• Sonuç bulunamadı

Antik Kartaca Limanı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Antik Kartaca Limanı"

Copied!
74
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ARKEOLOJİ ANA BİLİM DALI SUALTI ARKEOLOJİSİ BİLİM DALI

ANTİK KARTACA LİMANI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Prof. Dr. AHMET ADİL TIRPAN

HAZIRLAYAN COŞKUN BİLGİ

(2)

ÖNSÖZ

Sualtı Arkeolojisi Ana Bilim Dalı’na ilk başladığım zamanlarda, Arkeolog ve profesyonel bir dalgıç olarak çalışma alanımın tamamen batık gemilerden ibaret olabileceğini düşünmekteydim. O döneme kadar Sualtı Arkeoloji çalışmaları özellikle kıyılarımızda bulunan batıklarda yürütülmekte ve kaynaklarda da bu çalışmalar bilim dalımızın çerçevelerini oluşturmaktaydı. Her ne kadar o dönemlerde bahsi geçen yakın örnekleri olmasa da ileride olabilecek çalışmalar arasında batık kentlerin de olduğunu teorik olarak biliyorduk.

Fakat sualtında hemen akla gelmeyen ama bilim dalımız için yadsınamaz bir öneme sahip olan limanlar araştırmalarımızın en önemli parçalarını oluşturmaktaydı. Öyle ki bir batık gemi incelemesinde dahi onun hangi limanlardan gelip nerelere gidebileceği, hangi ticari veya askeri metaları hangi limandan yüklediği gibi bilgiler çalışmaları aydınlatan ve eksik parçaları tamamlayan birer ipuçlarıdır.

Arkeoloji Bilimi’nin derin konuları arasında küçük ama önemli bir yer tutan liman mimarisinin araştırılması için pek çok farklı yöntem vardır. Bilinen bütün antik limanların kıyaslamalı incelemesi güzel fakat geniş bir konu olacaktı. Bunun dışında bir liman ele alınıp, sosyo-ekonomik boyutları ve tarih sahnesinde oynadığı rollerle değerlendirmek bu bilgiler ışığında diğer antik limanlar hakkında yorumlar yapmak da dikkate değer bir çalışmadır.

Tarih sahnesinde yüzyıllar boyunca faaliyet göstermiş köklü bir medeniyetin parçası olan Kartacalılar Akdeniz’e hâkim ve denizci bir toplumdu. Gerek denizci kimliği gerekse geniş bölgelere yayılmış kolonileri sayesinde diğer medeniyetlerle kültürel etkileşim halindeydi. Bu sebeplerle Kartaca limanının incelenerek, bu liman ışığında antik limanların genel değerlendirmesi yapılmıştır.

Tez konusu olarak çalıştığım Kartaca Limanı sadece Kuzey Afrika’da bir liman olarak değil Antik Çağ’a yön vermiş bir medeniyetin dünyaya açılma noktası olarak değerlendirilmelidir. Döneminin siyasi ve ekonomik otoritelerinden biri olarak bu medeniyetin diğer Akdeniz Medeniyetlerini etkilememesi mümkün değildir.

Bu nedenlerdendir ki Fenikeli liman mimarisi ile Anadolu liman mimarisi de etkileşim halindeydi. Bu çalışma Anadolu limanlarında yapılacak ileriki araştırmalar için de bir kaynak niteliği taşıyacak ve Anadolu limanlarının mukayesesi sırasında bu limanın özellikleri mutlaka incelenecektir.

(3)

Kartaca limanı konusunu seçerken gerekli cesareti bana veren hocalarım Sayın Prof. Dr. Ahmet Adil Tırpan’a ve Prof. Dr. Mustafa Şahin’e teşekkürlerimi bir borç bilirim. Liman mimarisi hakkında kaynakça oluşturmamda yardımlarını esirgemeyen Yrd. Doç. Dr. İ. Hakan Mert’e de teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca çalışmalarım boyunca maddi manevi desteklerini benden esirgemeyen arkadaşlarım Arkeolog Oktay Dumankaya, Serkan Gündüz, Mehmet Aktaş ve özellikle çizimleriyle sağladığı büyük yardımlarından dolayı da Murat Sonkür’e buradan teşekkür ediyorum.

(4)

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ

1. GİRİŞ………. 2

1.1. Konunun Tanımı ve Önemi……… 2

1.2. Metodu ve Amacı………. 3

1.3. Araştırma Tarihi……….. 3

2. BÖLGENİN COĞRAFİK VE TOPOGRAFİK YAPISI……….... 7

3. KARTACA DEVLET YAPISI ………. 8

3.1. Din……….. ... 9 3.1.1. Baal ve Tanit……….. 9 3.1.2. Kurban Yerleri………..10 3.2. Ticaret………. ..12 3.3. Askeri Yapısı……….13 4. KARTACA TARİHİ………. 15 4.1. I. Sicilya Savaşı……….17

4.2. II. Sicilya Savaşı………....18

4.3. III. Sicilya Savaşı………...19

4.4. Messena ve Mamertinler Krizi………19

4.5. I. Kartaca Savaşı……….. 20

4.6. II. Kartaca Savaşı……… 20

4.7. III. Kartaca Savaşı……….. .24

4.8. Kartaca Tarihinin Kronolojisi……… 25

5. MİTOLOJİ………..28

6. ANTİK LİMAN YAPILARI………..30

7. KARTACA LİMANI………..33 7.1. Askeri Liman ……… . .33 7.2. Ticari Liman………. 35 8. SONUÇ ……….. 37 9.KISALTMALAR ve BİBLİYOGRAFYA………..39 10. LEVHALARIN LİSTESİ………. 46 11. LEVHALAR………. 49 11.1. Fotoğraflar……… 46 11.2. Çizimler……….. 58 11.3. Resimler………... 64 11.4. Haritalar……… 70

(5)

1. GİRİŞ

1.1. Konunun Tanımı ve Önemi

Antik limanların en dikkat çekenlerinden biri “Kartaca Limanıdır”. Bilinen diğer pek çok antik limanda karşımıza çıkmayan özellikleri barındırması ilgi çekiciliğini daha da artırmaktadır. Kartaca, Afrika Kıtası’nın Kuzey’inde yer almasına karşın Antik Çağ’ın ticaret ve siyaset merkezi olan Akdeniz havzasına yeterince hâkimdi. Tüccar bir toplum olan Kartacalılar fikir yapılarını mimarilerine de yansıtmış, askeri liman ile ticari limanı birbirlerinden ayırmışlardır. Böylece iki limanlı bir kent halini almışlardır.

Kent limanlarının ilgi çeken diğer bir özelliği anakarayı kazmak suretiyle yüz binlerce metre küp hafriyat çıkararak oluşturmuş olmalarıdır1. Doğanın kendini tamir etme özelliğinden olsa gerek, bugün Medjerda nehri alüvyonlarıyla burası dolmaya devam etmektedir. Her fırsatta bahsedildiği üzere Kartacalılar limanlarını deniz içine değil, karayı oyarak yapmışlardır. Gerçek anlamıyla liman tanımı da böyledir; gemilerin korunacağı, ticari metâların yüklenip boşaltılabileceği ve deniz ile kentin bağlarını sağlayıcı, iskele, gümrük, depo gibi mimarilerin bulunduğu kompleks yapıdır. Kartaca’nın güneyinde Mahdia, Sicilya’da Motya ve Mahdia’nın yakınındaki Monastır limanları güzel birer antik liman örneğidir2. Bu üçü ve Kartaca Limanları o dönemin bilinen yegâne limanlarıdır. Fenike kolonisi Kartaca’nın kurucularının geldiği Kent olan Tyre’nin, kendi savunmasının iç tarafında ve kentin hemen yanında kapalı bir limanı vardı3. Liman inşası geleneğinde, gemilerin yükleme ve boşaltma için girecekleri limanları ve transit trafiğini sağlamak için büyük havzaların Nil kıyılarında kazılarak oluşturulması benzer tekniklerinde uygulandığını bize gösterir.

Ayrıca bu limanların sahil şeridi boyunca sur duvarlarıyla korunması ve liman girişlerinin de zincirlerle kapatılıyor olması, savunmaya verdikleri önemi ortaya koymaktadır.

1 Warmington, 1960, s.117. 2 Blackman, 1982, 104. 3 Bakınız: Çizim 8.

(6)

1.2. Metodu ve Amacı

Deniz kültürüyle yakından ilişkili olan Fenikelilerin en bilinen kentlerinden olan Kartaca’nın limanlarını incelemek, bizlere İ.Ö. 3. ve 2. yüzyıl liman kültürü hakkında önemli ipuçları verecektir.

Kartaca limanına ait günümüz hava fotoğraflarının incelenmesi, bu güne kadar yapılan araştırmalar sonucu ortaya atılan fikirlerle oluşturulan çizim ve maketlerin eleştirilmesi ve gerçeğe en yakın sonucun bulunması için gerekli yöntem izlenecektir.

Özellikle 19. yy’da İngiliz ve Amerikan Arkeologların yaptığı kazılar4 ışığında liman yapısını ele almak bu limanın diğer yakın bölge limanları ile olan ilişki ve benzerliklerinin araştırılması amaçlanmaktadır.

1.3. Araştırma Tarihi

1820 yılında Tunus’un Danimarkalı konsolosu General Tuxen Falbe tarafından çizilen Kartaca haritası arkeolojik keşif için önemli bir faktördü. Onun bu çalışması 1833 yılında Paris’te “Recherches sur l’emplacement de Carthage” adıyla yayımlandı5.

Bir diğer öncü, Hollandalı mühendis Jean Emile Humbert’tir. Humbert 19. yy ın başında Antik Kartaca’ya ait ilk materyali bulmuştur. Bu da yazıtlı dört mezartaşlarıydı. Humbert sadece Kartaca’da değil diğer Kuzey Afrika bölgelerinde de kazılarını sürdürdü.

19. yy ın ikinci yarısında Arkeolojik araştırmalar artırıldı. Byrsa tepesi ilk 1859 yılında Beule tarafından kazıldı6. İ.Ö. 146’da Kentin yok edildiği katmana ilk olarak buradaki arkeolojik veriler sayesinde ulaşıldı. Bu tepede kazılar daha sonra 1880 yılında Pele Delattre tarafından sürdürüldü. Daha sonra White Fathers Kartaca kazı ve araştırmalarına başladı7.

Byrsa tepesindeki kazılara 1920 ve 1930 yıllarında Saumagne ve Lapeyre devam etti. 20. yy Tophet’in8 keşfini gördü(1921). Byrsa’da, 1947 yılında C. Picard ve 1950 yılında Pere Ferron ve Pinard kazılarını sürdürdü. 4 Humphrey, 1976, 217. 5 Falbe, 1833, 202. 6 Bakınız: Fotoğraf 18. 7 Lancel, 1979, 17.

