• Sonuç bulunamadı

Tms 28’e göre iştiraklere yatırımların muhusebeleştirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tms 28’e göre iştiraklere yatırımların muhusebeleştirilmesi"

Copied!
70
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İŞLETME ANABİLİM DALI

MUHASEBE VE DENETİM BİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS PROJESİ

TMS 28’E GÖRE İŞTİRAKLERE

YATIRIMLARIN MUHASEBELEŞTİRİLMESİ

HAKAN VAROL

1158252146

PROJE DANIŞMANI

YRD.DOÇ.DR. ALİ KABLAN

(2)
(3)

Projenin Konusu : TMS 28’e Göre İştiraklere Yatırımların Muhasebeleştirilmesi Hazırlayan : Hakan VAROL

ÖZET

İşletmeler büyüme hedeflerini gerçekleştirmek, karlılığını arttırmak, ekonomik nüfuz alanını genişletmek gibi nedenlerle uzun vadeli sermaye yatırımlarına yönelmektedir. Bu tür yatırımların dünyada 1960’lı yıllarda, ülkemizde ise ekonomik gelişme ve artan sermaye hareketleriyle birlikte 1980’li yıllarda hız kazandığı görülmektedir. Günümüzde de sermaye yatırımlarının önemini artan bir yoğunlukta devam ettirmektedir.

Sermaye yatırımları içerisinde en yaygınlarından birisi de iştirak yatırımlarıdır ve bu durum mali tablolarda iştirak kaleminin öneminin artmasına neden olmuştur. İştiraklerin muhasebeleştirilmesine ilişkin hükümler ‘’TMS 28 İştiraklerdeki ve İş Ortaklıklarındaki Yatırımlar’’ standardında yer almaktadır. Standarda göre iştiraklerdeki yatırımlar özkaynak yöntemine göre muhasebeleştirilmektedir.

Çalışmada iştirak ve önemli etki kavramları ile standartta yer alan bilgilere yer verilmesinin ardından, özkaynak yöntemi çerçevesinde iştirak yatırımlarının muhasebeleştirilmesine ilişkin örnek kayıtlara yer verilmiştir.

Çalışmanın sonucunda, iştirak yatırımlarının özkaynak yöntemine göre muhasebeleştirilmesi durumunda, iştirakin değeri ve göstermiş olduğu performans yatırımcı işletmenin bilançosunda yer alan iştirak kaleminde gerçeğe uygun bir şekilde izlenebildiği ve yatırımcı işletmenin mali tablolarında yapacağı manipülasyonun engellendiği görülmüştür.

Anahtar Kelimeler : İştirak, Önemli Etki, Özkaynak Yöntemi, Hisse Senedi, Özkaynak

(4)

Name of Project: Recognition of Investments in Associates According to IAS 28 Prepared by: Hakan VAROL

ABSTRACT

Businesses are turning to long-term capital investments for realizing their growth targets, increasing their profitability, and expanding their economic influence. Such investments are seen to have accelerated in the 1980s in the world in the 1960s and in the 1980s with the economic development and capital movements in our country. Today, the importance of capital investments continues at an increasing density.

One of the most widespread among capital investments is participation investments, which has led to an increase in the importance of participation in financial statements. Provisions relating to the accounting of associates are included in "TAS 28 Investments in Associates and Joint Ventures". According to the standard, investments in associates are accounted for by the equity method.

Following the inclusion of the concepts in the study of associates and significant effects and the information in the standard, the sample records of accounting for investments in associates are included in the equity method.

If the investment in associates is accounted for by the equity method, it is seen that the value of the associate and the fact that it is shown in the participant item in the balance sheet of the performance investor's operator can be monitored in real terms and the manipulation of the investor's financial statements is prevented.

(5)

İÇİNDEKİLER ÖZET ... i ABSTRACT ... ii İÇİNDEKİLER ... iii TABLOLAR LİSTESİ ... vi KISALTMALAR ... vi GİRİŞ ... 1 1.BÖLÜM 1. ULUSLARARASI MUHASEBE STANDARTLARINA İLİŞKİN GENEL BİLGİLER ... 3

1.1. Uluslararası Muhasebe Standartlarının Gelişimi ... 3

1.2. Uluslararası Muhasebe Standartlarının Oluşumuna Yön Veren Kuruluşlar ... 5

1.3. Uluslararası Muhasebe Standartlarına Uyum Konusunda Türkiye’de Yapılan Çalışmalar ... 6

2.BÖLÜM 2. ORTAKLIK YATIRIMLARI İLE İLGİLİ KAVRAMLAR ... 9

2.1. Yatırım Kavramı ... 9

2.2. Ortaklık Yatırımları ... 10

2.2.1. Bağlı Menkul Kıymetler ... 11

2.2.2. Bağlı Ortaklık ve Kontrol ... 12

2.2.3. İştirak ve Önemli Etki ... 14

2.2.3.1. Özkaynak Yöntemi ... 16

(6)

3.BÖLÜM

3. TÜRKİYE MUHASEBE STANDARDI 28 (TMS 28) İŞTİRAKLERDEKİ VE İŞ

ORTAKLIKLARINDAKİ YATIRIMLAR ... 20 3.1. Amaç ... 20 3.2. Kapsam ... 21 3.3. Tanımlar ... 21 3.4. Önemli Etki ... 22 3.5. Özkaynak Yöntemi ... 24

3.6. Özkaynak Yönteminin Uygulanmasına İlişkin İstisnalar ... 26

3.7. Özkaynak Yöntemi İşlemleri ... 27

3.8. Özkaynak Yöntemi Uygulamasının Bırakılması ... 30

3.9. Ortaklık Paylarındaki Değişiklikler ... 31

3.10. Değer Düşüklüğü Zararları ... 31

4.BÖLÜM 4. TÜRKİYE MEVZUATINDA İŞTİRAKLER İLE İLGİLİ YAPILAN DİĞER DÜZENLEMELER ... 33

4.1. Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği Açısından İştirakler ... 33

4.2. Vergi Usul Kanunu Açısından İştirakler ... 34

4.3. Kurumlar Vergisi Kanunu Açısından İştirakler ... 36

4.4. SPK Mevzuatı Açısından İştirakler ... 37

(7)

5.BÖLÜM

5. İŞTİRAK YATIRIMLARININ MUHASEBELEŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN

ÖRNEKLER ... 41

5.1. Örnek Uygulama ... 41

5.2. Örnek – Elde Etme Maliyeti İle Gerçeğe Uygun Değer Arasında Farklılık Olması Durumu ... 47

5.3. Örnek – Yatırımcı İşletme İle İştirak Arasındaki İşlemlerin Elimine Edilmesi ... 51

5.4. Örnek – İştiraklerde Değer Düşüklüğü Olması Durumu ... 52

5.5. Örnek – TFRS’ye İlk Geçişte İştirakler ... 53

SONUÇ ... 55

(8)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1 : Ortaklık Yatırımlarının Muhasebe Standartlarına Göre

Sınıflandırılması ... 10

KISALTMALAR

AB : Avrupa Birliği

ABD : Amerika Birleşik Devletleri

BDDK : Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu

FASB : Finansal Muhasebe Standartları Kurulu ( Financial Accounting Standarts Board )

IAS : Uluslararası Muhasebe Standartları ( International Accounting Standarts ) IASB : Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu ( International Accounting Standarts Board ) IASC : Uluslararası Muhasebe Standartları Komitesi ( International Accounting Standarts Committe ) IFRS : Uluslararası Finansal Raporlama Standartları

( International Financial Reporting Standarts ) IOSCO: Uluslararası Menkul Kıymetler Komisyonları Örgütü

( International Organisation of Securities Commissions ) KGK : Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu SPK : Sermaye Piyasası Kurulu

(9)

TDHP : Tek Düzen Hesap Planı

TFRS : Türkiye Finansal Raporlama Standartları TMS : Türkiye Muhasebe Standartları

TMSK : Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu

TMUDESK : Türkiye Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu UMS : Uluslararası Muhasebe Standartları

UFRS : Uluslararası Finansal Raporlama Standartları

US GAAP : Birleşik Devletler Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkeleri ( United States Generally Accepted Accounting Principles ) VUK : Vergi Usul Kanunu

(10)

GİRİŞ

İşletmeler kar elde etmek, büyümek ve süreklilik arz etmek amacıyla faaliyet göstermektedirler. Ancak artan rekabet, daralan pazar payları ve işletmelerin karşı karşıya kaldıkları diğer riskler bu amaçların gerçekleştirilmesine engel teşkil etmektedir. Bu ortamda işletmeler yukarıda belirtilen amaçları, diğer işletmeleri kontrol altına almak veya finansal ve faaliyet kararlarında söz sahibi olmak üzere uzun vadeli sermaye yatırımlar yaparak gerçekleştirme yoluna gidebilmektedirler ve bu duruma günümüzde sık rastlanmaktadır.

Uzun vadeli sermaye yatırımları çeşitli şekillerde sınıflandırılmıştır ve bu yatırımlardan biriside iştirak yatırımlarıdır. Son zamanlarda giderek önemi artan iştirak yatırımları, finansal tablo kullanıcılarının mali tabloları değerlendirirken başvurdukları önemli bir kalem haline gelmiştir. Bu durum iştiraklerin muhasebeleştirilmesi ve raporlanması ile ilgili standartların geliştirilmesini gerekli kılmıştır.

