• Sonuç bulunamadı

Meşhur bir mektubun izinde: vezir Tahir b. Hüseyin’in oğlu Abdullah’a nasihatleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Meşhur bir mektubun izinde: vezir Tahir b. Hüseyin’in oğlu Abdullah’a nasihatleri"

Copied!
48
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)M.Ü. lâhiyat Fakültesi Dergisi 41 (2011/2), 59-106. Mehur Bir Mektubun zinde: Vezir Tahir b. Hüseyin’in Olu Abdullah’a Nasihatleri Yrd. Doç. Dr. Özgür KAVAK Özet Bu makale, Abbasî halifesi Me’mûn’un (v. 218/833) veziri Tahir b. Hüseyin’in (v. 207/822), halife tarafndan Rakka ve Msr valisi olarak atanan olu Abdullah’a (v. 230/844) yazd mektup çerçevesinde gelien baz metinleri konu edinmektedir. slamî dönem Arap edebiyatnn siyasî mektup literatürünün ilk metinlerinden birisi olan bu metin, “idarecinin sahip olmas gereken matlup nitelikler ile idaresini dayandrmas öngörülen temel dinî/ahlakî ilkeleri” ele alan nasihatnâme eserlerinin de ilk örneklerinden saylmaktadr. Bu çalmada mektubun yazld siyasî ve fikrî ortama dair baz deerlendirmelerde bulunulmakta, mektuba telif, erh ve tercüme vesilesiyle müdahil olan ahslarn hayat hikayeleri ele alndktan sonra mektubun Osmanl eyhülislâm Damadzâde Ahmed Efendi (v. 1154/1741) tarafndan yaplan Arapça erhinin tahkikli nerine yer verilmektedir. Anahtar Kelimeler: Vezir Tahir b. Hüseyin, Siyasi mektup, nasihatname, Damadzade Ahmed. Abstract This paper analyzes a famous letter—and its commentaries—penned by Tahir b. al-Huseyin (d. 207/822), the vizier of the Abbasid Caliph Ma’mun (d. 218/833) to his son Abdullah (d. 230/844) on the occasion of latter’s appointment as the Governor of Raqqa and Egypt. The letter is not only one of the earliest examples of political/diplomatic letters in the Islamic-Arabic literature, but it also is considered among the very first examples of nasihatnâme literature, the preferred definition of which is “the necessary qualifications of a ruler and the basic religious/moral principles of administration”. The essay offers some remarks on the political and intellectual settings of the letter; in addition, it sheds some light on biographies of a later commentator of the letter and the translator of this commentory. Finally, we provide the critical edition of the Ottoman scholar Damadzâde Ahmed Efendi’s (d. 1154/1741) Arabic commentary on the letter. Key Words: The Vizier Tahir b. al-Husain, diplomatic letter, nasihatnama, Damadzadah Ahmad.. I. Giri Bu çalmada, Abbasî halifelerinden Me’mûn’un (v. 218/833) ordu komutan ve Horasan valisi Tahir b. Hüseyin’in (v. 207/822), halife tarafndan Rakka ve Msr valisi olarak atanan olu Abdullah’a (v. 230/844) yazd mektup çerçevesinde gelien baz metinler konu edinilecektir. Esas itibariyle “idarecinin sahip olmas gereken matlup nitelikler ile idaresini dayandrmas öngörülen temel. Marmara Üniversitesi, lahiyat Fakültesi. Kymetli önerileriyle metne katkda bulunan dergi hakemlerine teekkür ederim..

(2) 60. Özgür Kavak. dinî/ahlakî ilkeleri” ele alan nasihatnâme literatürünün ilk örneklerinden birisi olarak deerlendirilmesi mümkün olan bu mektubun tespit edilebilen ilk kayna halife Me’mûn dönemini anlatan en eski kitaplar arasnda yer alan Ebü’l-Fazl bn Tayfûr’un (v. 280/893) Târîhü Badad adl eseridir. Taberî (v. 310/923), bnü’lEsîr (v. 630/1233) ve bn Haldun (v. 808/1406) gibi müellifler tarafndan ksmî baz farkllklarla nakledilen mektup, 18. Yüzyl Osmanl Devleti eyhülislâmlarndan Damadzâde Ebu’l-Hayr Ahmed Efendi (v. 1154/1741) tarafndan Arapça olarak erh edilerek muhtemelen III. Ahmed dönemi sadrazam Nianc Mehmed Paa’ya takdim edilmitir. Bu erh, ayn dönemde ilmiye mensubu Mehmed Selim Efendi (v. 1138/1726) tarafndan Osmanl Türkçesine tercüme edilmitir. Mektubun kaleme alnd dönemi inceleyen tarih kitaplarndan anlald kadaryla Abbasî halifeleri bata olmak üzere deiik bölgelerde idarecilik yapan kimseler youn bir ekilde mektuplamaktaydlar. Hatta Risâletü’l-hamîs örneinde görüldüü üzere bu mektuplarn bir ksm dorudan reayay da muhatap almaktayd.1 Mektuplarn edebî yönden kusursuz olmas ise idarecilerin vazgeçemeyecei bir kriter halini almt.2 Bu mektuplarn bir ksm ise bu çalmada inceleme konusu edilen mektupta görüldüü üzere üzere idareciler ve reaya arasnda yaygnlk kazanarak okunur hale gelmekteydi. Bu çerçevede Tahir b. Hüseyin’in de baz mektuplar kitaplarda bu özellikleriyle aktarlmaktadr.3 Mektubun kaleme alnd 206/821 yl slâm dünyasnda deiik ilimlere ait telif eserlerin yava yava kaleme alnmaya balad döneme denk geldiinden bu metin slâmî dönemde gelien Arap edebiyatnn siyasî mektup literatürünün. 1. 2. 3. “Hamîs balkl mektuplar, Abbasîlerin ilk dönemlerinde, devletin en kabiliyetli kâtibi tarafndan genel manada Abbasî hilafetinin meruiyetini vurgulamak, özelde ise halihazrdaki halifenin övgüsünü yapp ona destek salamak için reayaya yönelik olarak kaleme alnrd. Mesela halife Me’mûn için kâtib Ahmed b. Yusuf tarafndan kaleme alnan bir mektup Horasan ahalisine okunmutu.” Konu hakknda deerlendirmeler ve bu mektubun metni için bk. Ahmed Zeki Safvet, Cemheretü resâili’l-Arab fî usûri’l-Arabiyyeti’z-zâhire, el-Mektebetü’l-ilmiyye, Beyrut ts., III, 317-334. Mesela Tahir’in yeeni shak (v. 235/849-50) Badad valisi iken, katibi Meymûn b. brahim’e yazdrd bir mektubu halife Me’mûn’a göndermi, mektuptaki bir cümlede gramer hatas olduunu farkeden Me’mûn, son derece yakn bir iliki içinde olmalarna ramen shak’a “Bana hatal bir dille mi hitap ediyorsun!” ikazn içeren mektup göndermitir. shak bu cevap üzerine hayatndan endie edecek denli korkuya kaplmtr. Konuyla ilgili olarak bk. C. E. Bosworth, “The Tahirids And Arabic Culture”, Journal of Semitic Studies, 14/1 (1969), s. 67-68. Mesela bnü’n-Nedîm, Tahir’in Badad’ fethi esnasnda Me’mûn’a gönderdii mektubun “mehur ve güzel” olduunu ifade etmektedir, bk. el-Fihrist, Menûrâtü eriketi Hayyât, Beyrut 1968, s. 200. Kazvinî de “fetihnâme” adn verdii bu mektubu eserinde nakletmektedir, bk. Hamdullah el-Kazvinî, Târîh-i Güzîde, E. J. Brill, Leiden 1910, s. 315-316. smail Paa da bu mektubu Tahir’in eserleri arasnda saymaktadr, bk. Hediyyetü'l-arifîn esmâi'l-müellifîn ve âsârü'lmusannifîn, (nr. Mahmûd Kemal nal, Avni Aktuç), 3. bs., Milli Eitim Bakanl, Ankara 1951, I, 440..

