• Sonuç bulunamadı

Nedim Gürsel’in resimli dünya’sından Tımour Muhidine’ in les turbans de venıse’ine: kültürel ögelerin çevirisi ile ilgili betimleyici bir çalışma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nedim Gürsel’in resimli dünya’sından Tımour Muhidine’ in les turbans de venıse’ine: kültürel ögelerin çevirisi ile ilgili betimleyici bir çalışma"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

NEDİM GÜRSEL’İN RESİMLİ DÜNYA’SINDAN

TIMOUR MUHİDİNE’ İN LES TURBANS DE

VENISE’İNE:

KÜLTÜREL ÖGELERİN ÇEVİRİSİ İLE İLGİLİ

BETİMLEYİCİ BİR ÇALIŞMA

*

Tanju İNAL** Mümtaz KAYA*** RESİMLİ DÜNYA DE NEDİM GÜRSEL ET LES TURBANS DE VENISE DE TIMOUR MUHİDİNE: ANALYSE DESCRIPTIVE DE LA TRADUCTION DES

VALEURS/NOTIONS CULTURELLES

La traduction littéraire et la “critique de traduction littéraire”, que les étudiants ne peuvent développer qu’après une certaine période d’expérience pratique, sont des domaines qui diffèrent de la traduction spécialisée/de la traduction de textes techniques. Effectivement, la traduction d’un texte littéraire, autrement dit, faire passer le sens d’un passage/d’une valeur culturelle est/sera toujours plus difficile que la restitution du sens d’un texte technique. Tout en tenant compte du profil de nos étudiants en traduction et interprétation, notre travail se propose de présenter différents exemples de “traduction littéraire réussie” dans le cadre de “la théorie de la traduction et de la traductologie descriptive” de Toury et de la théorie du “skopos” de Vermeer. Nous avons choisi nos exemples dans Resimli Dünya, roman de Nedim Gürsel, traduit vers le français par Timour Muhidine, afin d’exposer les approches de traduction adoptées par ce dernier, notamment lors du transfert des valeurs/notions culturelles.

Mots-clés : Resimli Dünya, Les Turbans de Venise, traduction littéraire, critique littéraire, skopos, traduction descriptive, application en classe.

FROM NEDİM GÜRSEL’S THE VISUALS THROUGH PICTORIAL WORLD TO TIMOUR MUHİDİNE’S

THE TURBANS OF VENICE : A DESCRIPTIVE ANALYSIS OF THE TRANSLATION OF CULTURAL FEATURES

Literary translation and “literary translation criticism” are skills and fields of expertise to be developed within a certain period of time and through practice; these are courses which differ from other specialized translation courses. These courses necessitate the development of a framework towards literary translation. In our study we present ‘successful attempts at literary translation’

––––––––––––––––––––––––––––––

* Bu çalışma, Int. J. of Translation and Interpreting, Translation Studies in the New Millenium dergisinde, 2006 yılında yayımlanmıştır. Yapılan birkaç değişikle bu çalışma, Nedim Gürsel Özel Bölümü nedeniyle, Frankofoni Dergisinin bu sayısına da dâhil edilmiştir.

** Prof. Dr., Bilkent Üniversitesi, İ.B.E.F., Mütercim-Tercümanlık Bölümü Öğretim Üyesi inal@bilkent.edu.tr

*** Prof. Dr., Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Mütercim-Tercümanlık Bölümü Öğretim Üyesi

(2)

that necessitate the use of approaches pertaining to theories such as Toury’s descriptive translation studies and Vermeer’s skopos theory; always keeping in mind our student profiles. In line with this, the study entails the analysis of how features from various cultures from Nedim Gürsel’s multi-cultural novel Resimli Dünya were transferred in its translation into French as Les Turbans de Venise. In discussing the transfer of cultural features, the translation strategies, the reasons behind the use of these strategies we concentrate on what choices the translator made through his linguistic, translation and cultural competence and thus was able to reflect in the translated version.

Keywords: Resimli Dünya, Les Turbans de Venise, literary translation, translation criticism, translator training, skopos, descriptive translation studies, classroom applications

Giriş

Son yıllarda çevirmenlerin, çeviribilimcilerin düşüncelerine yön veren yazıların oldukça arttığı, “çeviriye” gönül vermiş olanların kabul ettiği bir gerçek. Ancak, geleceğin çevirmenlerine belli bir çeviri duyarlılığı vermeyi amaçlayan çeviri eğitmenlerinin yöntem arayışlarına, çabalarına aynı oranda ilgi duyuluyor mu? Çeviribilim eğitmeni, bugün, geleceğin çevirmenlerine yol gösteren bir rehber durumunda kuşkusuz. Çünkü artık günümüzde, çeviri sürecine çok çeşitli yaklaşımlarda bulunuluyor ve çevirisi yapılan yapıt, “çeviri laboratuvarı” dediğimiz, özellikle “çeviri eleştirisi”, “yazınsal çeviri” dersinde, ona yaşam veren erek metinin tüm ögeleri ile karşılaştırılarak didik didik edilebiliyor. Asıl bedenden budanan ögeler, ikinci bedene eklenenlerle birlikte incelikli bir denge oluşturabiliyor ve böylece, çeviri sürecine çeşitli yaklaşımlarda bulunulabiliyor.

Çeviri eğitimcisi kimliğimizle sınıfta böyle bir karşılaştırma eylemine girişirken, öğrenciye nasıl yol gösterilebilir, çeviri edimine ilişkin ne tür saptamalar yapılabilir kaygısı ile, “yazar-çevirmen” duygudaşlığını da çözmeye çalışarak, “kaynak metin-erek metin” arasındaki dengeyi kimi “pedagojik” saptamalar ışığında kurmayı amaçlıyoruz.

Çeviri süreçlerini izlerken, öncelikli olarak, Vermeer’in1 yaklaşımına gönderme

yaparak, öğrenciye “çeviri ediminde amaçlanacak ‘skopos’un ne olduğunu buldurmak

ve amaçlanan ‘skopos’ doğrultusunda uygun bir metin üretmeyi” kapsayan bir süreci

benimsetmek önemlidir. Bunun için, Toury’nin de belirttiği gibi “çevirinin belli bir

dilde bir metin olması, dolayısıyla da o dilin ait olduğu kültürde ya da o kültürün bir kesiminde bir konumunun olması ve (...) çevirildiği dilde/kültürde (...) net bir konuma sahip olan bir metni temsil ediyor olması”2 gerekliliği, öğrenciye kazandırılması gereken bir düşüncedir. Bu bağlamda, geleceğin çevirmenlerini çeviribilimin doğası üzerinde düşündürtmek3 ve Cary’nin4 de üzerinde durduğu gibi “nasıl çevirmeli”

sorusunun yanıtını aramaktan çok, “çevirideki olanaklar ve varılacak sonuçlar” araştırılmalıdır. Bu çerçevede, öğrencilere çeviri dediğimiz aktarım işleminin “sözcüğü sözcüğüne” yapılamayacak kadar karmaşık olduğu, derslerde, özellikle somut örneklerden yararlanılarak, vurgulanması gereken bir konudur.

(3)

Bununla birlikte, çeviri sürecinde, öğrencinin karşısına çıkan sorunların en belirgin alanlarından biri de kültür eksenidir.

Kültür ve çeviri ilişkisini sorgulatmak, olasılıkları araştırmak, çevirmen yönelimlerini örneklemek:

Kramsch5, “dillerin kültürel gerçekleri yansıttığını” vurgularken, dil ile “belli

bir söylem evreninin üyeleri olan “bir toplumun ‘deneyimlerinin’ yansıtıldığından” söz eder ve belirtim şekli olan ‘göstergeden’, yani “kültürden ayrıştırılamayacağı” kavramı üzerinde durur6. Ancak çevirmen, çeviri sürecinde bunu ayrıştırmak zorunda

kalan kişidir; erek dile aktarmak için kitapta sözü edilen kültürü tümüyle anlamak, kavramak ve kültürel ögeleri, tüm olasılıklar arasından, romanın skoposuna uygun en iyi seçimi yaparak aktarmak zorundadır. Çeviri eğitiminin evrelerinden biri de öğrenciyi bu seçimi yapabilmek için gerekli bilgilerle donatmak olacaktır.7

Çeviri sınıfında öğrencilerin karşılaştıkları en önemli sorunlardan biri de kültürün aktarımıdır: “Her çeviri ediminde kültürel farklılıklar söz konusudur ve

her çeviri, tanımı gereği, kültürlerarası bir iletişimdir”8. Ancak, her ikili dil grubu arasındaki çeviri sayısı eşit değildir. Çeviri eğitiminde öğrenciye yoğunlukla çeviri yapacağı yönde (yabancı dilden Türkçe’ye) çeviri hakkında bilgiler verilirken, bu bilgilerin ve edinimlerin ancak bir kısmının ters yönde (Türkçe’den yabancı dile) çeviri yapacağı durumlarda geçerli olacağının örneklerini de sunmak önemlidir. Pym ve Chrupala9,çeviri yapıtlar hakkında yaptıkları istatistiksel bir çalışmada,

Fransızca’ya çevrilen yapıtların yüzdesinin toplam yapıtların ancak yüzde 15 –18’ini oluşturduğunu ortaya koymaktadırlar. Türkçe’ye doğru bu oran %85’lere bile çıkmıştır zaman zaman.

Bu bağlamda, geleceğin Türk çevirmenlerini yetiştirirken, çeviri yönü değiştikçe çeviriye yaklaşımın da değişeceğinin vurgulanması önemlidir. Bu amaçla öğrenciye, çeviri odaklı çözümleme-betimleme yöntemleri ışığında, kaynak metinden erek metine giderken geçirilen dönüşümleri düşündürten bir yaklaşımın benimsetilmesi yararlı olacaktır.10

Lopez Heredia11, bu bağlamda yaptığı bir çalışmasında şu noktayı vurgular :

”iki dilsel, kültürel dizge arasında (tüm yakınlıklarına rağmen) tam bir örtüşüm

olamaz”; işte bu düşünceyle ve yukarıda benimsenen yaklaşımları uygulayarak,

yazınsal çevirideki dersin ana amacının, öğrenciye, kültürün aktarımı konusunda karşılaştırmalı bir bakış açısı kazandırmak olmalıdır.

Toury’e göre12, bir kültürel ögenin çevirisinde üç eksenin dikkatlice incelenmesi

gerekmektedir: kaynak metindeki konumu/içeriği; aktarımı; ve bu ikisi arasındaki ilişkinin içeriği. Richter ve Song13 ise, çalışmalarında ‘kimlik’ kavramından söz ederler

(4)

ve her kültürün ve her kültürde, üretilen yapıtın bir kültürü olduğunu savunurlar; bu düşünceler ışığında çevirmenin bu kimliği belirlemesi, anlaması, kavraması ve yeniden yaratması gerekecektir. Bu kimliği belirlemek için ise, yapıtın bir çok açıdan incelenmesi gerekmektedir. Bunları Toury’nin eksenleriyle birleştirdiğimizde kısaca şu şekilde özetleyebiliriz: kaynak yapıt ve kaynak kültürdeki, yazındaki yeri; erek yapıt ve erek kültürdeki, yazındaki yeri; ve bu ikisi arasındaki ilişki, bağ ve aktarım. Delbastita,14 bu süreçte “iletişimsel gösterge” olarak da adlandırdığı

ögelerin incelemesinden söz ederken bu üç boyuta da değinir; bunu daha basite indirgersek elimizde bir kaynak metin, bir erek metin ve ikisinin karşılaştırması olacaktır. Gambier,15 kültürü de dikkate aldığı çalışmalarında, çeviri eğitimine

de uygulanabileceğini düşündüğümüz üç konudan söz eder: biri kaynak metnin ve erek metnin incelenmesi, ikincisi çeviri yöntemlerinin incelenmesi, bunların arasındaki ‘ilişkinin’ ne olduğunun ortaya konması ve bunlardan çıkabilecek sonuç ve edinimlerin belirlenmesidir.

İnceleme:

Yapıtın konusunu, biçimini, üslubunu, kişilerini kendi yaratıcı gücüne göre, belli bir kültür içinde var eden yazarın, çeviri metinde de yaşayabilmesi için, çevirmenin o kültürü iyi tanıması, yazarla nerdeyse aynı duyarlılığı paylaşması ve aynı algılama yeteneğine sahip olması gerekmektedir; bütün bu özellikler, çevirinin başarısını belirlemede kuşkusuz çok önemlidir.

İnceleme için seçtiğimiz kitabın (Resimli Dünya) çevirmeni Timour Muhidine, Türk dilini bilen, Türk kültürünü iyi tanıyan bir kişi. Çevirmenin bir şansı da “çeviri süreci” aşamalarında kaynak metnin yazarının yanında olması.

Yazar-çevirmen duygudaşlığı ve algılama birlikteliği, çevirilen roman okunurken algılanıyor; kimi yerde daha bağımsız, daha özgür çeviriler yapılmakla birlikte, çeviri edimini adım adım izleyen bizler, yazar-çevirmen yönelişlerini yaşamamız gerektiği inancındayız. Bu nedenle, kaynak yapıt ve çevirilen yapıt arasındaki köprüyü, önce biçimsel farklılıklardan “yani kitap kapaklarından, başlıklardan, kullanılan resimlerden, genel biçimden, asıl metni oluşturmayan ancak yapıta dahil edilen alıntı ve “sunulardan” başlatarak kurmaya çalışacağız. İkinci olarak da, renkler, yiyecek ve içecek, din ve coğrafya gibi kültürel ögeleri irdeleyeceğiz. Son olarak da, çevirmenin bilinçli olarak kullandığı ekleme, çıkarma, dipnot kullanımlarını örneklendireceğiz.

Bu üç ana başlıkla sınırlandırdığımız çalışmamızın, öğrencilerimize, çevirisi yapılan bir roman hakkındaki sorgulama/inceleme sürecine bir örnek oluşturmasını umuyoruz.

(5)

KAYNAK YAPIT VE ÇEVRİLEN YAPIT: BİÇİMSEL-GÖRSEL ÖGELER Kapaklar, başlıklar, genel biçim (bölümlendirme, italik yazı karakteri kullanımı), yapıta dahil edilen alıntı ve “sunular”.

Nedim Gürsel RESİMLİ DÜNYA

Can Yayınları 7.basım Ekim 2002- İstanbul

Nedim Gürsel

LES TURBANS DE VENISE

Editions du Seuil, septembre 2001, traduit du turc par Timour Muhidine

Yazar ve/veya yayınevi ve/veya çevirmenin, üzerinde uzun uzun düşünmesi sonucu seçilen kapaklardaki resimlerin, hatta başlıklar arasındaki dikkat çekici farklılık, yazınsal çeviri eleştirisi dersi alan bir öğrenciye, çevirinin bir dilden ötekine, sözcüğü sözcüğüne bir aktarım işi olmadığını anlatmak için verilebilecek en güzel örneklerden biridir. Gerek resimlerin seçimi, gerekse de başlıkların seçimi, bir yandan çevirmenin skoposu hakkında ipucu verirken, bir yandan da yayınevinin, ticari kaygılardan kaynaklanan, bir politikasının olabileceğini düşündürmektedir. Türk okur kitlesini hedef alan “Resimli Dünya”daki kapak resminde (7.Basım), “Aziz Marco’nun İskenderiye’de Vaazı” ve bu “Vaaza” katılan “türbanlı” Osmanlılar göze çarparken, hedef okur kitlesi Fransızlar – ve frankofonlar – olan Les Turbans de Venise yapıtındaki kapak resminde ise, özellikle de Fransız okuru için çok çarpıcı iki sözcüğün kullanımı dikkat çekmektedir: “Turban” ve “Venise”. Bu bağlamda düşünüldüğünde, her iki yapıt da, sadece görsel olarak incelendiğinde bile, yazınsal çeviri eleştirisi dersinde, çeviri süreciyle ilgili akla gelebilecek bir çok konuya, soruna, hatta tartışmaya yön verebileceği gibi, çeviribilimcilerin düşüncelerini, kuramlarını somut örnekler sayesinde daha iyi anlaşılmasını da şüphesiz sağlayacaktır.

(6)

Bir başka dikkat çeken yön ise, belki de, kaynak ve erek okur kitleleri nezdindeki farklı konumu nedeniyle, yazarla ilgili bilgi içeren sayfanın farklılık göstermesidir.

Kaynak ve erek yapıtların genel biçimleri incelendiğinde ise, bölümlendirme ve italik yazı karakteri kullanımları dikkat çekmektedir. Kaynak metinde, yani Türkçesinde, her bölümden önce ayraç görevi gören “1.Bölüm”, “2.Bölüm” gibi, bir boş önsayfa dikkat çekerken, erek metindeki bu ayraç sayfasına yer vermek yerine, yayınevi editörü ve/veya çevirmen, doğrudan “1”, “2” ibarelerini kullanarak, daha akıcı ve devam niteliğinde bir bölümlendirme tercih etmiştir.

İtalik yazı karakteri kullanımı da kaynak ve erek yapıtlarda farklılık göstermektedir. Eski Venedik, günümüz İtalya’sı, Osmanlı ve eski İstanbul ile günümüz Türkiye’sinin işlendiği “Resimli Dünya” da, yer yer dört farklı kültüre gönderme yapılmaktadır. Bununla birlikte, aşağıda vereceğimiz örneklerde görüldüğü gibi, yazar, bir “öteki”den oluşan kavramları – sözcükleri - (italyancayı) italikle verirken, “Les Turbans de Venise” de çevirmen, iki “öteki” kavramlarını (türkçe ve italyancayı) aynen alıntılayarak italikle vermektedir.

– “O arada, Lucia bir kahve içti, Kâmil de prosecco. (...) patlıcan kı-zartmasını beğenmeyip geri gönder-di, parmesan peynir yerine rendelen-miş peynir istedi ve deniz kıyısında olmalarına rağmen neden spaghetti

alle vongole bulunmadığını sordu.

(s.238-239).

– Simitçi ile salepçi de tam o sırada iskeleye gelirler (s.304)

– “Pendant ce temps, Lucia avala un café et lui un prosecco (...) il fit quelques difficultés, bouda les aubergines grillées et les renvoya, réclama du fromage râpé à la place du parmesan et demanda pour quelle raison, puisqu’on était en bord de mer, on ne pouvait avoir de spaghetti alle vongole (p.264-265)

– Les marchands de salep et les vendeurs de simit arrivent juste à ce moment-là sur l’embarcadère. (p.340)

Biçimsel-görsel ögeler başlığı altında, çok kısıtlı olarak sunacağımız son örnekler, asıl metni oluşturmayan fakat yapıtta yer alan, Venedik ve İstanbul’a yapılan “sunu” ve alıntılarla ilgilidir. Yazar tarafından “İstanbul” a yapılan gönderme ve Yahya Kemal’den yapılan alıntı, çevirmen tarafından Fransızca’ya çevrilirken, Dante’den İtalyanca alıntılanan kısım ise erek metine çevirisi yapılmadan aktarılmıştır. Çevrilecek yapıtın metni düşünüldüğünde, sıradan bir okura önemsiz gibi görünebilen, fakat bir yazın eleştirmeni hatta çevirmen için, yazar ile ilgili önemli ipuçları sunan, aşağıda sıralayacağımız “sunular” ve “alıntıların” erek metine aktarılma biçiminin, yazınsal çeviriye yönelecek öğrencilerimize, profesyonel bir çevirmenin yaklaşımını ve aktarma biçimini göstermesi açısından, örneklendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

(7)

– İstanbul’a: yazmaya orada başladığım için

Venedik’e: orada öleyazdığım için – “Nel Mezzo del cammin di nostra vita mi ritrovai per una selva oscura ché la dritta via era smarrita.” Dante (İnferno, c.I, s.1-2) – “Ömrü oldukça yürür her yolcu Varmadan menzile bir yerde ölür.” Yahya Kemal

– A Istanbul,

Parce que c’est là que j’ai commencé à écrire

A venise,

Parce que j’ai failli y cesser d’écrire – Nel Mezzo del cammin di nostra vita mi ritrovai per una selva oscura ché la dritta via era smarrita.

Dante, Inferno – Chaque voyageur parcourt une

certaine distance dans la vie

Et meurt à un certain point sans attein-dre l’étape.

Yahya Kemal

Yukarıda verilen birinci örnekte çevirmen, yazarın yapıtında yer almayan bir yinelemeyi, ikinci örnekte ise, yazarın ayrıntılarını verdiği alıntıya ilişkin gönderme bilgilerini, çevirisine aktarmaya gerek görmemiştir.

KAYNAK YAPIT VE ÇEVRİLEN YAPIT: KÜLTÜREL ÖGELER Renkler, yiyecek ve içecekler, din, coğrafya gibi kültürel ögelerin çevirisine dair örnekler.

Başlıktan da anlaşılacağı gibi “Resimli Dünya”, kül renginden yeşilin her tonunu çağrıştıran doğa betimlemeleriyle (küf yeşili, çayır yeşili gibi), kapkara bulutlarıyla, İstanbul’da “günün her saati değişen yeşil, lacivert, erguvan rengi deniziyle”, vişne çürüğü yapılarıyla, portakal rengine çalan evlerin dış cepheleriyle, kayısı renkli minderlerden koyu kırmızı mantolu veya eflatun giysili, elma yanaklı, kiraz dudaklı, bembeyaz antik sütunlu bacakları olan kişi/kişileriyle, yine beyazın, sütbeyaz tonundan kirli beyaza varan değişik tonlarıyla, ressamların tablolarında kullandıkları değişik renk tonlarını yansıtmasıyla ve daha da önemlisi, bu “renkli dünyanın”, yazarın paletinden, “renkler senfonisine” dönüşüp, roman kişilerinin duygularını, iç dünyalarını simgelemesi nedeniyle, “renklerin” bir dilden bir başkasına çevirmen tarafından nasıl aktarıldığını örneklemek açısından önemli olduğu kadar, “duygusal özdeşlik” diye adlandırdığımız beraberliğin “duyarlılık derecesi” konusunda da bizlere önemli ipuçları verecektir.