İştiraklerin muhasebeleştirilmesi ve raporlanmasıyla ilgili 1990 yılında ‘’İştiraklerdeki Yatırımların Muhasebeleştirilmesi’’ standardı UMS 28 yayımlanmıştır. Ülkemizde ise ilk olarak 31.12.2005 tarihinden sonra başlayan hesap dönemlerinde uygulanmak üzere 27.12.2005 tarih ve 26036 sayılı Resmi Gazete ile ‘’İştiraklerdeki Yatırımlar’’ standardı TMS 28 yayımlanmıştır. Bu standart daha sonra yürürlükten kaldırılarak 31.12.2012 tarihinden sonra başlayan hesap dönemlerinde uygulanmak üzere 28.10.2011 tarih ve 28098 sayılı Resmi Gazete ile ‘’İştiraklerdeki ve İş Ortaklıklarındaki Yatırımlar’’ standardı TMS 28 tekrar yayımlanmıştır. Ülkemizde iştiraklerin muhasebeleştirilmesi ve raporlanması ile ilgili hükümleri TMS 28 standardı düzenlemektedir ve standarda göre iştirakler özkaynak yöntemine göre muhasebeleştirilmektedir.

Çalışmanın amacı, TMS 28 standardı çerçevesinde iştirak ile önemli etki kavramını incelemek ve iştirak yatırımlarının özkaynak yöntemine göre muhasebeleştirilmesine ilişkin örnekler vererek konunun daha anlaşılır kılınmasını sağlamaktır.

(11)

Çalışmanın diğer bir amacı ise, kaliteli finansal tabloların oluşturulmasında özkaynak yönteminin sağlamış olduğu katkıyı ortaya koymaktır.

Çalışma beş bölümden oluşmaktadır.

Çalışmanın birinci bölümünde, uluslararası muhasebe standartlarının gelişimi ile ilgili bilgiler verilmesinin ardından, uluslararası muhasebe standartlarının oluşumuna katkı sağlayan kuruluşlar ile bu konuda Türkiye’de yapılan düzenlemelere yer verilmiştir.

Çalışmanın ikinci bölümünde, iştirak ve önemli etki kavramının daha iyi anlaşılmasını sağlamak üzere diğer uzun vadeli sermaye yatırımlarıyla ilgili kavramlara yer verilmiştir. Ardından iştirak ve önemli etki kavramları ile özkaynak yönteminin kullanımının gerekçesi açıklanmaya çalışılmıştır.

Çalışmanın üçüncü bölümünde, ‘’TMS 28 İştiraklerdeki ve İş Ortaklıklarındaki Yatırımlar’’ standardında yer alan konuya ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.

Çalışmanın dördüncü bölümünde, iştiraklerin muhasebeleştirilmesine ilişkin Türkiye mevzuatında yer alan TMS 28 standardı dışındaki SPK, BDDK ve Maliye Bakanlığı gibi kurumların yapmış olduğu düzenlemelere yer verilmiştir. Böylelikle bu düzenlemeler ile TMS 28 standardında yer alan düzenlemeler arasındaki farklılıklar gösterilmeye çalışılmıştır.

Çalışmanın beşinci ve son bölümünde ise, özkaynak yöntemi çerçevesinde iştirak yatırımlarının muhasebeleştirilmesine ilişkin örnek kayıtlara yer verilmiştir.

Çalışma sırasında veriler, literatür taramasına başvurularak elde edilmiştir. Bu kapsamda konuyla ilgili yayımlanmış kitap, makale, tez, web kaynakları ile resmi kurumların yayımlamış olduğu kanun, tebliğ ve yönetmelik gibi kaynaklardan yararlanılmıştır.

(12)

1.BÖLÜM

ULUSLARARASI MUHASEBE STANDARTLARINA

İLİŞKİN GENEL BİLGİLER

1.1.Uluslararası Muhasebe Standartlarının Gelişimi

Teknolojik gelişmeler, internet kullanım alanının genişlemesi, bilginin etkin bir

şekilde kullanımı küreselleşmeye katkı sağlamıştır. Bu gelişmeler sonucunda, ülke ekonomileri arasındaki sınırlar kalkmış, ekonomiler birbirine bağımlı hale gelmiş, işletmelerin uluslararası faaliyetlerinde artış meydana gelmiş ve uluslararası sermaye piyasalarında ihraç edilen menkul kıymet sayıları artmıştır. (İbiş ve Özkan,2006:25). Tüm bu süreçlerde bilgi kullanıcılarının sağlıklı ve doğru kararlar alabilmesi; şeffaf, doğru, tutarlı, karşılaştırılabilir ve herkes için aynı anlam ifade eden kaliteli muhasebe standartlarının varlığına bağlıdır.

Her ülkenin muhasebe sistemi kültür, dil, politika, ekonomi v.b.nedenler ile farklılık göstermektedir. Her ülkenin kendine ait farklı muhasebe standardının olması sermaye piyasalarından fon toplama sürecine engel teşkil etmekte, uluslararası şirket alım-satım ve birleşmesinde zorluklar yaşanmasına neden olmakta, elde edilen mali bilgilerin karşılaştırılmasını zorlaştırmakta ve tutarsız, güvenilir olmayan mali bilgilerin üretilmesine neden olmaktadır (İbiş ve Özkan,2006:27). Bu sorunlara örnek verecek olursak Turkcell’in hisse senetleri hem Borsa İstanbul hem de New York Borsasında işlem görmektedir ve Turkcell 2000 yılı ilk 9 ayında iki farklı faaliyet sonucu açıklamıştır. Türkiye’de ilk 9 ayda 23.7 trilyon TL zarar açıklarken New York Borsası’nda ise 157.8 trilyon TL kar açıklamıştır (İbiş ve Özkan,2006:26). Ayrıca ülkelerin muhasebe sistemindeki farklılıklar, uluslararası alanda faaliyette bulunan işletmelerin faaliyette bulunduğu her ülke için farklı mali tablo düzenleme zorunluluğu ortaya çıkartmaktadır (Bölükbaş,2010:7). Yaşanan bu sorunları ortadan kaldırmak ve muhasebe konusunda ortak dil oluşturmak amacıyla muhasebeye yön veren kuruluşlar çeşitli çalışmalar yapmıştır (Çiftçi ve Erserim,2008:1). Bu çalışmalarla amaçlanan, hesap ve terim birliği sağlamak üzere uluslararası geçerliliğe sahip tek düzen bir muhasebe sistemi oluşturmak ve böylece uluslararası

(13)

faaliyette bulunan işletmelerin finansal tablolarının anlaşılır ve karşılaştırılabilir olmasını sağlamaktır. Bu doğrultuda yapılan çalışmalarla uluslararası geçerliliğe sahip kaliteli muhasebe standartları oluşturulmaya çalışılmıştır (Akyüz,2005 :21).

Kaliteli muhasebe standartlarıyla kastedilmek istenen; yatırım kararlarında finansal bilgi kullanıcılarının ihtiyaçlarına cevap verebilmeleri, karşılaştırılabilir, tutarlı, açık ve anlaşılır olmaları, uluslararası kabul görmüş ilkelerle uyumlu olmaları, değişen ihtiyaçlara göre yenilenebilir olmasıdır. Kaliteli muhasebe standartları ancak şeffaf, uygulayıcı ve ilgili tüm çevrelerin görüşlerinin alınması ile oluşturulabilir (Üstündağ,2000:31).

(Çelik,2013:8) muhasebe standartlarının tanımı şöyle yapmıştır; ’’muhasebe

uygulamalarına yön veren ve finansal tabloların hazırlanmasına düzen getiren normlar; finansal tablo ilkelerinin uygulamaya geçirilmesini sağlayan esaslar ve yöntemlerdir.’’

Uluslararası alanda kabul görmüş muhasebe standartlarının yararlarını şöyle sıralayabiliriz.

- Şirketler faaliyet gösterdiği her ülkede farklı mali tablo düzenleme nedeni ile oluşan ek maliyetleri ortadan kaldırır.

- Yurtdışı iştiraki veya bağlı ortaklığı bulunan şirketlerin konsolide mali tablolarını düzeltme gerekliliği ortadan kaldırır.

- Çokuluslu şirketlerin faaliyetlerine ilişkin performansının değerlendirilmesine katkı sağlar.

- Ekonomik işbirlikleri oluşturma çabalarında engelleri ortadan kaldırır.

- Doğru, tutarlı, karşılaştırılabilir, objektif mali tabloların hazırlanmasına imkan tanıyarak yatırımcıların daha sağlıklı ve doğru kararlar almasını sağlar (İbiş ve Özkan,2006:27).

(14)

1.2.Uluslararası Muhasebe Standartlarının Oluşumuna

Yön Veren Kuruluşlar

Uluslararası muhasebe standartları oluşturmak amacıyla ortaya çıkan ilk kuruluş

Uluslarararası Muhasebe Standartları Komitesi (IASC)’dir. Uluslarası Muhasebe Standartları Komitesi 29 Haziran 1973 tarihinde kurulmuştur. Komitenin amacı, ‘’Kamuya açıklanan denetlenmiş mali tablolarda uygulanması gereken muhasebe standartlarını belirlemek ve bu standartların dünya çapında benimsenmelerini sağlamaktır’’(İbiş ve Özkan,2006:28). Ancak standartların uygulanması konusunda yaptırım gücünün olmaması nedeniyle eleştirilen IASC, standart oluşturma görevini 2001 yılında Uluslararası Muhasebe Standartları Komitesi Vakfı bünyesinde kurulan Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (IASB)’ye devretmiştir (Bölükbaş,2010:8). IASB, 2001 yılında yaptığı toplantıda daha önce IASC tarafından çıkarılan tüm Uluslararası Muhasebe Standartlarını (UMS) onaylamış ve bu tarihten sonra çıkarılacak muhasebe standartlarına Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (UFRS) adı verileceğini karara bağlamıştır (İbiş ve Özkan,2006:29).

