• Sonuç bulunamadı

İstanbul ili Üsküdar ilçesi Çinili Camii çinileri üzerine bir araştırma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İstanbul ili Üsküdar ilçesi Çinili Camii çinileri üzerine bir araştırma"

Copied!
144
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

EL SANATLARI EĞİTİMİ BÖLÜMÜ

GELENEKSEL TÜRK EL SANATLARI ANA BİLİM DALI

MASTER PROGRAMI

İSTANBUL

ÜSKÜDAR ÇİNİLİ CAMİİ ÇİNİLERİ

ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

Ayla YILMAZ

Yrd. Doç. Yılmaz ÖZCAN

Ankara

Şubat, 2011

(2)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

EL SANATLARI EĞİTİMİ BÖLÜMÜ

GELENEKSEL TÜRK EL SANATLARI ANA BİLİM DALI

MASTER PROGRAMI

İSTANBUL

ÜSKÜDAR ÇİNİLİ CAMİİ ÇİNİLERİ

ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

Ayla YILMAZ

Yrd. Doç. Yılmaz ÖZCAN

Ankara

Şubat, 2011

(3)

Ayla YILMAZ’ın İstanbul Üsküdar Çinili Camii Çinileri başlıklı tez önerisi 13/07/2009 tarihinde, jürimiz tarafından ………. El Sanatları Eğitimi Anabilim Geleneksel Türk El Sanatları Eğitimi Bilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

Adı Soyadı İmza

Başkan:……… ……….. Üye (Tez Danışmanı):………. ……….. Üye:………. ……….. Üye:………. ……….. Üye:………. ………..

(4)

İnsanın var olmasıyla beraber ortaya çıkan ihtiyaçlarını, insanoğlunun doğasında bulunan göze hoş görünme duygusu ile birleştirmesiyle ‘sanat’ ortaya çıkmıştır.

Kültür ve sanat bir ulusun uygarlık kimliğidir. Bir toplumun uygarlığı onun sanat eserleri ve kültür varlıkları ile simgelenir. El sanatları, toplumun geçmişteki yaşayış biçimlerini, duygu ve düşüncelerini bize aktaran önemli unsurlardan birisidir.

Geleneksel Türk el sanatlarımız içerisinde yer alan çinicilik özellikle XIII. ve XIX. yüzyıllar arasında büyük gelişmeler göstermiş, çeşitli renk ve desenlerle dünyaca ün yapmıştır. Mimariye bağlı olarak gelişen çini sanatı Anadolu’ya Selçuklularla girmiş, çeşitli tekniklerle en güzel ve en başarılı örneklerini vermiş, Osmanlı sanatında yeni atılımlarla daha da zenginleşmiştir. Türk sanatında çini; mimarinin önemli bir unsuru olmuştur.

Bu mimari eserlerden biri de İstanbul Üsküdar’da yer alan Çinili Camii’dir. XVII. yüzyıl Kütahya çinileriyle bezeli olan yapı, araştırmanın konusunu oluşturmaktadır.

Bu araştırma T.C. Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü El Sanatları Eğitimi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi olarak hazırlanmıştır.

Bu araştırmada şahsımı yardımları ile destekleyip cesaretlendiren Sayın Hocam Yrd. Doç. Yılmaz ÖZCAN’ a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Ayla YILMAZ Şubat, 2011

(5)

YILMAZ, Ayla

Yüksek Lisans, El Sanatları Eğitimi Anabilim Dalı Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Yılmaz ÖZCAN

Şubat-2011, 130 sayfa

Araştırma, İstanbul ili Üsküdar ilçesi Çinili Camii çinileri üzerine yapılmıştır. Çalışma 130 sayfa ve altı bölümden oluşmaktadır. Araştırma ile ilgili problem ele alınarak araştırmanın ne amaçla yapıldığı ve geleneksel sanatlarımız açısından önemi vurgulanmıştır. Araştırma Çinili Camii çinileri ile sınırlandırılmıştır.

XVII. yüzyıl Türk çini sanatının en müstesna eserleri ile bezenmiş olan Çinili Camii, bu sanatın gelecek kuşaklara aktarılmasında önemli bir yere sahiptir. Her biri birbirinden farklı ve başlı başına bir inceleme konusu olabilecek nitelikteki çiniler Çinili Camii’nin iç mekânına tamamen hâkimdir.

Araştırma kapsamında Türk çini sanatı ve çinicilik hakkında genel bilgiler verilerek camideki karo, pano, bordür ve çini bezemeler, renk, desen, kompozisyon ve yapım özellikleri bakımından incelenmiştir. Renk, boyut ve süsleme konuları tablolar halinde incelenmiştir.

Manevi kültür değerlerimizden XVII. yüzyıl eşsiz Kütahya çini örneklerini barındıran Üsküdar Çinili Camii; çini süslemelerinin fotoğraf ve çizimlerinden oluşan bu kaynağın kültürümüzü gelecek kuşaklara aktarılmasında yardımcı olacağı düşünülmektedir.

(6)

YILMAZ, Ayla

MS, Department of Education Crafts Supervisor: Asst. Assoc. ÖZCAN Yılmaz

February-2011, 130 pages

Research, Çinili Mosque in Istanbul Uskudar district on the tiles were made. The study consists of six chapters and 130 pages. Çinili Mosque tiles is limited to research.The problem with the research by examining the purpose of research and traditional arts in terms of what is emphasized.

XVII. century, the most exceptional works of art of Turkish tiles are decorated with Çinili Mosque, the transfer of this art has an important place for future generations.

Each of them is in itself a subject of study may be different from each other and nature tiles Çinili Mosque inside the venue is completely dominant.

The art of Turkish tiles and tiled during the study were given general information about the mosque tiles, panels, borders and tile decorations, color, pattern, composition and construction features are investigated. Color, size and decoration issues examined in the tables.

XVII of the spiritual culture of our values. Çinili Mosque in Uskudar hosting-century examples of the unique tile, tile decorations consisting of photos and drawings to help the transfer of this source is thought to be our culture to future generations.

(7)

JÜRİ ÜYELERİMİZİN İMZA SAYFASI………....i

ÖN SÖZ ... ii

ÖZET ... iii

ABSTRACT ... iv

İÇİNDEKİLER ... v

FOTOĞRAFLAR LİSTESİ ... vii

ÇİZİMLER LİSTESİ ... ix

TABLOLAR LİSTESİ ... x

ŞEKİLLER LİSTESİ... ... xi

KISALTMALAR LİSTESİ... ... xii

BÖLÜM I 1 GİRİŞ 1 1.1. Problem ... 3 1.2. Amaç ... 3 1.3. Önem ... 4 1.4. Varsayımlar ... 4 1.5. Sınırlılıklar ... 4 1.6. Tanımlar ... 6 BÖLÜM II 2. İLGİLİ ARAŞTIRMALAR ... 7 BÖLÜM III 3 YÖNTEM ... 8 3.1 Araştırmanın Modeli ... 8 3.2 Evren ve Örneklem ... 8 3.3 Verilerin Toplanması ... 9 3.4 Verilerin Analizi ... 9 BÖLÜM IV 4 KURAMSAL TEMELLER………10

4.1 İstanbul İli İle İlgili Bilgiler………..10

4.1.1 İstanbul İlinin Tarihçesi……….10

4.1.2 İstanbul İlinin Coğrafi Şartları………...12

4.1.3 İstanbul’un Kültürel Özellikleri……….... 14

4.1.4 Üsküdar İlçesi ile İlgili Bilgiler……….…15

4.1.5 İstanbul Camileri……….……...17

(8)

4.1.5.4 Diğer Cami ve Mescitler………...………….……….23

4.2 Cami ile ilgili Bilgiler……….24

4.3 Çinili Külliyesi ile İlgili Bilgiler………26

4.3.1 Çinili Külliyesi………..26

4.3.1.1 Çinili Külliyesi Bünyesindeki Yapılar………27

4.3.1.1.1 Çinili Camii………...27 4.3.1.1.2 Çinili Medrese………...41 4.3.1.1.3 Hazire……….………...42 4.3.1.1.4 Su Havuzu……….43 4.3.1.1.5 Sebil………...43 4.3.1.1.6 Sıbyan Mektebi………..43 4.3.1.1.7 Çinili Çeşme………..44 4.3.1.1.8 Çinili Hamam………...44

4.4 Çini ile İlgili Bilgiler………..45

4.4.1 Çinicilik ve Çini Yapımı………...49

4.5 Çinili Camii Çinileri ile İlgili Bilgiler………..50

BÖLÜM V 5 BULGULAR VE YORUM    5.1.Araştırmaya Konu Olan Örnekler ... ...53

5.2.Araştırma Sonuçlarından Elde Edilen Bulgular ... 118

5.2.1 Renk Döküm Tablosu ... 118 5.2.2 Motif Döküm Tablosu ... 120 5.2.3.Boyut Döküm Tablosu ... 122 BÖLÜM VI 6 SONUÇ VE ÖNERİLER 6.1 Sonuç………...124 6.2 Öneriler………125 KAYNAKÇA ………...126 EKLER EK-1 ÇİNİ İNCELEME FORMU ÖRNEĞİ………...128

(9)

Fotoğraf No : 1 - Çinili Camii Genel Görünüşü 28 Fotoğraf No : 2 - Çinili Camii İç Görünüşü 32 Fotoğraf No : 3 - Çinili Camii Kalem İşi Süslemeleri 33 Fotoğraf No : 4 - Son Cemaat Yeri Çinileri 34 Fotoğraf No : 5 - Şair Himmet’in Yazmış Olduğu Şiir 34 Fotoğraf No : 6 - Mermer Oymalı Minber 36 Fotoğraf No : 7 - Minber Külahı 36 Fotoğraf No : 8 - Mihrap Genel Görünüşü 37 Fotoğraf No : 9 - Kadınlar Mahfili Genel Görünüşü 38 Fotoğraf No : 10 - Kadınlar Mahfili Detay Görünüşü 39 Fotoğraf No : 11 - Çinili Camii Minaresi 39 Fotoğraf No : 12 - Çinili Camii Şadırvanı 40 Fotoğraf No : 13 - Çinili Medresesi 41 Fotoğraf No : 14 - Mermer Oymalı Lahit 42 Fotoğraf No : 15 - Hazire 42 Fotoğraf No : 16 - Minber Sağ Duvar Panosu (Örnek No:1) 53 Fotoğraf No : 17 - Minber Sağ Duvar Panosunun Genel Görünüşü 55 Fotoğraf No : 18 - Mihrap Üst Çini Panosu (Örnek No:2) 57 Fotoğraf No : 19 - Mihrap Üst Çini Panosunun Genel Görünüşü 59 Fotoğraf No : 20 - Mihrap Çini Bordür (Örnek No:3) 61 Fotoğraf No : 21 - Mihrap Celi Sülüs Çini Panosu (Örnek No:4) 64 Fotoğraf No : 22 - Mihrap Çini Karosu (Örnek No:5) 67 Fotoğraf No : 23 - Mihrap Çini Panosu (Örnek No:6) 70 Fotoğraf No : 24 - Mihrap Çini Panosunun Genel Görünüşü 72 Fotoğraf No : 25 - Mihrap Yan Duvarı Çini Bordürü (Örnek No:7) 74 Fotoğraf No : 26 - Mihrap Çini Çerçeve Bordürü (Örnek No:8) 77 Fotoğraf No : 27 - Harim Duvarı Çini Panosu (Örnek No:9) 80 Fotoğraf No : 28 - Harim Duvarı Çini Panosunun Genel Görünüşü 82 Fotoğraf No : 29 - Harim Duvarı Çini Karosu (Örnek No:10) 84

