• Sonuç bulunamadı

Osmanlı kültüründe huzur güreşleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Osmanlı kültüründe huzur güreşleri"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Türk Dünyası Araştırmaları Sayı: 196 Şubat 2012

OSMANLI KÜLTÜRÜNDE HUZUR GÜREŞLERİ

Yrd. Doç. Dr. Gökhan BAYRAKTAR* - Öğr. Gör. Ahmet YAZICI**

Yük. Lis. Öğr. Muhammet Sıddık TAŞGİT***

Öz

Kültürün bir parçası olan ve insanlık tarihi kadar köklü bir geçmişe sahip olan sporun tarihsel gelişimi içerisinde toplumların özelliklerini taşı-yarak milli kültürünü oluşturan ve zamanla geleneksel hale dönüşen farklı spor dalları ortaya çıkmıştır. Geleneksel sporların bir kısmı tüm olumsuzluklara direnerek günümüze kadar gelebilmiş; bir kısmı ise spor dünyasının acımasız ve rekabetçi anlayışından olumsuz etkilenerek ya değişime uğramış ya da unutulmuştur.

Zaman içerisinde unutulan geleneksel sporlarımızdan biri olan ve Türk güreş tarihinde büyük bir dönemin sonunu oluşturan “Huzur Güreş-leri”nin incelenmesi; bu çalışmanın amacını oluşturmuştur. Bu amaçla; “Unutulmuş geleneksel sporlar, Huzur Güreşleri, Huzur Güreşlerinin ta-rihçesi ve özellikleri, son bulma ve unutulma nedenleri” konuları üzerinde yoğunlaşılarak Huzur Güreşleri tüm yönleriyle değerlendirilmiştir. Çalış-mada verilerin toplanması amacıyla; alan yazın taraması yapılmıştır.

Çalışmanın; güreş sporunda bir çağı kapatıp yeni bir çağı başlatan, an-cak zamanla unutulan geleneksel sporlarımızdan Huzur Güreşleri’ni yeni nesile hatırlatma ve eskiyi unutmama, unutturmama, tahrip edilen değerle-ri hatırlatma ve unutulan geleneksel sporlarımızı gün yüzüne çıkarma ko-nusundaki çabalara ve çalışmalara destek olacağı düşünülmektedir.

Anahtar kelimeler: Geleneksel Sporlar, Güreş, Unutulan Geleneksel

Sporlar, Huzur Güreşi.

* Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Ana-bilim Dalı, gokbayraktar@gmail.com

** Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenli-ği Anabilim Dalı, agokhan.yazici@atauni.edu.tr

(2)

Abstract

Presence Wrestling in the Ottoman Empire

Different sport branches creating national culture by owning the features of societies and becoming trational in time emerged in the historical develop-ment of sports which is a part of culture and having a past as old as human history. Some of traditional sports have come to present day with resisting all problems, whereas some of them were either changed or lost as they were af-fected negatively by harsh and competetive ceoncept of sports.

Analysis of ‘Presence Wrestling’ which is one of forgotten sports in ti-me and constructing the end of a great era, is target of the paper. In this context, by focusing on the subjects “Forgotten National Sports, Presence Wrestling, History and Features of Presence Wrestling, reasons of ending and obliviton” Presence Wrestling were analysed in all parts. In the aim of collecting data, literature review of the related field is done.

It is thought that the research will help to remind, “Presence Wrestle”, one of our lost and forgotten sports, opened and closed an era in wrestle history, and not to forget the old, not to make them forgotten, remind des-troyed values, bring to light forgotten traditional sports.

Key words: Traditional Sports, Wrestling, Forgotten Traditonal Sports,

Presence Wrestling.

Geleneksel ata sporlarımız yüzyıllar boyu korunmuş, yaşatılmış, dün-den yarınlara aktarılmıştır. Ancak bu sporlardan bazıları zamanla; çeşitli nedenlerle ya orijinalliğini yitirmiş ya da unutulup atıl hale getirilmiştir.

Bu bağlamda; unutulup atıl hale gelen sporlarımızdan birisi de Os-manlı Devleti döneminde altın çağını yaşayan Huzur Güreşleridir. Tarih-sel geçmişimizin önemli faktörlerinden olan somut olmayan kültürel mi-rasımızın unutturulmaması; çalışmanın amacını oluşturmuştur.

Huzur güreşleri konusu, güreş tarihimizin önemli bir bölümü olması-na rağmen; Osmanlı tarihi yazarlarınca pek ele alınmamıştır. Bu neden-le; huzur güreşlerine dair kaynaklar sınırlıdır.

Osmanlı ve Güreş

623 yıllık saltanatı süresince Osmanlı İmparatorluğu; yalnızca bilim-de, ekonomibilim-de, mimaribilim-de, sanatta ve kültürde ilklere imza atmakla kal-mayıp günümüz sporunun temelini teşkil eden uygulamalarıyla da gele-ceğe izlerini bırakmıştır.

Osmanlılar, daha önceki dönemlerden devraldığı evrensel sporların geleneklerini; hem savaş eğitimi hem de müsabaka sporları olarak geliş-tirerek yaşatmıştır. Osmanlı’da sporun organizasyonu rastgele ve sıra-dan olmayıp kurumlaştırılmıştır. Bu nedenle; spor tekkeleri ve vakıflar kurulmuştur. Açılan güreş tekkelerinin (Esnaf-ı Pehlivan Tekkeleri) ilki Orhan Gazi zamanında kurulmuştur.

(3)

Sporun Osmanlı’daki seyrine dikkat edildiğinde; ilk hamlenin Fatih Sultan Mehmet tarafından atıldığı görülmektedir. Bugün hala Okmeyda-nı olarak bilinen “Meydan-ı Kemankeşâni”, İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet’in fermanıyla kurulan ilk spor tesisidir. Fatih Sul-tan Mehmet ayrıca; İsSul-tanbul’da ve Edirne’de güreş tekkeleri yaptırarak bu tekkelerde 300’den fazla güreşçinin idman yapmasına olanak sağla-mıştır. Pehlivanlara güreş eğitimi verilmesi için kurulan güreş tekkeleri; güreşin usul ve kurallarının öğrenimini kolaylaştıran, kuvvetine güve-nenleri pehlivanlığa motive eden yerler olup güreş tekkelerinin merkezi ve en büyüğü İstanbul’da Zeyrek yokuşunda idi. Tekkelerde daima kalan pehlivanlar olduğu gibi cuma günleri idman yapmak için gelenler de ço-ğunluktaydı.1,2

Ayrıca; Sultan II. Beyazıt zamanında Güreşçiler Bölüğü (Cemaat-i

küş-tigiran) oluşturulmuş, Sultan IV. Murat zamanında ise güreşçiler

Ende-run’a alınmaya başlanmıştır.3 Enderun’da Seferli, Kilerli ve Hazine Ko-ğuşlarında kalan pehlivanların bazıları saraya alınarak has odaya kadar yükselmişler, bazılarına da madalyalar ya da bazı köylerin zeametleri (geliri en az 20.000, en çok 99.999 akçe olan toprak) verilmiştir.

İşte Osmanlı’da güreş sporuna ve güreşçilere böyle çok değer verili-yordu. Öyle ki; pehlivanlar diğer sporculardan ayrı olarak sanatkârların kaldığı koğuşlarda kalıyordu. Çünkü her sanat türünün piri olduğu gibi pehlivanların da piri olduğundan; pehlivanlık sanat olarak kabul edil-miştir. İşte bu nedenle de pehlivanlığın; diğer sanatlarda olduğu gibi çı-raklık, kalfalık ve ustalık dönemleri vardı. Ve bu gelenek; günümüz peh-livanlarına kadar taşınmıştır.

Osmanlı padişahlarının güreşe düşkünlüğü; güreşin en çok sevilen spor olmasını sağlamıştır. Padişahların huzurunda yapılan güreşlere de

“Huzur Güreşleri” adı verilmiştir. Ve Huzur güreşleri Osmanlı döneminde

yıllarca süregelen bir gelenek haline gelmiştir.4 (Resim: 1)

Abdülhamit zamanında huzur güreşi yapmış pehlivanlardan bazı-ları: Kara Ahmet, Şumnulu Küçük Yusuf (Mehmet), Koca Yusuf, Adalı Halil, Söğütlü İbrahim; II. Mahmut zamanında huzur güreşi yapmış pehlivanlardan bazıları: İkiz Osman, Bursalı Suhteoğlu Mehmet, Dob-rucalı, Hocaoğlu; Abdülaziz zamanında huzur güreşi yapmış pehlivan-lardan bazıları ise Kel Aliço, Şeyh Kasım, Makarnacı Halil Hüseyin’-dir.5

1 Cem Atabeyoğlu, 1453-1991 Türk Spor Tarihi Ansiklopedisi, An Grafik Basım Sanayi ve Ti-caret A.Ş., İstanbul, 1991.

2 İbrahim Öztek, “Çağlar Boyunca Türklerde Spor ve Osmanlı Devletinde Yakın Mücadele Sporları”, Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi, Sayı: 224, s. 41-46, Ağustos, 2005.