Birbirinden ayrı standart hazırlayan Amerikan Muhasebe Standartları Kurulu (FASB) ile Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (IASB) 2002 yılında Amerikan Muhasebe Standartları (USGAAP) ile Uluslararası Muhasebe Standartlarını (UMS) yakınlaştırma amacıyla ‘’Norwalk Mutabakatı’’ imzalamışlardır. Norwalk Mutabakatı ile US GAAP ile UMS arasındaki farklılıkların giderilmesi ve uluslararası finansal raporlamada kullanılacak kaliteli ve uyumlu muhasebe standartlarının geliştirilmesi taahhüt altına alınmıştır (Aksoy,2005:187).

Ülkemizde SPK’nın da üyesi olduğu olduğu Uluslararası Menkul Kıymet Komisyonları Örgütü (IOSCO) 1983 yılında sermaye piyasalarında faaliyet gösteren düzenleyici ve denetleyici otoritelerin koordinasyon ve işbirliğini sağlamak, sermaye piyasalarının yasal ve kurumsal yapısına ilişkin olarak ortak uluslararası standartlar oluşturmak amacıyla kurulmuştur. IOSCO, muhasebe standartlarını kendisi belirmek yerine uzmanlık gerektiren bu alanda IASB’nin çalışmalarını desteklemeyi tercih etmiştir (Çiftçi ve Erserim,2008:10). Ve 2000 yılında menkul kıymet ihraçlarında kullanılmak üzere IASB tarafından oluşturulan temel standartlar setini onaylamış ve

(15)

kendisine üye olan ülkelere bu standartların uygulanması yönünde tavsiye kararı almıştır (İbiş ve Özkan,2006:31).

Avrupa Birliği (AB) üye ülkeler arasında muhasebe standartlarının uyumsallaştırılmasını direktifler yolu ile sağlamaya çalışmıştır. Muhasebe standartlarının direktifler yolu ile belirlenmesinin en önemli avantajı, üye ülkelerin direktifleri uygulaması zorunlu olduğundan standartların birçok ülkede uygulanma alanı bulmasıdır (Çelik,2013: 36). Bu doğrultuda AB, muhasebe uygulamalarının karşılaştırılabilirliği ve uyumunun sağlanması amacıyla Dördüncü, Yedinci ve Sekizinci Direktifleri uygulamaya koymuştur. Bu direktifler Avrupa Birliği’nde muhasebe sisteminin çevresini belirlemiştir (Saban ve Genç,2002:1).

2000 yılında ise Avrupa Komisyonu, halka açık şirketlerin, 2005 yılından itibaren hisse senetleri borsalar ve teşkilatlanmış piyasalarda işlem gören şirketlerin konsolide mali tablolarının UFRS ile uyumlu hazırlanması yönünde karar almış ve 2002 yılında bu karar onaylanmıştır (İbiş ve Özkan,2006:31).

1.3.Uluslararası Muhasebe Standartlarına Uyum Konusun

da Türkiye’de Yapılan Çalışmalar

Türkiye’de şirketlerin halka açılması, hisse senetlerinin dünya borsalarında işlem

görmesi ve uluslararası ticaretin önemli boyutlara ulaşması muhasebe uygulamaları nda UFRS’lere uyumu kaçınılmaz hale getirmiştir (İbiş ve Özkan,2006:32). Bu konuda AB’ye tam üyelik sürecininde etkisi bulunmaktadır.

Türkiye uluslararası muhasebe standartları ile uyumu sağlamak amacı ile 1973 yılında IASC’ye üye olmuştur. Bu üyelik Türkiye’de uluslararası muhasebe standartlarına uyumu konusunda bir başlangıç olmuştur (Çelik,2013:49).

Muhasebe standartlarının uyumsallaştırılması konusunda ülkemizde SPK’nın önemli girişimleri olmuştur.SPK,kendisine tabi şirketlerin hesaplarının tutulması, mali tablolarının düzenlenmesi ve bunların denetimine ilişkin kuralları tebliğler aracılığı ile düzenlemektedir (Çiftçi ve Erserim,2008:14). Bu doğrultuda SPK,UFRS ile uyumlu

(16)

muhasebe standartlarını hazırlamış ve 2003 yılında 25290 sayılı mükerrer Resmi Gazete’de Seri:XI, No:25 sayılı ’’Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında Tebliğ’’ yayımlamıştır. Bu tebliğ içerisinde 33 adet standart bulunmaktadır. Tebliğ 01.01.2005 tarihinden sonra sona eren ilk ara mali tablolarda geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir. Bu tebliğ, hisse senetleri borsada işlem gören şirketler ile borsada işlem görsün veya görmesin tüm aracı kurumlar ile portföy şirketlerini kap samaktadır (İbiş ve Özkan,2006:32). SPK, AB’nin finansal raporlamaya ilişkin çalışmaları ile Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu (TMSK) tarafından yapılan çalışmaları ve yeni Türk Ticaret Kanunu’ndaki gelişmeleri dikkate alarak Seri:XI No:25 sayılı tebliği yürürlükten kaldıran Seri:XI No:29 sayılı "Sermaye Piyasasında Finansal Raporlamaya İlişkin Esaslar Tebliği" 09.04.2008 tarih ve 26842 sayılı Resmi Gazete'de yayımlamıştır. Bu tebliğin 5. maddesi uyarınca “İşletmeler, Avrupa Birliği tarafından kabul edilen haliyle Uluslararası Muhasebe ve Finansal Raporlama Standartları’nı uygularlar. Bu kapsamda, benimsenen standartlara aykırı olmayan, TMSK’ca yayımlanan TMS/TFRS esas alınır.” denmektedir (Çelik,2013:62).

BDDK 1999 yılında 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile bankacılık işlemlerini denetlemek ve düzenlemek amacıyla kurulmuştur. Kurul kendisine verilen yetkiler çerçevesinde bankaların muhasebe uygulamalarını düzenlemektedir. BDDK, 26.02.2002 tarih ve 24793 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de uluslararası muhasebe standartlarını esas alan ve 19 adet muhasebe standardından oluşan ‘’Muhasebe Uygulama Yönetmeliği’’ yayımlamıştır (Çiftçi ve Erserim,2008:14). Kurul 2006 yılında ise ‘’Bankaların Muhasebe Uygulamalarına ve Belgelerin Saklanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’’ ile 2002 yılında yayınlanan düzenlemeleri yürürlükten kaldırarak bankaların muhasebe uygulamaları konusunda TMSK tarafından yayınlanan TMS’ lere tabi tutulacağı belirtilmiştir (Çiftçi ve Erserim,2008:15).

Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu (TMSK) 1999 tarihinde 4487 sayılı kanunla 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’na eklenen EK-1’inci madde ile kurulmuştur. Böylece muhasebe standartları çıkartma yetkisi tek bir kuruluşa verilerek önemli bir adım atılmıştır. Kurulun kuruluş gerekçesi, ’’denetlenmiş finansal tabloların sunumunda ,finansal tabloların ihtiyaca uygun, gerçek, güvenilir, dengeli, karşılaştırılabilir ve anlaşılabilir nitelikte olmaları için ulusal muhasebe ilkelerinin

(17)

gelişmesini ve benimsenmesini sağlayacak ve kamu yararı için uygulanacak ulusal muhasebe standartlarını saptamak ve yayımlamaktır’’ (İbiş ve Özkan,2006:33). İlk toplantısını 2002 yılında yapan TMSK 2005 yılından itibaren uluslararası muhasebe standartları ile uyumlu TMS ile TFRS yayımlamıştır.

Muhasebe standartları ile denetim standartlarını belirme yetkisini tek bir çatı altında toplamak ve standart belirleme noktasında dağınık yapıyı önlemek amacıyla 2011 yılında 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) kurulmuştur (Çelik,2013:74). Bu kararname ile muhasebe standardı oluşturma konusunda tek yetkili olan TMSK’nın yetkileri KGK’ya geçmiş ve KGK muhasebe standartlarını yayımlama konusunda tek yetkili otorite olmuştur. 6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu 88.maddesinde ‘’64 ilâ 88 inci madde hükümlerine tabi gerçek ve tüzel kişiler münferit ve konsolide finansal tablolarını düzenlerken, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından yayımlanan, Türkiye Muhasebe Standartlarına, kavramsal çerçevede yer alan muhasebe ilkelerine ve bunların ayrılmaz parçası olan yorumlara uymak ve bunları uygulamak zorundadır. 514 ilâ 528 inci maddeler ile bu Kanunun ilgili diğer hükümleri saklıdır.’’ hükmü yer almaktadır.

(18)

2.BÖLÜM

ORTAKLIK YATIRIMLARI İLE İLGİLİ KAVRAMLAR

2.1.Yatırım Kavramı

Yatırım, bir kaynağın ya da paranın gelecekte daha fazla geri getirisi olacağı

beklentisiyle, belli bir süreliğine belli bir alanda değerlendirilmesini ifade eder (Sayılır ve diğer.,2012:21). Bir başka tanımda ise yatırım, gelecekte daha fazla kazanım elde etmek amacıyla bugün elde edilen kazanımlardan vazgeçmektir (Bölükbaş,2010:63). Yatırımcı yapmış olduğu yatırımın maliyetlerini üstlenir bu maliyetler aynı zaman da yatırımın riskini ifade eder (İpeksümer,2009:7).