(10)

Fotoğraf No : 32 - Harim Sağ Duvarı Çini Panosu (Örnek No:13) 93 Fotoğraf No : 33 - Mihrap Sağ Duvar Çini Bordürü (Örnek No:14) 96

Fotoğraf No : 34 - Harim Pencere Kenarı Çini Bordürleri (Örnek No:15) 99

Fotoğraf No : 35 - Son Cemaat Yeri Duvar Karosu (Örnek No:16) 102

Fotoğraf No : 36 - Son Cemaat Yeri Duvar Karosunun Genel Gör ünümü 104

Fotoğraf No : 37 - Son Cemaat Yeri Duvar Panosu (Örnek No:17) 106

Fotoğraf No : 38 - Son Cemaat Yeri Duvar Bordürü (Örnek No:18) 109

Fotoğraf No : 39 - Harim Duvarı Pano Köşeliği (Örnek No:19) 112

Fotoğraf No : 40 - Harim Duvar Bordürü (Örnek No:20) 115

(11)

Çizim No : 1 Minber Sağ Duvar Panosunun Çizimi 56

Çizim No : 2 Mihrap Üst Çini Panosunun Çizimi 60

Çizim No : 3 Mihrap Çini Bordürünün Çizimi 63 Çizim No : 4 Mihrap Celi Sülüs Çini Panosunun Çizimi 66

Çizim No : 5 Mihrap Çini Karosunun Çizimi 69 Çizim No : 6 Mihrap Çini Panosunun Çizimi 73 Çizim No : 7 Mihrap Yan Duvarı Çini Bordürünün Çizimi 76 Çizim No : 8 Mihrap Çini Bordürünün Çizimi 79 Çizim No : 9 Harim Duvarı Çini Panosunun Çizimi 83 Çizim No : 10 Harim Duvarı Çini Karosunun Çizimi 86 Çizim No : 11 Harim Duvarı Niş Alınlığı Çizimi 89

Çizim No : 12 Harim Duvarı Pano Bordürünün Çizimi 92

Çizim No : 13 Harim Sağ Duvarı Çini Panosunun Çizimi 95

Çizim No : 14 Mihrap Sağ Duvar Çini Bordürlerinin Çizimi 98 Çizim No : 15 Harim Pencere Kenarı Bordürünün Çizimi 101

Çizim No : 16 Son Cemaat Yeri Duvar Karosunun Çizimi 105

Çizim No : 17 Son Cemaat Yeri Duvar Panosunun Çizimi 108

Çizim No : 18 Son Cemaat Yeri Duvar Bordürünün Çizimi 111

Çizim No : 19 Harim Duvarı Pano Köşeliğinin Çizimi 114

Çizim No : 20 Harim Duvar Bordürünün Çizimi 117

(12)

Tablo No : 1 Renk Döküm Tablosu 118 Tablo No : 2 Motif Döküm Tablosu 120 Tablo No : 3 Boyut Döküm Tablosu 122

(13)

Şekil No : 1 - İstanbul İl Haritası 12 Şekil No : 2 - Üsküdar İlçe Haritası 16 Şekil No : 3 - Çinili Camii Mimari Planı 29 Şekil No : 4 - Çinili Camii Resmi 30 Şekil No : 4 - Çinili Camii 36 Şekil No : 4 - Çinili Camii Resmi 37 Şekil No : 4 - Çinili Camii Resmi 37

(14)

A.B.A. Ana Britannica Ansiklopedisi

B.L.S.A. Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi B.K.A. Büyük Kültür Ansiklopedisi

İ.K.S.A. İstanbul Kültür ve Sanat Ansiklopedisi İ.V.K.M. İstanbul Valiliği Kültür Müdürlüğü M.L.A. Meydan Larousse Ansiklopedisi T.B.A. Temel Britannica Ansiklopedisi T.C. Türkiye Cumhuriyeti

Y.RA. Yeni Rehber Ansiklopedisi

(15)

BÖLÜM I

1 GİRİŞ

İnsanın varolmasıyla beraber ortaya çıkan ihtiyaçlarını, doğasında bulunan, göze hoş görünme duygusu ile birleştirmesiyle sanat ortaya çıkmıştır.

Kültür ve sanat bir ulusun uygarlık kimliğidir. Bir toplumun uygarlığı onun sanat eserleri ve kültür varlıkları ile simgelenir. El sanatları toplumun geçmişteki yaşayış biçimlerini, duygu ve düşüncelerini bizlere aktaran önemli unsurlardan biri olmuştur. El sanatları tüm halk sanatları gibi, bir milletin kültürel kimliğinin en önemli belgeleridir. İki bin yıllık bir sanat geleneğine sahip olan milletimiz, güzellik felsefesini üç kıtaya yaymıştır. Geleneksel Türk El sanatları, Anadolu’nun binlerce yıllık tarihinden gelen çeşitli uygarlıkların kültür mirasıyla, kendi öz değerlerini birleştirerek zengin bir mozaik oluşturmuştur.

Geleneksel Türk el sanatlarımız içerisinde yer alan çini; yapıların duvarlarını süsleyerek kaplamak amacıyla yapılarak, pişirilen geometrik biçimli ve küçük boyutlu bir yüzü bezemeli ve sırlı levhalardır. Yapıların duvarları dışında tavan, taban ya da başka yüzeyleri de çiniyle kaplanmıştır.

Anadolu çiniciliği, genellikle Orta Asya, Selçuklular ve Beylikler Dönemi ile Osmanlı Dönemi etkisi olarak üç evrede ele alınır. (Öney,1977:92)

. Orta Asyada ki Hunlar, Karahanlılar, Uygurlar ve Gazneliler çini sanatını kitabelerde ve binalarda yapı malzemesi olarak kullanmışlardır. (Y.R.A,1993:124)

Selçuklu ve Beylikler dönemi çinilerinde ise ‘mavi-beyaz’ ve ‘turkuaz-mavi’ grubuna giren motifler kullanılmıştır. Geometrik anlatımlar ise doruk noktasındadır. Anadolu Selçuklularının yaygın olarak kullandığı çini duvar kaplama tekniği mozaik çiniler Anadolu çiniciliğinin en görkemli örneklerindendir.(Çobanlı:2010:1)

Beylikler döneminde çininin kullanımı, Selçuklulardaki kadar görkemli değildir. (Yetkin,1986:84)

(16)

Mimariye bağlı olarak gelişen çini sanatı Anadolu’ya Selçuklularla girmiş, çeşitli tekniklerle en güzel ve başarılı örneklerini vermiş, Osmanlı sanatında yeni atılımlarla daha da zenginleşmiştir.

Anadolu Türk çini ve seramik sanatı özellikle XIII. ve XIX. yüzyıllar arasında büyük yenilikler getirmiş, çeşitli teknik, renk ve desenlerle dünyaca ün yapmıştır. (Öney,1977:92)

Osmanlı Döneminde ise yeni teknik ve üsluplar geliştirilmiştir. Bu dönemin önemli çini merkezleri Bursa, İznik, Kütahya ve İstanbul’dur. Özellikle XVI. yüzyıl da en parlak dönemine ulaşan Türk çini sanatı muhteşem eserlerini de bu dönemde vermiştir. (Çobanlı,2010:1)

XVII. yüzyılda doruk noktasına ulaşan çini sanatı dini mimariyle bütünleşerek son büyük eserini Çinili Camii’nde vermiş ve çöküntü devrine girmiştir.

Araştırma konusu olarak ele alınan Çinili Camii; XVII. yüzyılın ikinci yarısında çini sanatına kaynak olacak bütün desenlerin sergilendiği mihrap, minber külahı ve duvarların tümüyle çiniyle kaplandığı gösterişli bir yapıdır. Bulunduğu çevreye ismini veren bu önemli külliye 1640 yılında Osmanlı padişahı I. Ahmet’in zevcesi Kösem Mahpeyker Sultan tarafından mimar Kasım Ağa’ya yaptırılmıştır. Külliye; medrese, cami, sebil, sıbyan mektebi ve çifte hamamdan oluşmuştur. Daha sonra su havuzu ve hazire de külliyeye dâhil olmuştur.

Bu camide bulunan çini bezemeler; gerek doğa şartları gerekse insanlar tarafından tahribata uğrayarak günden güne yok olmaktadır. Bu değerli el sanatımızın, kültürümüzü gelecek kuşaklara aktarabilmesi için korunması ve belgelenmesi gerekmektedir.

Bu nedenle, Çinili Camii çini bezemeleri ile ilgili ayrıntılı bir çalışmanın yapılması, bilimsel verilerin ortaya konulması açısından önemlidir .Bu araştırmada, değerli çini eserlerin toplu halde çizim ve ölçümlerinin alınıp fotoğraflanarak belgelenmesi daha sonra yapılacak araştırmalara kaynak teşkil edecek biçimde sunulabilmesi gereği duyulmuştur.

(17)

1.1 Problem

Bu araştırmada toplumsal kültürümüzün temel taşlarından biri olan geleneksel sanatlarımız içerisindeki çini bezeme sanatının en önemli örneklerini içeren Çinili Camii konu edilmiştir.

Osmanlı Dönemi XVII. yüzyıl camilerinden İstanbul Üsküdar’da bulunan Çinili Camii çini süslemeleri; zaman içinde gerek doğa şartları, gerekse bakımsızlık, hatalı onarım, çini hırsızlığı gibi insan kaynaklı nedenler ile gün geçtikçe tahribata uğramaktadır. Gelecek nesillere aktarabilecek bir kaynak oluşturulması ve bu değerli eserlerimizin koruma amaçlı olarak belgelendirilmeleri gerekmektedir. Bu nedenle Çinili Camii çini süslemelerinin ölçüm, çizim ve fotoğraf yolu ile belgelendirilmesi problem olarak ele alınmıştır.

1.2 Amaç

Yapılan ön araştırmalar sonucunda sanat tarihimizde önemli bir yere sahip olan İstanbul Üsküdar Çinili Camii mimari açıdan birçok yayında yer almasına rağmen, bezemelerinde kullanılan çini süslemelerin bire bir ölçümleri alınarak, çizimlerin yapılmadığı, motif ve kompozisyon özelliklerinin detaylı biçimde ortaya konmadığı anlaşılmıştır.

Osmanlılardan kalma kültür değerimiz olan bu değerli çini eserlerin doğa şartları, zaman, insan vb. faktörler nedeni ile zarar görmekte olduğu belirlenmiştir.

Bu kapsamda araştırmadaki temel amaç; Çinili Camii çinilerini renk, motif, kompozisyon ve teknik özellikleri bakımından inceleyip, çizim, ölçü ve fotoğraf yoluyla belgelemektir.

1.3 Önem

Maddi kültür değerlerimiz içinde yer alan çini sanatı; ya doğal afetler, iklim şartları gibi doğa kaynaklı, ya da bakım yetersizliği, hatta onarım, çalınma vb. insan kaynaklı nedenlerle günden güne yok olmaktadır. Bu nedenle Geleneksel Türk el

(18)

sanatımızın bir dalı olan çini süsleme sanatımızın gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için; süsleme, kompozisyon, çizim, fotoğraf ve benzer yöntemlerle belgelenmesinin önemli bir boşluğu dolduracağı düşünülmüştür.

Çalışmanın günümüze kadar zorluklarla korunabilen bu nadide yapının bir an önce hak ettiği değere kavuşması açısından, tarihi eser koruma bilincini arttırmada yapacağı en küçük katkı ve ilerde bu çalışmanın yapılamayacak hale geleceği varsayımı düşündürdüğünden araştırmanın önemini arttırmaktadır.

Çinili Camii ve Çinili Camii çinileri ile ilgili daha önce hiçbir çalışma yapılmaması sebebiyle bu araştırma önem taşımaktadır.

1.4. Varsayımlar

- Zaman ve olanaklar, araştırmayı gerçekleştirmek için yeterlidir. - Araştırmada kullanılan kaynaklar yeterlidir.

- Araştırmada belirlenen örneklem evreni temsil edecek niteliktedir. 1.5 Sınırlılıklar

Araştırma konusu Çinili Camii içerisinde yer alan son cemaat yeri, harim duvarları ve mihrapta yer alan toplam 20 adet çiniyle sınırlıdır.

1.6 Tanımlar

Arabesk : İslam sanatı tarihçisi için, ağır oluşan ve ancak XI. yüzyıl başlarında olgunluğa erişen arabesk, dar anlamda başı, ortası ve sonu olmayan iki planlı yayvan bir çiçek süslemesidir ve sınırsız olarak düşünülen bir düzlemi kaplayacak biçimde yayılır.

Aynalık : Minberin kapı üst kısmı (taç altı). Genellikle kitabelerin yer aldığı bölüm.

Bezeme : Sistemli bir şekilde tekrarlanan süsleme motifi.

Bitkisel Bezeme : Türk sanatında en çok kullanılan süsleme türlerinden biri olup, hatai, gerçekçi üslupta çiçekler, yapraklar ve ağaçlardan oluşur.

(19)

Bordür : Kapı ve pencere gibi mimari kısımların, panoların, halıların etrafını kuşatan çerçeve biçiminde süslü ya da süssüz, düz ya da çıkıntılı dar ve uzun parçalara denir.

Cami : Müslümanların içerisinde topluca namaz kıldıkları yapıdır.

Çini : Çeşitli biçimlerdeki levhaların renklendirilip sınıflandırılarak fırınlanması sonucu eriyen sırın çini hamurundan yapılmış levha üzerinde meydana getirdiği koruyucu saydam tabakanın oluşturduğu solmayan bir renklilik sağlayan süsleme öğesi.

Desen : Kurşun kalem, uç, kömür kalem vb. ile yapılan renkli ya da renksiz tonlu ya da çizgi resimlere denir.

Figürlü Bezeme : Gerçek öğelerle, düşsel hatta fantastik öğelerin bir arada yer aldığı figür.

Geometrik Bezeme : Eğri ve düz çizgilerin bağdaşmasıyla oluşmuş çeşitli motiflere dayanan bezeme.

Hatai : Stilize yaprak, filiz ve çiçek motiflerinin birbirine dolaşması ile meydana gelen Orta Asya çıkışlı Türk tezyinatına verilen isim.

Hünkâr Mahfili : Camilerde padişahların namaz kılmalarına ayrılmış, özel girişi olan bölüm.

Kıvrık Dal : Helezonik kıvrımlar yoluyla oluşturulmuş süslemeler. Kitabe : Yazıt.

Kontur : Dış hattı belirtmek için çizilen çizgi.

Kubbe : Yuvarlak, kare ve sekiz ya da altı köşeli oylumların üzerine gelen yarım küre biçiminde içi boş yapı örtüsü.

Kompozisyon : Motiflerin bir bütün içinde düzenlenmesi.

Külliye : Cami, medrese, aşevi, mektep vb. yapılardan oluşan bütünlük.

Mahfil : Camilerde müezzin ya da padişahlara ayrılmış ve yüksekçe olarak inşa edilmiş localar.

Medrese : İslam ülkelerinde, genellikle İslam dini kurallarına uygun bilgilerin okutulduğu yer.

Mescit : Mahalle aralarında yapılmış olan ahşap küçük camiler.

Mihrap: Camilerde kıble yönünde imamın cemaate namaz kıldırdığı cami duvarında girintisi olan hücre biçimindeki yer.

Minare : Camilerde müezzinin ezan okuduğu yüksek kule.

Minber : Camilerde üstüne hatibin çıkarak hutbe okuduğu, kapısı ve merdiveni en üst yerinde oturulacak bölümü olan yer.

(20)

Motif : Güzel sanatların her kolunda kompozisyonun esasını teşkil eden öğe. Palmet : Yaprakları simetrik olarak düzenlenmiş ve iki yaprağın ortasında sivri tepeliği bulunan bitkisel bezeme motifi.

Pano : Etrafı silmelerle çerçeveli düz yüzeylerdir. Penç : Bir çiçeğin kuşbakışı görünüşü.

Röleve : Güzel sanatlarda. Genellikle eski bir sanat yapıtının, yazıtın vs. çizilerek ya da boyanarak yapılan kopyası.

Rumi : Anadolu Selçuklularının kullandıkları filiz ve yaprak biçiminde üsluplaştırılmış stilize hayvan motiflerinin meydana getirdiği dolaşık tezyinata verilen isim.

Sanat : Belirli bir uygarlığın ve ya topluluğun anlayış ve beğeni ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım.

Selatin Cami : Sultanlar adına yaptırılan camilere verilen ad.

Stilize : Karakteri kaybolmadan basitleştirerek tezyini ve şematik hale sokulmuş biçim ya da motif.

Şadırvan : Camilerde genel olarak avlularda abdest almak için yapılan üstü çadır ve ya kubbe biçiminde örtülü havuz biçimindeki haznesinin etrafında çepeçevre muslukları olan çeşme.

Tezyinat : Süsleme, bezeme.

Üslup : Bir devrin ya da sanatçının kişiliği.

Yan Aynalık : Minberin sağ ve solunda bulunan üçgen formlu büyük bloklar. (Sözen ve Tanyeli,1992)

(21)

BÖLÜM II

2 İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

Cornelius GURLİTT, “İstanbul’un Mimari Sanatı” adlı kitabında Çinili Camii’nin yapım tarihinden ve geçirdiği tadilatlardan bahsetmektedir. Camide yapılmış olan kalemişi ve çini süslemelerden de bahseden GURLİTT caminin ilk fotoğraf çekimlerini yapmış ve mimari çizimini çıkartarak kitabında yayınlamıştır.

İbrahim Hakkı KONYALI “Abideleri ve Kitabeleri ile Üsküdar Tarihi” adlı kitabında Çinili Camii’nin eşsiz çinilerini anlatmaktadır. Eski Valide Sultan ile Yeni Valide Sultan Camileri arasında bulunmasından dolayı “Orta Valide Camii” adını aldığından söz etmektedir. Kitabesinden de ayrıntılı olarak söz etmektedir.

Yüksel Yoldaş DEMİRCANLI, “İstanbul Mimarisi için Kaynak Olarak Evliya Çelebi Seyahatnamesi” adlı kitabında Evliya Çelebi’nin cami ile ilgili edindiği bilgilere yer vermektedir. Caminin bulunduğu yeri, mimarı, mimari özellikleri ve cami bakımı için elde edilen gelirler hakkında bilgi vermektedir.

Gönül ÖNEY, “Türk Çini Sanatı” adlı kitabında Çinili Camii’nin çini süslemeleri hakkında ayrıntılı bilgi vermektedir.

Oktay ASLANAPA, “Osmanlı Döneminde Kütahya Çinileri” adlı kitabında Çinili Camii çinilerinden bahsetmektedir.

Şerare YETKİN, “Anadoluda Türk Çini Sanatının Gelişmesi” adlı kitabında Çinili Camii’nin çinilerinin motif ve renk özelliklerinden söz etmektedir.

Ahmet Vefa Çobanoğlu, Çinili Külliyesi ile ilgili yaptığı araştırmasıyla kaynak teşkil eden bir çalışma ortaya koymuştur. Külliyenin yapılarından geniş biçimde söz etmiştir.

Reşat Ekrem Koçu da Çinili Camii ile ilgili araştırmasında caminin mimari özelliklerinden ve süslemesinden bahsetmektedir.

(22)

BÖLÜM III

3 YÖNTEM

3.1 Araştırmanın Modeli

Yapılan araştırma alan araştırması niteliğinde bir betimleme çalışmasıdır. 3.2 Evren ve Örneklem

Araştırmanın evrenini, XVII. yüzyıl Kütahya çini süslemeleri oluşturmaktadır. Araştırma örneklemini, İstanbul ili Üsküdar ilçesinde bulunan Çinili Külliyesi bünyesindeki Çinili Camii’nde bulunan, XVII. yüzyılda yapılmış ve Kütahya atölyelerinden çıkmış olan 20 adet çini karo, bordür ve pano oluşturmaktadır.

3.3 Verilerin Toplanması

İstanbul ili Üsküdar Müftülüğü ziyaret edilerek konuyla ilgili görüşmeler ve incelemeler yapılmıştır. Araştırmanın yapılabilmesi için gerekli izinler alınmıştır. Ön alan araştırmasında kaynak kişilerle görüşülüp konu ile ilgili bilgiler alınmıştır. Konunun kavramsal içeriğiyle ilgili literatür taramaları yapılmıştır.

Araştırma için İstanbul ili Üsküdar ilçesi Çinili Camii’ne 11.11.2010 tarihinde gidilmiş, Çinili Camii gezilerek gerekli incelemeler yapılmıştır. Cami içerisinde bulunan çinilerin ve caminin genel ve detaylı fotoğrafları çekilmiştir.19.11.2010 tarihinde tekrar gidilerek çinilerdeki motiflerin birebir çizimi yapılmıştır. Fotoğrafları çekilen çinilerin ölçüleri ve cami içindeki konumları belirlenmiş ve bu bilgiler ayrı ayrı gözlem fişlerine işlenmiştir.

Daha sonra araştırmayı destekleyici bilgilere ulaşmak için çeşitli kütüphanelerden literatür taraması yapılmıştır. Literatür taraması sonucu elde edilen kaynaklardan yararlanılarak kuramsal çerçeve oluşturulmuştur.

