• Sonuç bulunamadı

21.06.2006 yılı 26205 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nda, iştirak kazançları ile iştirak satışlarından elde edilen kazançlara

vergi istisnası uygulanmaktadır.

Kanunun 5/1-a maddesinde kurumların, tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine iştirak etmesi sonucu elde etmiş olduğu kazançlar ile kurucu ve intifa senetlerinden elde edilen kar payları ve girişim sermayesi yatırım fonu katılma payları ve girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde ettikleri kar payları vergi istisnası kapsamına alınmıştır.

Kanunun 5/1-b maddesinde ise, yurtdışı iştirak kazançları aşağıdaki şartları taşıması halinde vergi istisnası kapsamına alınmıştır. Şartlar şöyledir,

- İştirak payını elinde tutan yatırımcı şirket, yurtdışı iştirakin ödenmiş sermaye sinin en az %10’una sahip olması,

- Kazancın elde edildiği tarih itibariyle iştirak payının en az 1 yıl süreyle elde tutulması

- İştirak kazancının ait olduğu hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye’ye transfer edilmesi - İştirak edilen kurumun faaliyette bulunduğu ülke vergi kanunları uyarınca en

az %15 oranında gelir ve kurumlar vergisi yükü taşıması ve iştirak edilen kurumun finansman temini sigorta hizmeti ve menkul kıymet yatırımı alanlarında faaliyet göstermesi durumunda, en az Türkiye’de uygulanan kurumlar vergisi oranında gelir ve kurumlar vergisi yükü taşıması gerekmektedir.

Kanunun 5/1-c maddesine göre, anonim şirketlerin aktif toplamının, kazancın elde edildiği tarih itibari ile aralıksız en az 1 yıl nakit varlıkları dışında %75 veya daha fazlasının yurtdışında bulunan şirketlerin sermayesine en az %10 oranında iştirak yatırımlarından oluşması durumunda, en az 2 yıl süreyle aktiflerinde yer alan yurtdışı iştirak hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazanç vergi istisnasına tabidir.

Kanunun 5/1-e maddesine göre, kurumların, aktifinde en az 2 yıl süreyle yer alan iştirak hisseleri, kurucu ve intifa senetleri ile rüçhan hakkı satışından doğan kazanç ların %75’lik kısmına vergi istisnası getirilmiştir. Bu istisna, satışın yapıldığı yıl uygulanır ve istisnadan yararlanılan kısım satışın yapıldığı tarihi izleyen beş yıl sonuna kadar pasifte özel bir fonda tutulur. Satış bedeli ise satışın yapıldığı tarihi izleyen ikinci takvim yılı sonuna kadar tahsil edilmesi gerekmektedir. Eğer bu süre içinde tahsil edilmez ise uygulanan istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.

Kanunun 5/3 maddesinde ise, iştirak hisselerinin alımıyla ilgili finansman giderleri hariç olmak üzere, kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlara ait gider ve zararlar, kurum kazancından indirilemez hükmü getirilmiştir. Yani bu giderler Kanunen Kabul Edilmeyen Gider hükmündedir.

4.4.SPK Mevzuatı Açısından İştirakler

S.P.K.’nın 29.01.1989 tarih ve 20064 sayılı Resmi Gazete’de yayımladığı

Seri: XI No: 1 seri no’lu ‘’Sermaye Piyasasında Mali Tablo ve Raporlara İlişkin İlke ve Kurallar Hakkında Tebliğ’’ de iştirakler ile ilgili hükümler bulunmaktadır.

İştiraklere ilişkin hükümlere bu tebliğin 29.maddesinde yer verilmiş, tanımı ise tebliğin 3 no’lu ekinde yapılmıştır. Buna göre iştirakin tanımı şöyle yapılmıştır. ‘’iştirak, bir ortaklık ile işletme arasında, söz konusu ortaklığın yönetimine ve ortaklık politikalarının belirlenmesine katılma anlamında devamlı bir bağ yaratan, doğrudan veya dolaylı sermaye ve yöntemin ilişkisini ifade eder.Bu tebliğde doğrudan sermaye ve yönetim ilişkisi, bir ortaklıkta en az %10 oranında oy hakkına sahip olmak veya ortaklık yönetimine en az bu oranda katılmak anlamında kullanılmıştır. Dolaylı sermaye ve yönetim ilişkisi ise, bir ortaklıkta, işletmenin %10’dan fazla paya sahip ortağı gerçek ve tüzel kişilerini iştiraklerinin ve bunların iştiraklerinin en az aynı oranda oy hakkına sahip olmasını veya en az aynı oranda yönetime katılmasını ifade etmektedir. Buna göre, doğrudan veya dolaylı olarak iştirak edilen ortaklıklarda sermaye katılım oranı %10’dan daha az olmamakla birlikte, imtiyaz nedeniyle sahip olunan oy hakkının veya yönetime katılma hakkının en az bu oranda olması durumunda işletme ile ortaklık arasında iştirak ilişkisi bulunmaktadır. Aksine,

