?
T V
Bursaya lâyık bir abide
EMLE KETİMİZDE Çok
sevilen ve tanılan Pro, fesör A. Gabriel öm rü, nüu büyük kısmını Türk sa- uat ve mimarisinin tetkikine hasretini.? ve bu konuda mü. bilil eserler vücuda getirmiş tir. Muhteşem âlim bu seter de hayranı olduğu Hursa’» a
hem kıymetli hem heyeti ba kımlarından bir âbide denecek kadar ehemmiyetli bir eser
tahsis etm l«: 38^28 santl. metre boyunda iki İri cilt ki, birincisi metin ve plânlar, İkincisi onu renkli olmak ü- zere 106 resim levhası İhtiva ediyor. Kitabın baskısı fevka lâde olduğu gibi plân ve mak talar da emsalsizdir.
Profesör Gabriel birinel cil din başında: «Vatandaşlarıma pek fazla ciddi bir eser sunu yorum. Çarkın meşhur şehirle ri arasında en câziplerinden biri olan bu sevgili şehrin kud retll ve çeşitli füsununu gayet zayıf bir surette belirtmekte dir.» demek tevazuunu gösteri, yor. Filhakika bu kitap, şahsi ihtisasları kaydeden bir seya hatname değildir. Sahibi onu arkeoloji ve hele mimari ba kımlarından tasarlamış ve llnşl bir inceleme olarak kaleme al mış. O İtibarla Bursa’nm sihri ve şiiri kitaptaki teknik İzah larda. resim kadar çekici plâu Ve maktalarda gizlenmiştir.
Profesör Gabriel, ön sözden sonra mufassal bir bibliyograf ya tertip etmiş: Bursa'nın fet hinden yedi sene sonra yani 1333 de şehri ziyaret eden İbn Batuta’dan beri 45 meşhur ve eli kalem tutar seyyahın gezdigl Bursa hakkında eser yazan Türk ve yabancı muhar ririn sayısı 150 kadardır. Bun ların arasında âbidelerine, to
pografyasına, tarihine dair mü him bir kitap vücuda getiren tarihçi Baınmer de var. Profe sör Gabriel- Bursa’ya pek kıy metli ve llm ! tetkik eserleri tahsis eden Türk bilginlerini de takdirle yâdediyor.
Cami, tekke, türbe, hamam, han, medrese, darüşşlfa v.s. olmak üzere 300 den fazla a- nıta sahip bulunan Bursa’nın bu hâzineleri asırlar boyunca yanıp yıkıldığı gibi 1855 yer sarsıntısında hemen hepsi ya harap oluyor, ya ciddi hasara uğruyor. Öyle kİ, Borsa’da bu gün gördüğümüz abidelerin he men hiç biri bize, ilk yapıldık ları şekilde yahut malzeme ile İntikal etmemiş. Bereket ver sin ki ekseriyet itibariyle asıl- .larına uygun olarak tamir e- dllmlşler ve eski manzaralarını muhafaza eyliyebllıniş, böyle likle şehrin toptu manzarası bozulmamıştır.
Meselâ Ulucamlde esaslı tâdl lât olmamış, yalnız civarı za manla değişmiş. Sultan Orhan camii Bicrl 820 de bir Kara manlı tarafından yıkılır, tek rar İnşa edilir ve İ855 de yi ne harap olur. Yeşil camiin de aynı yer sarsıntısından sonra merkez kubbesi yıkılma tehli kesi gösterir; yerine bir dam yapmağı düşünürler; fakat Bursa Valisi Ahmed Vefik Paşa buna rftzı olmıyarak kub beyi takviye etmek çaresini bulur. Yeşil Türbe de tamir neticesinde mühim değişikliğe uğramaz. II. Murad camii da hi aslından farklı olmamak üzere tamir edilir. Ahmed
Ve-flk Paşa bu İşleri P ra villie is minde bir yabancı mimara ha vale etmiştir. Pravillee, kendi sine verilen vazifeyi başarı ile yerine getirmiş.
II. Murad medresesine ge lince, Profesör Gabriel, «Son zamanlarda yerleştirilen dis panser binanın uslbp ve huşu si je tin i kötü bir surette boz du» diyerek hayıflanıyor. Hal buki — plân ve maktalardan anlaşıldığı üzere— bu bina bir mimari ve sanat şaheseri İmiş. Müellif, Muradiye'deki on bir türbenin sahipleri hakkındakt ihtilâftan bahsetmekte ve ba zılarının kime alt oiduguua dair tereddüde düşüldüğünii hatırlatmaktadır. Emir Sultan camii İse, Yıldırım Bayezit’a danıad olan bu Buharalı İçin eşi tarafından yaptırılan o ca miin tamamen harap olduk tan sonra 1804 de III. Selim devrinde tamir edildiğini ve 1835 de ıdııe çok hasar gördU- güııü kaydediyor.