(7)

1970 yılında İngiliz Arkeolog Henry Hurst denetiminde liman alanının kazısı yapılmış, Bob York ve David Davidson tarafından bir grup dalgıcın dalışları yönetilmiştir9. İngiliz Arkeologlar sığ ve balçık zeminli suda yoğun ve detaylı araştırmaları yönetmişlerdir10.

1972 yılında Tunus Devleti ve UNESCO tarafından “Campagne Internationale de Sauvegarde de Carthage” projesi başlatıldı11. Bu projeyle Kartacanın Roma ve Bizans kalıntılarının araştırması, Punik restorasyonu, kazı ve konservasyonu amaçlanıyordu. Avrupa, Kuzey Amerika ve Tunus’tan oluşan büyük bir kazı ekibi, “Tunus Ulusal Arkeoloji ve Sanat Enstitüsü” direktörlüğünde 1973 – 1979 yılları arasında büyük bir alanı kazmışlardır. Bu dönemde Kartaca’nın limanları da kazılmıştır.

Ayrıca üniversite heyetlerince yürütülen kazılar ve konuyla ilgili yapılan yayınların kataloğu şöyledir;

I. Ghent Üniversitesi Kazıları:

LICHTENBERG, L., “Fascinerende zoektocht naar oudste sporen van Carthago”, Archeologie Magazine, Sayı: 10 (Oktober / November) 2002, s.35-43.

DOCTER, R. F., CHELBİ F., TELMİNİ B.M., with contributions of BECHTOLD B., KOENS H., SCHMİDT K., VAN NEER W., “Carthage Bir Massouda: Preliminary report on the first bilateral excavations of Ghent University and the Institut National du Patrimoine” 2002– 2003,

DOCTER, R. F., CHELBİ F., TELMİNİ B.M., “Découverte d’une nécropole du huitième siècle av. J.-C. à Carthage Bir Massouda. Rapport préliminaire sur les fouilles de l’Institut National du Patrimoine (Tunis) et l’Université de Gand”, CEDAC Carthage 22, 2003 - 2004.

9 Flemming, 1980, 170-171. 10 Bakınız: Fotoğraf 16.

(8)

II. Amsterdam Üniversitesi Kazıları:

QUATTROCCHI G., DIONE Dove, “Archeo. Attualità del passato” 16, 7, 2000, s. 14–15.

DOCTER R.F., “Carthago: opgravingen van de Universiteit van Amsterdam in 2000 en 2001, TMA. Tijdschrift voor Mediterrane Archeologie” Sayı: 26, 2001, s. 43–49.

DOCTER R.F., “Carthage Bir Massouda: excavations by the Universiteit van Amsterdam (UvA) in 2000 and 2001”, CEDAC Carthage 21, 2004, s. 29-34.

DOCTER R.F.,” Proceedings of the Dutch Archaeological and Historical Society”, (2002-2003), s. 34 – 35.

DOCTER R.F.,” Carthage The excavations at the Bir Massouda site 2 Volume I (ARGU. Archaeological Reports Ghent University 4)”, 2003.

DOCTER R.F., “The topography of archaic Carthage Preliminary results of recent excavations and some prospects”, TALANTA, 2004.

III. Hamburg Üniversitesi Kazıları:

NIEMEYER H.G, DOCTER R.F., “Die Grabung unter dem Decumanus Maximus von Karthago”, Vorbericht über die Kampagnen, 1986-1991,

DOCTER R.F.,” Mitteilungen des Deutschen Archäologischen Instituts Römische Abteilung” Sayı: 100, 1993, s. 201-244.

DOCTER R.F., KOENS H., “Karthago: opgravingen in een Phoenicische stad” PROFIEL. Archeologisch Contactorgaan Sayı: 6, 1994, s. 16-27.

DOCTER R.F.,” Karthago: de Phoenicische stad onder het Romeinse Carthago”, Phoenix, Sayı: 41, 1995, s. 43-57.

NIEMEYER H.G., RINDELAUB A., “Die Grabung unter dem Decumanus Maximus von Karthago. Zweiter Vorbericht, Mitteilungen des Deutschen Archäologischen Instituts Römische Abteilung” Sayı: 102, 1995, s. 475–502.

(9)

DOCTER R.F., NIEMEYER H.G., “Pithekoussai: The Carthaginian Connection. On the archaeological evidence of Euboeo-Phoenician partnership in the 8th and 7th centuries B.C.”, Dipartimento di studi del mondo classico e del Mediterraneo antico, Sayı: 1 (1994) [1995], s. 101–115.

NIEMEYER H.G., RINDELAUB A., SCHMİDT K., Karthago. Die alte Handelsmetropole am Mittelmeer. Eine archäologische Grabung, Hamburg, 1996.

NIEMEYER H.G., RINDELAUB A., SCHMİDT K., “Les fouilles de l’Université de Hambourg au-dessous du Decumanus Maximus à Carthage”, CEDAC Carthage, Sayı:15, 1996, s. 44-52.

DOCTER R.F, “Een goddelijk knietje: het Romeinse Carthago blootgelegd”, Hermeneus 70,1, 1998, s. 18–26.

NIEMEYER H.G, “Excavación bajo el Decumanus Maximus de Cartago durante los años 1986–1995: informe preliminar, in: M. Vegas (ed.) Cartago fenicio-púnica. Las excavaciones alemanas en Cartago 1975–1997” (Quadernos de Arqueología Mediterranea 4), 2002, s. 47–109.

NIEMEYER H.G., DOCTER R.F., SCHMİDT K., BECHTOLD B. ET ALII, “Karthago. Die Hamburger Grabung unter dem Decumanus Maximus” ,Hamburger Forschungen zur Archäologie 2, 2002.

(10)

2. BÖLGENİN COGRAFİK VE TOPOGRAFİK YAPISI

Kartaca Antik Kenti, bugün Tunus sınırları içerisinde yer almaktadır. Bir Kuzey Afrika Ülkesi olan Tunus, 36o55’ Kuzey Paralelleri ve 10o10’ Doğu Meridyenleri arasında yer alır. Sınır komşuları olarak, Batısında Cezayir Doğusunda Libya ve Kuzeyinde Akdeniz ile çevrelenmiştir.

Toplam yüzölçümü 163,610 km2’dir. Bunun 155,360 km² sini kara, 8,250 km² sini de su oluşturur.

Toplam sınır uzunluğu1,424 km olup, 965 km Cezayir, 459 km Libya sınırını olşturur.

Toplam kıyı çizgisi ise 1,148 km’dir.

Kıta sahanlığı 24 deniz milidir.

Ülkenin kuzey bölgelerinde kışlar ılıman ve yağışlı, yazları ise kuraktır. Güney bölgeleri ise çöllerle kaplıdır.

En alçak bölgesi -17 m ile Shatt al Gharsah, en yüksek noktası ise 1,544 m ile Jabal ash Shanabi’dir.

(11)

3. KARTACA DEVLET YAPISI

Kartaca’nın hükümeti oligarşik bir yapıya sahip olmasına karşın Cumhuriyetçi Roma’dan çok farklı değildi.

Kartaca imparatorluğu iki "kral", bir senato ve bir meclis tarafından yönetiliyordu. Tüm memuriyetler, içine dâhil olma koşulunu soy değil de zenginliğin belirlediği bir aristokrasinin elindeydi. Krallar her yıl yeniden seçiliyorlardı. Görevleri daha çok yargıyla ilgiliydi. Senatoyu denetlerler ve sivil yönetimi de kontrol ederlerdi. Bir kişi için yeniden seçilmenin sınırı yoktu. Örneğin Hannibal 22 yıl arka arkaya Kral seçilmişti. Bu krallara "shofet" denilmekteydi12.

Kartaca senatosu ise üçyüz kadar asilzadeden oluşuyordu. Otuz kişilik iç konseyin üyeliği ömür boyuydu. Bu konsey ordu ve donanma komutanlarını seçen, shofetlere destek olan ve denetleyen asıl yönetim organıydı. Bir shofet aynı zamanda general veya amiral de olabiliyordu, ancak bunun için konumunun iç konsey tarafından onaylanması gerekiyordu. Seferlerde her komutanın yanında senatonun bir temsilcisi de bulunurdu.

İlerleyen yıllarda iç konsey "yüzler" adı verilen ve 104 yargıçtan oluşan bir yüksek mahkeme ile değiştirildi. Bu mahkemenin görevi asayiş ve düzeni sağlamak olduğu kadar üyeleri askeri komutanlık görevlerini de icra etmek durumundaydılar. Yenilmenin cezası çarmıha gerilmekti. "yüzler" zamanla tüm senatonun kontrolünü ele geçirdiler ve geceleri gizlice toplanan yarı-gizli bir kuruma dönüştüler. "yüzler" üyeleri kâğıt üzerinde her yıl yeniden seçiliyordu; gerçekte ise aynı kişiler sürekli yeniden seçilmekteydi. Böylece imparatorluğun doruğunda olduğu zaman diliminde, yaklaşık yüz yıl boyunca uygulanan politikalar, özellikle de dış politika, sabit kaldı.

Kartaca meclisine ise belli bir sınırın üstünde mülk sahibi her Kartacalı katılabiliyordu; ancak bu meclisin shofetlerin seçimlerini onaylamak haricinde pek az gücü vardı. Senatoyla meclis arasında neredeyse tüm Kartaca tarihi boyunca süren rekabet ve husumet bu devletin çöküşünün başlıca nedenlerinden birisi olacaktı.

(12)

3.1. Din

Kartaca İlk kurulduğu yüzyıllarda Fenike geleneklerini sürdürmüştür. Fenike’de ise çeşitli kavimlerle olan sıkı ilişkilerinin sonucu olarak farklı dinlerin etkisi altında kalmışlardır. Ancak yaşadıkları dinin Mezopotamya inançlarının da etkisiyle şekillenen Asya kökenli bir din olduğu söylenebilir. Tabiat kuvvetlerini tanrılaştırmış olan bu din, iki temel ruha dayanıyordu: kadın ve erkek ruh. Kadın ruhu İştar (Aştar) ile bereket tanrıçası Atargatis; erkek ruhu ise yıldırımlar hâkimi, dağ tepeleri tanrısı Hadad ile İştarın oğlu/sevgilisi Adonis temsil ediyordu. Her Fenike şehrinin kendine has bir tanrısı olmakla birlikte büyük gök mabudu Baal’in müşterek tanrı olduğu ve her şekilde değişik adla anıldığı görülür. Dağ tepeleri, nehirler, kutsal ağaçlar tanrıları simgeler ve yüksek alanlara tapınaklar inşa edilirdi.