sermayeye katılım oranının %10’dan fazla olmasına karşın, sahip olunan oy hakkının veya yönetime katılma hakkının bu orandan daha az olması herhangi bir iştirak ilişkisini göstermemektedir.’’ (Yılmaz ,2001:1).

Tanımda yer alan yönetime ve ortaklık politikalarına katılma kriteri önemli etki kavramını karşılamakta ancak oranın %10 olması uluslararası standartlara göre farklılık göstermektedir (Çiftçi,2001:100).

Tebliğin 29.maddesinde iştiraklerin değerlenmesi ile ilgili düzenlemeler belirtilmiştir. Tebliğe göre borsada işlem gören iştirakler ‘’piyasa (borsa) değeri’’ ile borsada işlem görmeyen iştirakler ise ‘’elde etme maliyeti’’ ile ‘’net defter değerinden’’ düşük olanı ile değerlenmektedir (Yılmaz,2001:2).

Piyasa (borsa) değeri, bilanço gününden önceki beş işgünü boyunca oluşan günlük ağırlıklı fiyatların ortalamalarının esas alınmasıyla tespit edilir. Bilanço tarihinden önceki beş işgünü içerisinde alınan hisse senetleri ise bilanço tarihindeki piyasa değeri ile maliyet değerinden düşük olanı ile değerlenir (Yılmaz,2001:2).

Tebliğin 19.maddesine göre elde etme maliyeti, varlıkların satın alma, üretim veya inşa maliyetini ifade etmektedir. Aktifleştirme tarihinden sonra ortaya çıkan ve iştirakin satın alınması sırasında kullanılan kredilerin kur farkları elde etme maliyetine eklenebilmektedir (Yılmaz,2001:2).

S.P.K. UFRS’ye uyum sağlamak amacıyla 15.11.2003 tarih 25290 sayılı Resmi Gazete’de yayımladığı Seri: XI No:25 seri no’lu ‘’Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında Tebliğ’’ te iştiraklerle ilgili hükümlerin uluslararası standartlarla uyumlu olduğu görülmektedir.

Seri: XI No:25 no’lu tebliğin 329.maddesinde iştirakin tanımı şöyle yapılmıştır, ‘’işletmenin önemli derecede etkide bulunduğu, bağlı ortaklık ve müşterek yönetime tabi teşebbüsler dışında kalan işletmelerdir.’’ Önemli etki ise, ‘’bir işletmenin finansal ve faaliyet politikalarına ilişkin kararları üzerinde kontrol yetkisi olmaksızın katılma yetkisidir.’’ şeklinde tanımlanmıştır.

Tebliğin 345.maddesinde önemli derecede etki kriterlerine, 336.maddesinde ise iştirak sıfatının kaybedilmesine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.

Bu tebliğe göre iştirakler özsermaye yöntemine göre değerlenmektedir ve tebliğin 329.maddesinde özsermaye yöntemi şöyle tanımlanmıştır, ‘’iştiraklerin ve müşterek yönetime tabi teşebbüslerin başlangıçta elde etme maliyeti ile kaydedilerek, bu tutarın iştirakin net varlıklarında iştirak edenin veya müteşebbisin payına düşen kısmı gösterecek şekilde arttırılması veya azaltılması suretiyle mali tablolara yansıtıldığı ve böylelikle iştirak edenin veya müteşebbisin kar veya zararında, iştirakin veya müşterek yönetime tabi teşebbüslerin karından veya zararından paylarına düşen kısmın yer aldığı bu tebliğde tanımlanan yöntemi.’’

Tebliğin 346.ve 347.maddelerinde özsermaye yöntemine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.

Muhasebe standartlarını yayımlama konusunda KGK’nın yetkili kılınmasıyla beraber S.P.K.’da KGK’nın yayımladığı TMS’lere tabi olmuştur.