Ifgp? an Yücel'in gençlik görüntülerinden biri.. Londra'da Cambridge'de felsefe eğitimi gören Can Yücel, daha sonra Türkiye'ye gelerek turizmcilik yaptı..
r
rr
İ
H
azırcevap, nüktedan, muhalif, sempatik ve karizmatik.. Dostları, şiir ve çeviri ustası Can Yücel’ in önemli özelliklerini böyle sıralıyor. Önümüzdeki günlerde İstanbul’ u kirli havasından kaçmak için Datça’ya yerleşecek olan Yücel’ le edebiyat dışı bir sohbet yaptık..J
/ Mr j
r-
(
j
r r r
--- ---—dana Cezaevi’ nde yatarken ziyarttçilerin kendisine getirdiği üzümleri şarap yaparak “ tarihe” geçen Can Yücel’ den, hiçbir yerde yayımlanmamış birbirinden ilginç anılar... Ecevitler’ le Londra yılları, Kore’ de askerlik ve Adana Cezaevi...
s m h i
~ 2 s r s r r — ■ ***
dana Cezaevi'nde sürgün yılları.. İ l Üstte patates, soğan doğrarken
görülen Can Yücel, fotoğrafın arkasına "Patates şövalyesi" diye yazmış.. Çevirdiği kitaptan dolayı 12 Mart'ta mahkum olan ve hapse düşen ünlü şair, burada yazdığı şiirlerini "Bir Siyasinin şiirleri" adlı kitapta topladı..
air ve çevirmendi..
Mustafa Kemal ve İsmet Paşa dönemleri
nin Milli Eğitim Baka
nı Haşan Ali Yücel’in
de oğluydu..
Edip ve politikacılar arasında geçen çocukluk yıllarının ardın dan Londra’da Cambridge Uni- versitesi’nde yıllarca eğitim gör müş, sonra ülkesine dönüp şiir ler yazmaya başlamış, bu arada da gönül verdiği bazı yabancı eserleri Türkçe’ye çevirmişti..
Ama çevirisini yaptığı kitap lardan biri 12 Mart Darbesi’nin gazabına uğradı ve “kitap çevir
diği için” hapse mahkum olup
cezaevini boyladı..
O yıllarda sadece düşünmek değil “çevirmek” de suçtu çün kü.. Çevirdiği kitabın adı “Che
Guayera’mn Günlüğü” idi..
Önce İstanbul cezaevlerinde yattı ama bir süre sonra Adana cezaevine sürgün edildi..
Arkadaşları ve dostları tara fından “çok iyi şair ve çevir
men” olarak tanınmasının yanı-
sıra nüktedan konuşmaları, hoş sohbeti ve güzel içki içmesiyle de anılırdı hep.. Adana cezaevin de yattığını duyan arkadaşları, sevenleri ve çevresi onu sık sık
ziyaret etmeye başladı. O zaman lar mahkumlara dışarıdan yiye cek getirmek, şimdiki gibi yasak değildi.. Sadece uyuşturucu ve içki sokmak yasaktı..
İçeriye taze sebze, meyve alı nıp yemek yapılabiliyor ve kala balık sofralar kurutabiliyordu..
Birçok mahkuma olduğu gibi kendisine de haftada bir gün yi yecek getiriliyordu..
Yaz mevsiminde ise meyve lerden daha çok üzüm geliyor du.. O kadar üzüm geliyordu ki çoğunu yiyemiyordu bile..
Fakat birgün, aklına ilginç bir fikir geldi... Artan üzümler
den şarap yapacaktı..
B irkaç m uzip arkadaşıyla elele verip koğuş penceresine üzümleri sermeye başladı.. Ada- n a ’nın yakıcı güneşi üzümlere vurunca yaş üzümler şaraba dö nüştü..