Kartaca’nın adı o dönemde bir uygulamasından dolayı kötüye çıkmıştır. Bu uygulama küçük yaştaki çocukların kurban edilmesiydi. Plutarchos (İ.Ö. 46–110) bu uygulamadan bahsetmiştir. Ayrıca Tertullian, Orosius ve Diodorus Siculus’da aynı şeyleri söylemişlerdir. Bu görüşü Livius ve Polybius benimsemez. Fakat Arkeolojik kazılar Plutarchos’un görüşünü doğrular niteliktedir. İ.Ö. 400 ve 200 lere tarihlenen bir mezarlıkta 20.000 çocuk cesedine ulaşılmıştır13. Cesetler genelde yeni doğmuş olmakla beraber 2 yaşlarında olanlar ve bundan

biraz daha yaşlı olanlar da vardı. Aileler en genç bireyi kurban vermekteydiler. Kentin refah durumu ile çocuk kurban etmenin yakın bir ilişkisi bulunuyordu. Kentin ekonomisinin zayıfladığı ve sıkıntılarının arttığı dönemlerde feda etmeler de artmıştır.

Ölümlerin doğal olabileceği üzerine de tartışmalar yapan bilginler, bu kurbanlar için törenler yapıldığını ileri sürmüşlerdir. Fakat Kartacalılar bu kurbanlardan bahsetmemişlerdir. Yazılı kaynaklar bize Romalılardan ulaşmaktadır. Bu da propaganda olma ihtimalini ortaya çıkarmaktadır.

Kartaca’nın birçok tanrısı vardı. En üstün Tanrısal çift, Tanit14 ve Menin’dir15. Al Hammon, Astarte bilinen tanrı ve tanrıçalardan bazılarıdır.

3.1.1. Baal ve Tanit

Kartaca tanrılarının başında gökyüzü tanrısı Baal ile yazıtlarda esrarlı bir biçimde "Baal'ın yüzü", yani Baal'ın dişi karşıtı ya da "yansıması" olan Tanit bulunurdu. Baal, anayurt Fenike'de tanınmış bir tanrı ise de, Tanit oralarda bilinmezdi ve İÖ 5. yüzyılda ortaya çıktıktan sonra baş dişi tanrıçalığı (Batı Sami Bereket Tanrıçası olan) Astarte'nin elinden almıştı.

Baal her nasılsa insanlardan uzak ve ürkütücü bir tanrıydı: Tepelerin ve özellikle dağ doruklarının tanrısıydı ama aynı zamanda verimli ovaların ve gökyüzünün de tanrısı kabul

13 Brown, 1991, 36.

(13)

edilirdi. Kısacası, bütün evrenin tanrısıydı. Kartaca (neo-Pönik) yazısında TNT, Yunanca'da Thanneth ya da Thinith olarak yazılan Tanit, her şeyden önce gökyüzünün bir tanrıçasıydı ve böylece tarımsal refahı sağlayan yağmuru getirirdi. Tanit aynı zamanda Kartaca kentinin de baş koruyucu tanrısıydı.

3.1.2. Kurban Yerleri

Baal da, Tanit de kurban isterdi ve kurbanlar tophet olarak anılan kutsal açık hava mekânlarında sunulurdu. Kartaca'daki binlerce tophet yazıtından, kültün ve kurbanların odağının özellikle Tanit olduğu anlaşılmaktadır. Buna karşılık Doğu Cezayir'de bulunan Konstantin'deki Tophet'teki 800 yazıt çoğunlukla Baal'a adanmıştır.

Tunus'ta Sousse'de, Sardunya'da Sulcis'te (Sant'Antioco), Tharros ve Monte Sirai'de, Sicilya'da Motya'da kazılıp çıkartılan başka tophet'ler de vardır. Yazıtlarda tophet terimi kullanılmıyorsa da, bu terim Tevrat'ta, Fenike topraklarında çocukların kurban edildiği yerler için ("Toffette" olarak) kullanılmaktadır16.

Kartaca'daki tophet 1921'de, eski kentin güneyinde yapay Pön Limanı'nın 50 metre batısında bulunmuştur. Burası, en az 6000 metre karelik, çevresi duvarla çevrilmiş üstü açık bir alandı. Yıllar boyunca yapılan kazılarda kısmen yanmış kemiklerle dolu ve her biri, çevresi çakıltaşı döşenmiş bir çukura gömülü binlerce küp bulunmuştur, ilk başlarda çoğunun yerleri, yüzeyde küçük bir yontma taş taht ya da üzerinde bir betyl (oval ya da şişe biçimli bir taş, tanrının simgesi) oyulmuş bir taş blokla (cippus) belirlenmişti.

Ancak İ.Ö. 4. yüzyıldan sonra üzerinde basit bir röliyef ve kimi zaman da kurbanı veren kişinin adıyla Baal ve Tanit'in adları yazılı uzun bir taş blok yerleştirmek âdet olmuştur. Bu taşların biçim ve süslemeleri zamanla değişmiş, özellikle de en üste "Tanit simgesi" (bir yatay çizgi ve daireyle çevrili üçgen) yerleştirilmesi gelenekselleşmişti. Şimdi Tunus'ta Bardo Müzesi'nde olan bir taşta, kolunun altında bir bebek (herhalde kurban) olan bir rahip görülmektedir.

Sıklıklarında farklılıklar olmasına rağmen Kartaca tophet'indeki yazıtlar İ.Ö. 8. yüzyıl ortalarından kentin yıkıldığı İ.Ö. 146 yılına kadar bir süreklilik göstermektedir. Her yıl ortalama 100 küp gömüldüğü hesap edilmektedir ki, bu toplam 60.000 kurban demektir.

Kartaca tophet'inde 1970'li yılların sonunda yapılan kazılar ilk istatistiki rakamları sağlamıştır. Yanmış kemikler hem insanlara hem hayvanlara aittir, ancak beklentilerin aksine hayvan kurbanlarına kıyasla insan kurbanlarının sayısında bir azalma görülmemiştir, ilk gömülenler arasında hayvan kurbanları toplamın üçte birini oluştururken İ.Ö. 4. yüzyılda bu rakam on küpte bire düşmüştü: Bu dönemde kurbanların yüzde 90'ı insandı.

(14)

Yine araştırmaların gösterdiğine göre, en eski çağlarda (İ.Ö. 8-6. yüzyıllar) kemikler ölü doğmuş ya da henüz doğmuş bebeklere aitken, İ.Ö. 4. yüzyıldaki kurbanlar genellikle l ile 3 yaş arası çocuklardı. Hatta bu dönemden kalma küplerin üçte birinde, bir küpte iki ve kimi zaman üç çocuğun kemikleri bulunmuştur.

Bu değişikliğin nedenini, hatta neden insanın kurban olarak seçildiğini, yazılı metin yokluğu yüzünden açıklayabilmek çok güçtür. Yeni doğmuş bebeklerden küçük çocuklara geçişin askeri ya da ekonomik krizden kaynaklandığını düşünmek mümkünse de, böyle kesin bir bağlantı hem kanıtlanamaz hem de herhalde pek muhtemel değildir.

En büyük kriz olan, Kartaca'nın İ.Ö. 146 yılında yıkılmasına giden son dönemin tophet ritüeli, büyük ölçüde Romalılar tarafından daha sonra silindiğinden, doğru bir değerlendirme yapılması imkânı da yoktur.

Ama gene de çeşitli varsayımlar ileri sürülmüştür. Yazıtlarda kurban adayanların varlıklı kişiler olduğu görülmektedir. Kartacalı seçkinlerin ilk çocuklarını kurban etmeleri Kitabı Mukaddes'in, "hasadını ve masaranın akıttığını takdimde geciktirmeyeceksin. Oğullarının ilk doğanını bana vereceksin"17 emrini akla getirmektedir.

İlk DNA testleri sonunda birkaç vakada cinsiyet tayini yapılabilmişse de, kemiklerin durumu cinsiyetin belirlenmesine imkân vermemektedir. DNA testleri sonucunda, küplerde bulunan çocukların aynı aileden olup olmadıkları da belki anlaşılabilir. Bazıları çocukların kurban edilmesini tıpkı Spartalılar'ın istenmedik çocukları ölmek üzere bir tepeye bırakmaları gibi, bir tür doğum kontrol yöntemi olarak görmektedirler.

Ancak büyük çocukların kurban edilmesini açıklamak daha güçtür. Bir bebeğin henüz ana rahmindeyken Tanit'e adandığı ve eğer çocuk ölü doğmuşsa onun yerine ailenin başka bir çocuğunun kurban edildiği de öne sürülmüştür. Ancak bu uygulama bebek ölüm oranlarının çok yüksek olduğu varsayımım da beraberinde getirir.

Sabatino Moscati, Yunan ve Roma yazarlarının Yahudi aleyhtarı propagandayı yaydıklarını ve gerek bebeklerin gerek daha büyük çocukların yakılmadan önce doğal nedenlerle ölmüş olabileceklerini iddia etmiştir. Ancak böyle bir görüş, eski dünyada "kurban" eylemi konusunda bildiğimiz her şeyin reddi demektir. Kurban etmek, ölüleri gömmenin alternatif bir yöntemi değildir, tanrılar nezdinde başarılı olması için kurban edenin (burada ana-babanın) sıkıntı çekmesi gerekir. Arkeolog Charlotte Roberts, Motya tophet'inden 20 çocuğun kemiklerini incelemiş ve herhangi bir hastalık belirtisine rastlamamıştır.

Romalılar'ın Kuzey Afrika'yı ele geçirmelerinden sonra Baal ve Tanit kültü pek ince bir Romanlaştırma cilası altında devam etmiştir: Tanrılara Satürn ve Caelestis adları verilmiş ve

(15)

bunlara, Hıristiyanlık'ın yayılmaya başlamasına kadar tapılmıştır. Kartaca'daki tophet yeri de unutulmamıştır.

Orada Roma döneminde Satürn'e ve Caelestis'e tapıldığını gösteren izler vardır. Ancak Romalılar'ın asla hoşgörüyle karşılamadıkları insan kurban etme uygulaması Kartaca'da da, diğer yerlerde de İÖ 146 yılında sona ermiş görünmektedir. Ancak bazı yazıtlarda görüldüğü gibi hayvanın, insan yerine "vekâleten" (vicarius) kurban edildiği unutulmamıştı ve 3. yüzyılda Hıristiyan Tertullianus'un, kendi gününde bile Afrika'nın bazı yerlerinde insan kurban etmelerinin devam ettiğini söylediği bilinmektedir.

