• Sonuç bulunamadı

Cahide Sonku'yu anlamak (1)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cahide Sonku'yu anlamak (1)"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T T

27 HAZİR AN 1995 SALI

YAZI ODASI

SELİM İLERİ

Cahide Sonku'yu

Anlamak (1)

A tıf Y ılm a z’ın sinema anıları nihayet kitap olarak çık­ tı. Nihayet, diyorum, çünkü sevgili Atıf ağbi, bu anıları yıllar önce bir gazetede tefrika ettirmiş, sonra geçenler­ de bir başka gazetede yinetefrika ettirmişti.

Atıf Yılmaz’ın C ahide S o n ku ’yla İlintili kişisel anıları­ nın öyle pek lezzetli geçmediğini biliyorum. Cahide Son- ku 1981 ’de öldüğü zaman Milliyet Sanat Dergisi’ne te ­ lefon etmiş, bir yazı yazmak istediğimi söylemiştim. Tam yazıyı yazarken Gösteri’den aramışlar, Cahide Sonku’yla ilgili bir yazı istemişlerdi. Başka kim yazabilir diye sev­ gili Doğan Hızlan’la düşünmüştük. Aklıma Atıf ağbi gel­ mişti. Birkaç dakika sonra Doğan tekrar telefon etmiş, alı al moru mor bir sesle Atıf Yılmaz’ın Cahide Sonku için

‘kendini beğenmişin biriydi’ dediğini açıklamıştı.

Öyle anlaşılıyor ki çiçeği burnunda sinemacı Atıf Yıl­ maz, film çekimi sırasında Cahide Sonku’yu mağdur bir eda içinde, sağa sola hırçın davranırken, herkese biraz yukarıdan bakarken görmüş. Fakat Cahide Hanım’ın bu tavrı ne kadar etkileyiciymiş ki aradan bunca yıl geçme­ sine karşın, Atıf Yılmaz’ın burnunun direği hâlâ sızlıyor. Uzun uzadıya şöyleydi-böyleydi, sinemadan, yönet­ menlikten anlamazdı, şuydu-buydu diye yazıyor anıla­ rında. Elbette yazabilir. Bununla birlikte çok uzun yıllar sinema sanatına emek vermiş, birtakım önemli filmlere İmza atmış, hatta sinema yıldızı dramlarını beyazperde­ de konu edinmiş, Türkiye çapında çok ünlü yıldızlarla ah­ baplık etmiş Atıf Yılmaz’dan daha geniş perspektifli bir yaklaşım bekliyor okur. Kişisel anısına yol açan tatsız olayların bir iki adım ötesindeki Cahide’yi, asıl Cahide’yi, bir sinema adamının, bir sanat adamının gönül gözüyle görebileceği Cahide’yi öğrenmek istiyor, işte bunu, Atıf Yılmaz’dan öğrenemiyoruz.

Cahide Sonku’yu iyi kötü yakından tanımış olanlar o mağrurluk, kendini beğenmişlik öyküleri üzerine başka yorumlar da yapıyorlar. Şehir Tiyatrolan’na büyük eme­ ği geçmiş, yılların Gül G ülgûn’u bir söyleşimizde anlat­ mıştı: “ Yavru Kartal"da Cahide başrol, kendisi küçücük bir rol oynarlarken Cahide Sonku kendisine içtenliksiz yaklaşanlara hayli soğuk, hırpalayıcı; içtenlikle yakla­ şanlara da sevgicil, sevecen, dahası alçakgönüllü dav­ ranırmış. Yavru Kartal’ın bir gecesinde ayağı kayıp sah­ nede düşen Gül Gülgûn’u seyirciye güldürtmemek için vargücüyle çaba harcamış; o zamanın çok genç oyun­ cusuna umut vermiş, cesaret vermiş.

Çok benzeş anıları Gönül Ülkü gibi Gazanfer Ö zcan- gibi usta tiyatroculardan da dinledim. Gönül Hanım’la Gazanfer Bey, Cahide Sonku’nun düşkünlük günlerin­ de öyle yine nasıl yüceliklerle donandığını acıklı- gülünç bir serüvenle dile getirdiler. Kötü bir oyuncu olduğu id­ dialarını, Gönül Hanım, tıpkı Gül Gülgûn gibi kişisel hay­ ranlığını anlatarak reddetti. Cahide Sonku yalnız güzel­ liği, karizmasıyla değil, inanılmaz sahne hâkimiyetiyle de seyirciyi allak bullak edermiş.

Seyircinin büyülenişini H aldun Taner gibi önemli bir sanat-kültür adamı doğruluyor. Şöyle yazmış: “Cahide,

kültürsüzlüğüne karşın anlatılanı çok iyi kavrar ve p ra­ tik zekâsıyla en karmaşık rolleri bile şaşılacak b ir özdeş­ leşme yeteneği ile verirdi. Klasik oyunlardaki başarısı, onun sanat gücünün şaşmaz ölçütü sayılabilir."