Aşağıda sunacağımız ve yer yer başka örneklerle zenginleştireceğimiz alıntılar, renklerin kaynak dilden erek dile aktarılırken, gerek sıralanma bakımından gerekse aktarılma biçimlerinde farklılıklar olabileceğini göstermeleri açısından, önemli saydığımız örneklerdir. Çeviri sürecinin kaynak metnin yazılmasıyla başlayan ve erek

(8)

metnin, çevirmenin son sözü söylediği, bir “yeniden” kaleme alıp yazmasıyla devam eden bir süreç olduğunu göstermek ve, eğitimlerini sürdürmekte olan ve yazınsal çeviri piyasasına atılmayı düşünen öğrencilerimize, profesyonel bir çevirmenin bakış açısı hakkında fikir edinmek için de, bu örnekler ilginç gelebilir.

RENKLER

– “Tatil günlerinde işte bu İstanbul’u keşfe çıkıyor, (…) günün her saati

değişen yeşil, lacivert, erguvan rengi denizi, tek tük ağaçlarla

kır çiçeklerini, uzakta beyaz bir yolcu gemisinin Boğaz’a girişini resmediyordu.” (s.50)

– “Güneş sarayların ardından kaybola-na dek orada kaldı. Su renk

değiş-tirdi yavaşça. Koyu yeşilden laci-verde, erguvan rengine, neredeyse siyaha döndü.”(s.78)

– “Les jours de congé, il partait à la découverte de cet Istanbul, (…) et il peignait (…) la mer mauve, bleu

marine ou verte selon l’heure du jour, des fleurs des champs et des arbres

isolés, l’entrée d’un navire blanc, au loin, dans le Bosphore.”(p.52)

– “Il resta là jusqu’à ce que le soleil eût disparu derrière les palais. L’eau

changea lentement de couleur. Du vert foncé elle passa au bleu sombre, puis au violet, et se fit presque noire.”(p.83)

Yukarıda verdiğimiz iki değişik örnekte, renklerin sıralanma biçimi ve özellikle “erguvan”, “lacivert” renkleri üzerinde durmak istiyoruz. İlk örnekte, renklerin sıralanması sondan başa doğru çevrilirken, ikinci örnekte sıralamaya sadık kalınmıştır. Duruma göre, yazarın ruh halini –hatta İstanbul’un ruh halini de- yansıtan renklerin, ilk örnekte sondan başa doğru sıralanmış olması, genel bir durum ifade etmesi bakımından, metinin anlamını değiştirmezken, ikinci örnekte yaşanan “iç karartıcı” bir süreç anlatıldığı için sıralamaya sadık kalınmıştır.

“Lacivert” ve “erguvan” renkleri ise, ilk aktarımda lacivert rengi “bleu marine” (deniz mavisi) biçiminde aktarılırken ikinci örnekteki lacivert rengi, “İstanbul”un ruh haline uygun olarak “bleu sombre” yani, iç karartan bir renk biçiminde verilmiştir.

Yazarın “erguvan” rengini tercih ettiği bu iki örnekte ise, çevirmen, aralarında ton farkı bulunan “mauve” ve “violet” ikilisini tercih etmiştir.

Bir başka örnek:

“Denizin mavisi sizi şaşırtmasın! İşte böyle mavidir koyu mavidir deniz,

laciverttir, turkuvaz rengidir, som mavidir.”(s.153)

“Que le bleu de la mer ne vous surprenne pas! Elle est comme ça, la mer, bleu marine

ou couleur turquoise, elle rayonne parfois d’un bleu parfait.”(p.164)

(9)

Renklerin aktarımı konusunda neredeyse sınırsız derecede zengin örnekler sunan bu yazınsal yapıttan, sınırlı derecede örnek vermek durumundayız. Öğrencilerimize ışık tutacağını düşündüğümüz ve ilk sınıflandırmada bir araya getirdiğimiz örnekler, daha çok meyve ve sebze gibi yiyeceklere gönderme yapılarak aktarılan renkler ve doğa betimlemeleri ile ilgili, ikinci sınıflandırmada ise beyazın değişik tonlarının aktarılma biçimiyle ilgili olanlar.

– “Solda, dört mavi yıldızın ışığında

vişneçürüğü bir yapı dikkatini çekti:

Hotel Bellini.”(s.15)

– “Contarini çilek renginde çün-kü ve kalp biçiminde dolaplarıyla ünlü.”(s.25)

– “Evlerin yüzleriyse kırmızı. Portakal

rengine çalan bir tuhaf, güzel mi gü-zel bir kırmızı, Frenklerin deyimiyle

‘ocre.” (s.31)

– “Zaten kayısı rengi bir minderin üzerinde oturuyordu.” (s.45)

– “(...) çocuk, sağ eli aşağıya,

Merye-min kestane rengi kumaştan giy-sisinin kırıştığı yere dek sarkmıştı.”

(s.47)

– “(…) kubbeleri dik çizgilere dönüş-türmek, suya yansıyan mermeri

süt-beyazında eritmek. Gündoğumlarını

da resmetmişti Turner, aslında

kendi-sine ait olan morlardan, uçuk sarı-larla uçuk mavilerden, kül rengiyle kestane renginden, yeşille turkuvaz-dan, pas rengiyle çivit mavisinden, siyahlardan, kırmızılardan, sarı-kırmızılarla yeşil-siyahlardan,

ger-çekte doğada değil, paletinde var olan tüm renklerin alacasından bir Venedik yaratmıştı.” (s.81)

– “Domatesler kan kırmızıydılar, karnabaharlar kirli beyaz. Kocaman greyfurtlar yaz güneşi gibi sapsarı

– “A gauche, à la lumière de quatre étoiles bleues, un bâtiment rouge

cerise attira son attention: l’hôtel

Bellini.”(p.12)

– “Car le Contarini, couleur rouge

fraise, serait réputé pour ses

armo-ires en forme de coeur.” (p.23) – “Quant aux façades des maisons,

el-les étaient rouges. Un très beau

ro-uge qui tirait sur l’orangé.”(p.30)

– “Car il était assis sur un coussin

co-uleur abricot.” (p.46)

– “sa main droite pendait jusqu’à l’endroit où le tissu de la robe

mar-ron de Marie se plissait.”(p.48)

– “(…) transformer les coupoles en lig-nes perpendiculaires et dissoudre le marbre reflété dans l’eau en un blanc

absolu. Turner avait aussi peint des

aubes et recréé une Venise à partir

de mauves qui étaient sa marque, de bleus et de jaunes pâles, de mar-rons et de gris, de verts et de turqu-oise, de bleu indiguo et de rouille, de noirs, de rouges, de rouges orangés et de verts olive, une symphonie de

couleurs qui appartenait non pas à la nature mais à sa palette.” (p.86) – “Les tomates étaient rouge sang, les

choux-fleurs d’un blanc de neige. D’énormes pamplemousses reluisa

(10)

parıldıyorlardı. (…) yine de mavileri, kırmızıları, sarının tüm tonlarını yiyeceği geliyordu insanın.

Renkler kurşuniyi bırakmışlardı bekçi olarak (…) Kurşuni deyip

geçmemeli. Kışın Venedik’te su

da kurşunidir, yapılar da. Ama

tonları farklıdır her birinin, sedef

beyazıyla ay beyazının, küf yeşiliyle çayır yeşilinin farklı oldukları gibi. Karaya çalan bir kurşuni gelip

yerleşir kanallara, kar gondolların siyahını beyaz bir manto gibi örter. Kentin bildik kırmızısı –çatılar, duvarlar, çan kuleleri- beyazla yer değiştirir. Venedik kurşuniyle beyazın egemenliğindedir artık, kar eridikçe beyazın tadı kaçar, yağmur

boz bir perde çeker kentle suyun

arasına.”(s.155)

– “…ömründe gördüğü ilk peçesiz ka-dının ay yüzüne, keman kaşlarına,

elma yanaklarına, kiraz dudak-larıyla inci dişlerine sevdalandığını

cümle âleme haykırmak için kendi-ni zor zapteder olmuştu.”(s.205)

ient comme un soleil d’été. (…)

Et l’on avait envie d’avaler tous ces bleus , rouges, divers tons du jaune.

C’était le gris le gardien des lieux.

(…) Le gris, il ne faut pas le sous-es-timer. En hiver, à Venise, l’eau

com-me les bâticom-ments sont gris. Mais les

nuances en sont différentes de même que le blanc nacré est différent du

blanc de la pleine lune, le vert-de-gris du vert prairie. Un vert-de-gris tirant sur sur le noir vient envahir les

ca-naux, la neige recouvre le noir des gondoles comme un manteau blanc. Le rouge bien connu de la ville –les toits, les murs, les campaniles- supp-lante le blanc. Désormais ce sont le blanc et le gris qui règnent sur Ve-nise, au fur et à mesure que la neige fond le blanc s’affadit tandis que la

pluie dresse un rideau de grisaille

entre la ville et les eaux. ”(p.167) – “…il aurait voulu hurler à la face du

monde sa passion pour le visage de lune de la première femme qu’il voya-it sans voile, pour ses sourcils arqués,

ses joues comme des pommes, ses lèvres rouges comme la cerise et ses

dents semblables à des perles.”(p.227)

BEYAZ RENK İLE İLGİLİ BİR KAÇ AKTARIM ÖRNEĞİ

– “Suya yansıyan mermeri

sütbeyazın-da eritmek”(s.81)

– “Kirli beyaz” (s.155)

– “Sedef beyazıyla ay beyazının (...) farklı oldukları gibi” (s.155)

– “Antik sütun gibi bembeyazdı” (s.219) – “Sütbeyaz bir aydınlık” (s.303)

– “Dissoudre le marbre reflété dans l’eau en un blanc absolu”(p.86) – “D’un blanc de neige”(p.167) – “De même que le blanc nacré est

différent du blanc de la pleine lune (p.167)

– “D’un blanc marmoréen” (p.243) – “Une lumière d’un blanc immaculé”

(11)

Çevirmen, renk ögesini, içinde geçtiği bağlama uygun olarak, kültürel açıdan “im-geleme” eşdeğer olabilecek erek odaklı bir yaklaşımla çeviri metnine aktarmıştır. Bu yaklaşıma uygun olarak, ilk ve son örneklerde görüldüğü gibi, “sütbeyaz” Fransızca’ya “blanc absolu” ve “blanc immaculé” olarak farklı tonlara vurgu yapılarak taşınmıştır.

YİYECEK İÇECEK

-“Öyle bir çilingir sofrası hazırlamalıydı ki bir tek kuşsütü eksik olsun. Demek ki

aslan sütü gerekiyordu. (…) Marsilya’da

imal edilmiş Duze marka rakı da buldu, her ne kadar Yeni Rakı’nın yerini tutmasa da aslan sütü sayılır. (…) Her şey tamamdı işte. Aslan sütü, çilingir sofrası ve maske-ler. (s.316)

“Il devait lui préparer une table de

mezzés qu’il n’y manquerait que le lait

d’oiseau! Autant dire qu’il fallait du “lait

de lion” (…) il trouva du râki de la

mar-que Duze produit à Marseille –même s’il n’arrivait pas à la cheville du Yeni Râki, c’était malgré tout un râki. (…) Et voilà que tout était prêt. Le lait de lion, la table de mezzés et les masques.”(p.352-353)

Yiyecek içecek ile ilgili verdiğimiz bu örnekte çevirmen, erek kültüre yabancı olan “rakı” ve “Yeni Rakı” sözcüklerini, çeviriye olduğu gibi taşırken, “çilingir sof-rası” kavramını, kaynak metinde olmayan ama erek kültürde egzotik bir anlam ifade eden “meze” sözcüğünü ödünçleyerek, metin içi açımlama yolunu tercih etmiştir. “Aslan sütü” deyimini ise, sözcüğü sözcüğüne çevirip, tırnak içine alarak erek kül-türe ait bir deyim olmadığını vurgulama yolunu tercih etmiştir.

Aşağıda sadece Fransızcasından alıntıladığımız diğer örnekler de, çevirmenin, kaynak metindeki “Doğu” esansını, erek metinin hedeflediği frankofon okurlarla na-sıl buluşturduğu konusundaki yaklaşımlarını sergilemektedir.

– “Elles achètent peut-être du fil de soie, des boutons, des épingles pour ravauder les accrocs des vêtements de leurs maris, des bagues ou du gingembre, pas pour peindre bien sûr, pour saupoudrer sur le sütlaç1 avec ces belles mains aux longs doigts. (p.255) “Les marchands de salep et les vendeurs de simit2 arrivent juste à ce

moment-là sur l’embarcadère. Les passagers du premier vapeur boivent leur salep fumant en y ajoutant de larges quantités de canelle.(340)

–––––––––––––––– 1 Dessert lacté.

2 Boisson chaude et petits pains au sésame.

Kaynak metindeki “sütlaç”, “salep” ve “simit” sözcükleri aynen alıntılanarak, metin içi açıklama yerine dipnot kullanımına gidilmiştir. Aşağıdaki örnekte ise “tu-lum” peyniri aynen alıntılanmakta ve “fromage” (peynir) sözcüğü sayesinde, erek okur kitlesinin zaten rahat anlayacağı görülmektedir.

