> SAYFA Q “TT- T&Tt
S£ß-i
M ev iân a Celâled d in .i R um i H aa re tlerin in ebed iy et âlem in e in tik a li 17, A ra lık P a z a r günii H ic ri 672 yı lı, 5 C e m azielâh ir g ü n b a ta ık e n d ir. Bu geceye, bir A ra p ç a bir deK araca kelim eyle
y ap ılm ış te rk ip
ile, d ü ğ ü n geCe.
si m â n â sın d a Şeb-i A rü s m ıştir.
insanları kusur, zaaf ve günahlarına rağ
men çağıran Meviâna insanlık âlemine ye
diyüz yıldır Hakikat ve Marifet sunmuş
tur. Hikmetli kelâmının sâkisi Mesnevi-i
şerifdir.
mısraları kay dettirm iştir:Ayten LERMİOĞLU
“Git, yastığa geceleri dolaşan başını koy, dönüp bu pe rişanı yalnız bı rak. d en-"S evgide d erlen ip to p a rla n a n , ia r şu insan k alab alığ a gibi ö l.
uıez-er.. ‘b u y u ra n M ev lan a el.
b e tte kı ölm em iş, c a n ve b ek a
âlem in e in tik a l iie m â n â âle
m ine d o ğ m u ştu r. B u sebeple,
m ü b are k ru h u n u n b edeninden
a y n ıl ı ğ ı gece a s ır la r d ır tö re n
lerle k u tla n ır, sem a â y in le ri ic
r a euilir. M eviâna a ş ık la rın ın
“ C a n an D iy a rı’’ ded ik leri Kon
y a bir b a y ram h a v a s ı y a şa r..
S ad e y u rd u n d ö rt bir k ö şe sin ,
den değil d ü n y a n ın h e r k ö şesin den k o şa n h a y r a n la r , sin esin d e b a n d ır ır . K onya, ilk b a k ış ta gü
zell’ği tark e d ilm iy e n f a k a t k o .
n u ş ıu k ç a in sa n ı s a ra n , d eğ erin i f a rk e ttire n in s a n la ra benzer..
M ân âsı ile in sa n ı b ü y ü ler ve
h u z u r b a ğ ış la r. Z aten a ş ık la r
için K o n y a dem ek M eviâna d e .
m ek tir. K o n y a n m h a v a s ı b a ş
ka. g ü n eşi b aşk a, m eh ta b ı baş k ad ir., ve bu b a şk a lık içinde in s a n n ısö d l değil tam m â n a sı ile ru h a n id ir.
M EVLÂNA’NIN İNSANLIK ÂLEMİNE HİZMETİ
Meviâna bir şiirinde bu yurur ki: “Benim nasû- tum lâhut oldu. Benim gıdam Allahın şarabı ol du. “Nasûtu lâhut olan Meviâna ' bir rubaisinde de: “Canım olduğu müd detçe ben Kur’anın köle siyim. Hz, Muhammedin yolunun toprağıyım..” der. Meviâna, “Ulema Enbiya nın vârisidir” Hadisine göre Hazret-i Muhamme din vârisidir. Bu sebeple insanlığın efendisi olmak şerefini kazanmıştır. Çok genç yaşında halk ta ra fından kendisine verilen “Meviâna” lâkabına lâ yık olmuştur. Bu lâkap o kadar kullanılmıştır ki âdeta isminin yerini almış tır. Diğer lâkapları: Hü davendigâr, Anadolulu mânâsında Rumî ve Sırr- ullah ül âzamdır. BEN YOKUM BENDEKI ALLAHIN VARLIĞIDIR
îiim v e ir f a n m eşalesi o lan
M ev iân a b ir şiirin d e : “ T evhid
hulü! değildir. S en in yok olm an
d ır ’’ b u y u ru r. B ir b a ş k a m is-
ra m d a d a : ‘<BeVı yokum , ben
deki A llah ın v a rlığ ıd ır” diye
seslen ir. A şk a te ş iy le v a rlığ ı
eriyen m a n e v iy a t su lta n ı, ev et
y o k lu k tu r. M ev lân a d a v a r o lan
H a k ’tır. B ir g a ze lin d e b u yok
luğu şöyle ifad e e d e r : ‘‘N e top
ra k ta ıı, n e su d an , n e rü z g â r dan, n e a te ş te n , n e a r ş ta n , n e fe rş ten , n e k ev n v e n e d e m e k ân d an ım . M ekânım lâ m ek â n d ır, m m bl n işan d ır. n iş a -N e te n v a r, n e can v a r, a n c a k ben c a n a n ım ın c a n ın d am m .” D tv an -ı K e b irin b ir b a şk a sa y fa s ın d a İse yo k lu ğ u n u , o
em salsiz ş iir ifad esiy le şöyle
a n la tır : “ B en söylem iyorum ,
f a k a t H a k k ın (n a h n ü n efah n ft)
‘‘biz ü fled ik ” n e fesi içim de ü f
Ittyor d a İn iltilerim t â Süreyya
y a k a d a r çıkıyor. B u ten im in k a m ışın ı, aziz v e y ü ce T an rı, yokluk k am ışlığ ın d a n k esti, y o n ttu , n ey y a p ıp ü fled i, (1 HER VARLIK HARKINDIR B u eşsiz b e y a n a g ö re M ev. lâ n a n ey gibidir, o n d ak i ses,
sed a, y a n i kelâm , şü p h e sis H ak k ındır.