Unutamadığı -ama nedense hâlâ yazmadığı- anıların­ da, o renkli^ canlı, görkemli ve hınzır anılannda değerli aktörümüz İsm e t Ay, çok uzun yıllardan beri herkese, özellikle gençlere Cahide Sonku’yu sevdirmeye çalışı­ yor. Bu -şim dilik- sözlü anılar, ününden, parasından, mevkiinden ve saygınlığından adeta öç alan bambaşka bir Cahide’yi dile getirmekte. Zaten Cahide Sonku ko­ nusunda düşünmeye, bu konuyu ikide birde kalbim sız­ lasın diye gündeme getirmeye beni İsmet Ay yöneltmiş­ tir.

İsmet Ay, Cahide Sonku’yu o son parlak günlerinde bir arkadaşlık çerçevesinde tanımış. Burada ismet Ay’ın anılarını özetlemeyeceğim. Ne var ki bende kalan duy­ gu tortusunu aktarmak istiyorum: 1930’larda başlayan Cahide efsanesi, ism et’in tanıklık ettiği 1950’lerde hiç de öyle doyma noktasına ulaşmış değildir. Gerçi Haldun Taner’in işaret ettiği gibi güzelliği nitelik değiştirmiş, Ca­ hide Sonku tazelikten olgunluğa yol almıştır, ama yine çok güzel, olgun ve görkemlidir. Gelgelelim İsmet Ay’ın hem şiddetle duyumsadığı hem de bize duyumsatma­ ya çalıştığı gerçek, Cahide Hanım’ın bütün o tantana­ dan, güzellik efsanesinden, servetten, ünden bunaldı­ ğı, kendi kendinin doyma noktasına geldiğidir.

Az şey mi? Bugünün sahte değerler, ünler dünyasın­ da değerli, ünlü görünen, öyle geçinen kimsenin asla va­ ramayacağı bir doyma noktası.

Cahide’ye gelince, güzelliği karşısında bile donuk, al­ dırışsız, daha önemlisi, kendisine bunca olanağı sağla­ mış o güzelliği hırpalamaktan adeta hoşnuttur. Henüz otuz beşindeyken kalınlaşmıştır; sesinin buğusu geçip gitmiş, sesine bizim kuşakların sarsılıp kalacağı tuhaf bir yaşamışlık, görüp geçirmişlik yankıyıvermiştir.

Ben o sesi “Beklenen Şarkı”da dinlemiş, kulaklanm- da çınlayıp dursun diye dua etmiştim. Sonra, Beklenen Şarkı, Cahide Sonku’nun -klasikleri bilmem ama- me­ lodramlar için mükemmel bir yıldız-oyuncu olduğuna da tanıklık eder. Cahide Sonku, henüz otuz beş yaşın­ dayken Beklenen Şarkı’da adeta yaşlıca bir oyuncunun oynaması gerekli bir rolü canlandırabilecek kadar da pervasız, sanata bağlıdır...

Ne anılar bitti ne de söylemek istediklerim. Cahide Sonku’yu anlamak belki de bir serüven. Gelecek salı yi­

(2)

/

4 TEM MUZ 1995 SALI

YAZI ODASI

SKI.tM İLERİ_______________

Cahille Sonku'yu

Anlamak (2)

Cahide Sonku, ya mart, ya N isan 1981 ’de öldü.

Ö lüm ünden b ir zam an ö n c e o gün ü n d a rb e y ö n e ti­ mi, k im b ilir hangi sebeplerle, bazı tiy a tro adam ları­ m ıza ö d ü l ve şeref dağıtm ayı uygun b u lm u ştu . B ir tö re n düzenlenm iş, fo to ğ ra fla r çekilm iş, bu fo to ğ ra f­ lar gazetelerde basılmıştı. Ö rn e kle n d irm e k biraz ye r­ siz, acı kaçacak, am a fo to ğ ra fla rd a Bedia Muvah- hit’le Vasfi Rıza Zobu, ç o c u k lu ğ u m d a unutam adı­

ğım oyunlarını izlediğim , e lb e tte saygı d u y m a m g e ­ reken bu iki tiy a tro sanatçısı, hayli ileri yaşlarına ka r­ şın, d im d ik a ya kta du ru yo rla rd ı. B e d ia M u va h h it, ç o k yü kse k ökçeli iskarpinler g iym işti. Vasfı Rıza Z o­ bu, b ir delikanlı neşesiyle g ü lü m sü yo rd u . C ahide S o n k u ’ya gelince, o s a d e ce ö lm ü ştü , hepi to p u a lt­ m ış üç yaşındaydı.