3Atıf Kahraman, Huzur Güreşleri, t.y.

4 Doğan Yıldız, Çağlar Boyunca Türklerde Spor, Telebasım, İstanbul, 2002.

(4)

Resim: 1 - Huzur Güreşlerinden Örnekler

Huzur Güreşleri Tarihi Gelişim

Huzur güreşleri; padişah önünde yapıldığı için bu adı almıştır. Huzur Güreşleri; güreşe meraklı olan III. Selim zamanında başlamıştır ve başta Yıldız Sarayı ve Ihlamur Kasrı olmak üzere; Beykoz ve Beyoğlu kasırları da huzur güreşlerine sahne olmuştur.

Huzur güreşleri; Osmanlı Devleti’nin her döneminde farklı ilgilerle de olsa mutlaka yer almıştır. II. Mahmut dönemi; huzur güreşleri için hem büyük bir yükseliş dönemi hem de bitiş durumuna gelme dönemi olmuş-tur. Sultan Mahmut; 1825 yılına kadar Enderun’da ülkenin en meşhur pehlivanlarını bulundurup huzur güreşleri yaptırmıştır ve teşrifat kural-larına uygun olarak huzur güreşi yaptıran en son padişahtır. Fakat II. Mahmut 1826’da yeniçeri ocağını kaldırdığında Türk güreşinin yükselişi de bıçak gibi kesilmiştir. Bektaşi tekkeleri ile birlikte kapatılan pehlivan-lar tekkesi; Türk güreşini neredeyse bitişin eşiğine getirmiştir. Kendisin-den sonra gelen Abdülmecit ise güreşe hiç ilgi duymadığından huzur gü-reşi düzenlemeyerek bu düşüşü iyiden iyiye hızlandırmıştır. Ta ki genç şehzade Abdülaziz; güreş müsabakaları tertip ederek, güreşe karşı olan büyük ilgisini ve sevgisini doyurmaya çalışıncaya kadar. Sultan Abdül-aziz; aşırı derecede güreş meraklısıydı. Onun devri; pehlivanlarımız için

(5)

gü-reş tarihinde yeni bir dönem başlamış oldu ve Anadolu’dan ve Rumeli’-den ünlü pehlivanlar İstanbul’a gelmeye başladılar. Abdülaziz’in güreş sevgisi; Makarnacı Halil pehlivana huzur güreşlerinin en büyük pehliva-nı olma şerefini, Türk güreşine de Kel Aliço, Koca Yusuf, Filiz Nurullah gibi güreşçileri kazandırmıştır.6

Huzur güreşleri Sultan Abdülaziz’in 30 Mayıs 1876’da tahttan indirilme-si ile son bulmuştur. Ve kendiindirilme-sinden sonra tahta geçen Sultan Abdülhamit; tahttan indirildikten sonra intihar eden Abdülaziz’i Cezayirli Mustafa Pehli-van’ın zehirlediği düşüncesiyle güreşe ve pehlivanlara adeta düşman kesil-miştir. Bu nedenle sarayında güreşçi bulundurmamış ve hatta İstanbul’da güreşi yasaklamıştır. Ama Avrupa’ya giden pehlivanlarımızla yakından ilgi-lenmiş, başarılı olanlara İstanbul’a döndüklerinde Yıldız Sarayı’nda huzur güreşi yaptırmıştır. Bu dönemde; Türk pehlivanları zor duruma düşmüşler ve kendilerine yurt sınırları dışında imkânlar aramak zorunda kalmışlardır.

Kısacası; Türk güreşinde çok önemli yeri olan Huzur güreşleri; pehli-van hamisi ve en büyük güreş meraklısı Sultan Abdülaziz’in tahttan in-dirilişi ile tarihe karışmıştır. Ancak Huzur güreşlerinin sona erişi Türk güreş tarihinde yeni bir dönemin başlamasına neden olmuştur.

