• Sonuç bulunamadı

Meddah Süruri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Meddah Süruri"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Meddah

Süruri

BİYOGRAFİSİ;

Doğ: 1*70- 1934

Basarjlı Medahlarm sonuncusudur. Birçok taklitli hikâyeler yaratmıştır. Ra­ mazanlarda İstanbul. İzmir, Bursada halka hikâyeler anlatırdı. Bursada kalp sektesinden öldü.

H

A E İK U L A D E güzel tak­ litli m onologlarile bir dev­ ri kahkahalara doğan Su- ruri E fendi; aym zam an­ da, oldukça düzgün ifadesi olan, bir mizah yazarıydı.

öm rünün son yıllarında, es­ ki sahne hayatında söylediği m onologları, eğlenceli skeçler halinde, halk önönde, meselâ bir kahve, yahut gezici tiyatro

sahnesinde tekrarlayarak a’kış toplar, verilen cüz’î paralarla m ütevazi ömrünü yaşardı.

Onu m ütareke yıllarında Sirkecide Osm aniye Oteli altında­ ki kahvehanede tu haf hikâyeler anlatıp taklitler yaparken dinlemiştim. Diyebilirim ki merhum aktör Hazım ve N aşit’ten usta bir san’atçıydı.

Uzunca boylu, gayet şişm an, başı — traş edilmiş hissini verecek kadar — saçsızdı. O devirde bıyıklarını ilk defa traş edenler arasında o da vardı.

Şişm anlık dolayısiyle çok terlediğinden skeçlerine başla­ madan önce, büyük mendilini çıkarıp -şöyle omuzuna atar, za­ man zaman alıp alnım silerek başlardı sö ze ... A rtık güler, kah­ kahadan katılırdınız.

O ; tiyatrosu, m ahalle kahvesi; sahnesi sandalye ve biricik aktörü de kendisi olan tek kişilik bir tiyatro kumpanyasıydı. Hikâyelerini, monologlarını dinîiyenler onun ne değerli san’atçı olduğunu bilirler.

A rab, Acem , Yahudi, Erm eni, Rum, Çingene ve sonra bir 169

(2)

160 TÜBK NÜKTECJUEBt

çok vilâyetler halkının dil taklitlerini yapardı. H ele Karam anlı, Kayserili taklidi onun ağzında kemalini bulmuştu. Sururi E fen­ diye bazıları «Meddah Sururuderse de, bu meddah kelimesi onu aşağılık bir şaklaban gibi gösterdiğinden, efendi sözünü ken­ disine daha lâyık bulurum. Çünkü cidden terbiyeli bir İstanbul Efendisiydi ve aynı zamanda bir mizah yazarıydı o...

Bursa’da 76 yaşında kalb sektesinden v efa t eden Sururi Efendinin bir çok mizah dergilerinde çıkm ış eserlerinden, aşağı­ da seçtiğim iz parça en güzellerinden biridir. Vaktüe, Istnabul Valisi H aydar B ey tarafından, şimdi H ürryet M eydanı adını alan eski Beyazıt M eydanında büyük, yuvarlak bir havuz yap­ tırılm ıştı.

. A vrupa’da, bilhassa R om a'da sık sık rastlanan havuzlar ka­ dar büyük olan bu güzel eserin şimdi yerinde yeller esmekte, fakat Sururi’nin su yazısı bize daima onu hatırlatm aktadır:

BEYAZIT HAVUZU

IJYIP değil ya. nasılsa şimdiye kadar bir yolum düşül) de Beyazıt havuzu,.- görememiştim. Geçen akşam bilhassa bunun için gittim ve çok şükür dünya gözüyle, dillere destan olan, bu meşhur havuzu görmek bana da nasip oldu.

Tarafsız soyliyebiUrim ki. cidden güzel... Hele o fıskiyeden fışkıran sular akşam üstü pek lâtif manzara teşkil ediyor.

Etrafta epiyce de kalabalık vardı. Aralarına sokularak kulak misafiri ol­ dum. Bir taraftan akşam serinliğinde havuzun giizei manzarası, diğer taraftan işittiğim tuhaf sözler beni epeyce eğlendirdi. Şöyle konuşuyorlardı:

Bir yaşlı adam:

— Güzel oldu; güzel oldu, ama, bir kusuru varı Bu havuza göre balık İster. Meselâ hiç olmazsa torik büyüklüğünde balık koymalı kİ, zevki çıksın; öyle de­ ğil mi?

Rumelili olduğu kıyafetinden ve dilinden anlaşüan biri:

— Ne yanda o Fillübe (Filibe) deki avuz (havuz)?,. Büle avuz mu olur, ba?.. İçinde kurbacık bilem yok... Fülübede sabahtan kalktın mı, beş yüzü birden da­ nalar gibi bârir de (bağırır da) adamın keyfi galir, ba canım!..