“Dans la vie de Kâmil, le râki du midi avait depuis longtemps droit de cité. (…) surtout si les mezzés s’alignaient sur la table (…) du fromage tulum et du melon vert … (p.84)

(12)

DİN

– “Müslüman padişah dinin yasakladığı

bir işe ne diye kalkışsın ki! Neden çiğnesin şeriat hükümlerini?” (s.176)

– Gemiye saldıran korsanlar herkesi

kılıçtan geçirirken Kelime-i-Şahadet

getirerek kurtulabilmiş, Magrip’te

cami avlularında dilenip Maşrik’te ağaç kovuklarında uyumuştu. (s.206)

– “Comment le souverain musulman

pouvait-il s’engager dans une affaire interdite par sa religion? Pourquoi piétinait-il les principes de la charia? “(p.191)

– “Lorsque les pirates qui attaquèrent

le navire passèrent tout le monde au fil de l’épée, il put sauver sa peau en prononçant la chahada. Plus tard il avait mendié dans la cour des mosquées en Barbarie et survécu en dormant dans les creux des arbres en Orient.”(p.228)

Yukarıdaki örneklerde, “şeriat hükümleri”ne karşılık gelebilecek ve erek okur kitlesinin daha rahat anlamasını sağlayacak “les principes de la religion” yerine les principes de la “charia” ve yine “ Kelime-i-Şahadet “ ifadsine karşılık gelebilecek ve frankofon okurun daha rahat anlayacağı “prononcer l’acte de foi” yerine “prononcer la “chahada” gibi, belki de okur kitlesinin büyük bir kesimi tarafından anlaşılamayabile-cek bu sözcüklerin tercih edilmesi, bir dini kültüre karşılık gelen sözcüklerin özellikle erek kültürde vurgulanma ve tanıdık hale getirilme isteği biçiminde değerlendirilebilir. Aşağıda vereceğimiz örnekte ise çevirmen, anlaşılması daha zor olabilecek olan, yine dini kültürle ilgili bir sözcük olan “falaka” yı aynen alıntılayarak, dipnot kulla-nımını tercih etmiştir.

“Il portait le gourdin destiné à la falaka1 sur les épaules.”(p.233) ––––––––––––––––

1 Châtiment administré sur la plante des pieds.

COĞRAFİ KÜLTÜR

“İstanbul’da geceleri lodos’un çıldırttığı kedileri unutmak istediği gibi (...)

lodos-lu bir istanbul akşamında (s. 161-162)

“(…) tout comme il désire oublier les chats en rut rendus fous par le lodos à Istanbul. (…) il désire chasser de sa mémoire ce vacarme sourd qui lui reste d’un soir d’Istanbul où soufflait le lodos, … (p.171-173)

İkinci ana başlığımızı sonlandırırken, doğa kültürüyle ilgili verdiğimiz bu tek ör-nekte ise “lodos” kavramı, çevirmenin yapıt boyunca yaptığı gibi, italik yazı karakte-ri kullanımıyla “öteki”nin kültürüne ait bir kavram olduğu vurgulanmış, ve bu sözcük

(13)

aynen alıntılanarak “souffler” (esmek) fiili yardımıyla dipnot düşülmeden aynı anlam yüklenmiştir.

KAYNAK YAPIT VE ÇEVRİLEN YAPIT Ekleme/çıkarma, dipnot kullanımı. EKLEME ÇIKARMA

Kimi çeviribilim kuramcıları, çeviri sürecinde bazı sözcüklerin veya tümcelerin eklenmesi veya çıkartılması, çeviriye, bir başka deyişle, “yeniden oluşturulan metine” zarar vermeyeceğini, aksine bir yerde yapılan çıkarmanın başka bir yerde yapılan eklemeyle giderilebileceğini öne sürerler.

Ekleme/çıkarma ile ilgili verdiğimiz bu iki örneğin ilkinde “üstelik tek başınaydı kompartımanda” bölümü tamamen kaldırılarak, kaynak metinde olmayan “la saison touristique n’ayant pas encore franchement débuté” (turizim mevsimi henüz başlamadığı için (...) rahatça yer bulabilmiş) biçiminde verilmektedir.

İkinci örnekte ise “Frenklerin deyimiyle ‘ocre” kısmı, erek metnin hedef aldığı okur kitlesinin frankofon olması nedeniyle, aktarılmamıştır.

– Onunla ilk karşılaşacağı sabahı bek-lerken uykusunun kaçması doğaldı.

Üstelik tek başınaydı komparti-manda. Gece treninde rahatça yer

bulabilmiş, bavuluyla paltosunu aşa-ğıdaki koltuğa bırakıp üst ranzaya tırmanarak giysilerini çıkarmadan sırtüstü uzanıvermişti.” (s.15)

– “Su yeşil, bazen sarı, çoğu kez de kara, kapkaraydı. Evlerin yüzleriyse kırmızı. Portakal rengine çalan bir tuhaf, güzel mi güzel bir kırmızı,

Frenklerin deyimiyle ‘ocre.’ Ama

gün dönüp ışık azalınca renkler de belirsizleşmiş, her şey silik, gizemli bir havaya bürünmüştü.”(s.31)

– “Impatient de la rencontrer pour la première fois, il était naturel qu’il en perde le sommeil. La saison

touristique n’ayant pas encore franchement débuté, il avait trouvé

facilement une place dans le train de nuit et, laissant sa valise et son manteau sur la banquette inférieure, s’était hissé sur la couchette du haut, puis allongé tout habillé.”(p.11)

– “L’eau était verte, parfois jaune et le plus souvent toute noire. Quant aux façades des maisons, elles étaient rouges. Un très beau rouge qui tirait sur l’orangé. Mais lorsque le jour commença à tomber et que la lumière diminua d’intensité, les couleurs se brouillèrent et tout s’effaça mystérieusement.”(30)

(14)

DİPNOT

Çeviri yapıtlardaki dipnotların, “gerek kaynağı bakımından, gerekse içerik ola-rak farklılaşabileceği, kaynak yapıtla erek yapıt arasında dipnot açısından bir ‘me-tinsel örtüşüm/eşdeğerlik’ olmayabileceği” ve “dipnot kullanımı tercihinin”, bir çevirmenden bir başkasına değişebileceği söylenebilir. “Resimli Dünya” da da bu farklılık hemen dikkat çekmektedir. Adı geçen yapıtta, yer yer dört farklı kültüre gönderme yapıldığını çalışmamızın biçimsel/görsel ögeler kısmında vurgulamıştık. Eski Venedik’ten günümüz İtalya’sına, Osmanlı ve eski İstanbul’dan günümüz Tür-kiye’sine göndermeler yapılan kaynak metinde, “öteki” yi açıklamak için, yazar az da olsa dipnotlara başvururken, çeviri sürecinde yazarın düştüğü dipnotların hiçbiri erek metine taşınmamıştır. Buna karşın, çevirmen yer yer kendi dipnotlarını düşmüştür. Kaynak metnin hedeflediği okur kitlesine yabancı gelebilecek, aşağıda örneklerini verdiğimiz iki “öteki” yi ilgilendiren (Fransızca-İtalyanca) kavramlar açıklanırken, erek metinde, bu açıklamalara gerek görülmemiştir.