Evet, başarm ıştı.. On gün sonra şarap sofralara konmaya hazırdı bile.. Ve ilk “tadımcılığı- m” da o yaptı.. Fransız şarabı ka dar kaliteli olmasa da lezzetli bir şarap olmuştu.. Ne de olsa cezae vinde yapılm ış bir şaraptı ve kendisi için büyük anlamı vardı tabii.. O akşam, güzel bir sofra hazırlayıp arkadaşlarıyla birlikte m eylendi.. Fazla dedikodusu çıkmasın diye de kadeh yerine termostan içüdi şarap..
Derken aradan birkaç gün geçti.. Cezaevinde siyasi olma yan mahkumlar arasında tekme tokatların savrulduğu bir kavga çıktı ve hemen ardından bir ara ma yapıldı.. Ve ne olduysa bu arama sırasında oldu.. Arama ya pan gardiyanlardan biri tesadüf eseri şairin termosunu eline aldı ve koklamaya başladı.. Termosta bir yudum şarap kalmıştı ve gar diyan bunu farketmişti..
Ertesi gün, diğer arkadaşla rıyla birlikte şaire hücre cezası verildi.. Kendi deyimiyle “dipka-
palıya” atıldı.. Fakat atmakla ka-
lınmayıp bir de üzerine su sıkıl dı.. Rambo filmlerinin acımasız
“kötü adam larına” benzeyen
gardiyanlar, üzerine üzerine ge liyordu şairin.. Ve “cezaevinde
şarap imal etmek” suçundan do
layı üç gün üç gece hücrede kal dı..
Sonra normal koğuşuna ge çip cezasını tamamladı ve 1974 affıyla serbest bırakıldı..
★ ★ ★
Evet, şair Can Yücel’in film lere konu olacak denli ilginç ve bir o kadar da komik cezaevi ara sı böyle.. Şiirleri, güncel konular da zaman zaman basma yaptığı zekice açıklamaları hep olay olan ve tebessüm le karşılanan Can
Yücel, önümüzdeki günlerde İs tanbul’u terkediyor..
“Artık İstanbul’daki hava kirliliğine dayanmak mümkün değil. Bu hava mahvediyor insa nı. Kültürel hayatı da kalmadı. Çok çirkin bir yer oldu” deyip,
dünyanın en temiz havalarından birine sahip olan Datça bölgesi ne yerleşiyor.
Yıllardır oturduğu Kuzgun
cuk’taki evini, mahalle ve kahve
arkadaşlarım terkediyor şair..
“Ama arada bir geliriz ca nım” diyor..
Hava kirliliği Can Yücel’i o kadar etkilemiş ki, nefes darlığı var ve bu yüzden oksijen tüpünü yanından eksik etmiyor..
Zaten bu röportaj i da “hava
kirliliğinden dolayı” gecikmeli
olarak yapabildim ünlü şalimiz le.. Çünkü birkaç kez hastalığı nedeniyle ertelemek zorunda kal dık.. Ve bir Pazar günü nihayet kendisini daha iyi hissetiğini söy leyip buluşm aya karar verdik ama bu kez kar ve tipiye yakadan dık.. Hani o geçtiğimiz günlerde
İstanbul’u esir alan o meşhur kar
soğuk olurdu.. Hepimiz ü şü r dük.. Babam da özellikle tuvale te girince çok üşürdü.. Bu yüz den anneme, “Termosifonu yak
da biraz ısınalım” derdi.. S-Peki, o yılların sizin için sıkıcı yanları neydi?
C.Y- Herkes, damgalı eşek gibi “Vekilin oğlu” diye gösteri yordu beni.. Bazen benim okula gelir, Maarif Vekili ya, diğer öğ rencilere, “Saçlarınızı Can’ınki
gibi kestirin” derdi.. Bundan
m üthiş sıkılıyordum tabii.. Bir başka örnek daha vereyim.. De mokrat P arti’nin ilk yıllarında ben ve arkadaşlarım m uhalif duygularla DP’yi destekledik. Gazetelerde yazılar çıkmaya baş ladı, sağdan soldan laf etmeye başladılar, “Haşan Ali’nin oğlu
nasıl DP’yi destekler” diye.. Ba
bam da beni biraz da bu yüzden İngiltere’ye okumaya postaladı..