Sousse ve Konstantin'deki İÖ 146'dan sonra devam ettirilen tophet'lerin modern koşullar altında yeniden kazılarak yanık kemiklerin incelenmesi, Tertullianus'un haklı olup olmadığını ortaya çıkaracaktır. Ama o haklı çıkmasa bile, Kartaca'nın yıkılışından yaklaşık dört yüzyıl sonra bile, Kartaca çocuk kurban etme uygulamasının hâlâ hatırlandığı böylece anlaşılmış olmaktadır.

Rahipler, nüfuz sahibi ailelerden seçiliyordu. Şehir dini seramonileri erken yüzyıllarda Fenikeli göreneklerden ibaretti. Törenler ritmik dans eşliğinde yapılırdı.

Yükselme çağları olarak bilinen 5. ve 4. yüzyıllardan itibaren Kartaca, Mısır, Yunan, Etrüsk ve komşu uygarlıkların tanrılarını da benimsemeye başlamıştır.

3.2. Ticaret

Kartaca ticaret anlayışı ile yaşayan Fenikelilerin bir kolonisi olarak kurulmuş bir kentti. İ.Ö. 6. yüzyıl başında Babil Kralı Nabukadnezar tarafından Tyre Kenti yıkılınca, tüm Fenike kolonilerinin en büyüğü, en zengini ve en güçlüsü olan Kartaca bağımsızlığını ilan etti. Diğer büyük Kartaca kolonileri; Leptis Major, Leptis Minor, Hippo Zarytus ve Ardumentum, duvarlarını yıkıp Kartaca egemenliğine girmeyi kabul etmek durumunda kaldılar. Bir tek, Kartaca’dan yaklaşık üçyüz yıl kadar önce kurulmuş olan büyük ve güçlü komşu kent Utica duvarlarını muhafaza etme ve devletin yönetiminde eşit söz sahibi olma hakkını elde etti.

Kartaca erken dönemlerinde Tartessos’la yoğun olarak ticaretini sürdürüyordu. Tartessos düştüğü zaman Kartaca gemileri İberya yarımadasının Kuzeybatısı’ndan kalay kaynaklarının ilk merkezi olan Cornwall’a yöneldi. Diğer Kartaca gemileri Afrika kıyılarını takip ederek Senegal’e altın kaynaklarına ulaştılar. Erken dönemlerde Tyre’nin ticaret yaptığı kentlerle ticaretini sürdürmüş zamanla bölgesini genişletmiştir.

(16)

Kartacalı tüccarlar kalay karşılığı ticaret yaptıkları yunan kolonilerine kumaş, seramik ve bronz işçilikli metaller vermişlerdir. Özellikle Murex adı verilen deniz kabuklarından elde ettikleri mor boyalar purpur adını almakta ve bu boyalarla hazırlanan kumaşlar yüksek değer kazanmaktaydı.

Tyre ve Sidon şehirlerinin İspanya ile Sicilya'da kurdukları koloniler Yunan yayılmacılığıyla karşı karşıya gelince Kartaca'dan yardım istediler. Neticede Sicilya üzerindeki Yunan gücü durdurulmakla kalmadı, Kartaca hem Sicilya'da, hem de Balear Adaları ile İspanya kıyısında kendi kolonilerini kurdu. Ardından Sicilya, Sardunya ve Balear Adalarının tamamı Kartacalılarca fethedildi; Libya ve Cezayir kıyılarında yeni yerleşimler kuruldu. İ.Ö. 520 yılı civarında Cebelitarık Boğazı’nın ötesine yollanan bir keşif seferi Fas, Moritanya, Senegal, Gine ve hatta Madeira ile Kanarya adalarında yeni yerleşimler kurdu18. Sürekli büyüyen Kartaca kentinin nüfus fazlası bu yeni yerleşimlere yollanıyordu. Özellikle Kuzey Afrika kolonilerindeki nüfusun yerli Afrikalılarla karışması sonucu ortaya libyo-fenikeliler denilen yeni bir ırk çıktı. İ.Ö. 3. yüzyılın başlarında Kartaca gücünün doruğundaydı. Tüm Batı Akdenizin sahibi, tüm Akdeniz ticaretinin de lideriydi. Nüfusu bir milyonu geçiyordu. Fakat bu talih dönmek üzereydi. Çünkü bu güçlenme ve ilerleme Roma’nın menfaatleriyle çakışmaktaydı.

3.3. Askeri Yapısı

Kartaca ordusu ilk başta ağır savaş arabalarınca desteklenen hafif piyade birliklerinden kurulu tipik bir ortadoğu ordusu görünümündeydi. Ancak Sicilya'da Yunanlılarla yapılan savaşlar sonucu ağır silahlı ve zırhlı “hoplit” askerleri ile “phalanx” taktiği benimsendi. I. Kartaca Savaşı’ndan hemen önce ise Xantipphos adlı bir Spartalı paralı asker orduyu Makedon usulünde yeniden eğitti. Mısır üzerinden gelen bir pers ordusu ile yapılan savaşta Kartacalılar ilk defa savaş fillerinin gücüne şahit olmuşlardı. Savaş arabaları da yerlerini, o zamanlarda sahra çölünün güneyinde bile bulunabilen fillere bıraktılar19. Ordunun çekirdeğini böylece Makedon phalanx'ı düzeninde savaşan libyo-fenikeli piyadeler ile filler oluşturdu. Geri kalan birlikler ise tamamen paralı askerler tarafından kurulmuştu. Kartacanın zenginliği böylesine çok sayıda paralı askeri beslemeye yetmekteydi. Özellikle Numidya’nın müthiş hafif süvarileri, Balear Adaları’ndan gelen sapancılar, Suriyeli okçular ve Keltiber kılıççıları en tutulan paralı askerlerdi.

(17)

Kartacanın donanması ise çok büyüktü ve bu denizaşırı imparatorluğun temel direğiydi. Romalı yazar Appianus sadece Kartaca şehrinin tersanesinde ikiyüz kadırganın birarada tutulabildiğini söylemektedir (bu iddiası kazılarla da doğrulanmıştır). Kartaca gemileri "dörtlü" ve "beşli" denilen tipte, üçer sıra kürekli savaş kadırgalarıydı. Donanma mürettebatları tamamen profesyonel gemicilerden kuruluydu. Kürekçilerinin disiplini ve mahmuzlama taktiğindeki uzmanlığı kartaca donanmasını tüm batı akdenizin tartışmasız hâkimi yapmıştı.

(18)

4. KARTACA TARİHİ

Tyre’den gelen Fenikeliler tarafından İ.Ö. yaklaşık olarak 814’te kurulur. İ.Ö. 6. yy’da Tyre’nin Babil Kralı Nabukadnezar tarafından yıkılmasıyla kaçırılan mallar ve kurtulan insanlar Kartaca’ya gelmişti. 6. ve 5. yüzyıllarda ticarari gücü artan Kartaca Batı Akdeniz’e hâkim duruma gelmişti.

Kartaca’nın Fenikeli atalarından gelen tarihlerini kısaca bahsetmek doğru olacaktır. İ.Ö. 12. yüzyıldan itibaren daha belirgin bir biçimde tarih sahnesine çıkan Fenikelilerin menşei tam olarak bilinmez. Fakat önce Filistin bölgesindeki yerli halk(Kenaniler) ile buraya göçen ilk Sami grupların İ.Ö. 1200’den sonra da Ege Göçleriyle gelenlerden bazılarının kaynaşmasıyla oluşan bir ırk oldukları tahmin edilmektedir. Anlaşılan o ki, ilk başta Filistin’de yaşayan ve kendilerine Kenaniler denilen bu halkın büyük bir kısmı daha sonra İ.Ö. 2000 başlarında Lübnan Dağları ile Akdeniz arasındaki dar bölgeye göç ettiler ve Karmel dağları ile Asi Irmağı arasındaki kıyı şeridine yerleşerek birçok liman şehri kurdular. Böylece yaşadıkları coğrafyaya bağlı kalarak Kenaniler iki ayrı kola ayrıldılar. Filistinde yaşayan Kenaniler bulundukları iklim ve arazinin de zorlaması ile ekip biçen ve sürü otlatan bir hayat tarzını benimsediler. Sahildekiler ise gemicilik ve ticaret yolunu seçtiler. Ancak her iki grup da buralardaki Sami halkla karışarak giderek Samileştiler. Fenikelilerin kendilerine ne ad verdikleri bilinmiyor. Ama onların da kendilerine Kenani dedikleri sanılıyor. Kenani İbranice’de “tüccar” manasına gelmektedir. Bu isim özellikle sahillerde yaşayan Sur, Samariye, Trablus, Azvad, Beritos, Sayda, Akka gibi Fenike liman kentlerine yakışmaktadır. Deniz kıyısını seçerken Fenikeliler diğer denizaşırı kent devletleriyle kuracakları ticari ilişkileri düşünmüş olmalıdır. Çünkü III. Binde bölgede gemi kerestesi, kokulu maddeler ve yağlar satarak Mısır ile büyük bir ticari ilişki kurmuştu.

İ.Ö. 3. yy’ın başlarında Kartaca altın çağını yaşıyordu. Batı Akdenizin tek sahibi, tüm Akdeniz ticaretinin de lideriydi. Nüfusu bir milyonu geçmekteydi. Lakin yakınlarında bir yerde kendisini bekleyen bir tehlike vardı;

(19)

İtalya yarımadasının orta kısımlarında kurulu küçük Roma kenti, Kartaca’nın yaklaşık olarak yaşıtıydı. Beş yüzyıla yakın süren mücadelenin ardından tüm İtalya'yı egemenliği altına almış, hızlı gelişen bir güç olarak tarih sahnesine çıkmıştı. Şimdi gözlerini Sicilya'ya çevirmiş fırsat kollamaktaydı. Beklediği fırsat ise Sicilya’daki Kartaca kolonileri ile Yunan kolonileri arasında çıkan savaşta, Yunanlıların yardım talebiyle gelmiş olur. Roma'nın niyetlerinden uzun süredir haberdar ve tedirgin olan Kartaca, bunu görerek İ.Ö. 265 yılında Roma'ya savaş ilan eder. Böyle başlayan I. Kartaca Savaşı çok çekişmeli bir mücadeleye sahne olmuştur. Kartacalılar tarihlerinde ilk defa böylesine dinamik ve güçlü bir düşmanla karşı karşıya geliyorlardı. Uzun ve zorlu muharebelerden sonra Roma galip gelir. İ.Ö. 241 yılında Kartaca barış isteyerek Sicilya'dan ayrılmak zorunda kalır.

Kartaca bu mağlubiyetten sonra kendini toparlayarak intikam almak istiyordu ancak şahit olduğu Roma gücüne karşı bir kez daha savaşa girmeyi göze alamadı. Bunun yerine kayıplarını İber yarımadasının Kuzeyindeki gümüş madenlerine sahip olarak gidermeye niyetlendi. Savaşın kahramanı olan General Hamilcar Barca ile oğulları Hannibal ve Hasdrubal güçlü bir orduyla İspanya'ya çıkarma yaptılar. Ancak Romalılar Kartaca’nın yeniden güçlenmesine asla göz yummayacaklardı. Kartacalıların yolu üzerinde bulunan Saguntum şehri ile ittifak anlaşması yapan Roma, Kartaca ordusunun Ebro Irmağı'nın Kuzeyine çıkmasını savaş ilanı sayacağını bildiren bir ültimatom verdi. Yeniden savaş rüzgârları esmeye başlamıştı. İ.Ö.218 yılında Hannibal hazırlıklarını bitirerek Ebro'nun Kuzeyine bir ordu yolladı. Bunun üzerine Roma Kartaca’ya savaş ilan etti. Hannibal Roma'yı neredeyse çökertecekken bocalayan Kartacalı komutan üstünlüğünü kaybetti. Romalılar büyük insan kaynaklarını kullanarak kayıplarını telafi ettiler, başkentlerini güvene aldılar ve Kuzey Afrika'ya, Konsül Scipio'nun komutasında bir ordu çıkarttılar.

İ.Ö.202 yılında yapılan Zama muharebesinde Kartacanın direnişi kesin olarak kırıldı. Zorlandığı barış ile İspanya’daki tüm topraklarını da kaybeden Kartaca, ayrıca bu anlaşma gereği donanmasını da bir kaç gemi haricinde Romaya vermek zorunda kaldı. Böylece Kartaca eski gücünü önemli bir ölçüde kaybetmiş oldu.

Kartaca ticaret sayesinde yeniden kendini toparlamaya başlamıştı. Şehirde yenilginin izleri silinmişti. Bu durum Roma tarafından kaygı ve endişe ile izleniyordu. Romalılar Hannibal'in kendilerine yaşattığı felaketten öyle etkilenmişlerdi ki, senatoda Kartaca tamamen yok olmadan asla güvende olamayacaklarına inanan birçok senatör mevcuttu. Bunların en ünlülerinden ve Origines'in yazarı olan Senatör Marcus Porcius Cato her konuşmasını "Carthago delenda est" yani "Kartaca yıkılmalıdır!" diyerek bitiriyordu. Hatta bir gün senatoya Kartaca’dan getirttiği

(20)

incirleri gösterip "Bakın bu güzel incirler Kartaca’dan geliyor. Buraya 3 günde geldiler." diyerek toparlanmakta olan Kartaca'nın yeniden güçlü bir rakip olarak karşılarına dikileceğini senatoya anlatmaya çalışmıştır. Cato'nun bu çalışmaları sonuç vermiştir. Roma Kartaca'yı yok etmeye karar vermişti. Romalılar Kartaca'nın Kuzey Afrika’daki özerk krallıklarını isyana kışkırttılar. Kartaca'nın artık eski gücünden eser yoktu. Nihayet İ.Ö.149 yılında, Romalıların ittifak kurdukları Numidya Kralı Kartaca'ya isyan etti. Kartaca'nın silahla karşılık vermesi savaş için gerekli bahane oldu. Zama zaferinden sonra "Africanus" ünvanını almış olan Scipio'nun öz torunu, Konsül Scipio Minor'un komutasındaki bir Roma ordusu karadan, bir Roma donanması da denizden Kartaca'yı ablukaya aldı. İ.Ö. 146 yılında Roma'ya teslim olan Kartaca yüzyıllarca hatırlanacak bir sonla karşılaştı: Tüm nüfus köle yapıldı, direnenler katledildi. Tüm şehirde korkunç bir yıkım oldu ve hatta bir şey yetişmesin diye tarlalarına tuz döküldü. Bir zamanların güçlü Kartaca İmparatorluğu tamamen yok olmuştu.

Kaba hatlarıyla çizmiş olduğumuz Kartaca tarihini belirleyen önemli savaşlarından ayrıca bahsetmek yerinde olacaktır.

4.1. I. Sicilya Savaşı

Kartaca’nın daha fazla güçlenmesini istemeyen rakipleri ve korsanlar Sirakuza’da güçlü bir donanma meydana getirdiler. Bu darbe ile üstünlük ve başarı girişimi Akdeniz’i bir çatışma merkezi haline getirdi.

Kartaca’nın bölgesinde olan Sicilya bu çatışmalara girmedi. İlk günlerde, Yunanlılar ve Fenikeliler büyük adalarda faaliyetler göstermişlerdi. Sahiller boyunca ticaret postaları ve koloni kuruyor havası içinde taktiklerini sürdürdüler. Aralarında küçük savaşlar meydana geliyordu.

İ.Ö. 480’de Sirakuza’nın Yunan Tiranı Gelo, Yunan desteklerini geri çekti ve onun hükümranlığı altındaki adaları birleştirmeyi denedi. Bu yakın tehdit görmezden gelinemezdi ve Kartaca, General Kamilkar komutasında büyük askeri birlikler kurdu. Bu kuvvetler biraz abartılı olmakla birlikte geleneksel hesaplara dayalı kurulan bu ordu üç yüz bin askerden oluşuyordu. Bu ordu o dönemde korkunç bir kuvvetti.

Sicilya yolundayken beklenenin dışında gelişen hava şartlarından dolayı (belki çok sert) Hamilkar, karşılaşılan olumsuzlukların acısını çekiyordu. Panormus topraklarındaki “Himera Savaşıyla” Hamilkar, Gelo kuvvetlerince kesin bir yenilgiyle bozguna uğratılır. Savaşın ardından Kartacalı komutan intihar eder.

(21)

4.2. II. Sicilya Savaşı

Ağır kayıpların sonunda Kartaca İ.Ö. 410 yılında kendini toparlamıştı. Modern Tunus sınırları olarak düşünürsek o bölgede fetihlerde bulunuldu, Kuzey Afrika’da yeni koloniler kuruldu. Mago Barca ile Sahra Çölü’ne, Hanno ile de Kuzey Afrika sahilleri boyunca seferler düzenlendi.

Buna rağmen Kartaca’nın gümüş ve bakır kaynaklarının büyük bölümünün sağlandığı, İberyalı Kartaca kolonileri çekilmişlerdi, Hamilkar’ın torunu Hannibal Mago, Sicilya’yı geri almak için hazırlıklara başladı. İlk seferler Morocco, Senegal ve Atlantik üzerine oldu. İ.Ö. 409 da Hannibal Mago Sicilya’ya sefer düzenler, Selinus ve Himera gibi küçük şehirler alınır. Bu zaferlerle büyük ganimetler ele geçer.

Fakat baş düşmanı Sirakuza el değmeden kalmıştı. Bunun üzerine İ.Ö. 405’te Hannibal Mago ikinci kez sefere yürüdü ve adanın tamamını istedi. Fakat Agrigentum kuşatması sırasında Kartaca’yı yine o kötü talih yakalamıştı ve salgın hastalığa yenik düşmüşlerdi. Hannibal Mago’da bu hastalığa fazla direnemedi. Halefi Himilco Yunan kuşatmasını kırarak, Gela’nın kentini ele geçirdi. Sirakuza Tiranı Dionysos ordusu bozguna uğratılır ve salgın hastalıklarla zayıflayan Kartaca Kuvvetleri, Kartaca’ya dönmeden önce bir barış anlaşması yaparlar.

İ.Ö. 398’de gücünü toplayan Dionysius barış anlaşmasını bozarak Kartaca’nın Motya kalesini ele geçirir. Himilco bunun üzerine kararlı bir biçimde gider. Sadece Motya’yı geri almakla kalmayıp Messina’yı da fetheder. Sonunda Sirakuza kuşatma altına alınır. İ.Ö. 397 boyunca süren başarılı kuşatmaya rağmen İ.Ö. 396’da salgın yeniden baş gösterir ve Kartacalı Kuvvetleri zayıf düşürür.

Sicilya, Kartaca için bir saplantı olmuştu. Sonraki altmış yıl boyunca da çatışmalar bu yüzden devam edecekti. İ.Ö. 340’a kadar Kartaca, adanın Güneybatısına itilmiş ve huzursuz bir barış dönemi adada hüküm sürmüştü.

(22)

4.3. III. Sicilya Savaşı

Sirakuza Tiranı Agathocles İ.Ö. 315’te Messina’yı ele geçirir. İ.Ö. 311’de Kartaca’ya ait son bölgeleri de işgal edilir. Hanno’nun torunu Hamilkar Kartaca ‘nın tepkisini ortaya koyar ve başarıyla sonuçlanır. İ.Ö. 310’a kadar neredeyse tüm Sicilya kontrol altına alınır ve Sirakuza kuşatılır. Umudu azalan Agathocles 14.000 adamıyla gizlice Kartaca’ya karşı atağa geçer. Bu planıyla başarılı olur. Bu saldırıya hazırlıksız yakalanan Kartaca Sicilya’dan Hamilkar ve ordusunu geri çağırır. İ.Ö. 307’de Agathocles kaybetmesine karşın, Sicilya Yunan kalesi olarak ayakta kalmaya devam etmiştir.

4.4. Messana ve Mamertinler Krizi

İtalya birliğini kurmuş olan Roma, şimdi bir batı denizi meselesi karşısında bulunuyor, Siyasi menfaatleri ve iddiaları da dolayısıyla başka bir yön alıyordu. Böylece bunların, ticari çıkarları ile çatışması ve anlaşmazlık çıkarması kaçınılmazdı. Ancak şunu söylemek lazımdır ki bu anlaşmazlık Sicilya’da Messana Boğazı’ndaki karışıklıklar yüzünden erken patlak vermiştir. Bu da Sicilya’da Sirakuza Tiranı Büyük Agotlokhes’in (İ.Ö. 317-289) ölümünden sonra olan olaylarla ilgilidir. Agothokles Kartaca’ya karşı kullanmak için Campania’dan20 getirtmiş olduğu

Mamertinleri21 (Mars Adamları) işi bittikten sonra Messana şehri civarına yerleştirmiş bunlarda sonradan Messana’yı alarak burada Mamertinler Devleti’ni kurmuşlardır. Bu yüzden Sirakuza Tiranı Hieron(İ.Ö. 268-215) bunlara karşı savaş yapmaktaydı. Bu savaşlara dayanabilmek için Mamertinler dışardan yardım istemeye karar vermişler ve önce Kartaca’dan gelen bir işgal ordusu şehre yerleşmiştir. Fakat sonradan Roma’dan yardım istemeye karar verilmiş ve bu iş için Roma’ya bir heyet gönderilmiştir. Roma senatosu Kartaca’nın boğaz bölgesine yerleşmesinden korkarak Mamertinlere yardım edilmesine karar vermiştir. Roma filosu Rhegium’dan Messana’ya asker nakletmiş ve şehir işgal edilerek Kartaca muhafız ordusu dışarı atılmıştır.