Bursa’nın 150 camiinin ekse riyetini böyleee inceledikten sonra muharrir, kaplıcalara ve
Prof. Gabriel
şehrin yirmi dokuz hamamı na ayrı bir fasıl tahsis etmiş. Hanlardan bahsederken —en eskisi Emir yahut Bey Hanı ol mak üzere— bu misalirhanele rin vaktiyle fevkalâde rahat ve tertipli olduklarını, seyyahla rın şehadetine dayanarak be lirtmektedir. Muharrir. Türk işçi, kalfa ve ustalarının ma haretini ve meslek aşkını hay ranlıkla yâdetmektedtr.
Birinci cild metinle birlikte 143 plân, makta, harita ve kro kİ, İkinci cilt ise dediğimiz gi bi 96 sı siyah ve 10 tanesi de renkli olmak üzere 106 âbide fotoğrafları levhası taşımak tadırlar.
* • e
Profesör Gabrlel’ ln memleke timize kalben ne derece bağlı olduğunu bllmlyen yoktur. Sevgisini bu eseri İle de bir kere daha izah etmiş olan kıy metli âlim, gönlünü kaptırdı ğı Bursa’ya lâyık bir âbide yükseltmiş. Bursa, filhakika, güzide yabancılar üzerinde ö- tedeu beri fevkalâde derin bir tesir İcra etmiş, pek güzel sa- hifeJer İlham etmiştir. Profe
sör Gabriel gerçi ele aldığı mevzuu sırf sanat ve mimari bakmılarıııdau işlemiş; fakat Bursa’ya karşı beslediği sevgi her satırda hissedilmektedir. Nitekim kitabının soıı sahife- siude (Y in e teknik mülâhaza lar dışına çıkmaksızın) duygu lan ın şu sözlerle İfade ediyor:
«Daha II. Murad’ın saltana tında, yani «Prusa» ııin fet hinden bir asır sonra. Bursa adlı Türk şehri OsmanlI dev leti şehirlerine has olan tipe uymuş bulunuyordu. Hisarda padişah sarayı, camiler, kışla lar ve çarşılar yükselmekteydi. Sahanın bir kısmım ikamet gâh mahalleleri kaplıyordu; fakat ticaret ve iş merkezi, hanları, kapalı çarşıları, türlü dUkkâniarı, L:lu Cami ve müş tem ilâtı İle birlikte Hisarın eteğine kurulmuştu. Bu mer kezî topluluğun etrafında ve geniş bir saha üzerinde ovaya doğru inen veya tepelere tır manan m uhtelif mahalleler serpllmtştl. Ve her yerde ah şap, tuğla ve kerpiçten küçük evlere camiler, medreseler, tek keler, türbeler ve hamamlar karışmakta olup bu muhtelif toplulukları birbirlerine ağaç kümeleri, çayırlar, bağ ve hah çeler bağlar, eski payitahtın asırlarca taşıdığı Yeşil Bursa adına lâyık olduğunu göste rirlerdi.
«Bu anıtlar tahlil edilirken Selçuklu gelenekleriyle bağların kesilmesi şöyle dursun, o ge leneklerin devamına dair bir çok işaretler görülür. Doğu dan gelmiş işçiler, duvarcılar, dülgerler, taşçılar ve çluiciler atalardan kalma formUlteri ge tirdiler; fakat onları iklim icaplarına, mahalli malzeme nin mahiyetine, İçtimai halin şartlarına uydurmak İfizımgel- di. Batı Anadolu’nun m uhtelif bölgelerinde hâkim olan ve Trakya’ya kadar genişleyen o OsmanlI sanatı böyle doğup gelişti. Bursa XV. asrın orta larına kadar o sanatın en par lak ve en faal merkezi oldu. 1453 de İstanbul'un fethi ile payitaht Boğaziçi kıyılarına nakledilince oradaki ilk İnşa at usent ve karakter Itibarlle Hursam »kilere çok benzerdi. İstanbul'a harikulâde anıtlar hediye edecek olan ve büyük Bizans eserlerinden İlham a- lan rönesansa şahit olmak için XV asnn sonunu beklemeli.»
Kendisine tebrik ve teşek kürler sunarken yine kitabı nın son satırlarını buraya nak ledellm :
«... Bununla beraber Bursa Türkiye tarihinin ve hele sa nat tarihinde ilk safta bir yer İşgal etmektedir. Orada yara, tılan âbidelerin kıymet) yanın da, etraftaki muhteşem tabi atla uygunlukları da müşahe de edilebilir. Bu netice tesa düfi değildir: binaları yapan ve süsleyenlerin, ağaç diken ve bahçeleri tertip edenlerin inatçı azmini İfade eder. Bu kimseler ekseriyet İtibariyle Türktü, yani eski ve sağlam bir m illetin eti büyük mezi yetlerini aksettiren şerefli ma meleki bugün muhafazaya çalı şanların ataları.»