S- Sizin Ecevit- lerle Londra yılları nız var değil mi?
C.Y- Bülent’le as lında A n k ara’dan gençlik yıllarından tanışıyoruz. B ülent çok ciddi adamdı. Ha ni “büyümüş de kü
çülm üş” gibi.. Bir
gün bir grup arkadaş la babasıyla oturduğu eve davet etti.. İçki içiyoruz falan.. Fakat o oldukça romantik.. Işık ları söndürüp, mumlar yakıyor, içki olarak vermut ikram ediyor. Fakat çok ha fif bir içki, iç baba iç bir şey olmuyor... Bir ara çişim iz geldi..
“Durun gürültü yap- mayabm babam uyu sun da ondan sonra tuvalete gidersiniz”
dedi.. Fakat dayana cak halimiz kalmadı.. Bülent bir ara içki al maya çıktı dışarıya, biz de dayanamadık o zamanların ünlü bü rokratların oturduğu Himaye-i Etfal apart manının merdivenle rine işimizi gördük.. Kimsenin ruhu duy madı.
S-Peki, Ecevit da ha sonra bu muzipli ğinizi öğrendi mi?
C.Y-Hayır şimdi sayenizde öğrenecek. Çünkü apartmandan kimse duymamış ve şikayet etm em işti.. Sonra E ce v itler’le Londra’da aynı pansi yonda kaldık. Ben o zamanlar BBC’de ça lışıyordum. İyi de iş ler yapıyoruz.. Baştan DP’yi desteklemiştik am a BBC sp ik eriy ken sü re k li D P’ye muhalif olmaya baş ladık. 1950’li yılların sonu.. Türkiye’de DP aleyhine konuşm ak yasak ama biz sansü rü deldik, hatta Dışişleri Bakanı Koraltan, bize tehditler savurdu..
S- İngiltere’den erken dön müşsünüz ama..
C.Y- Evet sonraki yıllarda BBC’den ayrıldım ve mülteci gi bi Londra’da yaşamak istem e dim. Türkiye’ye gelip M arma ris’e yerleştim ve üç yıl burada turizm müdürlüğü yaptım.. Hat ta ilk başlarda beni Efes Oteli’ne m üdür yapmaya kalktılar iste medim.
S- Tabii araya askerlik de girdi..
C.Y- A skerliğim i K ore’de yaptım çevirmen olarak.. Abdi Ipekçi’yle beraber yaptık hatta. Çok keyifliydi doğrusu.. Mada- noğlu da komutanımızdı.. Ka çakçılık yapanlar vardı o zaman lar.. Kaçakçılık yapan askerler den biri de imamdı.. Madanoğlu herifi hapse attırdı. Daha sonra ► ►►
ve tipiye.. Bu nedenle çok iste meme rağmen birlikte Kuzgun cuk'tan Salacak’a bir sahil yürü yüşü yapamadık.. Ve oturduk o ünlü Kuzguncuk kahvesine..
Yine çevresinde mahalle ar kadaşları ve herzaman, her dö nem şiirlerini seven gençler var dı.. Bir de beraat ettiği son mah kemeden dolayı kendisine “geç
miş olsuna” gelen dostları..
Bilmeyenler için hatırlatalım,
Can Yücel, geçen ay bir dergide
yazdığı makalede “Atatürk’ü kü
çültücü ifadeler kullandığı iddi asıyla” İstanbul Adliyesi’nde “sanık” sandalyesine oturdu,
savcı hakkında yedi yıl hapis ce zası istedi ama beraat etti..
