• Sonuç bulunamadı

Musadağında "Türkten kurtuluş" bayramı!:Ermeni tezahüratına Fransız delegesi de iştirak etti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Musadağında "Türkten kurtuluş" bayramı!:Ermeni tezahüratına Fransız delegesi de iştirak etti"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Müsadağında « Türkten kurtuluş» bayramı!

Ermeni tezahüratına

Fransız delegesi de

iştira k etti

Türklere

husumet

hislerini

bağırmak

için

toplananların başında Sancak delegesinin de

bulunması Hatay Türklerini müteessir etti

Müsadağında su taşıyan Ermeni kızlan

Antakya

Eylül

Musadağı..-« Bayat bir isim. Fakat yazık ki bugün gene yeni, taptaze bir mevzu..

Bilmiyordum; meğer bu dağbaşı bir entrika, desise ve iftira kaynağı oduğu günden, yani Umumî H arb sonunun ilk 15 eylül günündenberi her yıl ayni gün­ de Fransızlarla Ermeni komitacılarının elele vererek (Türkten kurtuluş) bay­ ramını büyük askerî ve dinî merasimle tes’ id ettikleri bir kâbe imiş!..

Evet, düne kadar bilmiyordu/m, fakat artık gördüm.

O gün Suriyenin birçok tarafların - dan, işlerini güçlerini bırakmış Enneniler Hataya akın ettiler. Bu kadınlı erkekli kafileler Antakyada birer lâhza dinlen­ dikten sonra soluğu otuz beş kilometre ötedeki, Musadağınm ilk köyü Bilyas ta aldılar.

Orada zaten müthiş bir kalabalık vardı, asker, Ermeni papazlan, Taşnak,

Hınçak rüesası, sonra... ellerinde Er ' meni bayraklarile mektebliler köyün met­ halinde saf kurmuşlardı.

Bunlar kimi bekliyorlardı? Kimi bekliyebilirlerdi ki?

Ç ok geçmedi. Yam açlardan kıvrıla kıvrıla uzanan yoldan, önünde büyük bir Fransız bayrağı dalgalanan bir otomobil belirdi. G özler hep o tarafa çevrildi. O to­ mobil nefesi tükenmiş gibi, geldi kalaba­ lığın önünde durdu ve..

V e içinden Fransanın yeni H atay de­ legesi M . R oger Garreau ile maiyeti çık­ tı.

Ermeni bayrakları hava!andı> sallan­ dı, ortalığı bir alkış kapladı.

M . R oger Garreau iyi, çok iyi bir iş yaptığına kani olan insanlar gibi şendi. Öne düştü, kadınlı erkekli karmakarışık kalabalık arkasına takıldı ve yola revan oldular.

Atlar, eşekler, katırlar... herşey ha -

(2)

zırdı.,-K â b e ( !) ye çıkan yol, üç saat süre - çekti.

İşte böylece M usadağı yollan mahşerî bir kalabalıkla doldu.

Yaşlı bir Ermeni anlatıyordu:

« — Bilmem neden eski delege M . Durieux geçen sene bu merasime iştirak etmemişti ve biz, bu sene de bu işi kendi kendimize yapacağımızı zannederken birden yeni delegenin geleceğini duyarak sevindik. Demek k i...»

Onu fazla dinlemedim. Omuzlarında testilerile pınar başından inen Ermeni kız­ ları var.

— N eden siz de gitmediniz?

— Evlerde kimsecikler kalmadı, her­ kes gitti, biz de bekçi kaldık..

D a ğ yollarına bakıyorum, tozu dıima- na katarak yeşil yamaçlara tırmananların i sessiz ve mütevekkil gidişlerinde bir mana I arıyorum. Sonra bütün bu manasızlığın

ortasında yolcusunu bekliyen otomobile dönüyorum ve kendi kendime söyleniyo­

rum: «Bütün bu kin ve gayz deşen eski husumet amelesi bu mübarek H atay top­ raklarında son kozlarını oynıyabilirler. Fakat onların başında Fransanın mümes­ sili ne arıyor?»

Bir başka Ermeni anlatıyor:

« — Umumî Harbin o fena günlerin­ de Osmanlı kıt’ aları tarafından sarıldığı­ mız zaman işte gene böyle bu yollara dökülmüş ve şu tepenin ardındaki nokta­ da mutad şekilde, açıklardaki Fransız ! zırhlılarına işaretlfer vermiştik. Bu işaret­

ler üzerine yaklaşan Fransız filosu hepi­ mizi alarak Türklerden kurtarmıştı.

O zamanki çarpışmalarda ölenlerimi­ zin mezarları yukarıdadır. Şimdi bu mu­ kaddes mezarlar ziyaret edilecek, orada i âyin yapılacak ve böylece «büyük M u - sadağı kurtuluş günü» tes’ id edilecektir.y

Sessizce onu dinlemekte devam ediyo­

rum: i

« — Kurtulduktan sonra kadınlarımı* zı, çocuklarımızı bırakmış, biz bütün er­ kekler Fransız ordusuna gönüllü girmiş* tik. H arb sonu Fransız ordusunun önün­ de İskenderun ve Antakyaya ilk girenler de bizlerdik..»