(23)

Çizimlere başlanmadan önce eskiz kâğıtları çinilerin üzerine zarar vermeden ve kompozisyonun bütününü kapsayacak şekilde yerleştirilmiştir. Kompozisyonlar; desenlerin motif özelliklerine bağlı kalınarak yumuşak uçlu resim kalemleriyle çizilmiştir.

3.4 Verilerin Analizi

Eskiz kâğıtlarına çizilen kompozisyonlar, aydınger kâğıdına rapido kalemleri ile orijinal ölçüleriyle çizilip fotokopi ile belirli ölçek dâhilinde küçültülerek, ilgili fotoğraflarla birlikte teze yerleştirilmiştir.

Gözlem fişlerinden elde edilen veriler tablolaştırılarak camideki çini süsleme örneklerinin kullanım alanları, boyutları, malzeme, teknik, renk, motif ve kompozisyon özellik analizleri yapılmıştır. Elde edilen verilerin tablolara dökümü yapılarak değerlendirilmiştir.

(24)

BÖLÜM IV 4 KURAMSAL TEMELLER

4.1 İstanbul İli İle İlgili Bilgiler

4.1.1 İstanbul İlinin Tarihçesi

İstanbul ilinin geçmişi, tarih öncesi çağlara uzanmaktadır. İlin adı da tarih öncesinden bu güne birçok kez değişmiştir. İstanbul ismi ile ilgili çok farklı efsaneler kaynaklarda ileri sürülmektedir.

Kentin adı, M.S. IV. yüzyılın başlarında burayı adeta yeniden kurarak Roma İmparatorluğunun Roma’dan sonra en önemli kenti durumuna getiren İmparator Constantinus I’in adından gelir. Uzun zaman ‘Constantinus’un kenti’ anlamındaki Konstantinapolis adıyla anılan kent, bir süre sonra yalnızca ‘Polis’ diye anılır oldu. ‘Kente’ ya da ‘Kente doğru’ anlamındaki ‘eisten polin’ zamanla ‘Stenbol’, ‘Estanbul’ gibi biçimler alarak sonunda ‘İstanbul’a dönüşmüştür. (Tuğlacı,1985:150)

Diğer bir efsaneye göre ise ;

Karia’lı göçmenler Megara’dan yeni bir yurt aramak üzere geldikleri Boğaziçi’ni geçerek ilk önce Kadıköy (Kalkedon)’ü M.Ö. 680 yılında kurmuşlardır. Bununla beraber Kadıköy’ün kuzeyinde bulunan Fikirtepesi kazılarındaki buluntulara göre daha eski bir yerleşim yeri olduğu sanılmaktadır. M.Ö. 657 yılında bugünkü İstanbul kenti ilk önce Sarayburnu’nun bulunduğu yerde Megaralı Byzas tarafından kurulmuştur. Bu nedenle kentin ilk adı Byzas’ın adından dolayı II.yüzyıla kadar Eski Çağda ‘Byzantion’ olarak kullanılmıştır. Çünkü Önasya’da kişi adları eskiden yer adları için kullanılan ‘ion’ takısı için belirtilmiştir. (İ.V.K.M,2000:20)

Türkiye’nin en büyük kenti, Türk edebiyatının en çok adı geçen efsanevi kenti, ressamların fırçalarına her asırda konu olmuş olan İstanbul’un çok eski bir tarihi vardır.(Bayrak,1996:6)

M.Ö. 340 yılında Makedonyalı Filip ve M.Ö. 333 yılında da İskender tarafından kuşatılan İstanbul alınamadı. 324 yılında alınan Roma İmparatoru I. Constantinus tarafından şehir alındı ve 325 yılında yeniden yapılanmaya başlandı. 330 yılında Roma imparatorluğunun başkenti olan şehir Romanın ikiye bölünmesinden (395) sonra bu kez Bizans’ın başkenti oldu.İstanbul’a ‘Deutera Roma’ ‘İkinci Roma ‘da denmiştir.İstanbul ‘u 447 yılında Türk

(25)

Hun İmparatoru Atilla kuşatmıştır.Yapılan anlaşma neticesinde Bizans’ı yıllık vergiye bağlamıştır. Avar Türkleri 616’da İstanbul önlerine geldiler.626’da İstanbul’u kuşattılar. Aynı tarihte Sasaniler de, Kadıköy Üsküdar’da kuşatmaya katıldılar. Bizans ağır şartlarda sulh anlaşması imzalayarak bu kuşatmadan kurtuldu. Suriye valisi Muaviye tarafından 2 kez kuşatılan İstanbul yine alınamadı. Emeviler devrinde de kuşatılan şehir tam düşmek üzereyken yine netice alınamamıştır. Bulgar Türkleri ve Peçenek Türkleri tarafından da kuşatılmasına rağmen Haçlı Seferlerinin başlaması neticesinde İstanbul’un alınması gecikmiştir. (Y.R.A: 1993: 196) Haçlı ordusu tarafından 1204 yılında kuşatılarak alındı ve 1204-1261 yılları arasında Latin imparatorunun, 1261 yılında ise Bizans imparatoru Mikheal Paleologos’un şehri almasıyla yeniden Bizans’ın başkenti oldu.Bütün imparatorluklar gibi Bizans imparatorluğu da zamanla doğu ve batıdan gelen baskılar ve yönetim zaafı sonucu zayıfladı. Türklerle yaptığı 1071 Malazgirt ve 1176 Miryokefalon savaşları, sonuçları itibariyle kayda değer ise de batıdan gelen 1203’deki dördüncü haçlı seferi kuvvetlerinin İstanbul’u işgali ve yağmalaması ile Bizans’ın başkenti iyice sarsıldı. Sonuçta 1204’ten sonra başta İstanbul olmak üzere Bizans, artık bir dünya devleti olmaktan çıktı. 1261’de İstanbul’u İznik Krallığı kurtarsa da eskisi gibi olamadı, kendisini toparlayamadı. Hızla kan kaybeden Bizans; başkent İstanbul’u uzun süre koruyamamıştır. (Gurlitt, 1999:86)

29 Mayıs 1453 yılındaki yedinci Türk kuşatması sonunda yedinci Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet tarafından kesin olarak fethedilmiştir. Böylece Hz. Muhammed’in asırlardır İslam ordularını İstanbul’a sevkeden müjdesi gerçekleşmiş, Roma İmparatorluğu tarihe gömülmüştür. (Birant,1989:232)

1453’ten sonra yaklaşık beş asır, hemen her sokağı yeni baştan imar edilen İstanbul, tarihinin en parlak günlerini yaşamış, Türk-İslam kültür ve medeniyetinin merkezi olmuştur. (Y.R.A,1993:198)

XX. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti, Almanya’nın yanında yer aldığı I. Dünya Savaşında yenik sayılarak İtilaf Devlerleri tarafından 13 Kasın 1918 ‘den 2 Ekim 1923’e kadar işgal altında tutulmuştur. 2 Ekim 1923 yılında İtilaf Devletlerinin son birlikleri de İstanbul’u terk etmiştir. 6 Ekim 1923’te Şükrü Naili Paşa komutasındaki Türk birlikleri coşkun bir törenle İstanbul’a girmiştir. (B.L.S.A,1986:5860)

13 Ekim 1923 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara’yı başkent ilan edince İstanbul siyasi önemini yitirmiştir. Ancak Türkiye’nin nüfusu en kalabalık kenti, bir ticaret ve ve kültür merkezi olma durumunu korumuştur.

(26)

4.1.2 İstanbul İlinin Coğrafi Şartları

˝İstanbul yedi tepe üzerine kurulmuştur. Şehrin bu yedi tepesi Haliç’in güneyinde kalan asıl İstanbul’dadır. (Birant,1989:233)

1-Topkapı Sarayı : Ayasofya ve Sultanahmed Camiinin bulunduğu tepe 2-Çemberlitaş ve Nuru Osmaniye camilerinin bulunduğu tepe

3-Bayezid Camii, Süleymaniye Camii ve Üniversitenin bulunduğu merkez tepe 4-Fatih Camiinin bulunduğu tepe

5-Çarşamba’da Sultan Selim Camiinin bulunduğu tepe 6-Edirnekapı’da Mihrimah Sultan Camiinin bulunduğu tepe 7-Altınmermer (Samatya ) tepesi

(Y.R.A,1993:198)

İstanbul Marmara bölgesinde ve Türkiye’nin en büyük kentidir. Yüzölçümü 5712 km²’dir. 39 ilçesi bulunan kentte Türkiye nüfusunun yedide biri yaşamaktadır. Doğuda Kocaeli, güneyde Bursa illeri ve Marmara Denizi, batıda Tekirdağ ili, kuzeyde de Karadeniz ile çevrilidir. Marmara denizindeki adalar yönetsel bakımdan İstanbul’a bağlı ilçelerdir. Kuzey – güney doğrultusunda uzanarak Karadeniz ile Marmara’yı birleştiren İstanbul boğazı hem il topraklarını hem de kenti Asya ve Avrupa olmak üzere ikiye böler. Batıda il sınırlarına dayanan İstanbul, metropolitan alanı doğuda il sınırlarını aşarak yönetsel bakımdan Kocaeli’ye bağlı olan Gebze’yi içine almaktadır.İklim olarak Akdeniz ve Karadeniz iklimlerine hakimdir. (A.B.A,1992:73)

İstanbul adı, geçen yüzyıl sonlarına kadar Haliç ile Marmara Denizi arasında yer alan ve kara yönünden de sularla sınırlanmış bulunan küçük bir yarımada üzerindeki şehre verilirdi. Bugün aynı yer yine İstanbul olarak tanınmakla birlikte İstanbul adı onun etrafına yayılan büyük bir yerleşme alanını da kapsayarak çok daha geniş bir anlam kazanmıştır. Özellikle son yüzyıl içinde, yakın yıllara doğru gittikçe hızlanarak şehir çok büyüme göstermiştir.Coğrafi şartlar, İstanbul’un kurulmasına tarih devirleri boyunca tutunmasına ve gelişmesine yardım etmiştir. Şehrin Avrupa ve Asya kıtalarını birleştiren karayolu ve iki denizi birleştiren boğazlar deniz yoluyla kesişerek dikkati çeker. Boğazlar ne karşıdan karşıya geçmeyi güçleştirecek kadar geniş, ne de gemilerin hareketini zorlaştıracak kadar dar, kayalık ve anaforludur.İstanbul’un kurulmuş olduğu yerin seçilme sebeplerinin başında Haliç’in varlığı gelir. Karaların içine doğru sokulan bir koy, İstanbul şehrine fırtınalardan korunmuş bir liman sağlamış, ayrıca kendisiyle Marmara Denizi arasında tepelik bir yarımadayı karadan ayırarak korunma ve limanı korumaya çok elverişli savunma unsuru bu tepelik yarımada kıyılarında olduğu gibi iç tarafları da surlarla sınırlanınca, kolay korunabilecek duruma gelmiş, tarih devirleri boyunca birçok kuşatmaya karşı koymuştur. (M.L.A,1990:484)

(27)

(http://www.buraistanbul.com/istanbul-haritasi.html) Şekil No : 1- İstanbul İl Haritası.