Fakat bu hareket I. Kartaca Savaşı’nın doğmasına neden olmuştur. Çünkü aynı sene içinde (İ.Ö. 264) Kartaca’lılar, Sirakuza Kralı Hieron ile birlikte Messana’daki Romalılara hücum etmişlerse de geri püskürtülmüşlerdir. Bunun üzerine Hieron, Kartaca’dan ayrılarak Roma ile ittifak yapmış ve savaşın sonuna kadar onun sadık bir dostu olarak kalmıştır.

(23)

4.5. I. Kartaca Savaşı

Roma Cumhuriyeti’nin Kartaca’nın kontrolündeki Akdeniz ticaretine karşı giriştiği bir kurtarma hareketidir. Sicilya Adası’ndaki Messina ve Sirakuza kentleri arasındaki bir anlaşmazlık fırsatından yararlanan Kartaca, İÖ. 264 yılında bu anlaşmazlığa müdahale etmiş ve Sicilya’da bir askeri üs oluşturmuştu. Sicilya’nın Akdeniz’deki stratejik konumu dikkate alındığında Roma’nın bu oldubittiye tepki vermekten başka yolu yoktur.

İÖ. 260 yılında Sicilya’ya yönelen bir Roma donanması, Sicilya’daki Kartaca egemenliğine son veremediyse de Korsika Adası’nı, Akdeniz’deki Roma etki alanına almayı başarmıştır.

İÖ. 256 yılında bir Roma donanması bu kez Afrika kıyılarına bir çıkartma yapmıştır. Her ne kadar Kartaca, bu tehdit karşısında teslim olmayı kabul etse de Roma’nın dikte etmeye çalıştığı anlaşma koşullarının ağırlığı karşısında, direnme yolunu seçti. Ertesi yıl, Afrika Kıtası’ndaki Roma kuvvetlerine, ağır süvarinin ve savaş fillerinin desteğinde saldıran Kartaca kuvvetleri, Roma ordusunun kıtayı terk etmesini sağlamışlardır.

Akdeniz egemenliğinin kilit noktası olan Sicilya için mücadele, ertesi yıl yeniden alevlenir. İ.Ö. 241 yılına değin taraflar belirgin bir üstünlük sağlayamadılar. 241 yılında 200 parçalık bir Roma donanması, Sicilya’daki Kartaca egemenliğine son vermiştir.

4.6. II. Kartaca Savaşı

Roma, I. Kartaca Savaşının getirdiği bu sınırlı başarıyla yetinmek niyetinde değildi, İ.Ö. 238 yılında Sardinya Adası’nı istila etti. Hemen ardından, Kartaca’yı Akdeniz’in batı yarısından tümüyle çekilmeyecek ve ek savaş tazminatı ödemeyecek olursa, Kartaca kentine saldırmakla tehdit etti.

Kartaca’nın buna tepkisi İber yarımadasında askeri organizasyonlarını güçlendirmek ve genişletmek olmuştur. Kartaca komutan ve devlet adamı Hamilkar Barka, yaşanan savaş deneyimlerini analiz ettiğinde, deniz savaşlarında Roma’ya karşı bir üstünlük sağlayamadığı fakat kara savaşlarında çok daha fazla şansı olduğunu görmüştür.

Hannibal, İ.Ö. 219 yılında İber yarımadasının Akdeniz kıyısındaki Kartaca'nın müttefiki bugünkü Saguntum’a yerleşti. Ertesi yıl da yirmi bin piyade, altı bin ağır süvari ve savaş fillerinden oluşan ordusuyla Pirene dağlarını aşıp Güney Fransa’da ilerlemeye başladı.

(24)

Pek çok tarihçi tarafından Hannibal’in karadan harekâtı tercih etmesi tartışılmıştır. Ordusunu denizden harekâtla, İtalya yarımadasına çıkartma yapmasının çok daha mantıklı olacağı ileri sürülmüştür. Genel kanı, Hannibal’in Roma deniz gücünden çekindiği yönündedir. Ne var ki o tarihlerde Roma deniz gücü, bu konuda tehlike oluşturacak denli geniş bir deniz kontrolü sağlayabilmiş değildir. Hannibal’in, kara yolunu seçmesinin arkasında muhtemelen güney Fransa’daki ve kuzey İtalya’daki kelt halklarını safına katabileceği beklentisi vardı. Nitekim gerek erzak sağlama gerekse yerel halktan asker toplama konusunda düşkırıklığına uğramamıştır.

Roma, Scipio komutasındaki bir orduyu, Hannibal’i karşılamak üzere güney Fransa’da Rhone nehrinin kıyılarına göndermiştir. Rhone nehrinin kıyılarına geldiğinde Scipio, Hannibal’in çoktan bölgeyi geçtiğini fark etmiştir. Hannibal, ordusunun yönünü kuzeye çevirip Rhone nehrini daha yukarıdan bir bölümde geçmeyi tercih etmişti. Geniş bir kavis çizerek Alp dağlarının eteklerine ulaştığında, son derece engebeli ve uzun bir yol izlemek zorunda kalmıştır ama Scipio’nun kuvvetlerini de böylece pas geçmiştir.

Scipio, bölgede küçük bir müfreze bırakıp ordusunun büyük bir bölümünü deniz yoluyla Kuzey İtalya’ya nakletmek zorunda kalıyor, Hannibal ordusunun Alp dağlarını aşıp Po ovasına girmesinden hemen sonra bölgeye ulaşabiliyor.

Hannibal’in ordusunun Alp dağlarını geçerek Po ovasına indiği haberi üzerine Roma, iki görev kuvvetini Po ovasına sevk eder. Hannibal harekâtın bu aşamasında da karmaşık ve dolaylı bir manevra izlemeye karar vermiştir. Po nehrinin kollarından Ticius ve Trebia’nın oluşturduğu bataklık bölgeyi ilerleme hattı olarak seçmiştir. Tüm ordusunu bataklık bölgeye sürecektir. Asker ve at olarak ciddi kayıplara uğramak pahasına, dört gün ve üç gecede geçilen bu bölge, Hannibal’i kendisini karşılamak üzere tertiplenmiş Roma kuvvetlerinin yine gerisine ulaştırmıştır. Hannibal, Roma kuvvetlerinin komutanının, yapmış olduğu manevrayı kısa sürede öğreneceğini ve birliklerini buna göre tertipleyeceğini düşünerek, Roma birliklerini geriden çevirerek bir saldırı düzenlemeye yanaşmaz. Tersine, güney İtalya yönünde ilerlemeye devam eder. Bu harekât tarzı, Roma birlikleri komutanını, aynen Rhone nehri kıyılarında Hannibal’i karşılamak için düzen alan Scipio’nun karşılaştığı açmaza düşürmüştür, düşman, yanından geçip gitmiştir.

Başarısızlığı göze alamayan Romalı komutan, pozisyonunu bozarak Hannibal’i izlemek zorunda kalmıştır. Hannibal’in de istediği budur. Düşmanının oluşturduğu bir pozisyona karşı savaşa girmek yerine onu, pozisyonunu bozarak, kendi düzenlediği bir pozisyonda savaşa girmek

(25)

zorunda bırakmak. Nitekim İÖ. 217 yılının baharında, Hannibal’i izleyen Roma ordusu, Tresimen gölü çevresinde tuzağa düşürülerek kılıçtan geçirilmiştir.

Ard arda kazandığı bu zaferlere karşın Hannibal, Roma üzerine yürümemiştir. Pek çok tarihçi Hannibal’in bu tutumunu, kuşatma silahlarının olmamasına bağlamaktadır. Hannibal’in bu tutumunun esas nedeni ne olursa olsun sonuçta, üstün süvari gücüne güvenerek İtalya topraklarında kalabilmiş ve Roma ile İtalyan müttefikleri arasındaki dayanışmayı zorlamaya çalışmıştır.

Tresimen yenilgisinin ardından Roma, bugün ‘’’Fabian Strateji’’’ olarak bilinen ve tarihte pek çok olayda izlenen ya da izlenmeye çalışılan bir strateji izlemiştir. Romalı komutan ve devlet adamı Fabius’un izlediği bu strateji, kabaca yıpratma savaşı ya da oyalama savaşı olarak da bilinir. Fabius, sürekli olarak bir meydan savaşından kaçınmış, çeşitli vur-kaç taktikleriyle, erzak tedariki için hareket halindeki ikmal birliklerine, yayılmış kuvvetlerine saldırarak Hannibal’i yıpratmaya çalışmıştır. Hannibal ordusundaki süvari birliklerini etkisiz hale getirebilmek için dağlık bölgelerde harekâtı tercih etmiş, Hannibal kuvvetlerine sürekli saldırılar düzenlemiştir. Ne var ki yıpratma savaşı, uzun sürede sonuç alınabilecek bir stratejidir ve bu yüzden de iki yanı keskin bir kılıçtır. Fabius’un bu tutumu, Roma’da kısa bir süre sonra sorgulanmaya, eleştirilmeye başlanmıştır. Trasimen yenilgisinin ardından Diktatör seçilmişti ve görev süresinin sonlarına doğru Roma süvari komutanı Rufus’la aralarındaki fikir ayrılığı giderek derinleşmekteydi. Hannibal’in Campania’yı yakıp yıkmasına seyirci kalınması da itibarını iyice zedelemiştir. Diktatörlük süresi bittiğinde ise Roma artık onun stratejisini izlemiyordu.

Böylece Roma’yı es geçen Hannibal İtalya’nın güneyine doğru, ikinci büyük kent olan Capua’ya yöneliyor. Cannae’de –bugünkü Monte di Canne- İÖ. 216 yılında Roma ordusunu bozguna uğratır. Her iki taraf da alışılmış biçimde piyadelerini merkezde, süvarilerini ise iki yanda tertiplemiş olarak savaş meydanında karşı karşıya geliyorlar. Hannibal, Kelt ve İspanyol piyadeleri tam merkezde ama kendi piyadelerinden daha ileri bir hatta yerleştirmiştir. Dolayısıyla cephe hattı, merkezde ileri çıkık bir durum almıştır. Roma piyadeleri bu hatta saldırınca Kelt ve İspanyol piyadeler, bu sert yüklenme karşısında gerilemek zorunda kalmışlardır.