M eviâna Uâhl b ir sebildir..
H e rk es e kendi ta le b i m ik ta rın ,
cm sevgi mktmrır, *”
Meviâna, “Vahdet-i vü cut” cudur. Bütün kâinat, herşey mutlak bir varlı ğa sahip değildir, her var hk Hakkındır. Varlık di ye görünen şeyler, Vücud-ı Mııtlak’m arızî sıfatları nın istihalesinden ibaret tir. Bunun için: “Biz yok larız, bizim varlığımız da ademdir. Sen, fanilik te görünen Vücud-ı Mut laksın” beytini irad ede rek Ârifİere aşinala rına hakikaten paha biçil mez inciler saçar. Bizler ise gafletimizden yoku mevcut görür, asıl var lıktan habersiz, mevhum “ben” lerimizin sesini din leriz.
Biz, gece tâ sabaha ka dar çırpınan sevda dal- gasıyız, istersen gel, lüt fet bize, istersen git, ce fa et.
Gözyaşları dökerek gam bucağında sürünü yoruz, akan gözyaşlanmı zın yolunda yüz yerde yüz tane değirmen kur.
Bir dert var ki ölüm den başka devası yok, artık nasıl olur da bu der de çare bul diyebili rim....”
Meviâna, insanları in san olmağa davet eden, selâmet yollarını açıklı- yan seçilmiş insandır; îıısan-ı Kâmildir, Kutbul Arifindir, insanlık ilele- bed onunla iftihar edecek tir.
Meviâna, “Cenazemi gö rünce ayrılık, diye ağla ma, benim sevgilime ka vuşmam asıl o zamandır” demiştir.
insanları kusur, zaaf ve günahlarına rağmen ça ğıran Meviâna insanlık âlemine yediyüz yıldır Hakikat ve Marifet sutf muştur. Hikmetli kelâmı mn sâkisi Mesnevi-i şe- rifdir. Aşk dalgalanışımn kadehi Divan-ı Kebîrdir. Öğütleri, sohbetleri Fihi ma fih ve Mecalis-i Seb’a dır.
MEVLANA, AŞKIN EFENDİSİDİR
Meviâna aşktır, aşkın efendisidir. Kutbul Aşı- kîndir. Son gazelinde bile aşkı dile getirmiştir. Ve lî oğlu Sultan Veled’e: “Bahaeddin, kendimi iyi hissediyorum, git yat” de dikten sonra ağlamakta olan Hüsameddin Çelebi ve, hasta yatağından şu
“Allah beni aşk şara bından yarattı, ölüm be ni ezse de ben yine o aş kım” diye sırrından ha ber vermiştir. İşte bu gün de İlâhî aşkının, in sanlığının, visalinin hür metine, Kubbe-i Hadra’ da, Insan-ı Kâmili remze den neyler aşkı teren nüm etmekte, sonsuzlu ğu fısıldamaktadır..
NOT: (1) Muhterem üs tadımız Mithat Baharı Beytunın “Dîvan ı Kebîr den Seçme Şiirler” ad lı tercümesinden cilt 1, S. 176
Pek memnun
ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı m ı ı ı ı i i f i ı ı ı i i i t ı i t toldu
Kayakçılar arasında âdettir; Sabahlan^ kar şılaştıkları zaman biri- birierine “Günaydın” yerine “Kayak Aydın” deyip geçerler ve sonra devam ederler yollarına.Çağlayangil kayakçı değil ki.. Ne bilsin bu kaideyi..
Uludağ’a dinlenmeğe gitmişti. Sabahın erken saatlerinde eşi ile birlik t« temiz havaya çıkıp, kayakçıların ritmik ha reketlerini seyretmek is tedi..
l l l l llt lI lll llllllll lllM llllll llr
riulûsi Özdem
Otelin dış kapısında, antrenmana hazırlan- ınakta olan bir kayakçı He karşılaştılar.. Adam son derece nazik bir şe kilde;
Hulûsi özdemir’in â Sık sık kayıplara ks 1 tandaş için arkadaşları I ¡tununa bir ilân gönderm
— “Kayak Aydın” de yip bir de selâm sarkı tınca Çağlayangil pek şaşırdı.. Derhal toparla nıp;
“O hep Yeni Istanbı i masondur.. Hayat; önem |y ıp bu ilânı lütfen kullanı
; dertten kurtarmış olacakı
— “Müşerref oldum" diyebildi “Bendeniz Ih san Sabri Çağlayangil.”
Aynen kullanıyorum Hulûsi Özdemir;
Sonra, yanındaki şık bayanı göstererek ilâve etti:
Evlenmek İçin söz v< ¡dan geldi. Başımıza iş açt ! rezil oluyoruz. Nerelerdcyı ¡adresini bildir.. Korkma, ı ; lemeyiz.
Tavik Ce
— Bu da tefikam..
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi