H a lb a k it a p o k u t m a k b a h s i e t r a fın d a
1804 de Danimarka’nın payitahtı olan Kopenhag’da dükkân açan bir kitap çının oğullan İsveç’e hicret ederek 1837 de orada birkitabcı dükkânı tesis etmiş ler. Müessise kendi evlad ve ahfadlarının elinde yüz sene muammer olarak bu def’a bir asırlık ömrünü tes’id ederken bunun şerefine franıız parasile 13 mil yon frank kadar tutan bir para ayırmış ve bunun gelirini memleketin ilim ve neşriyat hayatına yardıma tahsis etmiş. Bu muazzam meblağda İsveç muharrir lerine muavenet ve mükâfatlardan baş layarak müessisesinde çalışan memurla rın İlmî seyahatler icra edebilmelerine mahsus tahsisata kadar, birçok memle ketlerde hükümetlerin bile yapamadık ları hususata hisseler ayrılmış. Bizde hangi neşriyat müessisesi bunun binde birini yapmış ve yapabilecek ha'e de gelmiştir ? Bu havadisi aldığım yazıda İsveç’in büyük ve ihtiyar edibesi S e 1 - m a L a g e r l ö f ’ un Le merveilleusc vo-
yage de Nils Holgersson isimli kitabı
nın tabı’ sayısı 745 inci bini bulmuş: olduğunu okuyor ve isveçceniıı hiç te beynelmilel bir dil olmadığını,. İsveç nüfusunun da altımilyonu pek aşmadığını düşünüyorum. Şu halde nihayet birkaç kitabemin müreffeh denebilecek halde bulunduğu fakat s ır f kalemde geçinmek isteyen hiçbir mu harririn, ama hiçbir muharririn mü tevazı bir maişetten öteye geçemediği memleketimizde kabahat kimde? Axka- daş.Hj. Yaşar Nabi geçen gün Varlık taki bir yazısında muharrir seviyesi düşkün olduğu için memlekette kitap okunmadığı iddiasını asla kabul et miyor ve bilakis en iyi san’atkârların en az okunduk.arını söyleyerek okuna cak kitab yok ta okumayoruz diyen ente lektüelleri geçen gün varlıktaki bir yazısında muaheze ediyordu. Hakikat şu ki, türk muharrirleri ve san’atkârları bir dairei faside içindedirler. Okunma yacağımızı düşünerek çalışmak
kudre-tini de, arzusunu da kendimizde bulam ı yor, tenbelliğe, çaresizliğe ve nevmidîye düşüyoruz. Ben burada galisi bir hatı ramı nakledeceğim. Beni vaktile pek iyi tanıyan monden bir hariciye memuru hayat ve maişet itibarile geçirdiğim ha zin bir inkilâb üzerine selâm ve sabahı kesmişti. On senedir yazı hayatına giri şim ve on cilt kitabla pekçok yazının) imzamı taşıması bu zatın ya hiç kula ğına gitmemiş, yahut ta tecdidi selâm ar zusunu kendisine vermemişti. Sokaklar da her tesadüfte önümden yabancı bir insan edasile geçib giderdi. Ancak.. An cak üç yıl önce bir gün Ankara Palas’ ta
bir yemek masasında davetli olarak oturmuştum. Bu zat bana orada tesadüf eder etmez gözü ısırdı ve önümden bu sefer, ilk ve son def’a olarak, selâm ver mek isteyen bir insan edasiyle yüzüme bakarak geçti.Maddî kâr da cemiyette bir mevki de teinin etmeyen, hatta bazan bedava basacak tab’ıda bulamayan fikir ve sanat mahsulleri vermek için insanda arzu ve his kalmayor. Evet, san’atkâr ve müellifin garp memleketlerinde de aç kaldığı, aç öldüğü vaki. Fakat orada bu istisna. Bizde istisna değil- Bizde büyük halk kitleleri belki okuyacak. Fa kat ya okuyacak kitabı hiç bulamıyor, yahut ta pek fena şeyler okuyor. Mü nevver ve yarı münevver ise, hemen daima, okumasına lâyık eserin tıirk muharriri ve san’atkârı tarafından yazıl mayacağına kail bulunuyor ve başka memleketlerde çok okumak ve neşriyatı dikkatle takib etmek hiç değilse snobis- me’le yapılan bir şey ki bizde bunun aksi oluyor. Şunu da ilâve edelim ki, her şeye ve herhale rağmen memlekette mü nevver ve münevver olmağa başlamış on onbeş bin okuyucu ıııuhakkakki var. Telif ve tercüme yine epey kitap çıkıyor ve hele tercüme eserlerin sayısı bir hay li artmağa başladı. Neçareki, tabı’le mü
ellifin arasındaki münasebetlerin iyi tan zim edilmiş olmaması bu birkaç bin,
beş on bin okuyucunun da muharrire heman hiçbir gey temin etmemesini mucib olmaktadır. Ve bundan başka, memlekette mevcut kitabcılık teşkilâtı çıkan kitapların her tarafça bilinmesini de, her tarafa gitmesini de temin edeme mektedir.
Bu hususta çareler düşünmek üze re iki üç yıl evvel bir içtimaa çağırıldı ğımı, Burhan Toprak’ın ortaya bir iki amelî fikir attığını ve bunu Ahmet İh san Tokgöz’ ün bazı Servetifünun hatıra tını nakletmesinin takib ettiğini lıatır- layorum. Kendisi de kıymetli bir muhar rir olan j Dahiliye Vekili ve Parti genel sekreteri Şükrü Kaya’nın bu davaya esaslı bir alâka göstermesini temenni edelim.
113
% J
p
L İ
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi