29 TEMMUZ 1995 CUMARTESİ
CU M AR TESİ
YAZILARI
ATAOLBEHRAMOĞLU
Ayhan'ın Başarısı ve Dramı
“Başarı” ve “dram” kavramlarının birlikteliği, ge
nellikle, başarının ölümden sonra kazanıldığı (ya da anlaşıldığı) durumlar için geçerlidir. Başan kazanan kişi bunu sağlığında göremediği için, dram (bazı durumlarda trajedi) başarıya eşlik etmiş olur. Aybar için tam böyle olmadı. Başarı ona sağlığında geldi. Savunduğu bazı temel görüşlerin doğrulandığını yaşarken gördü. Onun başkanlıktan ve arkasından da üyelikten ayrılışından sonra TİP’te görünür bir gelişme olmadı. Bunu, eleştirdiği Sovyet sisteminin çöküşü izledi. Fakat Aybar, kendisi de, TİP sonra sında görüşleri doğrultusunda başarılı bir örgütlen me gerçekleştiremedi. Bir başka deyişle, kuram salda savunduğunun pratikteki karşılığını (TİP’te kı sa bir dönem dışında) göremedi. Sovyet sisteminin çöküşü ise insanlığa mutluluk değil, sayısız mut suzluklar getirdi. Şoven milliyetçilikler, faşizm ve en ilkel biçim leriyle kapitalizm öncesi ilişki biçim leri hortladı... Bu çöküş ve sonrasında yaşananlar sos yalizmin bir tür uygulanışının aksaklıkları konusun daki iddialara haklılık kazandırırken, pek çok yeni soru ve karşıt iddiayı da gündeme getirdi... Kâğıt üstündekiyle pratikte olup bitenin birbirini tutmazlı- ğı trajik biçimlerde ortaya çıktı...
★★★
1960’lı yıllan benim gibi Ankara’da yaşayan genç TİP’liler için Mehmet AH Aybar, liderliği tartışmasız benimsenen, hayranlık ve saygı duyulan, fakat yine de yabancı ve uzak bir kimseydi. Bunda, İstan bul’da yaşıyor oluşu kadar, onu başkalarından farklı ve üstün kılan fiziği, en yüksek düzeyde bü rokratlara özgü sayılabilecek şıklığı; konuşması ve tavırlarıyla kendini hep başka (ve yukarda) bir yer de tutuyor oluşu da etkendi. En azından, o yıllarda yirmili yaşların henüz başlangıcında olan bizler bu nu böyle algılıyorduk. Bizim daha yakın bir diyalog içinde olduğumuz liderler ise, sıcak konuşma üs lupları ve tavırlarıyla Sadun Aren, Niyazi Ağırnas- lı, (ve hatta, sert öğretmen tavrına karşın, gençlerle bire bir diyaloga daha açık) Behice Boran’dı...
60’lı yılların ortalarında, TİP’in M eclis’te tem sil edilm ekte olduğu dönemde, Aybar’ın görüşlerini benimseyen gençler arasındaydım. Bir sonraki se çim sonucunda çok daha büyük sayılarla Meclis’e
girileceğine inanıyor, Türkiye işçi P artısi’nın bu
doğrultuda gelişimine zarar verebileceği kaygısını duyduğumuz eylemlere, davranışlara tepki gösteri yorduk. “Dönüşüm" dergisinin TIP organı niteliğiy le ikinci kez yayımlanışında A. Baykal imzasıyla si yasal içerikli birkaç yazı yayımlamıştım. Bunlardan
“Tepeden inmeciler ve Halk Devrimcileri" başlığını
taşıyanı, Aybar’ın bu konuyla ilgili görüşlerinin sa vunuşuydu. Fakat Çekoslovakya olaylarına ilişkin bir eleştiriye ise sanınm o dönemin pek çok genç solcusu gibi, ben de hazırlıklı değildim...
★★★
Liderlerimizin kitap sahibi olmayışlarını ciddi bir eksiklik olarak duyduğumuzdan, 1968’de “Bağım
sızlık Demokrasi ve Sosyalizm”in yayımlanışını sa
bırsızlıkla beklemiş ve sevinçle karşılamıştık. Fakat eksik bir sevinç olmuştu bu. Çünkü kitabın büyük bölümü, Aybar’ın konuşmalarından oluşmaktaydı. Kuramsal denebilecek çalışma, şim di anımsadı- ğımca, kitaba da adını veren 60-70 sayfalık bir bö lümdü... (TİP’en ayrıldıktan sonraki yıllarda yayım ladığı yapıtlarını aynı ilgiyle izlemediğimi ise, bir ek siklik olarak, itiraf ederim.)
★★★
Mehmet Ali Aybar’ın görüşlerinin tartışılması bir makalenin sınırlan içinde elbette söz konusu değil dir. Onun Leninist kuram ve uygulama konusunda ki eleştirilerinin, Türkiye’de Lenin’in yapıtlarının he nüz doğru dürüst okunup anlaşılmadığı bir döne me rastlaması kanımca talihsizlik olmuştur... Dünya sosyalist literatüründe 1920’lerde başlayan bu tar tışmaların kimi ürünleri Türkiye’de yetmiş-seksen yıllık gecikmelerle ancak yayımlanıyor... (Bir örnek olarak, K. Korsch’un 1920’lerde yazılan, 1966’da Frankfurt’ta kitap olarak basılan “Marksizm ve Fel
s e fe c i Türkçede 1991’de yayımlandı. Lukacs’ın
1923 tarihli “ Tarih ve Sınıf Bilinci” adlı yapıtı dili mizde henüz yayımlanmış değil.) Aybar’ın gerek Leninist kuram ve uygulamalar, gerekse Marksizm konularında, (izleyebildiğim kadarınca) bana ku ramsal olmaktan çok pragmatik ve bir hayli de po- pülarize edilmiş görünen görüşlerinin iyice anlaşıl ması, irdelenip tartışılması bir zorunluluktur. Türki ye’de sosyalist kuram ve uygulamaya ilişkin görüş leri (özellikle TİP’ in b ir dönem deki başarısı göz önünde bulundurularak) güncelliğini, önem lerini korumaktadır. Fakat bu irdeleme ve tartışmalar, an cak ciddi kuramsal temele dayanarak sağlıklı so nuçlar verebilir... Ülkemizde bu konuda (Marksiz- min çağdaş yorumlan konusunda) yeterli bilgi biri kimi bulunduğundan kuşkuluyum... Aybar’ın gö rüşlerinin, ya da tam karşıt bir yönde, dünyadaki
“reel sosyalist" uygulamalann, duygusal ve toptan
bir kabul ya da reddiyle bir yere varılabilmesi ise mümkün değildir.
★★★
Mehmet Ali Aybar, görüşlerinin kuramsal irdelen- mesiyle varılacak sonuçlar ne olursa olsun, Türki ye’de demokrasi ve sosyalizm hareketinin hiç kuş kusuz en özgün, en bilinçli, en yiğit önderlerinden biri olarak anımsanacak ve gündemde kalacak; onun başkanlığındaki TİP dönem i ise, o yılları yaşayanlarca, kayıp bir cennet gibi hep özlenecek- tir...
Taha Toros Arşivi