Yatırımlar, reel (doğrudan) ve finansal yatırım olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Reel yatırımlar, yeni üretim kapasitesi oluşturan veya üretim kapasitesini arttıran yatırımlardır (Özdaş,2009:5). Reel yatırımlar, mal veya hizmet üretimi amacıyla bir oluşumun gerçekleştirilmesi yada fiziki bir varlığa yatırım yapılması durumlarında söz konusu olur (Sayılır ve diğer.,2012:22). Örneğin; işletme kurmak, makine ve stok almak gibi. Finansal yatırımlar ise, devletlerin yada işletmelerin fon temin etmek amacıyla çıkarmış oldukları hisse senedi, tahvil benzeri finansal araçlara yapılan yatırımlardır (Sayılır ve diğer.,2012:22).

Finansal yatırımlar, kısa ve uzun vadeli olarak yapılabilmektedir. Spekülatif yönü bulunan kısa vadeli yatırımlardaki amaç, yatırımcının nakit fazlasını değerlendirmek suretiyle kar elde etmek iken uzun vadeli yatırımlardaki amaç, yatırım yapılan işletmenin faaliyet ve finansal politikalarını etkilemektir (Gündüz,2006:8).

Finansal yatırımlarda yatırımcı işletmenin amacı, yatırım yaptığı işletmenin getirilerinden pay almaktan çok işletmenin faaliyet ve finansal politikalarını kontrol etme amacı taşıyor ise iki işletme arasındaki ilişki, yatırımcı-yatırım ilişkisinden ekonomik bütünlük arz eden yapıya dönüşmektedir (Bölükbaş,2010:64).

(19)

Yapılan yatırım neticesinde ortak olunan işletmenin göstermiş olduğu performans yatırımcı işletmenin varlık ve kaynak yapısını etkilemesi ve değişiklik meydana getirmesi sebebiyle ortaya çıkan etkinin finansal tablolara doğru bir şekilde yansıtılması önem arz etmektedir (Bölükbaş,2010:64).

2.2.Ortaklık Yatırımları

‘’Günümüzde artan rekabet ve daralan pazar payları işletmelerin ayakta

durmasını zorlaştırmaktadır. Bu rekabet ortamında işletmeler amaçlarına ulaşabilmek için ya rakiplerini elimine etmeye çalışırlar yada mevcut veya potansiyel rakiplerine yatırım yaparak, onları kontrol altına almak, onların faaliyet ve finansal politikalarında söz sahibi olmak yada onların faaliyetlerinden uzun veya kısa vadede kar elde etme amacı güderler’’ (Saban ve Genç,2002:1).

Ortaklık amacıyla yapılan yatırımlar, bir işletmenin diğer işletmelerin yönetimi ve ortaklık politikalarının belirlenmesine yönelik uzun vadeli nitelikteki hisse senetleri ya da ortaklık paylarından oluşan yatırımlardır (Fındık ve Şentürk,2014:74).

Uzun vadeli amaçlarla yapılmış olan hisse senetleri yatırımları Türkiye Muhasebe Standartlarına göre, yatırım yapan şirketin elinde bulundurduğu oy hakkına göre farklı şekillerde sınıflandırmaktadır ve aşağıdaki gibidir.

Tablo 1: Ortaklık Yatırımlarının Muhasebe Standartlarına Göre Sınıflandırılması Oy hakkı Yatırımcının Durumu Yatırım Yapılan Şirket Uygulanacak Muhasebe Yöntemi %20’den küçük Kontrol gücü ve

önemli etki yok Bağlı Menkul Kıymet TFRS 9 %20 - %50 arası Önemli etki var İştirak Özkaynak Yöntemi

%50’den büyük Kontrol gücü var Bağlı Ortaklık Konsolide Finansal Tablolar

Kaynak: Hakkı Fındık,Fatih Şentürk,’’Ortaklık Yatırımlarının IAS/IFRS’e Göre Finansal Tablo larda Sunulması’’,Finans Politik&Ekonomik Yorumlar Dergisi,Sayı:597,2014,s.76

(20)

Yatırımın amacı, menkul kıymeti alıp satmak değil uzun vadede elde tutmak ise yatırım duran varlık niteliğindedir ve yukarıdaki tabloda yer alan sınıflandırma esas alınarak ilgili alt hesaplara kaydedilir. Ancak yatırımın amacı, ortaklıktaki değer artışlarından yararlanarak kısa vadede alıp satmak suretiyle gelir elde etmek ise bu yatırım dönen varlık niteliğindedir ve menkul kıymet alt hesabında takip edilir (Kuşakçı, 2012:3).

Konumuz iştiraklerdeki yatırımların muhasebeleştirilmesidir ve üzerinde ayrıntılı bir şekilde durulacaktır. Konunun daha iyi anlaşılması için bağlı menkul kıymet, bağlı ortaklık ve kontrol gücü kavramlarına kısaca değinilecektir.

2.2.1.Bağlı Menkul Kıymetler

Yatırımcı işletmelerin, uzun vadeli amaçlarla yatırım yapmış olduğu ve şirketteki

sermaye payı veya yönetime katılma oranı %20’nin altında olduğu durumlarda yapılan yatırım bağlı menkul kıymet olarak adlandırılır. Yatırımcı işletmenin yani ana ortaklığın bu tip yatırımlardaki amacı uzun vadeli hisse senedi yatırımlarıdır. Böyle bir yatırımda ana ortaklık pasiftir yani kontrol gücüne ve önemli etkiye sahip değildir. Ana ortaklık isterse yatırım yaptığı şirkette sahip olduğu %20 ve altındaki payını sonradan arttırabilir ve yatırım miktarını arttırdığı oran nispetinde yatırımı, iştirak ve bağlı ortaklığa dönüştürebilir (Saban ve Genç,2002:4).

Bağlı menkul kıymetler, Türkiye Muhasebe Standartları’na göre TFRS 9 uyarınca değerleme farkı diğer kapsamlı gelire yansıtılan gerçeğe uygun değere göre muhasebeleştirilmektedir (İşseveroğlu,2014:98).

Gerçeğe uygun değer, piyasa katılımcıları arasında ölçüm tarihinde gerçekleşecek olağan bir işlemde bir varlığın satışında elde edilecek veya bir borcun devrinde ödenecek fiyattır (TFRS 9,EK A).

(21)

2.2.2.Bağlı Ortaklık ve Kontrol

Yatırım yapan bir şirket, diğer şirkette oy hakkının %50’den fazlasını elinde

bulunduruyor ve yatırımcı şirket diğer şirket üzerinde kontrol gücüne sahipse, yatırımcı şirket ‘’ana şirket’’, yatırım yapılan şirket ise ‘’bağlı ortaklık’’ olarak adlandırılır (Çiftçi, 2001: 93).

Bağlı ortaklık, başka bir işletme tarafından kontrol edilen işletmelerdir (TFRS 10, EK A). Ana ortaklık ise bir veya birden fazla işletmeyi kontrol eden işletme (TFRS 10,EK A) olarak tanımlanmıştır. Kontrol kavramı, bir işletmenin faaliyet ve finansal politikalarını yönetme gücüdür.

Bir işletme yatırım yaptığı işletmeyle ilişkisinden dolayı değişken getirilere maruz kaldığı veya bu getirilerde hak sahibi olduğu, aynı zamanda bu getirileri yatırım yaptığı işletme üzerindeki gücüyle etkileme imkanına sahip olduğu durumda yatırım yaptığı işletmeyi kontrol etmektedir (TFRS 10,md.6). Yapılan tanımdan da anlaşılacağı gibi ana ortaklık, bağlı ortaklığı güç, değişken getirilere maruz kalma ve güç-getiri arasındaki ilişki şartlarının üçününde aynı anda olması durumunda kontrol eder (Fındık ve Şentürk,2014:80).

Güç kavramı, yatırımcı işletme, yatırım yaptığı işletmenin ilgili faaliyetlerini diğer bir ifadeyle getirilerini önemli ölçüde etkileyen faaliyetlerini yönetme imkanına sahipse güce sahiptir (TFRS 10,md.10). Güç, haklardan doğmaktadır. Bazen gücün var olup olmadığı kolay ve açık bir şekilde belirlenebilir. Örneğin, yatırım yapılan işletme üzerindeki güç, direkt olarak ve sadece hisse senetleri gibi özkaynağa dayalı finansal araçlarla sağlanan oy hakları ile elde edildiğinde gücün var olup olmadığı kolaylıkla ve açık bir şekilde belirlenebilir. Diğer durumlarda, örneğin, gücün bir veya daha fazla sözleşmeye bağlı anlaşmadan kaynaklandığı bir durumda, gücün var olup olmadığına yönelik değerlendirme daha karmaşık olacaktır ve birden fazla unsurun göz önünde bulundurulmasını gerektirecektir (TFRS 10,md.11). İki veya daha fazla sayıdaki yatırımcı işletmenin, farklı ilgili faaliyetleri tek taraflı olarak yönetme imkânı sağlayan mevcut haklara sahip olduğu durumlarda, yatırım yapılan işletmenin getirilerini en önemli şekilde etkileyen faaliyetleri yönetme imkânına sahip olan yatırımcı işletme, yatırım yapılan işletme üzerinde güce sahiptir (TFRS 10,

(22)

md.13). Diğer işletmeler, ilgili faaliyetlerin yönetimine katılabilme imkânı sağlayan mevcut haklara sahip olsalar bile (örneğin diğer bir işletmenin önemli etkiye sahip olduğu durumda), yatırımcı işletme yatırım yaptığı işletme üzerinde güce sahip olabilir (TFRS 10,md.14).

Yatırımcı işletmeye güç sağlayan haklara örnek olarak aşağıdakiler sıralanabilir (Fındık ve Şentürk,2014:80).