(28)

4.1.3 İstanbul’un Kültürel Özellikleri

İstanbul, Asya ile Avrupa’nın birleştiği noktada önemli bir kültür ve turizm merkezidir. Tarih ile iç içe yaşayan şehrin eserleri günümüzde de önemini korumaktadır.

Uzun süre Bizans ve Osmanlı İmparatorluklarına başkentlik yapan İstanbul bunun sonucu olarak yoğun bir mimari kültüre ve anıtsal zenginliğe sahiptir. (B.L.S.A,1986:5860)

İstanbul’un doğu ile batı arasında köprü durumunda oluşu gerek yakın gerekse uzak doğunun sanat akımlarının Bizans sanatına katılmasına olanak sağlamıştır. Bizans sanatı dini mimarinin ana prensiplerini ilkçağ Roma mimarisinden almıştır. Osmanlı Türkleri ülkelerine katılan şehir ve kasabaları kısa zamanda birer Türk şehri durumuna getiriyorlardı. Bizans’tan katılan şehirler yanında, birer Türk yerleşmesi olarak kurulan yeni şehirlerde de camiler, medreseler, sosyal tesisler ve ticaret yapıları ile buralar imar ediliyordu. İstanbul’un fethinden önce de Anadolu ve Rumeli Hisarları ile ilk Türk mimari eserleri İstanbul’a çok yaklaşmıştır. İstanbul, 1453’te eline geçtiğinde sanat zenginliklerini yitirmiş durumdaydı. İstanbul’un fatihi Sultan II. Mehmet, derhal şehrin yeniden imar ve iskânına büyük önem verdi. Kısa sürede yeni yapılar, kurulan eğitim kurumları ve kültür etkinlikleri ile İstanbul bir Türk şehri olarak yeni bir görünüm kazandı. Klasik Türk üslubu ile zamanla 500 cami, medrese, mescit, yüzlerce kütüphane, hastane, han, hamam, çarşı, saraylar, kasırlar yapıldı. Türk mimarları azametli Ayasofya’yı aşmaya çalışmışlardır. Mimar Sinan kubbe azametini yenmekle kalmamış, eserlerine ince bir zevk ve dış görünüş özelliği de katmıştır. Osmanlı mimari sanatında Lale Devri ile birlikte batıdan gelen Barok, Ampir gibi yapı üsluplarının etkileri görülmeye başlanmıştır.(Gurlitt,1999:86)

Sahip olduğu kültür değerleri sayesinde her yıl binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilmektedir.

Türk ve dünya kültür mirası bakımından İstanbul’un önemli bir yeri ve ayrıcalığı vardır. Türkiye Cumhuriyeti’ne miras kalan her bir eser Türklerin dünya döndükçe koruyup yaşatacağı, yararlanacağı ve yararlandıracağı daha sonra gelecek evlatlarına bırakacağı öz varlıklarıdır.

(29)

4.1.4 Üsküdar İlçesi İle İlgili Bilgiler

Marmara Bölgesinde İstanbul iline bağlı ilçe, anakent sınırları içinde Anadolu yakasındadır. Doğu ve güneydoğuda Kartal, güneyde Kadıköy, kuzeyde Beykoz ilçeleri batıda Marmara Denizi ile sınırlıdır. İlçe toprakları İstanbul Boğazının Anadolu yakasında yer alır. (Y.R.A,1993:198)

˝Anadolu yakasında İstanbul’un en eski yerleşme merkezlerinden biridir. Üsküdar kent merkezi boğazın kıyısında yer alır ve nüfusu 490.185 (1985)’dir. Yüzölçümü 186 m²’dir. Bucak sayısı 9’dur. ˝ (B.K.A,1984:4857)

XVI. yüzyıldan itibaren Osmanlı Üsküdar'ı cami ve mescit, tekke, hamam, kervansaray, imaret, medrese, çeşme, iskele, darüşşifa, menzilhane, tabhane, sıbyan mektepleri, kütüphaneler, darülhadis, sebiller ve posta teşkilatı ile bir çok padişah, sultan, paşa ve devlet adamlarının sarayları, yalı ve köşkleri ile süslenmiştir. Bu hızlı gelişme Üsküdar'ın bir şehir dokusuna bürünmesinin Osmanlı ile başladığını ispatlamaktadır.

Antikçağda Khrysopolis sonra Skytarion, Seturi ve Damalis adlarını aldı. Tarih boyunca Avrupa ile Asya arasında bir geçiş yeri, üs ve konak yeri olarak önemini koruyan Üsküdar, Osmanlı döneminde liman olarak gelişti. Özellikle Asya’ya gönderilen orduların, donanımın yapıldığı ilk konak yeri oldu. Osmanlı döneminde çok çeşitli yapılarda donanan Üsküdar’ın önemli yapıtları arasında Rum Mehmet Paşa (1471-72), Kaptanpaşa (1499), Davutpaşa (1505) Camileri, Mimar Sinan’ın eseri olan Mihrimah sultan (1547), Atikvalide Sultan (1577-1583), Şemsi Paşa (1580) külliyeleri, Azizmahmuthudai Külliyesi (1598-1599), Orta Valide Cami (Çinili Cami 1640), Yeni Valide Külliyesi (1708-1710), Ayazma Cami (1754-1760) belirtilebilir. İskele meydanındaki Ahmet III çeşmesi (1728-1729) Mimar Mehmet Ağa’nın yapıtı olup, Lale devrinin önemli anıtlarındandır. Rüstem Paşa Çeşmesi (1545-46), Ahmediye, Çinili, Yeni Valide, Halil Paşa, Kazasker Saadettinefendi sebilleri anılması gereken su yapılarıdır. İstanbul’un en büyük mezarlıklarından biri olan Karacaahmet mezarlığı ve kimi önemli türbeleri de Ayşe Sultan Türbesi, Azizi Mahmut Hüdai Türbesi, Sinanpaşa ve Ethempaşa Türbeleri, Halil Paşa Türbesi, Rum Mehmet Paşa Türbesi, Şemsi Paşa Türbesi, Emetullah Valide Sultan Türbesi buradadır. Dünyaca ünlü Kızkulesi’de Üsküdar’dadır. (B.L.S.A,1986:12040)

(30)

(http://www.uskudar-bld.gov.tr/portal/doc/duyuru/yeniMahalle.jpg) Şekil No : 2- Üsküdar İlçe Haritası

(31)

4.1.5 İstanbul Camileri

İstanbul camileri yüzyılların azametli mirasını taşıyan eşsiz birer kutsal sanat anıtlarıdır. İstanbul’da bin beş yüze yakın küçüklü büyüklü cami vardır. (Birant.1989:232)

Bu camiler devirlerine göre klasik, barok ve rokoko üslubunda yapılmış olup ve dünya mimarlık tarihinde büyük bir yer tutan yapılardır. İstanbul’daki camiler özelliklerine göre dört grupta toplanabilir;

1. Kiliseden çevrilen camiler,

2. Selâtin (Sultanlar adına yapılan) camiler,

3. Osmanlı hanedanına mensup kişiler ve Osmanlı paşaları adına yapılan camiler 4. Diğer camiler (tekke ve ya semt camileri

(İ.K.S.A,1983:1738)

4.1.5.1 Kiliseden Çevrilen Camiler

ƒ Ayasofya Cami

ƒ Koca Mustafa Paşa Cami (Aya Andrea Enti Krisi) ƒ Fenerisa Cami

ƒ Fethiye Cami ( Pamma Karistas) ƒ Zeyrek Cami ( Pantokratoros) ƒ Vefa Kilise Cami ( Ayi as Tiadoros) ƒ Gül Cami (Ayia Teodosia)

ƒ Kariye Cami (Hara-Hristos Satiras) ƒ İmrahar Cami (Ayios Vapististo Studio)

ƒ Küçük Ayasofya Cami (Aya Sergios ve Bakos) ƒ İsakapısı Mescidi

ƒ Kefeli Mescidi (Manuel- Aya Nikola) ƒ Manastır Mescidi

ƒ Bodrum Mescidi (Mireleon)

ƒ Arap Cami ( Saint Paul ve ya San Dominiko) (B.L.S.A.1986:5862)

(32)

4.1.5.2 Selâtin Camileri

Beyazıd Cami : 1501-1505 tarihlerinde II.Beyazıd tarafından yaptırılmıştır. Mimari bazı kaynaklara göre Mimar Hayreddin, bazı kaynaklara göre ise Yakup Şah Sultandır. Caminin yeri bugünkü Beyazıt Meydanındadır. Cami; medrese, imaret, kütüphane ve II.Beyazıt ile kızının türbesinden oluşan bir külliyeye dahildir. (İ.K.S.A,1983:1738)

Fatih Cami : 1470 tarihinde II.Mehmet (Fatih) tarafından Fatih semtinde yaptırılmıştır. Mimarları Atik Sinan ile Mimar İlyas’tır.1766’daki depremde tamamen yıkıldığı için III. Mustafa tarafından 1767-1771 tarihleri arasında Mimar Tahir’e yeniden yaptırılmıştır. Bahçesinde Fatih Sultan Mehmet’in türbesinin yanı sıra II.Beyazıt’ın annesi Gülbahar Hatun’un türbesi, Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa ve daha birçok devlet büyüğünün mezarı vardır. (Y.R.A,1993:198)

Sultan Selim Cami : 1549-1557 tarihleri arasında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Haliç’e, Marmara’ya ve Boğaziçi’ne bakan, İstanbul’un yedi tepesinden birinin üzerindedir. Klasik Osmanlı mimarisinin en büyük eserlerinden birisidir. Caminin bahçesinde Kanuni Sultan Süleyman’ın ve eşi Hürrem Sultan’ın türbeleri yer almaktadır. (Y.R.A,1993:198)

Şehzade Cami : 1543-1548 tarihleri arasında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Saruhan Valiliği sırasında ölen oğlu Şehzade Mehmet adına Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Şehzadebaşı semtindedir. Mimar Sinan’ın ilk önemli eseridir. Şehzade Cami planı ve yapı elemanları açısından sonraki dönemlerde de cami mimarisinde esas alınacak olan imaret, tabihane, medrese, mektep ve türbeden oluşan bir külliyenin en önemli bölümüdür. Caminin haziresinde Şehzade Mahmud Türbesi ve onun solunda da Rüstempaşa Türbesi bulunmaktadır. (İ.K.S.A,1983:1738)

Yeni Cami : 1597 tarihinde III.Mehmet devrinde, padişahın annesi Safiye Sultan tarafından Mimar Sinan’ın öğrencilerinden Mimar Davud Ağa’ya Şehzade Cami’nin planına uygun olarak yapımına başlandı. Mimarın ölümünden sonra yavaşlayan inşaat III. Mehmed’in ölümü ve Safiye Sultan’ın eski saraya gönderilmesi

(33)

yüzünden yarım kaldı. Mimar Mustafa Ağa tarafından Davud Ağa planlarına göre 1663 tarihinde bitirilmiştir.