(3) Vezir Tahir b. Hüseyin’in Olu Abdullah’a Nasihatleri. 61. ilk metinlerinden birisi olarak kabul edilmelidir.4 Metnin kaleme alnd dönemde farkl medeniyet havzalarndan tercümelerin son derece snrl bir say ve muhtevada olmas, üstelik kendi beyanlarndan anlald kadaryla mektubun yazar ve muhatabnn farkl medeniyet birikimlerine mesafeli kiiler olmalar metni nevi ahsna münhasr klmaktadr.5 Bu evsaftaki bir metnin 18. Yüzylda Osmanl eyhülislâm olmu bir âlim tarafndan kefedilip erhedilmek suretiyle yeniden üretilmesi ise Osmanl ulemasnn kadim siyaset metinleriyle olan ilikisine dair önemli ipuçlar sunmaktadr. Müstakil bir eser hüviyetinde olmayp deiik tarih kitaplaryla aktarlagelen bu mektubun eyhülislâmla kadar yükselmi bir Osmanl âlimi tarafndan erhe konu edilmesi ve bu erhin çok ksa bir süre içerisinde tercüme edilmesi bu çerçevede üzerinde hassasiyetle durulmas gerekli bir meseledir. Bu makalede mektubun yazld siyasî ve fikrî ortama dair baz deerlendirmelerde bulunulacak, mektuba telif, erh ve tercüme vesilesiyle müdahil olan ahslarn hayat hikayeleri ele alndktan sonra mektubun Arapça erhinin yazma 4. 5. Nitekim Tahir’in bu çalmada incelediimiz mektubu ilk dönem nasihatnâme eserleri arasnda saylacak denli mehur olmutur. C. E. Bosworth, “An Early Arabic Mirror for Princes: Tahir Dhul-Yaminayn’s Epistle to His Son Abdullah (206/821)”, Journal of Near Eastern Studies, c. XXIX/1 (January 1970), s. 26. Siyâsetnâme ile nasihatnâmeler arasndaki ayrm dikkate almayan kimi yazarlar tarafndan metin siyasetnâme olarak da deerlendirilmektedir. Mesela bk. Hasan Kurt, Türk-slâm Dönemine Geçite Tahiroullar, Aratrma Yaynlar, Ankara 2002, s. 191. Kendisinden sonraki literatürde sklkla rastlanlan Fars geleneine ve Farisî idarecilere hiçbir ekilde atfta bulunmayan mektup, “Kitab, Sünnet ve selef-i sâlihîn uygulamalarn” referans çerçevesi olarak takdim etmektedir. “eriata ittibâ” olarak nitelenebilecek olan bu olgu, kukusuz Abbasî tarihinin en etkili siyaset adamlarndan olan Tahir’in kendi tecrübe ve birikimiyle harmanlanm ve oluna nasihat cümlelerine dönümütür. Babas Tahir gibi Abdullah’n da slâm d geleneklere kar mesafeli olduu anlalmaktadr. Hatta kendisi de bir air olmasna ramen onun iir dahil Fars geleneinden gelen her türlü birikime mesafeli durduu baz yazarlar tarafndan nakledilmektedir. Mesela Muhammed Avfî (v. 629/1232), cömertlikleriyle mehur olan Tahiroullar’nn airlere çok fazla ehemmiyet vermelerine ramen Fars iirine gerekli ihtimam göstermediklerini ve onlarn zamannda Farsça iirin geliemediini iddia etmektedir, bk. Lübâbü’l-elbâb, (nr. Edward G. Browne), E. J. Brill, Leiden 1321/1903, II, 2. Devletâh Semerkandî’nin (v. 900/1495) Tezkiretü’-uarâ adl eserinde Fars dili ve iirinin Selçuklu öncesi slâm devletlerindeki konumundan bahsederken yer verdii bir anektod bu açdan dikkat çekicidir: “Abbasî halifeleri zamannda Horasan emiri olan Emîr Abdullah b. Tahir, Niâbur’da [mezâlim davalarna bakmak üzere] otururken birisi bir kitap getirip ona hediye olarak takdim eder. [Abdullah] “Bu kitap neyin nesidir?” diye sorar. Adam, “Bu, Vâmk ile Azra’nn kssasn anlatr. Bilge kiilerin âh Enûirevân zamannda derledikleri güzel bir hikayedir bu” diye cevap verir. Bunun üzerine Emîr Abdullah öyle söyler: “Biz Kur’ân okuyan insanlarz. Kur’ân ve Hz. Peygamber’in hadîsi dnda baka hiçbir eye ihtiyaç duymayz. Bu tür kitaplar bizim hiçbir iimize yaramaz (mâ-râ ez în nev‘ kitâb der-kâr nîst). Bu, Zerdüt din adamlarnn (Maân) telifidir. Bizim nazarmzda makbul deildir (pî-i mâ merdûd est).” Ardndan kitabn suya atlmasn emreder ve Acem yahut Maânlarn telif ettii herhangi bir kitaba rastlanmas durumunda bunlarn yaklmak suretiyle imha edilmelerine ferman verir.”, Devletah b. Bahtiah Semerkandî, Tezkiretü'-u‘ara-i Devletah Semerkandî, (nr. Muhammed Abbasî), Kitabfûrû-i Bârânî, Tahran [1337], s. 35..

(4) 62. Özgür Kavak. ve matbu eserlerle mukayeseli olarak tahkikli nerine yer verilecektir. II. Vezir Tahir b. Hüseyin ve Olu Abdullah Babalarn oullarna nasihatte bulunmalar geleneinin slâm medeniyetindeki izdüümü Kur’ân- Kerîm’deki Lokman Sûresi’ne kadar götürülebilir. Bu sûrede “kendisine hikmet verildii” bildirilen Lokman, oluna “Allah’a ortak komamasn, yani tevhîd inancna sahip olmasn ve bir takm temel dinî/ahlakî ilkelere sk skya bal kalmasn” salk vermektedir (Lokman, 31/12-13, 16-19). Bu hususa ilave olarak, Hz. Peygamber’in kendisinden nakledilen rivayetlerde hem tüm Müslümanlar, hem de özellikle siyasî idarecileri kasdederek “Din nasihattir”6 buyurmas ile emr-i bi’l-ma‘rûf ve nehy-i ani’l-münker ilkesinin temel bir dinî yükümlülük olmas, slâm medeniyetinde nasihatnâme literatürünün ortaya çkndaki temel saikler arasnda saylmaldr. Lokman’n oluna olan tüm öütlerini de içeren Tahir’in mektubu, esas itibariyle Kur’ân ve Sünnet merkezli bu dinî gelenee yaslanmaktadr. Katld neredeyse tüm savalar kazanan ve oldukça geni topraklarda baarl bir idarecilik yapan Tahir b. Hüseyin, Horasan valisi Ziyâd b. Müslim tarafndan Sistan’a 1/7. Yüzylda vali olarak atanan Talha b. Abdullah el-Huzâ‘î’nin mevâlilerinden Fars kökenli Ruzeyk b. Mâhân’n soyundan gelmektedir.7 Atas Ruzeyk, cömertliiyle mehur olduundan Talhatü’t-talahât (Emsalsiz Talha) olarak anlan vali Talha’nn vastasyla Müslüman olur. Tahir’in dedesi Mus‘ab ise, Abbasî dâîsi Süleyman b. Kesîr el-Huza‘î’nin kâtibi olarak Abbasîlerin Emevîlere kar mücadelerinde aktif bir rol oynar. Abbasîlerin iktidara gelmeleriyle birlikte Horasan bölgesi içerisinde yer alan Herat ve Bûenc’de valilik yapar. Tahir’in babas Hüseyin’in de Bûenc’de valilik yapt ve halife Harun Reid’in deer verdii bir idareci olduu bilinmektedir.8 Tahir, 159/776 ylnda Bûenc’de domu, 207/822 ylnda Merv’de vefat et-. 6. 7. 8. Buharî, “mân”, 42; Müslim, “mân”, 95; Ebu Davud, “Edeb, 59; Nesâî, “Bey‘at”, 31; Tirmizî, “Birr”, 17; Darimî, “Rikâk”, 41; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 351; II, 297; IV, 102-103. Atalaryla ilgili olarak bk. Ebü'l-Abbas bn Hallikân, Vefeyâtü’l-a‘yân ve enbâü ebnâi’z-zamân, (nr. hsan Abbas), Dârü Sâdr, II (Beyrut 1969), 517; III (Beyrut 1970), 88. bn Hallikân’n naklettii ecere u ekildedir: “Ebu’t-Tayyib Tâhir b. el-Huseyn b. Mus‘ab b. Ruzayk b. Mâhân.” Müellif, “Ruzayk b. Es‘ad” yahut “Ruzayk b. Zâzân” eklinde rivayetlere de rastladn aktarmaktadr, bk. a.g.e., II, 517. bn Hallikân, Vefeyât, II, 518, 522; Bosworth, “The Tahirids And Arabic Culture”, s. 47-48; a.mlf, “Tahir b. Al-Husayn”, EI2, (Leiden 2000), X, 103; Ka‘dî, “Âli Tahir fi’d-devleti’lAbbâsiyye”, s. 417. bn Hallikân, henüz halife olmadan önce Me’mûn’un Tahir’in babas Hüseyin’in cenazesine katldn aktarmaktadr..

(5) Vezir Tahir b. Hüseyin’in Olu Abdullah’a Nasihatleri. 63. mitir.9 Me’mûn döneminin en etkili devlet adamlarndan birisidir. Abdullah b. Mübârek ve Ali b. Mus‘ab’n da aralarnda bulunduu dönemin önemli âlimlerinin ilim meclislerinde bulunur,10 halife Harun Reid döneminde ise Bûenc valiliiyle idarecilik yaamna adm atar (180/796).11 Halifenin vefatndan sonra (193/809) onun oullar Emîn ile Me’mûn arasnda, -bunlar srasyla veliaht tayin edilmelerine ramen Emîn’in hilafete geldiinde kardei Me’mûn’un veliahtln ilga etmek istemesiyle balayan- taht kavgasnda o srada Horasan valisi olan Me’mûn tarafnda yer alarak bir dizi sava idare eder. lk olarak el-Cezîre’deki Râfi b. el-Leys öncülüündeki isyan bastrmakla görevlendirilen orduda komutanlk yapar (194/810). Daha sonra Emîn’in üzerine giderek önce onun ba komutan Ali b. sa b. Mâhân’ Rey’de 195/811 ylnda yener. Bu baars, Me’mûn’un Emîn’in hilafetini tanmayarak kendi halîfeliini ilan etmesinin önünü açar.12 Ancak Emîn’in Badad’daki varl tüm Abbasî ehirlerinin Me’mûn’a itaat etmesinin önünde engel tekil ettiinden bu çift ball ortadan kaldrmak amacyla Me’mûn’un emriyle Badad üzerine sefer düzenleyen Tahir, karsna çkan tüm ordular malup eder ve nihayet yaklak bir yl boyunca Badad’ muhasara ettikten sonra 24-25 Muharrem 198 (24-25 Eylül 813) tarihinde ehri zaptedip Emîn’i öldürterek, ban o esnada Horasan’da bulunan Me’mûn’a gönderir.13 Tahir’in Emîn’i yenerek Badat’a girii iki karde arasndaki taht kavgasn sona erdirir ve Me’mûn’un yaklak yirmi yl sürecek olan müstakil halifeliini balatr. Baarsnn mükafat olarak Rakka, Musul, el-Cezîre beldeleri, am ve Marib’in de aralarnda bulunduu topraklarn valisi yaplan Tahir, Rakka valilii döneminde yaklak alt yl boyunca bu bölgede isyan eden Nasr b. ebes el9. 10. 11 12. 13. bn Hallikân, Vefeyât, II, 521; bn Vazh Ya‘kubî, el-Büldân, (nr. Muhammed Emin Dannâvî), Dârü’l-Kütübi’l-lmiyye, Beyrut 2002/1422, s. 100. el-Hatib el-Badadî (v. 463/1071), Tahir’in bu iki âlimden hadis naklettiini söylemektedir, bk. Târîhu Badâd ev Medîneti’s-selam, Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye, Beyrut ts., IX, 353. bn Vâzh Yakubî, Târîhü’l-Ya‘kubî, Dâru Sadr, Beyrut [t.y.], II, 437. Yakubî, bu hadise üzerine Horasan’da Me’mûn’a hilafet için bey‘at edildiini aktarr, bk. Târîhü’l-Ya‘kubî, II, s. 438. Yakubî, Târîhü’l-Ya‘kubî, II, 440-441; Ebu Cafer Taberî, Târîhü't-Taberî: târîhü'l-ümem ve'lmüluk, (nr. Muhammed Ebü'l-Fazl brâhim), Dâru Süveydân, Beyrut [1967], VIII, 445, 458459, 472-495; bn Hallikân, Vefeyât, II, 518, 520. Tahir, Badad kuatmas sürerken gönderdii bir haberci vastasyla Me’mûn’a, Emîn’i yakalad zaman ne yapacan sormu, Me’mûn da kendisine yakasz bir gömlek göndermitir. Tahir bu durumu idam ferman olarak anlamtr, bk. bn Hallikân, Vefeyât, II, 517-518. Ebu Abdullah Cehiyârî (v. 331/942) ise Me’mûn’un yaknndaki devlet adamlarndan Fazl b. Sehl’den naklen Tahir’in sadece Emin’i esir almakla görevlendirildiini, fakat onun yetkisini atn aktarmaktadr, bk. Kitâbü’l-vüzerâ ve’l-küttâb, Mustafa el-Babi el-Halebi, Kahire 1401/1980, s. 304. Emîn’in ölüm annda yaananlar için bk. Ebü’lHasan bnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-târîh, Dârü Beyrut, Beyrut 1404/1982, VI, 282-288; smail bn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye, (nr. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî), Hicr li’t-tbâa ve’n-ner, Cize 1419/1998, XIV, 100-102, 105-107..