Belki ö d ü lle ölüm ün yan yana gelişinden, C ahide S onku için yazdığım uğ u rla m a yazısında, “İste se y­

d i o da kürkler, m ü c e v h e rle r iç in d e ö m rü n ü n s o n u ­ n u g e tire b ilird i..." gib isin d e n b ir c ü m le vardır.

B enim kisi sıradan b ir g ö rg ü tanıklığıydı: C ahide S o n k u ’yu bizim dünyam ızın d ü şkü n lü k saydığı son d ö n e m in d e Taşra Kızı’nda mı se yre tm iştim , yoksa

Cahit Irgat’la ikisini mi bir başka o yu n d a se yre tm iş­

tim , yazık ki açık se ç ik hatırlayam ıyorum . Taşra kı­ zı, Haldun Dorm en’in yapım ıydı. D eğerbilir H aldun

D orm en, C ahide H anım ’ı ye n id en tiyatroya, sa h n e ­ ye d a ve t etm işti. G elgelelim anılarında ö lçü lü b ir a n ­ latım la aktardığı gibi, C ahide S onku, sahne d is ip li­ nine ayak u yd u ra ca k d u ru m d a değ ild i. İşin aslı ara­ nırsa, o artık bizim dünyam ızın ölçü tle ri için d e d e ­ ğildi. Bu yüzden sevgili H aldun D o rm e n ’in anıların­ daki ölçülü anlatım bile hâlâ beni adam akıllı üzer, keşke H aldun bö yle yazm asaydı d iye düşünürüm ...

C ahide S o n k u ’yu g ece ve g ü n d ü z b ir iki kez de B e y o ğ lu ’nda gördüm . R astlayışlarım ın ben d e bırak­ tığı burukluğu, de ğ işik zam a n la rd a yazdım . A rtık y i­ nelem eyeceğim . Yalnız şunu sö y le m e k istiyorum : D üşkünlüğü, ç o k az insandan a lım lanabilecek bir g ö rke m içindeydi. B e yo ğ lu ’nun arka sokaklarında e lin d e m avi isp irto şişesiyle dolaşan, yüzünün ke­ m ik çatısı hâlâ eşsiz güzellikte, o yorgun, üstü başı hırlım p ırtın kadın, b ü yü k bir a ktris o ld u ğu n u o ha- liyie, o m a ğ ru r duruşu, yü rü yü şü yle ye te rin ce ya n ­ sıtıyordu. Ö yle sanıyorum ki, sa h n e sanatçılarının başarısını, hayatlarındaki tavırlarıyla da yakalam ak olasıdır.

Bu d ü şü ş günleri için d e onu görenlerin b ü yü k ç o - ğunluğu, düşüş ve d ü şkü n lü ğ ü n uzun uzadıya ta s ­ virine girişirler. Ö te yandan ç o k farklı d ikka tle rle de karşılaştım.

Gönül Yazar, unutam adığım bir söyleşim izde, C a­

hide S o n k u ’nun görkem li g ünlerinden bir anı an la t­ mıştı. Onu, kendisi henüz sanatının başlangıcınday- ken görm üş. C ahide Hanım, d aha kim selerin pe k ta ­ nımadığı G önül Yazar’ı biraz d a ezm iş. A m a b ir d u y ­ gu ustası olan G önül Hanım, C a h id e S o n k u ’nun al­ kol, yıkılış m acerasında pek az kişinin ayırt e d e b il­ d iğ i yüceliği de g ö rm ü ştü . B ü yü k heyecanla anlatı­ yor, o yıkılışta b o ş yüceliklerden b ü tü n b ir arınışı al­ gılatm aya uğraşıyordu... G önül Hanım, C ahide S o n ­ k u ’nun cenazesine g itm iş. Tabii ç o k az kişinin katıl­ dığı b ir cenaze.

A m a ölüm , efsaneyi söndürem iyor. G eçen zam an için d e C ahide S o n k u ’yla ilintili ç o k derin başka anı­ lar, izlenimler, saptayım lar da din le m e fırsatı bu lu yor­ du m . Aziz d o s tu m , b ü yü k s in e m a o yu n cu su Sadrı Alışık, son günlerine kadar ondan söz açtı. Tepeba-

şı D ram T iya tro su ’nun kapısında yakından g ö re b il­ m ek için bir zam anlar saatlerce beklediği Cahide, yıl­ lar so n ra karşısına çıkm ış ve a d e ta h akaret ed e rce ­ sine Sadri B e y’den b o rç para istem işti. Sadri Bey, bu para isteyişi başkaları gibi, a ya kü stü üçkâğıtçılık olarak asla yorum lam az, te rsin e paranın, b o rç p a ­ ranın, para düzeninin, çe ş it ç e ş it kazanç yollarının, parayla yükselişin, paradaki sa h te itibarın üzerinde d u ru r ve b a n kn o t dünyasıyla ç o k acı alay ederdi. Ç o k özlediğim Sadri A lışık’ın sözleri, şim d i de yü zü ­ m ü alev alev yakıyor.