M usadağmda dualar edildi, nutukla* söylendi, alkışlar tutuldu ve merasim ak­ şama kadar sürdü.

V e delege M . R oger Garreau kahra­ manlar ( ! ) m mezarları başında üç beş tatlı söz söyliyerek büyük bayramı ( ! ) kutluladı.

H er işi bitince düşündüm ki, Fran­ sız delegesinin bu hususta bize de birkaç söz söylemesi elzemdir. O n a :

— Ekselans, dedim, bu merasime ni­ çin iştirak ettiniz? Bunun bilhassa H atay- lılar ve umumiyetle Türk efkârı umumi* yesi üzerinde - hiç de arzu etmiyeceği * nizden emin olmak istediğimiz - çok fena tesirler yapacağını düşünmediniz mi?

— N asıl? Nasıl., diye yerinden oy - nadı, bu basit hareketimden bir mana mi çıkarıyorsunuz?

— N eden, niçin olursa olsun bir kala­ balığın, Türklerden kurtuluş bayramı di* ye yaptığı bir gürültünün başında hele bugün Fransanın mümessilini görmek bi­ zim için basit sayılabilecek bir hareket değildir.

— Çok rica ederim, işi izam etmeyi - niz. Pekâlâ bilirsiniz ki H arbi Umumi­ den sonra milletler bu gibi işlerde büyük' bir müsamahaya ve geniş düşünüşe sahib olduklarını gösterdiler ve gösterip du • ruyorlar.

— Ekselâns.. Hataydaki unsurların - maalesef ve hiç de bizim günahımız ol­ madan - birbirlerine yan baktıkları ve birbirlerinin kanını döktükleri bir günde onların bu nazarlarını birbirlerine karşı sevgi ile beslemek ve onları elele vermek vazifesile mükellef olan sizin, fa* kat her şeyin fevkinde Türkiyenin dostu Fransanın mümessili olan sizin «T ü rk - lere karşı husumet hislerini bağırmak için bir dağ başında toplanmış olan gayrimes*- ul ve karmakarışık bir kafilenin başında bulunmanıza» ne müsamahanın, ne geniş görüşün tahammülü vardır.

D elege M . Garreau biraz şaşırmış ve sinirlenmiş görünüyordu:

— Cidden müteessirim, dedi, hakika­ ten müteessirim ki nihayet samimî bir jestten ibaret olan bu hareketime böyle bir mana veriyorsunuz. Eğer Musadağın- da bize karşı, evet bizzat bize, Fran- sızlara karşı harbetmiş Almanların me­ zarları bulunsaydı, ben o gün oraya gider ve kendi ailemle bu ölülerin topra­ ğına bir çelenk koyardım.

Ekselans.. Onu b:z de yaparız« Çanakkaledekı İngiliz ve Fransız me - zarlarını hatırlayınız. A ncak M usadağm- da yatanlar..

Samimî bir hareketle sözümü kesti.. — Söyliyeceğinizi anlıyorum. Fakat tekrar rica ediyorum ki bu hareketimde bahsettiğiniz manayı aramayınız ve Türk- lere, şahsan büyük bir sempati ile mer * but olduğum Türklere de söyleyiniz ki, Musadağına giderken, asla onları en kü­ çük şekilde bile olsa rencide edecek bir harekette bulunmadığıma kani olarak gittim.

(3)

Delegenin ricasını yerine getirdim ve H ataylı Türklere onun sözlerini söyle­ dim. Dinlediler, dinlediler:

« — N e olursa olsun, yeni delegeden bunu beklem ezdik» dediler.

Bilmem, ana vatandaki yurddaşlarım

bu işe ne derler^

K A N DEMİR

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

yeminlerin bozulma vakti nasıl bitecek bu hikâye dökülen kan kırmızı tutunan mürekkep mavi maalesef bir maalesefin pençesine taktın

Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.. (3) Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için

2- - -Foton Mikroskopi Görüntülerinde Dendritik Dikenlerin Zaman içindeki Hacim - Foton Mikroskopi Görüntülerinde Dendritik Dikenlerin Zaman içindeki Hacim Foton

Yara de,erlendirme araçlar0ndan en yayg0n olarak kullan0lanlar0 Bas0 Ülseri 6yile me Ölçe,i (Pressure Ulcer Scale for Healing-PUSH) ve Bates-Jensen’0n Yara De,erlendirme Arac0

«Terakki ve İttihat» cılar da İ paratorluğun islâmlar için bir m ce olduğunu izhardan ve dinî ra tanın bir an evvel siyasî şekle ı kulması çaresine

Gö¤üs ön duvar›nda yerleflmifl ve genifl lokal eksizyon ve radyoterapi ile tedavi edilmifl bir desmoid tümör olgusu literatür verileri ile

Orada bir sene zindanda kaldıktan sonra affedilerek Trablusgarp fırkası erkânıharbiyesine memur edilmişse de 1900 de Fransaya kaçarak Paris Siyasî İlimler

Hadi eli öpülen elbette memnun olacak, ama Milli Eğitim Bakanı­ na ne demeli, YÖK Başkanı’na ne demeli, öbür dekanlara ne demeli?. Çankaya ve YÖK’e karşı oldukları