“Bir mektubunda ressam, eşyalarını Reillanne’a taşıyan kadından söz ederken, “Güzel kırmızı saçları var,”diye yazıyor-du, boyalı değil. “Hem zengin hem de otomobili var. tam da ‘Chauffeuse’1, ona ısınmamak imkansızdı. Marsilya’ya

gi-dersem herhalde taciz edeceğim.”(s.131) ––––––––––––––––

1 Kadın sürücü. Isıtan kadın anlamına da gelebilir.

“Dans une lettre, celui-ci évoquait la femme qui déménage ses meubles à Re-illane: “Elle a de beaux cheveux roux, ils ne sont pas teints […] elle est riche et possède une voiture. Une véritable

“chauffeuse” et je vais avoir du mal à ne

pas la chauffer. Si je vais à Marseille, je l’asticoterai un peu…” (p.141)

“Venedik’te doğup büyümüş olmasına rağmen o güne dek gondola hiç binme-diğini söyledi. Doğru, gondol gezintisi turistler içindi belki, Kâmil de buna katı-lıyordu, peki Traghetto’ya¹ da mı hiç memişti? O başkaydı, traghetto’ya bin-meyen Venedikli olur muydu hiç!”(s.240) ––––––––––––––––

1 Büyük Kanal’da karşıdan karşıya geçmeye yarayan dolmuş gondollar.

“Bien que native de Venise, elle lui dit ne jamais être montée dans une gondole. Les promenades en gondole était étaient réservées aux touristes, Kâmil l’admit. Et le traghetto, n’y était-elle jamais montée? Ça, c’était autre chose. Existait-il un Vénitien qui n’ait jamais eu recours au traghetto? (p.267)

Örneklerde görüldüğü gibi yazar, Türk okur kitlesine iki “öteki”den (İtalyanca-Fransızca) oluşan kavramları dipnotlarla açıklarken, çevirmen, zaten Fransızca bir sözcük olan “chauffeuse” sözcüğünü olduğu gibi erek metine taşırken, kaynak me-tinden aynen alıntıladığını vurgulamak için tırnak kullanımını tercih etmiştir. İkinci

(15)

örnekte ise, çevirmen, Fransız okur kitlesinin anlayacağını düşündüğü “traghetto” sözcüğünü, yazarın yaptığının tersine, dipnot düşmeden sadece italik yazı karakteri kullanımıyla vermeyi yeğlemiştir.

Aşağıda verdiğimiz örnekler ise, kaynak dilde tarihi, siyasi ve kültürel imgesi olan, ancak, erek dilde hiçbir şey ifade etmeyen özel adlarla ilgilidir. Çevirmen, anlatıya yön veren ve anlatının daha iyi anlaşılmasını sağlayan bazı özel adları16,

örneklerde görüldüğü gibi, dipnotlarla açıklarken, çevirinin geneli düşünüldü-ğünde ise, yine kaynak dilde imgesi olan, fakat anlatıda fazla bir kayıba neden olmadığını düşündüğü özel adları ise, erek metine olduğu gibi taşımayı tercih etmiştir.

– “Böyle bilgiçlik tasladığı bir sofrada ‘Kâmil Uzman uzman olmadığı ko-nuda konuşmaz!’ denilmişti hakkın-da” (s.37)

– “Yaş kemal’e erdiğinde seversin adı-nı’ demişti bir gün babası. Okulda tüm arkadaşları, Demir, Derin, Dev-rim gibi adlar taşırken ona Kâmil de-sinler, olacak şey miydi?” (s.37)

– “Un de ces jours, justement, où il s’efforçait de faire le savant, on avait dit avec ironie : “Kâmil Uzman n’aborde aucun sujet qu’il ne domine parfaitement1 !” (p.35)

––––––––––––––––

1 Uzman est un nom de famille signifiant “ex-pert”, “spécialiste”.

– “Son père lui avait dit un jour: “quand tu atteindras la maturité de l’âge, tu apprécieras ton prénom1.” Alors que tous ses camarades d’école s’appelaient Demir, Derin ou Devrim2, comment avait-on pu l’appeler Kâmil? (p.36) ––––––––––––––––

1 Kâmil: “mûr”, “ayant atteint une maturité morale”.

2 Demir (“fer”), Derin (“profond”), Devrim (“révolution”) : prénoms turcs de la période républicaine.

Dipnotlarla ilgili vereceğimiz son örnek, Türkçe’den aynen alıntılanan ve bir dip-notla açıklanan “yalı” sözcüğüyle ilgilidir.

“Il semblait à Kâmil qu’elles répandraient sur les toits, les balcons en encorbellement et les quais moussus, la couleur de la mer contenue sous leurs ailes tout en tournoyant au-dessus des yalis.1”(p.83)

––––––––––––––––

(16)

Çevirmen, “yalı” sözcüğünün imgesini, “bin bir gece masallarındaki” saraylar misali, Fransız okurlarının belleğine bir dipnotla yerleştirdikten sonra, aynı sözcüğü, “Le courant du Diable harcèle les yalis de Kandilli”(p.179), “Les yalis furent détruits ou tombèrent d’eux-mêmes en ruine.”(p.219) örneklerinde görüldüğü gibi, anlatı bo-yunca kullanacaktır. Benimsediği bu çeviri yaklaşımıyla çevirmen, Fransız okurunu hem “yabancı” bir yazarın yapıtıyla tanıştırıyor, hem başka bir dünyanın kültürüyle buluşturuyor, hem de o kültürün yaşandığı ülkedeki dilin dünyasında dolaştırıyor.

Çevirmenin amaçlarından biri de bu değil mi? Sonuç

Yazınsal çeviri dersini tamamlayan her öğrencinin, yazınsal çevirmen olmak için gerekli tüm donanımı edindiğini düşünmek fazla iyimserlik olacaktır. Derste amaç-lanan, öğrenciye yazınsal çeviriye ilişkin bir bakış açısı kazandırmak ve özellikle kültürel ögeleri çevirirken, elimizdeki nitelikli çeviriden verdiğimiz örneklerde gö-rüldüğü gibi, “ekleme”, “çıkarma”, “dipnot düşme”, yabancı bir sözcüğü “alıntıla-ma”, metin içinde “açıklama” veya “açımlama” gibi birçok strateji geliştirebileceğini göstermektir.

Bu bağlamda önemli olan, yazınsal çeviri dersinde öğrenciye çeviri yaptırarak, başvurabileceği stratejileri sorgulatmak, kendi becerilerini geliştirmesini, kendi yete-neğini kavramasını ve yazınsal çeviri uğraşının farklı kültürlerdeki normlarını yakın-dan tanımasını sağlamaktır.

NOTLAR

1 Vermeer, Hans. J. , The Nature of Translating, Çevirinin Doğası: Bir Özet, (s.257-267), Çeviri Seçkisi 2: Çeviriyi Düşünenler, Hazırlayan: Mehmet Rıfat. İstanbul: Dünya yayıncılık A.Ş., 2004,s.266. 2 Toury, Gideon, The Nature and Role of Norms in Translation. Çeviri Normlarının Doğası ve

Çevirideki Rolü, (s.233-254), Çeviri Seçkisi 2: Çeviriyi Düşünenler. Hazırlayan: Mehmet Rıfat, İstanbul: Dünya yayıncılık A.Ş., 2004, s.236.

3 Holmes, James, S, The Name and Nature of Translation Studies. Çeviribilimin Adı ve Doğası. Çeviri Seçkisi 2: Çeviriyi Düşünenler, (s.165-184), Hazırlayan: Mehmet Rıfat. İstanbul: Dünya yayıncılık A.Ş., 2004, s.172.

4 Cary, Edmund, Comment faut-il traduire? Nasıl Çevirmeli?. Çeviri Seçkisi 2: Çeviriyi Düşünenler, (s.79-86), Hazırlayan: Mehmet Rıfat. İstanbul: Dünya yayıncılık A.Ş., 2004, s.79.

5 Kramsch, Claire, Language and Culture, Oxford: Oxford University Press. 2001, s. 3. 6 Kramsch, Claire, a.g.y, s.17

7 Okyayuz Yener, Şirin, İngilizceden Türkçeye Fantastik Edebiyat Eserlerinin Çevirisinde Kültürün Aktarımı (s.175-196), Akşit Göktürk’ü Anma Toplantısı. Yazında ve Çeviride Fantastik, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları- 4635, 2006, s.177-178.