(6) 64. Özgür Kavak. Ukaylî’nin isyann bastrmakla urar. 204/819 ylnda valilik görevine ilave olarak Badad sâhibü’-urtal görevini de üstlenir.14 Halife Me’mûn’un, Tahir’in askerî ve idarî baarsna son derece güvendii ve kendisine çok yakn tuttuu devlet adamlarndan biri olduu anlalmaktadr.15 Nitekim biraz da bu sebeple 205/821 ylnda sorumluluunda olan bölgelerin valiliine olu Abdullah getirilip kendisi Horasan ve dier dou vilayetlerinin valiliine tayin edilmitir.16 Bu atama, Tahir’in Me’mûn ve Abbasîlerle ilikilerinde farkl bir aamaya geçmesinin önünü açar. Zira önce, bastrd paralarda halifenin adna yer vermemek ve ardndan 207/822 ylnda yannda bulunan olu Talha’y veliaht tayin edip (istihlâf), Cuma hutbesinde halife Me’mûn’un adn zikretmemek suretiyle Abbasoullaryla arasndaki itaat ilikisini sona erdirir.17 Ancak bu giriiminin hemen ardndan muhtemelen humma hastal sebebiyle Merv’de vefat eder.18 Me’mûn ânnda haber ald bu bamszlk giriimine ramen herhangi bir tereddüde dümeden Tahir’in olu Talha’y onun yerine Horasan valisi olarak tayin eder.19 14. 15. 16. 17. 18. 19. Yakubî, Târîhü’l-Ya‘kubî, II, 455; bn Hallikân, Vefeyât, II, 520; bn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye, XIV, 109; Bosworth, “Tahir b. al-Husayn”, EI2, X, 103. kili arasndaki yaknl göstermesi bakmndan, Me’mûn ile Tâhir arasnda, Emîn’in evsafna dair geçen konuma ilgi çekicidir. Me’mûn, Emîn’in ahlakn, ahsiyetini, askerî ve idari özelliklerini kardeinin katili olmasna ramen Tahir’den kendisine anlatmasn istemektedir. Ayrntlar için bk. bn Tayfûr, Târîhü Badâd, s. 85. Yine Me’mûn’un, Tahir’in Badad’da diledii gibi hareket edebilmesine izin vermesi ve onun hakknda son derece sitayikâr ifadeler kullanmas da bu yaknl göstermektedir, bk. a.g.e., s. 86, 166. bn Tayfûr, Târîhü Badâd, s. 91; bnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-târîh, VI, 360-362; Taberî, Târîhü’tTaberî, VIII, 577-580; bn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye, XIV, 142. Yakubî, bu atamann 206 ylnn balarnda olduunu nakleder, bk. Târîhü’l-Ya‘kubî, II, 456. Kimi tarihçiler ise Me’mûn’un aslnda Tahir’e pek de güvenmediini ancak aralarnda vezir Ahmed b. Ebi Halid’in de bulunduu baz kimselerin tavassutuyla Horasan’a vali tayin etmeye raz olduu iddiasndadr. Bu konuda bir tespit için bk. Abdullah Cümeylî, Dirasat fî târîhi'l-hlâfeti'l-Abbasiyye, Mektebetü’lMaârif, Rabat 1984, s. 112-113. bn Tayfûr, Târîhü Badâd, s. 161-162, 173-174; bn Hallikân, Vefeyât, II, 521-522. bn Hallikân bu hadisenin 206 yl Rebiülevvel aynda olduunu nakletmektedir. bn Tayfûr, Târîhü Badâd, s. 171-172; Yakubî, Târîhü’l-Ya‘kubî, II, 457; bnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’ttârîh, VI, 381; Taberî, Târîhü’t-Taberî, VIII, 593-595; bn Hallikân, Vefeyât, II, 522; bn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye, XIV, 161. Tahir’in ölmeden önceki son sözü Farsça olarak söyledii “Ölürken de yiitlii elden brakmamak gerek (der merg nîz merdî bâyed)” cümlesidir, bk. bn Tayfûr, ayn yer. Milliyetçi tarih yazmnn etkisinde olduu anlalan ranl tarihçi Abbas Perviz ise Tahir’in Me’mûn tarafndan zehirlendii yönünde bir rivayeti esas alarak bu durumu Abbasî halifelerinin “bizzat ran’a, ran edebiyatna ve ran’n bamszlna kar besledikleri dümanln göstergesi” olarak deerlendirip, bu kabil teebbüslerin “halifelerin standart hileleri” arasnda yer aldn iddia etmektedir, bk. Ez Tâhiriyân tâ Mool, irket-i Matbuat, Tahran 1316, I, 7. bn Tayfûr, Târîhü Badâd, s. 174; Taberî, Târîhü’t-Taberî, VIII, s. 595-596; bn Hallikân, Vefeyât, II, 522. Talha’nn valilik dönemiyle ilgili olarak bk. bn Tayfûr, a.g.e., s. 203-207. bn Kesîr (v. 774/1373) ise Me’mûn’un Abdullah’ babasnn sorumlusu olduu topraklarna ilave-.

(7) Vezir Tahir b. Hüseyin’in Olu Abdullah’a Nasihatleri. 65. Tahir’in cesur, dirayetli, edebiyata dükün, anadili Farsça olmasna ramen ald eitim sayesinde iyi derecede Arapça bilen biri olduu nakledilir.20 Nitekim kaleme ald bir dizi mektuptan ve özellikle ordusuna verdii hutbelerinden Arapça’ya son derece hâkim olduu ve esasl bir dinî birikim elde ettii anlalmaktadr.21 lerinde istiâreye ehemmiyet veren, cömert ve airleri himaye eden bir idareci olduu anlalan Tahir’in22 belirgin fizikî özellikleri arasnda tek gözlü olduu ve muhtemelen “sol elini sa eli kadar rahat kullanabildiinden” zü’lyemîneyn lakabyla anld aktarlmaktadr.23 Bu çalmaya konu ettiimiz mektubun muhatab ise Tahir’in olu Ebu’lAbbâs Abdullah’tr. 182/798’de Horasan’da doan Abdullah, babasnn yannda aralarnda dönemin mehur dil âlimleri Yahya b. Ziyâd el-Ferrâ (v. 207/822) ve Uyeyne b. Abdurrahman el-Muhallebî’nin de bulunduu hocalar gözetiminde son derece iyi yetimitir.24 lk askerî ve idarî tecrübesini de el-Cezîre isyanlarn bastrmak üzere görevlendirilen babasnn yannda kazanm, Tahir’in buradan ayrlmas üzerine onun vekili sfatyla mücadeleye devam etmitir. Nasr b. ebes öncülüündeki bu isyann tehlikeli bir hal almas üzerine Me’mûn “gözüpek ve ileri çekip çevirmede mahir ve basiretli olmas hasebiyle” onu Rakka ve ardndan Msr valiliine tayin ederek isyan bastrmakla görevlendirir (206/821).25 Yukarda da bahsedildii üzere Tahir’in oluna nasihatnâme mahiyetindeki. 20. 21. 22 23. 24. 25. ten el-Cezîre ve am bölgesinin niyâbetini de vererek onun yerine atadn, Abdullah’n da kardei Talha’y istihlâf ettiini, ancak Talha’nn çok geçmeden ölmesiyle valilikte tek bana kaldn söylemektedir, bk. el-Bidâye ve’n-nihâye, XIV, 162. bn Hallikân, Vefeyât, II, 519; el-Hatîb el-Badâdî, Târîhü Badâd, IX, 353-354. Bu ikinci eserde oullar Abdullah ile Talha’nn Tahir’den hadis rivayet ettikleri de aktarlmaktadr. Tahir’in çeitli mektuplar için bk. bn Tayfûr, Târîhü Badâd, s. 168-171; Yakubî, Târîhü’lYa‘kubî, II, 442; Safvet, Cemheretü resâili’l-Arab, III, 307-313, 405-418. Ebu Ömer ibn Abdürabbih (v. 328/940), el-Ikdü’l-ferîd adl eserinin siyasîlerin mehur hutbelerini derledii ksmnda Tahir’in ve olu Abdullah’n da hutbelerine yer vermektedir, bk. el-Ikdü'l-ferîd, Lecnetü't-Telif ve't-Terceme, Kahire 1968/1388, IV, 124-125. bn Tayfûr, Târîhü Badâd, s. 82, 156, 161, 190; bn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye, XIV, 163-164. bn Tayfûr, Târîhü Badâd, s. 164, 166; bn Hallikân, Vefeyât, II, 520, 522. bn Hallikân’n, “zü’l-yemîneyn” lakabn almasnn gerekçesi olarak sralad ihtimaller arasnda Tahir’in “Ali b. Mâhân’la yapt savata rakip askerlerden birisini sol elinde tuttuu klçla ikiye biçmesi” yer alr. Hatta kimi airler onun hakknda “klç darbesi indirdiinde iki elin de sa el olur” msran söylemilerdir. Bir baka ihtimal ise bu lakabn bn Mâhân’ yenmesi üzerine Me’mûn tarafndan verilmesidir, bk. Taberî, Târîhü’t-Taberî, VIII, 415. bn Kesîr, “zü’l-yemîneyn” lakabyla ilgili olarak bir baka ihtimalin Tahir’in Irak ve Horasan’a ayn anda vali olmasn zikreder ve onun fiziki özellikleriyle ilgili u beyiti nakleder: “Ey iki sa kolu ve tek gözü olan/Ey bir gözü eksik, bir sa kolu fazla olan”, bk. el-Bidâye ve’n-nihâye, XIV, 163. Ayn beyite bnü’l-Esîr de yer vermektedir, bk. el-Kâmil fi’t-târîh, VI, s. 282. Abdullah’n eitiminin mahiyetine dair deerlendirmeler için bk. Bosworth, “The Tahirids and Arabic Culture”, s. 59. bnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-târîh, VI, 363; Taberî, Târîhü’t-Taberî, VIII, 581-582; bn Kesîr, elBidâye ve’n-nihâye, XIV, 158..