Ama beraat karan çıkmadan önce hakime yaptığı savunmada
“Hakim bey, Ben Gazi Mustafa Kemal’e hakaret edecek kadar
en hayatta en çok babamı sevdim" diye babası Eski Milli Eğitim Bakanı Haşan Ali Yücel için duygulu dizeler yazan Can Yücel, evliliğinin ilk yıllarında babası, eşi
ve oğlu Küçük Ha- san'la.. "İstanbul'un hava kirliliğinden nefret ediyorum" diyen ünlü şair, bu yüzden hastalandığını ve nefes almakta güçlük çektiği için sık sık oksijen tüpüne ihtiyaç duyduğunu söylüyor., kuzguncuk kahvesinin Can Yücel için anlamı büyük (Solda)...
enayi miyim?” diyerek kendine
özgü konuşm asını yapm ış ve mahkeme salonunda hakim da hil herkesi gülmekten kırıp ge çirmişti.. Ve o kadar güzel savun ma yaptı ki “yok yere açılan da
va” böylece beraatle sonuçlandı..
Daha söyleşimizin başında espri ve nüktelere başladı Can
Yücel..
“Hadi artık röportaja başla yalım” dediğimde, “Memleketçe çok konuşuyoruz, ben de çok ko nuşuyorum.. Konuşmaktan be yin ishali olduk zaten” dedi ve
kahkahayı koyverdik..
Can Yücel’e önce protokol
yıllarım yani babasının bakanlık yaptığı dönemdeki “eviçi orta
mı” soruyorum..
“Protokol, aslında portakal gibi birşey.. Doğrusu ben çok sı kılırdım ama fiyakalı yanları da vardı.. Mesela, resmi zevat ya da
politikacılar evden telefonla ba bamı arardı.. Genellikle telefonu ben açardım.. Babamla benim ses tonumuz hemen hemen ay nıydı.. Arayan kişi “Arzı hürmet
ederim efendim.. Zatıalleriniz uygun görürlerse..” diye bir ko
nu anlatmaya başlar, ben de hiç araya girmez sonuna kadar din lerdim ve sonra “babam evde
yok” derdim..
Arayan çok önemli kişi, hafif kızgınlık hafif tebessümle biraz bozulurdu ama gülüp geçerdi..”
S- Şimdiki bakanlarla o yıl ların bakanları arasında fark neydi?
C.Y- Fiyakalı dediysem aslın da şimdiki fiyakalar gibi değil.. Öyle ki, zaten İsmet Paşa hiçbir bakamna lüks bir hayat imkam sağlamadı.. Atatürk dönemi da ha şaşaalıydı.. İsmet Paşa törpü ledi.. Mesela, bizim evimiz çok
BBC'de üç yıl programcılık yapan Can Yücel, "Demokrat Parti, Türkiye'de tüm muhalif sesleri engelliyordu ama biz BBC'de doğru bildiklerimizi yıllarca anlattık. DP yöneticileri bizim de sesimizi kesmek istediler ama başaramadılar" diyor..
imam çıktı ama namaz kıldırma dı, kızgınlıktan grev yapmıştı.. İlk ve son defa imam grevini orada gördüm.
S- Kore’de Evren de asker lik yapmıştı. Onunla karşılaştı nız mı?
C.Y- Kenan Evren’le Allah karşılaştırmasın hiçbir yerde..
S- Türkiye’nin şimdiki du rumunu nasıl görüyorsunuz”
C.Y- İyi gören var mı ki? An latmaya bile gerek yok.. Türki ye’yi Allah’a havale ettik hep birfikte..
jy v
S- Bayan başbakınımız Tan su Çiller’i başarılı buluyor mu sunuz?
C.Y- B ence T ü rk i ye’nin en güzel mankeni.. Hep tem en n i ediyor, o yüzden tem enni başba kan..
S- Peki koalisyon hü kümeti..
C.Y- Ben koalisyon değil kovalisyon diyo rum..
S-Gençlik?
C.Y- Arabesk ve pop
çu gençlik hakim. Herkes bir an önce köşeyi dönmeye çalıştığı için kaliteye yönelmiyorlar..
katliamında yakılarak öldürülen Asım Bezirci ile bir otomobil turu.. Yurt içi ve dışında sık sık edebiyat toplantılarına katılan Can Yücel, bu seyahatlerde eşi Güler Yücel'i hiç eksik etmedi..