- Oy hakkı şeklindeki haklar

- Kilit yönetici atama veya azletme imkanları

- İlgili faaliyetleri yöneten başka bir işletmeyi atama veya azletme

- Yatırımcı işletmenin, kendi menfaatine işlemler tesis etmek veya işlemlerdeki herhangi bir değişikliği veto etmek üzere yatırım yapılan işletmeyi yönetme hakları

Yatırımcı işletmenin, yatırım yaptığı işletmeyle olan ilişkisi dolayısıyla elde edeceği getiriler, yatırım yaptığı işletmenin performans sonuçlarına bağlı olarak değişkenlik gösterme potansiyeline sahip olduğunda; yatırımcı işletme, yatırım yaptığı işletmeyle olan ilişkisi dolayısıyla değişken getirilere maruz kalmakta veya bu getirilerde hak sahibi olmaktadır. Yatırımcının getirileri sadece pozitif, sadece negatif veya bütün olarak pozitif ve negatif olabilir (TFRS 10,md.15).

Güç ve getiriler arasındaki ilişki, ana ortaklığın, yatırım yaptığı işletme üzerinde sahip olduğu gücü, yatırımdan elde edeceği getirilerin miktarını etkileyebilmek için kullanmasını ifade eder (Fındık ve Şentürk,2014:81).

Ana ortaklık ve bağlı ortaklık, şirketleri ekonomik bütün olarak ele alan konsolide finansal tablo hazırlamak zorundadır (Çiftçi,2001:93).

‘’Konsolide finansal tablolar, bir ekonomik bütün içinde yer alan birden fazla şirketin finansal durumunu topluca gösteren muhasebe raporlarıdır’’ (Çiftçi,2001:93). Konsolide finansal tablolar Türkiye Muhasebe Standartları’nda ise şöyle tanımlanmaktadır, ana ortaklığın ve onun bağlı ortaklıklarının varlıklarının, borçlarının, özkaynaklarının, gelirlerinin, giderlerinin ve nakit akışlarının tek bir işletmeninki gibi sunulduğu, bir gruba ait finansal tablolardır (TFRS 10,EK A).

(23)

2.2.3.İştirak ve Önemli Etki

İşletmeler büyüme hedeflerini çeşitli şekillerde gerçekleştirmektedirler. İşletmeler bu hedeflerini kendi finansal ve yönetimsel olanaklarıyla gerçekleştirebildiği gibi başka işletmelere yatırım yaparak onların olanaklarını kullanmak suretiyle gerçekleştirebilmektedirler. Ayrıca bir işletme diğer bir işletmenin sağladığı kazançtan pay almak amacıyla da o işletmeye yatırım yapabilmektedir (Saban ve Genç,2002:2). İşletmelere yapılan bu yatırımların en yaygınlarından birisi de iştirak yatırımlarıdır.

Yapılan bir yatırımın iştirak olarak nitelendirilebilmesi için çeşitli kriterler bulunmaktadır. Yatırımın amacı, oy hakkı ve sermaye katılım oranları bu kriterler arasında yer almaktadır (Bölükbaş,2010:66). Ayrıca yatırımın iştirak olarak nitelendirilebilmesi için öncelikle uzun vadede elde tutma amacıyla yapılmış olması gerekir. Kısa vadede kar elde etmek amacıyla yapılan yatırım iştirak olarak nitelendirilemez.

TMS 28’e göre iştirak tanımı şöyle yapılmıştır, yatırımcı işletmenin üzerinde önemli etkisinin bulunduğu işletmelerdir. Önemli etki ise, yatırım yapılan işletmenin finansal ve faaliyetle ilgili politikaların belirlenmesi kararlarına katılma gücü olup bu politikaları tek başına yada başka bir taraf ile müşterek kontrol etme gücünü ifade etmemektedir (TMS 28,md.3).

TMS 28’de yer alan önemli etki kriteri şöyle açıklanmıştır.Bir işletmenin doğrudan ya da dolaylı olarak yatırım yapılan işletmenin oy hakkının yüzde 20 ya da daha fazlasını elinde tutması durumunda, aksi açıkça ortaya konulmadığı sürece, önemli etkisinin bulunduğu kabul edilir. Diğer yandan, işletmenin doğrudan ya da dolaylı olarak yatırım yapılan işletmenin oy hakkının yüzde 20’sinden daha azını elinde bulundurması durumunda ise, böyle bir etkinin bulunduğu açıkça ortaya konulmadığı sürece, söz konusu işletmenin önemli etkisinin bulunmadığı kabul edilir (TMS 28,md.4). Burada belirtilen yüzde 20’lik eşik değeri mutlak değer olmayıp bazı durumlarda yüzde 20’den az bir oy hakkı ile önemli etki sağlanabilirken, bazı durumlarda yüzde 20’den fazla bir oy hakkı ile önemli etki sağlanamayabilir.Örneğin, işletme hisseleri dağınık bir yapıya sahip hissedar grubu elinde bulunuyorsa,%15’lik

(24)

oy hakkıyla işletme üzerinde önemli etki sağlanabilir (Bölükbaş,2010:67). Ayrıca işletmenin sahip olduğu oy hakkı oranına bakılmaksızın aşağıdaki hususların bir ya da birden fazlasının varlığı halinde bir işletmenin önemli etkisinin bulunduğu kabul edilir (TMS 28,md.6).

- Yatırım yapılan işletmenin yönetim kurulu ya da eşdeğer organında temsil edilme,

- Temettü ya da diğer dağıtım kararları dahil olmak üzere, işletmenin politika belirleme süreçlerine katılma,

- Yatırımcı işletme ile yatırım yapılan işletme arasında önemli işlemlerin gerçekleştirilmesi,

- İşletmeler arasında yönetici personel değişimi veya

-

İşletme için gerekli teknik bilginin sağlanması

Standartta yer alan kriterlerden anlaşıldığı üzere yatırım yapılan işletmenin iştirak olarak değerlendirilebilmesi için %20’lik bir değer belirlenmiştir ancak önemli etkinin varlığı ya da yokluğu iştirak ilişkisinin asıl belirleyicisidir.

Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği’nde ise iştirak ilişkisinden bahsedebilmek için, sahip olunan oy hakkı veya yönetime katılma hakkının en az %10 en fazla %50 oranında olması gerekmektedir.

‘’İştirak, bir işletmenin riskini paylaşmak veya üstlenmek anlamındadır. İşletmeler, kaynaklarının bir kısmını aşağıdaki amaçlarla diğer işletmelere yatırabilir ve iştirak ilişkisinde bulunabilir (Ayboğa,2000:1).

- Sermayesine iştirak edilen işletmenin yönetimi ve denetimi üzerinde hak sahibi olmak(bir işletme, kendisine madde ve malzeme sağlayan yada ürettiği mamüllerin dağıtımını yapan rakip işletmeleri kontrol altına almak isteyebilir.)

- Yatırımın sağlayacağı gelirden yararlanmak,

- Diğer işletmelerle iyi ilişkiler kurmak veya mevcut ilişkileri geliştirmek, - İşletmenin faaliyetlerini çeşitlendirerek riski dağıtmak’’.

(25)

İştirak ilişkisi, özel sektör işletmeleriyle kurulabileceği gibi, kamu işletmeleri ile özel sektör işletmeleri arasında da kurulabilmektedir. İşletmeler arasında kurulan bu iştirak ilişkisinin sağladığı yararlar ise şöyledir (Ayboğa,2000:1).

- ‘’Sermayeleri, teknik araç ve olanakları birleştirmek,

- Serbest rekabetin sınırlandırılması (fiyatların düşmesini önlemek, arzın kontrol altına alınmasını sağlamak),

- Rantabilitenin arttırılması (işletme, satış ve yönetim giderlerinin azaltılması ve kontrolü, üretim tekniğinde karşılıklı yardımlaşmalar),

- Madde ve malzeme alışlarının ve mamul satışının emniyet altına alınması, - Ekonomik etki ve nüfuz alanının genişletilmesi’’.

Yatırım yapılan işletme üzerinde önemli etkisi bulunan veya yatırım yapılan işletmeyi müşterek kontrol eden işletme, iştirak veya iş ortaklığındaki yatırımlarını özkaynak yöntemini uygulayarak muhasebeleştirmektedir (TMS 28,md.16).

2.2.3.1.Özkaynak Yöntemi

1960’lı yıllardan sonra işletmeler arası yatırımların artması, bu yatırımların muhasebeleştirilmesi konusunu muhasebe bilimi içerisinde önemli bir hale getirmiştir. Yapılan yatırımın performansının daha objektif bir şekilde yansıtılması amacıyla oluşturulan özkaynak yöntemi 1970’li yıllardan itibaren ABD ve 1980’li yıllardan itibaren AB ülkelerindeki muhasebe standartlarında yerini almıştır (Bölükbaş,2010:69).

Yatırım yapılan işletme üzerinde önemli etkiye sahip olunduğunda uygulanacak olan özkaynak yöntemi, yatırımın başlangıçta elde etme maliyeti ile muhasebeleştirildiği ve sonrasında bu tutarın yatırım yapılan işletmenin net varlıklarında yatırımcı işletmenin payına düşen kısmı yansıtacak şekilde düzeltildiği bir muhasebe yöntemidir. Yatırımcı işletmenin kar veya zararı, yatırım yapılan işletmenin kar veya zararından kendisine düşen payı; yatırımcı işletmenin diğer kapsamlı karı, yatırım yapılan işletmenin diğer kapsamlı karından kendisine düşen payı kapsamaktadır (TMS 28 md.3).