(8) 66. Özgür Kavak. mehur mektubunu gönderme sebebi bu atamadr. syanlar baarl bir ekilde kontrol altna alan Abdullah, Me’mûn’un takdirini kazanr.26 Yine bu dönemde Endülüs’ten skenderiye’ye gelen muhacirlerin Abbasîlere itaat etmelerini salar.27 Bu baarlar onu Me’mûn nezdinde babasnnki gibi üstün bir konuma getirir. Biraz da bu sebeple 214/829-30 ylnda Azerbaycan bölgesinde Bâbek elHürremî öncülüünde isyan eden Bâtnîlerin üzerine gönderilir. Bu esnada kardei Talha’nn vefat etmesi üzerine, Me’mûn tarafndan Horasan valisi olarak da atanr.28 Me’mûn’un 218/833 ylnda vefat etmesi üzerine halife olan Ebu shak Muhammed Mu‘tasm döneminde de bu bölgede valilik yapmaya devam eden Abdullah, ilk olarak bölge isyanlarnda önemli rolleri olan Hâricîleri, daha sonra 219/834-35 ylnda Talekân’da isyan eden Hz. Ali soyundan Muhammed b. Kasm’ malup etmi;29 224/838-39 ylnda Türk komutan Afin’in tevikiyle kendisine harac ödemeyip ayaklanan Mazyar b. Kârin’in Taberistân’daki isyann bastrmtr.30 Me’mûn döneminde önceleri babasnn hizmetleri ardndan müstakil baarlar sebebiyle el üstünde tutulan Abdullah’n31 Mu‘tasm döneminde gözden dütüü anlalmaktadr.32 Hatta aralarndaki ilikinin dümanlk boyutuna vard ve halife Mu‘tasm’n gönderdii bir cariye araclyla Abdullah’ zehirletmek istedii ancak cariyenin Abdullah’a âk olmas sayesinde cannn kurtulduu nakledilmektedir.33 Babas gibi 48 yl ömür süren Abdullah, 11 Rebiülevvel 26. 27 28. 29. 30. 31. 32. 33. Me’mûn’un Abdullah hakkndaki kanaatleri için bk. Ebü'l-Fazl bn Tayfûr, Târîhü Badâd, akdemü ma kütibe fi târîhi’l-halîfe el-Me'mun, (nr. sâm Muhammed el-Hac Ali), Dârü’l-Kütübi’llmiyye, Beyrut 2009, s. 92-93, 186, 199-200. Yakubî, Târîhü’l-Ya‘kubî, II, 460-461; bnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-târîh, VI, 398-399. Yakubî, Târîhü’l-Ya‘kubî, II, 463; bnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-târîh, VI, 414-415; bn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye, XIV, 162, 194-195; bn Hallikân, Vefeyât, III, 84. bn Hallikân valilie atanma tarihi olarak 213/828 yln vermektedir. bnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-târîh, VI, 442-443; Taberî, Târîhü’t-Taberî, IX, 7-8; bn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye, XIV, 237; bnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-târîh, VI, 442-443. Taberî, Târîhü’t-Taberî, IX, 80-89; bn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye, XIV, 262-263; 273; bnü’lEsîr, el-Kâmil fi’t-târîh, VI, 495-505; el-Kazvinî Müstevfî, Târîh-i güzîde, E. J. Brill, Leiden 1910, s. 325. bn Kesîr’in naklettiine göre Me’mûn, ölümünden hemen önce kardei shak el-Mu’tasm’a vasiyetinde shak b. brahim, Ahmed b. Ebî Duâd ve Abdullah’la ilgili olarak “Tüm ilerinde bu kimselerle istiâre et ve onlar asla yanndan ayrma” demitir, bk. bn Kesîr, el-Bidâye ve’nnihâye, XIV, 231. Kazvinî bu dümanln sebebi olarak Me’mûn döneminde hâciblik yapan Abdullah’n maiyyetiyle birlikte halifeyi ziyarete gelen Mu‘tasm’, Me’mun’un kapsndan sert bir dille geri çevirerek halifeyle görümesini engellemesi olduunu nakleder. Ona göre Mu‘tasm urad hakareti unutmam ve Abdullah’a kin beslemitir, bk. Târîh-i güzîde, s. 315-316. Hakk Dursun Yldz, “Abdullah b. Tâhir”, DA, (stanbul 1988), I, 138; E. Marin, “Abd Allah b. Tahir”, EI2, (Leiden 1960), I, 52..

(9) Vezir Tahir b. Hüseyin’in Olu Abdullah’a Nasihatleri. 67. 230/26 Kasm 844 tarihinde muhtemelen Merv’de vefat etmitir.34 Tarih kitaplar Abdullah’n son derece iyi bir eitim aldn, cömert olduunu, edebiyata dükün, zerafet sahibi, güzel sesli, musikiinâs, kymetli mektuplar ve iirleri olan bir vali olduunu nakleder.35 Kardei Talha ile beraber babasndan hadis rivayet ettii de aktarlmaktadr.36 Âlimleri ve airleri himaye ederek Niâbur’u bir ilim merkezi haline getirmi37 ve özellikle Arap edebiyatnn önemli iir antolojilerinden olan el-Hamâse kitabn telif eden Ebû Temmâm’ (v. 231/846) himayesine almtr.38 Msr valisi olduu dönemden itibaren ziraî faaliyetlere önem veren Abdullah,39 Horasan valisi olduu dönemde de halkn refah seviyesini yükseltme umuduyla bu yaklamn sürdürmütür. Çiftçilere dair söyledii u sözü mehurdur: “Allah bizi onlarn elleriyle doyurmakta, onlarn dualar vesilesiyle rahmet etmektedir.” Abdullah, görevlilerinin çiftçilere kötülük yapmalarn da hususî bir emirle yasaklam,40 ayrca arazi sulama konusundaki problemleri gidermek ve suyu daha verimli kullanmak üzere gerekli kurallar belirlemeleri amacyla Horasan ve Irak fakihlerinden oluturduu bir heyete Kitâbü’l-kuni’yi (Kanallar kitab) telif ettirmitir. Bu kitap takip eden iki asr boyunca sulama ilerinde rehber. 34. 35. 36 37. 38. 39. 40. bnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-târîh, VII, 13-14; Taberî, Târîhü’t-Taberî, IX, 131; bn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye, XIV, 307; bn Hallikân, Vefeyât, III, 88. Taberî ve bnü’l-Esîr, Abdullah’n vefat yerinin Niâbur olduunu söylemektedir. bn Kesîr ise Taberî ve bn Hallikân’n görülerini yorumsuz bir ekilde aktarmakla yetinmektedir. Yakubî, ise vefat ettiinde 47 yanda olduunu aktarmaktadr, bk. Târîhü’l-Ya‘kubî, II, 480. Vefat yeri ve tarihiyle ilgili tartmalar için ayrca bk. Kurt, Tahiroullar, s. 91. bn Tayfûr, Târîhü Badâd, s. 190-197; bnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-târîh, VII, 15; bn Hallikân, Vefeyât, III, 83, 85-86; bn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye, XIV, 307; Perviz, Ez Tâhiriyân tâ Mool, I, 1213. iirlerinden örnekler için bk. bnü’l-Esîr, a.g.e., VII, 15-16; bn Kesîr, a.g.e., XIV, 307-308. bnü’n-Nedîm (v. 385/995) ise hem Abdullah’n, hem de babas Tahir’in kuvvetli birer air ve üslup sahibi birer edip olduklarn aktarr. Yine Tahir’in torunu Mansur b. Talha ile Abdullah [Ubeydullah] b. Abdullah’n da ayn özellikleri haiz air ve edebiyatç olduklarn nakleder, bk. el-Fihrist, s. 200-201. Ebu’l-Ferec el-sfahanî (v. 357/967) ise bir air olarak Abdullah’n terceme-i halini geni bir ekilde ele almaktadr, bk. el-Egânî, Dârü’s-Sekâfe, Beyrut ts., XII, 92-103. el-Hatîb el-Badâdî, Târîhü Badâd, IX, 353. Abdullah’n himayesindeki âlim ve airlerle ilgili deerlendirmeler için bk. bnü’n-Nedîm, elFihrist, s. 87, 124; Ebü'l-Ferec el-sfahanî, el-Egânî, XX, 143. Tahirîlerin saray airi ve dilcisi Abdullah b. Huveylid’in (v. 240/854) hayat için bk. Zehrâ Hüsrevî, “Ebu Ameysel”, Dâiretü’lme‘ârif-i büzürg-i slâmî, (Tahran 1373), VI, 75-76. bn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye, XIV, 268; bn Hallikân, Vefeyât, III, 85. el-Hamâsetü’l-kübrâ ve Dîvânü’l-hamâse olarak da adlandrlan bu eser için bk. Hüseyin Elmal, “el-Hamâse”, DA, (stanbul 1997), XV, 440-441. bn Kesîr ve bn Hallikân, Msr’da bir karpuz türünün -muhtemelen ilk defa ektireni olduu için- Abdullah’a nispet edildiini nakletmektedir, bk. el-Bidâye ve’n-nihâye, XIV, 307; Vefeyât, III, 88. Cümeylî, Dirasat fî târîhi'l-hilafeti'l-Abbasîyye, s. 117..