Kartaca ordusunun merkezini yardıklarına inanan piyade de onları izlemiştir. Böylece içbükey bir hal alan merkezde Roma piyadeleri yığılmış ve silahlarını kullanamaz hale gelmişlerdir. Kelt ve İspanyol piyadesinin her iki yanıda tertiplenmiş olan Kartaca piyadelerinin ileri hareketiyle merkezdeki bu sıkışıklık iyice artmıştır.

(26)

Merkezde bunlar olurken Hannibal’in sol kanatdaki ağır süvarisi karşısındaki Roma süvarisini dağıtmış, Roma birliklerinin gerisi boyunca hızla ilerleyerek sağ kanattaki Roma süvarisine arkadan saldırmıştır. Bu kanattaki Roma süvarisinin ezilmesinin ardından ağır süvari bu kez merkezdeki piyadenin gerisinden taarruza girişmiştir. O güne kadarki en kalabalık Roma ordusunun 76 bin mevcudundan ancak 6 bini izleyen katliamdan kurtulabilmiştir.

Roma, Fabius’u tekrar konsül seçmiştir. Ard arda konsüllük süresi yenilenen Fabius, İÖ. 209 yılında, Hannibal’in üç yıldır elinde tuttuğu Tarentum’u –bugünkü Taranto- geri almıştır. Fabius’un bu stratejisi, Hannibal’in oyununu bozmuştu, Roma’nın müttefiklerinin ona sırt çevirmesini önlemişti.

Hannibal’in kardeşi Hasdrubal, İÖ. 207 yılında Hannibal’i takviye edecek bir ordu ile kuzey İtalya’ya girmiştir, ancak Metaurus ırmağı kıyılarında karşılaştığı Roma ordusu karşısında yenilgiye uğradı ve bu savaş sırasında tüm askerleriyle birlikte hayatını kaybetti.

İtalya topraklarında bunlar olurken Scipio, Afrika kıyılarına bir çıkartma yaparak Hannibal’i İtalya topraklarından çekilmek zorunda bırakmak yönünde bir strateji ileri sürmüştür. Fabius’la aralarındaki fikir ayrılığı, Scipio’nun Senato’da yeterli desteği bulabilmesini önlemiştir. Senato, Afrika’ya çıkartma yapma girişimini onaylamıştır ancak Scipio, istediği askeri gücü alamamıştır. Yedi bin gönüllü ve iki lejyon emrine verilmiştir.

Scipio, İÖ. 204 yılında Afrika kıyılarına çıkartma yapmıştır. O sırada Afrika’da Kartaca’nın sadece süvari birlikleri vardır. Scipio, ustaca geri çekilme manevralarıyla bu birlikleri tuzağa düşürüp imha etmiştir.

Scipio bu başarısının ardından, İÖ. 202 yılında ikmal merkezi olarak kullanmak amacıyla Uttica limanını kuşatmıştır. Ancak kuşatma gecikince Kartacalılar yeni kuvvetler derleyip Uttica üzerine yürüme fırsatı bulabilmişlerdi. Scipio, Kartaca komutanı Syphax komutasındaki altmışbin kişilik kuvvetin bölgeye gelmesi üzerine kuşatmayı kaldırmış ve bir yarımadaya çekilmiştir. Sırtı denize dönük olarak yarımadanın kara bağlantısında tahkimat yapmıştır.

Kartaca ordusu da Roma tahkimatının yarımadadan çıkışını kesecek biçimde ordugâhını kurmuştur ve iki taraf da birbirinin zayıf anını kollamaya koyulmuştur. Daha sonra Scipio, bir gece baskınıyla Kartaca ordusunu dağıtmıştır.

(27)

Bu başarısının ardından Scipio’nun Tunus üzerine yürümesi, Kartaca’nın tüm direnme azmini kırmıştır. Kartaca, barış istemek zorunda kalmış, ancak Roma senatosu barış anlaşmasını daha onaylamadan, Hannibal’in ordusuyla birlikte Afrika’ya dönmesi üzerine barıştan vaz geçmişlerdir.

Hannibal’in Afrika’ya dönmesi üzerine Scipio, Kartaca yakınlarındaki ordugâhında bin kadar asker bırakarak Bagdaras vadisi boyunca güneye ilerlemiş ve Kartaca’nın ülkenin iç kesimleriyle olan bağlantısını kesmiştir. Bu ilerleme onun, Masinissa’nın getirdiği süvarilerden oluşan takviye kuvvetleriyle birleşmesini sağlamıştır.

Hannibal’in üzerine yürümesi karşısında Scipio Naraggara’ya –Zama- çekilmiş ve Hannibal kuvvetleriyle muharebeye girmek açısından uygun bulduğu bu bölgede Hannibal kuvvetlerini karşılamıştır. İ.Ö. 203 yılında yapılan Zama muharebesinde Hannibal’in yenilmesi üzerine Kartaca’nın barış istemekten başka seçeneği kalmamıştır.

Zama savaşının yenilgisi üzerine Kartaca, barış anlaşması yapmak zorunda kalmıştır. Savaş tazminatı ödemiş, donanmasını Roma’ya teslim etmiş ve Akdeniz ve İber yarımadalarındaki denetimini geri çekmek zorunda kalmıştır.

4.7. III. Kartaca Savaşı

İlk iki Kartaca Savaşı’nın sonunda Kartaca’nın Akdeniz’deki askeri ve politik gücü kırılmıştı, fakat aradan yarım yüzyıldan biraz daha uzun bir zamanın geçmesiyle, Kartaca yeniden, ama bu kez sadece ticari olarak Akdeniz’de yayılmayı başarmıştır. Ticari alanda Kartaca rekabeti karşısında zorlanan Roma, sorunu askeri yöntemlerle çözmeye yönelecektir. Kartaca’ya bir ültimatom vererek Afrika kıyılarından iç kesimlere çekilmelerini ister. Böylece deniz ticaretinden uzaklaştırılmış olacaklardır. Doğal olarak Kartaca bunu kabul etmez. Böylece III. Kartaca Savaşı başlamış olur.

İÖ. 149 yılında başlayan savaş, 146 yılında Roma kuvvetlerinin Kartaca kentlerini yakıp yıkmaları, yağmalamalarıyla sonuçlanır. Kartaca halkı tutsak alınarak köle pazarlarında satılır.

(28)

4.8. Kartaca Tarihinin Kronolojisi Yerleşim Dönemi (İ.Ö. 814 – 480);

814: Kartaca Tyre (Sur) Kralının kız kardeşi Elissa (Dido) tarafından kurulur.

800? : Sardinya’da Fenikelilerin izine ilk kez rastlanılır. Kartaca Tüccarları sayesinde olmalı.

770: İspanya’nın kalay kaynaklarına ulaşmak için Gadir kolonisi kurulur.

700-500: Sicilya, Güney İtalya, Güney Provence, Andulusia ve Cyrenaica’da Yunanlılarca yoğun kolonizasyon hareketleri başlatılıyor. Kartacalılara ait bölgeler kuşatılıyor.

654: Kartaca Balear adalarında koloni kuruyor.

600: Kartaca, Phocaia’lıların Marsilya’da koloni kurmasına engel olmayı başaramıyor. 580: Greklerin ilk denemesinde Kartacalılar Sicilya’dan çıkartılır.

574: Nebuchadnezzar tarafından Tyre’nin düşmesiyle Tyre’den gelenler Kartaca’ya güç katmıştır.

550: Yunanlılara karşı Etrüsklerle birlik kuruluyor.

550?: Kartacalılar Afrika sahilleri boyunca yerleşimleri koloni yapar; Cezayir, Hadrumetum ve Leptis gibi.

535: Kartaca Etrüsklerle birlikte Korsika’daki Phokai kolonisini yok edip, Sardinya ve Korsika Greklere kapatılır.

507: Romayla ilk antlaşma yapılır.

Erken Cumhuriyet Dönemi ( İ.Ö. 480 – 272);

480: Hamilkar emrindeki Kartacalıların Magonid’te Sicilyalı Grekler tarafından mağlup edilmesiyle doğu yolu kesilmiş olur. Hamilkar savaş alanında intihar eder.

479–450: Sicilya bozgunuyla, Kartaca Afrika’ya odaklanır, Kuzey Afrika’da yeni koloniler kurulur veya mevcutları güçlendirilir. Büyük Sahrada seferler düzenlenir.

410: Himilco Atlantik seferleri düzenledi. Hanno’nun seferleri Morocco ve Senegal’e oldu. 405: Himilco Gela kulesini alır, Syracusalıları bozguna uğratır, sonra Camarina kulesini alır.

405: Himilco Syrakusa’ya yürür. Himilco anlaşma teklif eder. Sicilya’nın Kartaca’ya vergi ödemesini Syracuse kabul eder. Syrakusa Tyranı Dionysius I antlaşmayı kabul eder. Birinci Sicilya Savaşı sonuçlanır.

397: Himilco Dionysius’u geri Syracuse ve Siege’ye sürer. Donanma harekâtıyla, 100 Syracusa gemisini batırır veya ele geçirir. 20,000 esir ele geçirilir.

(29)

396: Akınlar devam eder. Dionysius Himilco ile büyük muharebeye girer ve kazanır. Himilco sağ kalır fakat Kartaca’ya geri döner, kendisini öldürür. Savaşlar devam eder. 393: Mago komutasındaki Kartaca kuvvetleri, Messana’yı mağlup etmeyi denerler. 392: Mago ikinci kez kaybeder. Ateşkes ilan edilir.

375: Carthage Cabala’da mağlup edilir; Mago ve 10,000 askeri öldürülür. Mago'nun oğlu Himilco Dionysius’u Himera yakınlarında mağlup eder; Ateşkes uygun görülmüş ve Kartaca sonuca ulaşmıştır.

367: Dionysius Lilybaeum’da Kartacalılara hücum eder; Büyük Hanno komutasındaki filo tarafından mağlup edilerek durdurulur.

366: Dionysius I ölür, Kartaca ile savaş devam eder. 360: Hanno’nun baskın denemesi başarısız olur. 348: Roma’yla ikinci antlaşma yapılır.

343: İkinci Sicilya Savaşı sona erer.

340: Timoleon’un Corinth zaferiyle Syrakuza’da iktidar mücadelesi sona erer. 334: Büyük İskender Doğu seferine çıkar. Kartaca Greklerle barış ilan eder.

310: Büyük Hanno’nun torunu Büyük Hamilkar komutasındaki kuvvetler Himera’da Grek güçlerine yenilirler.

308: Bomilcar kendini Kartaca’da diktatör ilan eder. Fakat işkence edilerek öldürülür.

307: Yunanlar zafer kazanır ve Hamilkar yakalanıp öldürülür.

278: Kartaca Pyrrhus’un 110 gemisinden 70 ini batırır ve Pyrrhus savaşı bırakır. Yapılan antlaşmayla Roma Sicilya sularına müdahalede bulunmamayı garanti etmiştir.