Cami; türbe, sebil, mektep, darulkurra ve kasırdan oluşan külliyenin önemli bir parçasıdır. Caminin güneyinde Safiye Sultan’ın türbesi ve bir çarşı yer alır. Dış avlu duvarları, sıbyan mektebi ve ve Darül Hadis zamanla ortadan kalkmıştır. Eminönü semtindedir. (Y.R.A,1993:198)

Sultanahmet Cami: 1609-1616 tarihleri arasında I.Ahmed tarafından Sedefkar Mehmet Ağa’ya yaptırılmıştır. Sultanahmet meydanında, Ayasofya Cami’nin karşısındadır. Caminin en önemli özelliği altı minareli olmasıdır. Caminin içi mavinin hâkim olduğu çinilerle ve bunlara uygun kalemişleriyle bezeli olduğu için özellikle batı dünyasında ‘Mavi Cami’ diye anılmaktadır. Cami; Sultan Ahmed’in Türbesi, misafirhane, imaret, medrese,darüş-şifa, çarşı gibi yapıların merkezi durumundaydı. At meydanının bir ucunda yer alan bu binalar sonradan ortadan kaldırılmıştır. (İ.K.S.A,1983:1738)

Nuruosmaniye Cami : Yapımı 1749’da Sultan I.Mahmud tarafından başlatılmış ancak ölümü üzerine kardeşi II.Osman tarafından tamamlatılmıştır. (1757) Kapalı çarşının arkasındadır. Planı ve yapımı Rum ustalarınca gerçekleştirilen cami, barok üslubundadır.

Laleli Cami : 1764 tarihinde III. Mustafa tarafından Mimar Mehmed Tahir Ağa’ya yaptırılmıştır. Laleli semtindedir. (Y.R.A,1993:198)

Selimiye Cami : 1803 tarihinde III.Selim tarafından yaptırılmıştır. Selimiye kışlasının karşısındadır. (Y.R.A,1993:198)

Nusretiye Cami : II. Mahmud tarafından 1823-1826 tarihleri arasında Yeniçeri Ocağının kaldırılması anısına Mimar Kirkor Balyan’a yaptırılmıştır. Tophane semtindedir. (B.L.S.A.1986:5862)

Mecidiye Cami : 1849’da Sultan Abdulmecid tarafından yaptırılmıştır. Yıldız parkının giriş kapısının yanında, Çırağan Sarayının karşısındadır. (B.L.S.A.1986:5862)

(34)

Ortaköy Cami : 1854’te Sultan Abdulmecid tarafından Mimar Karabet Balyan’a yaptırılmıştır. (B.L.S.A.1986:5862)

Teşvikiye Cami : 1855-1886 tarihlerinde II.Abdulhamid tarafından Dikran Kalfaya yaptırılmıştır. Yıldız Sarayının karşısındadır. (İ.K.S.A.1983:1738)

4.1.5.3 Osmanlı Hanedanına Mensup Kişiler İle Devlet İdarecileri Adına Yaptırılan Camiler

Haseki Cami : 1538’de Hürrem Sultan tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Cerrahpaşa’da Haseki Caddesindedir.

Mihrimah Sultan Cami: 1547 ‘de Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Üsküdar semtindedir.

Cihangir Cami: 1559’da Kanuni Sultan Süleyman tarafından oğlu Şehzade Cihangir adına Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Altı yangın atlatan cami 1889 yılında Sultan Abdülhamid tarafından tekrar yaptırılmıştır.

Eski Valide Cami: 1570 tarihinde II. Selim tarafından eşi Nurbanu Sultan için başlatılmış, 1583 ‘te III. Murat tarafından tamamlatılmıştır. Mimar Sinan’ın eseridir. Üsküdar semtindedir.

Çinili Cami: 1640 tarihinde I. Ahmed’in eşi Kösem Mahpeyker Sultan tarafından Mimar Kasım Ağa’ya yaptırılmıştır. Üsküdar semtindedir. Külliye olarak yapılmıştır.

Yeni Valide Cami: 1708-1710 tarihleri arasında III.Ahmed’in annesi Gülnur Sultan için yaptırılmıştır.Üsküdar semtindedir. Klasik Türk mimarisinin son büyük eseridir.

Ayazma Cami: 1760’ta III. Mustafa tarafından annesi Mihrişah Sultan ve kardeşi Şehzade Süleyman’ın anılarına yaptırılmıştır. Mimar Mehmet Tahir Ağa’nın eseridir. Üsküdar semtindedir.

(35)

Zeynep Sultan Cami: 1769’da III.Ahmed’in kızı Zeynep Sultan tarafından yaptırılmıştır. Gülhane Parkının karşısındadır.

Beylerbeyi Cami: 1778’de I.Abdülhamid tarafından annesi Rabia Şermin Sultan için yaptırılmıştır. Mimarı Mehmed Tahir Ağa’dır. Beylerbeyi iskelesi yanındadır.

Emirgan Cami: 1782’de II.Abdülmecid’in annesi Bezm-i Alem Valide Sultan tarafından Mimar Karabet Balyan’a yaptırılmıştır. Dolmabahçe semtindedir.

Pertevniyal Valide Sultan Cami: 1871 yılında Sultan Abdülaziz devrinde padişahın annesi Pertevniyal Valide Sultan tarafından Mimar Agop ve Sarkis Balyan kardeşlere yaptırılmıştır. Aksaray semtindedir.

Mahmut Paşa Cami: 1464’te Fatih’in sadrazamı Mahmut Paşa tarafından Mahmutpaşa semtinde bir külliye olarak yaptırılmıştır.

Murat Paşa Cami: 1466’da Rumeli Beylerbeyi, Has Murad Paşa tarafından Kumkapı semtinde yaptırılmıştır.

Nişancı Mehmed Paşa Cami :1475’te Karamani Mehmet Paşa tarafından Kumkapı semtinde yaptırılmıştır.

Davud Paşa Cami : 1485’te Sadrazam Koca Davud Paşa tarafından Davutpaşa’da Haseki ve Hekimoğlu Ali Paşa Camileri arasında külliye olarak yaptırılmıştır.

Firuz Ağa Cami : 1491’de II.Beyazıd’ın hazinedarı Firuz Ağa tarafından Sultanahmet yakınlarında yaptırılmıştır.

Atik Ali Paşa Cami : 1496’da II. Beyazıd’ın Sadrazamlarından Hadım Ali Paşa tarafından Çemberlitaş semti yakınında yaptırılmıştır.

Bali Paşa Cami : 1504’te II.Beyazıd’ın kızı Hüma Hatun tarafından eşi Sadrazam Bali Paşa adına yaptırılmıştır. Fatih semtindedir.

(36)

Kasım Paşa Cami : 1533’te Vezir Güzelce Kasım Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Defterdar semtindedir.

Draman Cami : 1541’de Kanuni Sultan Süleyman dönemi tercümanlarından Yunus Ağa tarafından yaptırılmıştır.

İbrahim Paşa Cami : 1551’de Vezir Hadım İbrahim Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Silivrikapı semtindedir. (B.L.S.A.1986:5862)

4.1.5.4 Diğer Cami ve Mescitler

Sayıları dokuz yüzü aşan bu cami ve mescitler, tekkelere ait ya da belli kişi veya semtlerin isimlerini almış olan yapılardır. Aşağıda bu yapıların belli başlı olanlarının isimleri, yerleri ve yapılış tarihleri verilmektedir;

ƒ Ağa Cami( XV. yy.) Beyazıt

ƒ Arpacı ( Bursa Tekkesi) Mescidi (XV. yy.) Bahçekapı ƒ Akşemsettin Cami (XV. yy.) Karagümrük

ƒ Bab-ı Ali Mescidi (XV. yy.) Cağaloğlu

ƒ Babüssaade Ağası (Horhor) Cami ( 1506) Üsküdar ƒ Behruz Ağa (Has Odabaşı) Cami (1555) Beşiktaş

ƒ Bezirganbaşı (Ramazan Efendi) Cami (1585) Kocamustafapaşa ƒ Caferağa (Yusuffakih) Mescidi (XV. yy.) Topkapı

ƒ Defterdar (Nazlımahmud Efendi) Cami(1541) Eyüp ƒ Eyüp Sultan Cami (1458) Eyüp

ƒ Fenayi Tekkesi Mescidi (1714) Üsküdar

ƒ Gülşeni (Helvacı) Tekkesi Mescidi (1622) Şehremini ƒ Hacı Evhad (Hacıvat) Cami (1575) Yedikule

ƒ Hekimoğlu Ali Paşa Cami (1734) Fatih ƒ Hırka-i Şerif Cami (1851) Karagümrük

ƒ Hüdayi (Aziz Mahmut Efendi Tekkesi) Cami (1598) Üsküdar ƒ Karacaahmet (Hafız Ahmed Paşa) Cami (1855) Üsküdar ƒ Kısıklı Mescidi (XVI. yy.) Üsküdar

(37)

ƒ Küçük Ayasofya Cami (1505) Kocamustafapaşa ƒ Merkez Efendi Tekkesi Mescidi (1515) Merkez Efendi ƒ Sirkeci (Zincirlikuyu) Mescidi (XVII. yy.)

ƒ Şepsefa (Şeyh) Cami (XVI. yy.) Üsküdar (İ.K.S.A.1983:1738) 4.2 Cami İle İlgili Bilgiler

Cami; Müslümanların içinde topluca namaz kıldıkları yapıdır. Kuran-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde mescit sözcüğü geçmektedir. Cami sözcüğü Osmanlıca’ya özgüdür. Türkiye dışındaki İslam ülkelerinde namaz kılınan yere mescit denilir. (A.B.A,1992:276)

Camiler; islamiyetin icaplarını, emir ve yasaklarını öğretmek ve bunlara uyulmasını sağlamak için kullanılır. Osmanlılar zamanında yapılan camiler üç ana bölümden oluşur. Bunlar; dış avlu, iç avlu, caminin içi(sahın)dir. (Y.R.A:1993:270)

Bir kentteki ana ibadet yapısına ‘Ulu Cami’, sultanlar tarafından yaptırılanlara da ‘Selâtin Camisi’ denilir. (A.B.A,1992:276)

Selçuklular zamanında Ulu camiler; Osmanlılarda selatin camileri dikkat çeken yapılardır. Büyük camiler, etrafında medrese, mektep, aşhane, hastane gibi yapılarla birer imaret (külliye)dir.