(10) 68. Özgür Kavak. olarak kullanlmtr.41 Vefatndan sonra kaleme alnan kimi siyasetnâme eserlerinde Abdullah, cesaretli, maharetli ve bilge bir idareci olarak resmedilmekte ve kssalarna yer verilmektedir.42 Tahir’in halife Me’mûn adna hutbe okumayp kendi adna para bastrmak suretiyle “itaat dairesinden çkmasna” ramen, önce olu Talha’nn ardndan Abdullah’n Horasan’da valilik yapmalar tarihçiler arasnda farkl yorumlara sebebiyet vermitir. Kimi tarihçiler bu durumu merkezi Niâbur olan ve Rey’den Hind snrna kadar uzanan bölgede hükümran olan bamsz Tahirîler hanedanlnn/devletinin domas olarak deerlendirmektedir.43 Abdullah’n olu Tahir ve torunu Muhammed’in de valilik yapt bu hanedanl44 bamsz bir “hanedanlk/devlet (dynasty/devle)” olarak telakki eden ilk oryantalistlerin bir ksm ve milliyetçi ranl tarihçiler, gücünü yitiren Abbasî halifeliinden ayr olarak ortaya çkan ilk yerel hanedanlk/devlet olarak Tahirîleri görme eilimindedirler.45 Bir ksm tarihçiler ise Tahir’in halife adna hutbe okumama ve bastrd paralarda halifeye yer vermemek gibi Tahir dönemiyle snrl kalan teebbüslerinin dnda genel olarak bu sülalenin vali olan dier üyelerinin Abbasîlere bal kaldklar görüündedirler.46 41. 42 43 44. 45. 46. Yldz, “Abdullah b. Tâhir”, DA, I, 138; Marin, “Abd Allah b. Tahir”, EI2, I, 52; Necdet Hammâ, “et-Tâhiriyyûn fî Horasân”, el-Mevsûatü’l-Arabiyye, (Dmek 2005), XII, 450. Tahirîler döneminin ilmî hayatyla ilgili olarak bk. Bosworth, “The Tahirids and Arabic Culture”, s. 60 vd. Bosworth, “The Tahirids and Arabic Culture”, s. 58. E. Bosworth, “Tahirids”, EI2, (Leiden 2000), X, 104-105. Hanedann akbetiyle ilgili olarak bk. Bosworth, “The Tahirids and Arabic Culture”, s. 45-46; Hasan Kerim el-Caf, Mevsuatu târîhi ran es-siyâsî: mine’t-târîhi’l-usturî hatta nihayeti’d-Devleti’tTâhiriyye, ed-Dârü’l-Arabiyye li’l-Mevsuât, Beyrut 2008/1428, s. 213-216. Vasilij Viladimiroviç Barthold, Turkestan: Down to the Mongol Invasion, 3 bs., E. J. W. Gibb Memorial, London 1968, s. 205-206, 208, 212-213. Tahirîleri müstakil devlet olarak gören ranl tarihçi Perviz’in görüleri için bk. Ez Tâhiriyân tâ Mool, I, 7. Tahirîler üzerine hazrlad doktora tezinde Hasan Kurt ise bu hanedanl “Türk-slâm dönemine geçi aamalarndan biri” olarak deerlendirmekte, ksmen anakronik bir yaklamla “Araplara kar çkan Türk-ran birleik kuvvetleri” gibi bir takm tabirler kullanabilmektedir, bk. Tahiroullar, s. 21, 29 vd. Bu yönde bir deerlendirme için bk. Bosworth, “Tahirids”, s. 105; a.mlf., The Islamic Dynasties, s. 99; el-Caf, Mevsuatu târîhi ran es-siyasî, s. 211, 213; Hammâ, “et-Tâhiriyyûn fî Horasân”, elMevsûatü’l-Arabiyye, XII, 449-450; Cümeylî, Dirasat fî târîhi'l-hilafeti'l-Abbasîyye, s. 117-118. Anlald kadaryla Bosworth’un konuyla ilgili tüm çalmalar özellikle Barthold’un sözcülüünü yapt Tahirîlerin “ran kültürü etkisinde gelien, Fars dilini ve kültürünü ihya etmeyi hedefleyen bamsz devlet” olduklar yönündeki erken dönem oryantalistlerinin iddialarn çürütmek ve bu hanedan Arap kültürünü kanksam Abbasîlere bal valiler topluluu olarak takdim etmektedir. Ona göre “Tahirîler kendi arzularyla Araplamlard ve Farsçann ve Fars kültürünün ihyas gibi bir hedefleri bulunmamaktayd. O dönemde hilafet nezdinde makbul olmak, Arapça’ya vâkf olmaktan geçmekteydi ve bu dildeki derinlik sosyal ve kültürel bir prestij salamaktayd.” Bk. “The Tahirids and Persian Literature”, s. 103-106. Oryantalist literatürdeki bu farkllamann arka plannda neyin yer aldn tespit etmek bu çalmann kapsam dnda braklmtr. Yine Abbasî dönemi emîrliklerinin hilafet merkeziyle ilikileri açsndan Tahirîlerin.

(11) Vezir Tahir b. Hüseyin’in Olu Abdullah’a Nasihatleri. 69. Özellikle Mâverâünnehir’in tamamyla slâm hâkimiyetine girmesinde çok büyük katklar olan Tahirîlerin,47 hakimiyeti altndaki topraklara siyasî istikrar getirerek reayann huzurlu bir yaam sürmelerini ve ilmî faaliyetlere destek saladklar anlalmaktadr. Saffârîlerin Niâbur’u 258/872 ylnda ele geçirmeleri üzerine siyaset sahnesinden çekildikten sonra, Tahiroullar48 Horasan ve Badad’da seçkin bir sülale olarak varln sürdürmü ve sonraki dönemlerde aralarnda Ebu Muhammed Cafer b. Muhammed (v. 383/993), Ebu Saîd Abdullah b. Ahmed (v. 471/1078-79), Ebu’l-Hasen Ali b. Abdülazîz (v. 484/1091) gibi isimlerin bulunduu âlimler yetitirmitir.49 III. Mehur Mektubun Meçhul erh ve Tercümesi Tahir b. Hüseyin’in olu Abdullah’a yazd mektup, 18. Yüzylda iki Osmanl âlimi tarafndan erh ve tercüme formlarnda ulemânn ve siyasîlerin gündemine tanmtr. Mektubu müderrislik, kadlk, Anadolu ve Rumeli kazaskerlii ve son olarak eyhülislâmlk yapan Damadzâde Ahmed Efendi Arapça olarak erh etmi, dönemin fetva emîni ve Mekke-yi Mükerreme kadl görevini deruhte eden Selim Efendi ise bu erhi bir takm tasarruflarda bulunup kendi katklaryla zenginletirerek Osmanl Türkçesine tercüme etmitir. ârih Damadzâde Ebu’l-Hayr Ahmed Efendi, 1076 (1665-66) ylnda domutur. Anadolu kazaskerlerinden Mustafa Râsih Efendi’nin oludur. Babas, Osmanl eyhülislâmlarndan Minkarizâde Yahya Efendi’nin (v. 1088/1677)50 damad olduundan, Ebu’l-Hayr Ahmed Efendi, “Damadzâde” unvanyla mehur olmutur. slâm ilimlerini muhtemelen babas bata olmak üzere devrin âlimlerinden tahsil ettikten sonra muhtelif medreselerde müderrislik yapan Damadzâde, 1112/1700 ylnda Bursa kads olur. Bu ehirde alt sene görev yaptktan sonra stanbul kadlna getirilir. 1122/1710 ylnda Anadolu kazaskeri olarak tayin edilir. Dört sene sonra bu sefer Rumeli kazaskerliine getirilir ve yaklak onbe ay süreyle bu görevi yürütür.51 eyhülislâm Mirza Mustafa Efendi’nin tevikiyle yazlarak padiah III. Ahmed’e sunulan imzasz bir arzuhalin. 47 48. 49 50 51. konumlar önemli veriler sunabilir. Ancak bu hususa da bu çalma çerçevesinde sadece iaret etmekle yetinmek durumundayz. Bu yönde bir tespit için bk. Barthold, Turkestan, s. 210. Tahirîlerin Horasan ve Badat’ta görev yapan idarecilerini de gösteren soykütüü için bk. mîl Vedî‘ Ka‘dî, “Âli Tahir fi’d-devleti’l-Abbâsiyye”, Havliyyâtü Fer‘i’l-âdâbi’l-Arabiyye, (Beyrut 1989), IV, 419. Bosworth, “The Tahirids and Arabic Culture”, s. 77. Hayat için bk. lmiye Salnâmesi, Matbaa-i âmire, Dârü’l-hilâfeti’l-Aliyye 1334, s. 483. lmiye Salnâmesi, s. 513; Mehmet pirli, “Damadzâde Ahmed Efendi”, DA, (stanbul 1993), VIII, 449. pirli muhtemelen sehven Damadzâde’nin Anadolu kazaskerliinde onbe ay kaldn söylemektedir..

