No. 2 M U S İ K İ
FERHUNDE H. — NECDET B.
' 5 > < --- / l \^ y ? W ÎU i/1Türk V i r t ü ö z Kardeşler
Ahiren Leipzig Koııservatuvarında tahsillerini bitirdikten sonra Almanya’da bir çok konserler veren, İstanbulda da ilk ciddî konserlerini dinle ten ve şimdi Ankara’nın takdirlerini toplamağa hazırlanan Piyanist Ferhunde H. ile Kemanı Necdet B. Kardeşlerin birer tercümeihallerini tesbit ediyoruz. Çünkü, ( deha ) denilen kuv vetten nasipleri bulunan bu iki genç, çok faal olduklari için, yüksek san’atlarını neşir hususun da cömert davranacaklar, neticede ise san’atları ile san’at hayatlarını mukayese arzusu herkeste uyanacaktır. Ayrıca da, Necdet B. M. Berger mektebinin ilk kuvvetli uzvu olduğu için, hoca ile talebenin tercümeihalleri yanyana bulunduk ça ancak kuvvetlerini hakkile gösterebilecekler dir.
Maruf Zabitlerimizden Erkânıharp Remzi
Beyin çocukları olan kardeşlerin yetişmesinde, pederlerinin merakı esas rolü oynamıştır. Onla rı saza başlatan, 3-4 saat süren yevmî egzersiz leri esnasında çok defa saburane bir köşede bekliyen hep Remzi beydir. Bunun içindir ki bugün eserlerini dinlerken saadet yaşlan dök mekte haklıdır.
Umumî harp esnasında Bandırmada bulunu yorlardı; henüz 5 ve 6 yaşlarında idiler. Fer-Giiniin birinde Schumann, Avusturyanm bü yük devlet adamlarından Metternich ile polis nazırı kont Sedlnicki’ye yazılan tavsiye mektup larını ve Leipzig polisi ile şehremanetiııin hüviy- yet ve şöhret vesikalarını hamilen Viyanaya vasıl oldu. Teşrini saninin ikinci günü de mecmuasını Viyanada neşr edebilmek için icap eden maka
ma istida ile müracaat etti. (I) Metternich’in bu polis şehrinde bin türlü müşkülâta maruz kalan Schumann, bidayette istikbale ait ümit ve emni yetinden hiç bir şey feda etmemişti. Hattâ aile sine gönderdiği 10 teşrinievvel tarihli bir mek tupta aynen şu satırlara tesadüf edilir:
(I) Schumann’ın bütün gençlik yazıları gibi kuvvetli ve mağrur bir ifadeye nıalik olan bu istida, Aynı mec muanın 73 sene sonra intişar eden bir nüshasında (1907)
\ E, Deutsch tarafından neşredilmiştir.
İninde H. katolik sörlerinden piyano dersleri alır, fakat bu dersleri pek sevmezdi . . Necdet B. ise, orada askerî bandada bulunup her saz dan çalan Anesti ismindeki zattan kemana baş ladı. Bu ilk hocadan alâka ile bahseden genç kemani, ,l kendisi hemşireme dahi sörlerden fazla heves verirdi.,, demeği unutmuyor. Anesti E. hayatta ise bu kadirşinasane hatırlayışı şüp hesiz ki iftiharla haber alır.
Mütarekede İstanbula gelince; Gedikpaşa Amerikan mektebine girdiler. Oranın piyano ve keman hocası İsviçreli Madam Sadık ilk esaslı hocalau olmuştur. [1] Bir sene onun yanında çalıştılar . . Ferhunde hanımın merhum Hege’ye Necdet’in ise o aralık İstanbula gelen M. _Ber^ ger’e intisabına çok şükür ki imkân hasıl oldu. Necdet B. 1928 de Avrupaya hareket edinceye kadar Bergerin talebesi kaldise de, hemşiresi, Amerikan Kız Kollejine girdikten sonra Miss Kennedy’den tederrüse başlamıştır . . Necdet B. gerçi Leipzig Konservatuvarı mezunu sayılırsa- da, onu yetiştirmek şerefile M. Berger iftihar
[ 1 ] M adam Sadık, kültürlü ve musikiyi anlam ış
bir kadın olup 5 sene ka dar K ız M uallim Mekte binde de m usiki ve lisan hocalığı yapm ıştır.