Huzur güreşlerinin sona ermesinden sonra Türk pehlivanlarının ek-mek parası için çıktıkları yurt dışında elde ettikleri başarılar; Türk güreş tarihinde yeni bir altın dönemin başlangıcı olmuştur. Bu anlamda Huzur Güreşleri; bir kültür birikiminin bitişi ile birlikte aynı zamanda güreşte altın çağın başlangıcı olarak da kabul edilmektedir.7

Huzur Güreşi Motifleri

Cuma Selamlığı: Cuma Selamlığı, Osmanlı Devleti padişahlarının

cu-ma nacu-mazlarına gidiş gelişlerinde yapılan etkinliktir.

Enderun: II. Murat zamanında kurulup zamanla çeşitli değişikliklere

uğramakla beraber Osmanlı Devleti’nin son zamanlarına kadar (1908) varlığını sürdüren bir saray okuludur.

Biniş-i Hümayun: Padişahın pazartesi ya da perşembe günleri

Ende-run’daki kullarıyla mesire yerlerine gezmeye gidişi.

Emr-i Şahane: Padişahın emri anlamında kullanılan bir tabirdir. Adet-i Kadime: Geleneksel kurallar.

İhsan-ı Şahane: Padişahın ihsanı, bağışı. Gazab-ı Şahane: Padişahın öfkelenmesi.

Duacı: Huzur güreşlerini yöneten eski pehlivan. Nar’e (Nakkare): Basık şekilli iki dümbelek.8

6 Atıf Kahraman, Osmanlı Devletinde Spor, Kültür Bakanlığı Yayınları 1697, Başvuru Kitap-ları Dizi: 27, Ankara, 1995.

7 İbrahim Öztek, “Türklerde Beden Eğitimi Kültürü ve Tarihimizde İnanılmaz Rekorlar”, Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi, Sayı: 297, s. 55-57, Eylül, 2011.

8 Hafız Hızır İlyas Ağa, (1860), Tarih-i Enderun (Letaif-i Enderun) 1812-1830, Çeviren: Cahit Kayra, Güneş Yayınları, İstanbul, 1987.

(6)

Huzur Güreşlerinin Adabı

Pehlivanlar padişahın huzuruna çıktığında; padişahın yüzüne kesin-likle bakmazdı.

Huzurda güreşilirken; güreşin en hareketli, en hararetli anında dahi pehlivanlar padişaha kesinlikle arkasını dönemez ve hasmının da dön-mesine müsaade etmezdi. (Huzurda en büyük suç; pehlivanın padişaha arkasını dönmesiydi.)

Huzur güreşinde kesinlikle nara atılamazdı. Nara atan; hem gazab-ı şahaneye neden olurdu, hem de ihsan-ı şahaneden olurdu.

Padişah emretmeden çok zayıf dahi olsa hasım asla yenilmezdi. Padi-şah; yenişlik olacağını bildirmişse de hasıma müsamaha gösterilmez, uy-gun fırsat ele geçmişse asla yenmemezlik edilemezdi.

Padişahın izni olmadan asla davul zurna çalınmazdı. Bazen padişa-hın emriyle nar’e çalınırdı.

Huzur güreşlerinin “Biniş-i Hümayun”larda yapılması adettendi. An-cak padişahlar bazen güreşlerin Cuma selamlığından sonra yapılmasını da emrederlerdi.

Güreşçilerden biri pes etmek isterse; güreşi bırakır ve padişaha doğru dönerek el bağlardı.

İlk kez huzur güreşi yapacak olan pehlivan; o yerin baş pehlivanı ile asla hemen güreştirilmezdi.

Huzur peşrevinde; çırpınmada aşırıya gidilemezdi.

Yağı kuruyan pehlivanın ancak ayaktayken ve hasmından ayrılmış-ken yağa, suya, beze gitme hakkı vardı. Bunun da bir şartı vardı; pehli-vanın hasmından ayrılıp el pençe divan durarak padişahın müsaadesini alması gerekiyordu.

Pehlivanların gözüne yağ kaçarsa; bunu ancak duacı silebilirdi.

Huzur Güreşlerinin Yapılışı

Osmanlı Devleti’nin bütün kuruluşlarında uygulanan kural ve gele-nekler gibi Huzur güreşlerinin de klasik güreş gelegele-neklerinden farklılık arz eden ayrı kuralları vardı.

Huzur güreşleri sadece Enderun’daki pehlivanlar arasında olmazdı. Bazen güreş tekkelerinden veya başka ülkelerden İstanbul’a gelmiş peh-livanlar da huzurda güreştirilirdi.