(12) 70. Özgür Kavak. tesiriyle görevden alnr.52 1130/1718 ylnda tekrar Rumeli kazaskerliine getirilir fakat bir sene sonra tekaüde sevk edilir. 1136/1724 ylnda üçüncü kez bu vazifeyi deruhte eder. Mamafih kaynaklar bir sene sonra tekrar azledildiini nakletmektedir.53 Uzunca bir mazuliyet dönemi geçiren Damadzâde’nin bu süre zarfnda devletin önemli merasimlerine katld, özellikle Patrona Halil syan sürecinde ilmî ve siyasî nüfuzunu arttrd anlalmaktadr.54 Nitekim Padiah I. Mahmud döneminde ran seferine kar çkan eyhülislâm Pamakçzâde Abdullah Efendi’nin azli üzerine, 27 aban 1144/24 ubat 1732 tarihinde eyhülislâmlk görevine getirilir.55 Kaynaklarda yetmiine merdiven dayad bir esnada eyhülislâm olan Damadzâde’nin ileri ya, bir takm hastalklarla boumas ve özellikle ellerinin imza atamayacak denli titremesi sebebiyle vazifesini lâykyla yapamad nakledilmektedir. Hatta fetvalarnn sonuna imza atmak yerine kendisi için yaptrlan bir mühür vastasyla onaylama iini yapmasna ferman verilmitir. Damadzâde biraz da bu sebeplerle 13 Cemâziyelevvel 1146/22 Ekim 1733 ylnda görevinden azledilir. Bir müddet Büyükdere Kefeliköy’deki yalsnda, ardndan Sütlüce’de ikamet eder ve burada 1154/1741 ylnda vefat eder.56 Olu Feyzullah Efendi (v. 1175/1761), III. Osman ve III. Mustafa dönemlerinde aralklarla toplam yirmi be ay kadar eyhülislâmlk yapmtr.57 Damadzâde’nin hayatna yer veren Osmanl kaynaklar ile çada Türkçe literatürün büyük çounluu, onun herhangi bir eserinin varlndan bahsetmemektedir. Yalnzca Mehmet pirli, stanbul eriyye Sicilleri Arivi’nde Damadzâde’nin Rumeli kazaskerlii döneminde tutulmu bir rûznâmçe bulunduunu aktarr.58 Dolaysyla bu çalmada tahkikli nerine yer verdiimiz Tahir b. Hüseyin’in oluna mektubunu Arapça olarak erh ettiine dair iki istisna dnda kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanlmamaktadr. Bu istisnalar, bn Haldun’un Mukaddime’sini Osmanl Türkçesine tercüme edenlerden eyhülislâm. 52. 53 54 55 56. 57 58. Konuyla ilgili olarak bk. Raid Mehmed Efendi, Târîh, Matbaa-i Âmire, stanbul 1282, IV, 67, 75-76; pirli, “Damadzâde”, DA, VIII, 449. lmiye Salnâmesi, s. 513; pirli, “Damadzâde”, DA, VIII, 449. pirli, “Damadzâde”, DA, VIII, 449. lmiye Salnâmesi, s. 513; pirli, “Damadzâde”, DA, VIII, 449-450. lmiye Salnâmesi, s. 513; em‘danizâde, em‘danizâde Fndkll Süleyman Efendi, Mür'i't-tevarih, (nr. M. Münir Aktepe), stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, stanbul 1976, I, 35; pirli, “Damadzâde”, DA, VIII, 449-450. Hayat için bk. lmiye Salnâmesi, s. 528. pirli, “Damadzâde”, DA, VIII, 449-450..

(13) Vezir Tahir b. Hüseyin’in Olu Abdullah’a Nasihatleri. 71. Pirizâde Mehmed Sâhib’in (v. 1162/1749) açklamalar59 ile mezkur erhi tercüme eden dönemin ulemâsndan Mehmed Selim Efendi’nin tercümesinin giriinde yer alan ifadeleridir.60 Hem Damadzâde’nin hem de Selim Efendi’nin çada olan Pirizâde’nin bu metin çerçevesinde aktard bilgiler birinci elden olmas hasebiyle son derece önemlidir. Çada aratrmaclarn bu esere dair bilgi eksikliklerinin önemli sebeplerinden birisi61 muhtemelen mezkur erhin Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki tespit edebildiimiz tek yazma nüshasnn sehven eyhülislâm Minkârizâde Yahya Efendi adna kaydedilmi olmasdr.62 Damadzâde’nin çada olan bir baka Osmanl âlimi Mehmed Selim Efendi bu erhi kendi deerlendirmeleriyle yorumlayp bir takm ilave ve çkartmalarda bulunarak Osmanl Türkçesine aktarmtr. Pirizâde’nin ve dönemin tarihçilerinden Çelebizâde smail Âsm Efendi’nin verdii bilgilere göre Selim Efendi, payitahtta aralarnda eyhülislâm Seyyid Feyzullah Efendi’nin mektûbçuluu, Hâkâniyye-i Vefâ müderrislii, Mûsla-i Sahn müderrislii, âm pâyesiyle birlikte Üsküdar kadl, Sarây- Hümâyûn hocal, fetvâ eminlii ve Galata kadlnn da yer ald muhtelif vazifelerde bulunduktan sonra63 Nevehirli Damad brahim Paa’nn delaletiyle padiah III. Ahmed tarafndan 1138/1726 ylnda Mekke-yi Mükerreme pâyesiyle taltif edilmi, bir müddet burada görev yaptktan sonra ayn yln son günlerinde (Austos 1726) yetmili yalarnda vefat etmitir.64 Devrin dirayetli âlimlerinden olduu anlalan Selim Efendi, Pirîzâde’nin tavsifine göre “‘allâme-i bî-müdânî ve s nî-i bedî‘-i Hemedânî bir fâzl- ‘adîmü’n-naz r idi ki 59. 60. 61. 62 63. 64. Bk. Abdurrahman bn Haldun, Mukaddime, Osmanl Tercümesi, (haz. Y. Yldrm, S. Erdem, H. Özkan, M. C. Kaya), Klasik, stanbul 2008, II, 191-192. (Mütercim izâh). Terceme-i Mektûb- Tâhir b. Hüseyin ila Veledihi Abdullah, stanbul Nadir Eserler Kütüphanesi, TY 1701, vr. 1b-2a; [Terceme-i] erh-i Mektûb- Vezîr Tâhir b. Hüseyin, Ankara Milli Kütüphane, no: 06 Mil Yz A, 1565/1, vr. 1b-2a; Tâhir b. Hüseyin’in Oluna Nasihatnâmesinin erhinin Tercemesi, Süleymaniye Kütüphanesi, Esad Efendi, no: 2807, vr. 1b-2a. Gerek bu çalma çerçevesinde kullandmz makale, ansiklopedi maddesi ve kitaplarda, gerekse çalmaya dahil etmemi olmakla birlikte inceleme ans bulduumuz Türkçe, Arapça, Farsça ve ngilizce metinlerde mektubun Osmanl dönemindeki serencâmna dair hiçbir kayda rastlanmamtr. Bizim göremediimiz kaynaklarda bir iaret bulunmas her zaman imkân dâhilinde olmakla birlikte, bu çalma vesilesiyle Osmanl siyaset düüncesi literatüründe eksik bilinen çok sayda husus bulunduuna bir kere daha dikkat çekmek yerinde olacaktr. Süleymaniye Kütüphanesi, Reîsü’l-küttâb Mustafa Efendi, no: 1208. Çelebizâde smail Âsm Efendi, Târîh-i Çelebizâde Efendi, I-VI, Matbaa-i Âmire, stanbul 1282, VI, 399-400. Selim Efendi, Sacidî Ali Efendi’nin 1135/1723 ylnda vefat etmesi üzerine fetvâ eminliine tayin edilmitir. Târîh-i Çelebizâde Efendi’de bu hususla ilgili u ibare kaytldr: “(...) ‘ilm ü ‘amelde a‘lem ve fez il ü kemâlât müsellem-i ‘ lem olup âm pâyesiyle Galata k d s olan Mehmed Selîm Efendi takdîm ve ber-fehvâ-y nnellâhe ye’mürüküm en tüeddû’l-emânâti ilâ ehlihâ [Allah emânetleri ehline vermenizi emreder, Nisâ, 4/58] hidmet-i celîle-i emânet-i fetvâ ehline teslîm olundu”, bk. a.g.e., VI, 19. Çelebizâde, Târîh-i Çelebizâde Efendi, VI, 399. Pirizâde, Selim Efendi’nin vefat tarihini “bin yüz otuz dokuz senesi hlâlinde” eklinde kaydetmektedir, bk. bn Haldun, Mukaddime, Osmanl Tercümesi, II, 192. (Mütercim izâh)..

(14) 72. Özgür Kavak. fünûn- ‘akliyye vü nakliyyede hâiz-i rütbe-i riyâset olup” Afgan âlimlerinin Osmanl ulemâsna gönderdii bir takm sorular vukûfiyetle cevaplam ve dönemin âlimlerinin takdirini kazanmtr.65 Târîh-i Çelebizâde Efendi’de Selim Efendi’nin ilmî seviyesi u ekilde tavsîf edilmektedir: Hakk ki, sahrâ-y ‘ulûm- ‘akliyyede cevelân- kemmiyyet-i hayâli bî-enbâz ve peydâ-y fünûn- ‘Arabiyye vü nakliyyede cilve-i eb-dîz-i yerâ‘a-i bâhirü’lberâ‘as pâ-nihâde-i mertebe-i i‘câz- nezâhet-i lisân ve ‘azûbet-i takrîr ü beyânda nazri nâ-dîde ve ol kadar riyâset-i fazlet ile zâtnda olan tevâzu‘ vü meskenetin bir yerde ictimâ‘ nâ-inîde çâh- devât enhâr- ma‘rif-i gûnâgûnun menba‘ ve devha-i zât- pesendîde-sfât efnân- ‘ulûm ü fünûnun mecma‘ vâhiden ba‘de vâhidin zuhûr eden efrâd- ‘ulemâdan bir vücûd- mükerrem ve “fevtü’l-‘lim mevtü’l-‘lem [âlimin ölümü âlemin ölümüdür]” mefhûmuna mâ-sadak olanlardan idii müsellem idi. Elsine-i selâsede manzûm ü mensûr âsâr- kalemi mânendi mesel-i sâir ve üstâd- mû-ikâf- hâmesinin evrâk- perîân müsveddâtdan tebyîze himmet eyledii Köprülüzâde Abdullah Paa’nn kasdesine olan erh ve nüsha-i câmi‘a ve mecmû‘a-i nâfi‘a-i zarâirdir.66. Nitekim Pirizâde biraz da ilmî seviyesinin yükseklii sebebiyle Mukaddime tercümesinde Tahir b. Hüseyin’in mektubunun olduu ksm dorudan Arapçadan tercüme etmek yerine sitayile bahsettii Selim Efendi tercümesini67 ayniyle eserine almay yelemitir.68 Hem erhin, hem de tercümenin Osmanl ilim muhitinin bu formdaki eserleriyle ortak olan baz özellikleri bulunmaktadr. Sözgelimi Damadzâde Ebu’l-Hayr Ahmed, erhine Tahir b. Hüseyin’in oluna yazd mektubun ehemmiyetini vurgulayan cümleleri havi bir giri yazm ve eserini dönemin sadrazamna ithaf 65. 66 67. 68. Konuyla ilgili Târîh-i Çelebizâde Efendi’de u ifadeler kaytldr: “Galata kaz sndan ma‘zûl Fetvâ Emîni Mehmed Selîm Efendi, ‘ulûm- ‘akliyye vü nakliyyede yegâne ve mahzen-i esrâr, sînesi nevâdir-i cevâhir-i ‘ulûm ile memlû bir kitâbh ne olup, ancak hzkü’l-meri mahsûbün min rzkhi fehvâs üzre câh- s rîsi mukaddemâ hem-pâlar olan emsâlinden dûn ve sitâre-i ikbâlinin ekseri evk tda seyri vârûn olmakla, Sadr- ahâlî-perver-i pesendîde-h y Hazretleri tarîknda ikrâmna bahâne-cûy iken ‘ulemâ-i ‘Af niyye tarafndan gelen mektûbun cevâbnd[a] nak- harîr-i tahrîr eyledii mektûb- bedî‘u’t-tarh- Harîrî-üslûbun metânet-i mebnâ ve fes hat-i ‘ibâret ü let fet ma‘nâsna ricâl-i tarîkn kibâr u s r tahsîn ve yâfte-i kârgâh- hayâli olan nesîc-i nevpeydânn pûd ü târ fes hat-i hüssânî ve belâat-i sübhânîden perdâhte idiine bi’l-cümle nisâr- cevâhir âferîn itmeleriyle (...)”, bk. a.g.e., VI, 357. Çelebizâde, Târîh-i Çelebizâde Efendi, VI, 400-401. Pirizâde’nin tercümeye ilikin ifadeleri öyledir: “Bu abd-i fakîr ve mütercim-i Sâhibü’t-taksîr bu nüsha-i nefîse ve terceme-i bedî‘ann ihrâz- eref-i mütâla‘asyla karîrü’l-ayn oldukda, hatt u hâl-i cemâl-i dilârâsna meftûn olup âyîne-i zamîre bu sâniha-i gaybiyye lâyiha oldu ki bu cevher-i semîn, pîrâye-i veâhu’s-sadr- fasl- hitâb ve unvân- gurre-i kitâb klnp tiksâr- sutûr bu akd-i mufassal ile tezyîn ü tevîh ve nüsha-i fakîre bi-aynihî derc ü tastîr olunmakla terceme-i kâsramzn sayrafiyân- bâzâr- kemâl katnda izzet ü revâcna vesîle ola.” bn Haldun, Mukaddime, Osmanl Tercümesi, II, 192. (Mütercim izâh). Pirizâdenin konuyla ilgili deerlendirmeleri için bk. bn Haldun, Mukaddime, Osmanl Tercümesi, II, 192-193. (Mütercim izâh)..