İslam toplumun caminin ilk işlevi, ibadet yeri olmasıdır. Müslümanların en az haftada bir kez bir araya gelip birbirleri ile tanıştıkları, görüştükleri ve sorunlarını tartıştıkları yer olarak, cami toplumsal bir işlev de görmektedir. Caminin başka özelliği de eğitim ve öğretim merkezi olmasıdır. Zamanla ibadet dışındaki işlerin ve devlet hizmetlerinin örgütlenmesi sonucunda, önceden caminin karşıladığı ayrı ayrı işlevleri yerine getirecek çeşitli yapı türleri ortaya çıkmıştır. Bu yapıların cami çevresinde toplanması ile külliyeler oluşmuştur. Cami, medrese ve türbeden oluşan küçük külliyeler oluşmuştur. Cami, medrese ve türbeden oluşan küçük külliyeler dışında büyük külliyeler de kurulmuştur. Sıbyan mektebi( Küçük çocuklar için okul), medreseler, darü’l-hüffaz ( hafız okulu) ve darü’l-hadis (üst düzeyde medrese), imaret (aşevi), darü’ş-şifa (hastane), bimarhane (akıl hastanesi), darü’l-mesakin (yoksullar evi), çeşme, hamam, sebil gibi toplumsal yardım ve hizmet yapıları bulunur. (A.B.A,1992:276)

(38)

Osmanlı Devletinde bir cami inşaatı büyük bir camide şu seyri izlerdi: Mimarlar, caminin planını çizer, ölçüleri çıkarır ve çamur veya tahta bir maketini çıkarıp padişaha sunardı. (Arseven, 1955: 747)

Müslümanların en önemli dinsel yapısı olan cami, İslam dininin gereklerine göre biçimlenmiştir. Revak denilen birbirine kemerle bağlı sütunlardan oluşan ve üstü bir sıra kubbeyle örtülü bir galeri bu iç avlunun içini dört yandan çevirir. Avlunun ortasında abdest muslukları ve su haznesinden oluşan bir şadırvan vardır. Camiye giriş cephesi boyunca uzanan revak, son cemaat yeri adını taşır ve çoğunlukla diğer revaklardan yüksek olduğu gibi biçimsel açıdan da farklıdır. Namaza geç gelenler ya da kalabalık nedeniyle içeride namaz kılamayanlar için düşünülmüştür. Son cemaat yerinin simetri ekseni üzerindeki cümle kapısından geçilerek sahın denilen kapalı ibadet mekânına girilir. Cami kütlesi Mekke’deki Kâbe’ye yönlendirilir. Kıble duvarının ortasında namaz sırasında cemaatin hep birlikte hareket etmesini sağlayan imamın durduğu mihrap nişi bulunur. Mihrap önü, cami tabanından biraz yüksektir. Buraya mihrap sekisi denir. Hutbe okumak ya da topluluğa hitap etmek için çıkılan merdivenli yüksek kürsü olan minber, mihrabın sağında yer alır. Birkaç basamakla çıkılan vaaz kürsüsü ise mihraba göre soldadır. Camiye gelen hükümdarın ayrı namaz kıldıkları yer, caminin güneydoğu köşesine alınmış ve hünkâr mahfili diye adlandırılmıştır. XIX. yüzyılda Osmanlı camilerindeki son cemaat yerine bir de iki katlı hünkâr dairesi eklenerek geleneksel görüntü değiştirilmiştir. Camide arkada, bazen de merdivenle çıkılan bir ara kat biçiminde kadınlara ayrılan özel namaz kılma yerine ‘kadınlar mahfili’, müezzinlerin toplandığı ve ayaklar üstünde yükseltilmiş yere de ‘müezzin mahfili’ denir. Müminleri namaza çağırmak için müezzinlerin üstüne çıktığı yüksekçe yer, zamanla minare denen kule görünüşlü bir yapıya dönüşmüştür. Ezan minarenin şerefesinde okunur. (A.B.A,1992:276)

Yeryüzünde yapılan ilk ibadet yeri Mekke’de bulunan Kabe’dir. Buraya Mescid-i Haram’da denMescid-ir. Kabe Mescid-ilk olarak Hz. Adem tarafından yapılmıştır. Müslümanların önemli mabedi olan Mescid-i Aksa Hz.Süleyman’ın hükümdarlığı zamanında yaptırılmıştır. İlk cami Hz. Muhammed’in hicret sırasında birkaç hafta konakladığı Medine yakınında yaptırdığı Kuba Mescidi’dir. (Y.R.A:1993:273)

Çoğu cami avlusunda kıble duvarının önüne gelen yerde hazire denen bir mezarlık bölümü vardır. Camiyi yaptıran kişi ve yakınlarının mezarı ve türbesi bulunur. Cenaze namazı kılınırken, üstünde tabutun durduğu musalla taşı da dış avlu da bulunur. (A.B.A,1992:276)

(39)

4.3 Çinili Külliyesi İle İlgili Bilgiler

4.3.1 Çinili Külliyesi

Hanedana mensup olanların inşa ettirdikleri eserler dikkate alındığında hanım sultanlar tarafından inşa ettirilen eserler Türk Sanatı içerisinde önemli bir yer tutmaktadır.(Apa,2005:285)

Osmanlı İmparatorluğu’nda kadınlar kendilerine ait servetlerini diledikleri gibi kullanma hakkına sahip olduklarından, vakıf kurmak da en tabii hakları idi. Özellikle XVI. yüzyıldan itibaren Vâlide sultanların ve diğer saray kadınlarının yaptırdığı vakıf eserlerin bir çoğu Üsküdar’dadır. (Mazak,2007:375)

Bu eserlerden biri de İstanbul’un Üsküdar ilçesi Nuhkuyusu Caddesi, Çinili Mescit sokağında, cami, mektep, çeşme, sebil, çifte hamam ve darü’l-kurradan meydana gelen Sultan I.Ahmed Han’ın zevcesi, VI. Murad Han’ın ve Sultan İbrahim’in validesi Kösem Mahpeyker Valide Sultan tarafından 1640-1641’de Mimarı, diplomatlığı ile de meşhur olan Kasım Ağa’ya yaptırılan Çinili Külliyesi’dir.(Y.R.A,1994:126)

Çinili Külliyesi, Haliç’i, Boğazı, Marmara’yı bir şark halısı gibi ayaklarının altına seren hakim bir tepenin yamacına kurulmuştur. (Konyalı,1976:130)

Külliyede inşa tarihi veren üç tane kitabe bulunmaktadır. Cami kapısı üzerinde yer alan sülüs hatla yazılı iki satır halindeki üç beyitlik kitabe Şair Himmet’e aittir. Bu kitabeden caminin H.1050-M.1640’ta yapıldığı anlaşılmaktadır. Avlu kuzey kapısı üzerinde yer alan sülüs hatla yazılı üç satır halindeki altı beyitlik kitabe Şair Fevzi’ye aittir. Bu kitabeden de külliyenin diğer yapılarından mektep, çeşme, hamam ve sebilin de aynı tarihte yapıldığı anlaşılmaktadır. Muhtemelen medrese 1640’tan hemen sonra yapılmış olmalıdır. Çeşme üzerinde yer alan sülüs hatla iki satır halindeki sekiz beyitlik kitabe de yine Şair Fevzi’ye ait olup kitabeden çeşmenin H.1052-M.1642’de yapıldığı anlaşılmaktadır. Zamanla tahrip olan külliye binaları birkaç defa tamir edilmiştir. Meyilli bir alanda inşa edilmiş olan külliyede simetrik bir yerleşme düzeni yoktur. Külliyenin güneydoğu köşesinde geniş bir avlu duvarı içerisinde ortada cami, güneydoğuda medrese, kuzeydoğuda şadırvan bulunmaktadır. Şadırvanın yer aldığı köşede kuzeydeki avlu penceresi sebil olarak düzenlenmiştir. Avlunun kuzeybatı köşesinde bugün yenilenmiş olan tuvaletler vardır. Caminin güneyinde geç devirde yapılan büyük bir su havuzu ile zamanla oluşan küçük bir hazire

(40)

bulunmaktadır. Caminin kuzeybatısında Çinili Hamam Sokağı üzerinde Sıbyan Mektebi yer alır. Kuzey ve batıdan bir avlu duvarı ile çevrelenen yapının kuzeyinde avlu duvarı üstünde bir çeşme bulunmaktadır. Sıbyan Mektebinin batısında ise Çinili Hamam yer alır. (Çobanoğlu,1994:520) Tekke ve zaviyelerin kapatılması ile ilgili kanun yürürlüğe girdikten sonra bu külliye yüzüstü bırakılmış, yer yer çöküntüler ve çini hırsızlıkları başlamıştır. (Konyalı,1976:133)

4.3.1.1 Çinili Külliyesi Bünyesindeki Yapılar

4.1.3.1.1.1 Çinili Camii

XVII. yüzyılda büyük camilerin yapımı azalmıştır. Bu dönem camilerinin kimileri külliyelerin içinde yer alan tek kubbeli örneklerdir. İstanbul Üsküdar’daki Çinili Külliyesi’nin Camisi çok küçük boyutlu bir yapıdır. (B.L.S.A,1986:2743)

Fotoğraf No : 1 – Çinili Camii dış görünüş

Cami eşsiz çinilerinden dolayı Çinili Camii, Eski Valide Sultan Camii ile Yeni Valide Camiileri arasında bulunduğu için Orta Valide Camii adını alır. (Konyalı,1976:133)

(41)

Kalem işi süslemeleri ve görkemli çinileri ile mükemmel bir yapı olan Çinili Cami 1640 tarihinde tamamlanmış, XIX. yüzyılda köklü bir değişklik geçirmiştir. Caminin bakım masrafları Mahpeyker Kösem Valide Sultan’ın yaptırdırğı Valide Han’ın gelirinden karşılanmaktadır. (Gurlitt,1999:86)

Evliya Çelebi bu camii hakkında ‘Bir bayır üzerinde havadar bir zeminde bir büyük kubbeli taşra sofalı, haremli, minareli, ruşen bir camidir’ demiştir. (Demircanlı,1989:126)

Avlu ortasında yüksek bir platform üzerinde yer alan cami, moloz taş ile inşa edilmiştir. Kare planlı olan yapı geçişleri pandantiflerle sağlanan onikigen kasnaklı kubbe ile örtülmüştür. Kuzeybatı köşesinde dışa taşkın kare kaideli, silindirik gövdeli ve tek şerefeli minare yer alır.

Caminin iki avlu kapısı vardır. Kuzey kapısının üstünde Şair Fevzi’nin şu on iki mısralık tarih manzumesi okunur;

Maderi Sultan İbrahim Han, Hazreti Sultan Ekrem Valide, Bu binai hakkı yapdı hayr içün, Ta ola beyti ibadet abide, Davet ola beş vakitte rahmete, Menzil ola abide ve zahide,

Yaptı mektep, çeşme, hamam-ü sebil, Kim ona hak lütuf hem ihsan ide, Ehli Hayri bunda taat ideni, Dâhil et Ya Rab Cihan-ı Halide, Fevziya lâfzen ve manen tarihi,

Oldu ‘Bin ellide hayrul Valide’H.1050-M.1640 (Çobanoğlu,1994:521)

(42)

(Koçu,1965:4009)

(43)

(Koçu,1965:4010) Şekil No : 4 – Çinili Cami Resmi

(44)

Çift sıra pencere düzenine sahip yapı üç yönden ‘U’ şeklinde bir son cemaat yeri ile çevrelenmiştir. Yapıda alt sırada batıda üç, diğer cephelerde ikişer tane olmak üzere dokuz pencere, üst sırada ise her cephede üçer tane olmak üzere on iki pencere vardır. Alt sıra pencere tuğladan sivri boşaltma kemerleri altında, dikdörtgen açıklıklı ve mermer sövelidir. Son cemaat yeri ile çevrelenen alt sıra pencereler ile tuğla kemerli alınlıklar sıvadan dolayı görülmez. Üst sıra pencereler sivri kemerli açıklıklara sahiptir. Yalnızca doğu ve batı duvarlarında üst kat mahfile açılan kuzey pencereler sivri kemer altında dikdörtgen açıklıklı ve mermer sövelidir.