(17)

8 Rudvin, Mette, Cross-cultural dynamics in community interpreting: troubleshooting (s.271-284), Claims, Changes and Challenges in Translation Studies, Editörler: Gyde Hansen ve diğerleri, Amsterdam: John Benjamins Publishing Company. 2004, s. 271.

9 Pym, Anthony ve Chrupala, Gizegorz, The quantitative analysis of translation flows in the ge of an international language (s.27-38), Less Translated Languages. Editör: Branchadell ve diğerleri, Amsterdam: John Benjamins Publishing Company, 2004, s.27,

10 Rıfat, Mehmet, Çeviriyi Düşünenler, Çeviri Seçkisi I., (s9-20), İstanbul: Dünya Yayıncılık A.Ş, 2004, s.12.

11 Lopez Heredia, Goretti, African Literature in colonial languages: Challanges posed by ‘minor literatures’ for the thoery and practice of translation. (s.165-176). Less Translated Languages. Editör: Branchadell ve diğerleri, Amsterdam: John Benjamins Publishing Company, 2004, s.165. 12 Toury, Gideon, Enhancing cultural changes by menas of fictitious translations, (s3-18), Translation

and Cultural Change, Editör: Eva Hung, Amsterdam: John Benjamins Publishing Company, 2005, s.5. 13 Richter, Eva ve Song, Bailin, Translating the concept of identity (s.91-110), Translation and Cultural

Change. Editör: Eva Hung, Amsterdam: John Benjamins Publishing Company, 2005, s.91

14 Delbastita, Dirk, The Translator, Introduction. Vol: 2. Number: 2. (s.127-140), Manchester: St. Jerome Publishing, 1996, s.131.

15 Gambier, Yves, The Translator, Screen Transadaption: Perception and Reception... Vol: 9. Number: 2. (s 171-190), Manchester: St Jerome Publishing, 2003, s.183.

16 Okyayuz Yener, Şirin, Translating Turkish Foreign Policy from English into Turkish (s. 338-354), Meta: journal des traducteurs / Meta: Translators’ Journal, Vol. 55, n° 2, DOI: 10.7202/044244ar, 2010, s.341.

KAYNAKÇA

1. Cary, Edmund, Comment faut-il traduire? Nasıl Çevirmeli?. Çeviri Seçkisi 2: Çeviriyi Düşünenler, (s.79-86), Hazırlayan: Mehmet Rıfat. İstanbul: Dünya yayıncılık A.Ş., 2004.

2. Delbastita, Dirk, The Translator, Introduction. Vol: 2. Number: 2. (s.127-140), Manchester: St. Je-rome Publishing, 1996.

3. Gambier, Yves, The Translator, Screen Transadaption: Perception and Reception... Vol: 9. Number: 2. (s 171-190), Manchester: St Jerome Publishing, 2003.

4. Gürsel, Nedim, Resimli Dünya, İstanbul, Can Yayınları 7.basım, Ekim 2002.

5. Gürsel, Nedim, Les Turbans de venise, traduit du turc par Timour Muhidine, Paris, Editions du Seuil, septembre 2001.

6. Holmes, James, S, The Name and Nature of Translation Studies. Çeviribilimin Adı ve Doğası. Çeviri Seçkisi 2: Çeviriyi Düşünenler, (s.165-184), Hazırlayan: Mehmet Rıfat. İstanbul: Dünya yayıncılık A.Ş., 2004.

7. Kramsch, Claire, Language and Culture, Oxford: Oxford University Press. 2001.

8. Lopez Heredia, Goretti, African Literature in colonial languages: Challanges posed by ‘minor lite-ratures’ for the thoery and practice of translation. (s.165-176). Less Translated Languages. Editör: Branchadell ve diğerleri, Amsterdam: John Benjamins Publishing Company, 2004.

(18)

9. Okyayuz Yener, Şirin, İngilizceden Türkçeye Fantastik Edebiyat Eserlerinin Çevirisinde Kültürün Aktarımı (s.175-196), Akşit Göktürk’ü Anma Toplantısı. Yazında ve Çeviride Fantastik, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları- 4635, 2006.

10. Okyayuz Yener, Şirin, Translating Turkish Foreign Policy from English into Turkish (s. 338-354), Meta: journal des traducteurs / Meta: Translators’ Journal, Vol. 55, n° 2, DOI: 10.7202/044244ar, 2010.

11. Pym, Anthony ve Chrupala, Gizegorz, The quantitative analysis of translation flows in the ge of an international language (s.27-38), Less Translated Languages. Editör: Branchadell ve diğerleri, Amsterdam: John Benjamins Publishing Company, 2004.

12. Richter, Eva ve Song, Bailin, Translating the concept of identity (s.91-110), Translation and Cultural Change. Editör: Eva Hung, Amsterdam: John Benjamins Publishing Company, 2005.

13. Rıfat, Mehmet, Çeviriyi Düşünenler, Çeviri Seçkisi I., (s9-20), İstanbul: Dünya Yayıncılık A.Ş, 2004.

14. Rudvin, Mette, Cross-cultural dynamics in community interpreting: troubleshooting (s.271-284), Claims, Changes and Challenges in Translation Studies, Editörler: Gyde Hansen ve diğerleri, Ams-terdam: John Benjamins Publishing Company. 2004.

15. Toury, Gideon, The Nature and Role of Norms in Translation. Çeviri Normlarının Doğası ve Çeviri-deki Rolü, (s.233-254), Çeviri Seçkisi 2: Çeviriyi Düşünenler. Hazırlayan: Mehmet Rıfat, İstanbul: Dünya yayıncılık A.Ş., 2004.

16. Toury, Gideon, Enhancing cultural changes by menas of fictitious translations, (s3-18), Translation and Cultural Change, Editör: Eva Hung, Amsterdam: John Benjamins Publishing Company, 2005. 17. Vermeer, Hans. J., The Nature of Translating, Çevirinin Doğası: Bir Özet, (s.257-267), Çeviri

Referanslar

Benzer Belgeler

ur, actuel, biscuit, carnaval, carte, film, kilo, mélancholie, objectif, parti, slogan, ton, université, veto, volcan, wagon gibi Fransızca kelimeler, Özcan’ın “Söz

Kitapta Avustralya, Belçika, Danimarka, Almanya, Kanada, Nijeria, isviçre, Japonya, İspanya ve Birleşik Amerika'da, yapılmış müsta- kil konutlardan fotoğraf, plân ve detayla-

Öz: Aynı dili konuşmayan toplumlar ve bireyler arasında iletişimi sağlayan, önemli bir bilgi aktarım etkinliği olan çeviri, çok yönlü, karmaşık ve disiplinler

Önerilen Kaynaklar COURS D'ANALYSE GRAMMATICALE-GREVISSE Sözlük- LE PETIT ROBERT. Dersin Kredisi

A diffusion-in-egg model was established to describe several medic- inal diffusions in egg white that involved the instantaneous transient kinetic behavior, the diffusion of

Bizde bu çalışmada benign folliküler paternli tiroid lezyonların- dan FA, AN/HN, malign folliküler paternli tiroid lez- yonlarından FC ve papiller karsinomların

Tabiatın bu emsalsiz dekoru ara­ sında ve ulu çınarların altında nice ve nice yıllar, İ stanbulun en ünlü açıkhava çayhanesi olan Çınaraltı kendisine