(15) Vezir Tahir b. Hüseyin’in Olu Abdullah’a Nasihatleri. 73. etmitir. erhi kaleme almasna gerekçe olarak “metni anlalr klmay” gösteren ârihin bu eserinin temel ilevinin kavramsal izahatlara girip, konuyu derinlemesine ele almak yerine, daha ziyade “kelime açklamalar ve gramer özelliklerini ortaya koymak” olduunu söylemek mümkündür.69 “Metin içerisinde anlam kapal olan tabirleri açklamak ve cümlelerin muhtemel anlamlarn belirlemek” eklinde özetleyebileceimiz bu husus dnda, erhin u üç özelliine iaret edilebilir: a) Metnin dilini Tahir sonras gelien literatürü de dikkate alarak bir üst seviyeye aktarmak (iktisad kelimesinin i‘tidâl kavramyla karlanmas gibi). b) Metnin kaynaklarn belirlemek (metin içindeki telmihlerden hareketle dorudan belirtilmeyen bir takm ayet ve hadislere iaret edilmesi gibi). c) Metne yazlan takdim ve yaplan dier baz açklamalarla (mesela hazinenin sarf yerlerine dair deerlendirmeleriyle) metni, erhin yapld dönemde anlaml bir çerçeveye oturtmak.70 Tüm bu teebbüsleri “klasik bir metnin Osmanl siyaset düüncesine eklemlenmesi” olarak nitelemek mümkündür. Selim Efendi de tpk Damadzâde gibi tercüme metin için bir mukaddime kaleme alm, burada eseri Rumeli kazaskeri olan Damadzâde’nin “iareti” ile “tercüme ve tefsir” ettiini söyleyerek, ksmen abartl bir üslupla erhin övgüsünü yapmaktadr.71 Tercümenin gerekçesi belirtilirken klasik eserlerin çevirisini yapan Osmanl ulemâsnn aina olduumuz ifadelerine bavurulmakta, “Arapça olan metnin faydasnn yalnzca belli bir kesimle snrl kalmas, halbuki metnin önemi dolaysyla tüm insanlar tarafndan bilinmesinin gerekmesi ve tercüme edilmesinin metnin faydasn daha kapsaml hale getirecek olmasna” vurgu yaplmaktadr: (…) lâkin [bu erh] lüat-i ‘Arabiyye ile mesbûk ve sanâyi‘-i edebiyye ile melbûk olup ‘avâid-i fevâidi havâssa maksr ve ârâyis-i maksd ‘avâmdan mahcûb u mestûr olmakla iâ‘a-i menâfi‘ ve izâ‘a-i bedâyi‘i mülâhazasyla lüat-i Türkiyye ile terceme vü tefsîr ve ‘ibâret-i me’lûfe ile ta‘bîr ü takrîr olunmak üzere [Damadzâde Ahmed Efendi’nin] bu bende-i kalîlü’l-bid‘a ve kelîlü’l-berâ‘aya iâret. 69 70. 71. Müellifin konuyla ilgili ifadesi için bk. erhü Vasyyeti Tahir, vr. 3b. Bu hususlar slâm medeniyetinin erh geleneindeki temel özelliklerle örtümektedir. Konuyla ilgili dikkate deer bir inceleme için bk. smail Kara, “Unuttuklarn Hatrla!” erh ve Haiye Meselesine Dair Birkaç Not”, Dîvân: Disiplinleraras Çalmalar Dergisi, c. XV, sy. 28 (2010/1), s. 1-67. “(…) Bir erh-i muhtasar ta‘lîk ve kef-i mu‘dlâtnda me‘a îcâzihi bezl-i tahk k buyurmular, ne erh belki ‘ilm-i trâz- asl ve hulâsa-i meâr- nahil {,- } ve sülâfe-i simâr-i nahl {,. }, ifâde-i re yib-i ma‘nâda metin ile tev’em ve icâde-i arâyib-i fehvâda asl ile hem-dem ve hemkadem, ‘uzûbetde Fürât ile mübârî, selâsetde seyl-i felât ile mücârî, lâkin lüat-i ‘Arabiyye ile mesbûk {/0}, ve sanâyi‘-i edebiyye ile melbûk olup (…).”Terceme-i Mektûb- Tâhir b. Hüseyin ila Veledihi Abdullah, vr. 2a; [Terceme-i] erh-i Mektûb, vr. 2a; Tâhir b. Hüseyin’in Oluna Nasihatnâmesi, vr. 2a..

(16) 74. Özgür Kavak buyurmalaryla imtisâlen li-emrihi’l-‘lî mütevekkilen ‘ala’llâhi’l-müte‘lî bu emr-i âyikân ü âlâniâna âz olundu.72. Bu ifadelerden de anlalaca üzere Selim Efendi’nin bu çalmas “birebir çeviri” mesabesinde deildir. Zira o, Damadzâde’ninkisine benzer bir yaklam benimseyerek metnin Türkçeye aktarm esnasnda bir takm tasarruflarda bulunmaktadr. Sözgelimi Damadzâde’nin kapal brakt baz hususlarda açklamalarda bulunarak metni daha anlalr klmaya çalmakta (mesela takvâ kavramyla ilgili tanmlamas böyledir), ârihin gramer ve kelime açklamalarn ise çevirmeden brakmaktadr. Metnin dilini Tahir sonras gelien literatüre tama hususunda da Damadzâde gibi davranan Selim Efendi,73 ayrca ârihin iaret etmedii, ancak konuyla ilgili olduu anlalan baz ayet ve hadislere74 yer vermek suretiyle, metnin kaynak tespitine de katkda bulunmaktadr. Metni oldukça akc bir hale getirmeyi de baaran mütercim, yapt çalmay bu tasarruflar gözönüne alarak “tercüme ve tefsîr” olarak nitelemektedir. Mevcut yazma nüshalardan birinde tercümenin biti tarihi 11 Cemâziyelevvel 1130 [1 Nisan 1718] öle ezan vakti olarak belirtilmektedir.75 IV. Mektubun Nerine Dair Notlar Tahir’in olu Abdullah’a gönderdii mektup, bn Tayfur, Taberî, bn Esîr ve bn Haldun gibi müellifler tarafndan eserlerinde nakledilmektedir. Çada baz aratrmaclarn da dikkatini çeken mektup, Almanca, Rusça ve ngilizceye tercüme edilmi,76 Arapça’da da bir dizi inceleme ve deerlendirmeye konu olmutur.77 Türkçeye de müstakil olarak ilk kez yukarda ifade edildii üzere Mehmed Selim Efendi tarafndan tercüme edilmi ve bu tercüme Pirizâde Meh-. 72. 73. 74. 75 76. 77. Terceme-i Mektûb- Tâhir b. Hüseyin ila Veledihi Abdullah, vr. 2a; [Terceme-i] erh-i Mektûb, vr. 2a-2b; Tâhir b. Hüseyin’in Oluna Nasihatnâmesi, vr. 2a. Mesela idarecinin cezaî uygulamalarna atfta bulunulurken Tahir sonras gelien fkhî kavramlara yer verilmektedir: “Ve ‘uk bât u hudûdu ik metde bid‘atden mücânebet ve sünen-i ma‘rûfeye mut bakat lâzmdr ki…” Mesela “lâ taknet min rahmetillâh [Allah’n rahmetinden ümit kesmeyin!]” [Zümer, 39/53] ile “ve’bte ileyhi’l-vesîle [O’na vesile arayn]” [Mâide, 5/35] ayetlerine iaret edilmesi böyledir. [Terceme-i] erh-i Mektûb, vr. 19b. Mektubun Bat dillerindeki tercümeleriyle ilgili olarak bk. Bosworth, “An Early Arabic Mirror for Princes”, s. 30. Çada baz Arapça çalmalar mektubun özellikle bn Tayfûr’un naklettii haline eserlerinde yer vermektedirler. Mesela bk. Safvet, Cemheretü resâili’l-Arab, III, 406-416; Ahmed Ferid Rufâî, Asru Me’mûn, Matbaatü Dâri’l-kütübi’l-ilmiyye, Kahire 1346/1928, III, 17-25. Mektuba dair müstakil bir inceleme için bk. Muhammed Halefullah Ahmed, “Vazîfetü’r-râ‘î ve mesûliyyâtühü: Vesîkatân mine’l-edebi’l-slâmi es-sîyâsî”, Mecelletü’l-Ezher, c. XXXVIII/7 (Kahire 1966), s. 651-656..