(26)

Özkaynak yöntemine göre, iştirak veya iş ortaklığı yatırımı başlangıçta elde etme maliyeti ile muhasebeleştirilir. Edinme tarihinden sonra ise, yatırımcının yatırım yapılan işletmenin kar veya zararındaki payı yatırımın defter değeri arttırılarak ya da azaltılarak finansal tablolara yansıtılır. Yatırımcının yatırım yapılan işletmenin kar veya zararından alacağı pay, yatırımcının kar veya zararı olarak muhasebeleştirilir. Yatırım yapılan bir iştirakten alınan dağıtımlar (kar payı) yatırımın defter değerini azaltır. Yatırım yapılan iştirakin defter değerinin, iştirakin diğer kapsamlı karındaki değişiklikliklerden yatırımcıya düşen pay oranında düzeltilmesi gerekebilir. Bu tür değişiklikler, maddi duran varlıkların yeniden değerlenmesinden ya da yabancı para çevrim farklarından kaynaklanan değişiklikleri içerir. Bu tür değişikliklerden yatırımcıya düşen pay, yatırımcının kendi diğer kapsamlı karında muhasebeleştirilir (TMS 28,md.10).

2.2.3.1.1.Özkaynak Yönetimi Kullanımının Gerekçesi

Özkaynak yönetimi kullanımının gerekçelerini açıklamadan önce SPK’nın

yayımlamış olduğu Seri:XI No:1 sayılı tebliğ, TMUDESK tarafından yayımlanan TMS-6 ve BDDK tarafından yayımlanan Muhasebe Uygulama Yönetmeliği gibi düzenlemeler de kendine yer bulan maliyet yönteminden bahsetmek gerekecektir.

Maliyet yönteminde, iştirak maliyet bedeli ile yatırım yapan şirketin bilançosuna dahil edilir. Yatırım yapan şirket, iştirakten kar payı tahsil ettikçe gelir olarak kaydeder. Bu kayıt, söz konusu yatırımın değerini etkilemez. Dağıtılmayan kar paylarıyla ilgili olarak herhangi bir işlem yapılmaz. Hisse senedi yatırımındaki hisselerin piyasa değeri maliyet bedelinin altına inerse, aradaki fark kadar karşılık ayrılır. Piyasa değerinin maliyet bedelinin üstünde olması durumunda ise yapılan yatırımın maliyet bedeliyle izlenmesine devam edilir (Saban ve Genç,2002:8).

Maliyet yöntemindeki bu kayıt süreciyle, iştiraklerdeki kar veya zarar değişimleri takip edilememekte, sadece tahsil edilen kar payları izlenebilmektedir (Saban ve Genç :9). ’’İştirakin kar veya zarar durumu değişken, buna karşılık kar payı dağıtım politikası büyük ölçüde sabit olduğu durumlarda maliyet yöntemi, yatırım yapılan şirketin faaliyet sonuçlarındaki gelişmeleri yatırım yapan şirketin finansal tablolarına yansıtmakta yetersiz kalmaktadır’’ (Türel ve Şenyiğit,2005:205).

(27)

Özkaynak yönteminde, yatırımcı yatırım yapılan işletmenin gelirlerindeki oransal payını tahakkuk esasına göre muhasebeleştirmektedir (Özerhan,www.dt-audit.com). Ana şirketin bilançosunda iştiraklerin sermayesindeki payı gösteren tutar, satın almayı izleyen tarihten itibaren, yatırım yapılan şirketin kar veya zararındaki payı gösterecek şekilde arttırılıp veya azaltılarak gelir veya gider olarak kaydedilir. Böylece dönemler itibariyle, ana şirket bilançosunda yatırımı gösteren tutar, iştiraklerin özsermayesindeki payı ifade edecek şekilde ayarlanmış olur. İlan edilip dağıtılan kar payları ise, yatırımdan geri dönen fonlar olarak dikkate alınır ve yatırımın kayıtlı değerinden indirilir. Bu işlemin yapılmasının sebebi daha önce gelir kaydedilmiş tutarın ikinci defa kaydedilip çifte kayıt yapılmasını engellemektir (Çiftçi,2001:94). Burada yatırım yapılan şirketin kar dağıtımı yapması şart olmayıp, açıklamış olduğu kar veya zarar rakamı yeterli kabul edilmektedir. Bu suretle iştirakin performansı ve yatırımın getirisi daha iyi yansıtılmaktadır (Akyüz,2005:30).

‘’Özkaynak yönteminin tercih sebebi, yatırıma bağlanan ekonomik kaynakların artış ve azalışını en uygun şekilde kayıtlara yansıtmasıdır’’ (Saban ve Genç, 2002: 11). Böylelikle iştirakin göstermiş olduğu performans, yatırımcı işletmenin mali tabloların da gerçeğe uygun bir şekilde izlenebilmektedir. Ancak daha önce ele aldığımız maliyet yönteminde, iştirakin sadece dağıtılan temettüleri mali tablolara yansıtılmakta ve bunun neticesinde iştirakin göstermiş olduğu performans yatırımcının mali tablolarında izlenememesine yol açmaktadır (Kaval,2011:8).

Ayrıca özkaynak yönteminin uygulanmasıyla, yatırımcı işletmenin finansal durumunu ve faaliyet sonuçlarını manipüle etmesinin önüne geçilmektedir. Örneğin, yatırımını maliyet yöntemine göre muhasebeleştiren yatırımcı, dönemi büyük ölçüde kar ile kapatan ve kar payı dağıtabilecek durumda olan iştirakinin, yatırımı üzerindeki etkinliğini kullanarak kar dağıtımı yapmasını engelleyebilir ya da kar dağıtımını gelecek dönemlere erteleyebilir. Yatırımcı bu şekilde, yatırımın faaliyetlerinde gelecekte yaşanabilecek beklenmedik düşüşleri telafi edebilecek karları saklamış olacaktır. Yatırımcı işletmenin, iştirakinin kar payı dağıtabilecek kadar kar elde etmediği dönemlerde ise yatırımı üzerindeki etkinliğini kullanarak, yatırımın kötü performansını dengelemek amacıyla yatırımı kar payı dağıtmaya zorlayabilir (Demir ve Bahadır,2008:97).

(28)

Tüm bu nedenlerle üzerinde önemli etkinin bulunduğu yatırımların özkaynak yöntemiyle muhasebeleştirilmesi daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

(29)

3.BÖLÜM

TÜRKİYE MUHASEBE STANDARDI 28

(TMS 28)

İŞTİRAKLERDEKİ VE İŞ ORTAKLIKLARINDAKİ YATIRIMLAR

İştiraklerdeki yatırımlar standardının temeli, IASC tarafından 1977 yılında yayımlanan IAS-3 ‘’Konsolide Finansal Tablolar Standardı’’ dır. Standart hem bağlı ortaklık hem de iştiraklerdeki yatırımların muhasebeleştirilmesi esaslarını belirtmiştir.Daha sonra bu standart iptal edilerek 1990 yılında uygulanmak üzere IAS-27 ‘’Konsolide Mali Tablolar ve Bağlı Şirketlere Yatırımların Muhasebeleştirilmesi’’ ve IAS-28 ‘’İştiraklerdeki Yatırımların Muhasebeleştirilmesi’’ olmak üzere iki ayrı standart yürürlüğe konulmuştur (Çiftçi,2001:97). IAS-28 standardı 1990 yılından günümüze kadar güncellemeler yapılarak yürürlükte kalmaya devam etmektedir.

TMS-28 standardı ülkemizde ilk defa TMSK tarafından 31.12.2005 tarihinden sonra başlayan hesap dönemleri için uygulanmak üzere ilk olarak 27.12.2005 tarih ve 26036 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. 2011 yılından itibaren muhasebe standartları KGK tarafından yayımlanmaya başlanmıştır. KGK, TMS-28 standardını 31.12. 2012 tarihinden sonra başlayan hesap dönemleri için uygulanmak üzere ilk olarak 28.10.2011 tarih ve 28098 sayılı Resmi Gazetede yayımlamıştır. Standart, Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarında meydana gelen değişikliklere paralel olarak 01.01.2016 tarihinden sonra başlayan hesap dönemleri için uygulanmak üzere 09.04.2015 tarih ve 29321 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan tebliğ ile güncellenmiştir.

3.1.Amaç

Bu

standardın amacı; iştiraklerdeki yatırımların muhasebeleştirilmesini tanımlamak ve muhasebeleştirilmesi durumunda özkaynak yönteminin uygulanmasına ilişkin hükümleri ortaya koymaktır (TMS 28,md.1).

(30)

3.2.Kapsam

Bu standart,

yatırım yapılan işletmeyi müşterek kontrol eden veya yatırım yapılan işletme üzerinde önemli etkisi bulunan tüm işletmelerce uygulanır.

3.3.Tanımlar

İştirak: Yatırımcı işletmenin üzerinde önemli etkisinin bulunduğu işletmelerdir.

Önemli Etki: Yatırım yapılan işletmenin finansal ve faaliyetle ilgili politikalarının belirlenmesi kararlarına katılma gücü olup bu politikaları tek başına ya da başka bir tarafla müşterek kontrol etme gücünü ifade etmemektedir.

İş ortaklığı: Müşterek kontrole sahip olan tarafların, girişimin net varlıkları üzerinde haklarının bulunduğu müşterek anlaşmadır.

Müşterek anlaşma: İki veya daha fazla tarafın üzerinde müşterek kontrole sahip olduğu anlaşmadır.

Müşterek kontrol: Bir anlaşma üzerindeki kontrolün sözleşmeye dayalı olarak

paylaşılmasıdır.

Özkaynak yöntemi: Yatırımın başlangıçta elde etme maliyetiyle muhasebeleştirildiği ve sonrasında bu tutarın yatırım yapılan işletmenin net varlıklarında yatırımcı işletmenin payına düşen kısmı yansıtacak şekilde düzeltildiği bir muhasebe yöntemidir. Yatırımıcının kar veya zararı, yatırım yapılan işletmenin kar veya zararından kendisine düşen payı; yatırımcı işletmenin diğer kapsamlı karı, yatırım yapılan işletmenin diğer kapsamlı karından kendisine düşen payı kapsamaktadır.

