• Sonuç bulunamadı

Türk'ü bilmiyen bir Türk muhibbi:Yeni Türkiye ve M. Claude Farere

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk'ü bilmiyen bir Türk muhibbi:Yeni Türkiye ve M. Claude Farere"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M ı

I

;’ü bilmiyen

Bir Türk muhibbi

Yeni Türkiye ve

M. Claude Far er e

-

1

— Ankara 8 (Başmuharririmizden)— M. Klod Farer’ in Üniversite dezanal (Üniversite des annales) da Türkiye- nin manevi kuvvetleri mevzuunda ver­ diği bir konferans, ayni müessesenin neşrettiği konferansiya ( Conferancia ) mecmuasına dercedilmiştir. Bize dair olan bu konferansı orada dikkatle ve biraz da hayretle okuduk.

M. Klod Farer bu konferansında da söylediği veçhile Türk muhibbi olmakla maruf bir zattır. Aziz dostumuz bu konferansında da malûm olduğu üzere Piyer Loti ile ben oldum olasıya Türk’leri severiz diyor. M. Klod Farer’ in bu sözü doğrudur. Fil­ hakika biz merhum Piyer L o - ti’nin şahsında adeta âşık bir Türk dostu kaybetmiş olduğumuz gibi M. Klod Farer’ în şahsında da Türk’ü sev­ mek noktasından hakikaten Piyer Loti- nin izinde yürüyen bir dosta malikiz. Bu dostluğun pek çok parlak eserlerini ve tezahürlerini de görmüşüzdür.

Hatıra olarak zikredebiliriz ki bizzat bu satırların muharriri ilk Paris seya­ hatinde tesadüfen o zaman oynanıl - makta olan 1’ Homme qui assasina piye­ sinin temsilinde hazır bulundu. Bu M. K lod Farer’in bir romanından çı­ karılmış bir piyestir. Piyesin mevzuu İstanbul’ da geçen bir macerayı gös­ terir. Zulüm gören bir İngiliz kadınının intikamını almak için Fransız sefaretine mensup bir adam bir öHim vak’ asının kahraman ve insan faili olur. Ancak Zaptiye nazın Mehmet Paşa isin iç­ yüzüne vâkıf bir babacanlıkla hâdiseyi örtbas edip geçer.

Sahnede İstanbul’ un ve Boğaziçi’nin güzel manzaralan geçer. Orada fesli ve formalı eski zaman paşalan görünür. Fransız’ın hareketi merdane ve feda - kâranedir. Zaptiye naztnnın hareketi de ontinki kadar yüksek takdir oluna­ rak alkışlanır ve alkışlanır. Roman ve piyes eski zamana ait bir hikâye olsa da esasen Türk’ ü sevdiren bir ruh ve maksat taşır, ve M. K lod Farer’ in bun­ da muvaffak olmuş olduğunu bizzat biz o piyesin temsilinde kendi gözleri­ mizle de görmüşüzdür.

Ancak son senelere ait bazı yazıla­ rından ve son konferansından anlıyo­ ruz ki M. Klod Farer’ in sevdiği Türkive daha ziyade fesli mesli bir Türkiye’ dir. Teceddüt yoluna dökülerek Avrupa - lılaşan Türkiye her nedense dostlan - mızın nazannda biraz şiriyetini kaybe­ diyor. Nitekim bu konferansında Türk dostluğunda şüphesiz pek samimî ola­ rak alabildiğine ısrar eden M. K lod Farer yeni Türkiye’ ye bir türlü akıl crdirememekte ve daha doğrusu ken­ disi yeni Türkiye karşısında idealini kaybetmiş bir adam hali arzetmekte - dir. Fazla o*arak dostumuzun memle - ketimiz hakkmdaki bu yeni fikirlerine esas tuttuğu ve konferansında halka alenen söylediği malûmat ta baştan basa yanlıştır.

Piyer Loti’ nin bize karşı dostluğu da­ ha ziyade bilâkaydü şarttı. Buna rağ­ men ondan da şöyle bir hatıra saklanz:

Bir zamanlar İstanbul’ un bazı kale duvarlarının yıkılması veya muhafaza edilmesi mevzuu bahsoluyordu. Bu mü­ nasebetle yazdığı bir yazıda Piyer Loti o tarihten yirmi sene kadar evvel Bur- sa’ da görmüş olduğu bir topal leylek - ten bahsetmiştir. Malûm olduğu üzere leylekler yazın gelirler ve kışm Hattı- üstüva memleketlerine giderler. Bursa- daki leylekler giderken topal bir leylek kafileye katılamıyarak Bursa’ da kal - mış. Orada kapalıçarşımn bir ucunda üstü kesik bir çınar ağacının kovuğun - da yuvası olan bu topal leylek esnaf arasında gezer, şunun bunun verdiği gıda ile geçinirmiş. İşte Piyer Loti tarih­ ten yirmi sene sonra bu leyleği hatır- lıyarak:

« — Aman, divor, eğer o topal ley­ lek hâlâ orada duruyorsa dursun, ona dokunmasınlar, ona baksınlar!...»