Enderun’daki pehlivanlar; kendilerine ayrılan koğuşlarda kalır ve kendilerine her öğünde iki tepsi yemek çıkarılırdı. Pehlivanların bes-lenmelerine özel dikkat gösterildiği gibi çalışmalarına da büyük imkân-lar tanınırdı. Bu amaçla bahçede çeşitli idman aletleri ve değişik geniş-likte hendekler bulunurdu. Pehlivanlar; bölük bölük idman aletlerine dağıtılır ve başlarındaki hocaların talimatı dâhilinde çalışırlardı. İste-yenler de hendeklerden atlar, ağaçlara elense çeker, iplere tırmanırlardı (Resim: 2).

(7)

Resim: 2 - Madralı Ahmet Pehlivan’ın Ağırlık Çalışması

Huzur güreşi yapılacağı gün; lalalar (koğuş ağaları) koğuşlarındaki pehlivanları alır ve güreşlerin yapılacağı yere götürürdü.

Huzur güreşlerinden önce güreşin yapılacağı meydan temizlenir, yağ ib-rikleri ve göz silme peşkirleri yerlerine konur ve pehlivanlara nasıl güreşe-cekleri, hangi oyunların huzurda yapılmasının yasak olduğu bir kez daha anlatılır ve huzurda ilk kez güreşecek olan pehlivana güreşin provası yaptı-rılırdı. Pehlivanlar; öğle vakti geldiğinde soyunup yağlanırlar ve padişahın gelişini beklerdi. Padişah gelince duacı (güreşi idare edecek kişi) önde, onun üç adım gerisinde güreşecek olan pehlivanlar; padişaha doğru ağır ağır yü-rür ve 15-20 adım kala yere diz çökerler ve secdeye kapanır gibi yere kapa-nıp yeri öptükten sonra ayağa kalkarlar ve başlarını eğip el bağlayarak emr-i şahaneyemr-i beklerlerdemr-i. Pademr-işah; güreşemr-in başlaması emr-içemr-in emr-izemr-in verdemr-ikten sonra pehlivanlar yavaş yavaş geri giderek meydanın ortasına gelip dururlardı.

Duacı; iki pehlivanı da kıbleye çevirip el ele tuttururdu ve pehlivanlar bir ayaklarını ileri atıp başlarını yere eğerek güreşi duacının duasını din-lerdi. Duadan sonra pehlivanlar kıbleye doğru peşrev yaparak çırpınma-ya başlarlar ve peşrev bittikten sonra el sıkışarak ayrılırlar ve karşılıklı dolanmaya başlarlardı. Güreşe genellikle üçüncü elde başlarlardı. Do-lanmalardan sonra pehlivanlardan biri ellerini kıspetinin oyluklarına vu-rarak güreşe başlamak istediğini belirtir, diğer pehlivan da kısbetinin dizlerine vurarak karşılık verir ve güreş başlardı. Güreşin bitiminde peh-livanlar; bir elini dizine vurarak “temenna” edip padişaha karşı baş eğip el bağlayarak durur ve emr-i şahaneyi beklerdi. Padişah; güreşin biti-minde; pehlivanlara ödül olarak altın verdirirdi. Pehlivanlar da dua edip

(8)

yer öptükten sonra geri çekilerek huzurdan ayrılırdı. Yenişemeyen pehli-vanlara da “mukannen olan bağış” denilen bahşiş verdirilirdi.

Tüm pehlivanları yenen; sarayın başpehlivanı olurdu, başpehlivanı iki kez yenense “Devlet-i Aliye’nin Bihak Başpehlivanı” unvanını alırdı.

Huzur güreşlerinde; padişah önünde güreşmek kadar güreş seyret-mek de zordu. Çünkü güreşen pehlivanlar coşarsa nara atamaz, seyre-denler de güreşin verdiği heyecanla coştukça bağıramazdı.9

Sonuç

Huzur güreşlerinin tarihe karışmasıyla; Türk güreş tarihinde şanlı bir dönem kapanmıştır, ancak ekmek parası uğruna yurt dışına çıkan pehli-vanlarımızın elde ettikleri başarılar da Türk güreş tarihinde yeni bir altın dönemin başlangıcını teşkil etmiştir. Ayrıca bu altın çağın güreşçileri; Avrupa’da yapılan modern güreşin Osmanlı’ya gelmesinde ve yerleşme-sinde bir elçilik ve köprü görevi yapmışlardır.