Konsolide finansal tablolar: Ana ortaklığın ve bağlı ortaklığın varlıklarının, borçlarının, gelirlerinin, giderlerinin ve nakit akışlarının tek bir işletmeninki gibi sunulduğu grup finansal tablolarıdır.

(31)

3.4.Önemli Etki

Bir işletmenin doğrudan veya dolaylı olarak (örneğin, bağlı ortaklıkları vasıtasıyla) yatırım yapılan işletmenin oy hakkının yüzde 20 ya da daha fazlasını elinde bulundurması durumunda aksi açıkça ortaya konulmadığı sürece, söz konusu işletmenin önemli etkisinin bulunduğu kabul edilir. Diğer yandan işletmenin doğrudan ya da dolaylı olarak yatırım yapılan işletmenin oy hakkının yüzde 20’sinden daha azını elinde bulundurması durumunda ise; böyle bir etkinin bulunduğu açıkça ortaya konulmadığı sürece, söz konusu işletmenin önemli etkisinin bulunmadığı kabul edilir. Yatırm yapılan bir işletmeye başka bir yatırımcı tarafından önemli tutarda veya mutlak çoğunlukla sahip olunması, yatırımcı işletmenin önemli etkiye sahip olmasına engel teşkil etmez (TMS 28,md.5). Aksi kanıtlanıncaya kadar %20’nin üzerinde pay sahipliği iştirak sayılması için yeterli olsa da, %20’nin altında bir oranla önemli etkide bulunulması mümkündür ancak bu durumu kanıtlama yükümlülüğü vardır (Altuncu, 2015:4). Ayrıca payların çok dağınık olduğu işletmelerde %20’nin altında pay sahipliği ile önemli etkide bulunulması mümkündür. Örneğin, işletmenin hisseleri eğer dağınık sahipler elinde bulunduruluyorsa, sahip olunan %10’luk oy hakkıyla da önemli etki uygulanabilir. Bu durumda yatırım özkaynak yöntemine göre muhasebeleştirilecektir (Gündüz, 2006:12). Diğer taraftan %20’nin üzerinde bir oy hakkı bulunan yatırımcı şirket önemli etkiyi uygulayamıyorsa, önemli etki yapma imkanının olmadığını ya da var olan imkanını kullanamadığını kanıtlamak zorundadır (Gündüz,2006:12).

Ayrıca işletmenin sahip olduğu oy hakkı oranına bakılmaksızın aşağıdaki hususların bir ya da birden fazlasının varlığı halinde bir işletmenin önemli etkisinin bulunduğu kabul edilir (TMS 28,md.6).

- Yatırım yapılan işletmenin yönetim kurulu ya da eşdeğer organında temsil edilme,

- Temettü ya da diğer dağıtım kararları dahil olmak üzere, işletmenin politika belirleme süreçlerine katılma,

- Yatırımcı işletme ile yatırım yapılan işletme arasında önemli işlemlerin gerçekleştirilmesi,

- İşletmeler arasında yönetici personel değişimi veya - İşletme için gerekli teknik bilginin sağlanması

(32)

Başka bir işletmenin faaliyet ve finansal politikalarıyla ilgili işletmeye ilave oy gücü veren ya da başka bir tarafın oy gücünü azaltan potansiyel oy hakları araçlarına yani hisse senedi varantları, hisse alım opsiyonu, adi hisse senedine çevrilebilir borç veya özkaynağa dayalı finansal araçlara ya da buna benzer araçlara sahip olabilir. Kullanılabilir ya da dönüştürülebilir durumdaki bu potansiyel oy haklarının varlığı ve etkisi diğer işletmelerin elinde tuttuğu potansiyel oy hakları ile birlikte, bir işletmenin önemli etkiye sahip olup olmadığının değerlendirilmesi sırasında dikkate alınır. Potansiyel oy hakları, gelecekteki bir tarihte ya da gelecekte meydana gelecek bir olaya bağlı olarak kullanılabilmeleri veya dönüştürülebilmeleri gibi durumlar söz konusu olduğunda, o an için potansiyel oy hakkı olarak değerlendirilmez (TMS 28,md.7).

Potansiyel oy haklarının önemli etkiye katkı sağlayıp sağlamadığının değerlendirilmesinde, işletme yönetimi bu potansiyel hakları kullanma isteği ve finansal yeterliliğinin yanında potansiyel oy haklarının kullanılma koşulları ve sözleşmeye bağlı anlaşmalar gibi tüm hususları dikkate alır (TMS 28,md.8).

Bir işletme, iştirakinin faaliyet ve finansal politikalarına ilişkin kararlara katılma gücünü yitirmesi durumunda iştirak üzerindeki önemli etkisini kaybeder. Önemli etkinin kaybedilmesi, sahiplik düzeylerinde mutlak ve göreceli bir değişim ile olabileceği gibi böyle bir değişiklik gerçekleşmeksizin de meydana gelebilir. Örneğin, bir iştirakin; devlet, mahkeme, kayyum, ya da bir düzenleyici otoritenin kontrolüne geçmesi durumunda önemli etki ortadan kalkabilir. Önemli etkinin ortadan kalkması, sözleşmeye bağlı bir anlaşmanın sonucu olarak da gerçekleşebilir (TMS 28,md.9).

İştirakin, ana şirkete fon aktarma yeteneğini önemli derecede düşüren durumun meydana gelmesi, uzun dönemli kısıtlama altında faaliyet göstermesi, hukuki olarak yeniden yapılanma veya iflas süreci içerisinde olması gibi hususların yanında ana şirketin ise, iştirakin kar dağıtım politikasını etkileyememesi ve yönetimin ihtiyaç duyduğu bilgileri elde edememesi v.b. hususlar önemli etkiyi ortadan kaldıran durumlara örnek olarak gösterilebilir (Gündüz,2006:13-14).

İştirak ve önemli etki kavramlarının daha anlaşılır kılınması için birkaç örnek vermek yerinde olacaktır.

(33)

Örnek 1: ABC işletmesi XYZ işletmesinin ortaklar genel kurulunda oy hakkı veren adi hisselerinin %80’ine sahip bulunmaktadır. Bu durumda ABC işletmesi XYZ işletmesi üzerinde önemli etkisi bulunmamakta, XYZ işletmesini kontrol etmektedir. Örnek 2: ABC işletmesi genel kurul toplantısında oy hakkı veren adi hisse senetlerinin %23’üne XYZ işletmesi ve %35’ine ise KLM işletmesi sahiptir. XYZ işletmesi ile KLM işletmesi ABC işletmesini müşterek kontrol etmek için sözleşme imzalamıştır. Bu durumda XYZ ve KLM işletmelerinin ABC işletmesi üzerinde önemli etkisi yoktur, müşterek kontrole sahiptirler.

Örnek 3: ABC işletmesinin genel kurul toplantısında oy hakkı veren adi hisse senetlerinin %25’ine XYZ işletmesi ve %60’ına ise KLM işletmesi sahiptir. XYZ işletmesi ABC işletmesinin oy haklarının %25’ine sahiptir ve aksi ispat edilmediği sürece XYZ işletmesi ABC işletmesi üzerinde önemli etkiye sahiptir. KLM işletmesi ise ABC işletmesini sahip olduğu %60’lık oy hakkı ile kontrol etmektedir. KLM işletmesinin ABC işletmesini kontrol etmesi, XYZ işletmesinin ABC işletmesi üzerinde sahip olduğu önemli etkiye engel teşkil etmez.

Örnek 4: ABC işletmesi KLM işletmesinin oy hakkı veren hisselerinin %30’una sahiptir. ABC işletmesi KLM işletmesi üzerinde kontrol gücüne sahip değil ve müşterek bir kontrolü de bulunmamaktadır. Normal şartlarda aksi ortaya konulmadıkça, ABC işletmesi KLM işletmesi üzerinde önemli etkiye sahiptir (Gökgöz,2013:5).

3.5.Özkaynak Yöntemi

Yatırım yapılan işletme üzerinde önemli etkisi bulunan veya yatırım yapılan

işletmeyi müşterek kontrol eden işletme, iştirakteki veya iş ortaklığındaki yatırımlarını özkaynak yöntemine göre muhasebeleştirir (TMS 28,md.16).

Özkaynak yöntemine göre, iştirak veya iş ortaklığı başlangıçta elde etme

maliyeti ile muhasebeleştirilir. Buradan hareketle iştirak ve iş ortaklığı hisseleri elde edilirken aracı kurumlara ödenen komisyon giderleri de yatırımın defter değerine eklenir (Sağlam, Yolcu, Eflatun,2012:626). Edinme tarihinden sonra ise, yatırımcının yatırım yapılan işletmenin kar veya zararındaki payı yatırımın defter değeri arttırılarak ya da azaltılarak finansal tablolara yansıtılır. Yatırımcının yatırım yapılan

(34)

işletmenin kar veya zararından alacağı pay, yatırımcının kar veya zararı olarak muhasebeleştirilir. Yatırım yapılan bir iştirakten alınan dağıtımlar (kar pay v.b.) yatırımın defter değerini azaltır. Yatırım yapılan iştirakin defter değerinin, iştirakin diğer kapsamlı karındaki değişikliklerden yatırımcıya düşen pay oranında düzeltilmesi gerekebilir. Bu tür değişiklikler, maddi duran varlıkların yeniden değerlenmesinden ya da yabancı para çevrim farklarından kaynaklanan değişiklikleri içerir. Bu değişikliklerden yatırımcıya düşen pay, yatırımcının kendi diğer kapsamlı karında muhasebeleştirilir (TMS 28,md.10).