Dostlarımız esasen şair ruhlu insan­ lardır. Türkiye’ yi daha ziyade böyle pitoresk ve antika taraflarile severler, bizde her yenilik onların kalbine bir eza verir.

M. Klod Farer’in Türkiye’deki ye - nilikleri ve inkılâpları bir türlü havsa­ lasına sığdıramamasını onun yalnız bu arzettiğimiz çocuk ruhlu şair hissiyatına atfetmekten başka sebep aramağa gön­ lümüz kail olmuyor ama dostumuzun sekiz dokuz senedir zaman zaman nük­ seden bu tezatlarını son konferansı vesilesile bir defa tashih etmeği de

ıııııııııııııııı... ıııııııııın

faydasız görmüyoruz.

Meselâ M. K lod Farer’e göre biz Ankara’yı devlet merkezi yapmak için burasının Osmenlı padişahlarından bi- rile harbeden v e onu mağlûp eden Timurleng’ in galibiyet sahası olduğunu nazan dikkate almışız. Klod Farer açık­ ça iddia ediyor ki biz eski Osmanlı’ lara

eğil, Timur’lara, Cengiz’Iere bağlan- tercih ediyormuşuz, onun için merkezini İstanbul’ dan kaldırıp Ankara’ ya nakletmişiz.

Nitekim ilk bastığımız posta pul - Ianndan birinin üzerine kurt resmi koy­ makla da Cengiz’e ait bir efsaneyi ihya etmiş imişiz. Cengiz bir kurt ile insan şeklinde bir dişi keçinin imtizaçların - dan doğmuş olduğu iddiasında bulu­ nurmuş. İnsanın bu iddiayı Cengiz’ in değil, M. Klod Farer’ in ortaya çıkar­ dığına inanacağı gelir. Cengiz’in gûya avucu kan dolu olarak doğduğu rivayet [edilir ama kurt hikâyesi başka şekilde Türk’lerine atfolunan daha ma- idar diğer bir efsanedir.

Ya Yavuz zırhlısına Selim demeyip te yalnız Yavuz demekliğimiz Osmanlı padişahlarının isimlerinden nefret et • tiğimizin delili imiş, ve bunu kasten böyle yapmışız. Osmanlı padişahları içinde Yavuz gibi Türk tarihine şeref veren yüksek bir şahsiyetin isminden çekinip kaçınacak tek Türk bulunması tasavvur olunabilir m i? Sadece Yavuz kelimesi dahi o Padişahın belki Selim­ den fazla ve daha müessir surette tarifi olan diğer ismi değil m i?

Hele yeni alfabeyi bile kabul eder­ ken Lâtin harflerinin Fransız ve İngiliz şekilleri dururken Çekoslovak ve Macar usullerinde aburcubur şekiller kabul etmişiz. Bunu olsun M. Klod Farer biz­ zat tetkik edebilirdi. Çünkü kabul etti­ ğimiz alfabe şekilleri daha ziyade, hatta hemen hemen aynen İngiliz ve Fransız şekilleridir.

Bir kaç makale ile dostumuz Klod Farer’ in yanıldığı noktalan yerli yerine § koyacağız.

YU N U S N A D t

mz

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kendisinin yeni sağcı parti programındaki ekonomik görüşünden dönerek piyasaya müdahaleci eğilim içine girmesi, sosyal alanda refahı artırıcı politikalar

- Türkiye’nin Kıbrıs sorununun Birleşmiş Milletler çerçevesinde ve Avrupa Birliği’nin kurucu ilkelerine uygun olarak kapsamlı çözümünün sağlanmasına yönelik

Söz konusu karikatür bandı Türk kültürünün en önemli edebi metinlerinden biri olan Dede Korkut Hikâyelerinden Kanlı Koca oğlu Kan Turalı hikâyesini... Karikatürler,

Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale

Öte yandan, çok partili hayata geçiş sonrası orta- ya çıkan hükümet sistemi yeterince güçlü denge-de- netleme kurumlarına sa- hip olmadığı için görece çoğulcu

Farklı fikir ve bakış açılarının bir arada olduğu programa İl Gençlik Kolları Başkan Yardımcımız Koray Kaya, Belediye Başkan Yardımcımız Faruk Lafçı,

Ekonomik büyümeyle kamu harcamaları arasında ilişki tespit eden ve Wagner Kanununun geçerli olduğunu belirten çalışmalardan birinde Chang (2002), 1951 ile 1996 arası

Daha sonra Türkiye ve göç ekseninde uyum, kültür, entegrasyon, asimilasyon, çok kültürcülük gibi kavramsal açıklamalar yapılmaya çalışılacak ve son olarak