(17) Vezir Tahir b. Hüseyin’in Olu Abdullah’a Nasihatleri. 75. med Sâhib tarafndan yaplan Mukaddime çevirisine aynyla alnmtr.78 Tahir b. Hüseyin’in mektubunu nakleden en eski kaynak Ebü’l-Fazl bn Tayfûr’un (v. 280/893) Târîhü Badâd adl eseridir. Yukarda da deinildii üzere Taberî (v. 310/923), bnü’l-Esîr (v. 630/1233) ve bn Haldun (v. 808/1406) gibi müellifler eserlerinde bu mektuba ksmî baz farkllklarla yer vermektedirler. Mektup, Badadl smail Paa tarafndan el-Vasyye fi’l-âdâbi’d-dîniyye ve’s-siyâseti’-er‘yye ismiyle müstakil bir eser olarak kaydedilmitir.79 Bu çalmada Damadzâde Ebu’l-Hayr Ahmed Efendi’nin Süleymaniye Kütüphanesi, Reîsü’l-küttâb Mustafa Efendi ksm 1208 demirba numarada kaytl olan erhi, yukarda anlan kitaplardaki metinlerle karlatrlarak neredilmitir. Metin tahkik edilirken “fe” ve “ve” harflerinde olduu gibi anlama esasl bir tesiri olmayan deiiklikler dndaki nüshalar arasndaki tüm farkllklar dipnot bilgisi olarak verilmitir. Metinlerde eksik olan ksmlara da ayrca iaret edilmitir. Ana metindeki hatal yazmlar düzeltilmi, özellikle baz kelimelerin yazmnda Arapçaya uygunluk esas kabul edilmitir: (2+3%) yerine (253%); (!+3 ) yerine (!53 ); (6+

(18) ) yerine (65

(19) ) gibi. Ana metinde olmad halde gerek Arapça açsndan, gerekse anlam bakmndan ilave edilmesi uygun olan harf ve kelimeler ise < > iareti içerisinde gösterilmitir. Damadzâde’nin mektubun hangi nüshasn erhine kaynak ald mevzusu belirgin deildir. Mektubu nakleden kitaplar arasndaki karlatrmadan hareketle de kesin bir sonuca ulamak mümkün olmamaktadr; zira kimi yerlerde hiçbir nüshada bulunmayan ibarelere rastlanmaktadr. Yine, dört nüshada ayn ekilde yazlan baz ibareler, Damadzâde’nin metininde farkl olabilmektedir. Onun ayr ayr her bir müellifle ortak olduu noktalar da bulunmaktadr. Bununla birlikte erh metninin daha çok hangi nüshalarla örtütüünün dikkatli bir ekilde incelenmesi durumunda, Damadzâde’nin büyük ihtimalle bn Haldun’un Mukaddime’sinin tam olarak belirleyemediimiz bir yazma nüshasndan hareketle erhini oluturduu söylenebilir. Zira aadaki tahkikli metinden de takip edilebilecei üzere, çok kritik noktalardaki kelime farkllklarnda ve kelime eklemelerinde, büyük oranda Mukaddime’de yer alan kelimeler erh metninde kendisini göstermektedir. Aslnda bn Haldun, bu mektubu Taberî’den naklettiini söylemektedir. Ancak Taberî’nin mevcut matbu nüshasyla Mukaddime nüshas 78. 79. Bu tercüme üç farkl yazma nüsha ve Mukaddime’deki metinle mukayase edilerek tarafmzdan ayrca neredilecektir. Mektup Türkçedeki muhtelif Mukaddime tercümeleri içerisinde çevrilmitir. Yine Tahiroullarn konu edinen çalmasnda Hasan Kurt tarafndan da muhtemelen Taberî nüshas esas alnarak tercüme edilmitir, bk. Tahiroullar, s. 192-200. smail Paa, Hediyyetü’l-ârifîn, I, 429; a.mlf., zâhü'l-meknûn fi'z-zeyli ala Kefi'z-zünûn an esâmi'lkütüb, (nr. M. erefettin Yaltkaya, Kilisli Rifat Bilge), Milli Eitim Bakanl, Ankara 1947, II, 711..

(20) 76. Özgür Kavak. arasnda muhtemelen kullanlan yazma nüshalardan kaynaklanan farkllklar bulunmaktadr. u halde Damadzâde’nin dorudan kayna bn Haldun’un Mukaddime’sinin mevcut matbu nüshasna kaynaklk eden yazmalarndan birisinin olduu, dolayl kaynann ise Taberî’nin Târîh’i olduu söylenebilir. bnü’lEsîr ve özellikle bn Tayfur’un metnini görüp görmediini tespit etmek ise son derece zordur. Bu dönemde Osmanl ilmiyesi arasnda bn Haldun’un Mukaddime’sine hususî bir ilginin olduu ve kitabn Pirizâde tarafndan 1138/1725 ylnda tercüme edilmeye balad da göz önüne alnrsa,80 ana kaynan bn Haldun olmas ihtimali daha fazla güçlenmektedir. Arapça yazma nüshadan hareketle erhin ne zaman kaleme alndn tam olarak belirlemek mümkün deildir. Zira yazma nüshada herhangi bir tarih kayd bulunmamaktadr. Ancak mütercim Selim Efendi’nin baz açklamalarndan hareketle bu konuda vuzuha kavumak imkân dâhilinde gözükmektedir. Onun beyanna göre, Damadzâde, Rumeli kazaskeri olduu esnada 1130 yl Rebiülevvel aynn ilk günlerinde [ubat 1718] erhini bitirmitir.81 Gerçekten de Damadzâde yukarda da belirtildii üzere bu tarihte ikinci kez Rumeli kazaskerliine atanmtr. u halde o, muhtemelen bu vazifeye tayin edilmesinden hemen sonra kaleme ald erhini devrin sadrazam Nianc Mehmed Paa’ya sunmutur. Selim Efendi’nin tercümeyi, erhin ortaya çkndan hemen sonra bizzat ârihin istei dorultusunda tercüme ettiini aktarmas ve tercümenin bitim tarihi olarak 11 Cemaziyelevvel 1130 [1 Nisan 1718]’i söylemesi bu hususu desteklemektedir.82. 80. 81. 82. Yavuz Yldrm, “Mukaddime’nin Osmanl Tercümesi”, (bn Haldun, Mukaddime, Osmanl Tercümesi, I-III, haz. Y. Yldrm vd., Klasik, stanbul 2008 içinde), s. XXII. Terceme-i Mektûb- Tâhir b. Hüseyin ila Veledihi Abdullah, vr. 1b-2a; [Terceme-i] erh-i Mektûb, vr. 1b-2a; 2a; Tâhir b. Hüseyin’in Oluna Nasihatnâmesi, vr. 1b-2a. [Terceme-i] erh-i Mektûb, vr. 19b. Tercümenin bittii bu tarihte Nianc Mehmed Paa sadrazamdr. Ondan sonraki sadrazam Nevehirli Damad brahim Paa’nn sadarete geli tarihi 8 Cemâziyelâhir 1130/9 Mays 1718’dir. Mektubun muhtevasna dair müstakil bir inceleme ile Osmanl Türkçesine yaplan tercümesinin tahkikli nerine bir baka çalmada yer verilecektir..

(21) Vezir Tahir b. Hüseyin’in Olu Abdullah’a Nasihatleri. 77.   

(22)      '( )#*% . :+ ,

(23)  & !  "  # $%- : . 7$8$   0

(24) 9:8  ;<.8  = >  !3  ?@A 6$B-C

(25) 8> D 6$B-C

(26)  8! .LMNO )DG H-C 7

(27)  =I<J   K$5G )D E8F ?@A &C & Q: .?3R' S<+ D  = >  T U3  V  !3  ?@A : CWR. A 738  Q5

(28)  X3% Y $>3 A3$Z E ,D U3 . [3$ 7$8   ^  G 7( > ]-  8- J> :6$B-C) 7GI$; E ,\I   7 #+GC :[ .LNc-_a :-I` 7MNN_ ,\I   8- :6$B-C) 730<  3+3: E 8- 3I:  7/ 8  ) #+GC 730<  #+GC :X .g_L-gOM :-I` 7Ee   f8  7L_cd [3$ 7&+! G 7()$A3( 7[3$ G 73$i E )+3  0> 8- E > E+ h> E-   7#+G 

Referanslar

Benzer Belgeler

İslam dünyasında başlayan bu tercüme faaliyeti yalnızca Yunan-Helenistik, İran ve Hind düşüncelerine ait olan eserlerin Arapçaya tercüme edilmesinden ibaret değildir..

Bununla beraber eski nizamnamelerin pencere sat- hı döşeme sathının 1/10 na ve hattâ daha aşağısına da müsamaha ettikleri halde, bugün 1/6 hattâ 1/5 olarak takdir

Eskicizade’nin tercümesini yapmış olduğu ed-Dürr-i Yetim isimli eser bugün birçok modern tecvid kitabında, Kur’an okuma ile ilgili esasların anlatıldığı

“Hâtıbu leyl” ifadesi, hadis ıstılahı olarak rivâyet asrı olan hicrî ikinci asrın başından itibaren râvi hakkında kullanılan bir tenkit terimidir. Aşağıda bu

/ Paran varsa eğer / bana fanila bir don al, / tuttu bacağımın siyatik ağrısı, / Ve unutma ki / daima iyi şeyler düşünmeli / bir mahpusun karısı.. Bir tahta

Saltan T Murad'm kt:t Fehime Sultan. c.vv/©l SÎ2.1Y ÎQîr). Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha

In the group that received a single dose of mebendazole (4dpi) in combination with IL-12 injections (4-13dpi), mild meningitis was observed, and most of the infiltrated

Moda burnunun sakin bir köşesindeki köş­ künde hayata gözlerini yuman Ahmed Ferid Tek’in tek çocuğu Emel Esin, sözleri sık sık hıçkırıklarla