B aşkalarından b o rç adı a ltında p a ra isteyen d ü ş ­ kün C a h id e ’yi, nice zam anlar va r ki, b ir kirli para a v ­ cısı g ib i görebiliyorum . Rim baud’nun "S arhoş G e­

m i” şiiri g e liyo r aklıma. C ahide H a n ım ’ı d ü ş ü n d ü k ­

çe, Baudelaire’in bazı şiirleri de...

İki yaz ö n ce b ir gece, A siye ’lerin b u g ü n kü d ü ze n ­ de nasıl kurtulduklarını bize eşsiz o yu n u yla o n ca za ­ m an g ö ste rm iş olan sevgili Zeliha Berksoy’la ye­

m e k ye m iştik. Konu, d ö n m ü ş dolaşm ış, C a h id e ’ye gelm işti. Zeliha, çocukluğunun, yeniyetm eliğinin Ca­ hide H anım ı’nı anlatm ıştı.

O nu, annesi, g ö z kam aştırıcı Sem iha Berksoy’la

baş başa hatırlıyor, her ikisinin de yıllar ö n ce o y n a ­ dıkları oyunları daha dün oynam ışlarcasına nasıl ta r­ tıştıklarını hatırlıyordu. İşte, kötü oyuncu, bilgisiz Ca­ hide, güzelliğiyle üne kavuştuğu söylenen, zengin er­ keklerin parasını yediği ileri sürülen C ahide, ç o c u k Z eliha B e rk s o y ’d a g e ç ip g itm iş oyunları, o o yu n lar­ daki o y u n cu lu ğ u n u harıl harıl ö lç ü p biçen bir sa n a t­ çı olarak belirm iş, ve öyle kalmış.

B ir de Agâh O zgüç’ün C ahide S o n k u ’yu ‘g e r­

ç e k te n ’ anlam ak isteyenlerin ç o k yararlanacağı k i­

tabını a n m a k iste rim : P e ç e te K â ğ ıd ın d a k i Anılar. A g â h Ö z g ü ç ora d a , d ü şü şü yle , d ü ş k ü n lü ğ ü y le ö vü n ç duyan son C a h id e ’yi, h e rhalde asıl C a h id e ’yi p e çe te kâğıdına ç iziktirilm iş ince anılar, içten g ö z­ lem lerle saptar. Sanırım b u n ca tanıklık, C ahide k o ­ nusu n d a ki birtakım o lu m su z görüşleri, iddiaları, sa­ d e ce kişisele takılı kalm ış anıları yalanlam aya ye tip artar. Y etm ediğini varsaysak bile, C a h id e S onku, tu ­ haf, kırık öm rünün hikâyesini, s ö n m e m iş efsanesiy­ le bugün d e söylem ektedir...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ülkemizin değerli bir bilim adamı, kendi alanında bütün dünyanın ta­ nıdığı bir hematolog geçtiğimiz gün­ lerde, 16 mart 1984’te İstanbul Tıp Fakültesi

Mesle~inin doru~una ula~m~~~ seçkin bir bilim adam~, de~erli yap~ tlar~~ Japoncaya bile çevrilmi~~ bir Türk yazar~, Atatürk ülküsünün canl~~ bir sembolü ve Türk Tarih

1877’de, İstanbul’da doğan Salâh Bey; vezir İbrahim Paşa torunu ve Haşan Asım Beyin oğludur.. Hukuk mezunu olup, ka­ lem kuvveti herkesçe takdir edilmiş bir

D iplom asi uzun sü re SŞ G alatasaraylInın tekelinde

Bu çal›flmada toplam 5 ilçeye ba¤l› 154 köyde çal›flma anketi doldurulmufl ve toplam olarak bu köylerin %73’ünde asbest kullan›m öykü- sü oldu¤u, %45’inde

Bunlar: İsveçli avangart sanatçı ve film yapımcısı Viking Eggeling; Alman ressam, grafik sanatçısı, avangart sanatçı, film yönetmeni Hans Richter; Fransız

Mevlânâ Celâleddin Rumî'nin daha sonra «Mevlevîlik» olarak teşkilâtlanan sevgi ve aşk yolunun, başlangıçta söz- konusu Ahî teşkilâtından faydalandığını

böylelikle de fotoğrafçılar ilk defa fotoğraf makinesini taşıyan sehpalardan kurtularak makinelerini ellerinde taşımaya ve rahatlıkla her yere götürmeye