— Ne bahıpsm buna?.. Bizim Tahranda bilesi havuzlar vardı, onların ya­ nında bu havuz bir damla su kimindi!.. Tahrandaki havuzda on yeddi ada, elli seççiz vilâyet, yetmiş milyen köy vardı!.. Derununda (içinde) direknotla (drit- notla) dolaşırdı ağa!..

Bir Arnavut:

— Nasm olur bre kardaş?.. Bu kadar Üıüyük havuz olur mu, bre?.. Demeççı efenzim balıklar dk ho kadar büyük, öyle mi?..

— Ne diyersen, burada tuttuhlan balıklar Tahranın hamsi balıklarıydı! Bu konuşmayı dinliyen bir Yahudi:

— Aşkolsun be... Bu hamsileri tuzlamak için Ayasofya Camisi kadar fuçi lâzım!..

İki külhanbeyi:

— Ulan Recep be... Bu ölüsü tenekeli tramvay yolunu bu havuzun etrafın­ dan hâlâ kaldırmadılar. Bir biçimsiz oluyor ki ..

(3)

M EDDAH 8D B U R Í 161

— Ulan hımbıl, o yolu buraya bosuna koymadılar. Bu tramvay kumpan­ yası çok kıyak şey... Meğerliyim bu yol havuzu tutuyormuş. Yol olmasa havuz dağılırmış!.,

— Neden dağıiıyormuş, hırpo

— Neden mİ?.. Düşün be, çembersiz fıçı olur mu?.. Bu tramvay yolu da havuzun çemberi işte!..

Sırtında kavun küfesi duran bir Arapklrli:

— Ule, şu havuz ahan burada eyle güzel oldu ki, heç ¡nenemi! yoh... Bu havuzu alsam da Arapkirln îslrlk ovasına, çamlarm dibine goyasım geldi!..

İki şık bey :

— Monşer; belediye düşünemedi; burasını banyo yeri yapmalıydı. Florya'­ ya kadar gitmlye hacet kalmazdı!..

- Bir ihtiyar adauı.

— Bu havuz râna oldu doğrusu.. Lâkin bir noktada nasılsa gaflet ettiler; Madem ki bu su içmıye salihtir, kırk elli kadar maşrapa koysalard* da, gelen giden içseydil.

Bir Yahudi;

— Bu suyu şişe şişe doldurup satsak alan olur mi?..

— Bilmem ki... Terkos suyu olduğu için, içilebilir. Elbet alan da olur!.. — Maşallah, maşallah.. Bedava doldur dolur sat... Mademki para almı­ yorlar İçeyim sundan, niye şişe suyu alıp on kuruş vereyim!..

Yahudi, bedava bulduğu suyu eğilip kana kana içti. Bu sırada bir külhan­ beyi Yahudiye seslendi:

— Afiyet olsun, bezirgân... Ama bak. İçtiğin suya na yaptı şu çocuk!.. Bedavacı Yahudi başını döndürünce, ne görsün: Kendisi su içerken, küçük bir çocuk havuza yaklaşmış çiş etmiyor mu!..

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ülke­ mizde sonra yüksek mühendis Kemal Olcay ile evlenerek Türk vatandaşı olan Olga Nuray Ol­ cay 26 yıl önce İstanbul Bele­ diye Konservatuvarı’nda

üzere alanın büyüklüğü ve özelliğine göre Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ilgili kuruluşlar tarafından, üniversitelerin konuyla ilgili öğretim üyelerinin

Nazım: “Bir Değişim Siyaseti Olarak Türkiye’de Cumhuriyetçi Muhafazakârlık”, Modern Türkiye’de Siyasî Düşünce -Muhafazakârlık-, ed.Murat Gültekingil;

Genel olarak, simektit, illit, kaolen, klorit, halloysit, dikit kil tiplerini içeren topraklarda yükseklik ve organik madde- kil miktarı (%) içeriğinde önemli bir ilişki

Yılmaz Okumuş tarafından yazılan, Haldun Açıksözlü tarafından tiyatroya uyarlanan Laz Marks oyunu AKPli Beyoğlu Belediyesi’nin, Muammer Karaca Tiyatrosunu oyuna kapatması

Elli yıl gibi bir süreç içinde spor nitelik de­ ğiştirip parayla bütünleşirken, daha kapsam­ lı bir alan olan politikada neler oluyordu.. Politikaya atılanlar,

Bugün türkleri İslam ailei ictimaiyesi arasında yüksek bir hazzı vicdan ve samîmi bir hissi itminan ile alnı açık yürüyebilmeğe saik olan sebeblerden biri

Gene önceki resimlerin­ deki tok ve olgun birkaç renk ve leke dengesi, uyumu, doku­ su içinde, özenli, naif ve primitif bir yalınlıkla, yer yer çocuk