Geç Cumhuriyet Dönemi (İ.Ö. 265 – 146);

265: Kartaca ve Roma Sicilya’da savaş alanında karşı karşıya geldiler. 263: Roma ile Kartaca Sicilya’da “I. Sicilya Savaşını” başlatır.

262: Messana’da Roma orduları kazanır. Syrakuza Romalıların eline geçer.

261: Kartaca İtalyan sahillerini basar. Roma Kartaca’ya karşı ilk filosunu kurar. Kartacalılar Mylae açıklarında bozguna uğrarlar. Komutan Hannibal ölür.

257: Bir diğer bozgun, Afrika’da olur ve Romalılar Tunus’a girer. Kartaca, Hasdrubal ve Bostzer komutasındaki Kartaca Kuvveti, düşman kuvvetlerini bozguna uğratır, çoğunlukla Numidyalı süvarilerden oluşan Yunanlılar ordusunu komutan Xanthippus komuta ediyordu. 256: Hanno II, Kuzey Afrika’da sınırlarını genişletir.

253: Roma, Batı Sicilya’da Aegates Adaları açıklarında net bir şekilde deniz zaferi kazanır. Hasdrubal kaybeder, ayrıca Panormus ve kuvvetleri öldürülür. Ateşkes ilan edilir.

(30)

241: Mağlubiyetle savaş sona erer. Sicilya kaybedilir, donanma yok olur ve ekonomi ciddi anlamda çöker.

237: Hamilkar Barca İspanya’yı tekrar fetheder. 229: Hamilkar ölür, yerine damadı Hasdrubal geçer.

228: Hasdrubal tarafından İspanya’da “Carthago Nova” (Yeni Kartaca) kurulur.

226: Roma ile Ebro Irmağı antlaşması yapılır ve bu ırmak ülkeler arası sınır kabul edilir. 221: Hasdrubal İberiyalılarca suikaste kurban gider, yerine Hannibal geçer.

219: Hannibal ve kardeşi Hasdrubal Ebro yarımadasını fetheder.

218: Hannibal Roma’ya destek sağlayan Saguntum kalesini alır. Sonra, Hannibal Ebro’ya doğru yürür. Galyalı müttefiklerin yardımları ile Alplerden ve İtalya Yarımadası’na hücum eder. Ticinus’da Cornelius Scipio’ya karşı zafer kazanılır. Trebia’da Sempronius Longus’a karşı zafer kazanılır. Roma Hanno’yu İspanya’da mağlup eder ve Roma Lilybaeum yakınlarında zafer kazanır; Kartaca Malta’yı kaybeder.

217: Flaminius’a karşı Trasimene Gölü zaferi kazanılır. 216: Cannae zaferi Terentius Varro’ya karşı alınır.

210–205: Scipio yardımcısı Numidyalı Prens Massinissa ile Roma için İspanya’yı fetheder. Scipio Afrika’ya hücum eder ve Tunus’u alır.

202: Kartacalılar Romalılara hücum ederler. Hannibal Zama’da kaybeder ve ikinci Kartaca Savaşı ‘da böylece sona erer. Filodan 10 trireme kaybedilir, Tunus’un doğusundaki nüfus alanı azalır. Numidyalı Kral tarafından Cirta’da Massinissa kurulur.

202–150: Kuzey Afrika ve Yunanlılarla ticaret devam eder. Ekonomi tarıma dayalı ağırlık göstermeye başlar.

195: Hannibal Shofetliğe getirilir.

194: Hannibal Romalı düşmanlarından ve Antiochus’un mahkemesinden kaçar. 183: Hannibal Romalılardan kaçarak Bithynia’da intihar eder.

150: Massinissa'ya karşılık olarak Kartacalılar Numidyalılara hücum edip, ülkelerini alır. Numidia Zaferi kazanılır ve ayrıca tazminatlar alınır.

149: Anlaşmanın bozulmasına misilleme olarak Roma savaş ilan eder.

146: Scipio Aemilianus komutasındaki Roma kuvvetlerince Kartaca fethedilir. Kent yakılıp yağmalanır.

(31)

5. MİTOLOJİ

Romalı şair Vergilius “Aeneis Destanı’nda” Kraliçe Dido’nun Kartaca kentinin kurucusu olduğundan ve bu olayın yaklaşık olarak Roma’nın kuruluşundan 100 yıl daha önceye rastladığından söz eder. Azra Erhat’ta Kraliçe Dido’dan bahseder; Fenike kenti Tyros’un kralı iki çocuk bırakarak ölmüş, biri kızı Elissa, öbürü oğlu Pygmalion. Babası öldüğünde Pygmalion çocukmuş, ama halk onu krallığa seçmiş, amcası Sicharbas’ı naip olarak saptamış ve Elissa’yı onunla evlendirmiş. Ne var ki Pygmalion amcasının definelerine göz dikerek Sicharbas’ı öldürtmüş. Bu korkunç durum karşısında Elissa Tyros’tan göçmeye karar vermiş ve yanına kentin ileri gelenlerinden bir grupla Sicharbas’ın definesini de alarak denize açılmış. Yolda giderken gemiden ağzına kadar dolu torbalar atıyorlarmış denize. Dido bu torbaların içinde Sicharbas’ın altınları olduğu kanısıyla kardeşini aldatmaya girişmiş, oysa torbalar kumla doluymuş. Göçmenler Afrika’nın kuzey kıyılarında bulunan Libya’ya kadar ulaşmışlar. Libyalılar onları iyi karşılamışlar ve bir öküzün postuna sığacak kadar toprağı seçip oraya yerleşebileceklerini söylemişler. Elissa da bir öküz derisini öyle ince şeritler halinde kesmiş ki, epey bir toprağı elde edip oraya bir kale yaptırır ki boğa postu anlamına gelen Byrsa adını alır ve bu kale etrafına kartaca kentini kurar. Elissa orada kraliçe olur, ne var ki yöre krallarından biri ona talip çıkar. Elissa bu isteğe sıcak bakmaz ama komşu krala karşı koyamayacağını bildiği için, üç aylık düşünme süresi ister, o sırada ölen kocasının ruhunu yatıştıracağını söyler. Üç ay sonra da bir odun yığınının üstüne çıkarak kendini diri diri ateşe verir22.

Vergilius’un bu efsaneyi kullanarak oluşturduğu öykü şöyledir: Elissa’nın adı Dido’ya çevrilir, Sicharbas Sychaeus olur. Destan, Aeneas’ın Kartaca topraklarına ayak basmasıyla başlar, kentini kurmakta olan Kraliçe Dido Troya’lı kahramanı görür görmez çarpılır, Tanrıça Aphrodite’nin düzenlerine kurban gider. Aşkı ona herşeyi unutturur. Vergilius, Kraliçenin Aeneas’a Troya savaşını nasıl anlattırdığını uzun uzadıya gözümüzün önüne serdikten sonra, bir av sırasında fırtına ve doludan kaçan Troya’lı kahramanla Kartaca’lı Kraliçenin nasıl bir mağaraya sığınıp orada Eros’un oklarına dayanamadıklarını anlatır. Hemen Fama diye bir tanrıça çıkar ortaya, dedikoduyu simgeleyen, bu Fama gider dünyanın dört bir yanına yayar haberi.

Zaman geçer Dido aşkını kız kardeşi Anna’ya açar, bu sırada komşu Kral İarbas Dido’nun bir yabancıyla sevişmesini rezalet sayarak Dido’yu sıkıştırır. Tanrılar da Odysseia misali araya girerler ve Aeneas’a haberci gönderirler ki, kaderi Dido’nun yanında keyif sürmek değil, İtalya’ya gidip yeni bir kent, bir devlet kurmaktır. Aeneas boyun eğer, gizlice kaçmaya hazırlanır. Dido farkına varır, aralarında sert bir tartışma, büyük bir kavga kopar. Kraliçe sevgilisine karşı koyamayacağını anlar ve canına kıymayı göze alır; bir odun yığını hazırlatır,

(32)

Aeneas’la birlik, beraberliklerini yansıtan ne varsa hepsini oraya yığar, gece yarısı yine tanrıların dürtüsü üzerine Troya’lılar yelken açtıklarında, Dido gidişlerini gözler23. Sonra kılıcının üstüne atılarak kendini öldürür24. Böylece hazırlanan odun yığını ölüsünün yakıldığı odun yığını olacaktır. Uzaklaşan Aeneas ufukta sevgilisinin yanan mezarından yükselen dumanları görür25.

Dido’nun sevgilisi Aeneas, Troya’nın yıkımından sonraki dönem içerisinde Vergilius tarafından anlatılır; tahta atın şehre alınması ve Laokoon faciasından sonra, Aeneas babası Ankhises’i omuzlarına alarak ve oğlu Aksanios’u da elinden tutarak İda Dağ’ına kaçar26.

23

Bakınız Resim; 7.

24 Conway, 1920, 43.

Referanslar

Benzer Belgeler

98    Hannon (Hel: Ἅννων; Lat: Hanno) Kartacalılar tarafından sıklıkla kullanılan bir isimdir (bk. Hoyos 2010, 245)  ve  Kartaca  tarihsel 

Ahmet’i okula götürmek için babası geldi; annesi Damla ile kaldı.. Damla öğle vakti iyileşti ve okula gitti ama bir sonraki gün uyandığında yine pek

İşte bizim Büyük Patlama’nın çınlaması diye bahsettiğimiz, kozmik mikrodalga arkaplan ışıması 13,4 milyar yıl öncesinden günü- müze kadar evrenin içinde akseden bir

Bu soruya; Öğretmenlerin vermiş olduğu cevaplara incelendiğinde; 9 öğretmen Sakarya Savaşı’nın ders kitabında Türk tarihi açısından öneminin vurgulandığını,

A) Yalnız I.. 1243 Kösedağ Savaşı’ndan sonra Anadolu Türk siyasi birliği bozulmuş ve Anadolu’da kurulan Türk Beylikleri, Türkiye Selçuklu Devleti’nin

Bu derlemede, ülkemizdeki çeltik yetiştiriciliği yapılan alanlarda çeltiğin en önemli fungal hastalığı olan çeltik yanıklık hastalığının (Pyricularia oryzae) bugüne

 Okunacak eserler, Yarışma Şartnamesi, Başvuru Formu, Veli İzin Dilekçesi Kastamonu İl Millî Eğitim Müdürlüğü, Mustafa Kaya Anadolu Lisesi,

dönüleceğine olan umuttur. Görüldüğü üzere Karaca’nın Kara Başı adlı öyküde böyle bir umuda rastlanmaz, ancak “Gözlerine Gün Düşüyor” ve “Sılaya