Kültür; bilgiyi, sanatı, ahlakı, hukuku, örf ve adetleri kapsayan bir bü-tündür. Ve kültür; toplum mirasıdır veya sosyal mirastır. Erkal’ın tanımın-dan da anlaşılacağı üzere gelenek ve görenekler; bir milleti millet yapan kül-tür birikimlerindendir. Bu nedenle; milli külkül-türümüzü oluşturan öğelerden olan gelenek ve göreneklerimiz; unutulmamalı, unutturulmamalıdır.10

Türk güreş tarihinde önemli bir yere sahip olan ve bir anlamda güreş-te altın bir çağın da başlamasını sağlayan “Huzur Güreşleri” de unuttu-rulmaması ve genç nesillere bir sosyal miras olarak aktarılması gereken önemli kültür birikimlerimizden biridir. Bu anlamda bu çalışmanın; litera-türe ve Türk bilim ve güreş tarihine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

Kaynaklar

Atabeyoğlu, Cem, 1453-1991 Türk Spor Tarihi Ansiklopedisi, An Grafik Basım Sanayi ve Ticaret A.Ş., İstanbul, 1991.

Erkal, Mustafa, “Kültürel Kimlik ve Türk Kimliği”, Türk Dünyası Özel Sayısı, Özel Sayı: 15, s. 396-402, 1997.

İlyas Ağa, Hafız Hızır (1860), Tarih-i Enderun (Letaif-i Enderun) 1812-1830, Çeviren: Cahit Kayra, Güneş Yayınları, İstanbul, 1987.

Kahraman, Atıf, Huzur Güreşleri, tarih yok.

Kahraman, Atıf, Osmanlı Devletinde Spor, Kültür Bakanlığı Yayınları 1697, Başvuru Kitapları Dizi: 27, Ankara, 1995.

Osmanlı’da Spor Sempozyumu Bildiri Kitabı, Kültür Bakanlığı, s. 335, Konya, 1999. Öztek, İbrahim, “Çağlar Boyunca Türklerde Spor ve Osmanlı Devletinde Yakın Mü-cadele Sporları”, Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi, Sayı: 224, s. 41-46, Ağustos, 2005.

Öztek, İbrahim, “Türklerde Beden Eğitimi Kültürü ve Tarihimizde İnanılmaz Rekorlar”, Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi, Sayı: 297, s. 55-57, Eylül, 2011.

Yıldız, Doğan, Çağlar Boyunca Türklerde Spor, Telebasım, İstanbul, 2002.

9 Atıf Kahraman, Huzur Güreşleri, t.y.

10Mustafa Erkal, “Kültürel Kimlik ve Türk Kimliği”, Türk Dünyası Özel Sayısı, Özel Sayı: 15, s. 396-402, 1997.

Referanslar

Benzer Belgeler

أ لاب ام بسن ة لا ىلإ يتوبيج يف ةيدقنلا ةسايس دعيف يزكرملا كنبلا وه لسلا دقنلا ةط يف ةي يتوبيج يتوبيجلا كنرفلا( كنبلا ةرادإ نع لوؤسم فرصملاو ، فرصلا فقوم

Meşrutiyetin ilanından itibaren parlamenter sistemi tecrübe eden Türkiye’de cumhurbaşkanının sistem içindeki önemi ve bunun nedenlerini tespit etmek amacıyla farklı

BB olan ebeveynlerin okul çağındaki çocuklarında Bipolar Spektrum Bozukluğu, diğer Duygudurum Bozuklukları, Anksiyete Bozuklukları ve Yıkıcı Davranış

şüpheli tarafından içildiği kesin olarak belirlenemeyen içilmiş esrarlı sigaranın, onun ta- rafından içilip içilmediğinin ortaya çıkarılabilmesi için, DNA

üniversiteleri ve coğrafya bölümleri, ülkeler coğrafyası uzmanı yetiştirememiştir. Bu gün komşu ülkelerimiz konusunda uzman bir coğrafyacımız

Bir zamanlar Ahmed Haşim’in bile aşık olduğu, güzel, her lâfa kahkahalar atacak kadar neşeli, Paris’e resim tahsiline gitmekten Feyhaman Bey’i İstanbul’da

Sunu­ cu yıllar önce olduğu gibi Ahmet Rasim’i her zaman gittiği meyha­ nede kendi bestesi olan içli bir şarkıyı ud çalıp söylerken bulur ve onunla bir

Yine goy- fiilinin tek başına veya ber- fiili ile birlikte tezlik işlevinde kullanıldığı, Borcakov ve arkadaşlarının; “Goymak, goybermek fiilleri hareketin