaran da, hükümetin Hasankeyfe daha fazla ilgi göstermesini iste yerek “Madem burayı sular altında bırakacak
lar, bari içinde ne olduğunu öğrenelim. Kül tür Bakanlığı ödeneği daha fazla arttırmalı, kazıların en azından eylül sonuna kadar sür mesi için gerekli olan para bir an önce gönderilmelidir” dedi.
1935’te İstanbul’a gelir ve bir yıl kalır. Gedikpaşa’da oturur; Türk- çenin inceliklerini öğrenmeye baş lar. Komşusu olan Karamanlı (Türkçe konuşan Rum) aile, son radan Karamanlıca üzerinde yapa cağı çalışmaların ilk esinleyicisi olacak. Vedat Günyol’la birlikte yayıma hazırladıkları, başına ge niş bir araştırma eklediği Seyrey-
le Dünyayı - Temaşa-i Dünya ve Cefakâr-ü Cefakeş, bugünkü bil
gilerimize göre Türkçede ilk ro mandır; Karamanlı lehçesiyle ya zılmış, Yunan harfleriyle basılmış tır. (Yeni bas. 1986, 1988).
1938’de Türkiye’ye ikinci kez ge lir, Türkolog Andreas Tietze ile birlikte Anadolu gezisine çıkarlar:
“O yolculukta notlar almışız. Bir çeşit seyahatname. Geçenler de birlikte baktık, Türkiye’deki değişmeye şaşıp kaldık. Türkiye o zaman ne kadar kapalıydı! Turist kavramı hiçbir yerde yoktu. Git tiğimiz her yerde ‘aktör müsünüz’ ya da ’defineci inisiniz’ diye soru yorlardı. Başka şey bilinmiyordu. Ve her karakolda otobüs durdu ruluyor, biz indiriliyorduk. Neza ketle kahve ikram ediyorlardı.”
Hitler rejimi altında yaşamak istemez Anhegger. Üstelik Nazi yasalarını da çiğnemiş, Yahudi bir hanımla evlenmiştir. İsviçre’de ya şayan babasının “benim firmam
da çalış” önerisini de geri çevirir.
1940’ta, üçüncü kez ve yerleş mek amacıyla İstanbul’da... Bir bakıma “siyasi mülteci”... Türki ye’nin o dönemde Almanya’dan si yasal nedenlerle sığınanları geri vermediğini vurguluyor; sığınma cılar geri gönderilseydi orada “fa-
cia’Tar yaşanabileceğini belirtiyor.
Alman Arkeoloji Enstitüsü’nde bir yıl “yardımcı araştırmacı” ola rak görevden sonra, yaşamını ka zanmak için çeşitli işlere girer çı kar. Basımevlerinde çalışır, özel dersler verir... Sonra Yıldız Teknik Okulu’nda Almanca öğretmenli ği, İstanbul Üniversitesi Alman di li ve Edebiyatı Bölümü’nde okut manlık... 1956’da, Almanya Kül tür Ataşesi’nin önerisi üzerine Al manca kurslarını başlatır, yöne tir...
1955’te kültür ilişkilerini can landırmak üzere Türk-Alman Kül tür İşleri İstişare Kurulu oluşturu lursa da kurul pek etkinlik göste remez. Bunun üzerine Anhegger,
Behçet Necatigil, Adalet Cimcoz, Mualla Eyüboğlu (Sabahattin Ve
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun kar deşi; Köy Enstitüleri binaları pro jelerinin yapımında ve inşaatında mimar olarak çalıştı. Topkapı Sa rayı Harem Dairesi’ni restore et ti; şimdi Robert Anhegger’in eşi) vb. ile İsanbul Kültür Derneği’ni kurar. Ocak 1959’da Türk-Alman Kültür Derneği adım alan kuruluş Beyoğlu’ndaki Alyon Sokağı’nda bir daire kiralar ve kültür etkin liklerine girişir: Sergiler, konfe ranslar, konserler, kültür filmle ri, kitap sergileri...Daha sonra Tü nerdeki Müeyyet Han’a geçer der nek, etkinliklerini arttırır. Çok geçmeden de görevini, daha geniş olanaklara sahip, Münih’teki Go- ethe Enstitüsü’nün bir kolu olan Türk-Alman Kültür Enstitüsü’ne bırakır. Yönetici, yine Anhegger’- dir.
Uzun yöneticilik yıllarından kalma acı tatlı ânıları var Anheg ger’in. İşte bunlardan biri:
“Behçet Necatigil, Borchert’in ünlü eseri Kapının Dışında’yı çe virmişti. Bu eserde Tanrıdan ve bir de generalden pek iyi bir şekilde söz edilmez. Prof. Şârâ Sayın ese rin tanıtım konuşmasını yapmış. Behçet Necatigil eserden kısımlar okumuş ve sık sık gösterilerimize katılan iki sivil memur, emirlere uyarak, sakıncalı buldukları kı sımlarını not etmişlerdi. Progra mın sonunda onları başkonsolo sun temsilcisi Prof. Benzing ile ta nıştırdım. Kendisi onlara gerekli açıklamaları Türkçe olarak yaptı. Bunun üzerine oyunun oynanma sına izin verildi. Max Meineke re jisörüydü, rolleri üniversite öğren cileri paylaştı.”
Anhegger, 1968’de Goethe Ens- titüsü’nce Amsterdam’a atamr. İki yüzü aşkın Türk düşünürü, sanat çısı, yazarı, bilim adamı Münih1 teki merkeze başvurur, atamanın durdurulmasını isterler. Bu da hiç unutamadığı anılarından biri!..
Hollanda’da beş buçuk yıl gö rev yaptıktan sonra Türkiye’ye yer leşen Anhegger’in evi, tam bir mü ze. Yıllar boyu topladığı, benzer lerine ancak devlet eliyle açılan müzelerde rastlanan ve rastlanma yan Osmanlı-Türk sanatlarının ör nekleriyle dolu...
Anhegger, Türk kültürünün yurtdışında tanıtılması için elin den geldiğince çalıştığını da özel likle belirtiyor ve çalışmalarından örnekler veriyor: Münih’te Türk kadın ressamlar sergisi, Hollanda ve Almanya’nın birçok kentinde ilk Türk Çocuk Edebiyatı sergisi, (Meral Alpay’la), Almanya ve Hollanda’daTürk işçi çocuklarının resimlerinden oluşan sergi, Hol landa’da Mengü Ertel’in tiyatro afişleri sergisi, Duisburg Yabancı lar Merkezi’nde konferanslar, ki mi Türk şairlerinin Hollanda’da düzenlenen Uluslararası Şiir Foru- mu’na (Poetry International) gön derilmesi...
Bütün bunlardan sonra Dr. Ro bert Anhegger’i “iki yönlü kültür
elçisi” diye de nitelemek, bilmem
yanlış olur mu?
Taha Toros Arşivi