Bir iştirak veya iş ortaklığı yatırımından yatırımcının elde ettiği gelirin iştirakten alınan dağıtımlara göre belirlenmesi, bu dağıtımların iştirakin veya iş ortaklığının finansal performansı ile birebir ilişkili olmayabileceği için, uygun bir ölçüm olmayabilir. Yatırımcı yatırım yapılan işletmeyi müşterek kontrol etmesi veya işletme üzerinde önemli etkisinin bulunması nedeniyle, iştirakin veya iş ortaklığının performansı ve bunun sonucu olarak yatırımın getirisi üzerinde hak sahibidir. Yatırımcı söz konusu hakkını, yatırım yapılan işletmenin kar veya zararından payına düşen tutarları dahil etmek suretiyle finansal tablolarının kapsamını genişleterek muhasebeleştirir. Sonuç olarak, özkaynak yönteminin uygulanması, yatırımcının net varlıkları ve kar veya zararı hakkında çok daha bilgi verici bir raporlama olanağı sağlar (TMS 28,md.11).

İşletmenin, iştirakin veya iş ortaklığının kar veya zarar ile diğer kapsamlı karındaki payı mevcut sahiplik durumuna göre belirlenir. Bu konuda ekonomik faydaları elde etme imkanı tanıyan potansiyel oy hakları haricindeki potansiyel oy hakları dikkate alınmaz (TMS 28,md.12).

Bazı durumlarda, bir işletme bir işlemin sonucunda, özünde sahiplikle ilgili ekonomik faydaları elde etme hakkı veren bir sahipliği edinebilir. Bu gibi durumlarda, dağıtılan paylar belirlenirken halihazırda sahiplikle ilgili ekonomik faydaları elde etme hakkı veren potansiyel oy hakları ve diğer türev araçlar dikkate alınır (TMS 28,md.13).

Ekonomik faydaları halihazırda elde etme imkanı veren potansiyel oy haklarını içeren araçlar haricinde diğer potansiyel oy haklarını içeren araçlar TFRS 9’a göre

(35)

muhasebeleştirilir. TFRS 9 Finansal Araçlar standardı özkaynak yöntemi uygulanan iştiraklerdeki ve iş ortaklığındaki paylara uygulanmaz (TMS 28,md.14).

3.6.Özkaynak Yönteminin Uygulanmasına İlişkin İstisnalar

Yatırımcı işletmenin durumu aşağıda yer alan hususlara uyması durumunda,

iştirak ve iş ortaklığındaki yatırımlarını muhasebeleştirirken özkaynak yöntemini uygulamak zorunda değildir. Söz konusu hususlar şöyledir (TMS 28,md.17).

- İşletmenin tamamına bir başka işletme tarafından sahip olunan bir bağlı ortaklık veya bir başka işletmenin kısmen sahip olduğu bir bağlı ortaklık olması ve bu işletmenin diğer koşullarda oy verme yetkisi olmayanlar da dahil olmak üzere, diğer ortaklarının özkaynak yöntemi uygulanmadığı konusunda bilgilendirilmiş ve buna itiraz etmemiş olmaları,

- İşletmenin borçlanma araçlarının veya özkaynağa dayalı finansal araçlarının kamuya açık bir piyasada (yurtiçi ve yurtdışı menkul kıymet borsaları ya da tezgah üstü piyasa) işlem görmemesi,

- İşletmenin, kamuya açık bir piyasada işlem görmek üzere herhangi bir finansal araç ihraç etmek amacıyla finansal tabloları ile bir sermaye piyasası düzenleyici kuruluşu ya da benzeri bir düzenleyici kuruma başvurmamış olması ya da bu tür bir başvuru süreci ve hazırlığı içinde olmaması,

- Nihai ana ortaklığın veya ara kademe bir ana ortaklığın, kamunun kullanımına açık ve TFRS’lere uygun finansal tablolar hazırlıyor olması

İştirakteki veya iş ortaklığındaki yatırım, bir girişim sermayesi kuruluşu veya fon, yatırım ortaklığı ve yatırım amaçlı sigorta fonlarını kapsayan benzeri işletmeler yolu ile dolaylı olarak ya da bu işletmelerce doğrudan elde tutuluyorsa, işletme iştirakteki ve iş ortaklığındaki yatırımlarını TFRS 9 uyarınca gerçeğe uygun değer farkı kar veya zarara yansıtılan olarak ölçmeyi seçebilir (TMS 28,md.18). Bu durumda girişim sermayesi kuruluşu veya fon, yatırım ortaklığı ve yatırım amaçlı sigorta fonlarını kapsayan benzeri işletmelerin, yatırımın söz konusu bu kısmı üzerinde önemli etkisinin bulunup bulunmadığı dikkate alınmaz. İşletmenin böyle bir seçimde bulunması halinde, bir girişim sermayesi kuruluşu veya fon, yatırım ortaklığı ve yatırım amaçlı sigorta fonlarını kapsayan benzeri işletmeler yoluyla elde

(36)

bulundurulmayan iştirak yatırımının kalan kısmına özkaynak yöntemi uygulanır (TMS 28,md.19).

Bir işletmenin satış amaçlı elde tutulan olarak sınıflandırma kriterlerini karşılayan iştirakteki ve iş ortaklığındaki yatırımına ya da yatırımının bir kısmına TFRS 5 hükümleri uygulanır. Satış amaçlı elde tutulan olarak sınıflandırılmayan iştirakteki veya iş ortaklığındaki yatırımın kalan kısmı, satış amaçlı elde tutulan olarak sınıflandırılan kısmın elden çıkarılmasına kadar, özkaynak yöntemi uygulanarak muhasebeleştirilmelidir. Elden çıkarılma gerçekleştiğinde, iştirakteki veya iş ortaklığındaki yatırımın kalan kısmı, iştirak veya iş ortaklığı olmaya devam etmesi durumu haricinde, TFRS 9 hükümlerine göre muhasebeleştirilir (TMS 28,md.20).

Daha önce satış amaçlı olarak elde tutulan finansal varlık olarak sınıflandırılmış bir iştirak veya iş ortaklığı yatırımının veya yatırımın bir kısmının, söz konusu sınıflama için gereken kriterleri kaybetmesi durumunda yatırım, satış amaçlı elde tutulan finansal varlık olarak sınıflandırıldığı tarihten itibaren özkaynak yöntemi kullanılarak muhasebeleştirilir. Yatırım satış amaçlı varlık olarak sınıflandırıldığı tarihten itibaren geçen dönemlere ilişkin finansal tablolar da bu çerçevede düzeltilir (TMS 28,md.21).

3.7.Özkaynak Yöntemi İşlemleri

Bir grubun bir iştirakteki veya iş ortaklığındaki payı, ana ortaklığın ve bu ana ortaklığın bağlı ortaklıklarının söz konusu iştirakteki veya iş ortaklıklarındaki paylarının toplamıdır. Bu kapsamda, söz konusu grubun diğer iştiraklerinin ve iş ortaklıklarının elindeki paylar göz ardı edilir. Bir iştirakin veya iş ortaklığının kendi bağlı ortaklıklarının, iştiraklerinin veya iş ortaklıklarının bulunması durumunda; özkaynak yönteminin uygulanmasında dikkate alınan iştirak ve iş ortaklığına ilişkin kar veya zarar ve net varlıklar, iştirakin finansal tablolarına yansıtılmış tutarların (iştirakin veya iş ortaklığının kendi iştirak ve iş ortaklıklarının kar veya zarar, diğer kapsamlı kar ile net varlıklarındaki payı dahil olmak üzere) iştirakin veya iş ortaklığının muhasebe politikalarının yeksenak hale getirilmesi için gerekli düzeltmeler yapıldıktan sonraki tutardır (TMS 28,md.27).

Referanslar

Benzer Belgeler

TMS 32 Finansal Araçlar Sunum Standardı’nda ve TMS 39 Satış Amaçlı Elde Tutulan Duran Varlıklar ve Durdurulan Faaliyetler Standardı’nda tanımlanan finansal

TMS 32 Finansal Araçlar Sunum Standardı’nda ve TMS 39 Satış Amaçlı Elde Tutulan Duran Varlıklar ve Durdurulan Faaliyetler Standardı’nda tanımlanan finansal

TMS 32 Finansal Araçlar Sunum Standardı’nda ve TMS 39 Satış Amaçlı Elde Tutulan Duran Varlıklar ve Durdurulan Faaliyetler Standardı’nda tanımlanan finansal

TMS 32 Finansal Araçlar Sunum Standardı’nda ve TMS 39 Satış Amaçlı Elde Tutulan Duran Varlıklar ve Durdurulan Faaliyetler Standardı’nda tanımlanan finansal varlıklardan

Gerçekleştirmiş olduğumuz sınırlı denetim sonucunda ilişikteki konsolide finansal tabloların, İş Finansal Kiralama Anonim Şirketi ve Bağlı Ortaklığı’nın 30 Haziran

Finansal riske karşı etkili bir koruma aracı olarak belirlenmemiş olan türev ürünleri teşkil eden bahse konu finansal varlıklar da gerçeğe uygun değer farkı kar

Görüşümüze göre, ilişikteki konsolide finansal tablolar, bütün önemli taraflarıyla, İş Finansal Kiralama Anonim Şirketi’nin ve bağlı ortaklığının 31 Aralık

Şirket yönetimi, söz konusu ara dönem finansal bilgilerin 24 Aralık 2013 tarih ve 28861 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Finansal Kiralama, Faktoring ve