Camide doğu duvarı ortasında pencere açıklığı büyüklüğünde, mihrabın iki yanında da daha küçük olmak üzere toplam üç tane kapaklı dolap nişi vardır. Ayrıca kuzeyde kapının iki yanında, doğuda ve batıda pencere aralarında ikişer tane olmak üzere altı tane küçük sivri kemerli niş mevcuttur. Bunlardan yalnızca kuzeydekiler çift katlı olarak düzenlenmiştir. Kuzeyde eksende camiye geçişi sağlayan mermer söveli kapı altta basık kemerli açıklığa sahiptir. Kapının iki yanında pencere alınlıkları ve duvar yüzeyleri pencere üst seviyesine kadar çinilerle kaplanmıştır.

Fotoğraf No : 2 – Çinili Camii iç görünüşü

Bugün camide kubbe içinde, pandantiflerde ve minber köşkünün tavanında yenilenmiş olan kalem işleri vardır. 1890-1893 yılları arasında yapılan geç devir kalem işleri son restorasyonda tamamen ortadan kaldırılmıştır. (Çobanoğlu,1994:521)

(45)

Kubbe ortasında kiremit kırmızısı zemin üzerine beyaz renkte kıvrık dal ve rumilerden oluşan bir madalyon bulunmaktadır. Etrafı bir dizi palmetle çevrelenmiştir. Kubbe içinde sekiz tane iri şemse motifi, kubbe eteğinde ise bir dizi yarım şemse motifi vardır. Zeminleri kiremit kırmızısı olup beyaz renkte kıvrık dal ve rumilerle süslenmiştir. (Çobanoğlu,1994:521)

Fotoğraf No : 3 – Çinili Camii kalem işi süslemeleri

Ahşap malzemeden yapılmış olan vaaz kürsüsünde aynalıklar kündekari tekniğindedir. Dikdörtgen ve kare parçalarının birleşmesi ile kompozisyon oluşturulmuştur. Altta ön cephede üç yanlarda birer panoda ahşap üzerine fildişi ve ahşap kakma süslemeler görülür.

Caminin kapı kanatları üç aynalıklı olup orta ve alt aynalarda kare ve dikdörtgenlerin birleşmesi ile oluşan bir kompozisyon görülür. Düz olan üst aynalarda ise ortada baklava şeklinde, köşelerde dairesel şekilde düzenlenen ahşap ve fildişi kakmalardan oluşan süslemeler yer alır.

Harimde doğudaki dolap kanatları ile batıdaki pencere kanatlarında alt ve orta aynalar kapı kanatlarına benzemektedir. Diğer pencere kanatlarında ise bu aynalar tek parçadır. Mihrabın yanındaki iki küçük dolap kanadı dışında tüm pencere ve dolap kanatları üst aynalarında ‘Kaside-i Bürde’ yazılıdır. Mihrabın yanındaki dolapların kanatlarında alt ve orta aynalarda ise kabartma olarak kıvrık dal ve rumili süslemeler görülür. Ayrıca kapı, pencere ve dolap kanatlarında düz, ajurlu ve kabara şeklinde metal aksam bulunmaktadır. (Çobanoğlu,1994:520)

(46)

a) Son Cemaat Yeri :

Çinili camiyi üç yandan çevreleyen ahşap galeri biçimindeki son cemaat yeri Osmanlı mimarlığında XVII. yüzyılda görülen ve daha sonra da uygulanan yeni bir öğedir.(B.L.S.A,1986:2743)

Caminin son cemaat yerine birkaç ayak merdivenle çıkılır. Mabedin üç tarafını yirmi sütun üzerine oturtulmuş bir saçak çevirmiştir. (Koçu,1965:4010)

Son cemaat yerine kuzeyden ve batıdan olmak üzere iki yönden basamaklarla çıkılarak ulaşılır. Burası baklavalı başlıklara sahip sekizgen gövdeli yirmi mermer sütun ile taşınan üzeri kiremit kaplı, meyilli ahşap çatı ile örtülmüştür. Kuzeyde eksende camiye geçişi sağlayan mermer söveli kapı, altta basık kemerli açıklığa sahiptir. Kapının iki yanında pencere alınlıkları ve duvar yüzeyleri pencere üst seviyesine kadar çinilerle kaplıdır. (Çobanoğlu,1994:521)

Caminin çöken son cemaat yerinin tamiri sırasında büyük gelen çerçeveleri yerine oturtmak için pencere altında dolaşan muhteşem çini pano keser darbesiyle parçalanmıştır. (Y.R.A,:1994:126)

Son cemaat yerinin duvarı devrinin en güzel çinileriyle kaplanmıştır. Ancak çinilerin bir kısmı zamanla dökülünce, bunlardan bazısı pencere alınlıklarına gelişigüzel yerleştirilmiştir. Bu bölümdeki benzersiz çinilerin varlığı ve ahşap çatının oturduğu mermer sütun aralarının demir şebekeyle kapatılmış olması son cemaat yerine ikinci bir mekân hissi kazandırmaktadır. (Erol,1988:335)

Son cemaat yeri çinilerle kaplıdır. Fakat çoğu çalınmış ve yerlerine başka yama çiniler konulmuştur.

(47)

Fotoğraf No: 4 – Son cemaat yeri çinileri

Fotoğraf No: 5 – Şair Himmet’in yazmış olduğu şiir

Kapısının üstünde Şair Himmet’in sülüs ile yazdığı şu tarih manzumesini okuyoruz;

‘ Hemişe hazreti vala cenabı Valide Sultan Hulus uzre lirechillah hayrat etmedir şanı Yapub bu cami ana nice emlak vakfetti Muvaffak etti hayrata anı tevkıfi rabbani Tamam, olunca dedi Himmeta tarihini hatif Bu camide olan taat ola makbululi sübhani’ H.1050-M.1640

(48)

b) Minber :

Mihrabın hemen sağında yer almaktadır. Mermer minber taşçılık sanatının bütün inceliklerini toplamıştır. Minberin külahı Sokullu Camiindeki minberde görüldüğü gibi tamamen çini ile kaplanmıştır. (Koçu,1965:4010)

Mermerden yapılmış olan minber itinalı bir işçiliğe sahiptir. Yanlarda sivri kemerli geçiş açıklığı ile üç sivri kaş kemerli pabuçluğu bulunan minber on basamaklı olup basık kemerli kapı açıklığa sahiptir. İki yanı zarif sütuncelerle yumuşatılmış olan kapı açıklığı kemer üzerindeki yazı kartuşundan sonra mukarnaslı ve rumili-palmetli bir taç ile sonlanır. Korkuluklar ajurlu olup kıvrık dallar üzerinde iri rumi ve palmetlerden oluşan bir kompozisyona sahiptir. Korkululukların kapı söveleri ile birleştiği yerde ortada tam yanlarda yarım palmet şekli ile sonlanan köşe dolguları kabartma lale motifleri ile süslenmiştir. Yan aynalıkların ortasında yer alan yuvarlak ajurlu şebekelerde kıvrık dal üzerinde rumilerden oluşan kompozisyon görülür. Aynalığın köşelerinde, geçiş açıklığı üzerinde pabuçluk kemer dolgularında kıvrık dal ve üzerinde rumilerden oluşan kompozisyonda kabartma süslemeler görülür. Minberin köşk kısmı baklavalı başlıklara sahip sekizgen sütunceler üzerinde sivri kemerlere oturan sekizgen kasnaklı piramidal külah ile örtülüdür. Kemer köşe dolgularında kıvrık dal ve rumilerden oluşan kabartma süslemeler vardır. (Çobanoğlu,1994:520)

(49)

Mermer minberin altıgen prizma külahı da çini ile kaplıdır. Beyaz üzerine mavi, lacivert, firuze renklerde lale, şakayık ve yapraklardan oluşan bir arabeskle işlenmiştir. Altta iki sıra olarak pano kenar bordürlerinde gördüğümüz lacivert üzerine beyaz arabeskli bordür tekrarlanır. (Gönül,1977,93)

c) Mihrap

197 x 395 cm ölçülerinde mihrap; taç, çerçeve, köşelik, kavsara ve niş bölümlerinden meydana gelmektedir. 123 cm genişliğinde, 60 cm derinliğinde ve 237 cm yüksekliğinde niş yedi kenarlı olup, iç kenarları 32 cm, ağız kenarları ise 18 cm genişliğindedir. (Bozkurt,2007:345)

Fotoğraf No: 8 – Mihrap genel görünümü

Tamamen çini ile kaplanmış olan mihrap sivri kemerli olup yedi kenarlı bir niş şeklinde düzenlenmiştir. Çinilerin ana kompozisyonu iri hançer yapraklar ve şakayıklardan oluşmaktadır. (Çobanoğlu,1994:520)

Şekil

Şekil No : 3- Çinili Cami Mimari Plan
Şekil No: 6-  Mihrap niş detayı

Referanslar

Benzer Belgeler

Fatih Camii ilk çinileri ile Çinili Köş- kün mozaik çinileri, renkli rölövesi (16. Y.Y.) ilk yarısına ait Sultan Selim, Topkapı Sarayı arz odası çinileri rölövesi ile 10

[r]

Ortalama işten kalma süresi 210 gün olup bu süre median sinir yaralanmalılarda ortalama 273, ulnar sinir yaralanmalılarda 157, kombine (median+ulnar) 232 gün olarak

Reports of suicide attempts in ADHD cases with high dose long- acting methylphenidate (MPH) are limited in the literature.. In this case report, a 13-year-old boy who had

Bu sıralarda birkaç öykü ve roman denemesi yaparken, bir yan­ dan da bazı gazete ve dergilerde yazılar yazı­ yor ve birbirinden güzel ve başarılı röportaj­

Ali îlmî ile P.efi Oevat ulull/k", J50 lik liste yer almak suretiyle,kader arkadaşı olmuşlardır.Ali îlmî’nin ölümü üzerine UT.UİİAY bu kader yolda­ şı

Fakat her biri farklı yapıya sahip 80’den fazla protein toksin ailesi olduğu düşünüldüğünde, bu tedavi yöntemlerinin farklı hastalıklara ve farklı koşullara göre

Formüle edilen bu yöntem Şekil 4’te verilen akış diyagramı ile özetlenebilir (Powell, 2004). Bu nedenle sürekli gözetlenmeli, olası tehlikelerin engellenmesi ve