B urada bir sürü basit p a rtiler ve zümreler oldu ğuna inanam azsınız, sağlam bir iş görebilmek için, daha ziyade - bende pek az olduğunu zannettiğim - yı lan gibi girgin bir tabiata m alik olmak lâzım.. Bence en iyisi Herr von Vesque ile temas etmektir.
İşte bu son işittiğimiz isim, Avusturya dev let adamları arasında oldukça tanınmış bir zatın ismi idi. Genç Schumann’ı uzun zaman himaye eden Freiherr Vesque von Püttlingen 183 t se- nesindenberi Avusturya devleti müşaviri ve aynı zamanda Viyana musiki hayatında mühim roller oynamış, oldukça müstait bir bestekâr idi. Schu mann o senenin yazında bu san’atkâr devlet adamile, mektuklaşmıştı.
Aşağıda dercedeceğimiz her iki mektubun da Schumann’a has samimî ve dostane bir ifa
10 M U S İ K İ No. 2
edebilir ; çiinki, ona her şeyi öğreten, tekmil tedris kahırlarını çeken mumaileyhtir. Bizzat kendisi, “ Benim musikide inkişafıma bais olan zat M. Berger’dir „ diyor.
M. Berger bir senelik tedristen sonra do kuz yaşındaki kemaniye Galatasaray salonunda ilk konserini verdirmiş ve yaşile mütenasip
ol-jKeman Virtüözü Necdet B.
mıyan mühim eserler çaldırmağa muvaffak ol muştu. Gene onun himmetile, bu ilk konseri, muhtelif tarih ve yerlerde diğer müteaddit kon serler takip etmiştir. Avrupaya gitmezden evvel memlekette verdikleri büyük konserlerin adedi 20 yi buluyor.
Avrupada dünyanın en meşhur konservatu- varlarından biri olup Mendelssohn tarafından açılan Leipzig Konservatuvarında tahsil ettiler. Derhal hocalarının teveccühünü kazandılar. Nec det B. ( Prof. Hans Basserman ) dan, Ferhur.de H. ise ( Prof. Weinreich ) den ders aldılar.
Ferhunde H. Avrupaya gitmeden, daha zi yade bir refakat mütehassısı idi. İşte Prof. Wein reich onu hu yoldan ayırmağı, “ Solist „ olarak hazırlamağı üzerine almış, muvaffak ta olmuş tur. Ferhunde H. orada, konservatuvarın dahil ve haricinde bir çok büyük konserlerde yalnız çalmış, en mesuliyetli eserlerde takdirler ka zanmıştır.
/ o - /
Almanyada, her ikisinin muhtelif şehirlerde verdikleri konserler ( 50 ) yi geçer.
Konservatuvarda üç sene devam etmeden imtihan vermek kabil olmadığı halde, onlar is tisnaî bir surette iki senede ve muvaffakiyetle imtihanlarını verdiler. 18 Temmuz 1930 da her ikisi diplomalarını aldılar.
Piyano Virtüözü Ferhunde H.
Bu tarihten memleketlerine dönünciye kadar geçen altı aydan fazla bir müddet zarfında ta- mamıle sazlarile baş başa kalabilmişlerdi; çünki, mektepteki mecburî “ Théorie „ derslerinden de kurtulmuşlardı.
Berlin ve diğer yerlerdeki konserlerini ver diler ve, mezun san’atkârlar oldukları için — ho calarının Alman aileleri nezdindeki tavsiyeleri üzerine — hususî dersler de vermiye başladı lar . . Bugün ise anavatanda tutunmağa uğra şıyorlar. Kendilerine bedbin olmamalarını tavsi ye eder, burada da biraz yavaş fakat zararsız bir şekilde tutunabileceklerini kıdemli bir mes lektaş sıfatile hatırlatmak isterim .
Görülüyor ki, iki san’atkârın tahsil hayatlarını ayrı ayrı tetkike imkân yoktur. Bu birliğin en canlı eseri bir arada çaldıkları andeki şayanıhay- ret kaynaşmada görülüyor; senelerce bir arada çalışmanın eseri olan “vahdet,,.
Artist kardeşleri henüz 7-8 yaşlarında iken evlerinde dinlemiştim: Hiç unutmam, entari'
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi